Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 26 KASIM 2002 SALI
14 Ul\ kultur@cumhuriyet.com.tr
SAHNEDEN AYŞEGÜL YÜKSEL
Eskibir oyun/yenibir dinletiBu yıl 7'ncisi yapüan Uluslarara-
sı Ankara Tiyatro Festivali'ne 30 do-
layında topluluk katıldı. Ritüel köy-
lü tiyatrosu bağlamında yıllardır de-
neysel çahşmalar yapan Ankara Can
Şenliği Oyunculan'nın Yeni Sah-
ne'nin önünde -açık alanda- sundu-
ğu "Toprak veKadm" ile 30 Ekim'de
başlayan etkinlikler, 11 Kasım'da
Boğaziçi Gösteri Sanatlan Toplulu-
ğu'nun dans-müzik gösterisi ile nok-
talandı.
Her renkten tiyatronun her gece
(üçü-dördü aynı anda) oyun'gösteri
sergilediği bir iklimde, yabancı top-
luluklar yanında Anadolu'dan gelen
tiyatrolar, deneysel çalışmalar, tek
kişilik gösteriler ve genç seyircilerin
tume koşullannda bilet ücretlerini
yüksek bulup gidemedikleri İstan-
bul özel topluluklan da yer aldı. îz-
leyebildiklenm, Hadi Çaman-Yedi-
tepe Oyunculan'nın "HJsse-iŞayia"sı
ile Oyun Atölyesi'nin "Siyah Bejaz"
dinletisi oldu.
'Hlsse-l Sayia'
neden cok özeldlr?
Çocukluğumda Narfî RoaZobu'dan
"Kibarlık Budalasrnı izlemiştim.
Üstadın "Ben mamamuşi oldum"
derken yükselen sesinin ıncehşi ve
seyirciden aldığı kahkaha kulaklanm-
dadır. Zobu'nun güldürülerde en iyi
paslaştığı "primadonna" BediaMu-
vahhit'ti. Kendıne özgü "şakrak"
konuşmasıyla, sahnedeki güldürü or-
tarrunı parlatan büyük sanatçı, Noel
Coward'ın "BenÇağmnadıın" oyu-
nunda ruh çağıran bir medyum ro-
lündedir. Oyunun bir sahnesinde ışık-
lar sönüverir ve ruhlann geldiğini
sanan oyun kişileri oraya buraya ka-
çışır. Işıklar yeniden yandığında. Vas-
fi Rıza, Muvahhit'in kanşıklıkta ye-
re yuvarlanmış olan cam
a
küre"si-
ni kaldınr ve -rol gereği çok sinirlen-
diği- Muvahhife küçümseyerek uza-
tır: "Madam, buyTirun, kâinaünız!'*
Bu repliği öyle bir seslendirir ki kah-
kaha seli tiyatro duvarlannı zorlar.
İbnürrefik Ahmet Nuri Sekizin-
ci'nın Daniel Riche'den Osmanh ya-
şamına uyarladığı bir "töre komed-
yasT olan "Hisse-iŞavia", bu "müt-
hiş komedi iküisTnin doruğa çıktık-
lan oyundur. Paylaşamadıklan kız
evlatlan nedeniyle, boşanmış olma-
lanna karşın durmadan çekişen bir
çifti canlandıran sanatçılann oyunu
boydan boya saran virtüözlük göste-
Uluslararası Ankara Tiyatro
Festivali 'nde her renkten tiyatro vardı. Her
gece aynı anda oyun ve gösterilerin
sergilendiğifestivalde, îstanbul 'un özel
topluluklan da yer aldı. hleyebildiklerim,
Hadi Çaman Yeditepe Oyuncuları 'nın
'Hisse-i Şayia sı ile Oyun Atölyesi 'nin
'Sivah-Bevaz' dinletisi oldu.
rileri belleklerde çakılıp kalmıştır.
"Hisse-i Şayia" Zobu - Muvahhıt iki-
lisini taçlandıran bir "jübik" oyunu
niteliği taşır.
Yeditepe Oyunculan yapımında
Hadi Çaman'ı Zobu'nun, SunaKes-
kiıı'i Muvahhit'in damgasını taşıyan
rollerde izlerken "nostalji" duygula-
n yaşıyorum. Oyunun sağlam töre ko-
medyası kurgusunu. "söz güldûrii-
sü"nün ınceliğinı
ilk kez fark ediyo-
rum. Tiyatroculuk-
ta 40 yıla ula-
şan ulaşmak üzere
olan Çaman'ı,
Keskın'i, Füsun Erbulak ı izlerken
onlann da sahneye ilk çıktıklan yıl-
lan anıyorum. Farklı bir tiyatrocular
kuşağından gelen sanatçılann, oyu-
na bu kez kendi damgalannı vurma-
lannı, Suna'nın "Muvahhit parodi-
si" şakrakhğı kendine nasıl da yakış-
tırdığını. Hadi'nin. rolüne Vasfi Rı-
za'nınkinden bağımsız bır tını ka-
zandınşını. tüm oyunculann, Kevork
Türker'in. BirolEngelerın, özellik-
le de esas kız ile esas oğlanı oyna-
yan genç sanatçılar Eda OzeJ ile Cenk
Sözeri'nin "alaturkatöregüldürüsir
oyunculuğuna nasıl ayak uydurduk-
larını keyifle izliyorum. Oyunu 30 yıl
sonra bir kez daha izlemekten mut-
luluk duyuyorum.
zuhal Olcay /
görüntü / ses / söz
Yeni MEB Şûra Salonu'nu tıka ba-
sa dolduran 1300 izleyiciye sunulan *Si-
yah Beyaz"ı "pürüzsüz" bir görüntü-
ses-söz gösterisi olarak nitelemek ye-
rinde olacak. Tek pürüz, kulaktan gi-
rip beynı yoran ses düzeni ne yazık ki.
Bu dinletıde Zuhal Olcay'ın be-
denine, sesine ve devinimine yakı-
şacak olan. onun sanatçı kımliğinde
banndırdığı renklen en damıtılmış
tonlanyla buluşturan, bir "konsept"
söz konusu. Bu konsept. müzik di-
rektörü Setinı Atakan ın ve yönetmen
lşıl Kasapoğlunun, Zuhal Olcay'ın
bir sahne ınsanı olarak taşıdığı üç te-
mel erdemi değerlendirmeleriyle
oluşmuş.
Olcay'ın sahne sanatçısı olarak do-
ğal a>ncalığı "sıradışır
' bir "güzel"
olmasıdır. Anlamlı yüzüne en çok
"hüzün" yaraşır. Boynunu ve başı-
nı taşıyışında bir "soyhı" inceliği var-
dır. Omuzlannı ve kollannı açıkta
bırakan, ince belini ortaya çıkararak
uzun, koyu renkli giysiler denk dü-
şer endamma. Yalnız ve hüzünlü bir
kraliçe imajı Olcay'a en yakışandır.
"Siyah-Beyaz" dinletinin Zuhal Ol-
cay' ı, yan-karanlık bir platformda
yer yer ışıklanan çarpıcı görüntüsün-
den ve sesinden yaşamın hüznünü akı-
tan yalnız ve bungun insan, ama her
şeydenönce u
krafiçe"dir Önce siyah,
sonra kırmızı tuvalet giymektedir.
Saçlan hep topuzdur. Tek sahne ak-
sesuvan u
kadeh"tir.
Olcay. her şeyden önce tiyatro
oyuncusudur. Zuhal Olcay'ın dinle-
tisi bir oyuncunun gösterisidir. Bir baş-
ka deyişle, sanatçı "söz"ün içerdiği
anlamla bütünleşmelidir. Ezgi
"söz"ün önüne geçmemelidir. Bu ne-
denle, Sehm Atakan'ın bestelerin-
den ve Zuhal Olcay albümlerinden,
melodinin baskın olmadığı, müzi-
ğin dramatik sunuma caz tonlannda,
lirik tonlarda ya da -en çok- tango tar-
tımında eşlik ettiği yapıtlar seçilmiş-
tir. "Söz" ise Shakespearein, Ömer
Hayyam' ın. Attilâ İlhan' ın. daha bir-
çoklannın yanında. en çok da Mu-
rathan Mungan ın dızeleri...
Olcay, sesini iyi kullanabilen, zor
bestelerle baş edebılen bir şarkıcıdır.
Bu nedenle "•söz" kadar "müzik'' de zor-
layıcıdır. Dinleti içın popüler müzikal
oyunların popüler parçalan yerine,
"söz"^ '
4
müzik''le dıyalektik bir ilış-
ki içmde olduğu, pes tonlarda ses us-
talığı gerektiren şarkılar seçilmiştir.
Kjsacası, sahnede oluşan büyü, ne
tiyatronun ne de müziğin başı çek-
mesıne ızin verir. Gösterinin özel ta-
dı, "müak" ile "söz'ün Zuhal Olcay'a
özgü görsel-işitsel gizilgüç bağla-
mında buluşmasıyla oluşmaktadır.
Sanat eğitimini ve kültürünü, evrensel oluşa onun bütünlüğünü sağlamak ve korumak amacıyla katılma bilinci getirecek
Çağdaş beyinlere gereksirtimimiz var
• Eizde teknolojinin adı her
zarranmontaj sanayii olarak
kalcı, renkli TV kanallannı
rentsizprogramlarla
doldurduk, büyük bir
potınsyelle yüklü gençlik
kesmkrinirı yaratıcı
gelşirierini engelleyerek
onlın böş inançlann pençesine
düşirök. Bu yozlaşma her
şey; kirşın sürüp gidiyor.
Brinc: Dûnya Savaşı'ndadönemin
ünlidebt adamı Oemenceau, Fran-
sa'nn r^akanıdır. Polonya'nın dün-
yaci üıii pıyanisti Padere\r
ski'yi de
'alk cuthurbaşkanı seçmiştir. Cum-
hurbaşkanı olarak Fransa'ya girtiğinde
kendisıni karşılayan Clemenceau'nun
ilk sözü şu olur: "Araan üstadım bu ne
düşüş. birim düzeyimize inmişsiniz."
Şu bilince bakın: Polonya halkı ülke-
lerini ünlü melodilerin notalanna, ev-
rensel seslerin insanı zenginleştıren.
onlan başka dünyalara götüren gizem-
selliğine teslım ediyordu.
Bizimse on milyon seçmenin oyunu
kullanmadığı, yüzde otuz beş oy ora-
nıyla azınlığın çoğunluğu yöneteceği
tam bize göre bir demokrasimiz var!
Hiç kuşkunuz olmasın. politikacıla-
nmız her zaman olduğu gibı. çıkar kav-
galannı Meclis'e taşımaktan kaçınma-
yacaklar. Korkanz, onlann bitmeyen
kavgalan yoksullan giydirip doyurmak
değil, onlara yenilerini katmak yönün-
de olacak.
Politika olumlu olanı düşünme, dü-
şündüğünü eylem alanına getırerek ya-
rarlı olandan yana yeni bir yaşam biçi-
mi yaratmaktır ve bunu 'öz'den 4
bi-
çim'e. 'biçim'den 4
öz'e aktararak sü-
reldilık sağlamakhr. Bu sürecin temel
kaynağı ise günlük yaşamımızda uyum
ve denge olmasıdır.
Uyum ve dengeyi sağlayabilmek
Bızler bu uyoım ve dengeyi sağlaya-
bildik mı? Hiçbır zaman. Çünkü bu ko-
nularda yaratıcı olanlan her zaman dış-
ladık. yaşamın tüm estetik kaynaklan-
nı kuruttuk, çağdaş teknolojiyi ve onun-
la bırlikte gelişen sanatlan yok saydık.
Bizde teknoloiınin adı her zaman mon-
taj sanayii olarak kaldı. renkli T\
:
ka-
nallannı renksız programlarla doldur-
duk, büyük bır potansıyelle yüklü genç-
lik kesımlerinin yaratıcı gehşımlennı en-
gelleyerek onlan boş inançlann pen-
çesine düşürdük. Bu yozlaşma her şe-
ye karşın sürüp gidiyor.
Şimdi sorulabihr, bugün hemen he-
men her kentimizde tiyatrolanmız var.
operamız. balemiz, orkestralanmız..
bunlan destekleyen sponsor imparator-
luklanmız bile var.
Belediyelerimizın. de\letımizın öde-
nekli tiyatrolan da. Bunlar elbette ger-
çek. ama ne yazık kı sanat kurum ve
kuruluşlanmız da aynen sanayimiz gi-
bı çalışmakta. Peki. bu üretimin getir-
diği sanatsal ürünleri tüketecek olan,
bilinci gelişmiş. algılama gücü yüksek
genç seyircilerimiz nerede gizleniyor-
lar? Okullanmızdan felsefe derslerini
kaldıranlar. mantığı ve onun taşıdığı
sosyolojik bilgileri yok edenler, aca-
ba her biri bir yere gızlenen seyircile-
rin adreslennı bılıyorlar mı? Yoksa on-
lan paparazzilerden ya da televoleler-
den mi sormalı?
Peki nedir çağdaşlık?
Çözümü var mı bunlann? Elbette var.
Bilınçlenmek, özümlemek. özgünleş-
mek, sanatlann herhangi birinın kendi-
ne özgü yapısını değerlendirmek ve
onu yarara dönüştürebilmek. Bunun
ıçin çağdaş beyinlere gereksinimimiz
var. Peki, nedir çağdaşlık? Çağdaşlık.
e\Tensel oluşa, onun bütünlüğünü sağ-
lamak ve korumak amacıyla katılma
bılincidir. Sanat eğitimini ve kültürünü
bızlere bu bilinç getirecektir. Eğer in-
san bir duygu ve düşünce varlığıysa, ge-
lişmiş bir bilinci olmalıdır.
Bugün içine düştüğümüz cehalet fır-
hnası özellikle diplomah muhterisleri
dağıtmak yerine bir araya getirmiştir, ne
yazık ki olumlu olumsuza yenik düş-
müştür. Bu diplomah beyler bu bakıp
da görenıeyen beyler, doğaya nasıl ba-
karlar? Doğada ne görürler, ne işitirler?
Sesi güzel ırmağın, zarif ce\iz yapra-
ğının, her zaman gözlen yaşlı kavak
ağaçlannın farkında olabilirler mi? Şu
da unuruhnamalıdır ki doğada düzenli
olan her şey müzikal bır olgudur ve in-
san doğadaki seslerden esınlenerek or-
kestrayı yaratmıştır. Ama çoğu kişi,
özellikJe ulusal Meclısimizi dolduran
parlamenterler ordusu. bütün bunlan
her zaman ılgi alanlannın dışında gör-
müşlerdir. Doğanın dışında kalan bu
kişilerle ölülerle bır toplum nereye ka-
dar gıdebilirkı!..
ÎKİ YENÎ OYUN
Diyarbahr
sahnesinde
afve
reklamlar
DtYARBAKIR
(Cumhuriyet Bürosu) -
Diyarbakır Büyükşehir
Belediyesi Şehir
Tiyatrosu, 2002-2003
sezonunda reperfuvanna
aldığı iki farklı oyun ile
perdelerini açıp
seyircisine "merhaba"
dedi. Oyunlardan biri
Adem Atar tarafından
yazılan 'Özgürlük
O>Tinu', diğer adıyla
'AT. Oyunda bir kasaba
cezaevinde bulunan
farklı meslek
gruplanndan kadın ve
erkek mahkûmlarla bir
siyasi mahkûmun,
radyoda af haberini
duyması ve tahliyesinin
ardından dışanda
kendisini bekleyen
yaşama ilişkin
düşündüklerini anlatıyor.
Şehir Tiyatrosu'nun
diğer oyunu ise
Ali Meriç ve
Doç. Metin Balay'ın
yazdığı müzikal tiyatro
tarzı 'Gozort'.
Oyun çocuklara reklam
dünyası konusunda
önemli mesajlar veriyor,
etkilenmemek için
duyarlı ve dikkatli
olmayı öneriyor.
YAZI ODASI
SELEVIİLERİ
Bilinmeyen Halide Edib
Mizah şaıri Fazıl Ahmet Aykaç, yıllar önce, Ha-
lide Edib ve anlatımını sarakaya almış. Şöyle diyor:
"Halide Edib Hanım'ın kıtapları lezız, fakat kılçığı
bol bır sardalya gibi."
Bu alaycı saptayım o sıralar pek rağbet bulmuş ol-
malı ki, 1941 de Mustafa Nihat Özön sözu tekrar
gundeme getirmış ve sardalya meselesınin "yenibir
sentaks "tan kaynaklandığını ileri sürmüş.
Yazarlara yönettilmiş böylesi alaycı eleştinler ge-
nelde çabuk unutulur. Halide Edib'inki süregelmiş.
Cevdet Kudret. sardalyayı andığı gibı, "yenibirsen-
taks"a da ıtıraz ediyor; Handan romancısının han-
diyse çalakalem yazdığını vurgulamak istiyor.
O zamanlar Cevdet Kudret'in -dönemı ıçin bır baş-
yapıtsayılabılecek-antolojisiyleyetışen bizlerde. Ha-
lide Edıb'ı Türkçesi çapaklı bır yazar biliyor, sanıyor-
duk.
Gerçi savrukluk, kuraltanımazlık söz konusu ama,
bunları aşan bır coşku da duyumsanıyor. Handan'ın
ve Kalp Agrısı'nın sayfalan arasında 'yureğin d///'yle
yazılmış eşsız bölümler var.
1990'larda Yapı Kredi Yayınlan için bir Halide Edib
Adıvarseçkisı hazıriamıştım. Eserlerini yeniden oku-
muş, yakın geçmışte okuduklarımı bir kez daha ta-
ramıştım.
Handan'ı. Sinekli Bakkal'ı. Döner Aynayı ilkgenç-
liğımde çok sevmıştim. Sonra Handan'a dudak bü-
ken bir yazı yazdım, bıraz palazlanınca. Oysa Han-
dan hâlâ çok sevdığim bır roman.
Sonrakı dönemlerde, Turk'ün Ateşle Imtıhanı, sa-
tır aralanna soğan mürekkebiyle yazılmış sözleri do-
layısıyla en çok ılgimi çeken esen oldu Halide Edib'ın.
Halide Edib, yakın tarıhimizin önemli bir tutanak-
çısı.
Yazann Amerikan mandacılığını hatırlayanlar, ha-
tırlatanlar, romancıyı suçlamışlar. Ama romancının si-
yasal gorüşlerinın nereden nereye yol aldığını araş-
tırmamışlar.
Inci Engtnün'ün geniş kapsamlı çalışması, Hali-
de Edib Adı var'ın eserlerinde Doğu ve Batı mesele-
si dışta tutulursa, romancının faşızme (dolayısıyla
totaliter rejımlere) yönelik ağır eleştirilerinin hemen
hiçbir kaynakta yer almadığını belirtmek ıstenm.
Inci Enginün şöyle degerlendırmış:
"//. Dûnya Savaşı yıllannda Halide Edib şiddetli
bir Nazi düşmanıdır. O, ferdı boğan, duşüncenın
serbestçe ifadesmi ve gelişmesinı engelleyen bü-
tün re]imlerın düşmanıdır."
Savaşın yıkımı konusunda, savaş yıllanndaki Türk-
çe yazılar hep ölçulüdür. Dahası, Almanya'yi- sava-
şı açıkça desteklemiş nice yazarımız anımsanabılir.
Halide Edib ise, günluk gazetelerde, arka arkaya
yayımladığı makalelerinde karagömleklileri, kahve-
rengi gömleklilen teşnh masasına yatırmıştır. Savaş
sıyasetınin asıl sebepleri, kirli oyunlan üzerınde dur-
muştur.
Bu yazılan seçkıye alamamıştım. Yer darlığı. Gü-
nün birinde kitaplaşacaklannı umuyorum.
Geçen zaman, Halide Edib'in siyasal seçimlerin-
de enı konu tutarlı bır çizgide yol aldığını gözler önü-
ne seriyor. Son romanlarından Akıle Hanım Sokağı,
Amerikan hayranlığına bızdeki ilk ıtırazlardan. Ame-
rikalı gibı olmak ve yaşamak tutkusunun ulusal de-
ğerterimizi ortadan kaldırıcağını soylüyor.
Hepı topu birkaç kişinın dikkatinı çekmış.
Halide Edib günumüzde büsbütün gözlerden ırak
kaldı. Ders kitaplanna hapsedildı. Esen okurla ne
kerte buluşabilıyor?
Yazann Handan, Kalp Ağnsı, Mevut Hüküm, Ateş-
ten Gömlek, Yolpalas Cınayeti gıbi duygu sağanak-
larıyla dolup taşan romanlan, bugünün ınsanına ne
çok incelik tattıracak.
Aynı şekilde, Batı ve Amerika karşısındaki hazin
yaltaklanışlanmıza, Halide Edib'in eseri sarsıcı yanıt-
lar getiriyor. Erken teşhislerle.
Takvimde h Bırakan:
"Bır defterden bır deftere/Geçirdığim yaz söz-
cükleri" Ataol Behramoğlu, Yeni Aşka Gazel, Adam
Yayınları, 2002.
BUGUN
• AKBANK KLXTtTt SANAT \IERKEZt nde
19.00'da İFSAK 7. Dia Gösterisi Yanşmaa.
(0 212 252 35 03)
• YAPI KREDİ KÜLTÜRMERKEZİ nde
18 30da 'SalıToplantılan'kapsamında tlahlar:
Hâkim' konulu toplantı. (0 212 252 47 00)
• AVCTLAR BARIŞ MANÇO KtlLTLIR
MERKEZİ'nde 19 00 da Avcılar Bdediyesi Kukla
Tıyatrosunun gösterisi, 20.30da Avcılar Belediye
Trvatrosu'nun 'GeHncik' adlı ovunu.
(0 212 509 90 55)
ANKARA FİLM FESTİVALİ
• KAVAKLIDERE'de 12.00 \e 19.15'te 'Sa\aç
Okuyucu', 14.30'da'Şemsiye-Pirosmani', 17.00'de
'Pişmanlık', 21.30da 'Babâ*.
• KIZILIRMAK'ta 12.00 ve 19.15te -Suram
KalesininEfsanesi', 14.30da 'Yüzbaşı', 17 00te
'Sigara İçmejince'. 21 30da 'İngiliz Kadın ve
Dük\
• BÜ\XiLÜFENER'de 12.00de 'Ruhun
Tanığım Olsun", 14.30 ve 19.15'te 'Kan ÇiçeHeri',
17.00'de "Pianese Nunzio Mayıs Aymda 14
Yaşuıda'. 21.30'da 'A>in Yerle Deniz Arasındaki
Dönüşü"
• ÇAĞDAŞ SANATLAR GÖSTERİ
MERKEZİ'nde 11.00 - 18.00 arasında 'Belg. Prof.
Yar', 19.00'da'Kezban'.
• EKİNldJLTÜRMERKEZİnde 13.00'te
'Çekiç Vücut', 16.00'da 'Ağıt', 19.00'da 'Suzaku',
21 15te*BanaŞansDile'.
• AUVIANKÜLTÜR MERKEZİ'nde 14.00 ve
17.00'de 'Dr.Mabuse,Kumarbaz', 19.00'da
'Amerikavı Uout'. (0 312 468 77 45)
UZAKDOĞU FİLM FESTİVALİ
• ANKARA ÜNTVTRSİTESİ AHMET TANER
KTŞL4LI SAX\T EVİ'nde 14 OO'te 'Seri Dewi
Malam - Seri Dewi .\kşamı*, 16.30'da 'Kızzu
Ritaan-ÇoucuklukGünleri'. (0 312 319 77 14)
• ODTÜ MM25.4MFİSİ nde 14 OO'te 'Seri
Devvi Malam-Seri De»i Akşamlan'. 16.30'da "Yi
VT-Bir İki'. (0 312 210 41 51)