Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
1 NİSAN20O2PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA
KULTUR kultuna cumhuriyet.com.tr 13
•AYATIN ÖTE YAKASI FERİDUN AJVDAÇ
BELLEKKUTUSU
Yol kapalı. karanyor doğu gökleri / Baş
dönmeleri başlıyor birden JBir şeyler
mınldamyonım kendi kendime > Yol kapalı
Fılistin 'e! I Nasıl tutkunsatnyeşil derelerime /
Tutkunum öylesine Şeria nehrine/ Nasıl
seviyorsam kardeşlerimi... I Göz kararmaları
sanvor kenti /Kanlı kusuntular vağıvor
üzerime / Bir şeyler mırıldanıyorum kendi
kendime / Yol kapalı Filistin e! / Kara
vağmurlarla vıkıyorum vüzümü ' Düşüyor
yol/anm hergece Kenan line /Dönüyorum
boş vahalarda sabahlara kadar /Aknnyor
altın örgüler gibi / Akdeniz e dökülen ırmak
sulan ' Taşıyor ölülerini oğullarımn I
"Anavatan bir a\iıç yıldızyanığı /Savruluyor
üstünde sahralann..." •' Tırmi bir numarah
savaş bildirisi okunuyor / Beş saat sürüyor
sessizlik / Altıncı saat başlamadan başlıyor
bombardıman 'Bütiin hastaneler \eçocuk
yuvalan... /Bir mektup aldım ozan
Mahmut 'tan / "Celile'deKuşlar Ölüyor " /
Geçiyor alevler gözaklarımdan / Bir bebenin
avııç içine düşen ışık l Dönüşüyor kararmış
bir hançere I Kımıltısız gözyaşı baymkları
altında /Gün doğmadan dönüyorumyurduma
' Öpüyorum saçlanndan agaçlarından /
Sıtmah bir köpekgibi titriyorgece / Günlerce
sürüyor baygınlığım t Yanık betonlardan siper
oluyor kollanm İDilim bir ölü gibi ağzımın
içinde / Sesim kısıiıyor, utanıyonım / Yalnızca
bir türkü söylediğime... / Yol kapalı Filistin 'e!
Hüseyin Haydar, Kara Şarhlar,
1983
' CeliletieKuşlar Olüyor'Biz onunla el ele, yürek
yüreğe yaşadık çocukluk
ömrümüzü. Aynı gök ışıt-
tı bizi, aynı toprak besle-
di. Benzersiz sözcüklerin
kavşağında buluştuk. Ge-
ce geceydi, gündüzse gün-
düzdü bize. llk aşk mektu-
bunu birlikte yazdık...
Buz kınp yedik, hayatı bir
oyun gibi karşıladık.
RenkJerden, sözlerden,
düşlerden bir dünya kur-
duk kendimize. En çok
geceleri sevdık: Bizi koy-
nuna alan, söz çadınnı
kurduran. Akşamüstleri
kentin ıssız yollan bizden
sorulurdu. Sıcak leblebi-
ler olurdu ceplerimizde.
Şiirler, bir de biriktirdiği-
miz sözler vardı bizi kuşa-
tan. Adımlardık o ıssızhk-
lan. Hayatın nabzıru his-
settiren bir aşktan söz
ederdik. Bir aşka götüren
düşünceden yola çıkar,
taşranın bungun halini içi-
mizde şenliğe dönüştüren
sözler ederdik. Kentin ye-
di kapısı sırhydı bize. Gi-
dilip gıdilip dönülen, bir
türlü ulaşılamayan Kafda-
ğı masalma dönüşürdü
oralara dair anlatılan sev-
dalar. Selçuki yapılar ad
verir, suretini alırdı herbir
sözümüzün. Sonra ya bir
şiir, ya bir öykü ya da re-
sim olarak dönerdi. Sevin-
cimiz olurdu bunlar da.
Dedim ya, hayatı bir oyun
gibi karşılardık. 'Yoflartu-
tulmuş,' derlerdi. Biz alı-
şıktık buna: Karda boran-
da başımıza gelmedik kal-
mazdı. Sonra sonra aynm-
samıştık, askeri darbenin
ayak sesleri gelip bizi de
bulduğunda. Uçanydık...
Hayat öylesini sunmuştu
bize. Delicoşluluk çağı...
Teksir ve mürekkep koku-
su sinmişti yüzümüze, el-
lerimize. Yollar üryan, ge-
ce aydınlıktı! Güneye gi-
denlerden, dönüp gelen-
lerden söz ediliyordu kuy-
tuluklarda. Kızıldere kan
gölüne dönmüştü. Duyar
olmuştuk Filistin'e uza-
nan yollan, El Fetih adıru.
Henüz kapalıydı bize ha-
yatın öte yanı. Dönüp ma-
cerasını okuyorduk bay-
rak bayrak olan düşlerin,
kavuşmalann, ölesiye git-
melerin... Hayat, her kıpır-
tısıyla umurumuzdaydı.
Oturup bir gece, Oktay
Rifattan şiirler okumuş-
tuk. Sonra, şairin sesine
kulak vermiştik.Yetmi-
yordu hiçbiri. bu kanayıp
•giden hayatın acısını sa-
ğaltmaya.
•••
Bir gün, bir yaz akşa-
mında, radyoda ajanslar-
dan gelen haberleri dinli-
yorduk. Sabra ve Şatila'da
îcatliamdan söz ediliyor-
du. Birkaç gün öncesinde,
yeni seçilen Lübnan Dev-
let Başkanı BeşirCemayel
bir bombalı saldında öl-
dürülmüştü. Güney Lüb-
nan mülteci kamplannda-
ki saMonmasız birçok in-
san katlıama kurban git-
mişti. Bir 'kasap'tan söz
edilır olmuştu sonra. Na-
zilerle tarihe gömüldü
sanmıştık o kanlı ellerin!
Hayat karanhk yüzünü
gösteriyordu bize. Yaşadı-
ğımız günlerin acısını da-
ha da arttıran haberler ge-
liyordu bir bir Ortado-
ğu'dan. Çoculduğumuzun
anılannda yer eden Filis-
tin dehşeti yaşıyordu. Sus-
muşruk... Sonra sonra
kendimize gelmek isterce-
sine kalkıp yürümüştük
Saraybumu'na doğru. De-
nizın yosun kokusu almış-
tı bizi ıçine. Şaır, ilk dize-
sini mınldanmıştı yeni bir
şiirinin: "Karanyor doğu
göklerL."
• • •
Sabah, yol alıyorum
Asya'dan Avrupa'ya. Ha-
yatımız her günkü alış-
kanhklarla akıp gidiyor
gibi sanırken; Açık Rad-
yo'dan gelen haberler, hiç
de sıradan günler yaşama-
dığımızı ammsatıyor.
ÖmerMadra'nın sesinde-
ki buruk edaya dönüyo-
rum yüzümü. îsrail ordu-
sunda yedek çavuş olarak
görev yapmış. artık o zul-
me katılmayı reddeden
Tal BeJo'nun yazdıklannı
okuyor, Madra.
Yüzümü hayatın bu
yönüne dönüyordum.
Şair dostumun, bundan
tam yirmi yıl önce, ben-
zer bir katliama uğrayan
Filistin halkının acısını
hissederek yazdığı şiiri
anımsıyordum. Silahla,
terörle çözüm aranılan
Filistin-tsrail sorunu, ar-
tık bölgesel savaşa dönü-
şecek düzeye gelmişti.
Celile'de kuşlann öldüğü
mevsim de geride kal-
mıştı! Tıpkı ömrümüzün
tanığı o güzel günler gi-
bi. Yağmalanan bir ülke,
geleceği yok edilen bir u-
lus artık çok uzağımızda
değildi. Sesimiz, sesimiz
çıkmahydı biraz. Bir yü-
rek, bir ses olmalıydık,
yeni barbarlann yeryü-
zünü kan gölüne çevir-
memesi, halkJan birbiri-
ne düşürmemesi için. Şa-
ir Hüseyin Haydar, o gün
söylemişti; çağnsını yap-
mtştı bize. Hayatın süzü-
lüp gelen en narin yerin-
de yakalamıştı o duyar-
lıhğı. O bilinç ışığını
yansıtmıştı bize. Şimdi,
o şiiri, bir kez daha bir-
likte okuyup: yann bir
başka ülke, başka ulus
dememek için, 'Bugûn
Füistiniz,' diyelim, derim.
• Selim
Birsel, basm
bülteninde
örtükbir
biçimde
belirttiği gibi,
sanatçının
zaman zaman
durup
yaşamını
ve yaptıklannı
sorgulama
süreci
yaşaması
gerektiğini
düşünüyor.
Bunu
yaparken de
aslında
sanatçının
misyonunu
sorguluyor.
İşler üzerinden ileriye bakış
AYŞEGÜLGÜÇHAıN
"Bana göre bir sanatçının. yaşadığı sürece
retrospektifsergisi açüamaz. Retrospektifser-
gi, bir sanatçının ölümünden sonra, başkala-
nnın ona, hayaüna ve eserlerinc bir kere da-
ha bakabümesi için düzenlenir. Sanatçı yaşa-
dığı süre içinde geriye değil, ileriye bakmalı-
dır. Önemli olan, yaşamın her anında durdu-
ğum noktanın ve sanatınun nerede olduğumı
görmek, içime ve çevreme bakmakür. Bu ne-
denlesergUerin adı İntrospektifadını taşnor."
Sanatçılann ölümlerinden sonra tüm ya-
pıtlannın sergilendiği etkinlik olan retros-
pektif sergiler sonuçta, sanatçıya dıştan ba-
kışı getiren ve yaşamı nasıl yorumladığını
merak eden izleyiciye ve sanatın profesyo-
nellerine -sanattarihçileri, eleştirmenler, vd.-
yönelik etkinlikler.
Yaşamın sorunsallan ûzerine...
Sefim Birsel. basm bülteninde örtük bir bı-
çimde belirttiği gibi, sanatçının zaman za-
man durup yaşamını \ e yaptıklannı sorgula-
ma süreci yaşaması gerektiğini düşü-
nüyor.Bunu yaparken de aslında sanatçının
misyonunu sorguluyor. Bir çocukluk imge-
sinden hareket ederek yaşamın m sorunsal-
lan üzerinde yoğunlaşan ve aynı yaş grubun-
daki herkesin ilkokul yıllanndan yakından
bildıgı mavı kap kâğıdının örtücükoruyucu
niteliği üzerine düşünen sanatçmın yapıtın-
da bu kavramın bir leitmotive'e dönüştüğü
söylenebilir. 1990 tarihli yapıtı "Alanını
Aç"ta mavi kâğıtla çalışan Birsel'in Türki-
ye'ye dönüşü sonrasında kariyerindeyeni bir
alan açılır. Bu yeni alan, bireysel olandan ha-
reket edip toplumsal olana doğru akan ve ra-
hatça sosyolojik olarak değerlendirilebilecek
bıralandır. 1991 tarihli "Göriinen Görülme-
yen"de de, "Alanını Aç"ta olduğu gibi, bire-
yın toplumsal alanda konumu ve korunma-
sızlığı üzerine duşünüldüğü; 1994 tarihli
u
Bu
Akşam Evde Vemek Yok" ve "Bu Akşam Ev-
de YemekYok, Yann da Yok" adlı çalışmala-
nnda kâğıt, ev, yorgan gibi koruyuculuğu eğ-
retileyen ka\Tamlann içlerinin boşalrılarak
işlenn içenklerinin daha sosyolojikpolitik
bir nıtelık kazandığı aynmsanır. Bir yıl son-
ra Ankara Gan'nda gerçekleştirdiği "Kurşun
U\1oısu" adlı yapıtı ıse Birsel'in kariyerinde-
kı bu yeni akışın bir manifestosu gibidir: Ay-
nmsız herkesin olası bir e\siz olduğu risk
toplumunda bireyin korunması, bedeni ölçü-
sündeki bir örtüyle sınırlıdır gerçekte. Selim
Birsel'in her iki mekândaki işlerini izlerken
sanatçının, kariyerinin erken tarihli işlerinden
başlayarak sorunsallaştırdığı olgulara dıştan
bir bakışla bakmadığı gözlemleniyor. Birey-
sel yaşamından hareket ederken empatik bir
biçimde "birey'*i anlamaya çalışan Birsel'in
işinde bu birey, "ötekT imgesı değildir ve
her yönüyle evTensel insan olarak var olmak-
tadır. 1994 yılında TeJ Aviv'de New Bus Ter-
mınal Station'da gerçekleştirdiği
tt
Between
Us" adlı yolculann geçmek zorunda olduğu
bir mekânsal konumdaki interaktif çalışma-
sı Yakın Doğu'da var olan gerilimin ve bir Is-
rail-Filistın sorununun çok ötesinde, sınırla-
nn politik gelişmeler sonucu her an değişe-
bilirliğıni imleyen bir vizyon olarak görüle-
bılir.
Sanatçmın 'bakış'ını yakalamak
Sanatçının 2001 yılında Mürih'vet Türk-
yümaz'la birlikte gerçekleştirdiği "Boz-Yap
Döşeme" adlı çalışması, söz konusu işi bütün-
leyen niteliğiyle içinde bulundugumuz poli-
tik açıdan sıcak günlerde bu vizyonun her an
gerçekleşme olasılığını imleyen bir yapıt ola-
rak Birsel'in kariyerinde 1990'larda açılan
yeni alan ve çağdaş sanatçının vizyonu konu-
sunda güçlü bir örnek. Bireysel yola çıkışa
karşın temalann evrenselliği ve her temanın
biçimler farklı olsa da bir diğeriyle olan içsel
baglantılarmı sağlayan öğeleri sanatçının eş-
zamanh olarak iki farklı mekânda (Maçka Sa-
nat Galerisi ve Galeri Apel) gerçekleştirdiği
etkinlikte izlemek, sanatçının kronolojik ge-
lişim çizgisi içinde *bakış''ını yakalamak, de-
ğişim ve dönüşümlerini görebilmek hem sa-
nat izleyicisi'tüketicisi hem de alanı çağdaş
sanat olan sanat tarihçisi için keyif verici ol-
duğu denli öğretici de olan bir deneyim.
Hya Gringolts Iş Sanat
y
ta
Kültür Servisi - 'Premio Paganini'
yanşmasında en iyi yorumcu seçilen
keman sanatçısı Dya Gringolts, bugün
19.30"da Iş Sanat'ta bir resital veriyor.
Gringolts. resitalde 20. yüzyılın
önemlı kemancılanndan Ysaye'nin
k
Solo Keman Sonatlan'ndan altı ese-
ri seslendirecek. Bugüne dek, Phila-
delphıa Orkestrası, tsrail Filarmoni,
Detroit Senfoni, Washington Ulusal
Senfoni, Kralıyet Liverpool Filarmo-
ni, BBC Filarmoni, St. Petersburg Fi-
larmoni ve Varşova Filarmoni gibi ön-
de gelen orkestralarla çaldı.
(0 212 316 15 76)
Carlos Saura îstanbul 'a geliyor
Kültür Senisi-lspanyol sinemasının us-
ta yönetmeni Carlos Saura, Yaşam Boyu
Başan Ödülü'nü almak üzere Îstanbul'a
gelecek. Ödülünü 12 Nisan Cuma akşamı
Emek Sineması'nda gerçekleştirilecek açı-
lış gecesinde alacak olan ünlü yönetmen,
13 Nisan'da da The Marmara Oteli'nde
'Saura Sineması Üzerine Konuşuyor' ko-
nulu toplantıya katılacak. 1991 yılında Sa-
ura adına bir toplu gösteri düzenleyen ve
ünlü yönetmenin tam 15 filmine program-
lannda yer veren îstanbul Film Fesrivali, en
son olarak 'Tango' adlı yapıtını, 1999'da
festivalin açılış filmi olarak göstermişti.
ODAK NOKTASI
AHMET CEMAL
i Yaşatanlar ve
Öldüpenler...
Yıllar önce okuduğum, yabancı bir radyo oyu-
nunun adıydı yukarıdakı başlık. Onca yıl sonra ye-
niden anımsayışıma ise Elias Canetti'nin "Not-
/ar"ında rastladığım şu satırlar neden oldu: "Birin-
sanın sevgisıni yıkmak için yıllar gereklidır; ama
hiçbır yaşam, bir cinayetten de beter olan bu ci-
nayete yeterınce yakınabılecek kadar uzun değil-
dir. "
Metnın ikinci kısmına olduğu gibi katılıyorum. Bir
sevgiyi, iki insan arasındaki sevgiyi yıkmanın ba-
sit bir cinayetten çok öte bir şey olduğunu. belki
ancak bir insanlık suçuyla eşanlamlı sayılabilece-
ğinı yaşadığım yıllar boyunca çok iyi oğrendim.
Epey eskı bırşiirımde, belki de aldığım bu hüzün-
lü dersin etkisıyle, şu dızelere yer vermişım: "Kaç
kişi kalmış, bir düşün I dünya yüzünde bir sevgi-
yi öldürmemış I ve kaç bıhıktelik, I başkalannın
yıkmak ıstemediği!"
Bir insanın sevgisıni yıkmanın yıllar aldığı ise her
zaman doğru değıl. Birkaç sozcük, bir sevgiyi, üs-
telik nasıl da kök salmış, sapasağlam bir sevgiyi
birkaç dakıkada da sarsabılıyor. Evet, belki insan
uğradığı bu korkunç yitimın bilıncıne ılk dakikalar-
da. saatlerde. hatta günlerde ve haftalarda pek va-
ramıyor. Varlığının en derın noktalarında taşıdığı,
o sözcüklerin hançerini yemış sevginın hâlâ can-
lı olduğunu, hâlâ soluk alıp verdığini sanıyor. Bel-
ki de o sevgı olmaksızın yaşamayı ılk zamanlarda
kolay göze alamadığı için. Ama gunün bırinde bir
de bakıyor kı, o sevginin yerıni bir sessizlik almış.
Evet, ne tuhaftır ki, öldürülen büyük sevgileri-
mizden geriye kalan ile ölen sevdıklerimizden ge-
riye kalan -en azından bende- hep aynı şey. Sev-
dıklerimiz bağlamında bunu en yoğun biçimde
bundan iki yıl önce, annemi yıtirdığımde algıla-
mıştım. O, hep benım "Yaşlı Dostum"du; ve bu
dostluğun ne demek olduğunu onun ölümünden
sonra çok daha iyi anladım. Akşam üstleri eve dö-
nüp de artık birlikte kahve içecek bırıni bulamadı-
ğımda; daha da önemlisi, o kahve saatimizde
onunla konuştuklarımı bir başkasıyla artık bir da-
ha asla onunla konuştuğumuz gibi konuşamaya-
cağımı anladığımda.
Geriye, yaşamımda bir sessizlik, tuhaf bir sus-
kunluk kalmıştı.
Sözcüklerin hançerıyle yara alan sevgilerden
geriye kalan da böyle bir sessızlikten başka bir şey
değil. Hele içınızdekı büyük bir sevgiyi sözcükle-
rıyle hançerlemiş olanlarla ılişkılerınizi sürdürüyor-
sanız eğer, bu durum çok daha açık biçimde al-
gılanır. Bıliyorsunuz ki onlar, artık sevginıze kast
edenlerdir ve cinayetlerinı her an yineleyebilırler.
Çünkü onlar, cinayeti bir kez işleyebılmişlerdir.
Çünkü onlar, iki insanın birbırini, hangi sıfatla olur-
sa olsun, gerçek anlamda sevmesine asla katla-
namayanlardır. Çünkü onlar, en yüce duygulan bi-
le bilinen kategorilere sokmadan kendinden emin
olamayan, erişemediği sıradışılığı ancak yıktığı za-
man rahat edebilen, uğursuz bir sıradanlığın tem-
silcileridır. Işte o zaman, artık bilirsınız ki, onların
yanında kendiniz olmanıza zaten izin yoktur. Şim-
dı yaşamayan bir aziz dostun yazdığı gıbı, "Ren-
ginizi belli etmiş olmanızın bedeli, büyük bir yal-
nızlıktır" ve geriye yıne tuhaf bir sessizlik, bir sus-
kunluk kalır.
Dışandan gelen bir darbeyle ölmemışseniz eğer,
iyileşebilirsiniz. Bir yara izi kalsa bıle, bunu ıçsel-
leştirmezsinız. Ama beslediğinız buyük bir sevgı-
ye hançer gibi saplanmış sözcüklerle gelen ölüm
çok farklı. Kolay işlenebilmeleri, belki de bu tür ci-
nayetlerın en korkunç yanı. Çünkü sözcüklerle
acımasızca, çoğu zaman kendinızı savunma hak-
kı bile tanınmaksızın ve aslında yalnızca birini en
soylu duygularla, çok yönlü ve karşılıksız sevdiği-
niz için, yargılanabiliyorsunuz ya da bir anda har-
canabiliyorsunuz.
Kısa süre önce, çok genç yaşında yitirdiğimiz bir
arkadaşımızın cenazesinde, bu acı gerçekleri san-
ki yenıden yaşadım. ölmek, doğmak kadar doğal
ve kaçınılmazken, sevgileri öldürmeye kalkmanın
anlamını bir kez daha sorguladım. Ve anladım ki,
başkalannın öldürmeye çalıştıkları sevgileri içimiz-
de canlı tutma savaşımı, bazen bu savaşımın en
güç anlannda tek başımıza kalsak bile, insanlığı-
mızı yitirmemenin tek yolu.
Bizi yaşatan sevgilerin artık onca az olduğu bir
dünyada, sözcükleri cinayet aletine dönüştürme-
nin lüksünü kavrayabilmek, gerçekten güç!
e-posta: ahmetcemalta superonline.com
acem20(a hotmail.com
HALKODBt ÖdüHeri beürlenti
Kültür Servisi - Halk Ozanlan Derneği
(HALKODER) ödülleri, düzenlenen bir törenle
kazananlara verildi. Birçok halk ozanınm
katıldığı yanşmamn jüri üyeleri, Müjdat Gezen,
Ayşe Egesoy, Nihat Nikerel. Berhan Şimşek,
Hüseyin Kıvanç, Mustafa Çimen'den oluşuyor.
Yanşmada Avni Erkan, Yusuf Zıya Leblebici ve
Etem Yılmaz ödüle layık görüldü.
HALKODER, ödül alan ozanlara ve jüri
üyelerine plaket \erdi.
7. TÜYAP İZMÎR KİTAP FUARI'NDA BUGÜN
• 12.00 -13.00 Tlanlamarun Fiziksel Olmayan
Boyutian; Kent ve Kenüüiğin, Sosyal -
Psikolojik Bo\ııtu' Konuşmacı: Melek
GöregemK. Düzenleyen: Şehir Planlamacılan
Odası.
• 13.00-14.00'JDetSinan'. Konuşmacılar:
Gönül Kmkun. Düzenleyen: Can Yayuüan.
• 14.00 -1530 'KüreseDeşme ve DiDerin
Savunusu'. Yöneten: Yusuf Polat.
Konuşmacılar: Ömer Faruk Hu\Tigüzel, Raif
Özben, Y. Bekir YurdakuL, Hayrı K. Yetik.
Düzenleyen: Edebiyatçılar Derneği.
• 15.30 -17.00 'Bir Akdeniz Gülümsemesi:
Hafikarnas Balıkçısı" Konuşmacılar: Şadan
Gökovah, Turgay Gönenç. Düzenleyen: Bilgi
Yaymevi.
• 17.00- 18JO 'Edebiyahn, Kitabuı înternet
Kapısı'. Yöneten: Feridun Andaç.
Konuşmacılar: Şükran Yücel, Ömer Yenici,
Ayşe Kilimci, Bülent Yardımcı. Düzenleyen:
Yeni Sajfa.
• 183Ö - 20.00 'Evren Kaos Biz ve Ütopya'.
Konuşmacı: Tolga Yarman. Düzenleyen: SOS
Akdeniz - Ağaçkakan Dergisi