Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 31 MAYIS 2002 CUMA
OLAYLAR VE GORUŞLER olay.gorus@cumhuriyet.com.tr
AÇI
MLMTAZ SOYSAL
MaSaHbrinde
MİLLİ G jvenlik Kurulu toplantısı bazı konu-
larabrazaçiklıkgetirmişolmalıdır. Son belirsiz-
liklarir de 7 Haziran zirvesiyle giderilmesi bek-
Ama şimdiden az çok belli ki, Türkiye AB üye-
lıği müzakerelerine başlangıç tarihi verilmesi için
iç duruma ve iç politikaya ilişkin ölçütleri yerine
getirrriş sayılabilecek: MHP'nin katılımıyla ya
da dışta kaJışıyla, şu veya bu şekilde idam ce-
zasının kaldırılması ve anadildeki "öğrenim" ile
yayın serbestliklerinin yasal düzenlenişi.
Bun,ann rnüzakere tarihi almayayetipyetme-
yeceğini za man gösterecek.
ÇünKü, dış dünya açısından çok daha büyük
önem taşıyan bir de Kıbrıs sorunu var.
Okonuda Türk tarafından ve Türkiye'den bek-
lenebileceklerin sınırı henüz herkesçe açık-
ça anlaşılmışa benzemiyor.
Herhalde, Ada'nın kuzeyini kendisinin üye ol-
madığı bır Avrupa Birliği'nin ve Helenizmin ku-
cağına terk edivermesi Ankara'dan beklene-
mez. Meğer ki, çok önemli, ama gerçekleştiril-
mesi çok zor bir koşul Güney'deki Rum Yöne-
tımi'nce, Yunanistan'ca ve dolayısıyla Avrupa Bir-
ligi'nce kabul edilsin:
Birleşmiş Kıbrıs AB'ye üye olunca henüz üye-
liğe kabul edilmemiş bir Türkiye, adayla ilgili ola-
rak, Yunanistan'ın sahip olduğu hakların hepsi-
ne sahip olmalı.
Yani, AB üyesi olan bir başka devletle eşit ola-
rak. Kendisi üye olmadan. Ada Atina'nın eko-
nomık ve siyasal etkı alanına kaymasın ve Do-
gu Akdeniz'deki Türk-Yunan dengesi bozulma-
sın diye.
Bunun AB mevzuatı ve öbür devletlerin Kıb-
rıs'la ilişkileri açısından teknik olarak düzenlen-
mesi hiç kolay degil. Ama, bu sağlanmadan An-
kara'nın Kıbns'ta bir çözüme razı olamayacağı-
nın işaretleri ortadadır.
Orneğin, tam şu sırada, yani henüz iki dev-
letli ve egemenlik eşitliğine dayalı bir çözü-
me erişilmernişken ve Milli Güvenlik Kurulu top-
lanırken KKTC hükümetinin karasulannı ve o
yoldan hava sahası sınırını 3'ten 12 deniz mili-
ne çıkarma kararı alıp buna ilişkin yasa tasarı-
sını Cumhuriyet Meclisi'ne göndermiş olması
yeterince anlamlı bir işaret değil midir?
Karar, ilk bakışta, ada çevresindeki kurtarma
ve yardım yetkisini "egemen" üsleri dolayısıy-
la elinde tutan Ingiltere'nin bu sorumluluğun-
dan vazgeçişine ve Güney'deki Rum Yöneti-
mi'nin ortaya çıkan boşluğu kendi başına dol-
durmaya kalkışmasına bir tepki sayılabilir. Ama,
başka açıdan bakıldığında, Kuzey'in egemenli-
ği ve Türkiye'nin stratejik çıkarlan konusunda çö-
zümden beklenenlere ilişkin olarak bundan da-
ha belirgin bir işaret olabilir mi?
değer
katmak için.
YAZ PROGBAMLARI ' 0 2
Genel Ingilizce Proofamlan
Şırketter ve Kuruluşlar İçin Üzel Proflramlar
Iş Ingılizcesı Programıan
TOEFL-IELTS-FCE Smavlarına Hazırtık Programlan
Çocuklera Özel Hafta Içı Gunduz Yaz PraBrsmİBrı
Bire-bır- Ingılızce Ejjıtımlen
Ev Hanımlanna Ûzel Hafta Içı Gundûz Ingilizce Programlan
Rıımeli Cad No:92 80220 Osmanbey İstanbul
Tel: <0212) 225 91 72 • 247 09 83 - 241 20 34
f UA I Z I
T«l; 0212-512 42 19
Küreselleşen Dünya ve Atatürk GençliğL.
Prof. Dr. Mahir AYDEV
Y
erküreüzerindeya-
şadığımızın yeni
mi aynmına (far-
kına) vardık? Ha-
yır! 1633'tekiEn-
gizisyon Mahkemesi'nde bile
"Her şeye karşın, dürrya dönü-
yor" diyen Gafileo'den duymuş-
tuk. Ama gelin görün ki, son bir-
kaç yıldır dilimizden düşürmedi-
ğimız bir sözcük oldu "küresel-
leşmek."
Sahi nedir bu küreselleşmek?
Doğruyu söylemek gerekirse, bu
denli hızlı bir değişim ve gelişim
içerisinde, kavramlan yerli yeri-
ne oturtmakta güçlük çekiyoruz.
Kimileri "Tarihin sonu geldi" di-
yor, kimileri 11 Eylül Terörist
Saldınsı'nı bir "dönümnoktası"
olarak kabul ediyor.
Durun bakalım, ne bu telaş, bu
acele niye? Yaşlı dünyamıza bir
şeyler mi oldu, yoksa insan ola-
rak "bir etimizdeld parmaklann
sayısT mı değişti?
Hiç kuşkumuz yok, dünya ay-
nı dünya ve bizler aynı insanla-
nz. öyleyse gelin, bu yapay kor-
kunun nedenlerine inelim. On yıl
öncesine kadar, dünya iki kutup-
luydu ve seçme şansımız \r
ardı. Bir
yanda ABD. öbür yanda Sovyet-
lerBirligi vardı. Smyetlerçökün-
ce, seçeneğimiz de kalmadı. Ama
"Tek Kutuplu Dünya"da hem
ABD'nın, hem de bizlerin işini
zorlaştı. Teknolojinin sağladığı
iletişim ve ulaşım olanaklan, dün-
yamızı çok küçülttü. Neredeyse
sınırlar kalktı. Buna koşut (para-
lel) olarak, kapitalizmin güçlü
kollan, gelişmekte olan tüm ulus-
Tarihçi. Sinop Eğitim Fakültesi Dekam
lan sardı: tt
Sizüretmeyin,bizda-
ha ucuza veririz."
Evet! Daha ucuza aldık. Ama
ardından da bağunh olduk ve buy-
ruk aldık. Özellikle de dünyanın
güney yanmküresi, kuzeyin de-
netimine girdi. Insanlarüretemez
oldu, insanlar aç. Bir atasözümüz
derki: "Açitfirmyıkaıf Avrupa'ya
gitmek isteyen "kaçak göçmen-
ler"in Türkiye'de yakalanışlannı
artık kanıksar olduk. Kendi ül-
kelerinde "Modern KöleHk" ya-
şayan insanlar, medya aracıhğıy-
la gördüğü olanaklan istiyorlar.
Hem de ölmek pahasuıa...
Çünkü küreselleşme: Sosyal
adalet, insancıl yaklaşımlar, eşit-
likli hakpaylaşımı ile değil, en kö-
tü rolüyle "sömürgeleştinne" ile
karşımıza çıktı. Adeta "insanı
unutmuş" gibi görünüyor. Zengin-
leşme trendinde, kantann topu,
hep gelişmiş ülkelerden yana ka-
yıyor. Ve zenginlik sulan yükse-
lince, pay alanlar, yatlar ve tran-
satlantikler oluyor, sallar ve san-
dallar, dalgalarla boğuşuyor.
Bu durumun sorumlusu kim?
Kimine göre "beceriksiz politi-
kacı"lar, bir başkasına göre de
"büyük para sahipleri." Sormak
gerek; para ne için, politikacı ki-
min için var? Paranın "çizmeyi
aşöğf ve politikacının görevini ye-
rine getiremediği yerde, kamu
vicdanı, yani sivil toplum kuru-
luşlan devreye girmekte. Bu, ki-
mi zaman Greenpe«ce ile ağırlı-
ğını duyurmakta, kimi zaman da
Friends of the Earth ile.
"Kontrolsüz güç kendini yok
eder." Tıpkı kanserli bir hüCTe gi-
bi. Yılhk gelir düzeyi 30 bin do-
lardan fazla ülkeler, dışardan ge-
len kaçak göçmenlerle karşı kar-
şıyalar. Sınırlar kapandıkça nef-
ret arüyor ve köktendincilik prim
yapıyor. Açılsa, bu kez içsel ya-
pı değişiyor. Aynen, 18. yüzyıl-
da Afrika'dan Amerika'ya götü-
rülenzencilergibi...
Tanm ekonomisinden ticaret
ekonomisinegeçiş, 1700'lü yılla-
rın Ingiliz politikasıdır. Yeni Ze-
landa'dan 30 kuruşa aldığı bir
hammaddeyi, Manchester'da iş-
leyip, aynı ülkeye 300 kuruşa sa-
tan mantık: "MertantiBzın.''
"Sabotaj" sözcüğünü bilirsi-
niz. Sabo, tahta ayakkabı demek-
tir. Hah üretimin acımasız üs-
tünlüğu karşısında işsiz kalacağın-
dan korkan işçiler, sabolannı ma-
kine dişlilerinin arasına atıp sabo-
taj yaptılar. iki yıl önce Japon ar-
kadaşım, Tokyo'daki satış maki-
nelerini göstererek demişti ki:
"Her şeyi onlaryapıyvriar. Bu gi-
dişle işsiz kalacagE."
Sabotaj engelleyemedi ve "IV
caretie Zenginleşme'', 300 yılını
geride bıraktı. Ama artık insan-
hğı korkutur boyutlara erişmiş
durumda. Derisinin rengi ne olur-
sa olsun, ülkesinin adını bilmese-
niz de, dünya vatandaşı olan her-
kes insan. "Açhksmın''ndaki bir
insanın tepkisini bilemezsiniz. Ve
onlann kaybedecekleri, kazanç
sahipleri ile karşılaştınlamaya-
cak kadar azdır.
önceden yalnızca, Ekvator'da
sıcaklık 1 derece artsa, dalga dal-
ga kutuplara kadar yayüırdı. Şim-
di bu yayılmayı, ekonomik ve si-
yasal alanlarda da görüyoruz. Kü-
reselleşme kaçınılmazdır. Bunca
iletişim ve ulaşım olanaklanyla,
engellenemeyecektir. Ama böy-
ledeolmamalı...
Peki, Türkiye bu küreselleşme-
nin neresinde? Dünya ülkelerini
yıllık gelir ortalamasına göre 6
gruba ayırsanız, Türkiye, beşin-
ci grupta zor yer bulabiliyor. Bu
da yetmiyormuş gibi, 150 milyar
dolar dış borç üe de "nal toptu-
yor."
Siz anımsayamazsınız, büyük-
lerinize sorun, onlar çok iyi bile-
ceklerdir, şu birkaç tümcenin kim-
lerce söylendiğini. Son 50 yüı na-
sıl boşa geçirdiğimizi ve nasıl tü-
kettiğimizi: "Seçmen listesine
odun kpysam seçiür", "Dün dün-
dûr, bugün bugündür", "Ağır sa-
nayi hamlesi", "Ben zengiııi seve-
rim."
Yorum yapmıyorum. Ama söz-
lerimi, ülkemizin içine düştüğü du-
rumdan üzüntü duyan ve 12 Ey-
lül'den sonra dünyaya gelen genç-
lerimize söylüyorum: "Sizlerise-
vhurum ve güveniyorum. Yanbş-
lanmzın hiçbiri siziıı değO,bizün,
Çünküsizferiidealsizyetiştirdik.-
Sevgili Gençler! Sizlerden tek
bir isteğim var: Kendiniz için, gü-
zel ülkemiz için ve dünyamız
için...
Bugünden başlayarak Felse-
fe'nin şu 5 temel sorusunu her
konuda sorun. O zaman bilecek,
bildiğüüzi görecek ve iyi-kötü,
doğru-yanlış, az çokve siyah-be-
yaz arasındaki aynmı, kolayca
yapacaksınız: "Ne, Nerede, Nt-
çin, Nasıl, Ne 7^ı»nn-w
Çünkü siz Atatürk'ün, "En bö-
yûk eserimdir'' dediği Cumhuri-
yeti emanet ettiği ve yannlanmı-
zın güvencesi olan gençlersiniz!
15 Mayıs 1950'de Başlayan Süreç
Ertugrul KAZANCİAtatürkçüDüşünceDerneği Genel Yazmanı-Ankara
SATILIK ARSA
Cumhuriyet Mahallesi-1 339'13 Parsel - Köşe
443 m
:
acil ihtiyaçtan Tel: 0 542 244 03 05
1
4 Mayıs 1950 gecesi genel seçim oyla-
nnı merkezde birleştirerek resmi tuta-
nağa bağlayan "tnönü BeJdea" Zafer
Okulu Müdürü babam Cevdet Kazao-
a'nın, kendisini sonuç için arayan ü valisine
verdiği yanıt hem ilginçtir ve hem de kesın bır
yargıyı ifade eder. "üıönü k^tetti,Türkiyeise
çokşeyka\tettL"Amal5Mâvısl950günüh€r
akh başmda insanın kuşkulara düşeceği süreç
başJaülmışö,Taşkın da\Tanışlarla dolu \'e "Be-
yaz ihtilal >spük, 27 yıh devirdik" teraneleny-
le güçlendirümiş bilinçsızce bir ayağa kalkış;
hınçla, saygısızca ve giderek artan bir "reddi
miras" eylemselliğini içine alarak 1923-1950
arasını karalamaya, yok etmeye hazır bir ruh
yapısına büründürülüyordu. Yeni dönemin ile-
ri gelenlerinin dillerinden dökülen ve en uç köy
mezralannda yankılanan ^Geçmişin tüm he-
sabını soracağjz" yaklaşımı, işin tam başında-
kı bır kavgacılığın işaren'ydi.
Sonraki "Devrisabıkyaratmayacağız* sözü
ise bir zamanlar îsmet Paşa'nın "mutemet
adamlanndan" olmak üzere etrafinda pek do-
laşmış yeni iktidar şeflerinin, eski dönemdeki
büyük sorumluluklan kendi akıllanna geldik-
ten sonra zorunlu şekilde ortaya atümıştı...
Daha birkaç ay öncesi ülkenin ünlü öykü ya-
zarlanndan Bilecik Milletvekili ve CHP genel
sekreterlerinden Memduh Şevket Esendal'ın
"zamanaz demokraT yakınmalannı dinle-
yen Zafer Okulu Müdürü, çok partili siyasal
yaşama geçişin tarihsel aşamalannı yine Esen-
dal'ın kaynak niteliğindeki anlatımlanndan
bilmekteydi. 1945 yüının sonlannda Çanka-
ya'da topladığı askeri ve mülki yönetimin üst
düzey temsilcilerinin açıkmuhalefetlerini yad-
sıyan; "Sizekarşm demokrashı
egeçeceğim,ei-
11 yıl sonra başlasak bile er-
ken dheceksiniz'1
tutumuy-
la tavır belli eden Îsmet Inö-
nü'nün büyük tutkusu orta-
daydı.
Gerçi seçimi yitiren Inö-
nü'nün kamuoyuna verdiği
ünlü büdirimi çok anlanüıy-
dı: "Benim en büyük yenfl-
ghn, en büyükzaferimdir!„"
Ama bu büdirimdeki yük-
sekölçüt, yine îsmetPaşa'nın
12Tenunuz 1947deki tarihe
mal olmuşbildirgesıyle ve ta-
rafsızlıkla korumaya aldığı
çevrelerde hiçbiranlam taşı-
mayacaktı. "Senisevmekuhı-
sal bir ibadettir" gibi abarû-
lı sözlerle tapınmacı birkim-
lik çizildikten sonra Ata-
türk'ün yapıtlanna ağır sal-
dınlarda bulunulacak süredn
yolu artık açılmıştı. "tkbal
döneminde", şaşkınlıkveri-
ci sıfatlarla yüklü şekilde
"devriminazzzeviadı'' olarak
tanımlanan înönü'ye aynı
ağızlar alabildiğine yergıler
düzüyorlardı. "Tenkit, Bnç,
derisine saman doldurmak,
bunakhk, diktatörlük" nite-
lemelerinin uçuştuğu bir or-
tamda önce ve sanki tek ba-
şına Inönü hedef alınıyor,
sonra da onun 27 yıllık dö-
nemdeki devlet görevleri tüm
safhalarda öne çıkanlarak
Atatürk devri de kapalı ama
eylemli bir biçimde yerili-
yordu. 1950'dengünümüze
doğru uzanan bir tabloda şimdinin; numarah
cumhuriyetçilennden tutunuz da gerici-ırkçı,
aynmcı takımının da ustahkla kullandığı bir
"taktik" geliştiriliyordu. 27 yıl alaşağı edüi-
yordu!..
"Herkesi kazanmak ve largmhklan kaldır-
mak zorundayız" şeklindeki insani bir top-
lumsal görüşle, Atatürk'ün sertçe ve ama hak-
h nedenlerle kenara çektiklerine onurlu devlet
görevleri sağlayan Inönü, zaman içinde en baş-
ta onlardan siyasal "aziznTder" görüyordu. Ce-
besov, Orbay, Adrvar, Tannöver, Bde bu kate-
gorinin "ibredi'* öncüleriydi.
Toprakreformundan canı yanan ve Köy Ens-
titülerinin yaktığı ışıktan gözlen kararan *mü-
tegaffibe", KlT'lerin; üretim, ucuz tüketim, is-
tihdam üçgenindeki dengeli büyümesinden ra-
hatsız olanu
batakçt" tücxar, "mütareke" yü-
lanndaki hıyanetlerini Cumhuriyet dönemin-
devergı kaçırarak sürdürmeye çalışıp varük ver-
gısı gereğince sıkıştınlan bir tasım azınlıklar
ve aynı uygulamadan yakınan bazı "müsHm-
te*", vicdan öğesi bulunan din düşüncesinden
uzunca süredir istismar payı kapamayan *irti-
ca erbabı", devrim uygulamalanndan denn
dertlere düşenler, tam bir keyifle 14 Mayıs
1950 gecesi mutlu ve umutluydular. 1945 yı-
lında başlatılan kararh bir reformla kendileri-
ne toprak dağıtılmaya başlanan geniş köylü
kitlesi bile toprak reformuna karşıthkten kay-
naklanan muhalefetle kurulan bir siyasal an-
layışı iktidar yapıyordu. Kısacası; sap, sama-
na kanşmıştı... Çok acı bir yakınma, "Boı her
şeye davanının" diyen Inönü'den geldi: u
Ben
ki, askeri ve siyasal birçokzafer kazanmışüm.
Ne oldu? tki-üç yıl süregelen bir propaganda
nepsini unutturdu,bepsinialdıgötürdü. Herşe-
Kupadaki tüm maçlar
ile anında cebinizde!
Ustelik bedava.
Turkce<l Spor Kanalı'nı acmak için,
cep tetefonunuzun mesaılar
bölümünden hücresel öilgiyi
açık konuma getirip,
kanal numarası olarak
55 yazmanız yelerti.
Silgr ıçan-
www.tucteell.oom.tj-/dunyaKupasi
TURKCELL
ye>«nklen başladım. 1lerivaşımda; akhmla, si-
nirierimle, kalbinüe ömrumün en çetin müca-
delesini yapûjm!_" "Ulusun ters dönmüş yazgh
sını yenen" Îsmet Paşa'ya "asker kacağt" di-
yebılen, "hflafeti geri getirmekten" konu açıp
"odundan mebus" seçtirme peşine düşen ve-
ya "Ya vatan cephesi vardır ya da şer cephesi"
savıyla dolaştıktan sonra "2490sayıhyasayaay-
kın işier yapttk, iktidan bırakamavTz'" koşul-
lanması içındekılerın, kâğıt paraya denk tutu-
lan hazinedeki altını siyasal sübvansiyonlar
uğruna eriterek Sevrcilerin başkentlennı borç-
lanma uğruna tavaf edenlerin, eğitim ve kül-
tür değerlerini heba edenlerin demokrasilerin-
den ne hayır çıkmıştır? Hırçınlıklarla dopdo-
lu birpolitikanın giderek sertleşmesinin sonuç-
lan neler olmuştur?
Bir gerçek: Atatürk ve Inönü, demokrat ya-
pıhönder devlet adamlandır. 1925,1930,1945
yıllanndaki çok partili demokrasiyi özendirme-
leri tipik ömeklerdır. Ama 1925'teki "Terak-
ldperverCumhuriyetFırkası''nın bir kolu iç is-
yanlara,birdiğeri ise lzmirsuikasönakadaruza-
nabilmiştir. 1930 tarihli "SerbestFırka" dene-
mesi de >dne aynı bozguncu özelliklı ve doğ-
rudan rejime karşıt eylemselliğe dönüşmemiş
midir? Bağımsız yargı elbette 1925 yıllannda-
ki sıra sıra suçlara müdahale etmiş, 1930'daki
gidişat ise kurucu Fethi Okyartarafindan ken-
di partisini dağıtmayla sonuçlanmışür.
"Diktatör" tanımlamasından tepki duyan,
içten demokrasi tutkunu, devrimi sorgulayan-
lara karşı tek başına dikilerek üstesinden ge-
lebilen îsmet Inönü'nün 1945 sonlanndaki he-
sabı yanlış çıkmışûr. Çünkü o, yaşanacak *in-
kârlarve meşakkfltter" de\Tİni kendi deyimiy-
le "tahminvetasavvurdahi'' edememiştir. De-
mokrasi, karmakanşık bozuk düzen bir rota-
dayanyatmıştır. 1961-1965 yülan arasında baş-
bakan sıfaüyla ülkeyi yeni-
den esenliğe çıkarmaya uğ-
raşan Inönü'nün çabası, 22
Şubat ve 21 Mayıs ayaklan-
malanyla çelmelenmeye ça-
lışümıştır. 1965'ten sonraki
gidişat ve 1971 yüını izle-
yen safhanın seyri de olum-
suzdur ve yine ülke 12 Mart
ile 12 Eylül ara rejimlerinin
sorunlanyla boğuşmuştur.
Sonuç: Demokrasinin er-
demi tartişılmaz. Özgürlük
ve insanca yaşamın doğal
geregi demokrasidir. Ama
demokrasi bir bilinç ve bir
yargılayabilme işidir. Tek
başına karar verebilenlerin,
istismara göğüs gerenlerin
yerbulacağı rejimdir. Onun
için de "Keşkedevrimselya-
pı iyiceyerleşseydi deondan
sonrademokras>«geçilsey-
di" diyenler haksız ve anti-
demokrat mıdırlar?
Gerçekten tarûşılması ge-
rekli konu, şimdilerde bile
budur ve yanıtını birdenbi-
re verebilmek de gerçekten
zordur!..
DÜZELTME:
Bu sayfamızda dün ya-
yımlanan Oktay Sönmez'in
yazısında 4. paragraftaki Ti-
caret-i Harbiye olarak yer
alan okul ismi orijinal kop-
yadaki gibi Ticeret-i Bahri-
ye olarak düzeltilmiştir.
PENCERE
AptalğnÂlemiVapmı?..
Apo, herkesin bildiği gibi 'Abdullah'\n kısaltıl-
mıştdır...
Eskiden halk arasında sıcak bir addı:
- Lan Apo nasılsın?..
Bir süredir soğudu..
Yine de medyada Apo'dan geçilmiyor, tartış-
ma da çok ilginç:
- Apo'yu asalım mı?..
Nasıl asacaksın?..
•
Haydi diyelim ki asmaya kalktın..
Tak kapı..
- Kim o?..
- ABD Elçisi!..
Ardından da çat kapı Avrupa!..
Sanki bütün bu olacakları biliyormuş gibi kimi-
leri babalanmaya kalkışıyor:
- Apo'yu asalım!..
Nah asarsın!..
•
ABD böytedir, Başkan Bush Teksas'ta idam üze-
rine idam fermanı imzalar.
Kimsegıkdemez!..
Ama Amerika destur vermeden Türkiye'de kim-
senin kılına dokunamazsın!..
Herkes bunu bilir; ama, yine de seçim sandı-
ğına yaran dokunur diye babalanmaktan geri
kalmayan vardır:
- Asanm ha!..
Haydi canım sen de!..
Medyadaki tüm gargara da boşunadır; aslı as-
tarı olmayan fısfısla dedim dedinin kodusu...
•
Ustelik Apo'yu neden asacakmışız?..
Bütün suç onda mı?..
Yoksa Apo bir kukla mı?..
Anadolu'dasilahlı çatışma çıkarmak isteyen 'iyi
saaffe olsunlar'\n kimlik kartlarını neredeyse il-
kokul çocukları bile öğrenecek!.. Petrol savaşı,
su savaşı, güç savaşı, para savaşı üzerine birbi-
rine girmiş Balkanlar, Kafkaslar ve Ortadoğu coğ-
rafyasında Apo'nun aklı hangi kasap çengeline
takıldı da ortalığı kan-ı revana verdi?..
Apo'da bu çap ve güç var mıydı?..
Araç mı oldu?..
Maşa mı?..
•
Peki, sonuç ne oldu?..
PKK ayaklanması ne 'bağımsız devlet' ama-
cına erişebildi, ne de Anadolu insanlan arasına
kızılca kıyamet yaratıp düşmanlık, intikam, kin to-
humlan ekebildi; Kürt'ten, Türk'ten insanın ciğe-
rini yaktı; oğullar, çocuklar, kadınlar, erkeklerkah-
roldu; ama yüreklerindeki sevgi ve banşı kimse
kundaklayamadı.
PKK'nin asıl başarısızlığı bu!..
Apo inadına yaşatılmalı ki Anadolu'dadostlu-
ğu görüp kahrolsun!..
•
Apo'yu asmak emperyalizme hizmetten baş-
ka neişeyarar ki?..
Insana yakışan akılhlık..
Yüce gönüllülük..
Dört duvar arasındaki ömür boyu cezalıyı as-
maya kalkışıp da tüm açıkgöz Batı dünyasını, Av-
rupası ve Amerikası ile '/fu/tanc/'rolüneçağırmak
aptallığın ta kendısidir!..
BAĞIMSIZ CUMHURtYET
HAREKETt'NDEN SÖYLEŞÎYE
ÇAĞRI
Konu: Bağımsız Cumhuriyet Hareketi'nin "Çevre Politi-
kası"na sağlık ve ekonomi açılanndan yaklaşımı.
Konuşmacılar: Doç. Dr. Melih Baş; Uzm. Dr. Fikriye
Inanç.
Yer: BCH II Merkezi, Antikacılar Çarşısı karşısı, Izmen
Sitesi, B Blok, D: 95 Mecidiyeköy - İstanbul, (Tel: 217 59
89)
Tarih: 1 Haziran Cumartesi 2002, Saat: 16.00.
ANAYASA REF0RMLAR
ve AVRUPA ANAYASASI
Uiuslararaıı Toplantı
1 HAZİRAN 2002
AÇILIŞ KONUŞMALARI (10.00 - 10J0)
Prof. Dr. ll Han özay
Prof. Dr. Sp> ridon Flogaitis
Av. özdemir Özok
BtRİNCt OTURUM (10J0 - 12.30)
Orurum Başkanı: M. Guy Braibant
"Avrupa Bıriıp ve üytkri aras\ndayetkikrinpa\'laşırm", Prof. Dr.
Jean-PaulJacqu'e.
"Yunan Anayasası 'ndaidyeni değişhlilder", Prof. Dr. Antonis
Pant'elis.
"Türkiye'de AnayasalReform Üzerine", Prof. Dr. tbrahim ö. Kaboğlu.
Tartışma
tKİNCİ OTURUM (14.30-16.30)
Oturutn Başkanı: Prof. Dr. Clkü Azrak
"Avrupa Bırlığı 'nde Kurucu Iktidar". Prof. Dr. Francis Delp er ee.
"Türkiye Cumhuriyeti Anayasa Önerisi - TBB"
1) "Hak ve Özgûrİükler". Prof. Dr. Fazıl Sağlam.
2) "Siyasal Rejim", Prof. Dr. Yavuz Sabuncu.
3) "Yargı Yethsi", Prof. Dr. Yılmaz Aliefendıoğlu.
Tartışm»
DEĞERLENDtRME (17.00 -18.00)
Onırum Başkanı: Prof. Dr. tbrahim Kaboğlu
Prof. Dr. Necmi Yüzbaşıoğia.
M. Xenophon Vataganas.
Prof. Dr.ll Han Özay.
Dfizenleyenler:
- Türkiye Barolar BirUği İnsan Haklan Araşürma ve lygulama
Merkezi.
- Avropa Kamu Hukuku Merkezi.
- istanbuml Üniversitesi Hukuk Fakültesi Idare Hukuku ve
tlimleri Arajbrma ve lygulama Merkezi.
Giriş serbesttir.
Türkçe - Fransızca eşzamanlı çeviri yapıiacaktır.
Bilgi için:
Tel: 0 312 418 05 12, Faks: 0 312 418 78 57, e-mail:
admin'ö barobirlik.org.tr
Tarık Zafer Tunaya Kültür Merkezi Tünel - Beyoğlu,
tstanbul.