Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 25 HAZİRAN 1999 CUMA
DIZIYAZI
Amaç: ŞeriatDevleti...• îçişleri Bakanı Haldun Menteşoğîu 'nun seçim
çevresi olan Karaböğürtlen, Köyceğiz ve Fethiye,
Nurcular ile Süleymancılann rahatlıkla
yayıldıklan bir bölge. Isparta, Elmalı, Konya,
Aksekiden gelerekgezgin esnaf kimliği ile bu
yöreye yayılan Nurcular ve Süleymancılar iki ayrı
şeriatçı grup, ama hedefleri aynı. Her ikisinin de
birleştikleri nokta: "Şeriat devleti."
• Muğla yöresinde Süleymancılar işi iyice
azıtmışlar. Kendilerine karşı çıkanlara dayak
atıyorlar, hatta ateş ediyorlar. Ancak kendileri
yapmıyor bu işi. Kiralık katiİlere bolpara vererek,
ulaşmak istedikleri hedefi engellemek isteyenleri
susturmak istiyorlar... Atatürkçü Gülcami îmamı
Osman Orhun, savaş açmış Süleymancılara
karşı... Yıllardır sürüyor bu savaş....
Çünkü Ören'in insanlan yaşamlannı
toprakta sürdürürler.
Ova venmlidir. Tütün, pamuk, buğ-
day, sebze ve meyve tanmı birlikte yü-
rûtûlûr. Tutucu bir bucak değildir ama
kımı etkenler nedenıyle yerel seçimleri
AP kazanmıştır. AP'lı Belediye Başka-
nı tbrahimAkçora Nur kampının kurul-
duğu alanı kendısi düzenlemiştir. Kam-
pı yöneten Fethullah Gûlen ve Turgut-
lulu tuğla fabrikatörü Hacı Osman Ay-
kut'la yakın ilişkisi vardır Akçora'nın.
Tuğla fabrikatörü Haa Osman Aykut iş-
çı haklarına karşı çıkan, Çimse-lş'in
Turgutlu'da kiremit fabrikalannda sür-
dürdüğü eylemi kıran, kiralık lümpenle-
ri işçilerin üzerine saldırtan kişidir. Evet,
işçilere bir kuruşu bile çok gören Hacı
Aykut "Ören Nur kampı" için günde i-
ki bin lirayı elden çıkaracak kadar eli
açık kişi(!). Kamplann doksan gün sü-
reli olduğunu düşünürsek 180 bin lira
harcıyor Hacı Aykut, Türkiye Cumhuri-
yeti'nin temeline dinamit koymak, özle-
diği çağdışı medrese eğitimini gerçek-
leştirmek ve şeriat düzenini kurmak için.
Yıl 1975... İ 930 Şeyh Esatolayından
bu yana tam 45 yıl geçmiş... Biz bu sa-
tırlan yazdığımızda Hacı Aykut'un evi-
ne polis baskını yapılmış, kendisi Dev-
let Güvenlik Mahkemesi'ne getırilmiş
ifade veriyordu. Çünkü evinde Said-i
Nursi'ye ait elliyi aşkın yasak kitap ele
geçirilmişti. Ören'i dolaştık dûn. Kamp
dağılmıştı. Köylüler. kamp yöneticileri-
nin çadırlan bir kamyona yükleyip kaç-
tıklannı söyledilerbize. Hiçbir iz bırak-
madan dağınlmıştı Ören Nur kampı. Herhalde iyi
saatte olsunlar gelmişlerdi ve çadırlan yükleyip git-
mışlerdi. Devlet Güvenlik Mahkemesi'nin 6 Tem-
muz 1975 günü aldığı arama karan diğer kamp ku-
rulu bölgelerde savcılarca uygulanırken, Kemalpa-
şa Cumhuriyet Savcılığı arama işlemini bir gün son-
raya bırakıyordu nedense. lşte o iyi saatte olsunlar
bu bir günlük süreden yararlanmasını biliyorlardı.
llerici ve devrimci öğretmenlerin kıyımcıbaşısı Mil-
li Eğitim Bakanı AB Naili Erdem'in ilçesi Izmir Ke-
malpaşa'nın on kilometre ötesinde çağdışı bir eğı-
tim yapılıyor, Türkiye Cumhuriyeri'nin temeline dı-
namit konulmak için orada planlar hazırianıyordu.
Türkiye Cumhuriyeti'nin kıyimcıbaşı Milli Eği-
tim Bakanı, yurtsever öğretmenlerle uğraştığından
ötürii bu gerçeği bildiği ve gördüğü halde Nurcula-
ra göz yumuyordu.
Evet, Ören Nur kampı basılmıyordu işte bu ne-
denle. Ama yirmi kilometre ötede Yiğitler kampı ba-
sılıyor, Said-i Nursi'ye ait yüzlerce yasak kitap ele
geçiriliyordu. Bu arada on kişi Devlet Güvenlik
Mahkemesi'ne getiriliyor, bunlardan salt bir kişi tu-
tuklanıyordu. Bir gün sonra ise kamplann tekrar
açıldığı haberi geliyordu bize.
TRT Izmir Haber Merkezi Nur kamplanna yapı-
lan baskmlan, ele geçirilen yasak kitaplan ve sanık-
lann DGM'ye verildıklerinı geçiyor. Ama nedense
Ankara bu haberi bültene koymuyordu. Işin ilginç-
liği MSP'li Adalet ve îçişleri Bakanı'nınemriyleye-
Izmir Kestanepazan'ndaki bu binayı 1969 yılında Fethullah Gülen yaptırmıştı....
nıden açılan kamplarda çağdışı eğitime, körpe ve
yoksul köy çocuklarmın kafalanna Atatürk ilkele-
rine karşı eylem girişimi yeniden işlenmeye basla-
nıyordu...
. —42 Ağustos 1975 "Cumhmtoet"
• • •
Yıl 1970, ocak ayının ortalan...
Genç adam, üzüntülüydü. Kesik kesik konuşma-
ya başladı:
u
Ne kadar üginç değil mi. Başbakan Süleyman
Demirel'in İsiamköyü'ne çok >akın uzaklıkta bulu-
nan Kuleönü Köyü'ne yapilan jandarma baskını so-
nunda ikinci gizli Nurculuk okulu ortaya çıkıyor ve
15 kişi tutuklanryordu_"
"Üginç" dedim gencin bu konuşması karşısında...
O sustu...
"Ama bu konu üzerinde durmaya gebnedik asiın-
da. Nurcular ve Süleymancılar, yörede birkaç kişiye
saldında bulunmuşlar_"
Bu kez y anıt \ erdi: "Fethiye uygar bir Uçedir. Be-
nim çocukluğumda cenazeter bando ile kalkardı. A-
ma çirkin poütikaalar sırf oy kaygısıyla güzelim il-
çemizi rezil ettfler. Biz devrimciler, asla izin verme-
yeceğiz bundan böyle™ 1968 tütün piyasası buna ör-
nektir. Gerekirse a>ıu şeldlde davranınz Nurculara,
Süleymancılara.''
"Kısaca anlanr mısıruz bu otayı_."
"Büinen bir şey bu. 1968 yıhnda rûrün üreticisi
köylüler ile birieşerek çember sakalb Nurculan zor-
la berberlere soktuk ve üraş ettirdik. Kimisi korku-
dan denize atü kendinL Sonra Adapazan'ıuı ve ts-
tanbul'a göc ettflerT
Nurcutar ve Süleymancıiar
îçişleri Bakanı Haldun Menteşoğlu'nun seçim
çevresi olan Karaböğürtlen, Köyceğiz ve Fethiye,
Nurcular ile Süleymancılann rahathkla yayıldıkla-
n bir bölge. Isparta. Elmalı, Konya, Akseki'den ge-
lerek gezgin esnaf kimliği ile bu yöreye yayılan Nur-
cular ve Süleymancılar iki ayn şeriatçı grup, ama he-
defleri aynı. Her ikisinin de birleştikleri nokta: "Şe-
riar devleti."
Nurcular ve Süleymancılar salt bu yörede yayıl-
mıyorlar. Denizlı, Manisa, Usak, Balıkesir, Antalya
ve Çanakkale'de sayılan her geçen gün artıyor. An-
cak yeni yerleştıklen Muğla çevresinde ayn bir özel-
likleri var. Kendilerine karşı çıkanlara ruzak kuru-
yorlar, kurşun yağmuruna tutuyorlar... Fakat Atatürk
devrimlerinrn savunucusu din adamlan, öğretmen-
ler ve köylüler yılmıyorlar bundan. Nereden yaka-
larlarsa bırakmıyoriar peşlerini. lşte bundan ötürü il-
çede sayılan daha az.
Katlllere adam vurduruyorlar '
Muğla yöresinde Süleymancılar işi iyice azıtmış-
lar. Kendilerine karşı çıkanlara dayak atıyorlar, hat-
ta ateş ediyorlar. Ancak kendileri yapmıyor bu işi.
Kiralık katiİlere bol para vererek, ulaşmak istedik-
leri hedefi engellemek isteyenleri susturmak isti-
Birilan:
"1993-1994 öğretim yılında 'Şehzadeler
Şehri'nde süperyabancı oW eğitimi..."
Bitmedi...
Tecrûbeli kadrosu... Geniş imkânlar... Ya-
tılı ve gündûzlü... Modem donanımıyla..."
Bitmedi...
"Not: Anadolu lisesi imtihanında ilk 1000'e
giren öğrencilere ûcrstsiz okuma imkânı..."
Bitmedi...
"1000-2000 arası otanlara yüzde 50 indirim
imkânı. Buimkânlarşirketimizeekarşttanacak-
tır..."
Bu ilan "malum gazefe"de yayımlandı...
"Şehzadeler şehri" nerestdir?
Manisa..
Okulun adı nedir?
'Manisa Şehzade Mehmet Erkek Usesi..."
Tarikat liselerinden birinin yaz aylannda dağ-
lanna kamp kurduğu kerrt...
Okulun adresi Uncu Bozköy Mahallesi ola-
rak verilmiş. Oysa Uncu Bozköy, Manisa'ya 5
Şehzade
Mehmet
kilometre uzaklıkta bir köy.
Şehzade Mehmet Erkek üsesi'nin bir köy-
de açılması pek önemli değil.
önemli olan ne?
Okulun, Milli Eğitim Bakanltğı'ndan izin alın-
madan açrimas!... Ikincisi de bin öğrencinin
ücretsiz alınması, bin-2 binine ise yüzde elli in-
dirim olanağı tanınması... Okul ücretinin de
"ştrketimiz" tarafından karşılanacağı...
Şirket kimin acaba?
lşte orast beiti değil...
Cumhuriyet okurlannın çok yakından tanıdı-
ğı "malum gazete"de ilan yaytmlandtktan son-
ra araşttrdık. Çünkü bugün özel okullann yıllık
ücreti, öğrenci başına 30 mityon ile 50 milyon
lira arasında değişiyordu.
Manisa Şehzade Mehmet Erkek Lisesi'rte
bin öğrenci ücretsiz alınsa şirketin cebinden ne
kadar çıkacaktı?
Hesapiadık. Yani bin ile 30 mih/onu çarptk:
"30mHyarlira..."
Diyelim ki bin öğrenci de yüzde 50 indirim-
le aftnacaktı. O da tamı tamına 15 mtlyar lira
yapıyordu. Böylece şirket 45 miiyan ödemek
zorunda kalıyordu...
Neydi bu olay?
Bu bir tarikat okuluydu. Yetenekii, yoksul ai-
lelerin çocukJan işte bu okulda topfanıyordu.
Anadolu lisesi sınavını kazanmış, ancak para-
sal nedenlerden ötürü bu okullara gidemeye-
cek olan çocuklann aileterine çağn yapılıyor-
du. Arka planda kimler vardı?
O "malum gazete°, Fethullah Hoca ve yan-
daşlan. örümcek ağı gibi kuşatmtşlardı Fethul-
lalrçılar Türkiye'yı. Bizierse öyle ağır bir uyku-
ya dalmıştık ki, ISKİ ve İLKSAN yolsuzluğun-
dan başirruzı bir türlü katdıramryorduk.
22.9.1993
Fethıye'nin Gülcami Imamı Osman Orhun, Sü-
leymancılann hışmına uğrayanlardan biri. Atatürk-
çü genç ımam, savaş açmış Süleymancılara karşı...
Yıllardır sürüyor bu savaş...
Imam Osman Orhun'a 20 Eylül 1970 günü haber
salmış Süle\Tnancılar... "Gâ\ur hoca mağını denk
akuı,voksadefterinidürdüreceği/"gıbı iaflar etrruş-
ler. Gülüp geçmiş genç ımam bu sözlere. Hatta, "Ge-
kcekieri varsa görecekleri de vardır'' diye cevap ver-
miş. "Bunlann kökü kazmana kadar sürecek bu
kavga_ Atatürk de\ rimterine uzanan sapık dler kı-
niacakor."
"Nasıl oldu sizi öldürmek istemeleri?"
"Daha önceden haber saldılar. Ama umursama-
dun ben. 28 Eylül 1970 günü saat 20JO'da camiden
çıknuş evime gidiyordum. Çevrede kimseler yoktu.
Sflah sesleri ile birlikte kendimi attun yere. Kurşun-
lar yanımdan geçi\ordu. olduğum yerde kaldım. Bir
süre sonra kalktım. Kirank katfl beni öldü zannede-
rek parmnlanna haber >erme>e gitmiştL"
"Pusu kurdular öykj^e?"
"Evet pusu kurduİar. Yohunu gözkdiler. Camiden
çıkısımı izledüer."
"Sonra polise bas^'urdunuz.''
"Beni öldürmek isteyen genci tespit ettim sonra.
Geçen yıl ötdürülen bir eskıyanın kardeşi idi. Kan-
dırmışlar kendisini herhalde."
"Kabul crti mi sizin tespit ettiğiniz genç, öldürmek
istediğini?"
u
Eönedi tabii."
"Nasıl çahşıvflrtar yörede Süle>-mancüar?''
"Örümcek ağı gibi sanyorlar her >eri. İzinli izin-
siz füm Kuran kursianm elierine geçirmişlerdir bu-
gün Türki>e"de. İleridc büyük tehlike olacaklardır."
"Muğla'yöresi nasü?"
"Fethiye'nin tüm köy lerindeki Kuran kurslan on-
lann elinde. Fethiye merkezindeki dahil. Sapık fildr-
lerini körpe kafalara sokmak istiyorlar. Bunun yani
sıra saf vatandaşlan a>hyorlar."
"Sonra karşı çıkanlan yok etmek istryorlar."
"Elbet. tşte ben; arkadaşun Ramazan Özdemır
buna örnektir. Ramazan'ı dövdüler."
"Bir konuvu öfrenmekistivorum. Maddi olanak-
lan nasıl SüJeyınancılann?"
"Kurban Bayramı'nda deri topluyorlar. Topla-
dıklan derileri sanp kiralık katil tutuyorlar."
SÜRECEK
BİRBAKIMA
SERVER TANİLLİ
Fethullah Gülen Olayı
Bir önemli konuda belleklerinızı tazeleyebilir miyim?
Daha 19. yüzyıhn sonlannda, Cemalettin Afgani ile
çömezi Mısırlı Muhammed Abduh ve Mustafa Kâ-
mil'in etkisi altında palazlanmış bir "Arap rönesansı"
vardır. Onun hazırladığı zeminde, sonradan milliyet-
çilik de, kültürel mıllıyetçılik halinde, isteklerde bulu-
nacaktır.
Nedir sorun aslında?
Sorun, Uzakdoğu'da olduğu gibi, Avrupa'nın gücü-
nü oluşturan modern bilim ve tekniği özümsemektin
çünkü, geleneğin temelini, yani dil ve dini, yabancı
egemenliğine karşı en iyi savunmak böyle mümkün-
dür, diye düşünülür. Bunun sonucu da şu olur Islam'ı
"yenileştirme ve çağdaşlaştırma" yolunda büyük bir
çabaya girişılir.
Reformcular, ilahıyat kadar Avrupalı modern bilim-
lerin ve tarihle dinlerin de okutulduğu bir yüksek eği-
tim reformu da ısterler. isterier ama, gelenekçi ve tu-
tucu "u/ema"nın hırslı muhalefetiyle karşılaşıriar; ni-
tekim, o ulema, toplum işlennın dinden ayrılması üs-
tüne bir eser yazmış olan Şeyh Abdülrazık'ın ve
1930'da da, doğacı bir anlayışla yorumlanmış bir Ku-
ran yayımlayan Şeyh Muhammed Abu Zakl'in gö-
revlerine son verdınrler; Avrupa'da çıkanlmış ünlü Is-
lam>4fis/Woped/s/'nınçevrilipyayımlanmasını, "güna-
ha ıtiyor" deyıp yanda keserler. Bununla beraber, pek
heyecanlı gençterin coşkusu, büyük kentterde kurul-
muş Avrupa biçemınde okullarla üniyersıtelerın yol
açtıklan ıhtiyaçlar, köhnemiş El-Ezher Ünıversitesi ile
cami okullannı, egitım yöntemlerine reform getirme-
ye zoriar.
Ancak, atılan adımlar da olsa, yürümeyen bir şey-
ler vardır; ama ona karşı bir devrimi de bekler Müslü-
man dunya. Bir Afganistanlı aydın, Nedim-ül Din
Bammat, 1959'da pek çarpıcı biçimde ve şöyle dile
getirecektir bu gerçeği: "Islam, Batı'daki Reform'a
benzerbirdin devrimi; 18. yüzyıldaki Aydınlanma'ya
benzerbir fıkir ve ahlak devrimi; 19. yüzyılAvrupa'sı-
nın yaşadığına benzer bir iktisadî ve sosyal devrimi
bekliyor ve bunlann hepsini birden yapmakzorunda-
dır bugün."
•
Türkiye'nin yaptığı mı?
lşte bu Afganistanlı aydının özledikteridir! 1923 Dev-
rimi, aslında tarihın ıstedığinı yerine getirir ve laik re-
formuyla da, dinle devleti birbinnden ayınr ve dini de
bireylerin vicdanlanna emanet eder.
Ama Islamcı hareketın bağışlamadığı da budur!
Bir süre sesini keser, yer altına iner; 1950'ye doğru
da yeniden başını uzatır, önce "millîve manevfdeğer-
ler" aldatmacası altında ve "mağdur" havasında se-
sinı yükseltır, sonra Cumhuriyetin bütün değerierine
karşı -kimi zaman ağzını da bozarak- saldınya geçer.
Radikalı olsun, ılımlısı olsun, aslında aynı şeydirözle-
diği: Laik Cumhuriyeti yıkmak!
Hepsinin "zamir"\ bu, değişen üslûptur sadece!
Pek arzu edilirdı ki, çok partıli yaşama geçildiğin-
de, din, politika pazarına sürülmesin; Cumhuriyetin re-
formlan tartışma konusu edilmesin, tersine, temelle-
ri daha da güçlendirilsın! Türkiye'nin politikacılan bu-
nu görememişlerdır ve yazık etmişlerdir ülkemıze.
Bu badireyi atlatmanın yolu mu?
Cumhuriyeti elbette kuru yasaklaria koruyacak de-
. ğiliz. Dernokrasiden vazgecemeyiz, ama onun attın-
dan laik desteğı çekecek olan her türlü tehdide de kar-
şı çıkmalıyız. "Avrupa, tarikatlara savaş ilan etti" diye
yazıyor gazeteler. Halkın samimi dinsel inancını -de-
mokrasiden yararlanıp- sömürenler vardır; onlara kar-
şı, geç de olsa bir uyanış ıçine girmiştir uygar insan-
hk.
Özellikle eğitimi, o çevreJerin tasallutundan kurtar-
malıyız. Ama sadece din ve tarikat etkisinden değil,
her türlü şoven, çağdışı, aptalca söylemlerden sıyınp
akılcı ve bilimsel temeller ve yurt gerçeklen üstüne
oturtmalıyız eğrtımı. Bu arada liseyi lise, üniversiteyi
de üniversite yapmalıyız!
Ama asıl bir şeyi, "sosyal reform"^ yapmakta ge-
ciktik, daha da gecikmeyelim! Hak ettiğini alamayan
emek ve alınten, gelecek kaygısından kurtulamayan
halk, ne denli aptalca olursa olsun, metafiziğin ve onu
allayıp pullayan şahatanlann arkasından gidecektir.
Fethullah Gülen olayı, ne tek başına bir olgudur,
ne de sıradan bir olay. Onun karşısına, kuru yasakla-
ratakılıp kalmadan, kökü derinlere inen "topyekûn bir
reform "la çıkabiliyor muyuz?
Sorun, bir yerde budur; kalıcı olan da o!..
Diyarbakır
HADEP'tenkiliseleri
onarma girişimi
ENVERSEVİŞ
DfVARBAKIR-
Diyarbakır'ın ilk
yerleşim birimi sayılan
Suriçi beldesinde, iki
bin yıllık geçmişe sahıp
tarihi kiliselerin
kurtanlması amacıyla
HADEPMi Sur belediye
yönetimince hazırlanan
rapor Dünya Kiliseler
Birliği'ne gönderildi.
Raporda. Diyarbakır'da
iki bin yıldan beri
varlığı bilinen 36
kiliseden 29'unun yok
olduğu. 7'sinin ayakta
kalabildiği ve bunlardan
yalnızca 2'sinin ibadete
açık olduğu belirtildi.
Suriçi mn HADEP'li
Belediye Başkanı
Cezair Seriıu "Birlik
izin verirse kiliselerin
onanlması için
çahşmalara
başlayacağız" dedi.
Suriçi Belediyesi'nin
Dünya Kiliseler
Birliği'ne gönderdiği
raporda. gerekli
önlemler alınmadığı
takdirde ayakta
kalabilen 7 kilisenin de
tarihin karanlıklanna
gömüleceğine işaret
edildi.
SIFIR NOKTASII ORAL ÇALIŞLAR oralcalislar(a turk.net
Kaset bombardımanı altında günle-
rimiz geçip gidiyor. Iş, fal açma nokta-
stna kadar vardı. Yann acaba kimin ka-
setini kime verecekler diye tahminler-
de bulunuyoruz. Şaka bir yana, bir sü-
redir TV'nin düğmesini açmaya elim
varmıyor. Yayıncılık adına yapılanlann
ikiyüzlülüğünü içim kaldırmıyor.
Gündemimizi kendimizin belirleye-
bildiği, ülkenin gelişmesine ve özgür-
leşmesine hızmet edecek yeni gün-
demleri öne geçirebileceğimiz bir Tür-
kiye özlemi içindeyim. örneğin, bu ül-
kenin hapishanelerinde binlerce insa-
nımız yatıyor. Gencecik çocuklanmız
saçma sapan gerekçelerle uzun hapis
cezalarına çarptınlırken, eli kana bu-
lanmış, ceplerinden dolarlar dökülen
katiller, çeteciler egemenler olarak ka-
derimizi belirleyecek etkinliklerini sür-
dürüyorlar. Cezaevine geçici olarak gir-
seler bile paşalar gibi yaşıyorlar. Has-
tane odalarında ya günleri geçıriyoriar
ya da oralardan kaçıyoriar.
Cezaevleri yalnızca ölüm oruçlan,
büyük olaylar oiduğu zaman hatırianı-
yor. önümde bir mektup duruyor. Bu
mektup, rahim kanserine yakalanmış
bir kadın tutuklunun dramını anlatıyor.
Hanım Baran'ın kız kardeşi Hakime
Baran'ın 19 Haziran tarihli kısa mektu-
bunu aynen yayımlıyoaım. Belki birile-
ri okur da bir çözüm bulmak için hare-
kete geçer:
"Ablam Hanım Baran yaklaşık 16 ay-
dır hükümlü olarak Ümraniye Ceza-
evi'nde yatmakta iken 15 gün önce
Bayrampaşa Cezaevi'ne nakledildi.
Ablamın, cezaevindeki olumsuz koşul-
lann etkisiyle, gereken tedavi ve bakı-
mının yapılmaması sebebiyle, kann
bölgesinin tamamını îümör kapladı.
Cezaevlerinden Mektuplar...
Yani rahim kanserine yakalandı. İki gün
önce asker kontrolünde Çapa Hasta-
nesi'ne tedavi maksatlı nakledildi. An-
cak tedavisi imkânsız bir hastalığa ya-
kalandığı ve ameliyat olması halinde
masadan kalkmayacağı, doktor tara-
fından bildirildi ve cezaevine geri gön-
derildi. Ablamın cezaevinde yatması
gereken süre yaklaşık 20 aydır. Bu has-
talığıyla değil 20 ayı, 1-2 ayı bile ceza-
evinde geçirmesi mümkün değildir. Bu
yüzden acilen duruma müdahale edi-
lip ablamın cezasının infazının, sağlık
koşullan nedenıyle ertelenmesi gere-
kir. Gereğinin yapılmasını arz ederiz."
Umanz yetkililer, Hakime Baran'ın bu
çağnsına olumlu yanrt veririer. Bu ara-
da cezaevinden gelen başka mektup-
larda ise cezaevlerine acaba yeni sal-
dınlar mı düzenlenmek isteniyor endi-
şesi dile getiriliyor: Ümraniye Ceza-
evi'nden gelen iki mektupta bu endişe-
leri görmek mümkün. Veyis Boyraz
imzalı mektupta şunlar dile getiriliyor:
"Adalet Bakanlığı, cezaevleri için, ve-
recek ilaç paramız kalmadı diyor. Biz-
lerin cezaevine tedavi olmak için girip
çıktığımızı söyleyenler bile var. Gaze-
teciler, böyle bir açıklamayla karşriaş-
tıklannda hiç düşünmeden yayımltyor-
lar. Oysa tedavi edilmeyen, ölüme terk
edilen onlarca insan var hapishaneler-
de. Ama bunlan anlatan yok." Ümra-
niye'den gelen başka bir mektupta ise
şunlar anlatıhyor "ölüm orucu sırasın-
da 12 devrimcinin kanı pahasına ka-
zandığımız haklar, artan baskılar ve hak
gasplan ile yok sayılmaya çalışılıyor.
Bu konuda basında demagojik, asılsız
açıklamalar yapılıyor. 'Cezaevleri is-
yancılann elinde', 'Çiftlik gibi yerlerde
yaşıyorlar' türünden gülünç haberier
sık sık ısıtılıp gündeme getiriliyor. Siz
de bilirsiniz, yakından izlediğiniz 96
ölüm orucu öncesi ve esnasında bu
gibi haberier sık sık çıkmıştı. Şu an bu-
lunduğumuz Ümraniye Hapishane-
si'nde bu politikalar hayata geçmeye
başladı. Mahkemeye gidişler komik
gerekçelerle engelleniyor. Gidiş geliş-
lerde jandarma saldınsı hiç bitmiyor.
Bu nedenle yeni hastalıklar ortaya çı-
kıyor. ölüm orucu sırasında sakat ka-
lan birçok arkadaşımızın tedavisi en-
gelleniyor. En son TİKB davasından
Uğur Gündoğan, tedavisi geciktirildi-
ğı için yaşamını yitirdi. Ziyaretlerde ai-
lelerimiz, onurlannı kıracak şekilde bir
aramayla yüz yüze geliyoıiar. Askerier
tarafından tehdit edilip, ziyaret sonra-
sı gözaltına alınıyoriar. Son zamanlar-
da cezaevleri kalabalıklaştı. Idare, bi-
linçli olarak boş koğuş açmayarak, tu-
tuklananlan yeni açılan ve hücre siste-
mi şeklinde inşa edilen Yakacık Hapis-
hanesi'ne götürmek için zemin hazır-
lıyor. Bu konudaki tepkimiz ise başına
'Umraniye'de isyan' şeklinde yansıtıl-
dı. Mektubuma cevap yazmanızı bek-
liyorum." İkinci mektubun sahibinin adı
ne yazık ki yalnızca zarfın üzerinde ol-
duğu için ve zarfı saklamadığımdan
kayboldu.
Bunca kavga gürültü arasında, bu
ülkenin hapishanelerinde binlerce insa-
nımızın yattığını da unutmamak gere-
kiyor. Onların dertleri de bu ülkenin
dertleri. Kulak verelim.