25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 31 MAYIS 2002 CUMA OLAYLAR VE GORUŞLER olay.gorus@cumhuriyet.com.tr AÇI MLMTAZ SOYSAL MaSaHbrinde MİLLİ G jvenlik Kurulu toplantısı bazı konu- larabrazaçiklıkgetirmişolmalıdır. Son belirsiz- liklarir de 7 Haziran zirvesiyle giderilmesi bek- Ama şimdiden az çok belli ki, Türkiye AB üye- lıği müzakerelerine başlangıç tarihi verilmesi için iç duruma ve iç politikaya ilişkin ölçütleri yerine getirrriş sayılabilecek: MHP'nin katılımıyla ya da dışta kaJışıyla, şu veya bu şekilde idam ce- zasının kaldırılması ve anadildeki "öğrenim" ile yayın serbestliklerinin yasal düzenlenişi. Bun,ann rnüzakere tarihi almayayetipyetme- yeceğini za man gösterecek. ÇünKü, dış dünya açısından çok daha büyük önem taşıyan bir de Kıbrıs sorunu var. Okonuda Türk tarafından ve Türkiye'den bek- lenebileceklerin sınırı henüz herkesçe açık- ça anlaşılmışa benzemiyor. Herhalde, Ada'nın kuzeyini kendisinin üye ol- madığı bır Avrupa Birliği'nin ve Helenizmin ku- cağına terk edivermesi Ankara'dan beklene- mez. Meğer ki, çok önemli, ama gerçekleştiril- mesi çok zor bir koşul Güney'deki Rum Yöne- tımi'nce, Yunanistan'ca ve dolayısıyla Avrupa Bir- ligi'nce kabul edilsin: Birleşmiş Kıbrıs AB'ye üye olunca henüz üye- liğe kabul edilmemiş bir Türkiye, adayla ilgili ola- rak, Yunanistan'ın sahip olduğu hakların hepsi- ne sahip olmalı. Yani, AB üyesi olan bir başka devletle eşit ola- rak. Kendisi üye olmadan. Ada Atina'nın eko- nomık ve siyasal etkı alanına kaymasın ve Do- gu Akdeniz'deki Türk-Yunan dengesi bozulma- sın diye. Bunun AB mevzuatı ve öbür devletlerin Kıb- rıs'la ilişkileri açısından teknik olarak düzenlen- mesi hiç kolay degil. Ama, bu sağlanmadan An- kara'nın Kıbns'ta bir çözüme razı olamayacağı- nın işaretleri ortadadır. Orneğin, tam şu sırada, yani henüz iki dev- letli ve egemenlik eşitliğine dayalı bir çözü- me erişilmernişken ve Milli Güvenlik Kurulu top- lanırken KKTC hükümetinin karasulannı ve o yoldan hava sahası sınırını 3'ten 12 deniz mili- ne çıkarma kararı alıp buna ilişkin yasa tasarı- sını Cumhuriyet Meclisi'ne göndermiş olması yeterince anlamlı bir işaret değil midir? Karar, ilk bakışta, ada çevresindeki kurtarma ve yardım yetkisini "egemen" üsleri dolayısıy- la elinde tutan Ingiltere'nin bu sorumluluğun- dan vazgeçişine ve Güney'deki Rum Yöneti- mi'nin ortaya çıkan boşluğu kendi başına dol- durmaya kalkışmasına bir tepki sayılabilir. Ama, başka açıdan bakıldığında, Kuzey'in egemenli- ği ve Türkiye'nin stratejik çıkarlan konusunda çö- zümden beklenenlere ilişkin olarak bundan da- ha belirgin bir işaret olabilir mi? değer katmak için. YAZ PROGBAMLARI ' 0 2 Genel Ingilizce Proofamlan Şırketter ve Kuruluşlar İçin Üzel Proflramlar Iş Ingılizcesı Programıan TOEFL-IELTS-FCE Smavlarına Hazırtık Programlan Çocuklera Özel Hafta Içı Gunduz Yaz PraBrsmİBrı Bire-bır- Ingılızce Ejjıtımlen Ev Hanımlanna Ûzel Hafta Içı Gundûz Ingilizce Programlan Rıımeli Cad No:92 80220 Osmanbey İstanbul Tel: <0212) 225 91 72 • 247 09 83 - 241 20 34 f UA I Z I T«l; 0212-512 42 19 Küreselleşen Dünya ve Atatürk GençliğL. Prof. Dr. Mahir AYDEV Y erküreüzerindeya- şadığımızın yeni mi aynmına (far- kına) vardık? Ha- yır! 1633'tekiEn- gizisyon Mahkemesi'nde bile "Her şeye karşın, dürrya dönü- yor" diyen Gafileo'den duymuş- tuk. Ama gelin görün ki, son bir- kaç yıldır dilimizden düşürmedi- ğimız bir sözcük oldu "küresel- leşmek." Sahi nedir bu küreselleşmek? Doğruyu söylemek gerekirse, bu denli hızlı bir değişim ve gelişim içerisinde, kavramlan yerli yeri- ne oturtmakta güçlük çekiyoruz. Kimileri "Tarihin sonu geldi" di- yor, kimileri 11 Eylül Terörist Saldınsı'nı bir "dönümnoktası" olarak kabul ediyor. Durun bakalım, ne bu telaş, bu acele niye? Yaşlı dünyamıza bir şeyler mi oldu, yoksa insan ola- rak "bir etimizdeld parmaklann sayısT mı değişti? Hiç kuşkumuz yok, dünya ay- nı dünya ve bizler aynı insanla- nz. öyleyse gelin, bu yapay kor- kunun nedenlerine inelim. On yıl öncesine kadar, dünya iki kutup- luydu ve seçme şansımız \r ardı. Bir yanda ABD. öbür yanda Sovyet- lerBirligi vardı. Smyetlerçökün- ce, seçeneğimiz de kalmadı. Ama "Tek Kutuplu Dünya"da hem ABD'nın, hem de bizlerin işini zorlaştı. Teknolojinin sağladığı iletişim ve ulaşım olanaklan, dün- yamızı çok küçülttü. Neredeyse sınırlar kalktı. Buna koşut (para- lel) olarak, kapitalizmin güçlü kollan, gelişmekte olan tüm ulus- Tarihçi. Sinop Eğitim Fakültesi Dekam lan sardı: tt Sizüretmeyin,bizda- ha ucuza veririz." Evet! Daha ucuza aldık. Ama ardından da bağunh olduk ve buy- ruk aldık. Özellikle de dünyanın güney yanmküresi, kuzeyin de- netimine girdi. Insanlarüretemez oldu, insanlar aç. Bir atasözümüz derki: "Açitfirmyıkaıf Avrupa'ya gitmek isteyen "kaçak göçmen- ler"in Türkiye'de yakalanışlannı artık kanıksar olduk. Kendi ül- kelerinde "Modern KöleHk" ya- şayan insanlar, medya aracıhğıy- la gördüğü olanaklan istiyorlar. Hem de ölmek pahasuıa... Çünkü küreselleşme: Sosyal adalet, insancıl yaklaşımlar, eşit- likli hakpaylaşımı ile değil, en kö- tü rolüyle "sömürgeleştinne" ile karşımıza çıktı. Adeta "insanı unutmuş" gibi görünüyor. Zengin- leşme trendinde, kantann topu, hep gelişmiş ülkelerden yana ka- yıyor. Ve zenginlik sulan yükse- lince, pay alanlar, yatlar ve tran- satlantikler oluyor, sallar ve san- dallar, dalgalarla boğuşuyor. Bu durumun sorumlusu kim? Kimine göre "beceriksiz politi- kacı"lar, bir başkasına göre de "büyük para sahipleri." Sormak gerek; para ne için, politikacı ki- min için var? Paranın "çizmeyi aşöğf ve politikacının görevini ye- rine getiremediği yerde, kamu vicdanı, yani sivil toplum kuru- luşlan devreye girmekte. Bu, ki- mi zaman Greenpe«ce ile ağırlı- ğını duyurmakta, kimi zaman da Friends of the Earth ile. "Kontrolsüz güç kendini yok eder." Tıpkı kanserli bir hüCTe gi- bi. Yılhk gelir düzeyi 30 bin do- lardan fazla ülkeler, dışardan ge- len kaçak göçmenlerle karşı kar- şıyalar. Sınırlar kapandıkça nef- ret arüyor ve köktendincilik prim yapıyor. Açılsa, bu kez içsel ya- pı değişiyor. Aynen, 18. yüzyıl- da Afrika'dan Amerika'ya götü- rülenzencilergibi... Tanm ekonomisinden ticaret ekonomisinegeçiş, 1700'lü yılla- rın Ingiliz politikasıdır. Yeni Ze- landa'dan 30 kuruşa aldığı bir hammaddeyi, Manchester'da iş- leyip, aynı ülkeye 300 kuruşa sa- tan mantık: "MertantiBzın.'' "Sabotaj" sözcüğünü bilirsi- niz. Sabo, tahta ayakkabı demek- tir. Hah üretimin acımasız üs- tünlüğu karşısında işsiz kalacağın- dan korkan işçiler, sabolannı ma- kine dişlilerinin arasına atıp sabo- taj yaptılar. iki yıl önce Japon ar- kadaşım, Tokyo'daki satış maki- nelerini göstererek demişti ki: "Her şeyi onlaryapıyvriar. Bu gi- dişle işsiz kalacagE." Sabotaj engelleyemedi ve "IV caretie Zenginleşme'', 300 yılını geride bıraktı. Ama artık insan- hğı korkutur boyutlara erişmiş durumda. Derisinin rengi ne olur- sa olsun, ülkesinin adını bilmese- niz de, dünya vatandaşı olan her- kes insan. "Açhksmın''ndaki bir insanın tepkisini bilemezsiniz. Ve onlann kaybedecekleri, kazanç sahipleri ile karşılaştınlamaya- cak kadar azdır. önceden yalnızca, Ekvator'da sıcaklık 1 derece artsa, dalga dal- ga kutuplara kadar yayüırdı. Şim- di bu yayılmayı, ekonomik ve si- yasal alanlarda da görüyoruz. Kü- reselleşme kaçınılmazdır. Bunca iletişim ve ulaşım olanaklanyla, engellenemeyecektir. Ama böy- ledeolmamalı... Peki, Türkiye bu küreselleşme- nin neresinde? Dünya ülkelerini yıllık gelir ortalamasına göre 6 gruba ayırsanız, Türkiye, beşin- ci grupta zor yer bulabiliyor. Bu da yetmiyormuş gibi, 150 milyar dolar dış borç üe de "nal toptu- yor." Siz anımsayamazsınız, büyük- lerinize sorun, onlar çok iyi bile- ceklerdir, şu birkaç tümcenin kim- lerce söylendiğini. Son 50 yüı na- sıl boşa geçirdiğimizi ve nasıl tü- kettiğimizi: "Seçmen listesine odun kpysam seçiür", "Dün dün- dûr, bugün bugündür", "Ağır sa- nayi hamlesi", "Ben zengiııi seve- rim." Yorum yapmıyorum. Ama söz- lerimi, ülkemizin içine düştüğü du- rumdan üzüntü duyan ve 12 Ey- lül'den sonra dünyaya gelen genç- lerimize söylüyorum: "Sizlerise- vhurum ve güveniyorum. Yanbş- lanmzın hiçbiri siziıı değO,bizün, Çünküsizferiidealsizyetiştirdik.- Sevgili Gençler! Sizlerden tek bir isteğim var: Kendiniz için, gü- zel ülkemiz için ve dünyamız için... Bugünden başlayarak Felse- fe'nin şu 5 temel sorusunu her konuda sorun. O zaman bilecek, bildiğüüzi görecek ve iyi-kötü, doğru-yanlış, az çokve siyah-be- yaz arasındaki aynmı, kolayca yapacaksınız: "Ne, Nerede, Nt- çin, Nasıl, Ne 7^ı»nn-w Çünkü siz Atatürk'ün, "En bö- yûk eserimdir'' dediği Cumhuri- yeti emanet ettiği ve yannlanmı- zın güvencesi olan gençlersiniz! 15 Mayıs 1950'de Başlayan Süreç Ertugrul KAZANCİAtatürkçüDüşünceDerneği Genel Yazmanı-Ankara SATILIK ARSA Cumhuriyet Mahallesi-1 339'13 Parsel - Köşe 443 m : acil ihtiyaçtan Tel: 0 542 244 03 05 1 4 Mayıs 1950 gecesi genel seçim oyla- nnı merkezde birleştirerek resmi tuta- nağa bağlayan "tnönü BeJdea" Zafer Okulu Müdürü babam Cevdet Kazao- a'nın, kendisini sonuç için arayan ü valisine verdiği yanıt hem ilginçtir ve hem de kesın bır yargıyı ifade eder. "üıönü k^tetti,Türkiyeise çokşeyka\tettL"Amal5Mâvısl950günüh€r akh başmda insanın kuşkulara düşeceği süreç başJaülmışö,Taşkın da\Tanışlarla dolu \'e "Be- yaz ihtilal >spük, 27 yıh devirdik" teraneleny- le güçlendirümiş bilinçsızce bir ayağa kalkış; hınçla, saygısızca ve giderek artan bir "reddi miras" eylemselliğini içine alarak 1923-1950 arasını karalamaya, yok etmeye hazır bir ruh yapısına büründürülüyordu. Yeni dönemin ile- ri gelenlerinin dillerinden dökülen ve en uç köy mezralannda yankılanan ^Geçmişin tüm he- sabını soracağjz" yaklaşımı, işin tam başında- kı bır kavgacılığın işaren'ydi. Sonraki "Devrisabıkyaratmayacağız* sözü ise bir zamanlar îsmet Paşa'nın "mutemet adamlanndan" olmak üzere etrafinda pek do- laşmış yeni iktidar şeflerinin, eski dönemdeki büyük sorumluluklan kendi akıllanna geldik- ten sonra zorunlu şekilde ortaya atümıştı... Daha birkaç ay öncesi ülkenin ünlü öykü ya- zarlanndan Bilecik Milletvekili ve CHP genel sekreterlerinden Memduh Şevket Esendal'ın "zamanaz demokraT yakınmalannı dinle- yen Zafer Okulu Müdürü, çok partili siyasal yaşama geçişin tarihsel aşamalannı yine Esen- dal'ın kaynak niteliğindeki anlatımlanndan bilmekteydi. 1945 yüının sonlannda Çanka- ya'da topladığı askeri ve mülki yönetimin üst düzey temsilcilerinin açıkmuhalefetlerini yad- sıyan; "Sizekarşm demokrashı egeçeceğim,ei- 11 yıl sonra başlasak bile er- ken dheceksiniz'1 tutumuy- la tavır belli eden Îsmet Inö- nü'nün büyük tutkusu orta- daydı. Gerçi seçimi yitiren Inö- nü'nün kamuoyuna verdiği ünlü büdirimi çok anlanüıy- dı: "Benim en büyük yenfl- ghn, en büyükzaferimdir!„" Ama bu büdirimdeki yük- sekölçüt, yine îsmetPaşa'nın 12Tenunuz 1947deki tarihe mal olmuşbildirgesıyle ve ta- rafsızlıkla korumaya aldığı çevrelerde hiçbiranlam taşı- mayacaktı. "Senisevmekuhı- sal bir ibadettir" gibi abarû- lı sözlerle tapınmacı birkim- lik çizildikten sonra Ata- türk'ün yapıtlanna ağır sal- dınlarda bulunulacak süredn yolu artık açılmıştı. "tkbal döneminde", şaşkınlıkveri- ci sıfatlarla yüklü şekilde "devriminazzzeviadı'' olarak tanımlanan înönü'ye aynı ağızlar alabildiğine yergıler düzüyorlardı. "Tenkit, Bnç, derisine saman doldurmak, bunakhk, diktatörlük" nite- lemelerinin uçuştuğu bir or- tamda önce ve sanki tek ba- şına Inönü hedef alınıyor, sonra da onun 27 yıllık dö- nemdeki devlet görevleri tüm safhalarda öne çıkanlarak Atatürk devri de kapalı ama eylemli bir biçimde yerili- yordu. 1950'dengünümüze doğru uzanan bir tabloda şimdinin; numarah cumhuriyetçilennden tutunuz da gerici-ırkçı, aynmcı takımının da ustahkla kullandığı bir "taktik" geliştiriliyordu. 27 yıl alaşağı edüi- yordu!.. "Herkesi kazanmak ve largmhklan kaldır- mak zorundayız" şeklindeki insani bir top- lumsal görüşle, Atatürk'ün sertçe ve ama hak- h nedenlerle kenara çektiklerine onurlu devlet görevleri sağlayan Inönü, zaman içinde en baş- ta onlardan siyasal "aziznTder" görüyordu. Ce- besov, Orbay, Adrvar, Tannöver, Bde bu kate- gorinin "ibredi'* öncüleriydi. Toprakreformundan canı yanan ve Köy Ens- titülerinin yaktığı ışıktan gözlen kararan *mü- tegaffibe", KlT'lerin; üretim, ucuz tüketim, is- tihdam üçgenindeki dengeli büyümesinden ra- hatsız olanu batakçt" tücxar, "mütareke" yü- lanndaki hıyanetlerini Cumhuriyet dönemin- devergı kaçırarak sürdürmeye çalışıp varük ver- gısı gereğince sıkıştınlan bir tasım azınlıklar ve aynı uygulamadan yakınan bazı "müsHm- te*", vicdan öğesi bulunan din düşüncesinden uzunca süredir istismar payı kapamayan *irti- ca erbabı", devrim uygulamalanndan denn dertlere düşenler, tam bir keyifle 14 Mayıs 1950 gecesi mutlu ve umutluydular. 1945 yı- lında başlatılan kararh bir reformla kendileri- ne toprak dağıtılmaya başlanan geniş köylü kitlesi bile toprak reformuna karşıthkten kay- naklanan muhalefetle kurulan bir siyasal an- layışı iktidar yapıyordu. Kısacası; sap, sama- na kanşmıştı... Çok acı bir yakınma, "Boı her şeye davanının" diyen Inönü'den geldi: u Ben ki, askeri ve siyasal birçokzafer kazanmışüm. Ne oldu? tki-üç yıl süregelen bir propaganda nepsini unutturdu,bepsinialdıgötürdü. Herşe- Kupadaki tüm maçlar ile anında cebinizde! Ustelik bedava. Turkce<l Spor Kanalı'nı acmak için, cep tetefonunuzun mesaılar bölümünden hücresel öilgiyi açık konuma getirip, kanal numarası olarak 55 yazmanız yelerti. Silgr ıçan- www.tucteell.oom.tj-/dunyaKupasi TURKCELL ye>«nklen başladım. 1lerivaşımda; akhmla, si- nirierimle, kalbinüe ömrumün en çetin müca- delesini yapûjm!_" "Ulusun ters dönmüş yazgh sını yenen" Îsmet Paşa'ya "asker kacağt" di- yebılen, "hflafeti geri getirmekten" konu açıp "odundan mebus" seçtirme peşine düşen ve- ya "Ya vatan cephesi vardır ya da şer cephesi" savıyla dolaştıktan sonra "2490sayıhyasayaay- kın işier yapttk, iktidan bırakamavTz'" koşul- lanması içındekılerın, kâğıt paraya denk tutu- lan hazinedeki altını siyasal sübvansiyonlar uğruna eriterek Sevrcilerin başkentlennı borç- lanma uğruna tavaf edenlerin, eğitim ve kül- tür değerlerini heba edenlerin demokrasilerin- den ne hayır çıkmıştır? Hırçınlıklarla dopdo- lu birpolitikanın giderek sertleşmesinin sonuç- lan neler olmuştur? Bir gerçek: Atatürk ve Inönü, demokrat ya- pıhönder devlet adamlandır. 1925,1930,1945 yıllanndaki çok partili demokrasiyi özendirme- leri tipik ömeklerdır. Ama 1925'teki "Terak- ldperverCumhuriyetFırkası''nın bir kolu iç is- yanlara,birdiğeri ise lzmirsuikasönakadaruza- nabilmiştir. 1930 tarihli "SerbestFırka" dene- mesi de >dne aynı bozguncu özelliklı ve doğ- rudan rejime karşıt eylemselliğe dönüşmemiş midir? Bağımsız yargı elbette 1925 yıllannda- ki sıra sıra suçlara müdahale etmiş, 1930'daki gidişat ise kurucu Fethi Okyartarafindan ken- di partisini dağıtmayla sonuçlanmışür. "Diktatör" tanımlamasından tepki duyan, içten demokrasi tutkunu, devrimi sorgulayan- lara karşı tek başına dikilerek üstesinden ge- lebilen îsmet Inönü'nün 1945 sonlanndaki he- sabı yanlış çıkmışûr. Çünkü o, yaşanacak *in- kârlarve meşakkfltter" de\Tİni kendi deyimiy- le "tahminvetasavvurdahi'' edememiştir. De- mokrasi, karmakanşık bozuk düzen bir rota- dayanyatmıştır. 1961-1965 yülan arasında baş- bakan sıfaüyla ülkeyi yeni- den esenliğe çıkarmaya uğ- raşan Inönü'nün çabası, 22 Şubat ve 21 Mayıs ayaklan- malanyla çelmelenmeye ça- lışümıştır. 1965'ten sonraki gidişat ve 1971 yüını izle- yen safhanın seyri de olum- suzdur ve yine ülke 12 Mart ile 12 Eylül ara rejimlerinin sorunlanyla boğuşmuştur. Sonuç: Demokrasinin er- demi tartişılmaz. Özgürlük ve insanca yaşamın doğal geregi demokrasidir. Ama demokrasi bir bilinç ve bir yargılayabilme işidir. Tek başına karar verebilenlerin, istismara göğüs gerenlerin yerbulacağı rejimdir. Onun için de "Keşkedevrimselya- pı iyiceyerleşseydi deondan sonrademokras>«geçilsey- di" diyenler haksız ve anti- demokrat mıdırlar? Gerçekten tarûşılması ge- rekli konu, şimdilerde bile budur ve yanıtını birdenbi- re verebilmek de gerçekten zordur!.. DÜZELTME: Bu sayfamızda dün ya- yımlanan Oktay Sönmez'in yazısında 4. paragraftaki Ti- caret-i Harbiye olarak yer alan okul ismi orijinal kop- yadaki gibi Ticeret-i Bahri- ye olarak düzeltilmiştir. PENCERE AptalğnÂlemiVapmı?.. Apo, herkesin bildiği gibi 'Abdullah'\n kısaltıl- mıştdır... Eskiden halk arasında sıcak bir addı: - Lan Apo nasılsın?.. Bir süredir soğudu.. Yine de medyada Apo'dan geçilmiyor, tartış- ma da çok ilginç: - Apo'yu asalım mı?.. Nasıl asacaksın?.. • Haydi diyelim ki asmaya kalktın.. Tak kapı.. - Kim o?.. - ABD Elçisi!.. Ardından da çat kapı Avrupa!.. Sanki bütün bu olacakları biliyormuş gibi kimi- leri babalanmaya kalkışıyor: - Apo'yu asalım!.. Nah asarsın!.. • ABD böytedir, Başkan Bush Teksas'ta idam üze- rine idam fermanı imzalar. Kimsegıkdemez!.. Ama Amerika destur vermeden Türkiye'de kim- senin kılına dokunamazsın!.. Herkes bunu bilir; ama, yine de seçim sandı- ğına yaran dokunur diye babalanmaktan geri kalmayan vardır: - Asanm ha!.. Haydi canım sen de!.. Medyadaki tüm gargara da boşunadır; aslı as- tarı olmayan fısfısla dedim dedinin kodusu... • Ustelik Apo'yu neden asacakmışız?.. Bütün suç onda mı?.. Yoksa Apo bir kukla mı?.. Anadolu'dasilahlı çatışma çıkarmak isteyen 'iyi saaffe olsunlar'\n kimlik kartlarını neredeyse il- kokul çocukları bile öğrenecek!.. Petrol savaşı, su savaşı, güç savaşı, para savaşı üzerine birbi- rine girmiş Balkanlar, Kafkaslar ve Ortadoğu coğ- rafyasında Apo'nun aklı hangi kasap çengeline takıldı da ortalığı kan-ı revana verdi?.. Apo'da bu çap ve güç var mıydı?.. Araç mı oldu?.. Maşa mı?.. • Peki, sonuç ne oldu?.. PKK ayaklanması ne 'bağımsız devlet' ama- cına erişebildi, ne de Anadolu insanlan arasına kızılca kıyamet yaratıp düşmanlık, intikam, kin to- humlan ekebildi; Kürt'ten, Türk'ten insanın ciğe- rini yaktı; oğullar, çocuklar, kadınlar, erkeklerkah- roldu; ama yüreklerindeki sevgi ve banşı kimse kundaklayamadı. PKK'nin asıl başarısızlığı bu!.. Apo inadına yaşatılmalı ki Anadolu'dadostlu- ğu görüp kahrolsun!.. • Apo'yu asmak emperyalizme hizmetten baş- ka neişeyarar ki?.. Insana yakışan akılhlık.. Yüce gönüllülük.. Dört duvar arasındaki ömür boyu cezalıyı as- maya kalkışıp da tüm açıkgöz Batı dünyasını, Av- rupası ve Amerikası ile '/fu/tanc/'rolüneçağırmak aptallığın ta kendısidir!.. BAĞIMSIZ CUMHURtYET HAREKETt'NDEN SÖYLEŞÎYE ÇAĞRI Konu: Bağımsız Cumhuriyet Hareketi'nin "Çevre Politi- kası"na sağlık ve ekonomi açılanndan yaklaşımı. Konuşmacılar: Doç. Dr. Melih Baş; Uzm. Dr. Fikriye Inanç. Yer: BCH II Merkezi, Antikacılar Çarşısı karşısı, Izmen Sitesi, B Blok, D: 95 Mecidiyeköy - İstanbul, (Tel: 217 59 89) Tarih: 1 Haziran Cumartesi 2002, Saat: 16.00. ANAYASA REF0RMLAR ve AVRUPA ANAYASASI Uiuslararaıı Toplantı 1 HAZİRAN 2002 AÇILIŞ KONUŞMALARI (10.00 - 10J0) Prof. Dr. ll Han özay Prof. Dr. Sp> ridon Flogaitis Av. özdemir Özok BtRİNCt OTURUM (10J0 - 12.30) Orurum Başkanı: M. Guy Braibant "Avrupa Bıriıp ve üytkri aras\ndayetkikrinpa\'laşırm", Prof. Dr. Jean-PaulJacqu'e. "Yunan Anayasası 'ndaidyeni değişhlilder", Prof. Dr. Antonis Pant'elis. "Türkiye'de AnayasalReform Üzerine", Prof. Dr. tbrahim ö. Kaboğlu. Tartışma tKİNCİ OTURUM (14.30-16.30) Oturutn Başkanı: Prof. Dr. Clkü Azrak "Avrupa Bırlığı 'nde Kurucu Iktidar". Prof. Dr. Francis Delp er ee. "Türkiye Cumhuriyeti Anayasa Önerisi - TBB" 1) "Hak ve Özgûrİükler". Prof. Dr. Fazıl Sağlam. 2) "Siyasal Rejim", Prof. Dr. Yavuz Sabuncu. 3) "Yargı Yethsi", Prof. Dr. Yılmaz Aliefendıoğlu. Tartışm» DEĞERLENDtRME (17.00 -18.00) Onırum Başkanı: Prof. Dr. tbrahim Kaboğlu Prof. Dr. Necmi Yüzbaşıoğia. M. Xenophon Vataganas. Prof. Dr.ll Han Özay. Dfizenleyenler: - Türkiye Barolar BirUği İnsan Haklan Araşürma ve lygulama Merkezi. - Avropa Kamu Hukuku Merkezi. - istanbuml Üniversitesi Hukuk Fakültesi Idare Hukuku ve tlimleri Arajbrma ve lygulama Merkezi. Giriş serbesttir. Türkçe - Fransızca eşzamanlı çeviri yapıiacaktır. Bilgi için: Tel: 0 312 418 05 12, Faks: 0 312 418 78 57, e-mail: admin'ö barobirlik.org.tr Tarık Zafer Tunaya Kültür Merkezi Tünel - Beyoğlu, tstanbul.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle