23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
1 NİSAN20O2PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA KULTUR kultuna cumhuriyet.com.tr 13 •AYATIN ÖTE YAKASI FERİDUN AJVDAÇ BELLEKKUTUSU Yol kapalı. karanyor doğu gökleri / Baş dönmeleri başlıyor birden JBir şeyler mınldamyonım kendi kendime > Yol kapalı Fılistin 'e! I Nasıl tutkunsatnyeşil derelerime / Tutkunum öylesine Şeria nehrine/ Nasıl seviyorsam kardeşlerimi... I Göz kararmaları sanvor kenti /Kanlı kusuntular vağıvor üzerime / Bir şeyler mırıldanıyorum kendi kendime / Yol kapalı Filistin e! / Kara vağmurlarla vıkıyorum vüzümü ' Düşüyor yol/anm hergece Kenan line /Dönüyorum boş vahalarda sabahlara kadar /Aknnyor altın örgüler gibi / Akdeniz e dökülen ırmak sulan ' Taşıyor ölülerini oğullarımn I "Anavatan bir a\iıç yıldızyanığı /Savruluyor üstünde sahralann..." •' Tırmi bir numarah savaş bildirisi okunuyor / Beş saat sürüyor sessizlik / Altıncı saat başlamadan başlıyor bombardıman 'Bütiin hastaneler \eçocuk yuvalan... /Bir mektup aldım ozan Mahmut 'tan / "Celile'deKuşlar Ölüyor " / Geçiyor alevler gözaklarımdan / Bir bebenin avııç içine düşen ışık l Dönüşüyor kararmış bir hançere I Kımıltısız gözyaşı baymkları altında /Gün doğmadan dönüyorumyurduma ' Öpüyorum saçlanndan agaçlarından / Sıtmah bir köpekgibi titriyorgece / Günlerce sürüyor baygınlığım t Yanık betonlardan siper oluyor kollanm İDilim bir ölü gibi ağzımın içinde / Sesim kısıiıyor, utanıyonım / Yalnızca bir türkü söylediğime... / Yol kapalı Filistin 'e! Hüseyin Haydar, Kara Şarhlar, 1983 ' CeliletieKuşlar Olüyor'Biz onunla el ele, yürek yüreğe yaşadık çocukluk ömrümüzü. Aynı gök ışıt- tı bizi, aynı toprak besle- di. Benzersiz sözcüklerin kavşağında buluştuk. Ge- ce geceydi, gündüzse gün- düzdü bize. llk aşk mektu- bunu birlikte yazdık... Buz kınp yedik, hayatı bir oyun gibi karşıladık. RenkJerden, sözlerden, düşlerden bir dünya kur- duk kendimize. En çok geceleri sevdık: Bizi koy- nuna alan, söz çadınnı kurduran. Akşamüstleri kentin ıssız yollan bizden sorulurdu. Sıcak leblebi- ler olurdu ceplerimizde. Şiirler, bir de biriktirdiği- miz sözler vardı bizi kuşa- tan. Adımlardık o ıssızhk- lan. Hayatın nabzıru his- settiren bir aşktan söz ederdik. Bir aşka götüren düşünceden yola çıkar, taşranın bungun halini içi- mizde şenliğe dönüştüren sözler ederdik. Kentin ye- di kapısı sırhydı bize. Gi- dilip gıdilip dönülen, bir türlü ulaşılamayan Kafda- ğı masalma dönüşürdü oralara dair anlatılan sev- dalar. Selçuki yapılar ad verir, suretini alırdı herbir sözümüzün. Sonra ya bir şiir, ya bir öykü ya da re- sim olarak dönerdi. Sevin- cimiz olurdu bunlar da. Dedim ya, hayatı bir oyun gibi karşılardık. 'Yoflartu- tulmuş,' derlerdi. Biz alı- şıktık buna: Karda boran- da başımıza gelmedik kal- mazdı. Sonra sonra aynm- samıştık, askeri darbenin ayak sesleri gelip bizi de bulduğunda. Uçanydık... Hayat öylesini sunmuştu bize. Delicoşluluk çağı... Teksir ve mürekkep koku- su sinmişti yüzümüze, el- lerimize. Yollar üryan, ge- ce aydınlıktı! Güneye gi- denlerden, dönüp gelen- lerden söz ediliyordu kuy- tuluklarda. Kızıldere kan gölüne dönmüştü. Duyar olmuştuk Filistin'e uza- nan yollan, El Fetih adıru. Henüz kapalıydı bize ha- yatın öte yanı. Dönüp ma- cerasını okuyorduk bay- rak bayrak olan düşlerin, kavuşmalann, ölesiye git- melerin... Hayat, her kıpır- tısıyla umurumuzdaydı. Oturup bir gece, Oktay Rifattan şiirler okumuş- tuk. Sonra, şairin sesine kulak vermiştik.Yetmi- yordu hiçbiri. bu kanayıp •giden hayatın acısını sa- ğaltmaya. ••• Bir gün, bir yaz akşa- mında, radyoda ajanslar- dan gelen haberleri dinli- yorduk. Sabra ve Şatila'da îcatliamdan söz ediliyor- du. Birkaç gün öncesinde, yeni seçilen Lübnan Dev- let Başkanı BeşirCemayel bir bombalı saldında öl- dürülmüştü. Güney Lüb- nan mülteci kamplannda- ki saMonmasız birçok in- san katlıama kurban git- mişti. Bir 'kasap'tan söz edilır olmuştu sonra. Na- zilerle tarihe gömüldü sanmıştık o kanlı ellerin! Hayat karanhk yüzünü gösteriyordu bize. Yaşadı- ğımız günlerin acısını da- ha da arttıran haberler ge- liyordu bir bir Ortado- ğu'dan. Çoculduğumuzun anılannda yer eden Filis- tin dehşeti yaşıyordu. Sus- muşruk... Sonra sonra kendimize gelmek isterce- sine kalkıp yürümüştük Saraybumu'na doğru. De- nizın yosun kokusu almış- tı bizi ıçine. Şaır, ilk dize- sini mınldanmıştı yeni bir şiirinin: "Karanyor doğu göklerL." • • • Sabah, yol alıyorum Asya'dan Avrupa'ya. Ha- yatımız her günkü alış- kanhklarla akıp gidiyor gibi sanırken; Açık Rad- yo'dan gelen haberler, hiç de sıradan günler yaşama- dığımızı ammsatıyor. ÖmerMadra'nın sesinde- ki buruk edaya dönüyo- rum yüzümü. îsrail ordu- sunda yedek çavuş olarak görev yapmış. artık o zul- me katılmayı reddeden Tal BeJo'nun yazdıklannı okuyor, Madra. Yüzümü hayatın bu yönüne dönüyordum. Şair dostumun, bundan tam yirmi yıl önce, ben- zer bir katliama uğrayan Filistin halkının acısını hissederek yazdığı şiiri anımsıyordum. Silahla, terörle çözüm aranılan Filistin-tsrail sorunu, ar- tık bölgesel savaşa dönü- şecek düzeye gelmişti. Celile'de kuşlann öldüğü mevsim de geride kal- mıştı! Tıpkı ömrümüzün tanığı o güzel günler gi- bi. Yağmalanan bir ülke, geleceği yok edilen bir u- lus artık çok uzağımızda değildi. Sesimiz, sesimiz çıkmahydı biraz. Bir yü- rek, bir ses olmalıydık, yeni barbarlann yeryü- zünü kan gölüne çevir- memesi, halkJan birbiri- ne düşürmemesi için. Şa- ir Hüseyin Haydar, o gün söylemişti; çağnsını yap- mtştı bize. Hayatın süzü- lüp gelen en narin yerin- de yakalamıştı o duyar- lıhğı. O bilinç ışığını yansıtmıştı bize. Şimdi, o şiiri, bir kez daha bir- likte okuyup: yann bir başka ülke, başka ulus dememek için, 'Bugûn Füistiniz,' diyelim, derim. • Selim Birsel, basm bülteninde örtükbir biçimde belirttiği gibi, sanatçının zaman zaman durup yaşamını ve yaptıklannı sorgulama süreci yaşaması gerektiğini düşünüyor. Bunu yaparken de aslında sanatçının misyonunu sorguluyor. İşler üzerinden ileriye bakış AYŞEGÜLGÜÇHAıN "Bana göre bir sanatçının. yaşadığı sürece retrospektifsergisi açüamaz. Retrospektifser- gi, bir sanatçının ölümünden sonra, başkala- nnın ona, hayaüna ve eserlerinc bir kere da- ha bakabümesi için düzenlenir. Sanatçı yaşa- dığı süre içinde geriye değil, ileriye bakmalı- dır. Önemli olan, yaşamın her anında durdu- ğum noktanın ve sanatınun nerede olduğumı görmek, içime ve çevreme bakmakür. Bu ne- denlesergUerin adı İntrospektifadını taşnor." Sanatçılann ölümlerinden sonra tüm ya- pıtlannın sergilendiği etkinlik olan retros- pektif sergiler sonuçta, sanatçıya dıştan ba- kışı getiren ve yaşamı nasıl yorumladığını merak eden izleyiciye ve sanatın profesyo- nellerine -sanattarihçileri, eleştirmenler, vd.- yönelik etkinlikler. Yaşamın sorunsallan ûzerine... Sefim Birsel. basm bülteninde örtük bir bı- çimde belirttiği gibi, sanatçının zaman za- man durup yaşamını \ e yaptıklannı sorgula- ma süreci yaşaması gerektiğini düşü- nüyor.Bunu yaparken de aslında sanatçının misyonunu sorguluyor. Bir çocukluk imge- sinden hareket ederek yaşamın m sorunsal- lan üzerinde yoğunlaşan ve aynı yaş grubun- daki herkesin ilkokul yıllanndan yakından bildıgı mavı kap kâğıdının örtücükoruyucu niteliği üzerine düşünen sanatçmın yapıtın- da bu kavramın bir leitmotive'e dönüştüğü söylenebilir. 1990 tarihli yapıtı "Alanını Aç"ta mavi kâğıtla çalışan Birsel'in Türki- ye'ye dönüşü sonrasında kariyerindeyeni bir alan açılır. Bu yeni alan, bireysel olandan ha- reket edip toplumsal olana doğru akan ve ra- hatça sosyolojik olarak değerlendirilebilecek bıralandır. 1991 tarihli "Göriinen Görülme- yen"de de, "Alanını Aç"ta olduğu gibi, bire- yın toplumsal alanda konumu ve korunma- sızlığı üzerine duşünüldüğü; 1994 tarihli u Bu Akşam Evde Vemek Yok" ve "Bu Akşam Ev- de YemekYok, Yann da Yok" adlı çalışmala- nnda kâğıt, ev, yorgan gibi koruyuculuğu eğ- retileyen ka\Tamlann içlerinin boşalrılarak işlenn içenklerinin daha sosyolojikpolitik bir nıtelık kazandığı aynmsanır. Bir yıl son- ra Ankara Gan'nda gerçekleştirdiği "Kurşun U\1oısu" adlı yapıtı ıse Birsel'in kariyerinde- kı bu yeni akışın bir manifestosu gibidir: Ay- nmsız herkesin olası bir e\siz olduğu risk toplumunda bireyin korunması, bedeni ölçü- sündeki bir örtüyle sınırlıdır gerçekte. Selim Birsel'in her iki mekândaki işlerini izlerken sanatçının, kariyerinin erken tarihli işlerinden başlayarak sorunsallaştırdığı olgulara dıştan bir bakışla bakmadığı gözlemleniyor. Birey- sel yaşamından hareket ederken empatik bir biçimde "birey'*i anlamaya çalışan Birsel'in işinde bu birey, "ötekT imgesı değildir ve her yönüyle evTensel insan olarak var olmak- tadır. 1994 yılında TeJ Aviv'de New Bus Ter- mınal Station'da gerçekleştirdiği tt Between Us" adlı yolculann geçmek zorunda olduğu bir mekânsal konumdaki interaktif çalışma- sı Yakın Doğu'da var olan gerilimin ve bir Is- rail-Filistın sorununun çok ötesinde, sınırla- nn politik gelişmeler sonucu her an değişe- bilirliğıni imleyen bir vizyon olarak görüle- bılir. Sanatçmın 'bakış'ını yakalamak Sanatçının 2001 yılında Mürih'vet Türk- yümaz'la birlikte gerçekleştirdiği "Boz-Yap Döşeme" adlı çalışması, söz konusu işi bütün- leyen niteliğiyle içinde bulundugumuz poli- tik açıdan sıcak günlerde bu vizyonun her an gerçekleşme olasılığını imleyen bir yapıt ola- rak Birsel'in kariyerinde 1990'larda açılan yeni alan ve çağdaş sanatçının vizyonu konu- sunda güçlü bir örnek. Bireysel yola çıkışa karşın temalann evrenselliği ve her temanın biçimler farklı olsa da bir diğeriyle olan içsel baglantılarmı sağlayan öğeleri sanatçının eş- zamanh olarak iki farklı mekânda (Maçka Sa- nat Galerisi ve Galeri Apel) gerçekleştirdiği etkinlikte izlemek, sanatçının kronolojik ge- lişim çizgisi içinde *bakış''ını yakalamak, de- ğişim ve dönüşümlerini görebilmek hem sa- nat izleyicisi'tüketicisi hem de alanı çağdaş sanat olan sanat tarihçisi için keyif verici ol- duğu denli öğretici de olan bir deneyim. Hya Gringolts Iş Sanat y ta Kültür Servisi - 'Premio Paganini' yanşmasında en iyi yorumcu seçilen keman sanatçısı Dya Gringolts, bugün 19.30"da Iş Sanat'ta bir resital veriyor. Gringolts. resitalde 20. yüzyılın önemlı kemancılanndan Ysaye'nin k Solo Keman Sonatlan'ndan altı ese- ri seslendirecek. Bugüne dek, Phila- delphıa Orkestrası, tsrail Filarmoni, Detroit Senfoni, Washington Ulusal Senfoni, Kralıyet Liverpool Filarmo- ni, BBC Filarmoni, St. Petersburg Fi- larmoni ve Varşova Filarmoni gibi ön- de gelen orkestralarla çaldı. (0 212 316 15 76) Carlos Saura îstanbul 'a geliyor Kültür Senisi-lspanyol sinemasının us- ta yönetmeni Carlos Saura, Yaşam Boyu Başan Ödülü'nü almak üzere Îstanbul'a gelecek. Ödülünü 12 Nisan Cuma akşamı Emek Sineması'nda gerçekleştirilecek açı- lış gecesinde alacak olan ünlü yönetmen, 13 Nisan'da da The Marmara Oteli'nde 'Saura Sineması Üzerine Konuşuyor' ko- nulu toplantıya katılacak. 1991 yılında Sa- ura adına bir toplu gösteri düzenleyen ve ünlü yönetmenin tam 15 filmine program- lannda yer veren îstanbul Film Fesrivali, en son olarak 'Tango' adlı yapıtını, 1999'da festivalin açılış filmi olarak göstermişti. ODAK NOKTASI AHMET CEMAL i Yaşatanlar ve Öldüpenler... Yıllar önce okuduğum, yabancı bir radyo oyu- nunun adıydı yukarıdakı başlık. Onca yıl sonra ye- niden anımsayışıma ise Elias Canetti'nin "Not- /ar"ında rastladığım şu satırlar neden oldu: "Birin- sanın sevgisıni yıkmak için yıllar gereklidır; ama hiçbır yaşam, bir cinayetten de beter olan bu ci- nayete yeterınce yakınabılecek kadar uzun değil- dir. " Metnın ikinci kısmına olduğu gibi katılıyorum. Bir sevgiyi, iki insan arasındaki sevgiyi yıkmanın ba- sit bir cinayetten çok öte bir şey olduğunu. belki ancak bir insanlık suçuyla eşanlamlı sayılabilece- ğinı yaşadığım yıllar boyunca çok iyi oğrendim. Epey eskı bırşiirımde, belki de aldığım bu hüzün- lü dersin etkisıyle, şu dızelere yer vermişım: "Kaç kişi kalmış, bir düşün I dünya yüzünde bir sevgi- yi öldürmemış I ve kaç bıhıktelik, I başkalannın yıkmak ıstemediği!" Bir insanın sevgisıni yıkmanın yıllar aldığı ise her zaman doğru değıl. Birkaç sozcük, bir sevgiyi, üs- telik nasıl da kök salmış, sapasağlam bir sevgiyi birkaç dakıkada da sarsabılıyor. Evet, belki insan uğradığı bu korkunç yitimın bilıncıne ılk dakikalar- da. saatlerde. hatta günlerde ve haftalarda pek va- ramıyor. Varlığının en derın noktalarında taşıdığı, o sözcüklerin hançerini yemış sevginın hâlâ can- lı olduğunu, hâlâ soluk alıp verdığini sanıyor. Bel- ki de o sevgı olmaksızın yaşamayı ılk zamanlarda kolay göze alamadığı için. Ama gunün bırinde bir de bakıyor kı, o sevginin yerıni bir sessizlik almış. Evet, ne tuhaftır ki, öldürülen büyük sevgileri- mizden geriye kalan ile ölen sevdıklerimizden ge- riye kalan -en azından bende- hep aynı şey. Sev- dıklerimiz bağlamında bunu en yoğun biçimde bundan iki yıl önce, annemi yıtirdığımde algıla- mıştım. O, hep benım "Yaşlı Dostum"du; ve bu dostluğun ne demek olduğunu onun ölümünden sonra çok daha iyi anladım. Akşam üstleri eve dö- nüp de artık birlikte kahve içecek bırıni bulamadı- ğımda; daha da önemlisi, o kahve saatimizde onunla konuştuklarımı bir başkasıyla artık bir da- ha asla onunla konuştuğumuz gibi konuşamaya- cağımı anladığımda. Geriye, yaşamımda bir sessizlik, tuhaf bir sus- kunluk kalmıştı. Sözcüklerin hançerıyle yara alan sevgilerden geriye kalan da böyle bir sessızlikten başka bir şey değil. Hele içınızdekı büyük bir sevgiyi sözcükle- rıyle hançerlemiş olanlarla ılişkılerınizi sürdürüyor- sanız eğer, bu durum çok daha açık biçimde al- gılanır. Bıliyorsunuz ki onlar, artık sevginıze kast edenlerdir ve cinayetlerinı her an yineleyebilırler. Çünkü onlar, cinayeti bir kez işleyebılmişlerdir. Çünkü onlar, iki insanın birbırini, hangi sıfatla olur- sa olsun, gerçek anlamda sevmesine asla katla- namayanlardır. Çünkü onlar, en yüce duygulan bi- le bilinen kategorilere sokmadan kendinden emin olamayan, erişemediği sıradışılığı ancak yıktığı za- man rahat edebilen, uğursuz bir sıradanlığın tem- silcileridır. Işte o zaman, artık bilirsınız ki, onların yanında kendiniz olmanıza zaten izin yoktur. Şim- dı yaşamayan bir aziz dostun yazdığı gıbı, "Ren- ginizi belli etmiş olmanızın bedeli, büyük bir yal- nızlıktır" ve geriye yıne tuhaf bir sessizlik, bir sus- kunluk kalır. Dışandan gelen bir darbeyle ölmemışseniz eğer, iyileşebilirsiniz. Bir yara izi kalsa bıle, bunu ıçsel- leştirmezsinız. Ama beslediğinız buyük bir sevgı- ye hançer gibi saplanmış sözcüklerle gelen ölüm çok farklı. Kolay işlenebilmeleri, belki de bu tür ci- nayetlerın en korkunç yanı. Çünkü sözcüklerle acımasızca, çoğu zaman kendinızı savunma hak- kı bile tanınmaksızın ve aslında yalnızca birini en soylu duygularla, çok yönlü ve karşılıksız sevdiği- niz için, yargılanabiliyorsunuz ya da bir anda har- canabiliyorsunuz. Kısa süre önce, çok genç yaşında yitirdiğimiz bir arkadaşımızın cenazesinde, bu acı gerçekleri san- ki yenıden yaşadım. ölmek, doğmak kadar doğal ve kaçınılmazken, sevgileri öldürmeye kalkmanın anlamını bir kez daha sorguladım. Ve anladım ki, başkalannın öldürmeye çalıştıkları sevgileri içimiz- de canlı tutma savaşımı, bazen bu savaşımın en güç anlannda tek başımıza kalsak bile, insanlığı- mızı yitirmemenin tek yolu. Bizi yaşatan sevgilerin artık onca az olduğu bir dünyada, sözcükleri cinayet aletine dönüştürme- nin lüksünü kavrayabilmek, gerçekten güç! e-posta: ahmetcemalta superonline.com acem20(a hotmail.com HALKODBt ÖdüHeri beürlenti Kültür Servisi - Halk Ozanlan Derneği (HALKODER) ödülleri, düzenlenen bir törenle kazananlara verildi. Birçok halk ozanınm katıldığı yanşmamn jüri üyeleri, Müjdat Gezen, Ayşe Egesoy, Nihat Nikerel. Berhan Şimşek, Hüseyin Kıvanç, Mustafa Çimen'den oluşuyor. Yanşmada Avni Erkan, Yusuf Zıya Leblebici ve Etem Yılmaz ödüle layık görüldü. HALKODER, ödül alan ozanlara ve jüri üyelerine plaket \erdi. 7. TÜYAP İZMÎR KİTAP FUARI'NDA BUGÜN • 12.00 -13.00 Tlanlamarun Fiziksel Olmayan Boyutian; Kent ve Kenüüiğin, Sosyal - Psikolojik Bo\ııtu' Konuşmacı: Melek GöregemK. Düzenleyen: Şehir Planlamacılan Odası. • 13.00-14.00'JDetSinan'. Konuşmacılar: Gönül Kmkun. Düzenleyen: Can Yayuüan. • 14.00 -1530 'KüreseDeşme ve DiDerin Savunusu'. Yöneten: Yusuf Polat. Konuşmacılar: Ömer Faruk Hu\Tigüzel, Raif Özben, Y. Bekir YurdakuL, Hayrı K. Yetik. Düzenleyen: Edebiyatçılar Derneği. • 15.30 -17.00 'Bir Akdeniz Gülümsemesi: Hafikarnas Balıkçısı" Konuşmacılar: Şadan Gökovah, Turgay Gönenç. Düzenleyen: Bilgi Yaymevi. • 17.00- 18JO 'Edebiyahn, Kitabuı înternet Kapısı'. Yöneten: Feridun Andaç. Konuşmacılar: Şükran Yücel, Ömer Yenici, Ayşe Kilimci, Bülent Yardımcı. Düzenleyen: Yeni Sajfa. • 183Ö - 20.00 'Evren Kaos Biz ve Ütopya'. Konuşmacı: Tolga Yarman. Düzenleyen: SOS Akdeniz - Ağaçkakan Dergisi
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle