19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 10ARALIK2002SALI 14 KULTUR [email protected] SAHNEDEN AYŞEGÜL YÜKSEL 'Akan zaman/duranzaman' eşiğindeMetih Cevdet Anday'ın seksenin- ci yaşını kutluyorduk. Bir Edebiyat- çılar Derneği etkinliğinin ardından, Avnkara'nın akşam serinliğinde, bir açık hava yemeğindeyiz. Yanında eşi. sevgili Suna Anday. Melilı Bey dingin ve keyıfli. Bütün gün, sanatı ve yapıtlan üstüne yapılan yorumla- n izlemiş. (Kaç kez tanık oldum, na- sıl da dikkat kesilirdi bu tür konuş- malan dinlerken. Kendi adıma söy- leyeyım, ağzımdan 'yavan' bir söz çı- kar korkusuyla, diyeceğimi ölçüp biçmekten yorgnn düşerdim.) Bir sessizlik anında, bana dönerek, 'Cum- huriyettekiAkan Zaman Duran Za- manköşemibiliyorsun' dedı, Bılmez miyim! Sonra gülümseyerekekledi: 'Farketmişsindir,sendenaknm'akan zaman duran zaman 'sözlerini*. Fark etmiştim de üstüme kondurmamış- tım. Sözcüklerhepimizin... Cumhuriyet Türkiyesi'nin 'aydın- lanma' sürecine yaman katkılarda bulunmuş bir kültür devi, bir düşü- nür, yazı yoluyla üretilen sanatın her daluıda yetkinlığini kanıtlamış bir yazın eri, Türkçeyi sanatsal doruğa ulaştırmış bir dil ustası, sanki ge- reksinmesi varmış gibi, sizin söz- cüklerinizi alıp kullanıyor, ölümsüz- leştiriyor. Ancak Anday niteliğinde biri, incelemecisini böyle onurlan- dırabilir. Bir 'vasama ustası' Melih Cevdet Anday'ın ozanlıkta doruğu yakalamış bir imge sihirbazı, titiz bir anlatı ışçisi, yaman biı tiyat- ro yazan, düşünceyi sohbet lezzetiy- le kotaran bir denemecı olduğunu söylemek yermez. Anday aynı za- manda bir 'yaşama ustası'dır. tnsan olarak yaşıyor olmanın tüm ayncalık- lannı gözeten, yaşamanm keyflnı çı- karmayı sanat bellemiş, coşkun bir Di- onysios. Belki hep 'ölûm'ü de düşün- düğünden... Dionysios'un, hem 'ya- şamsevinci'nı belirleyen 'komedi'nin, hem de 'aa çekme'nin ve 'ötüm'ün ka- çınılmazlığının anlatımı 'trajedi'nin tannsı olduğunu bildiğinden... 'Mikado'nunÇöpleri've 'Içerde- küer' oyunlannın içerdiği yoğun an- lam katmanlanndan zorlu kulaçlar atarak geçebiliyorsanız, her iki ya- pıtın da 'yaşama sevind'ne açıldığı- ru görürsünüz. Bu ikı oyunu izleyen dört soyut oyununda ('Yann Başka Koruda', 'DikkatKöpekVar', 'OIü- IVJLelih Cevdet Anday bir 'yaşama ustasıdır'. Yaşamanm tadını çıkarmayı sanat bellemiş bir Dionysios. Dionysios 'un coşkunluğunu, Apollon 'un sağduyusuyla göğüslemiş, 'duygu'yu 'akıl' ile dengelemiş bir yazı ustası. Bilginin duyarlıhkla sarmaş dolaş olduğu noktada ulaşılan bilgelik aşamasının yazan... İçerdckiler N Mfl ler Konuşmak tster', 'Müfetâşler') ise 'yaşam'ı 'aklanışlarlayaşanırku- ma' çabası ile 'ölüm' gerçeğinin ça- tıştınldığı 'trajikomik' serüvenini izlersiniz insanoğlunun. Anday'ın yıllar sonra yazdığı 'Otûmsûzler'e ge- lindiğinde 'yaşam' ile 'ölüm' uzlaş- mıştır. tnsan dediğin, isterse 'JülSe- zar' olsun, yaşar ve ölür. 'Ölünısüz- lûk', tarihin bir 'yakışürması'dır ol- sa olsa. Ya da 'akanzaman'dan 'du- ran zaman'a geçmiş bıreyin, tarih ta- rafindan yalanlaştınlmış, çarpık gö- rüntüsü... Anday, akhn, sağduyu- nun, an düşüncenin tannsı Apol- lon'u, coşkunluğun tannsı Dionysi- os'un karşısına çıkarmış, tüm yapıt- lannda olduğu gibi 'duygu'yu 'akıl' ile dengelemiştir. TophımsaF olan ile 'evrenseT olan, Anday'ın tüm sahne yapıtlannda iç içe yer alır. Çünkü, Türk kültürüy- le dürrya kültürünün buhıştugu, 'akan zaman'da(toplumda) yaşananlar ile 'duranzaman'da (Anadolu'nun bin- lerce yıllık geçmişinde) var olanı aynı anda soluyanbircoğrafyanın in- sanı olmanın bilinciyle yoğrulmuş- tur sanatı. Somut (güncel, görenek- sel, tanıdık) olan ile soyut (genel, düşünsel, yadırgatıcı) olan öğeler öylesine sarmaş dolaştır ki yapıtla- nnda, bir yandan sahnede 20. yüz- yılın Türkiyesi'nde yaşanan trajiko- mediyi (siyasi tutuklulara uygula- nan aptalca/korkurucu sorgulama sürecini, kadını ve erkeği ezen top- lumsal yargı ve önyargılan, 12 Mart döneminin yarathğı kuşku ve deh- şet duygusunu, aynı dönemdeki 'her kafadan başka sesin çıküğı' toplum- sal ortamı, yüz karamız idamlan) izlerken, bir yandan da insanın var oluş sancılannın, yalnızhğının, ile- tişimsizliğinin, yaşamın gizini çöze- memişliğinin 'güIüiKSİburulduğu'na tanık olursunuz. Vapurları severdl Bu yapıtlar öyle ustaca (Anday'ın deyişiyle 'sezgisel doruklarda'i ta- sarlanmış ve bıçimlendirilmiştir ki, otuz yıl öncesinin Türkiye özelinde- ki 'güncel'i bugün de günceldir ve 'kafası kanşık ve/ ya da koşuDandı- nhtuş' olduğu ıçin düze çıkamamış tüm toplumlar için geçerlidir. Anday yapıtlanna, bir yandan, Cumhuri- yet'in kuruluşundan bu yana birin- ci elden tanıklığını yaptığı toplumu- muzun ızdüşümünü işlerken, aynı zamanda ancak çağdaşı Beckett'in- kiyle karşılaştınlabilecek bir evren- selliği sindirmiştir. Bilginin duyar- lılıkla sarmaş dolaş olduğu noktada ulaşılan bilgelik... Birbirine benzemeyen, birbirin- den etkilenmemiş oyunlann yazan- dır Anday. 'Tanıdık durum'lardan yola çıkıp, yasallaşmış kalıplan al- tüst ederek 'şaşn-aadunım'lara ula- şan. Yalın bir 'melodi'yı 'armoni' zenginliğiyle yoğunlaştıran. Oyun- lannın sahnelenmesı, çok düzlem- li bir 'okuma uğraşı', duyarlı bir dramaturji çahşması, zekâ ve yete- nek gerektiren... Vapurlan severdi. 'ÖlükrKonuş- maklster' oyununun kişileri, 'akan zaman'dan 'duranzaman'a geçive- renvapuryolculandır. Sonyolculu- ğuna da vapurla çıktı... Gökyüzüy- le denizin buluştuğu noktada sonsuz- luğu kucaklamış olmalı... Oyun alanı sınırlan çizilmiş bir ulus devlet olarak tanımlanabilir Futbol: Toplum içinde toplum• Futbolun en önemli özelliklerinden biri de yaşamı boyunca durmadan parçalanan ve yeniden bütünlenen insanın temel harcını varlığında taşımasıdır. Futbolun oyun alanı zengin görünümlerle donanmıştır. Ve sanki her şey toplumun küçük birer özetidir. HALUK ŞEVKET ATASEVEN Acaba şöyle düşünebilir miyiz? Tüm sportif oyunlar ve onlann ken- dilerine özgü, yüksek enerji isteyen dinamik gösterileri salt sportif birer uğraş mıdır, yoksa sanatsal birer et- kinlik midır? Gerek sportif, gerekse sanatsal gös- terilerin tümü için oyun sözcüğünü kullanıyoruz. Bu, birdenbire gelip yaşamımıza giren bir sözcük değil- dir. Çevremize bir bakıyoruz ki, in- san evde oynuyor. okulda oynuyor, işinde oynuyor, meclislere girip oy- nuyor, perdede oynuyor, sahnede oy- nuyor... Bu düzeyde toplumsal, bireysel, bilimsel ve sanatsal yeni açılımlar getirecek olan futbol oyunu üzerin- de duralım. Varsayımsal da olsa, bi- limsel veriler, özelükle çocuk oyun- lannın çocuğun doğumuyla birlikte dünyaya geldığını söyler; bu da insan soyunun taşıdığı ortak bilinçalrımn bir yorumu olsa gerektir. Saldırı ve savunma slmgeleri Diyelim ki bizler, üzerüıde yaşadı- ğımız bu kürenin çekim gücünün tut- saklanyız ve doğanın bizlere verdi- ği sorunlann çözümü için ayn biruğ- raş alanına gireriz. Seçip ele aldığı- mız irili ufaklı küre benzeri toplarla onlara özgü alanlann yorumunu ya- panz. Şimdi bu küre'toplara bir ba- kalım: Bunlarbaşta futbol olmak üze- re. basketbol, voleybol, hentbol, te- nis, bilardo vb. gibi bu küre/toplar aynı zamanda hem saldınnın, hem savunmanın simgeleridir. Konumuz olan futbol ise yüksek bir seyirci ka- hlımıyla oynanır. Bu bakımdan antik çağın tiyatro seyircisiyle günümüzün futbol seyircisi arasında ilginç bağ- lantılar vardır. Bunlann başında hâ- lâ tartışması süregelen, kaynağı be- den diline dayanan, görsel dil mi, söz- lü dil mi çatışması gelir. Oysaburada futbol seyircisinin gör- sel dile, tiyatro seyircisinin ise sözlü dile olan yatkınlüdan kendiliğinden devreye girecektir. Futbolun en önemli özelliklerin- den biri de yaşamı boyunca durma- dan parçalanan ve yeniden bütünle- nen insanın temel harcını varlığında taşımasıdır. Futbolun oyun alanı zen- gin görünümlerle donanmıştır. Ve sanki her şey toplumun küçük birer özetidir. Karşılıklı kaleler, kale bek- çüerinin özgürlük sınırlannı belirler; kale bekçisi, belli bir zaman dilimin- de edındığı deneyimle, oyun alanını yorumlayan oyundaşlanna moral ve- rerek kendını ve onlan değerlendirir. Acaba oyun olarak futbol bir "kaos" mudur, yoksa bilimsel açıdan söyler- sek "an"sal durumlan oyun boyun- ca yorumlayarak kendini yeni baştan araştıran bir sanat dah mıdu-? Bu ge- niş kapsamlı soruya ne derecede kap- samlı bir yanıt verebiliriz? Beş duyumuzun son durağı kollar ve onlarla bağlannlı cllcr, varlığımı- zın gereksinimini dış dünyaya yansı- tırlar; oysa futbol oyununun son du- rağı ayaklardır, bu nedenle topun oyunculardan birinin eline değmesi ya da elle oynanması halinde hakem oyuncuyu cezalandınr. Hoşgeldtn oyuncu İnsan Ve bu düzende top, oyuncunun ayaklanyla yandaşlan ve karşıtlan arasında gezinen bir dolaşım öğesi olur. Oyunun kendine özgü yasala- n doğrultusundabir benzetme yapar- sak, hakem bir yargıçtır; yan hakem- ler savcıdır. savnnmandır; dördün- cü hakemsezamansalnğa son nokta- yı koyan yüksek yargı organıdır. Oyun alanı sınırlan çizikniş bir ulus devlettir. "Ulusal amigo"larsa bayraklarla, tribünlerde dalgalanan seyircilerle, san ve kırmızı kartlar- la, kendilerine özgü bir yaşam biçi- minin hem saldırganlan, hem de ko- ruyuculandu-. Bu bakımdan futbol toplum içinde toplum, devlet içinde devlettir. Eğer sanat estetik bir coşkuysa in- sanda bir annma (Tcatarsis) duygusu uyandınyorsa, futbol da buna eşde- ğerde bir bütünlenmedir. Günümüz- de spor sanatla sık sık birlikte olmak- tadır. Özellikle olimpiyatlara katılan müzik eşliğinde jimnastik, senkro- nik yüzme, senfonık orkestralar, şan resitallerini sayabiliriz. Evet, futbol bir sanatnr, kendi gerçekliği içinde bir başka gerçekliktir... Öyleyse hoş gel- din "oyuncu insan!" BUGUN • CEMAL REŞtT REY'de ' \ m . Uluslararası CRR Piyano Festivali' kapsamında saat 19.30'da Angeia Tocheva'run konseri. (0 212 232 98 30) • İŞ SANAT'ta saat 19.30'da FatihErkoç'un 'Otoportreler' adlı konseri. (Biletix:0 216 454 15 55) • AKM'de 20.00'de tstanbul Devlet Opera ve Baksi'nın 'La Bohema' adlı operası. (0 212 251 56 00) • NARDÎS'te21.30'da Rkcardo Movano (gitar) ve Yaz BaHacıgü'in (bas) konseri. (0 212 244 63 27) • BABYLON'da 21.30'da 'Mehmet lkiz-Mozaique'' konseri. (0 212 292 73 68) • BEKSAV'da 14.00'te Federico FeDini'nin 'Orkestra Provası', — 17.00'de Federico Fellini nın Cabiria'nın Geceleri' filmlerinin gösterimi. (0 216 349 91 55) • AKBANK KÜLTÜR MERKEZt'nde 18.30'da 'Ipek Yohı 1'konulu dia gösterisi. (0 212 252 35 00) • DÎVRİĞİ KÜLTÜR DERNEĞl'nde 19.30'da Sunay Akm'ın 'Megakent îstanbul Üzerine' konulu söyleşisi. (0 212 292 20 20) • YAPIKREDİ KÜLTÜR MERKEZtSERMET ÇtFTER KÜTÜPHANESt SALONU'nda 18.30'da 'SaüToplanüIan' kapsamında 'Arkeoloji' konulu söyleşi. (0212 252 47 00) • PLATFORM GARANTI GÜNCEL SANAT MERKEZt'inde 18.30'da Norveçli sanatçı Knut Asdam'ın konferansı. (0 212 293 23 61) YAZIODASI SELİMtLERİ ReflkHalidveistanbuld) Karakayışoğullan soyundan gelen, 1888 do- ğumlu Refik Halid Karay, çocukluğunu, kışlan Vezneciler'de, yazları Göztepe'de geçirdi. Vez- neciler bazı yazılannda karlı kışlı görünümlerle be- lirir. Göztepe daima sereserpedir. 1900-1906 arası Mekteb-i Sultani'de (Galata- saray Lisesi) okudu. Buradaki öğrenimini bitirme- di, 1908'de sınavla Hukuk Mektebi'ne girdi. Beyoğlu, hemen hemen bütün yazılannda bir koketri bucağıdır. Ne var ki, Fatih-Harbiye'nin alafrangaya yönelik endişeleri Refik Halid'de be- lirmez. Tam tersine, Beyoğlu'nun şuhluklannın ta- dı çıkartılır. Refik Halid, II. Meşrutiyet'in ilanında öğrenim hayatını bıraktı, gazeteciliğe başladı. 1909'da Fecri Ati topluluğuna katıldı. KaJem dergisinde "Kirpi" takma adıyla hiciv ya- zılan yazdı. Bu yazılannı Cem mizah dergisinde başyazar sıfatıyla sürdürdü (1910-1911). Ittihad veTerakki Fırkası'nı cesaretleeleştiren, hattaye- ren yazılan halk katında büyük ilgi ve gizliden gizliye destek gördü. Hürriyet ve Itilaf Fırkası yandaşı ofma sebebiy- le, 1913'teki Mahmud Şevket Paşa suikastın- dan sonra Sinop'a sürüldü. Sürgün, Sinop, Ço- rum, Ankara ve Bilecik'te sürdü (1913-1918). O dönem içinde hemen hiçbiryazı yayımlama- dı. Ziya Gökalp'in aracılığıyla Istanbul'a döndü. Robert Kolej'in Türkçe öğretmeni oldu. Imparatorluk yıkıma doğru sürükleniyordu. Re- fik Halid Anadolu hareketine uzak durdu. Müta- reke devrinde, üyesi olduğu Hürriyet ve Itilaf Fır- kası'nca Posta-Telgraf Umum Müdüriüğü'ne ge- tirildi (1919). Milli Mücadele'ye kayıtsızdı. Gazetelerde yazdı, Aydede dergisini kurdu (1922). Aynı yıl, kasım ayında, yurtdışına gitti. Daha sonra "yüz ellilikler" listesinde yer alarak Türkiye'ye dönüşü yasaklandı. Minelbab llelmihrab'da (1946) ve Birömür Bo- yunca'da (kitap olarak yayımlanışı 1990) hayatı- nın bu fırtınalı günlerini, yer yer çok nesnel, yer yer de iğneleyici bir anlatımla kaleme getirdi. Deli adlı kitabında (1939) yer alan "Ankara" yazısında Atatürk'e saygısını ve Türkiye Cum- huriyeti'ne bağlılığını açıkça dile getirdi. Beyrut ve Halep'te geçen sürgün yıllan 1922- 1938 arasıydı. Bazı eserleri Halep'te basıldı. Yakup Kadri'nin Gençlik ve Edebiyat Hatıra- lan'nda incelikle anlattığı gibi; Atatürk, çok sev- diği eserleri sebebiyle, Refik Halid'in yurda dön- mesini isteyince, en yakın sınır karakoluna sığın- ması ve memleket özlemi çektiğini söylemesi foımülü bulundu. Refik Halid bu öneriyi yazariık haysiyetine sığ- dıramayarak reddetti. Böylesi bir formülden Ata- türk'ün haberi yoktu; öğrenince üzüldü. Bunun üzerine af kanunu çıktı. Inkılaplaraduyulabilecekşaşkınlığı hicveden pi- yesi Deli'ye Atatürk büyük bir hoşgörüyle yak- laşmıştı. Refik Halid eserini yayımlarken ilk say- faya şu sözleri ekledi: "Bueserhakkında, 'Inkılabımızı hicvetmiyor, te- barüz ettiriyor' diyen, lütfunun minnettan oldu- ğum Atatürk'tür." Yurda döndükten sonra, Refik Halid, yaradılı- şının yansıması sayılabilecek 'muhalif'\Me da- ha ılımlı bir tutum sergilemesine karşın, ölünce- ye kadareleştiri veyergiden vazgeçmedi, inan- madığı siyasalara karşı çıktı. Ismet Paşa dönemi, Demokrat Parti iktidarı, nihayet 27 Mayıs, romancının eserierinde, satır arası söylemlerle ve hep bireyin özgürlüğü açı- sından ığnelendi. Refik Halid, 18 Temmuz 1965'te Istanbul'da öl- dü. Zinciriikuyu Mezariığı'na gömüldü. Takvimde tz Bırakan: "Bırakırsınız. Bedene dokunmaz olursunuz." Marguerrte Duras, Ölüm Hastalığı, Çev.: N. Güngörmüş-H. Bayn, Metis Yayınlan, 1990. ÎNSAN HAKLARI 2002 • BELGESEL SİNEMACILAR BİRLİĞİ SALONU'nda 12.00 - 17.00 arasında Çocuk Haklan belgeselleri. (0 212 327 32 77) • SOSYAL HtZMETLER ÇOCUK ESÎRGEME KURUMU KUC'AJVILJS lAİ'Aİ'AŞA İUPLUM MERKEZt'nde 13.00'teDr.Ayla Dönmez'in yöneteceği, Serdar Değirmencioğlu, Harika YüceL, Harika Seöçi'nin konuşmacı olarak katılacağı 'Çocuk Haklan ve Şiddet' konulu söyleşi. (0 212 327 32 77) • ÎSTANBUL BILGÎ üNtvERSlTESl DOLAPDERE KAMPUSU nda 13.00'te 'Coşkun Aral'ın Objektifînde Savaşlar' konulu fotoğraf sergisi ve Coşkun Aral'ın 'Sözün Bittiği Yer' adlı kısa fılminin gösterimi. (0 212 216 22 22) • AKM SİNEMA SALONU'nda 15.30'da Handan tpekçi'nin 'Babam Askerde' fiuninin gösterimi, 19.00'daHelsiııki YurttaşJar Derneği tarafından düzenlenen 'tnsan Haklan Mücadelesmde Yeni Taktikkr Projesi Tanıümı' (0212 251 56 00) • FRANSIZ KÜLTÜR MERKEZİ'nde 20.30da Tiyatro Oyunevi'mn 'Unutmak' adh oyunu. (0 212 252 61 55) UZAKDOĞU FtLM FESTİVALİ • ALMAN KÜLTÜR MERKEZt'nde 10.30'da Akira Kurosanva'nın 'Sanjuro-Sanjuro', 13.00'te Zhang Yang'ın •Shovver-Hamam', 16.00'da Yuki Nakane'nın 'Nabbie No Koi- Nabbie'nin Askı' filmlerinin gösterimi. (0 212 249 20 09) • AKBANK KÜLTÜR MERKEZt'nde 14.30'da Zhang Yimou'nun 'The Road Home- Eve Dönuş' filminin gösterimi. (0212252 35 00)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle