Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 31 OCAK 1999 PAZAR
12 PAZAR KONUGU
tpekçi'nin kızı toplumun vedevletin vurdumduymazlığıyla derinleşen 20yıllıkbiracıyı anlatıyor
'Anma törenleriduyarsızlaştınyor'
'Susma
hakkıyla
meydan
okuyorlar
- Bugün hâlâ sivil toplum kuruluşlan,
platformlar. gruplann yönetint kadrolanna
yaptınm güçleriyok. Yaptınm gücü olması
için neyapmalı?
- Ah. keşke bu 'ne yapmalı?'mn yanıtını
bilsek de hep birlikîe harckete geçsek. Belki
'ne yapmamairian sıralarsak cevaba
yaklaşınz. Benim kendimce edindiğim. 'ne
yapmamalılar?' arasında demin dilım
döndügünce anlatmaya çalıştıgım törenler
meselesi var... Törenlerde rahatlamayalım.
Biz birbinni bilen insanlar bildiklerimizi
birbirimize anlatmakla yetinmeydim.
Oralarda kalakalmayahm. Bir adım öteye
gitmenin yollanni araştıralım. Bu konuda
kendimi bırakırsam belki de *saF ya da
'hayaki' olarak nitelenebilecek birtakım
özlemlerimı, düşlerimi sıralayabilirim:
Yönetim kadrolanndaki namuslu göreviiler
önlerini göremiyoriarsa, ışıklanmızı,
mumlanrruzı onlara gönderelim. Onlan
aydınlatahm. Seslerimizi götûrelim.
Tanıkhklanmızı götûrelim. Bunun yıkıcı,
yıpratıcı olmadığım kanıtlamak için
çiçeklerle gidelim. Mezarlanmızdaki
çiçekleri onlara, onlann görev yerlerine
taşıyabilsek. Ama topluca, sürekli ve düzertli
olarak. Sadece kendi aramızda kalmayıp
onlarla, resmi görevlerde bulunanlarla. bu
sorumlulugu taşıma savında olanlarla
topluca buluşmanın, taleplerimizi düzenli ve
sürekli olarak iletmenin yasal yollannı
bilsek. Ama işin zorluğu, bizim ülkemizde
gjuplann toplanıp bir arada iş yapmasmda.
Ornegin biz biitûn karanhkta bırakılmış,
açıklanmamış cinayet mağdurlan. hepimiz
bu tür olayları nasıl araştıracağımızı, kimlere
nasıl başvuracağımızî bilmeyebiliriz. Bize;
evde, okulda, karnpta bir gün ailemizden biri
bu tür bir cinayet sonucunda yok edilirse
onun hakkînr-arama yofran ögretilmedi ki.
Önce bu cinayet türünün yeniden tanırru
yapılsa. Failler, tetikçiler bazen belli olsa bile
olayın iç yüzü. tüm ilişkileri aydınlanmamış
cinayetlerin yeni bir tanımi olmalı. Şimdi
beliren üçüncü kuşağı da düşünürseniz o
kadar çoguz ki, keşke bir merkez çevresinde
birleşebilsek. Her şeye en baştan başlayarak
tanımlan yapabilsek. Ortak noktalan. ortak
adlan, ortak adresleri ortaya çıkardıkça
olaylara yaklaşım da daha akılcı olacak,
dağınıklık bitecek. Örneğin cinayetlerin
sonraki aşamalan arasındaki ortak noktalar
saptanabilse ve kayülara geçirilebilse.
Sonradan yaşananlara topluca bakıldığında,
dosyalar hep birlikte ele almdığında yaşanan
vahşet daha net bir biçimde ortaya çıkacak.
Belki de Meclis olmalı gideceğimiz adres.
Yaptınm gücü orada. Oradakilere
hatırlatmahyız çözüm arayışı içinde
olduğumuzu. Bu konunun toplumsal
onurumuzla sıkı sıkıya bağlı olduğunu
biliyorlar mı acaba? Gelecek kuşaklara bu
taruklığı yapma yükümlülüğü taşıdığımızı
düşünüyorlar mı? Çok uzun yıllara yayılan,
toplumun bir bölümünü etkileyen bir hukuk
skandah yaşandıgını, bunun süregittiğini
aileler olarak belki de bizim hatırlatmamız
gerekiyor. Çoğumuz içimizde eksik bir şey
bırakmayalım, görev imizi tamamlayahm,
elimizden geten bir şey varsa ardmj
bırakmayalım kaygılanru taşıyoruz. Ama
güçlerimiz, enerjilerimiz dağınık. Onca yazı
yazüıyor, \ ığınla ciddi açıklama, araştırma
yapıhyor. Hepsi uçuşuyor, arşivlerde kalıyor.
Belki o yazılan da tomar tomar toplayıp
ulaştırmamız gereken yerler var.
Yasalanmızın sınırlan araştırmalanmızı bir
köşeye sıkıştınp orada bırakıverecek kadar
darsa yeni yasa çalışmalan için topluca
taleplerde bulunahm. Boyutlanmızı
genişletelim. Fazla edepli durduk hepimiz.
Sonra günün birinde bir de baktık ki olaylara
kanşanlar duruşma salonlannda bizim karşı
tarafımızda yer alanlar. ya da onlann
yakınlan, insan hakJanndan söz etmeye
başlamışlar. tnsan haklanndan, susma
haklanndan dem vurmaya başlamışlar.
Örneğin ben, susma hakkını kullananlarla en
çok karşılaşanlardan biriyim herhalde.
Olayla ilgili bilgileri olan kişiler, ekranlardan
meydan okurcasına, dünyanm en kolay
şeyini, en dogal hakkını savunurcasma bu
konuda konuşmayacağını söylediler. Durduk,
kaldık. Aslında bu hepimize bir meydan
okuma olarak algılanmahydı. Kılımız
kıpırdamadı. Olaylar arasında bir olay olarak
algıladık. Televizyondaki programlar
arasında bir program gibi seyrettik. Ben hep
merak ederim. Bu tür olgular karşısmda
hukuk kurumlannın temsilcileri ne
düşünürler. mesleklerinin bu tür duvarlannı
nasıl aşmayı tasarlarlar? Hukuk ve iletişim
alanlarında çalışanlann kişilik ve kurum
çatışmalannı bir kenara bırakıp en azmdan
katiilerin aralannda gösterdikleri kadar bir
dayaaışma göstererek çalışabilecekleri bir
kuru! oluşmasını düşlüyorum. Bir vakanüvis
titizliğı içinde çahşılabilmesini düşlüyorum.
Bu akıl almazlıklan, ancak belgelerle
inandırabiliriz.
T p y/T A r
TA J/^Ç/d J^OCrT TJ ^ r
' ' m
öldürülüyor... Cinayetin failleri bulunmuyor. Bulunsa da acaba onlar mı? Her seferinde, tetiği çekenler 'sözüm ona' ortaya çıka-
-*-*/l M-im. r ^^111 \SVJ±u %J n
ı s a
ı a r
/,,/(
,a
pa
çık sadece tetikçi oldukları anlaşıhyor. Bu cinayetleri onlara azmettirenler kimler? Bu işinpatronlanmn hesabı nedir? Bun-
lar açıklanmıyor. Ama yine ortada apaçık, gözümüzün içine bakan gerçek 'vatan, millet' edebiyatı yapan bir avuç gözü dönmüşün bu kanlı, acımastz cinayetleri azmettirdikleri... Kimler ol-
duklan kestirilebiliyor, ama şu güne kadar, 'bu işleri bunlaryaptı' cümlesi telaffiız edilemiyor. Çünkü minareyi çalanlar kılıfı hazırlamayı da çok iyi becermişler. Öteyandan öldürülenle-
rin aileleri, sokaktaki sade vatandaş da onlarca yıldır
bu cinayetlerin sırnnın çözülmesini, gerçek katiilerin
bulunmasım istiyor; adlannayetküi denen Idşilerin 'kan-
lanyerde kalmayacak', edebiyatım biryana bırakıp cid-
diyetle bu gözü dönmüşlerin üzerine gitmelerini bek-
liyor. Ama anlaşılan daha çok bekleyecekler; her ci-
nayetin yıldönümünde de anma törenleri düzenlene-
cek, şarkılar okunacak, yapılanları protesto için eller
çırpılacak. Böylece insanların dikkatleri olayların va-
hametinden başka yöne çekilecek; bir anlamda boşa-
lımları sağlanacak. Bufaili meçhul cinayetlerin kur-
banlanndan birisi de Milliyet gazetesinin unutulmaz
Genel Yayın Yönetmeni Abdi ipekçi. Ölümünün üze-
rinden tamyirmiyılgeçmesine karşın kanlı cinayethâ-
lâ bir gizperdesininardmda. Merhum Abdi İpekçi 'nin
kızı Xükhet İpekçi Izet 'le, bu siyasi cinayetlere kurban
gidenlerin ailelerinin durumlarını, geride kalanların
acılarını, duygularını ve beklentilerini konuştuk.
PORTRE /NÜKHET İPEKÇİ İZET
1957, Istanbul doğumlu. Ortaöğrenimini Fransız St.
Michel Lisesi'nde, yükseköğrenimini Fransa'da
Nanterre Üniversitesi Sosyoloji Bölümü'nde
tamamladı. Konusuyla ilgili bir lisans çalışması yaptı.
Şimdilerde kitap çevirileri yapıyor. Kendi anlatımıyla
"Gençliğinde topluluklar önünde konuşmalar
yapacağı, yayın organlanna demeçler vereceği akhnın
ucundan bile geçmiyordu." Ama babası Abdi İpekçi
adına bugün bunları yapmayı görev biliyor.
Evli ve bir kızı var.
- Bugün ortaya çıkan bu rezilortamdayaşarken nelerdüsünüyor-
sun?
- Düşünmek şöyle dursun, hiç düşünemediğim, sağlıklı düşüneme-
diğim, daha açık söylemek gerekirse sağlığımın cıddi bir biçimde et-
kilendiği dönemler oluyor. Zorlanıyorum. Aklımı sıkı tutma gereğı-
ni hissediyorum; günlük yaşamımı normal bir biçimde sürdüremedi-
ğim dönemler bile oluyor. Ama bunun çok kişisel birdurum olmadı-
ğının da farkındayım. Hepimiz birlikte sarsıla sarsıla bir hal oluyo-
ruz. Anlamaya çabaladıkça kuşkulanmız artıyor: Neyin altında neyin
saklı olduğunu görmek istiyoruz: hangi açıklamanın aslında hangi ger-
çeğı gizlemeye çalıştıgım bilmek isriyoruz. Bilemedikçede bazen umut-
lanmız tükeniyor. Ama ben bazen her şeyin böyle göz göre göre, biz-
leri böyle hıçe sayarcasına yapılmasına tepki duyup bileyleniyorum.
umutlu olmasam bile görevh olduğumu duyumsuyorum. Tükenme-
meye çalışıyorum. Ve bizlere gerçeğin ancak bir bölümünün göste-
rildığini. sert duvarlara toslaya toslaya her ne kadar öğrendiysem de
yine de bekiemek, beklentili olmak, talep etmek gibi. duygu mu de-
sem, düsünce mı, refleks mi, yani. sadece canın acıdığında 'ay' der-
cesine bir tepki mi, ne olduğunu tam bilemediğim kanşık bir hallere
gıriyorum. Bir yandan da bunun toplumsal bir sorumluluk olduğunu
çok iyt biliyorum. Hepimiz allak bullak oluyoruz. Biz, bizim gibi olan-
lar, yakınlannı faili. bazen belli. bazen de belli olmayan. ama işvere-
ni kesinlikle gizlenen cinayetlerde kaybedenler bu olaylardan ve bu
ortamdan herkesten biraz daha fazla etkileniyoruz. Çünkü kimi ıpuç-
lan bizleri çok yakından ılgilendıriyor.
Birileri kıs kıs gülüyor
Kımı isimlere baktığımızda. hep bizlerle ilgili olaylarda adı geçen
kımseler olduğunu görüyoruz. Çoğumuz aynı isimlerin toplandığı bir
kavşakta buluşuyoruz îşte bu noktada, eğer rezillik, çok uzun bir za-
mandır sürmekte olan hukuksuzlugun adıysa. yine de, hiçlikten daha
iyidir. diye düşünüyorum. Çünkü eskiden hiçlik vardı, bilinmezlik var-
dı. O durum da. bir anlamda hareketsizliği getinyordu. Bir şey yok-
ru ki yapılabılecek bir şey olsun. Hem binleri 'talihsz bir biçimde' öl-
müşlerdi ışte, onlara 'demokrasi şehidi' falan gibi pa>eler bile veril-
mişti. Bu yüzden her ne kadar bir a\uç insan onlan unutmuyor, anı-
yorsa da bütün bir toplumu rahatsız edemezdinız ki. Herkesi neden
ilgilendirsindı ki?! Amaşımdi bu rezillik sa-
çılıp döküldükçe. bıtmek bılmedikçe hepi-
mizı ne kadar da yakından ilgıiendırdiği da-
ha iyi anlaşıhyor. Bızler, olaylardan doğru-
dan etkilenenler olarak bu rezillikler karşı-
sında yıkılmadan durup dırenır, hep birlik-
te adalete ulaşmavı talep etmenin yollannı
bulur. bunu sürekli olarak talep edersek bel-
ki de ıleridekı bir zaman dilimınde şu an ya-
şamakta olduğumuz bu rezil ortamın aslın-
da yaşanması kesinlikle gerekli ve anlamlı
bir süreç olduğunu bile düşünebiliriz.
-Anneniz vesizbazı törenlerekatümıyor-
sunuz. Geçenlerde bir heykel polemiği ol-
du. hatta bazen sizin bu tür olaylanprotes-
to ettiğiniz bile söyleniyor. Anma törenleri-
nebirtepkiduyuyorsunuz. Ipekçi'ler, Tüten-
gıl'ler, Öz'ler, Emeç'ler, Mumcu'larölmez
sözlerinekarşıgeliyvrsunuz. Bu tepk'mizi na-
sıl açıklıyorsunuz? Bu davranışm nedeni
nedir?
-Nedeni. acımın hiç dinmemesinden ile-
n gehyor Acımın biiyüklüğünden, bırbiri
ardına gelen cinayetlerle artmasından. çoğal-
masından kaynaklanı\or. Belirli günlerde
belirli anma törenlen düzenlenen salonlara
sığamamaktan. çok uzun bir süredır tekrar-
lan yaşamaktan kaynaklanıyor. Anlamı arar-
ken. kendimi anlamsızlığın içinde debelenir
bir halde görunce tepkim artı\or. Belki de ba-
zen sınınnı aşıyor. hedefini şaşıyor. Anlam-
lar. anlamsızlıklar bir bulamaç haline geldi
artık bende Benım. ailemın tek beklenti-
mız: gerçeğın araştınlması. gızlenenlerin
ortaya çıkanlması. Bunun dışındaki her şey
artık anlamını kaybedıyor. Gerçeklerden,
yanı olayın içyüzünden uzakiaşmış gibi bir
duyguya kapılıyorum. Buna karşı durmaya çalışıyorum. Şimdiye ka-
dar yapılan paneller. konferanslar. sanat gösterileri, ödül törenlen, araş-
tırmalar ve hatta duruşmalar sorulanmızın yanıtını veremediler. Her
binnde emeğı geçenlere. maddi ve manevi katkılannı esirgemeyen-
lere çok saygı duyuyoruz. Ama sonuçta herkesin bildiği gerçekler, kim-
senin ulaşamadığı gerçekler olarak kalmayı sürdürdü. Tek tek, kopuk
kopuk harcanan enerjiler hep boşa gitti. Sadece babama değil. diğer
cesetlere de dikkatle bakıyorum. Özellikle 'ceset' diyorum ve bunun
üzennde i> ıce durmak istiyorum. Çünkü pınltılı salonlarda. ışıklar için-
de andığımız ölülerimiz, gmercinli, şiırli. çiçekli kenar süsleriyle ar-
tık neredeyse ulkemızın folklorik özelliklerinden biri haline gelen an-
ma törenlerimız, ba>Taklara sarmalanmış tabutlanmız, ölülerimizin
yakalanmıza ıliştirdiğımiz resimlenyle dolaşmamız. bizler için yazı-
lan senarvonun bırer parçası haline geldi. Bu davranış biçimleri birer
ritüel oldu. neredeyse. Buna fena halde içerliyorum. tşin gereğini
yapma. kanıksama, duygulan yaşatıyorbu ritüeller. sakinleştiriyor. eh-
İıleştınyor. ferahlatıvor gibi gehyor bana sanki. Uslu uslu, kuzu ku-
zu bu harekeileri yapmaya başladık şımdi. Ne kadar acıklı! Belki de
tepelerden bir yerlerden \a da uzaklardan bir diyarlardan birileri kıs
kıs gülerek bize bakmakta. Ne kadar korkunç!
Geçen sene Sabahatrin Ali'yi anma gecesine gitmiştim. Kendi ken-
dıme. bir başıma gidıp hem kendimi, hem çevTemi incelemeye baş-
ladım. Çok çok ağladım. Ne kadar da azdık ve ne kadar acizdik. Elli
yıl sonra ne kadar da çaresizdik. Ve aslında çocuklar gibıydik. oya-
İanmaya muhtaçtık. Durduk durduk da, en çok bir şarkıcı sahneye çık-
tığı zaman coştuk. En çok onu alkışladık. Sakın küçümsediğım sanıl-
masın. ama o saygın sanatçıv ı bir konserde, televizyonda, ne bileyim
herhangı başka bir yerde de alkışlayabihrdik. O. o şarkıyı zaten söy-
lemekteydi öteden ben. Biz. orada ne kadar çaresizdik ve sanki şar-
kılarla çaresızlığimızı bastınyorduk. Ama daha da fenası, oyalanıyor-
duk. Çünkü sonra, bır sinema, bir tiyatro salonundan çıkar gibi çık-
tık gittik. Sanki bizlere, zaten bu konuya duyarlı olan, beklentili olan
bizlere birgösteri sunulmuştu; seyredip gitmiştık. O olayı birkere da-
ha içimizde bitirmiştik. Ben kalakalıyorum. Ve kalakaldığımızın res-
minin çekilmesini istiyorum aslında. Çünkü ne yazık ki asıl gerçek.
şimdilik bu. Ancak. onu iyice görüp kabul ettığimız zaman öteye ge-
çebileceğiz.
- 'Olümsikleşti' sözlerine de tepki duyuyorsunuz değil mi?
- 'Ötümsüzieştirnıek' bir tür vicdan rahatlatmak gibi geliyor bana.
Her ne kadar böyle bır art niyet gütmese de unutturmak. asıl gerçek-
ten uzaklaşmak, o kanlı kurşunlu cesetten, o bombayla parçalanmış
ya dayakılmış-kavrulmuş cesetten uzaklaşmak gibi geliyor. Asıl yüz-
leşmemiz gerekenden uzak kalmak gibi geliyor. Cesetten uzaklaşıyo-
nız: olaya şıklık, yumuşaklık katıyoruz; hukuka. adalete ulaşamadık-
ça kendımizi salonlara toplayıp. biz zaten bırbirini bilen. bırbirinin acı-
sını paylaşan kişiler olarak birbirimize zaten bildiğimiz şeyieri anla-
tıyonız.
Bu tür salon toplantılanna ya da açık hava katılımlanna destek ve-
ren, dayanışma gösteren sadece CHP. İP. ÛDP gibi partiler oluyor. Öte-
ki partılerin hiç mi ilgisini çekmiyor bu tür cinayetler? Partilerimizın,
milletımızi temsil eden millervekillenmizın kendi özel ılgi alanlan-
na gıren cinayet türleri neye göre farklılaşıyor? Cinayet seçım yelpa-
zesi de epeyce genış sanki. Ülkemizdeki çeşit çeşıt siyasi cinayet kur-
banlan arasında her parti kendine uygun binni sahipleniyor. ötekile-
re tümüyle sağır kalıyorlar Ömeğin ben. katıldığım ya da ekrandan
izledığim anma toplantılannda. Mulan çizgi filmindeki bizden, Türk-
lerden olan kahramanlann canavarca gösterilmesine ne denlı duyarlı
yaklaştığını geçen hafta kanıtlayan MHP'nın temsilcılerine hiç rast-
İamadım. Ülkemizde çok eski zamanlarda değil, yirmi oruz yıl önce
yaşamış olan aydınlanmızı çizgiden yapılma degil. gerçekten varo-
lan insanlanmızı acaba hangi canavar ruhlu insanlar katledebildi, bu
aydınlık insanlan hangi çirkın suratlı insanlar öldürebildi, diye me-
rak edip de bu anma toplantılannda yer aldıklannı hiç görmedim. Ül-
kemizde yetişmiş, bağnmızdan çıkmış tetikçiler nasıl insanlardır.
kimlere benzerler, nasıl insanlan hedefalıp onlan katletmişlerdir? Bu
tür araşrırmalar yapıyorlar mı? Genç kuşak MHPMiler bu tûf fesat'
filmlerden korunurken Türkıye'mizdeki aydınlan, katledilmi^ydın-
lan ve onlan katledenleri de öğreniyorlar mı? Yoksa onlar öiiimsüz-
leşti değil de. öldü gitti. mı dıyorlar bu aydınlar için? Ya da ANAP ge-
İPEKÇİ'NİN KIZI SORUYOR? - Şalon toplantüarına ya da açık hava katüınılarma destek ve-
ren, da> anışma gösteren sadece CHP, ÎP, ÖDP gibi partikr oluyor. Öteki partilerin hiç mi ilgisini çek-
miyor bu tür cinayetler? Partilerimizin, milletimizi temsil eden milletv ekillerimizin kendi özel ilgi alan-
lanna gjren cinayet türleri ne\e göre farkhlaşıyor? Cinayet seçim yelpazesi de epeyce geniş sanki.
liyor aklıma. Bir zamanlar bir seçim kampanyası sırasında babamın
morgdan alınma cansız, kanlı fotoğrafını kullanan bu partinin seçme-
nine verdıği sözleri hatırlıyorum. Öldürülmüş ölülen kullanacaklan
zaman mı getıriyorlar akıllanna? "Bir gün birden tele\iz\onda sizin
babanızın da kanlı, cansız fotoğran bir kampama malzemesi olarak
çıkarsa karşınıza, belki siz de böyle sert \Brgilara. densiz kanılara \ a-
nrsınız değil mi? Hoşgöriin öfkemi" demek isterdım onlara, eğer bir
anma salonunda ya da meydanında karşılaşsaydım.
Katiller ne kadar iyi örgütlenmi;
Daha ne çok ömekten söz edebiliriz. Ama sözü uzatmayıp bizim
sözlerimızin aslında hep bizim gibi düşünen insanlar arasında kaldı-
ğmı hatırlatmak istiyorum. Canalmalar. katletmelerbencepekdesan-
dığımız gibi ortak tepkiyi oluşturmuyor ülkemizde. Kendimizı kan-
dırmayalım Hep beraber ağlamışoruz. Bır milli maçtaki yenılgi ka-
dar bütünlükgösterrniyoruzcesetlenrnızin önünde. Bir stadyumudol-
durup da gizlenenlerin açıklanmasını beklediğimizi, bunun bir yıırt-
taşlık hakkı olduğunu. bunun birtarih bilinci, bunun biryaşama hak-
kı olduğunu bir maç coşkusu içinde her hafta söyleyebıldik mı hiç?
Ben belki de bu yüzden maçlara hiç dayanamıyorum: şaşkın. donuk
bakakalıyorum galibiyet coşkulannın bütünlüğüne, enerjısıne. sıra-
yet etme biçimlerine. tmreniyorum. Oysa bizim sözlerimiz. anlamla-
nmız, bilgılenmız. duygulanmız. bekîentılenmız. tepkilerimız. hay-
kınşlanmız ne kadar az, ne kadar cılız. ne kadar yetersiz ki bir türlü
asıl ulaşması gereken kişilere. mercilere ulaşamı>or.
Sözlerimızin. tepkilenmizin hükmü bir gün. bilemediniziki üçgun
sürüyor. Bıryıldönümü tarihiyle sınırlı oluyor Katledilenin ünlü ün-
süz oluşuna göre. meslektaşlannın dayanışma. örgütlenme gücüne gö-
re değişkenlikler gösteriyor. Oysa biliyoruz kı onlar, bizleri öldüren-
ler çok iyi örgütlenmişler. Tetikçılerin ellenne turuşturulan silahlar.
bombalar. onlann korunması. kaçınlması. sahte belgelenn hazırlan-
ması. yabancı ülkelerde bannmalan, zaman içinde aklanmalan. es-
kaza yakalandıklannda salnenlmeleri. kaçınlmalan için gerekli iş-
lemlerin yapılması, olurda kaçmaya fırsat bulamadan rutuklanır, mah-
kemeye sevk edilirlerse kanıtlann. tanıklann bir an önce bertaraf edil-
mesi için ciddi çabalar harcanıyor; büyük bır dayanışma sergileniyor.
Bu ve kimbılir daha henüz bilemediğimız çeşitli çabalar karşısında
bizim elimizden tek gelen eylem; seyircilık yapmak. anma toplantı-
lan düzenlemek. Ve kalıplaşmış duygularla kalıplaşmış sözleri söv-
lemek. durmadan tekrarlamak. Sanki kafa tutarcasına, 'Onlar ölme-
di,bakın>aşı\«r,>aşatacağız'denıek Patlayıpçatlamazmı ınsan?Be-
nim gibi bir kere değil beş on kere değil, çok çok daha fazla. çok uzun
yıllar boyunca, gitmeseniz bile çok dikkatle ızlediğinızde. her cina-
yetin ardından ne tür birenerji harcanacağını ve ne tür bır sonuç elde
edileceğini merakla bekledığinizde \e hep sonuçta herkes yine evine
döndüğünde her şey eskisı gibi oldugunda çatlayıp, dağılıp, \ıkılıp
başka anlamlar peşine düşmez mi? En azından bunu çeddetmek du-
rumuna düşmez mi? Ben oynamayacağım mızıkçılığma kapılmaz
mı?
Törenselliği reddediyorum
Sonuçta kendi kendimize konuşur gibi oluyoruz. Ben o zamanlar
kendimi yapayalnız hissediyorum. Ne kadar kalabalık olursak olahm
>apaya!nız ve çaresiz hissediyorum. bızlen. O öldüren, kalleden güç
karşısında yapayalnız. kendi kendine kalmış gibi hissediyorum biz-
leri. Kendimi avutamıyorum, kandıramıyorum. Yine de görev bildi-
ğımden bazen mecburen gidiyorum, bazen de başkalanyla dayanış-
ma adına gizlice gidiyorum ve katıla katıla ağlıyorum. Çünkü benım
babam öldürüldü. onlann babalan, eşlen öldürüldü. yok edildi. ya-
şamlan bır anda. bir emir, bir güdülenme uyannca y anda bıraktınldı
ve bu çağda bu canavarhğı yapanlann sırtlan sıvazlandı. Bu durum
böyle devam ettıkçe öldürülmüş ölülerimiz her gün bır daha öldürü-
lüyor, Jde onlar yanrn kalmj$ yaşamlannı yaşama ne de bızler hasret-
]
""ntjjt onlara sanlma dunimunday ken 'onlar ölmedi' demek iç?me-
hiç sığmıyor. Bir ara bu yüzden bendenresim istediklerinde ısrarla
küçüklüğümden kalma bır babama kavıışma fotoğrafını venrdim. Bu
tür duygu sömürülerine çok çok karşı olduğum halde bu fbtoğrafi özel-
likle vermek isterdim. Kendimce, katledılen kişı nesneleştirilmesın,
bizi gerçeklerden uzaklaştırmasın diye direniyor-
dum. O öldürülmüştü ve ben ona artık hiç sanlama-
yacaktım. 'Olmez' de ne demekti? Elbet o güzel ın-
sanlann ardından yeni kuşaklar gelecek. onlann bı-
raktıklan yoldan ilerleyecekler, hatta onlan aşacak-
lar. Onlann savunduklan değerleri savunacaklar.
Ama kımse kimsenin boşluğunu dolduramaz. Yaşam,
yaşama hakkı çok değerlı. Kahramanlık hikâyele-
nyle bastınlamayacak kadar değerlı. Yani benim
için yaşama saygı. kahramanlıktan daha önce geli-
yor. Ve ben "Natanınu, milktimu dinimi çok sevh'o-
nım' diye diye adam öldürmeleri anlamıyorum. Or-
neğın dınine bağlı, Allah'ına savgısı büyük. ama
kendi kahramanlığı daha da önemli. Dıninden. Al-
lah'ından da önemli. Kendini Allah'ıyla bır tutma
cüretıni göstenp. onun verdiği canı alacak kadar
önemli görüyor kendini. Bu türadamlara biz. katil,
derken. onlara kahraman gözüyle bakanlar da var.
Bu arada bizim ölülerimiz de 'şehit' payeleri. •(Jlünv
sodcşrj' duv gulanmalan> la bir bır mezarîara gömü-
lüyorlar. Bizler bulunmamış, teşhir edılip yargılan-
mamış görevli katıllerimızle onlann işverenleriyle
bir arada yaşamaya başhyoruz. Ölülenmız yaşamı-
yor. Yıldönümünden yıldönümüne anılıyorlar sa-
dece. Ben bu yüzden çok isyan ediyorum bu söze.
Ölümün. bu tür bır ölümün hiç de kolay olmadığı-
nın da sürekli olarak v urgulanmasını istiyorum. San-
ki ölüm, doğal bır ölüm gibi gelmiş, meşrulaşmış,
biz de görevimizi yapıyormuşuz gibi görünmek is-
temiyorum. Bırçocuk düşünün, yeni öğrenen bırço-
cuk, çevresinı yenı kavrayan birçocuk. O şöyle dü-
şünebılir: 'BizimTürkrye'ınizde ban gazeteciler,bi-
linı adamlan. hukukçular. öğrencfler. aydınlar öldü-
riüür. Biz de onlan ölüm yıldönümlerinde çiçekler-
le ananz, onlar için şiirler. şarkılar sövleriz.' Ne der-
siniz. böyle bir mantık gelışmez mi? Bu. genelge-
çer bır doğru. değişmez bir gerçeklik. bir sıradanlık
oluşturmaz mı? Akıntıya kürek çektiğimi biliyo-
rum. Şu an buna karşı olup yerine koyamadığım bır başka gerçeklik
olmadığı için de edilgen bir duruşum var. Hatta yıkıcı da denılebilir.
Ama yaşadığırruz yıkimın bu kadar sıradanlık kazanmasına ısyan edi-
yorum. Daha çok, daha katılımlı. daha akılcı. daha sürekli, daha ör-
gütlü bir karşı duruşun beklentısi içındeyim. Onlar böyle ölmeyecek-
lerdi. Bu ölümü onlara birileri kararlı. planlı bir şeklıde gıydirdi. Bu-
nu daha yoğun, daha net dile getirebilmemızı isterdim. Bu anlamın.
bu düşüncenin bulunmadığı bır ortamda bulunmayı kendime yedire-
mez oldum.
Babamın 'demokrasi şehidT. 'basın şehidi' gıbı sözlerle anılması
elbette onur vericı. ama onu hangi tür bir sav aşta. ne uğruna, neden.
kimlerin emri uyannca •şehtt1
' verdiğimizı. bu öldürme görev ini üst-
lenenlerin hangi ayncalıklar nedenıv le korunup kollandıklannı. kımı-
lerinin bu alanda başanlı olduklan görülüp de nasıl başka görev lere
bile atandıklannı. olaya bir ucundan bulaşsalar bile sonradan nasıl olup
da asıl tanıklığı yapmadan gönül rahatlığı içinde yaşamlannı sürdür-
düklerinı. hukuk kunjmlanmızın mılletimıze bir an önce açıklaması
gerekiyor. Yoksa çok zaman sonra. 'Devlet, şehitlerini hiçe saydT. gi-
bi bir özet düşünce çıkabilir ortaya.
Ben. bir bırey olarak bu zorölümü kabullenip de törensellığe geç-
meyı reddettığımı vurgulamak ıstivorum. Belki aykın bir duruş. Es-
kiden böyle değildım. çok çeşitli törenlerde bulundum, hatta kimile-
rinde görev aldım. Hepsıni düzenleyenlere sonsuz saygı duyuyorum,
her birine çok değer veriyorum. Toplu olarak duygu yüklü anlar ya-
şadık. Özveri, emek vardı her binnde. Bu düşüncemi nankörlük ola-
rak niteleyenler de olabilir. Ama ben hepsının kadnni biliyorum. Üs-
telik benim ıçın değil kı bu yapılanlar. Biz. yani aile olarak biz olma-
dan da sürüyorsa bir anlamı var zaten. Yanı biz olmasak müdahıl ol-
mayacak mı? Yakını yok. müdahılı yok diye olay sorgulanmayacak.
dava açılmayacak, gerçek araştınlmayacak mı? Kolay ve çabuk edın-
medim bu tavn Tam yirmi yıllık bir birikimin ve akıl-mantık almaz-
lıklann tekrannın sonucu bu.