22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 25 HAZİRAN 1999 CUMA OLAYLAR VE GORUŞLER Küreselleşme ve CHP Kubilây GLLSEM lktisatçı K üreselleşme üzerine he- men herkes görûş bil- dirmektedir. Kimileri küreselleşmeyi yere gö- ğe sığdıramazken bu ol- guya karşı çıkanlan da çagdışılıkla, dinozorlukla suçlamakta- dırlar. Kimileri de küreselleşmeye hak- lı haksız gerekçelerle - çoğu zaman da duygusalhkla - karşı çıkmaktadır. Önem- li olan küreselleşmenin ülkemiz ve in- sanımız üzerindeki etkileridir. Bu etki- leri irdelemeden önce, YDD (Yeni Dün- ya Düzeni) dayatmasıyla karşımıza çı- kan küreselleşmenin ne olduğunabaka- lım. Küreselleşme, sermajenin örgütle- nerek tek yürek haline gelmesidir. Ser- mayenin örgütlenmesi kapitalızmin do- ğastnda vardır. Küreselleşme iseserma- yenin ulusiararasılaşmasıdır (enternas- yoneUeşmesidir). Bütün dünyanın ezılen işçileri birle- şin sloganının sermaye kesimi tarafin- dan hayata geçirilmesidir. Sermaye ke- simi uluslararası örgütlenme içine gircr- se ne olur?Oünya pazannı eline geçirir. Ürettiği her mal ve hizmeti dayatmay- la satar. Kazandığı paralarla yeni ürün- ler üretir, pazan genişletir ve toplumla- n tamamen tüketim toplumu yapar. Top- lumlan çılgın bir tüketim toplumu du- rumuna getirirken toplumlann gelişmiş- lik düzeylerinin ölçüsünü tüketime en- deksler. Toplumsal yarar yerine dünya pazanndan elde edeceği kâr'ı öne çıka- nr. Bu arada New York'taki bir Ameri- kan vatandaşiyla Afrika'da aynı güneş- le ısınan bir Afrika vatandaşı aynı mar- ka içecekle serinlemenin mutluluğunu yaşar. Örgütlü sermaye, tüketicilen - halklan- nasıl etkiler? Sosyal bir sını- fın başka sosyal bir sınıf üzerinde bas- kı kurmasının suç olduğu- ağırlıkla ge- lişmemiş- ülkelerde, bu yasanın sadece emekçiler için gerekli olduğuna insan- lan inandınr. Daha sonra reİdamla, gör- sel yayın ve basınla, yani medyayla halk- lan etkiler, tüketim alışkanlıklannı de- ğiştirir. Adlan belleklerimize kazınmış olan ulusal markalan önce pazardan sonra belleklerimizden siler. llkokullar- da kutlanan yerli malı haftası özlem (nostalji) olarak yaşar. Yoğun reklam desteğiyle tüketicilerin beyni yıkanır- ken alışveriş yaptığımız bakkallann, marketlerin raflan çokuluslu sermaye- lerin üriinleriyle doldurulur. Beyazlan dahabeyaz, hatta beyaz öte- si yapan, renkli çamaşırlan soldurma- yan deterjanlar yaşam biçimimiz hali- ne gelirken çamaşır makinesi üreticile- ri de bu deterjanlan test eder ve onay- lar. YDD'nin bir tek amacı vardır: Da- ha çok tüketim (daha çok kâr). Bu ara- da tüketıci mutluluğu da düşünülür. Toz deterjanlar yerine tabletler piyasaya sü- rülür. Evin hanımı TV reklamlannda gördüğü gibi tabletleri çamaşuiann tam ortasma koyarak deterjanın çamaşırla- nn dokusuna iştemesinin mutlulugunu yaşar! Dünya pazannı -kâh birieşerek kâh birbirlerini yutarak- eline geçiren ulus- lararası sermayenin amacı daha çok kâr etmektir. Piyasaya çıkardığı üründe so- run çıkmca biçimini değiştirir, formü- lünü yeniler, paketin köşesine yeni söz- cügünü ekler ve satmaya devam eder. Sermayenin bu örgütlülüğune karşı ko- yulamaz mı? Elbete karşı konulur, ama nasıl? Öncelikle ulusumuzun ve halkı- mızın çıkarlannı her şeyin üstünde tu- tan siyasal partüerimızle. Hangı parti- lerdir bunlar? Siyasal tercihlerini emekten yana ko- yan - koyması gereken- sosyal demok- rat partiler. Nasıl yapacaklar? Küresel- leşmenin etkilerini partilerinden uzak tutarak. Küreselleşme ve YDD karşı- sındaki tavırlannı netleştirerek. Tony Blair'in partisinin yaptıklannı kopya- lamadan... Önderimiz Atatürk'ün par- tisi CHP'nin bir ürün olmadığının, bir parti olduğunun aynmına vararak. Ka- palı kapılar ardında PM üyelerini belir- lemeyerek, seçim yenilgisini dürüstçe içi- ne sindirerek. Yeni Sol imgesini küre- selleşme mantığına uygun olarak değil. »r ülkemizin çıkarlanna ve gerçeklerine göre oluşturarak, seçim afişlerini, rek- lam ajanslanna yaptınp astırarak değil, partilüerin emeğıyîe, yüreğiyle katıhmı- nı saglayarak. Popülist yaklaşımlarla halkın istemi- ni yansıtarak değil, halkın kendi istem- lerine (taleplerine) sahip çıkmasını sağ- layarak. O parti soydu, şu parti yolsuz- luk yaptı söylemini sadece kuUanarak degil, soydurtmayarak, yolsuzluklan ön- leyerek. Halktan kopmadan, halkla bü- tünleşerek... Bunlan yapmazsanız ne olur? Küre- selleşmenin parçası olduğunuzu fark et- meden Tony Blair'e özenerek Yeni Sol 'un daha sağlıklı, daha dürüst olduğunu söy- leyip sermayenin yöntemleriyle politi- ka yaparsınız. Yeni CHP yeni genel baş- kanmı bulur, ancak yeni seçmenini bu- lamaz. Bir süre sonra Yeni Sol ve yeni genel başkan eskir. Sosyal demokratlar yeni yeni sol ve yeni yeni genel başkan ararken vahşi kapıtaUzm kendi iç çeliş- kileriyle birlikte yeni ürünler üreterek yoluna devam eder. CHP Kurultayı: Tam bir şölen, ancak dikkat, yine eski açmaz! P r o f . D r . T O L G A Y A R M A N SHP tl Yöneticisi (1989-1991). Sosyal Demokrasi Partisi (SODEP) Kurucu Üyesi ve MKYK Cyesi (1983) B ir ay önce toplanan CHP Kurultayı. pek çok yanıyla tam bir "demokrasi şöleni" oluşturdu. Bir defa, "yeterden'" çok genel başkan adayı çıktı, ama bu konuda ne de- legelev ne de hatta geniş parti kamuoyu "•çrt" çıkarmadı; gayet saygılı davrandı; aday adaylan, aday olabilmek üzere delegelerin yüzde beşinin, demek ki yuvarlak altmış kadar delegenin im- zasını almak durumundaydılar: bu konuda da hiçbir so- run çıkmadı; delegeler, aday olmak isteyen tüm aday aday- lanna yeterli imzayı sağladı; onlann çağdaş biçimde, de- mokratik olarak yanşmalanna ımkân verdi: aynı za- manda aday adaylannın tümünü dinlenme erdemini gös- terdi. O kadar böyle ki, adaylar arasında "parti doğru- lanna" oldukca aykın gelen söylemler sergileyenler ol- du, ama gerek delegeler gerekse de dinleyiciler, genel- de. bu tür söylemlere dönük olarak hayli sabırlı ve say- gılı davrandı. Hele kurultay başkanırun, parti üyeliği (üyeliğini oracıktı kanıtlayamadığı için) taıuşmalı bir ada- yı kürsüye çıkmaktan alıkoymaması, partinin adaylaş- maya saygısının gerçekten boş bir ölçütünü siyasi tari- himize armağan etmiş oldu. Bütün bu gelişmeler, parti içi demokrasi açısından öte- ki partilerimizle karşılaştınldığında. CHP'nin gerçek- ten arülannı oluşturuyor. Kimi eksikleri de, konuya yak- laşımımızda objektif olabilmek için olsun, dikkate ge- tirmeliyiz. CHP. malum, o partidir ki ülkemizde, cum- huriyet ötesinde, demokrasinin ilke ve kurumlannın yer- leştırilmesinde öncülük etmiş, bu alandaçaba üstüne ça- ba sarf etmiştir. Sayılamay acak çok ömekten bir ikisi ola- rak; başbakanm. bakanlann. beledıye başkanlannın pro- paganda gezılenne. makam arabaİanyla gidemeyecek olmalan; lçişleri. Adalet ve Ulaştırma bakanlanmn se- çim süreçlerinde defiştirilip bagımsızlastınlması; se- çim gününden önceki gün, saat on yediden sonra pro- pagandanın yasaklanması sayılabilir. Ne ki, söz konusu ilkelerin. parti içinde yeterince ku- rumsallaştınlamamış olmaklığınm kaydedilmesi, parti- nindaha da yüceltilmesinin ön koşuludur. Önseçimlerde olsun. kurultaylar aşamasmda parti meclisi üyelerinin seçimlerinde olsun; seçim öncesi bel- li bir saatten sonra; ne kadar safiyane de yapılsa; tanıt- ma, propaganda amaçlı broşür, kartvizit, aday ismi ve sırası gibi bilgileri havi pusulalar dagıtma, oylama ma- halline asılmış ya da oracıkta tam saatinde açılmış pan- kartlarda adaylann adlannı dolaştırma türünden yakla- şımlar, adil adaylaşma ve demokratik seçim ilkeleriyle bagdasıyor sayılamayacak olsa gerektir. Daha önemli bir husus; "ada\laşmayi", yaygın ör- nekler sergüemesi dolayısıyla, toplumumuzun hemen her kesimini sarmış bir "şans deneme", "şansını 2oriama". piyango yönlfi umut geliştirme" çizgisinden kurtarma, bu açıdan da "yeteriik kurallaruu" rapt etme zorunlu- luğudur. Bunu, defaatle, kurultaylanmızı izleyen, bah- se konu manzaralan sabahlara kadar yaşamış olan par- ti üst düzey yetkililerinin, bilgelerinin muhakkak gör- mesi gerekir.Yoksa, aşikâr (ama korkanm, pek farkına vanlmıyor), çok emek, çok para. çok umut beyhude ye- re heba oluyor. kaçınılmaz hayal kınklıklan yaşanıyor. •' Burada esas olarak üzerinde durmak istedıg\m; ku- rultaylann sergilediğine yıllardır tanık olduğumuz, an- cak çok iyi çözümleyemediğimiz, bu sebeple de parti- yi, SHP'li günlerden bu yana hırpalayan, hatta alabora eden, partinin kjlcal damarlanndan, daha da öte ülke- nin genel insan hareketleri ve siyasi anatomisinden kök- ler almakta olarak son kurultayda da ortaya çıkan bir sü- reç. Temelde, Türkiye'de biz bu süreci, belirgin olarak 1%0'lardan beri yaşıyoruz. O zamanlar, başta tstanbul. bü>ük kentlere Karadenizliler gelmeye başlıyor; biraz biraz da Dogulular. Bu cerçevede. en önce kentkrdeki yerfcşjkfcr" ile Hacı SABANCI (25 Haziran 1935 - 24 Haziran 1998) Saygıyla anıyoruz... 1946 yıknda merhum Hacı Ömer Sabancı tarafnıdan kurulan, rahmetli Hacı Sabancı'nın gayreti, Amerikah Kraft Foods International'ın teknoloji ve ortaklığı ile çağdaş bir gıda tesisi haline gelen Marsa KJS'nin işçileri ve diğer çabşanları tarafından yaptınlan merhum Hacı Sabancı'mn heykeli 26 Hazirart 1999, Cumartesi günü Adana'daki fabrikanın bahçesinde açılacaktır. Aynı gün Öğle namazmı müteakip Adana Sabana Merkez Camii'nde mevlit okutulacaktrr. Mevlite tüm din kardeşlerimiz davetlidir. Açttğtn yoldan yürüyerek ideallerini gerçekleştirmeye devam ediyoruz. BANCI TOPLULUĞU "KaradenHffler" aynşmaya başlıyor. KaradenizlileT, kentlerdeki •^•erleşiktere'' karşıt olarak buralardaki dar- gelirlîlerden destek buluyorlar; Doğululardan da... Ka- raoğlan'ın "Toprak işkyenin, su kuDaıunın", "Ne ezen ne ezOen, hakca bir düzen" sloganlannda simgelenen, ayncaaydın hareketıyle nizgârlanan "demokratiksoi yük- setiş", işte buradan beslenip güçleniyor. Göç hareketinin ivmelenmesi ile Dogulular akın atan kentlere geliyor. Önden gelenler arkadan gelenleri, za- ten kendilerine pek nefes aldırmayan daracık "geçinıalan- lanndan" kenrin dışanlanna doğru itiyor. Kentlere en önceleri gelmiş Karadenizlilerte sonradan gelmiş Kara- denizliler aynştıklan gibi, önden gelmiş Karadenizliler- le bunlann arkasından gelmiş Dogulular, bir süre önce gelmiş Doğulularla daha sonra gelen Dogulular, ilk ba- bşta belli belirsiz olsa da. aslında kabuk kabuk küme- leşip çatışıyor ve siyaseten aynşıyorlar. Bu o kadar böyle lu, bir bakıyorsunuz partilerin, özel- likle SHPde. daha sonra da CHP'de, içindeki kimileri- nin vukufsuzca "hizjp" deyip geçtikleri siyasi aynşma- lar, işte buralardan başlıyor, boy ahyor. Aynntısıyla bilerek söylüyorum, bakın, 1980'lerin sonlannda, 1990'lann başlarinda, Ankara-tstanbul isti- kametinde lstanbul'a geldiğinizi düşünün, E-5 Karayo- lu, SHP örgütlerinin içinden geçiyormuş gjbiydi (pek kım- se de bunun farkında değildi!) Tuzla. Pendik, Kartal, Ka- dıköy ilçelerimızde E-5 Kara- yolu'nun "deniz" tarafında oturan, yani önemli ölçüde yerleşikleşmiş, olan SHP'lüer (o zamanki genel sekreter) Sa- yın Baykal' ın etrafinda küme- leniyorlardı; bu ilcelerde E-5 Karayolu'nun öteki tarafında, sonradan geldikleri için ancak •'tepelerde" yer bulmuş olup kente tutunmaya çabalayan SH P'liler ise (o zamanki) Ge- nel Başkan Sayın lnönü'nûn etrafinda kümeleniyorlardı. Benzer durum, Istanbul'un hemen her ilçesinde olduğu gibi, Kocaeli, Ankaragıbibü- yük kentlerde de geçerlıydi. Bu tablo, fevkalade ilginç olarak, "ülkemİHkki genel si- yasi yapılanmanın haritasuu" ışaret edıyor. Bu bahsi, yıllardır yazılı ya da sözel olarak işlemeye çalış- tığım, okurun bilgisinde ola- bilecektir. Şimdi aynntıya girme ola- nağım yolc Yalnız, şu kadan- nı belirtmeliyim ki, söz konu- su süreç 1991 genel seçimine gidilirken keza seçim sonrası SHP'nin peş peşe yaşadığı if- lah etmez kurultay larda belir- leyiciydi ve hemen kimse de bunun pek farkında değildi. Aynı süreç, CHP 1992'de ye- niden açılırken de egemendi; SHP'nin bir kısım < ^eriqik- leri" CHP'ye gitmişler, onu yapılandınnaya koyulmuşlar- dı. Geri kalan "jerieşiUer'', sağlıklı bir refleksle SHP'de kalmayı yeğlemişlerdi; böy- lelıkle de ^partinin onnırg^s" ayaktakalabilmişti. Ne varki, Sayın lnönü"nün genel baş- kanlıktan aynlması uzantısın- da gerçekleştirilen 1993 ku- rulta)inda, i Ş«rieşik-g5çeıJ *, ya da başka bir deyişle bir ba- kıma "baO-doğu'* veya "ku- zey-güneydoğu" aynşması yine gündeme geliyor. Sevgi- li Murat KarayaJçuı ile Sevgi- li AydınGüvtn Gürkan'ın öz- nelerinde, onlar hiç ıstemese- ler de, kümelenmiş olarak kar- şımıza çıkıyordu. • Bütün bunlan özetle şunun için anlattım. Kuşkusuz çö- zümlememe uymayan istsna- lar var; gruplar arasında gi- dişler gehşler \ r aı: aynca irili ufaklı başka oluşumlar da var; ancak son CHP Kurultayı' na baknğımda, son toplamda, Sa- yın Oymen ve Sayın Güneş'in öznelerinde, yuîcandan beri dikkate getirdığim gelişme- nin önemli ölçüde gündeme geldiğini izliyor ve bundan en- dişe duyuyorum. Açık söyleyeyim, CHP ge- rekli çözümlemeyi yapamaz ve bagıl önlemleri geliştire- mezse, sonu, şimdikinden da- ha da çok hüsran olur, bu ise Türk siyasi hayatı için de yı- kım teşkil eder. Nelerin yapılması gerekti- ğini bu yazıya sığdıramaya- cağımı okur anlayışla karşıla- yacaktır. Ama gerek Genel Başkan Sayın Öymen'in. ge- rekse de muhalefet kanadınm önderi Sayın Güneş' in sağdu- yulanna yürekten güveniyor ve onlan, beraberindeki de- ğerli arkadaşlanyla muhak- kak birlikte çahşmada israrlı olmaya davet etmek istiyorum. PENCERE CHP'nin Hatta Sonu Sınavı... CHP (Cumhuriyet Halk Partisi) 9 Eylül 1923'te Halk Fırkası adıyla kuruldu. Kurucusu Mustafa Kemal'di. CHP, tüzüğüne göre, bir "devrim" partisiydi; bu amaçia yaşama geçirikji; partinin ikinci kurultayın- da, Gazi, ünlü "BüyükNutuk"u okudu. "Altı Ok" ger- çekten devrimci bir içeriktaşıyordu; CHP, Kurtuluş Savaşı'ndan sonra kurulan çağdaş devletin temel- lerini attı. Yalnız Türkiye için değil, dünya tarihi açısından an- lamı derin "Aydınlanma Devrimi" yaşanıyordu. Bir milyan aşkın Islam dünyasında çağdaş bir la- ik devlet tohumlanmıştı; bilimsel adıyla "demokra- tik devrim" Anadolu'da gerçekteşiyordu; hilafetin kal- dınlması, padişahlığın yıkılması, Cumhuriyetin ku- rulması, Yurttaşlar Yasası, öğretim Birliği, yazı, dil, giysi, kadın haklan vb. devrimlerle donanan olağa- nüstü birtarihsel süreçte CHP'nin anlamı pekişti. • CHP 'laik Cumhuriyef\ kurduktan sonra Ismet Paşa'nın iidertiğinde demokrasinin de yolunu aç- mak istedi. Çok partili rejimin, demokratik içeriği ma- yalandırmak yerine bir karşıdevrime dönüşmesinin sorumlusu, ne inönü'dür ne de Halk Partisidir, bu olguyu toplumsal ve sınrfsal bir açıklamayla yorum- lamak doğru olur. 195Q'li yıllarda, CHP, programına yeni kavramla- n ekledi: Hukuk devleti, yargıç bağımsızlığı, Ana- yasa Mahkemesi, Yüksek Yargıçlar Kurulu, üniver- site bağımsızlığı, grev ve toplusözleşme hakkı gi- bi demokratik içerikli program, 27 Mayıs devrimiy- le hayata geçirilen 1961 Anayasası'nda yerini bul- du; laik Cumhuriyete "sosyal demokratik hukuk devteti" boyutlannın anayasada eklenmesi CHP'nin sayesinde gerçekleşti. • CHP'nin geçmişteki önemi açık seçiktir. Ancak bugünkü önemi geçmiştekinden daha az sayılamaz; 20'nci yüzyılın ilk çeyreğinde kurulan partinin 2İ'inci yüzyıla girerken yeniden "durum tartışması" yapmasında saymakla bitmez yararlar var. Neden?.. Çünkü Türkiye yeniden 'var oluş' sürecini yaşı- yor, Cumhuriyetin kuruluşunda ve yaşamında sağ- ladığı bütün kazanımlan yitirmek tehlikesi karşısın- dayiz. Tehdrtbüyük... Ve CHP bu dönemde Meclis dışındadır. CHP'nin 'durum tartışması' için tarihsel bir kurul- taya hazırlanması gereklidir; yann yapılacak kurul- tay ise »çerik ve amaç bakımından partinin yetkili ku- ruHannı seçmekle sınırlanacak bir geçiş toplantısı sa- yılıyor. Parti meclisine girecek üyeler saptanacak... • Sotcu solcunun kurdudur. Sol kesimde didişenlerin birbirlerini yemek için tü- kettikteri güç ve harcadıklan zaman inanılamayacak bir savurganlıktır. CHP Parti Meclisi nasıl yapılanırsayapılansın,kı- yasıya eleştirilecek... Bu doğal... *** ' Ancak AKan Öymen'in liderliğe seçilmesiyte açı- lan yeni dönemde, CHP'liler, ağaçlara değil orma- na bakabilirterse, ilk olumlu adım gerçektesebilir. Par- ti bir gün içinde sihirli değnekle dokunulmuş gibi "bal dök yala" yalınlığına ulaşamaz. Yapılacak ilk iş CHP'yi "merkezi umumi sultası"ndan kurtanpaşa- ğıdan yukanya yapılanabilecek bir düzene kavuş- turmaktır. Detege pazanndatezgâh kurup parti yö- netiminetırmanarak posta koymak döneminin def- teri dürülmeli... öymen'in işi bu nedenle hem kolay.. • Hemgüç. ANKARA 22. GAYRİMENKUL SATIŞİCRA DAİRESt'NDEN GAYRtMENKULÜN AÇIK ARTTIRMAtLANI , DosyaNo: 1999/67 İş Satılmasına karar verilen gayrimenkulün cinsi, kıymeti, adedi, evsafı: Ankara, Çankaya ilçesi, Karakusunlar Ma- hallesi'nde 325. Sokak 30 ve 48 numaralı evlerin de bulun- duğu yere rastlayan ve imann 27417 ada 2 numaralı parse- lini teşkil eden 2330 m2 miktanndaki arsa vasıflı taşınmaz, hissedarlar arasmdaki ortaklığın giderilmesi için kaydında- ki tak>idatlan ve üzerindeki muktesatlanyla birlikte açık arttırma suretiyle satılacaktır. Parsel 7 katlı blok nizam ko- nut bölgesinde olup. imar durumuna ilişkın aynntılı bilgj dosyada mevcut bilirkişi raporunda açıklanrmştır. Takdir edilen kıymeti: 283.517.000.000 TL, yüzde 15 KDV alıcı- ya aittir. Sabş şartian: 1- Satış. 3/8/1999 günü saat 16.10'dan 16.20'ye kadar Adliye Mezat Salonu'nda açık arttırma suretiyle yapılacak- nx. Bu arttırmada tahmin edilen kıymetin yüzde 75'ini ve rüçhanlı alacaklılar varsa alacaklan mecmuunu ve satış masraflannı geçmek şartı ile ihale olunur. Böyle bir bedel- le alıcı çıkmazsa, en çok arttıranm taahhüdü baki kalmak şartıyla 13/8/1999 günü aynı yer ve saatlerde ikinci arttır- maya çıkanlacaktır. Bu arttırmada da bu miktar elde edile- tnemışse gayrimenkul en çok arttıranm taahhüdü saklı kal- mak üzere arthrma ilanında gösterilen müddet sonunda en çok arttırana ihale edilecektir. Şu kadar ki arttırma bedeli- nin malın tahmin edilen kıymetinin yüzde 40'ını bulması ve satış isteyenin alacagına rüçhanı olan alacaklann topla- mından fazla olması ve bundan başka paraya çevirme ve paylaştırma masraflannı geçmesi lazundır. Böyle fazla be- delle alıcı çıkmazsa satış talebi düşecektir. 2- Arttırmaya iştirak edeceklerin. tahmin edilen kıyme- tin yüzde 20'si nispetinde pey akçesi veya bu miktar kadar milli bir bankanın teminat mektubunu vermeleri lazımdu". Satış, peşin para iledir, alıcı ıstediğinde 20 günü geçmemek ûzere mehil verilebılir. Tellaliye resmi, ihale pulu, tapu harç ve masraflan ahcıya aittir. Birikmiş vergiler satış bedelin- denödenir. 3- Ipotek sahibi alacaklılarla diğer ilgililerin (*) bu gay- rimenkul üzerindeki haklannı hususiyle faiz ve masrafa da- ır olan iddialannı dayanağı belgeleri ile on beş gün içinde dairemize bildirmeleri lazımdır. Aksi takdirde haklan tapu sicıli ile sabit olmadıkça paylaşmadan hariç bırakılacaklar- dır. 4- Ihaleye katılıp daha sonra ihale bedelini yatırmamak suretiyle ihalenin feshine sebep olan tüm alıcılar ve kefıl- leri, teklif ettikleri bedel ile son ihale bedeli arasındaki farktan ve diğer zararlardan ve aynca temerrût faizinden müteselsilen raesul olacaklardır. İhale farkı ve temerrût fa- izi aynca hükme hacet kalmaksızın dairemizce tahsü olu- nacak, bu fark, varsa öncelikle teminat bedelinden alına- caktır. 5- Şartname. ilan tarihinden itibaren herkesin görebilme- si için dairede açık olup masrafı verildiği takdirde isteyen ahcıya bir örneği göndenlebilir. 6- Satışa iştirak edenlerin şartnameyi görmüş ve mün- derecatını kabul etmiş sayılacaklan, başkaca bilgi almak ıs- teyenlerin 1999/67 ış sayılı dosya numarasıyla müdür- lüğümüze başvurrnalan ilan olunur. 11'6/1999 (*) llgılıler tabirine irtifak hakkı sahipleri de dahildir. Basm: 29162
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle