02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SOfTA + CUMHURİYET 18 NİSAN 2002 PERŞEMBE OLAYLAR VE GORUŞLER olay.gorus(a cumhuriyet.com.tr EVET/HAYIR OKTAY AKBAL Chavez! Olayı Bir Derstir! "Korktum, Chavez'/n sonu Mtende'nınkıne benzemesin." 15 Ağustos 2000 günlü yazım bu sözlerle bıter!.. Allende, Şili'de iktidarda iken de böyte bır korkum vardı. Çok geçmedı, onun dasonu gekiı, eldesilah savaşırken öldurüle- rek! Chavez bir melezdi. Venezüella'da üst üste uç seçım kaza- narak cumhurbaşkanı seçilmişti. Halkının mutlu olmasını istı- yordu. Devrimciydi, solcuydu. ABD imparatorluğunun tutum- lanna karşıydı. Tek kutuplu bir dünyada eşıne az rastlanır bir politıkacıydı. Ikı yıldır her an bekliyordum, ne zaman CIA'\ar, MIA'\ar ışe girişip hakkındajn gelecekler diye!.. Tuttu, Castro'ylagörüşrr»eye gitti. Tuttu, Saddam'la buluş- tu. Tuttu, ülkenin petrol alanında özgurlüğunu sağladı. En önemlisi de, Amerıkan krtasjnın heryanını kendı "arka bahçe- sı",dahaaçığı "özbahç&si" sayanABD'nın karşısına ''tamba- ğımsızlık" ınancıyla çıktı. iki yıl önce bu sutunda çı-kan yazımda bakın ne demiştım: "Işte Venezüella Cumhurbaşkanı Hugo Chavez'in Bağdat gezisindekı sözlen: 'Venezüella bağımsız bır ülkedir, Amenka bize kanşamaz. Irak'a uygulanan ambargonun kaldırılmasını kaç kez söyledik. Bu bır adaletsizliktir... Amerika korkmasın. llgilenmesı gereken çok sorun varken bu zıyaretle uğraşma- sın'." Chavez'e ABD'den gelen yanrt önemliydi. yakın gelecekte nelerolup brteceğının habercisi gibıydı: "Chavezyönetımıyle gelecekteki ilişkimiz kapsarnında buziyareti unutmayacağız." Güney Amerika ulkelerinın hepsı görünürde bagımsızdır. Seçimlerte işbaşına gelen hükümetleri, başkanları vardır. Bun- lann bırbölümu ABD'deyetiştirilir. Özel üniversrtelerde... Hep- sı CIA'dan aylık alır. Tek işleri ABD çıkarlarına hızmettır. Panama Başkanı General Noriega en onemli örnektir. CM'nın adamıdır. Ne zaman kı önce Panama'nın çıkartan, de- mışse kötü adam olmuştur. Baskınla yakalanıp ABD'de yar- gılanmış, hapse mahkûm edilmıştir. Şu Bin Ladin'i kim bul- du, çıkardı, yetiştirdi diye soımayın, o da ABD ürünü!.. Bır ın- celersek Güney Amenka'da olsun, dünyanın başka yerlerin- de olsun, ABD'nın yetıştirıp işbaşına getırdiğı pek çok ad sa- yabiliriz... Chavez biryerii. Ülkenin gerçek sahiplennden... Askerdi, ge- neraldı. önce bır darbeyle yönetımı ele geçırmek ıstedi, ba- şaramadı. Sıyasete soyundu. Halkının yüzde altmışı onu baş- kan seçti. Uç kez halkından destek aldı seçımlerde, halkoyla- masında... Sevilen bir kişı. Bir çeşit dikta adamı, tüm Güney Amenka'da- kıler gıbı... Ama bırfarkla; bağımsızlıktan yana, zengin bır pet- rol ülkesı olan Venezüella'nın yararını her şeyden önce düşü- nüp koruyan... "Le Monde Diplomatique "te Nobel'li romancı Gabriel Gar- cia Marquez'ın bıryaztsını okumuştum o gunlerde... Bıruçak yolculuğunda tanımış Chavez'ı, etkisinde kalmış, koskoca bir makale yazmış: "Uçakta yaptığı konuşmalar bende garip bir duygu uyandırmıştı. Birlikte oiduğum, konuştuğum adam ikı ayn insan gibıydi. Bin, ülkesini kurtarmak olanağını elde et- miş bir lider, öteki de tarihtB despot olarak yer alacağa ben- zeyen bır illüzyonist..." ABD once bir ülkenin para babalannı, yani büyük kapital sa- hiplerini elde eder. Devrimci yönetimlerden korkan büyük top- rak sahıplen, fabrika, şirket sarıipleri kışkırtılır. Soora işçiler, emek- çiler!.. Turlü oyunlarla halk sokaklara dökülür. Hep görüldüğü gibı, bılınçsiz yığınlar ABD çıkarlarına kolaylıkla araç olmuş- lardır!.. Bakın bu kez başaramadılar... Halkın bırbölümünütürlü yollardan aldatabılırsın, amahep- sıni değil. Hele bağımsızlık ateşı ıçınde olanlan hıç değıl!.. Işte birkaç gün sonra Chavez gen döndu. Halkının başkal- dınsıyla... Bu, bilinçli halk uyanışının sonucudur. Halk, oylanyla seç- tıği, kendisinden, kendı bağnndan çıkmış bır lıderi, çirkin hesap- lann elınden kurtarmasını bildı. Demek, toplumlarda büyük bir uyanış var. Dış güçler ne denli etkili olmaya çalışsa da, bilinç- li kalabalıklan alt edemıyorlar!. Bugün de Köy Enstitüleri Nusret Kemal OTYAM • kınci Dünya Savaşı'ndan I sonra Türkiyemızin yaz- gısı değiştı, devlet temel ilkelerinden ya kopanl- dı, ya uzakkştınldı. Or- taya çıkan yanlış poıtikalann yönetimde, eğıtim ve sağlık ko- nulannda, ulaşımda vb'de ülke- mizı nerelere sürüklediğini ar- tık daha iyi görüyor, anlıyoruz. Cumhuriyetimizin nice özveri- lerle yarattığı sanayi ve ekono- mik kazanımlann yabancı ser- mayeye. yerli ortaklanna, kay- nağı kuşkulu sermaye sahiple- rıne peşkeş çekildiğine, akıl al- maz fiyatlarla devredildiğine tanık oldukça içımiz yanıyor. Aynca eğitım politikasında da gerçekdışılık, yanlış uygu- lamalar ülkemize çok pahahya mal oldu. olmayı da sürdürü- yor Eğıtim Birliği Yasası'ndan 78 yıl sonra, yazı devnminden 74 yıl sonra vatandaşlanmızın yüzde yüz eğıtilebıldığıni, yeter- li eğitım düzeyıne ulaşıldığını söyleyemiyonız. Çünkü cum- huriyetçi, halkçı, çağdaş laik eğitim düzeni de yok edilmiş, Tüıkhalkı çıkarcı, sömürgen, ya- lanı dolanı, vicdansızlığı iş edin- miş çevrelerin önüne bırakıl- mıştır. Sonuçlannı ulus olarak yaşamaktaytz. Gerçekte bürün yanlışlarımızın. saptu-malann temelinde eğitım sorunu vardır, tüm kötülük ve yozlaşmalarla birliktedir. Özellıkle eğitımdeki geri ka- hş bugün içinden nasıl çıkılaca- ğını bilemediğimiz noktadaki ekonomik bunalunımızın temel nedenidir. Türkiye Cumhuriye- tı çok kötü, bozuk, çağdışı bir düzenin mirasçısı olmuştu. Ti- caret ve el sanatlan bırer azın- lık olan Rumlann, Ermenilenn, Musevılerin elindeydi. Yenı dev- letin ilk kuşağı olarak o yıllan çok ıyı anımsıyorum. Küçük bir kasabada yaşıyorduk. Terzi Ar- lin'in yerine terzı Fuat'ın, demir- cı Ohanes'in yerine demirci Os- man-Mehmet-Musa Örs kar- deşlenn, marangoz Bedros'un yerine Asun-İsmail-Nazif usta- lann yetişmesi birkaç yılı al- mıştı. Hatta küçük ev araçlan- nı-gereçlennı tenekelerden üre- ten tenekeci Osman'ın yolunu nasıl gözlediğımızı unutamam. Çünkü kasabada tekti. Sözünü ettiğim kasaba bugünkü Aksa- ray ılidir ve elektriğin aydınlı- ğuıa ilk kavuşan yerlerimızden bıridir (1925). Kurtuluş Savaşı- mıza ve kalkınmamıza bir kat- kı olarak halkın küçük bınkım- lenyle yaratılan un fabrikası (Azmi Milli TAŞ) bu enerjiyle çaüşıyordu. Fakat bir gün yirmi kılometre uzaktaki türbınin öem- li bır parçası kınldı, işin başın- dakı sorumlu kışi Macar köken- li Matkoviç Usta üzüntülü ve şaşkındı. Gidıpgelmesi, bulma- sı. bulamazsa Almanya'ya si- panş venlmesı, yerine takılma- sı. hele o günkü koşullarda, üç ay sürebılirdi. Ne var kı sabah koşarak santrala geldiğinde tür- binin tıkır tıkır işledığini göre- rek gözlerine inanamadı. Çün- kü yardımcıları, yakındaki Gü- cünkaya köyünden Hüseyin On- başı'yla Şammasadındaki arka- daşı bütün gece çalışarak asker- lıkte öğrendıkleriyle. gördükle- riyle kınlan parçanın aynısını yapmışlar, yerine takmışlardı. Işte. Türk insanı buydu. Te- neke ibrık yapmakta zorlansa da yen gelince bilgi ve becen- sini kullanarak makineye de can veriyordu. Biraz tarih okuyan- lann bıleceklen gibı yeni cum- huriyet kötü ve zorlu bir mıra- sı üstlenmişti. Devlet borçlann- dan (Düyun-u Umumıye) futun, eğitim ve ulaşım sonınlanmıza dek "sosyal devlefin kambunı büyüktü,"ağırdı. Hele 1928'de- ki yazı devrimini bugün bıle saygı ve hayranlıkla ananm. O nasıl bir yüreklilikti! Kadrolar birer avuç, 13 miryonluk halk kdt- lesi ulusal sınırlar içıne dağılmış. hizmet bekliyordu. Kaldı ki yol yoktu. okul yoktu, öğretmen yoktu, yeterli hekım, mühendis yoktu. ortaokulu bitirenlen "hu- kuk mektebi"ne alıp yargıç ye- tiştiriyorlardı. Açıkçası, yokla- n var edecek insan gücü yoktu. O zaman tek yol kalıyordu: Kır- sal alandaki insanlanmızı -ki büyük bir gizilgücü, yani po- tansıyeli oluşturuyordu- eğit- mek, üretici kılmak, ülke kalkın- masında yararlanmak... Köy Enstitüleri bu ana dü- şünceden ınançla beslenerek gerçekleştirilmiştir. Ülkemizin değişik yerlerine serpilen yir- miyı aşkın Köy Enstitüsü ve bu- ralara öğretim elemanlan yetiş- tırmek amacıyla kurulan Hasa- noğlan Yüksek Köy Enstitüsü binalanru kendileri yaptılar. ah- şap işlerım, yani kapı, pencere. sıra, masa, yemekhane bölüm- lenni kendilen ürettiler. tarlala- nnda hububat, bahçelerinde seb- ze, meyve yetiştirdiler, kümes hayvancılığı, ancılık, balıkçılık yaparak besinlerini sağladılar. Hatta Çifteler Köy Enstitüsü 'nde olduğu gıbı elektrik üreterek makineli aletlerı kullandılar. çevrenin insanlarma sinema>ı öğrettiler. Büyük \e küçükbaş ha>'vancılık geleneksel uğraş- lanydı. Etınden, sütünden gay- n yününü, derisini de ışledıler. şayak türü giysiler yaptılar. Böy- lece çevrelenne örnek oldular. yeri gelince rehber oldular. ışık saçtılar. "Ne var ki Köy Enstitükrin- den yetişen bir avuç \atan çocu- ğunun bu ışıgL tutucu. çıkarcı egemenlerin gözterini kamaşür- dı, ürkürrü. Altianndaki topra- ğu kaymakta olduğunu gördü- ler. \apacaklan başka şey yok- tu, onun için yapabilecekleri tek şeji yapma^'a başladılar; karala- ma. Saptırmaya, halka yalan >-anhş sözlerle enstitüleri ve onun öğrencilerini kötüleme\e başla- dılar." "Kö> Enstitüleri, ilkeleri doğrulrusunda yaşatılsa\dı ül- kemizin görünrüsü bugün nasıl olurdu? Bilmem, bunu hiç dü- şündünüz mü? Ben /aman za- man şöyle bir düşlerim. Üret- mesini bDen bu çağdaş insanlar uhıslannı yokluğa mahkûm et- tirmezlerdi, hiçbir konuda ba- ğunsıznklarından ödünvermez- ler, haksızhklann, hırsı/Jıklann önüne dikilirlerdi, doğru volda- ki kadrolara önemli bir destek güç oluştururiardı. Vabancı ül- kelere ucuz işgücü olarak git- melerine gerek kalma/dı. Bilinç- li olmak demek. demagojiye, sapürmalara. yalana ve dolana savaşun verebilmek demektir. Büyük ûretim yerlerinde, örne- ğin çiftliklerde, fabrikalarda, iş- liklerde bilinçli emekçiler ola- caktı. kuşkusuz bunlar ucuz iş- gücü saydmazlardı, ama emeksö- mürüsü de yapılamazdı. Halkı- mızm dengekri böylesine altüst edilemezdi Fakat en önemlisi. yönetim kadrolanmn çağdaş bir düzeyi olurdu. Başmdan bu >ana söylemek ts- tediğim gibi eğitim sorunumuz çoktan çözüm bulmuş olur. oku- ma-yazma bilmeyen vatandaşı- mız kaima7 ekonomimiz yolu- na konmuş. doğal varhklanmız başka tüıiü değerlendirilmiş olurdu, devletin saygmlığı. dün- yadaki ağniığı bambaşka olur- du." (*) Gerçekte Köy Enstitülennin iki evresi vardır: 1940-1946 ve 1946-1950. Bu büyük örnek ku- ruluşlar yok edılmişler de yeri- ne ne konmuştur? Örneğin ımam-hatip okullan... Hem de yüzlerce. Kuran kurslarının sa- yısını kımsenın tam olarak bil- diğini sanmıyorum. Böylece devletunızın temel bır ilkesi olan eğitim birliği yok edilmiş, ülke- mizin geleceği karanlıklara itil- mıştir. Uretıme dayalı bu toplu eği- tım düzeninde bugün bıle vaz- geçemeyeceğimız ilkelerin yer- leri boş olarak beklemektedir. Şunun ayırdındayız. parlamen- tomuzu oluşturan partilenn hıç- bırinın dünya görüşü böyle bir yaklaşıma yakın değildir. fakat memleketimizin gerçekleri de bizi bu yaklaşıma zorlamakta- dır. Doğal olarak bu gerçekleri görebilen. halkmdan yana kad- rolar da iktidar olabilirler Çağ- daş teknolojiyle de desteklenen y ığınsal eğıtim, Türkiyemızi kı- sa sürede değiştırecek, saygm- lığını arttıracaktır. llgili kurum ve kuruluşlann şımdıden konu üzennde durmalannda, tartış- malannda yarar görüyor, bekli- yoruz. Bu, büyük bir halk kesi- mimn beklentisidir, çünkü hal- kımız aradaki eğitim ve kalite farkını iyice görmüştür. 17 Nisan 1940"m 62. yıldö- nümünde bu büyük atılıma öna- yak olan dönemin Milli Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücd'i, Ge- nel Müdür İsnıail Hakkı Ton- guç'u, emeğı geçen tüm müdür- leri, öğretmenlen, aydınları say- gıyla amyorum. Kaynakça: (*) .V. K. Otyam, abece der- gisi, Temmu: 1993, Sayı 83. Engın Tonguç, Devrim Açısın- dan Köy Enstitüleri ve Tonguç, Antl'ay. 1970 M. Rauflnan, KöyEnstitüleri ve Sonrası, Öğretmen Yayın- lan, 1988. > > yaşamm her rengı FiKret KıZ-ıloK 22 Nisan 2002 Pazartesi • 20.30 • AKM (Büyük Salon) jez.en ARsu • C^Wt BerKtı^ MeliRe ^eı«nT^ • İ$vviaU h. Devvu'rcioğ jert^p E-rener • frrnp (ründoyarke Arsew (rürz>a.f> • E-vviin Î3Cİ5 M.F.Ö. • 6Cİ»ewt Ortaçgil Mutlu Ö<tevMi5 • OKcayto Önder Alper ÖZ.C«.M • Vzdat JaKvvidiı jevMa • JelçnK. Y'öntev* risvİCRE HASTANESİ [BanVltJ Cumhuriyel haser ekonomı turızm tarttşaa spor oeLgeseL sıne«a ffluztk i HAB:R m ^ \ • i Saşamn her rengt. Bilet Satış: AKM - Cumhuriyet Kitap Kulübü (Taksim) Bilgi için: 0216 575 26 66 - 0212 251 56 00 - 0212 252 38 81 tv8. digital platformdaki DIGITURKün içinde 23. kanalda yer almaktadır. Analog yayınımızı da 42 derece pozisyonundaki Tiirksat 2A uydusunun 11838 Mhz frekansı vertical polarizasyonundan izleyebilirsiniz. -I- PENCERE Davranış ve Giyim Kuşam ÇeşitlemesL. Fotoğraf önceki gün Cumhuriyet'te çıkmıştı, dün de Millıyet'teyayımlandı, öğrendik ki Erbakan Ho- ca, aptes alırken ayaklarını korumalara yıkatıp ku- rulatıyor.. Hoş değil.. Nahoş!.. Vaktıyle, kimi şeyhin, ayaklarını yıkadıktan son- ra leğende arta kalan suyu müritlerine içirdiği söy- lenirdi, söylentısi bile müstekreh... Hazreti Muhammet. çölde Araba aptes alma- yı temızlik amacıyla şart koşmuştu... "Temizlik imandandır!.." Ancak ayaklarını korumalanna yıkatan imamın ima- nı da şaibeli sayılmaz mı?.. • Çağımızda davranış biçimleri çok önemliŞela- le Kadak'ın haberinden bğrendim, 1991'de Ga- rantı Bankası'na genel müdür olarak atanan Akın Öngör çeşitli eğitim programlan başlatmış: "Çünkü bankacı bile olsa, bilenlerin yanında, 'nasıl tıraş olmalı, giyinmeli, saç taramalı, oje sür- melı' gıbı kişisel bakım da dahil pek çok konuyu bilmeyenlerin sayısı epey fazlaymış. öngör, Beymen'e bır vıdeo filmi hazırlatmış. 'Nasıl duş alınır, tıraş olunur, renk uyumu nasıl ol- malı, pantolonun altına neden beyaz çorap giyil- mez, nasıl oturulmaz, nasıl kalkılmaz' gibiakla ge- lecek her türlü görgü kuralı güzel bir şekilde an- latılmış. Bütün Garanti şubelerine bu videonun göstenleceği monitörter konmuş ve herkesın be- lirlenen saatte izlemesi şartı getirilmış. öngör en üstten en alta kadar tüm çalışanlann birlikte bu eğı- timlerden geçtığini ve büyük faydasını gördükle- rini anlatıyor." (Sabah, 13 Nisan 2002) Eskiden 'adabı muaşeret' denen 'görgü kural- ları'nın çağımızda önemi her açıdan büyük... • Cıheti askeriyede de bir tür görgü kuralı sayıla- bilecek davranış biçimleri geçertidir; üst ile ast ara- sındakı ilişkiler bu kapsamdadır. Askere alınan genç ne ölçüde eğitimden geçmış?.. Türkiye'de ortala- ma eğitim süresinin bugün bile üç yıl olduğu söy- leniyor; Cumhuriyetin başlangıcında 11 milyon nü- fusun 10 milyonu alfabesizdi: o dönemlerde erle- re apteshanelerde nasıl davranılacağı talim mey- danında öğretilirdi: çünkü köy yerinde helanın na- sıl olduğunu söylemeye gerek yok... Dünyanın en yoksul ülkesi Afganistan'da aptesha- ne kültürü ne durumda?.. Küreselleşme sürecinde televizyon ortak davra- nış biçimlerini en uzak coğrafyaya bıle yayıyor, bu bakımdan olumlu sayılır. • Bir de madalyanın ötekı yüzü var?.. Amenka'da ünlü IBM'de biraragiyim kuşam öz- gürlüğü için savaşım verilmışti; koyu renk giysi, beyaz gömlek ve kıravata karşı çıkmak özgürîük sayılmıştı... Memur kot pantolon giyebilir miydi?.. Hele şirketteki görevli, bilışimde uzmansa, niçin "saç sakal kıyafet, köpeklere ziyafet" serbestçe or- talıkta salınmasın?.. Anımsadığıma göre blucin pantolon özgürlüğü kazanılmış, haberler gazetelere yansımıştı... Karmaşık bir konudur bu... Biz okula eskiden sıyah önlük ve beyaz yakay- la gıderdik; bu "üniforma" bır açıdan "faşizm"sa- yılsa da, sınıftaki yoksul çocukları ötekilerle eşrt- leştirirdi... Peki, türbana ne diyelim?.. Küçük kız çocuklann türbanını siyasal bayrak gibi kullanmaya kalkışan ham ervah yobaz takımı, giyim kuşam özgürlüğü mü istiyor?.. 2002 Sah Söyleşileri Aydınlarla Yüz Yüze 19 Nisan 2OO2 Cuma Nâzım Hikmet'in Şiir Dünyası Şiir Resitali Server Ta n i 11 i Sazıyla Mustafa Düzgün Ben yanmasam, sen yanmasan, biz yanmasak... Umudu Var Büyük Insanlığın... Uludağ Üniversitesi - Rektödük A Salonu Saat14.00-15.30 Gazeteciler Cemiyeti Lokali (Medya Restaurant - Kültürpark Nikâh Dairesi Alta) Saat: 20.30-23.00 Rezervasyon: 234 47 94 - 234 47 95 İZMİR 4. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN 2002 154Esas Davacı Dursun Seyman tarafından davalı Sabahat Ardıç ve diğerlerı aleyhine açılan ıştirak halindekı mülkıyetın müşterek mülkiyete çevrilmesı da\asının yapılan yargılaması sırasında: Davalı Sabahat Ardıç"ın dosyada mevcut adresine teblıgat yapılmadığı ve yaptınlan savcılık araştırma- sında da adresleri tespıt edılemedığinden, davalıya ila- nen teblıgat yapılmasına karar verilmiş olup, duruşma- nm bırakıldığı 2 5.2002 günü saat 09.00'da davalı Sa- bahat Ardıç'ın mahkememiz duruşma salonunda hazır bulunması veya kendısinı bır vekılle temsıl ettirmesi aksı takdırde yokluğunda duruşmalara devam olunup delillere göre karar venlecegı hususu tebligat yenne kaim olmak üzere ilanen teblığ olunur. 02.04.2002 Basın 21688
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle