Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 10ARALIK2002SALI
14 KULTUR [email protected]
SAHNEDEN AYŞEGÜL YÜKSEL
'Akan zaman/duranzaman' eşiğindeMetih Cevdet Anday'ın seksenin-
ci yaşını kutluyorduk. Bir Edebiyat-
çılar Derneği etkinliğinin ardından,
Avnkara'nın akşam serinliğinde, bir
açık hava yemeğindeyiz. Yanında
eşi. sevgili Suna Anday. Melilı Bey
dingin ve keyıfli. Bütün gün, sanatı
ve yapıtlan üstüne yapılan yorumla-
n izlemiş. (Kaç kez tanık oldum, na-
sıl da dikkat kesilirdi bu tür konuş-
malan dinlerken. Kendi adıma söy-
leyeyım, ağzımdan 'yavan' bir söz çı-
kar korkusuyla, diyeceğimi ölçüp
biçmekten yorgnn düşerdim.) Bir
sessizlik anında, bana dönerek, 'Cum-
huriyettekiAkan Zaman Duran Za-
manköşemibiliyorsun' dedı, Bılmez
miyim! Sonra gülümseyerekekledi:
'Farketmişsindir,sendenaknm'akan
zaman duran zaman 'sözlerini*. Fark
etmiştim de üstüme kondurmamış-
tım. Sözcüklerhepimizin...
Cumhuriyet Türkiyesi'nin 'aydın-
lanma' sürecine yaman katkılarda
bulunmuş bir kültür devi, bir düşü-
nür, yazı yoluyla üretilen sanatın her
daluıda yetkinlığini kanıtlamış bir
yazın eri, Türkçeyi sanatsal doruğa
ulaştırmış bir dil ustası, sanki ge-
reksinmesi varmış gibi, sizin söz-
cüklerinizi alıp kullanıyor, ölümsüz-
leştiriyor. Ancak Anday niteliğinde
biri, incelemecisini böyle onurlan-
dırabilir.
Bir 'vasama ustası'
Melih Cevdet Anday'ın ozanlıkta
doruğu yakalamış bir imge sihirbazı,
titiz bir anlatı ışçisi, yaman biı tiyat-
ro yazan, düşünceyi sohbet lezzetiy-
le kotaran bir denemecı olduğunu
söylemek yermez. Anday aynı za-
manda bir 'yaşama ustası'dır. tnsan
olarak yaşıyor olmanın tüm ayncalık-
lannı gözeten, yaşamanm keyflnı çı-
karmayı sanat bellemiş, coşkun bir Di-
onysios. Belki hep 'ölûm'ü de düşün-
düğünden... Dionysios'un, hem 'ya-
şamsevinci'nı belirleyen 'komedi'nin,
hem de 'aa çekme'nin ve 'ötüm'ün ka-
çınılmazlığının anlatımı 'trajedi'nin
tannsı olduğunu bildiğinden...
'Mikado'nunÇöpleri've 'Içerde-
küer' oyunlannın içerdiği yoğun an-
lam katmanlanndan zorlu kulaçlar
atarak geçebiliyorsanız, her iki ya-
pıtın da 'yaşama sevind'ne açıldığı-
ru görürsünüz. Bu ikı oyunu izleyen
dört soyut oyununda ('Yann Başka
Koruda', 'DikkatKöpekVar', 'OIü-
IVJLelih Cevdet Anday bir
'yaşama ustasıdır'.
Yaşamanm tadını
çıkarmayı sanat bellemiş
bir Dionysios.
Dionysios 'un
coşkunluğunu, Apollon 'un
sağduyusuyla
göğüslemiş, 'duygu'yu
'akıl' ile dengelemiş bir
yazı ustası. Bilginin
duyarlıhkla sarmaş dolaş
olduğu noktada ulaşılan
bilgelik aşamasının
yazan...
İçerdckiler
N
Mfl
ler Konuşmak tster', 'Müfetâşler')
ise 'yaşam'ı 'aklanışlarlayaşanırku-
ma' çabası ile 'ölüm' gerçeğinin ça-
tıştınldığı 'trajikomik' serüvenini
izlersiniz insanoğlunun. Anday'ın
yıllar sonra yazdığı 'Otûmsûzler'e ge-
lindiğinde 'yaşam' ile 'ölüm' uzlaş-
mıştır. tnsan dediğin, isterse 'JülSe-
zar' olsun, yaşar ve ölür. 'Ölünısüz-
lûk', tarihin bir 'yakışürması'dır ol-
sa olsa. Ya da 'akanzaman'dan 'du-
ran zaman'a geçmiş bıreyin, tarih ta-
rafindan yalanlaştınlmış, çarpık gö-
rüntüsü... Anday, akhn, sağduyu-
nun, an düşüncenin tannsı Apol-
lon'u, coşkunluğun tannsı Dionysi-
os'un karşısına çıkarmış, tüm yapıt-
lannda olduğu gibi 'duygu'yu 'akıl'
ile dengelemiştir.
TophımsaF olan ile 'evrenseT olan,
Anday'ın tüm sahne yapıtlannda iç
içe yer alır. Çünkü, Türk kültürüy-
le dürrya kültürünün buhıştugu, 'akan
zaman'da(toplumda) yaşananlar ile
'duranzaman'da (Anadolu'nun bin-
lerce yıllık geçmişinde) var olanı
aynı anda soluyanbircoğrafyanın in-
sanı olmanın bilinciyle yoğrulmuş-
tur sanatı. Somut (güncel, görenek-
sel, tanıdık) olan ile soyut (genel,
düşünsel, yadırgatıcı) olan öğeler
öylesine sarmaş dolaştır ki yapıtla-
nnda, bir yandan sahnede 20. yüz-
yılın Türkiyesi'nde yaşanan trajiko-
mediyi (siyasi tutuklulara uygula-
nan aptalca/korkurucu sorgulama
sürecini, kadını ve erkeği ezen top-
lumsal yargı ve önyargılan, 12 Mart
döneminin yarathğı kuşku ve deh-
şet duygusunu, aynı dönemdeki 'her
kafadan başka sesin çıküğı' toplum-
sal ortamı, yüz karamız idamlan)
izlerken, bir yandan da insanın var
oluş sancılannın, yalnızhğının, ile-
tişimsizliğinin, yaşamın gizini çöze-
memişliğinin 'güIüiKSİburulduğu'na
tanık olursunuz.
Vapurları severdl
Bu yapıtlar öyle ustaca (Anday'ın
deyişiyle 'sezgisel doruklarda'i ta-
sarlanmış ve bıçimlendirilmiştir ki,
otuz yıl öncesinin Türkiye özelinde-
ki 'güncel'i bugün de günceldir ve
'kafası kanşık ve/ ya da koşuDandı-
nhtuş' olduğu ıçin düze çıkamamış
tüm toplumlar için geçerlidir. Anday
yapıtlanna, bir yandan, Cumhuri-
yet'in kuruluşundan bu yana birin-
ci elden tanıklığını yaptığı toplumu-
muzun ızdüşümünü işlerken, aynı
zamanda ancak çağdaşı Beckett'in-
kiyle karşılaştınlabilecek bir evren-
selliği sindirmiştir. Bilginin duyar-
lılıkla sarmaş dolaş olduğu noktada
ulaşılan bilgelik...
Birbirine benzemeyen, birbirin-
den etkilenmemiş oyunlann yazan-
dır Anday. 'Tanıdık durum'lardan
yola çıkıp, yasallaşmış kalıplan al-
tüst ederek 'şaşn-aadunım'lara ula-
şan. Yalın bir 'melodi'yı 'armoni'
zenginliğiyle yoğunlaştıran. Oyun-
lannın sahnelenmesı, çok düzlem-
li bir 'okuma uğraşı', duyarlı bir
dramaturji çahşması, zekâ ve yete-
nek gerektiren...
Vapurlan severdi. 'ÖlükrKonuş-
maklster' oyununun kişileri, 'akan
zaman'dan 'duranzaman'a geçive-
renvapuryolculandır. Sonyolculu-
ğuna da vapurla çıktı... Gökyüzüy-
le denizin buluştuğu noktada sonsuz-
luğu kucaklamış olmalı...
Oyun alanı sınırlan çizilmiş bir ulus devlet olarak tanımlanabilir
Futbol: Toplum içinde toplum• Futbolun en önemli
özelliklerinden biri de
yaşamı boyunca durmadan
parçalanan ve yeniden
bütünlenen insanın temel
harcını varlığında
taşımasıdır. Futbolun oyun
alanı zengin görünümlerle
donanmıştır. Ve sanki her
şey toplumun küçük birer
özetidir.
HALUK ŞEVKET ATASEVEN
Acaba şöyle düşünebilir miyiz?
Tüm sportif oyunlar ve onlann ken-
dilerine özgü, yüksek enerji isteyen
dinamik gösterileri salt sportif birer
uğraş mıdır, yoksa sanatsal birer et-
kinlik midır?
Gerek sportif, gerekse sanatsal gös-
terilerin tümü için oyun sözcüğünü
kullanıyoruz. Bu, birdenbire gelip
yaşamımıza giren bir sözcük değil-
dir. Çevremize bir bakıyoruz ki, in-
san evde oynuyor. okulda oynuyor,
işinde oynuyor, meclislere girip oy-
nuyor, perdede oynuyor, sahnede oy-
nuyor...
Bu düzeyde toplumsal, bireysel,
bilimsel ve sanatsal yeni açılımlar
getirecek olan futbol oyunu üzerin-
de duralım. Varsayımsal da olsa, bi-
limsel veriler, özelükle çocuk oyun-
lannın çocuğun doğumuyla birlikte
dünyaya geldığını söyler; bu da insan
soyunun taşıdığı ortak bilinçalrımn
bir yorumu olsa gerektir.
Saldırı ve savunma slmgeleri
Diyelim ki bizler, üzerüıde yaşadı-
ğımız bu kürenin çekim gücünün tut-
saklanyız ve doğanın bizlere verdi-
ği sorunlann çözümü için ayn biruğ-
raş alanına gireriz. Seçip ele aldığı-
mız irili ufaklı küre benzeri toplarla
onlara özgü alanlann yorumunu ya-
panz. Şimdi bu küre'toplara bir ba-
kalım: Bunlarbaşta futbol olmak üze-
re. basketbol, voleybol, hentbol, te-
nis, bilardo vb. gibi bu küre/toplar
aynı zamanda hem saldınnın, hem
savunmanın simgeleridir. Konumuz
olan futbol ise yüksek bir seyirci ka-
hlımıyla oynanır. Bu bakımdan antik
çağın tiyatro seyircisiyle günümüzün
futbol seyircisi arasında ilginç bağ-
lantılar vardır. Bunlann başında hâ-
lâ tartışması süregelen, kaynağı be-
den diline dayanan, görsel dil mi, söz-
lü dil mi çatışması gelir.
Oysaburada futbol seyircisinin gör-
sel dile, tiyatro seyircisinin ise sözlü
dile olan yatkınlüdan kendiliğinden
devreye girecektir.
Futbolun en önemli özelliklerin-
den biri de yaşamı boyunca durma-
dan parçalanan ve yeniden bütünle-
nen insanın temel harcını varlığında
taşımasıdır. Futbolun oyun alanı zen-
gin görünümlerle donanmıştır. Ve
sanki her şey toplumun küçük birer
özetidir. Karşılıklı kaleler, kale bek-
çüerinin özgürlük sınırlannı belirler;
kale bekçisi, belli bir zaman dilimin-
de edındığı deneyimle, oyun alanını
yorumlayan oyundaşlanna moral ve-
rerek kendını ve onlan değerlendirir.
Acaba oyun olarak futbol bir "kaos"
mudur, yoksa bilimsel açıdan söyler-
sek "an"sal durumlan oyun boyun-
ca yorumlayarak kendini yeni baştan
araştıran bir sanat dah mıdu-? Bu ge-
niş kapsamlı soruya ne derecede kap-
samlı bir yanıt verebiliriz?
Beş duyumuzun son durağı kollar
ve onlarla bağlannlı cllcr, varlığımı-
zın gereksinimini dış dünyaya yansı-
tırlar; oysa futbol oyununun son du-
rağı ayaklardır, bu nedenle topun
oyunculardan birinin eline değmesi
ya da elle oynanması halinde hakem
oyuncuyu cezalandınr.
Hoşgeldtn oyuncu İnsan
Ve bu düzende top, oyuncunun
ayaklanyla yandaşlan ve karşıtlan
arasında gezinen bir dolaşım öğesi
olur. Oyunun kendine özgü yasala-
n doğrultusundabir benzetme yapar-
sak, hakem bir yargıçtır; yan hakem-
ler savcıdır. savnnmandır; dördün-
cü hakemsezamansalnğa son nokta-
yı koyan yüksek yargı organıdır.
Oyun alanı sınırlan çizikniş bir
ulus devlettir. "Ulusal amigo"larsa
bayraklarla, tribünlerde dalgalanan
seyircilerle, san ve kırmızı kartlar-
la, kendilerine özgü bir yaşam biçi-
minin hem saldırganlan, hem de ko-
ruyuculandu-. Bu bakımdan futbol
toplum içinde toplum, devlet içinde
devlettir.
Eğer sanat estetik bir coşkuysa in-
sanda bir annma (Tcatarsis) duygusu
uyandınyorsa, futbol da buna eşde-
ğerde bir bütünlenmedir. Günümüz-
de spor sanatla sık sık birlikte olmak-
tadır. Özellikle olimpiyatlara katılan
müzik eşliğinde jimnastik, senkro-
nik yüzme, senfonık orkestralar, şan
resitallerini sayabiliriz. Evet, futbol
bir sanatnr, kendi gerçekliği içinde bir
başka gerçekliktir... Öyleyse hoş gel-
din "oyuncu insan!"
BUGUN
• CEMAL REŞtT REY'de
' \ m . Uluslararası CRR
Piyano Festivali'
kapsamında saat 19.30'da
Angeia Tocheva'run
konseri. (0 212 232 98 30)
• İŞ SANAT'ta saat
19.30'da FatihErkoç'un
'Otoportreler' adlı konseri.
(Biletix:0 216 454 15 55)
• AKM'de 20.00'de
tstanbul Devlet Opera ve
Baksi'nın 'La Bohema' adlı
operası. (0 212 251 56 00)
• NARDÎS'te21.30'da
Rkcardo Movano (gitar) ve
Yaz BaHacıgü'in (bas)
konseri. (0 212 244 63 27)
• BABYLON'da 21.30'da
'Mehmet lkiz-Mozaique''
konseri. (0 212 292 73 68)
• BEKSAV'da 14.00'te
Federico FeDini'nin
'Orkestra Provası', —
17.00'de Federico
Fellini nın Cabiria'nın
Geceleri' filmlerinin
gösterimi.
(0 216 349 91 55)
• AKBANK KÜLTÜR
MERKEZt'nde 18.30'da
'Ipek Yohı 1'konulu dia
gösterisi. (0 212 252 35 00)
• DÎVRİĞİ KÜLTÜR
DERNEĞl'nde 19.30'da
Sunay Akm'ın
'Megakent îstanbul
Üzerine' konulu söyleşisi.
(0 212 292 20 20)
• YAPIKREDİ KÜLTÜR
MERKEZtSERMET
ÇtFTER KÜTÜPHANESt
SALONU'nda 18.30'da
'SaüToplanüIan'
kapsamında 'Arkeoloji'
konulu söyleşi.
(0212 252 47 00)
• PLATFORM
GARANTI GÜNCEL
SANAT MERKEZt'inde
18.30'da Norveçli sanatçı
Knut Asdam'ın konferansı.
(0 212 293 23 61)
YAZIODASI
SELİMtLERİ
ReflkHalidveistanbuld)
Karakayışoğullan soyundan gelen, 1888 do-
ğumlu Refik Halid Karay, çocukluğunu, kışlan
Vezneciler'de, yazları Göztepe'de geçirdi. Vez-
neciler bazı yazılannda karlı kışlı görünümlerle be-
lirir. Göztepe daima sereserpedir.
1900-1906 arası Mekteb-i Sultani'de (Galata-
saray Lisesi) okudu. Buradaki öğrenimini bitirme-
di, 1908'de sınavla Hukuk Mektebi'ne girdi.
Beyoğlu, hemen hemen bütün yazılannda bir
koketri bucağıdır. Ne var ki, Fatih-Harbiye'nin
alafrangaya yönelik endişeleri Refik Halid'de be-
lirmez. Tam tersine, Beyoğlu'nun şuhluklannın ta-
dı çıkartılır.
Refik Halid, II. Meşrutiyet'in ilanında öğrenim
hayatını bıraktı, gazeteciliğe başladı. 1909'da
Fecri Ati topluluğuna katıldı.
KaJem dergisinde "Kirpi" takma adıyla hiciv ya-
zılan yazdı. Bu yazılannı Cem mizah dergisinde
başyazar sıfatıyla sürdürdü (1910-1911). Ittihad
veTerakki Fırkası'nı cesaretleeleştiren, hattaye-
ren yazılan halk katında büyük ilgi ve gizliden
gizliye destek gördü.
Hürriyet ve Itilaf Fırkası yandaşı ofma sebebiy-
le, 1913'teki Mahmud Şevket Paşa suikastın-
dan sonra Sinop'a sürüldü. Sürgün, Sinop, Ço-
rum, Ankara ve Bilecik'te sürdü (1913-1918).
O dönem içinde hemen hiçbiryazı yayımlama-
dı.
Ziya Gökalp'in aracılığıyla Istanbul'a döndü.
Robert Kolej'in Türkçe öğretmeni oldu.
Imparatorluk yıkıma doğru sürükleniyordu. Re-
fik Halid Anadolu hareketine uzak durdu. Müta-
reke devrinde, üyesi olduğu Hürriyet ve Itilaf Fır-
kası'nca Posta-Telgraf Umum Müdüriüğü'ne ge-
tirildi (1919). Milli Mücadele'ye kayıtsızdı.
Gazetelerde yazdı, Aydede dergisini kurdu
(1922). Aynı yıl, kasım ayında, yurtdışına gitti.
Daha sonra "yüz ellilikler" listesinde yer alarak
Türkiye'ye dönüşü yasaklandı.
Minelbab llelmihrab'da (1946) ve Birömür Bo-
yunca'da (kitap olarak yayımlanışı 1990) hayatı-
nın bu fırtınalı günlerini, yer yer çok nesnel, yer
yer de iğneleyici bir anlatımla kaleme getirdi.
Deli adlı kitabında (1939) yer alan "Ankara"
yazısında Atatürk'e saygısını ve Türkiye Cum-
huriyeti'ne bağlılığını açıkça dile getirdi.
Beyrut ve Halep'te geçen sürgün yıllan 1922-
1938 arasıydı. Bazı eserleri Halep'te basıldı.
Yakup Kadri'nin Gençlik ve Edebiyat Hatıra-
lan'nda incelikle anlattığı gibi; Atatürk, çok sev-
diği eserleri sebebiyle, Refik Halid'in yurda dön-
mesini isteyince, en yakın sınır karakoluna sığın-
ması ve memleket özlemi çektiğini söylemesi
foımülü bulundu.
Refik Halid bu öneriyi yazariık haysiyetine sığ-
dıramayarak reddetti. Böylesi bir formülden Ata-
türk'ün haberi yoktu; öğrenince üzüldü. Bunun
üzerine af kanunu çıktı.
Inkılaplaraduyulabilecekşaşkınlığı hicveden pi-
yesi Deli'ye Atatürk büyük bir hoşgörüyle yak-
laşmıştı. Refik Halid eserini yayımlarken ilk say-
faya şu sözleri ekledi:
"Bueserhakkında, 'Inkılabımızı hicvetmiyor, te-
barüz ettiriyor' diyen, lütfunun minnettan oldu-
ğum Atatürk'tür."
Yurda döndükten sonra, Refik Halid, yaradılı-
şının yansıması sayılabilecek 'muhalif'\Me da-
ha ılımlı bir tutum sergilemesine karşın, ölünce-
ye kadareleştiri veyergiden vazgeçmedi, inan-
madığı siyasalara karşı çıktı.
Ismet Paşa dönemi, Demokrat Parti iktidarı,
nihayet 27 Mayıs, romancının eserierinde, satır
arası söylemlerle ve hep bireyin özgürlüğü açı-
sından ığnelendi.
Refik Halid, 18 Temmuz 1965'te Istanbul'da öl-
dü. Zinciriikuyu Mezariığı'na gömüldü.
Takvimde tz Bırakan:
"Bırakırsınız. Bedene dokunmaz olursunuz."
Marguerrte Duras, Ölüm Hastalığı, Çev.: N.
Güngörmüş-H. Bayn, Metis Yayınlan, 1990.
ÎNSAN HAKLARI 2002
• BELGESEL SİNEMACILAR BİRLİĞİ
SALONU'nda 12.00 - 17.00 arasında Çocuk
Haklan belgeselleri. (0 212 327 32 77)
• SOSYAL HtZMETLER ÇOCUK
ESÎRGEME KURUMU
KUC'AJVILJS lAİ'Aİ'AŞA İUPLUM
MERKEZt'nde 13.00'teDr.Ayla
Dönmez'in yöneteceği, Serdar
Değirmencioğlu, Harika YüceL, Harika
Seöçi'nin konuşmacı olarak katılacağı
'Çocuk Haklan ve Şiddet' konulu söyleşi.
(0 212 327 32 77)
• ÎSTANBUL BILGÎ üNtvERSlTESl
DOLAPDERE KAMPUSU nda
13.00'te 'Coşkun Aral'ın Objektifînde
Savaşlar' konulu fotoğraf sergisi ve
Coşkun Aral'ın 'Sözün Bittiği Yer' adlı kısa
fılminin gösterimi.
(0 212 216 22 22)
• AKM SİNEMA SALONU'nda 15.30'da
Handan tpekçi'nin 'Babam Askerde'
fiuninin gösterimi, 19.00'daHelsiııki
YurttaşJar Derneği tarafından
düzenlenen 'tnsan Haklan Mücadelesmde
Yeni Taktikkr Projesi Tanıümı'
(0212 251 56 00)
• FRANSIZ KÜLTÜR MERKEZİ'nde
20.30da Tiyatro Oyunevi'mn 'Unutmak'
adh oyunu. (0 212 252 61 55)
UZAKDOĞU FtLM FESTİVALİ
• ALMAN KÜLTÜR MERKEZt'nde 10.30'da
Akira Kurosanva'nın 'Sanjuro-Sanjuro',
13.00'te Zhang Yang'ın •Shovver-Hamam',
16.00'da Yuki Nakane'nın 'Nabbie No Koi-
Nabbie'nin Askı' filmlerinin gösterimi.
(0 212 249 20 09)
• AKBANK KÜLTÜR MERKEZt'nde
14.30'da Zhang Yimou'nun 'The Road Home-
Eve Dönuş' filminin gösterimi.
(0212252 35 00)