02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
17 NİSAN 2002 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA 17 s Oemvt: ttaaldmmez! Etektronik posta: denKSom©cumhuriyetcom,tr Tel: 0.212J12 05 05 Faks: 0.212.512 44 87 - Okullara zorunlu turizm dersi istenmiş... "Derslerde otellerde vaoılsın!" Köyceğiz ormanları Muğla Köyceğiz'in yoksulluk içindeki orman köylerinden Otrnanlar'ın aynı bölgedeki Pınarköy, Saz:ak ve Çayırhisar köyferi ile birleştirilerek "Köykent Projesi" kapsamına alınmasıyla ilgili olarak Orköy rnühendislerinin hazırladığı rapor yankı uyandırdı... Orman Bakanı Nami Çağan yazılı bir açıklama yaparak, bölgede bir köykent kurulması konusundaki araştırma çalışmalarının devam ettiğini bildirdi... Umarız, bu çalışma yılan hikayesine dönmez, uzun yıllar almaz... Biryerlerden kaynak yaratılırsa proje kısa sürede hayata geçebilir... Ancak şimdilik bu ışık görünmüyor... Çünkü Orman Köylüleri Kalkındırma Fonu kaldırıldı, Orman Bakanlığı'nın bütçesi ise 13.5trilyon lira... Çağan'ın açıkladığı gibi Muğla ilinin geneline aynlan ödenek 60 milyar lira... anlıurfa'nın kent merkezınde, ibrahim pey- gamberin ateşe atıldığı yer olarak kabul edi- len ünlü "Balıklı Göl"ün birkaç yüz metre kadar ötesinde bir mağara daha vardır... Bu mağaranın, İbrahim peygamberin doğum yeri oldu- ğuna inanılır... Mağaranın içinde kutsal sayılan bir su kaynağı vardır... Mağara ve çevresindeki bölge, SİT alanıdır ve dolayısıyla koruma aJtındadır. SİT alanının içinde Dergâh Camisi vardır... Caminin büyük avlusu, revakla çevrilidir. İbrahim peygamberin doğduğuna inanılan mağa- ra, avlunun bir köşesindedir. Bu bölgede, Hazreti İbrahim Halilullah Kültür ve Eğitim Vakfı faaliyet gösterir... Ote yandan SİT alanı demek, üzerine bir çivi bile çakılırken Kültür ve Tabiat Variıklarını Koruma Kuru- lu'ndan izin almak demektir. Bu nedenle, Şanlıurfa'da İbrahim peygamberin dogduğuna inanılan mağarayı da kapsayan SİT ala- Urfa'da nında, babadan kalma evlerinde ızınsiz küçük tadi- latlar yaptığı için çok kişi hapis cezası almıştır. Bu ceza, Türkiye'nin her yerinde uygulanan ve af- fı olmayan bir cezadır. Ancak... Birileri, İbrahim peygamberin dogduğuna inanılan mağaranın tam karşısına, cami avlusunun bir başka köşesine, "türbe" inşaedebilmiştir... Birileri için Şanlıurfa'da başka bir devlet düzenı ya- ratılmış olmalıdır ki, kaçak bir inşaat görmezden ge- linmiş ve "türbe" ziyarete bıle açılmıştır... Türbe; kesme taştan, revaklı, demır parmaklıklı- dır... İçinde bir "mezar" vardır; mezarın toprağı kabar- tılmış ve üzerine çiçekler dikilmiştir. Fakat... Mezarda herhangi biri yoktur... Mezann içi boştur... SİT alanının içinde yetkili kurullardan izin alınma- dan yaratılan mezar yeri, mezarın üstüne konduru- lan türbe kelimenin tam anlamıyla "sanal"dır... Türbe, laik cumhuriyete karşı işlediği suçlardan mahkûm olmuş Nurtarikatının kurucusu Kürt Sait'e yani Said-i Kürdi'ye ya da yaygın lakabıyla Bediüz- zaman Said-i Nursi'ye ithaf edilmiştir... Türbeyi ınşa eden bellı değildir, türbenin görünür bir sahibi yoktur... Türbenin kıtabesinde "Nur şakirt- len"nin yani "Nur talebeleri"nin adı yazmaktadır. Bilındiği gibi Kürt Sait'in cenazesi, 27 Mayıs Dev- rimı sırasında Türkiye'nin bılinmeyen bir yerine gö- mülmüştür. Şanlıurfa'da Kürt Sait için yapılan "sanal türbe" ile yıllar sonra devlete meydan okunmaktadır... Sormak gerek: Bu devlet, bir kentinin ortasına "sanal türbe" inşa edenlerı, ınşaata göz yuman yetkilileri bulup cezalan- dıramayacak kadar güçsüz müdür? SESSÎZ SEDASIZ (!) Yüksek Yerilim Hattı erdincutku ' yahoo.com AB'ye gınş maceramız olmasaydı GÂVUR EZİYETI deyimini nasıl açüdardık? Yeni CHP'nin yol göstericilerinden Cumhuriyet Halk Partisi'nin "'Bılim Yönetim Kültür Platformu"nda hemen her siyasi görüşten ısımler yer alıyor... CHP'yi Meclis dışında bırakan ilk ve tek Genel Başkan Deniz Baykal yel- pazeyi geniş tutuyor, hatta şu sıralar türbanlılara da göz kırpıyor... Yelpazesi geniş CHP'nin bilimsel yö- netımsel ve kültürel platformunun üye- lerinden biri de M. Aykaç Erginöz... CHP'nin kayıtlarınagöre Erginöz'ün görev hanesinde "Paris Üniversıtesi. Sorbon Şehircilik Enstitüsü" yazıyor. CHP'nin yol göstericilerinden M. Ay- kaç Erginöz'ün akademik unvanı da var: Doç. Dr. Ne ki Erginöz, çoktan pro- fesör oldu... Diğer yandan Bakırköy Beledıye- sı'nde Çevre Koruma Müdürü bir Er- ginöz vardı... Beş yıl kadar ön- ce emekliye ayrıldı... Emekliliğin- den önce Suudi Arabistan'a gidip "ha- cı" oldu ve daha sonra Istanbul Büyük- şehir Belediyesi'nde sözleşmeli çalış- maya başladı. Soyadı Erginöz olan hacı profesör, belediyedekı eski başkanı Recep Tay- yip Erdoğan partı kurunca yanına git- ti ve AKP Bakırköy ilçe yönetim kuru- lu üyeliği aldı. AKP'li Erginöz'ün adı Murat... Şimdi soracaksınız, CHP'nin yol göstericilerinden M. Aykaç Erginöz ile AKP yönetıcisı Murat Erginöz'ün ilgisi ne diye... Bu iki kişinin birbiriyle hiçbir ılişkisı yok... Çünkü aynı kişi: CHP'de Doç. Dr. M. Aykaç Erginöz, AKP'de Prof. Dr. Murat Erginöz. ÇED KÖŞESİ OKTAY EKÎNCÎ 'Siyanürlenen' siyaset... Siyanürle altın madenciliği- nin "geçici iznini" bile ıptal e- den mahkeme karanna u uyul- maması" yönündeki "gjzK" kararname 3 Nisan 2002 günü basına yansır yansımaz, Ber- gama köylülerinin sözcüsü Öktay Konyar şu tepkiyi ver- mış: "Bu kadar da hukuk ta- nnnazhk olmaz... Mücadele serdeşecek.-" Nitekim sertleşmiş... Kon- yar, Soma'da yapacağı basın toplantısını "haberwrmek" is- terken, komisere "mukave- met" ettiği savıyla cezaevini boylamış... Ardından Normandy şirketi yetkilileri, Başbakan Ecevit'i ziyaret ederek "teşekkör" an- lamında bir miktar "Bergama Alönı" armağan etmişler... Günümüzün tarihini yazan- lar, Konyar hapisteyken tele- \izyon ekranlanna çıkıp, "mahkenıe karanna kaütauyo- rum. işletmede riskyok, üretira yapabiirter..." diyebilen bir Sağhk Bakam'nın da acaba bir hukuk cevletınin mi, yoksa -monarşik bir kraJhguT mı ba- raşanlar, bu durumu da tanım- lamakta zorluk çekiyorlarmış... Normandy şirketi kararna- meyi anında edinip Başba- kan'a altın hediye etmek üzere anuıda randevu bile alabilir- ken, Başbakan'la aynı partiden bir milletvekilinin bile "reffi- ze" edildiği Türkiye'nin, ger- çekten "Atatürk'ün kurduğu ülke" olup olmadığını soracak birilerini anyorlarmış... 'tnadına' hukuk- Peki durum bu denli *va- him" olsa bile acaba ne yap- mak lazım... tzmir Barosu, haklı olarak, her şeye rağmen "inadma hu- kuk" dıyor ve bir dava da bu son "gjzfi" kararnameye açı- yor... Kim bilir kaçıncı kez de ana- yasanınyine 138. maddesınde- ki; "ldare, mahkeme kararla- rma uymak zorundadır*' hük- münü anımsatarak. "işlenen su- çun büyüklüğünü" vurgulu- yor... Bu suçu işledikleri halde, haklannda soruşturma bile açı- KtM KİME DUM DUMA BEHIÇ AK behicakiu turk.net ÇÎZGİLİK KÂMİL MASARÂCI HARBİ SEMİH POROY semihporoy(a yahoo.com Hukakdevletinde "sokiilmesi"" gereken tesis. işte böyle konınuyor. lamayan bakanlann şu doku- nulamayan "dokunulmadıkla- n" acaba neden var dersenız. yanıt daha da vahim... Çünkü anayasa, aslında; "Hukuk dev- letini korkusuzca savunsunlar" diye siyasilere bu konımayı sağlıyor... Onlar ise aynı olana- ğı "hukuksuzluğu korkusuzca uygulamak için" kullamyor- lar... konusunda tered- ditifirdelermiş... Hizmete özel' gjztilik ABİan'dayım... Bir yandan Müıarar Odası Genel Kurulu lalışnalaını sürdürüp bir yan- ian Vletmet AJdfOznaTın ge- ırditi runaberleriyorumlarna- T a çiluken, Ulusal Mimarlık Odülen ve Sergisi töreninde le AB .«»baa'yla dertleştik... D5P Bursa Millervekili ve ski Baısa Barosu Başkanı c. Dİrkaç gün önce Baş- i giderek, Bakanlar Cuniu nın, "basmdan duydu- •u" çİ2İ Bergama kararını is- emı- -. A-dığı yanıta önce ken- lisi i e ninamamış: "-Hznete özektir, vereme- Ai Ziîbacı, bir millers'ekili )ldıçxru yani "miBete hizmet çin"t)ikıran edinmesi gerek- ığit, eğervermezlerseanaya- adacd •niflet adma denetim" jöreTİıır de engellenmiş ola- :ağıaı ö lemişse de yanıt yi- ıe d^iîiemiş: "Veremeyiz^" tşe şndi tarih yazmalda uğ- KEDİ LEVO APTVÜKA aptulikauı studyoimge.com. 'Panzehir' yargıda.-. Kımilen hâlâ diyor ki: "Yar- gı biünıi önemsemhor." Oysa Av. Arif AB Cangı'nın gönderdiği belgeler. yargırun. bu tezi de "bilimsel dayanak- farla" reddettiğini^österiyor... Hele şu talihsiz TUBlTAK ra- poru?... Merak edenler, bu ra- poru da çürüten bilimsel bel- geleri Izmir Barosu'ndan edi- nebilirler... Öyle görünüyor ki siyanür Bakırçay'dan önce "siyaseti" zehirledi. Siyanürlenmemiş tek kurum ise "yargj" kaldı. Kon- yar'ın "içerde" olmasına rağ- men.. Oekinci o cumhuriyet.com.tr. TARİHTE BUGÜN MÜMTAZARIKAN 17 Nisan ILK FUTBOL l/G/.. 1888'oe eueüM, DÛNYANIUIUC /HJTVOL Liei, İN6İLT-E/İE'DE KllKULDU. OHJ/KI FUT8OL TAKIMIUIN YBTKİUSİ, LOMOefl' DA 8fX TOPLANrT rAPAKAK A4AÇLA&A// SBİ. İRLİ 8İR DÛZEUE SOKMUfTU. UGE, /^CCe/A/SrOM^ASTOM VIUA, S L A & & & £ , BOLTOM WAA/£>£ie£KS couıvry, EVEKTOM, Narrs COUMTV, SJD, S , WEST- SSOMUCMALB/OU V/OLVEKHAMPJ&AI WAND£IZER£ ve tiALuvveu. A&U İSE, MAÇ Â PANO DENtZ KAVUKÇUOGLU RenMer, Çocuklar, Umuttar On iki gün aynlıktan sonra yeniden kavuştu- ğumuz minik bahçemiz bahar yeşilleriyle, çi- çeklerle karşılamıştı bizi... Yaz sıcaklarında saJ- kımlarının serin gölgesine sığındığımız söğüt ağacı iyice yapraklanmış, sarmaşığımız yeşilin en usta ressamların fırçalarını biletuval karşısın- da çaresiz kılan, sözcüklerle de anlatılamayan o canlı rengine bürünmüştü. Laleler, nergisler, leylaklar boy atmışlar, çuha çiçeklerinin bahar- la birlikte gürbüzleşen, dirileşen yapraklarının ortasından renkler fışkırmıştı... Sonra yukanya, çalışma odama çıkmış, balkonumdan, yoğun sisten ufuk çizgisi seçilemeyen, rengi gökyüzü- nün rengiyle bütünleşmiş Marmara'yı seyret- miştim.... Sis, bugün olmazsa yarın, yann ol- mazsa öbür gün ama mutlaka dağılacak, gök- yüzü de, deniz de eski renklerini alacaklardı ye- niden... Ağaçların, yapraklann, çiçeklerin; gökyüzü- nün, denizin, güneşin, ayın, yıldızların bizi he- yecanlandıran, coşturan, umutlandıran renkle- rini doğanın insanoğlu kanşmadıkça hiç şaşma- yan düzeni, yasalan belirliyordu... Kışın yaprak- larını döken söğüdün gelecek baharda yeniden yeşilleneceğini, soğuklarla birlikte solan, biten, görünmez olan lalelerin, nergislerin toprağın al- tında kış uykusuna yattıklarını biliyorduk. Son- baharda sıcak coğrafyalara göç eden leylekler ilkbaharda geri dönüyoriardı. Bulutlar hep da- ğılıyor, sisler hep çözülüyor, güneş hep doğu- yordu... • • • Dirseklerim balkon parmaklıklarına dayalı, içim kıpır kıpır komşu bahçelerdeki bahar çiçek- leriyle bezenmiş meyve ağaçlanna, taze koza- laklarla süslenmiş çam ağaçlanna bakarken dinlediğim rüzgâr sesine çocuk cıvıttıları karış- mıştı bir an... Sesleriyle birlikte kendileri de gel- mişti gözlerimin önüne... Bahar çiçekleri gibi renkli, bahar renkleri gibi coşkulu kızlı erkekli binlerce, on binlerce çocuk... Yedi yıldır ilk kez bu kadar çok çocuk gelmişti geçen pazar ak- şamı sona eren Izmir Kitap Fuarı'na... Salt Iz- mir'den değil, Manisa'dan, Aydın'dan, Ege'nin her yerinden cıvıl cıvıl bir çocuk akınına uğra- mıştı Kültür Park... Sonra ellerinden tutup an- nelerini, babalannı, abilerini, ablalarını getirmiş- lerdi kitaplara... Istanbul'a dönmüş, ama aklım da, gönlüm de o çocuklarda kalmıştı... Eğer dünyaya çocuklar egemen olsalar, ya- şam kimbilir ne güzel olurdu, diye düşünmüş- tüm. önce "savaş">, "silah"ı yasaklarfardı hiç kuşkusuz... Sınınn, tel örgünün, mayının, pasa- portun tanınmadığı barış içinde bir kardeş bah- çesi armağan ederlerdi insanlığa... Tüm dünya nimetleri hakça, adilce paylaşılırdı onların düze- ninde. O zaman hiçbir yoksul ülke, hiçbir yok- sul insan kalmazdı dünyada... Tüm çocuklar iyi okullarda okurlar, insanlığa hizmet için yarışır- lardı... Yeryüzünün en uzak, en ıssız köşeierin- de bile herkes mutluluk içinde yaşardı... ••• Merak ettikleri, aldıkları, okudukları kitaplar- da da böyle güzel dünyalardan söz ediliyordu aslında... Onlar da böyle güzel dünyalan özle- dikleri için o kitaplan okuyorlardı zaten... Doğa- datanık oldukları güzellikler kendi hayatlarında da yaşansın istiyorlardı. Ağaçlar, çiçekler, kuş- lar, böcekler gelecek baharlara nasıl umutla ba- kıyorlarsa, onlar da geleceklerine umutla, gü- venle bakmak istiyorlardı... Ama olmuyordu ne yazık ki... Olamıyordu... Bir gün geliyor, kınlryor- lardı... Onlara bulutlann hep dağılacağı, sislerin hep çözüleceği, güneşin hep doğacağı umut dolu biryaşam hazırlayamamıştık, kuramamış- tık... Hayata da, geleceğe de yeni baştan bakmak gerekiyordu... Doğadan ders alarak, çocuklar için... (Faks:0 212-723 84 97) (e-posta: dkavukcuogluc/ superonline.com) DÜZELTME: Metin Erksan'ın 16 Nisan 2002 tarih- li "Kalem" başlıklı köşesinde yayımlanan Kafatası / Miğfer ve Asa başlıklı yazısının 12. paragrafının 2. ve 3. tümceleri şöyledir. "Gene bildiğim kadanyla bugü- ne dek Türk Ordusu'nda kullanılmak içinyapılmış çe- lik birmiğferyoktur. TürkOrdusu'nuoluşturan;er, as- subay, subay ve komutanlann kullanmalan için, bra- kisefal kafatasına uygun yapıda oluştunılmuş çeiik bir miğfer'in üretilmesi ve kullanılması zorunludur". Düzeltir, özür dileriz. B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5SOLDANSAĞA: 1/ Halk dilinde serçeye verilen ad. 2/ Emirler, beyler... Motor- lu taşıtlann elektriğini sağ- layan aygıt. 3/ 5 "Ey benim — g memesinde cü- _ celer emziren aca>ip memle- 8 ketim" (B.R. g Eyuboğlu)... Düzyazı. 4/Hisse, pay... Giz.5/1923-1990villa- n arasında yaşayan ve 2 Afixxiisiasantikkentin- 3 de yaptığı kazılarla ta- nınanarkeoloğumuz.6/ Ermenistan'ın para bi- rimi... Bir gösterme sı- fatı. 7/Birmeyve... Do- ğalgazın önemli bir bi- leşeni olan gaz. 8/Evli- 9 lik işlemi... Itici nedea güdü. 9/San ya da beyaz renk- te çiçekler açan ve "zerrin" de denilen sûs bitkisi. YUKARTOAN AŞAĞIY\: 1/ Yurdumuzun sulak alanlannda da yaşayan göçmen bir kuş. 2/Işçi... Vurmalı bir çalgı. 3/Bir tür kalın pa- muklu bez. 4/ Şarkı, türkü... Sevimli. 5/"— Yücel": Şairimiz... Olumsuzluk belirten birönek... Heryum ele- mentinin simgesi. 6/Mantık. II "Hiçbir şeyden çekme- di dünyada / —'dan çektiği kadar" (Orhan Veli)... Es- ki dilde kılıç. 8/PasifikOkyanusu'nda bir ülke. 9/Bol ve güçlü olarak çıkan... Cana yakın, uysal.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle