19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 19 ARALIK 2001 ÇARŞAMBA 12 KULTUR kulturfr/cumhuriyet.com.tr Şakir Eczacıbaşı Victoria Çağı ahlakına meydan okuyan Oscar Wilde\ anlatıyor Bir yaşatn tutkunu... er satırında yalnızca geçen yüzyılı değil, günümüzü de düşündüren 'Oscar WildeTutkular, Acı lar, Gülümseyen Deyişler' adlı kitabında Şakir Eczacıbaşı, Wilde'ı kişiliği, yaşamı ve tüm eserleriyle çağının içindeki yerine yerleştirmiş ve bunun anlamını irdelemiş. ler de. tngiliz tiyatrosunu neredeyse aralannda paylaştılar. Ancak sanata bakışlan çok farklıydı Shavv, sanatın bir işe yaramasından yanaydı. "Bir sanat yapıü başka şeylere de yol açmıyorsa, sanat üretmek için kılımı bile kıpırdatmaın" diyordu. Onun için tiyatro, "bir bilinç uyancısı, toplumsal davranış yonımcusu, umutsuzluğa ve hasrete karşı bir silah deposu"ydu. VVilde ise tam tersi görüşü savıınuyordıı. "Kendinden başka hiçbir şeyi dışa vurmaz sanat"... Ona göre "bürün sanat, rümden yarar dışıdır". VVilde'ın "Saknne" oyunu yasaklandığında, Wilde iki açıklama yapmakla yetinmiş, Shavv ise elliyi aşkın protesto makalesi yazmıştı. Ve Wilde, Shavv'a yazdığı mektupta "tngiltere, entelektüel sislerin ülkesidir; ortahğın aydınlanması için siz çok şeyler yaptuuz" diyordu. Bu iki dehanın ortak yanını Eczacıbaşı şöyleözetliyor: "Wflde,dogmacıhğa, ikiyüzlülüğe, maddecüige karşı sözcüklerin gizcmli çağrışımlanndan yararlanarak; Shavv da tutuculuğa, gericiliğe, sömürücülüğe karşı sözcülderi bircr kurşun gibi kullanarak Victoria Çagı lngiltcrcsi'yk: savaşacaklardı. Shaw da, VVilde da, keskin topiumsal eleştirilerini, en ağırbaşh, en çank kaşh insanlan bile güldürerek dile getireceklerdL Onlann bu savaşımının yirminci yüzyüda özgür düşüncenin önünün açıhnasnıda büyük katkılan görülecek, ikisi de tngiliz dilinin Shakcspcarc'den sonra en çok okunan yazarlan olacaklardı." Çağı ahlakına, toplumcu felsefelere, sanayi devriminin kentlerde yarattığı pisliğe, çirkinliğe ve renksizliğe bir tepkiydi. Wilde yalnız eserlerinde bu akımı savunmakla kalmıyor, yaşantısıyla, giyimikuşamı, elinden düşüımediği zambaklarla, savunduğu mimari, dekor ve mekânlarla, sıradışı davranışlan ve deyişleriyle, yarattığı skandallar ve olaylarla bu akımın örneğini oluşturuyordu. ltalyan Rönesansı'ndaki gibi "insan ruhunun yeniden doğuşu" için şiirde, sanatta yeni yollar, yeni biçimler anyor, güzelliği yüceltiyor, "yeni coşku"nun peşinde koşuyordu. Ona göre doğada her şey uyum içindeydi. Bu uyumu bozan, çevresini kirletme, çirkinleştirme yeteneği bulunan tek yaratık insanoğluydu. Güzelliğe, güzel şeyler üretmeye tutkulu olmak, uygarlıklann bir sınavıydı. DEFNE GOLGESİ TURGAY FtŞEKÇt Şiirlendeki İspanya Kimileri uçakla, trenle, otomobille dolaşır dünyayı, kimi kitaplarla... Çıplak gözle göremediklerinizi, bir ülkenin görünmeyen katmanlarına ilişkin derinliğine bilgi ve duyarlıkları bulursunuz kitaplarda. Bir ülkenin şiiri de, ayrımında olmasanız da sizi o ülkenin tarihine yaklaştırır. Şiir, kaçınılmaz bir biçimde yazıldığı dönemin toplumunu ve kültürünü doğrudan ya da dolaylı içine alır. Üstelık bu içerme tarih yazma ya da görüş açıklama gibi bir amaçla yapılmadığından çoğu zaman ülke ve toplum üstüne çok daha an düşünce ve duygular taşır. Orhan Veli'den başlayıp Tahsin Saraç'ın, llhan Berk'in, Ahmet Necdet'in yaptıkları Fransız şiiri; Cevap Çapan'ın Ingıliz, Amerikan, Yunan şiiri antolojilerine ve daha nicelerine, pek çok güzel şiirle tanışmanın yanıda, bu gözle de yaklaştım. Sait Maden'ın yeni yayımlanan Çağdaş Ispanyol Şiiri, 19002000 (Çekirdek Yayınları) adlı seçkisini de biraz böyle okudum. Sait Maden, kitaba yazdığı giriş yazısında önce Ispanyol halkının ve dilinin oluşum serüvenini özetleyerek temel bilgiler veriyor, ardından 20. yüzyılı, bu yüzyıldaki oluşumları, gelişim ve değişimleri anlatıyor. Yüzyılın ilk çeyreğınde çoğu Fransız, kimileri de Şili ve Arjantin kökenli öncü akımların etkili oldukları görülüyor. Bu olgu Ispanyol şiirınin Avrupa ile Latin Amerika arasındaki bağı oluşturan bir köprü olduğunu gösteriyor. 1927 Kuşağı olarak anılan şairler topluluğu ise Ispanyol şiirinin bütün yüzyıla vurulan damgası oldular. Lorca, Alberti, Vıcente Aleixandre ve daha çok sayıda şaır, dünya çapında kalıcı izler bıraktılar. 1936'da başlayan ıç savaş sonunda kırk yıl sürecek Franco faşizmi başladı. Kimi şairler öldürüldü, kimi hapislere atıldı, kimi de yurdunu terk etmek zorunda kaldı. Şiir Ispanya'da sustu. Yurtdışındaki Ispanyol şairleri 4O'lı ve 50'li yıllar boyunca yurt sevgisi, acı ve umutsuzlukla dolu şiirler yazdılar. 1970'te yayımlanan Yeni En Yeni Ispanyol Ozanları adlı antoloji Ispanyol şiirinde yeni bir devrim yapacak şairleri ortaya çıkarır. Bu şairler, dili ve kültürü çağdaş dünya ile yeniden birleştirmenin yollarını açarlar. 1975'te Franco'nun ölümü ve demokrasiye geçişle birlikte Ispanyol şiirinin dünya ile kopukluğu tümüyle sona erer. Yeni arayış ve oluşumlar, dili ve kültürü özgür bir şiir dünyasına ulaştırır. • •• Şiir tarih yanında, o ülkenin doğasının kokusunu da taşır. Dahası bir ulusa, ülkeye, kültüre, insana ilişkin ne varsa, bulabilirsiniz o ülkenin şiirinde. Dilbilim incelemeleh için de yaklaşabilirsiniz şiıre, folklor özellikleri için de. Bir ülkenin şiirinden o ülkenin flora'sını (bitki örtüsü) çıkarabilirsiniz, hayvan varlığını da. Şiir okurken bunların hıçbirini görmeyiz. Bunca çeşnının karıştığı o büyülü yapı, kendi dünyasına doğru kapıp götürür bizi çoğu zaman. Dur portakal ağacının yanında, İspanya'dır bu. arkadaş, Mayıs gelecek lavantalarla morarmış Kastilya'ya. Gökteyenl kanatlar kürek çekecek ve aşk bütün bakışlarda tek tek ateşler yakacak. (Ramon de Garciasol) Okurlara önerim, Ispanya'ya bir de şiirle bakmaları. Hiçbir gezmenin, görmenin duyuramayacağı Ispanya'yı şiirlerde görmek için. ZEYNEPORAL "Sevgi, düş gücüyle beslenir. Düş gücü bizi hildiğimi/den daha bilge, duyduğumuzdan daha iyi, olduğumuzdan daha soylu kdar; yaşamı bir bütün olarak görmemizi sağlar. Nefretse, kör yapar insam..." Altını tekrar tekrar çiziyorum: ''Sevgi, düş gücüyle beslenir... Yaşamı bir bütün olarak görmemizi sağlar. Nefretse, kör yapar insaıu..." Bu sözler Oscar Wilde'ın. O, sevgilerini düş gücüyle, düş gücünü tutkulanyla besledi. Tutkulanyla, 19. yüzyil tngiltere'sinde "Victoria Çagı ahlakTna meydan okuyacak, baş kaldıracak, genel geçer kabul gören tüm değerler sistemini altüst edecekti. Tutkulanyla, dünyayı değilse de sanatı değiştirmeye calışacaktı. Tutkıılan nedeniyle üretecek, tutkuları nedeniyle başarının, mutluluğun, şan ve şöhretin doruklarında uçacak, tulkulan nedeniyle sonsuz acı ve çile çekecekti. Bir sürcdir Şakir Kc/acıbaşı'nın "Oscar WUdeTutkular, Acüar, Gülümseyen Deyişler" adlı kitabından koparamıyorum kendimi (Remzi Kitabevi). Kopmak kolay değil, çünkü çok gcniş kapsamlı bir eser. Saymadım ama yüzlerce kaynak kitap elden geçirilip dıdik didik edildikten sonra Oscar Wilde, kişiliği, yaşamı ve tüm eserleriyle, çağınin içindeki yerine yerleştirilmiş ve bunun anlamı irdelenmiş. üahaönce(1995'te)birbaşka Irlandalının, Bernard Shavv'un "Gülen Düşünceler"ini sunmuştu bize Şakir Eczacıbaşı. Bclli ki Oscar Wilde çalışmasının temelleri de daha o zamanlar atılmıştı... //e Yaşamı kııtsal yapan tek şey güzellikti... Oyunlar, şiirler, masallar, öyküler ve denemeleri birbirini izlerken Oscar VVilde sosyalizmi, siyasal bir düzen olarak değil, yürürlükteki ahlak anlayışını, geleneksel tutumlan dcğiştirecek bir kültür olarak görüyordu. însanoğlunun kişiliğini geliştirmek için bir yol... Geleneğe karşı değişimi, kurumlaşmaya karşı başkaldınyı simgeliyordu. Kapitalizme karşı sosyalizmi savunması bundandı. Ama bu görüşleri fazla "bireyci" ve "paradoksaT bulunacaktı. 'Alılaka uymayan...' 1895 'te "ahlaka uymayan aşın davraıuşlar n la suçlanan Oscar Wilde'a açılan kamu davası, onun sonunu hazırlayacaktı. Yalnız eşcinselliği değil, yaptığı her şey, yazdığı her şey, söylediği her şey (müthiş bir konuşmacıydı) ve ahlaksanat ilişkıleri sorgulanacaktı. Aslında suçlanan, değişim isteği, geleneklere başkaldırı, yaratıcı güç ve düşünceydi. (Kitabın en ilginç bölümlerinden biri bu davayla ilgili olanı.) Belki de Oscar Wilde'ın tek "suçu", bir yüzyıl önce doğmaktı... iki yıl ağır hapis cezasına çarptınldı. Tümbasın aleyhine döndü. Kitaplan toplatıldı. Oyunlan sahnelerden, adı afişlerden kaldınldı. Karısı ondan boşandı, çocuklan soyadlannı değiştirdi. Iflas ettirildi. Hiçe saydığı "düzen", ondan öcünü alıyordu. Dostları onu Fransa'ya kaçırmak için boşuna uğraştı. Kaçması, savunduğu her şeye ve kendine ihanet olurdu. "Cezaevine abldığun için azıcık bile utanç duymuyonım. Ama beni oraya gönderen yaşamın maddeciüği yüzünden büyük utanç duyuyorum." Elleri kelepçeli, tutuklu, tektip giysisiyle hapishaneye götürülmek üzere saatlerce tren istasyonunda bekletilmesini ve çevresine toplanan kalabalıklann onunla alay etmesini, ölünceye dek unutmayacaktı. İki yıl çok zor koşullarda kaldığı ve hastalandığı Reading Cezaevi'nde yazmayı sürdürdü. tki yıl sonra çıktığında Fransa'ya gidecek ve 1900'de orada ölecekti. Yakın dostu Andre Gide, cenazeye yedi kişinin geldiğini söyleyecekti. Her satınnda, yalnızca geçen yüzyılı değil, günümüzü de bana düşündüren bu sonsuz sabır vc emek isteyen kitap için Şakir Eczacıbaşı'na teşekkür ediyorum. İMİrlandaü Bernard Shaw ve Oscar Wilde, yaşamlan boyunca birbirleriyle ilgililer, yakın ilişkideler, ama kişilikleri ve yaşamlan taban tabana zıt. Shaw, hiç durmadan çahşan, sigara, içki düşmanı, sağlığına düşkün, eyleme yatkın; VVilde eyleme geçmekten, çalışmaktan hiç hoşlanmayan, içkiye, yemeye, yeryüzü nimetlerine düşkün, çekici her şeyin peşinden koşan, lükse, keyfe sefaya meraklı. llki 94, ikincisi 46 yıl yaşayacaktı. Bir yıl arayla, iki lrlandalı genç, Dublin'i bırakıp lngiltere'ye geçtiler. 1874'le Oscar Wilde, 1875 'te Bernard Shavv... "Ingilizler lrlanda'yı fethetmişti; yapılacak tek şey gidip İngiltere'yi fethetmekti" dıyordu VVilde. Ûzunca bir süre Ingiltere'yi, en azından tngiliz sahnelerini fethetti Sanat anlayışı Oscar Wilde, Estetikçi Akım'ın öncülerindendi. Bu akım, Victoria Takı sanatçısı Olcay Sezen'm 'Neyse Halim Çıksın Falım' başlıklı sergisi Atölye Örümcek'te Ken Parker geri dönüyor H ANTALYA (AA) (,'izgi roman dünyasının, çantasında VValt Whitman ve Edgar Allan Poe'nun kıtaplarıyla dolaşan entelektüel kahramanı Ken Parker, yayıncılık dünyasını da etkileyen ckonomik krizde veda ettiği kitapçı raflarına, gelecek yılın başında yeniden dönmeye hazırlanıyor. K.en Parker'ın Türkiye'dekı telif haklarmın sahibı olan çızgi roman editörü Hakan Şaşmaz, 2000 yılında son olarak 12. kitabı Parantez Yayınları'ndan çıkan çizgi romanın, yayıncılık dünyasını da etkileyen ekonomık krizde kitapçı raflanndan uzak kaldığını hatırlatarak dizinin bu zorunlu aranın ardından 2002 yılmın başlarında okurlarıyla tekrar buluşmaya hazırlandığını bildirdi. Yaratıyı besleyen anahtar: Esinlenme GAMZEAKDEMİR 1989'dan bu yana özgün takı çalışmalan gerçekleştiren takı sanatçısı Olcay Sezen'in, 'Neyse Halim Çıksın Falım' başlıklı son sergisi, 1031 Aralık tarihleri arasında Teşvikiye'deki Atölye Örümcek'te takıseverlerle buluşuyor. Sezen, bu sergisinde yer alan çalışmalarında fal amaçlı bakılan bir kahve fincanının tortularında oluşan şekillerden esinlenmiş. Hepsi birer anlam içerse de çogunun kanşık şekillerolduğunu belirten Sezen, figürleri çiçekler, balıklar, üçgenler gibi birtakım formlarda yumuşak hatlarda hareketlendirmeyi amaçlamış. Bu noktada takıseverlerle mistik bir dünyanın yaratıcılığında buluşan Sezen, her bir çalışmasını bu şekillere halk arasında yüklenen anlamlar çerçevesinde isimlendirmiş. 'Fahnda bol kısmct var' başhğı altında sunulan bir broş vc bir çifl küpenin üzcrinde neşeli balık desenleri var. Kısmetle örtüştürülmüş. ' Yüreğin kabarmış' başlıklı kolye çalışmasında yuvarlak, kabank bir yüzey üzerine delikli bir form çalışmış Sezen. Ve yollar... tnceli, kalınlı, dalgalı çizgilerle yolları betimleyen 'Yolculuk var', 'Kesişen yoÜar', 'Aya yol gözüküyor', 'Dzun ince yoldayım' başlıklı takılar da dikkat çeken çalışmalar arasuıda. Sergide Sezen'in ayrıca 'Mine sana bakıyor' (tasma), 'Dalgana bak' (küpetasma), 'Laci geceler' (broşyüzük), 'İki baükchat'leşiyor'(broş) başlıklı takılan dahil toplam 75 çalışması yer alıyor. lcay Sezen, son sergisinde yer alan çalışmalannda fal amaçlı bakılan bir kahve fincanının tortulannda oluşan şekillerden esinlenmiş. Daima yeniliklerin peşinde olduğuııu, farklı çalışmalar yaratmaya özen gösterdiğini vurgulayan sanatçı, çalışmalannı evindeki atölyesinde yapıyor. şırdım. 'Keşke ben de' diye düşündüm. Fakat yoğun çabşma tenıposunda ögrenmeye vakit bulamadım. Yıllar sonra 1988'de Cunıhuriyet'tc Füsun Özbilgen'in bir yazısuıda Ayşe Takı Galerisi'nde takı dersleri verildiğine dair bir yazısını okudunı. Oraya gittiğimde ise bir yanlışlık olduğuııu ve takı dersleri verilmedigini öğrendim. Vazgeçmedim, Kapahçarşı'ya gittim, kitaplara bakünı, yanlış, doğru denerken çalışmalara başladım. Ara ara Ayşe Takı Galerisi'ne gittim, Kapahçarşıda ders vcren bir ustaya gittim. Kaynak yapmak için bir başkasına derken iyice kavradım." Takı sanatının oldukça komplike bir iş olduğunıı söyleyen Sezen, tam anlamıyla öğrencbilmenin mesleğin doğrudan kalbınde yer almakla mümkün olduğu görüşünde. Daima yeniliklerin peşinde olduğunu, kendini tekrar etmekten özellikle kaçınajak her sergisinde farklı çalışmalar yaratmaya özen gösterdiğini vurgulayan Sezen, taklite yönelmeyi hiçbir zaman düşünmediğini söylüyor. Ona göre bu noktada esinlenme çok önemli, biranlamda yaratıyı geliştiren, besleyen anahtar işlevinde. ne tam cetvelle çizUmiş gibi değil de daha yumuşakharJarlaişleyerekincemincier, 'Doğa ve Evren' adlı sergimde de aylar, güneşler, yıldızlar çahşüm." Sezen, 925 ayar gümüş kullanmayı tercıh ediyor. Nedeni, büyük parçalar çalışmayı tercih etmesi, dolayısıyla maliyet açısındân gümüşün avantajlı olması. Çalışmalannı evindeki atölyesinde yapan Sezen, bu sergideki çalışmalannı altı aylık bir sürede tamamlamış. Yaz boyunca modelleri hazırlayan sanatçı, takıların hazırlanma aşamalannı tasarlama, çizme, özel kuyumcu mumlanndan sert olanlarından kalıplama yoluyla modeller yapma, döküm, tasviye ve cila olarak sıralıyor. Takının işlevine göre gereken kulp, klips ya da iğneler eklendikten sonra da son cilası ve en sonunda da minesi yapıhyor. (Atölye örümcek: 241 35 58) . O Sürgündeki yazarlar toplandı • Kültür Servisi Fransa'nın başkenti Paris'te 1417 Aralık tarihleri arasında bu yıl birincisi düzenlçnen "Uluslararası Sürgündeki Yazarlar Toplantılan" sona erdi. Yuvarlak masa toplantılan ve yazınsal tartışmalar şeklinde Uluslararası Yazarlar Parlamentosu'nun katkılarıyla düzenlenen toplantılara 15 ülkedcn 30 kadar 'sürgün yazar'ın katıldığı bclirtildı. Katılımcı ülkeler arasında Afganistan, Arnavutluk, Çin, Vietnam, Kongo, Küba, Lübnan bulunuyor. Toplantıların amacının, Fransa'da az tanınan bu yazarlann 'Paris'te okurlarla tanışması' olduğu belirtiliyor. Anadolu kültürü Japonya'da • Kültür Servisi Türkiye'de özel müzeciliğin seçkin örneklerinden olan Sadberk Hanım Müzesi'nden seçilecek 621 parça eser, 'Türkiye Kültür Hazinelerinden Seçme Eserler' adıyla Japonya'da sergilenecek. 9 Şubat20 Ekim tarihleri arasında Japonya'da dört ayn müzedc açılacak sergide, MÖ 6'ncı binyıldan 20. yüzyılın ilk çeyreğine kadar olan dönemdeki, Anadolu kültürlerinin kronolojisi gözler önüne serilecek. MÖ 6'ncı binyıla ait ana tannça şeklindeki ünik vazonun da götürüleceği sergide, klasik döneme ait diğer eserler ile t/.nik çinileri ve 17. yüzyıldan 20. yüzyılın başına kadar uzanan döneme ait kadın kıyafetleri ile Türktslam sanatlanna ait eserler de yer alacak. " Kendini tekrar etmektcn kaçınıyor Amerikan Basın Ataşeliği'nden emekli olan Sezen, ilk sergisinı Şubat 1993, ikinci sergisini Aralık 1996, üçüncü sergisini ise Nisan 1998'de Ayşe Takı Galerisi'nde açtı. Aynı galerinin iki karma sergisinde de çalışmalan yer alan Sezen'in takı yapmaya heveslenmesi Amerika'da bulundıığu yıllarda Bob Dole'un eşinde gördüğü bir broşla başlamış. " 1970'te Amcrika'ya gittiğimde Bob Dole'un eşiyle karşılaşbm. Yakasındaki iğneye gözüm iüştL Kendisinin yapü^ını söylediğinde çok şa 'Ayrıntılarda yoğunlaştım' Bir sergünde ya/Jık takılar, bir diğerinde daha düz, sade formlarda çahşırken sonrald çalışmalarııııda aynntılarda yoğunlaştım. Her serginıde ayn şeyler yapmaya özen göstcrdün. Esinlenme bu noktada benim için çok önemli. Abidın Dıno'nunbirebirdogadanalınmışşeklinin dışında çizdiği uçuk kaçık çiçek resimleri vardır. Bizde de o resimlerden biri vardı. Böyle farklı şeyler yapmayı düşündüm ve 'Uzay Çiçekleri' adlı sergimde o tarz çiçekler çalıştım. 'Doğanın Bıtmeyen Senfonısi, Yaprak' adlı sergimde, yapraklara, aguiık verdim. Üzerleriu
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle