21 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 30 EYLÜL 1998 ÇARŞAMBA 12 KULTUR Darphane'deki "Cumhuriyet'in Aile Albümleri" 75 yıllık bir yaşam kesitine ayna tutuyor Sergide farklı yörelerden, farklı meslekkrden, farklı inanç ve dillerden 17 avn ailenin öyküsü aracüığıyla 75 ydhk bir 'Cumhuriyet Türkiyesa' kesiti sunuluyor. (Fotoğraflar: KADER TUĞLA) Yitip giden Türkîye mozaiği FECtRALPTEKİN Tarih Vakfı'nın düzenledigi 'Üç Ku- şak Cumhuriyet' sergisi kapsamında yer alan 'Cumhuriyet'in Aile Albümle- ri' sergisi Tanhi Darphane Binalan 'St- ra Odalar' mekânında açıldı. Oya Bay- dar ile Feride Çiçekoğlu tarafından ha- zırlanan ve grafik tasanmlannı Elif Ayi- ter'in yaptığı sergide farklı yörelerden, farklı mesleklerden, farklı inanç ve dil- lerden 17 ailenin öyküsü aracılığıyla 75 yıllık bir 'Cumhuriyet Türkiyesi' kesi- ti sunuluyor. Sergide. ailelerin fotoğraf albümlerinin yam sıra yazışma ve arşiv- leri. kuşaktan kuşağa aktanlmış eşya ve giysileri de yer alıyor. Çiçekoğlu, Cumhuriyet"in Aile Al- bümleri sergisinin fikir aşamasmdaki oluşum sürecini şöyle özetliyor: "Aile albümleri, bir süredir Tarih Vakfi'nın gündeminde olan bir projeydi. Üç Ku- şak Cumhuriyet sergisi gündeme gel- dikten sonra benim de bu projede göre\ alacağim belli olunca Oya Bay dar'la bir- likte Cumhuriyet'in Aile Albümleri baş- hğı alûnda, insanlann y aşamlanndan. yüzlerinden, fotoğraflanndan ve anıla- nndan yola çıkarak Cumhuriyet'in her aileye özel tarihçesini araştırmak iste- dik. Fikir böy le gelişti." Sergı Çobanoğ- lu, EczacıbaşL, Edhemağalar, Frangopu- los, Gökberk, Gueron, Güler, Güven, Hacımirzaoğtu, Kalkan, kuruyazjcı, Ku- tat, Punlular, Tannverdi, Tuna, Ulusoy ve Yersel ailelerinin albümlerinden olu- şuyor. Baydar, çalışmalara başlarken rastlantısal örneklemelerin izinden git- tiklerini, sergı kapsamına alacaklan al- bümleri seçerken ise öncelikle 75 yıllık Cumhuriyet sürecinde yaşananlan yan- sıtabilecek ailelerde karar kıldıklannı beürtiyor. a Farkhmeslek,din,dilve yö- relerden 17 aileyi sergi kapsamına al- dık. Sergide yer alacak ailelerin geniş Sergi, Oya Baydar ve Feride Çiçekoğlu tarafindan hazuiandı. (Fotoğraf: K.U B1LAY TÜNTÜL) birlikte hatırlamayı hatırladık. Cumhuriyet'in Aile Albümleri sergisi, kendi tarihimizle resmi söylemin dışında özel olarak banşmayı, kucaklaşmayı, tarihimizi irdelemeyi ve köklerimizi bulmayı öneriyor.' bir albüme sahip olnıalan ve Cumhuri- vet dönemini yansıtmalan gerekiyordu. Işe önce yakın çevremizden aklınuza ge- len isimlerie başladık. Ancak bir süre sonra İstanbul dışına çıkmamız gerek- tigini hissettik. Tabii ki burada tüm Tür- kiye'yi temsil etmek kidiasında değiliz, ama bir çeşhülik yaratabildiğimize ina- nıyoruz." Çok duygulu anlar yaşadık Sergide Adıyaman, Mardin, Zongul- dak. $öke ve Eskışehir'den, Hacımirza Köyü'nden aileler yer alıyor. Baydar, İstanbul dışına çıkmakla yetinmeyip mezhepsel, dinsel, dilsel. geleneksel çe- şitliliği sağlamak adına bazı Rum, Er- meni ve Yahudi ailelerini de arayıp bul- duklannı anlatıyor: "Önemü olan bu serginin bir kesiti yansıtabilmesiy di, çün- kü Cumhuriyet resmi tarihten ibaret de- gfldir. 75 yüda Türkiye'de bir şeyler ya- şandı. tnsanlar hem birçok güzellik hem de birçok acı gördüler. Örneğin Türki- ye'de Ermeni azınhk olarak varolan Gü- ler ailesinin çok ilginç bir yaşamöyküsü vardı. Ya da Yahudi annhktan olan Gu- eron ailesi. Varlık Vergisi'nden, Aşka- le'ye sürülmekten, Türkiye Cumhuri- yeti'nde kavuştuklan müreffeh yaşam a dek çeşitli dönemlerden geçmişlerdi Bir Kürt ailesi olan Kalkanlar'dan İbrahim öğretmen, çocuklaruıa zorlukla konu- şabiktikleri bir dikie egitim verilmesin- den şikâyet ediyordu. Yinesergide yeralan Ulusoy ailesi, şu an Anadolu'da Bekta- şi geleneğini sürdüren aledir. Biz bu ser- giyle, arük yitip gkmekte ofauı Türkiye mozaiğini göstermeye çahşnk." 'Onlan anılanna geri götûrdfik' Baydar, araştırmalan sürdürürken müthiş duygulu anlaryaşadıklannı, iliş- ki kurduklan ailelerle bütünleştiklerini ve sergi hazirlıklannın kendileri için çok keyifli bir serüvene dönüştüğünü söylüyor: "Sergiye hazırlanırken, tanış- tığımtz tüm o insanlann stcakhğma ta- nıkoMuk. Zaman zaman gözyaşlanmı- a tutamadık. Çok duygulu anlar vaşa- dıkBuduygusalhk, sergide yer alan me- rinlere ve fotoğraflara da yansıdı. Gra- fik tasanmı üstlenen Elif Ayiter de o denli ruhuna girdi ki albümleria, ailele- Sinema oyuncuları dernekleri 35. Antalya Altın Portakal Film Festivali 'ne katılmıyor Antafya'da yddız'sız gecelerKültür Servisi - SODER (Sine- ma Oyuncuları Derneği) ve ÇA- SOD' un (Çağdas SinemaOyuncu- lan Derneği)buyıl 1 Ekim'debaş- layacak "35. Antalya Attın Porta- kal Fflm Festi\ali''ne kaülmama ko- nusunda ortak karar alması ortalı- ğı kanştırdı. Karar hakkındaki ilgili görüşler farklı farklı. Festivalciler SODER ve ÇASOD'un ortak eyleminın al- tında, derneklerin üyeleri adına on beş biner dolarlık para yardımı ta- leplerinin yattığını söylüyorlar. Uİuslararası Antatya Altın Portakal Film Festivali'nden yapılan açıkla- mada, derneklerin vakıf üzerinde- ki etkilerini yitirdikleri için böyle bir yola başvurduklan belirtilirken söz konusu demekler. tepkilerinin, festivalin sanatçılara karşı tavırla- nna yönelik olduğunu söylüyorlar. tşte görüşler: Sorun güç dengeleri NALAN CEBECİ (Uİuslarara- sı Antaiya .-Vltın Pbrtakal Film Fes- tivaü yönetmeni): Tanju Gürsu yak- laşık üç ay önce kortej için 1 Ekim'deyüz sanatçryı sabahtan An- talya'ya getirip akşam geri götür- me teklifinde bulundu. Bu insan- lan otel masrafından kurtarmanın karşılığı olarak da on beş bin dolar talep etti. Vakıf olarak. talepleri- nin gerekçesini ve paranın nerede kullanılacağıru yazılı olarak bildir- melerini istedik, fakat bu talep hep sözlü olarak dile getirildi. Iş bir so- nuca varamayınca biz sanatçılan birer birer davet etmeye başladık. Sorun aslında para sorunu de- ğil, güç dengeleri. Antalya Kültür ve Sanat Vakfi'nın kimliğı ve gü- cü artıkyerine oturuyor. Bundan ra- hatsız olan kişiler son üç yıl için- deki her türlü değişikliğe tepki gös- terdıler. Vakfın kurulması, Uİusla- rarası Film Festivali düzenleme gi- rişimleri hep tepkıye yol act. Şu an- da Türk sineması da. Antalya Film Festivali de kendini yeniliyor. Fes- tivalde sınemacılann gücü giderek azalıyor. Sanatçılar eskıden festiva- li yönlendirebiliyorlardı: şimdi ar- tık gelin bızim konuğumuz olun diyoruz kendilerine. Para konulan • Festival yöneticileri SODER ve ÇASOD'un katılmama karannın ardında, derneklerin 'yardımlaşma sandığı'na on beş biner dolarlık talebinin yattığmı belirterek festivalde sinemacılann gücünün azaldığını vurguluyorlar. Dernek yöneticileri ise tepkilerinin, festivalin sanatçılara karşı tavırlarına yönelik olduğunu söylüyorlar. basına yansıyınca. "Bizim böyle birtakbimizyok,a&üsorunumuzye- ni yönetkilerin tavn" demeye baş- ladılar. Öte yandan festivali pro- testo edıyorlarsa neden hâlâ jüride yer aldıklannı da anlayabilmiş de- ğilim. KLTAY KÖKTLfRK (ÇASOD Genel Sekreteri): Meselenin çıkış noktası altı sinema örgütünün oluş- turduğu Ulusal Sinema Platfor- mu'nun kurmaya çalıştığı yardım sandığı. Bu sandık için bütçe oluş- turulmaya çahşılırken ÇASOD ya da SODER'den Altın Portakal Kül- tür ve Sanat Vakfı'na herhangi bir taleple gidilmedı. Sadece SO- DER'in başkanı Tanju Gürsu bir toplantı sırasında festivali düzenle- yen vakfa "Sandık için yardunla- nnıabekliyonız'' demiş. Ortada 30 bin dolar şeklinde kesin bir ifade de yok. Çok masumane birtalep olma- sına karşın bize karşı antipati bes- leyen vakıf, bu talebi çok iyi kul- landı. Vakıfla para sorununumuz yok. Vakfın ve yerel yönetimlerin oyun- culara yönelik ta\nna tepki göste- riyoruz. Bizi ellerinin altındaki süs bebekleri olarak görüyorlar. Festi- vale gelirler, yerler içerler. giderler gözüyle bakıyorlar. Biz ise halkla bütünleşmek istiyoruz festivalde. Geçen yıl birçok etkinlikte bulun- duk Antalya'da. Bu yıl yine teklif götürdük, ama hiçbir girişimde bu- lunmadılar. 34 yıldır ödül kazanan sanatçılann doğal davetli olması gerektiğini belırtmiştik. O zaman- lar bunun için de hiçbir girişimde bulunmamışlardı. Bızim katılma- yacağımızı öğrenince bir anda akıl- lan başlanna geldi, bizi aşıp doğ- rudan bu sanatçılara ulaşarak on- lan davet ettiler. Bu karanmızakar- şın yanşmada filmi olan ÇASOD üyesi sanatçı arkadaşlardan festiva- lekatılmalannı özellikle dericaet- tik. KADRİ YURDATAP (SESAM Başkanı): Bugüne kadar Antalya ve Adana festivallerinde dernekler yaranna birgece yapılıyor. gecede- ki hasılatuı belli miktan dernekle- re veriliyorda Busene, çok para har- canarak medyatik şeyler düzenle- neceğine. sinema çalışanlanna fay- dalı olması için doğrudan para ver- meleri istendi festival yöneticilerin- den. Onlarda "evet* dediler. Zaman geçince iki dernek aralannda anla- şarak on beş biner dolar istediler. Böyle olunca bütçesini ayarlaya- mayan vakıf parayı vermedi. Bu hareket. platfonndan çıkmış ortak bir karar değil. ÇASOD ve SO- DER'in kendi bünyelerinde aldığı bir karar. 4 Bizi vitrin >apacaklar* TANJU GÜRSU (SODER Baş- kam): Bizfestivali protestoetmiyo- ruz, tavnmız kesinlikle festivale ve Antalya halkına karşı değil. Onun için demekler olarakjüriye eleman verdik, filmlerde oynayan arkadaş- lanrruzı da gitmeleri için serbest bıraktık. Tavnmız festivali idare edenle- re karşı; bir gecede otuz bin dola- n, elli bin dolan şarkıcılara verip sinema emekçilerini dışlayanlara karşıyız. "Sinemanın yıllanmış emekçilerinin bakıma ihtiyaçian var, yardımlaşma sandığı kuriıyo- ruz, buraya yardım edin" dedik. Miktan sordular. Bağışın ölçüsü olmaz, ama en iyi filme verdiğiniz otuz bin dolan verin. Size kaynak da göstereyim, her yıl bizi çağın- yorsunuz. basındaki arkadaşlar da "Geklfler, havuzunbaşında yediler içtibtr" diye yazıyorlar. Biz laflar- dan bıktık. Biz burada bir gün la- zımız, korteji yapanz, akşam balo- ya kaölınz ve döneriz. Beş gün ya- pacağmız masrafi da sandığa verir- siniz, dedik. Itiraz ettiler, Avru- pa'dan otuz yedi sanatçı getirdik- leriıü, uluslararası bölümü de aynı tarihlerde duzenleyeceklerini söy- lediler. Şunu sezdüc; bizi vitrin ya-' pıp uluslararası bölümü de tanıta- caklar... Teklifi kabul etmediler, aynca terbiyesizlik yapıp arkadaş- lanmıza ayn davetiy e gönderdiler. Biz de dedik ki "Birimiz bepimiz, hepimiz birimiz içm". Çok samimi söylüyorum, bir tek arkadaşımın gideceğini zannetmiyorum. rin dramalannı yansıtabilmek için öy- külerini uzun uzun okuyarak, adeta her fotoğrafla konuşarak çaüştj." Çiçekoğlu. sergıyi oluştururken yaşa- nan duygusalhğa ailelerin de aynı biçim- deyanıtverdiğîni ve kendileriyle çok hoş bir işbirliği içinde çalıştıklannı anlatı- yor "Projeyisundugumuzzaman,ffltbaş- ta tereddüt eden aileler de oldu. çok he- vesli olanlar da. Ancak son noktada her- kes coşkuyla benimsedi sergiyi. Öncele- ri ortaya çıkmayan fotoğraflar, eşyalar kucak kucak akmaya başladı. Oylesine yakınlaştık ki, sadece şu an yaşayan bi- reyleri değfl, hayattaolmayan aile büyük- leri de bizim yaşamlanmızın birer par- ças haline geİdL Her şey karşılıklı geliş- ti. Bizde onhn anılanna geri götürdük, fotograflann bibnedikleri aynntılannı ögrenıneyeyöndttik. Korkunç bir duyar- hhkgebşti.Buduyarlılık,Bılge Fnedle- ander'in 'Hatırlamayı Hatırla' sergisi- nin de yapmak istedigi şeydi. Biz hep birlikte hatuiamayı hatırladık. Cumhu- riyet'in Aile Albümleri Sergisi, kendi ta- rihimizle resmi söylemin dışında özel olarak banşmayı, kucaklaşmayı, tarihi- mizi irdelemeyi ve köklerimizi bulmayı öneriyor." Friedleander, 40 yıl Amerika'da ya- şarmş, orada eğitim almış ve eğitmen- lik de yapmışbir sanatçı. Uzmanhk ala- nı da aile albümleri. Friedleander, 8 Ka- sım tarihine dek sürecek sergi boyunca düzenlenecek üç atölye çalışmasında, önceden randevu alıp kayıt yaptıranla- ra kendi aile albümlerini hazırlamalan konusunda yardımcı olacak. Sergi süresince, Darphane'de yer alan bir salonda ise hafta içi her gün 15.00 ve 16.00 saatlerinde nikâh kıyılacak. Evlenen çiftlerin fotoğraflan, 75. yıl anısına Cumhuriyet'in Aîle Albümleri Sergisi'ne katılacak. Cumhuriyet'in Aile Albümleri, Ta- rih Vakfi'nın Bilanço '98 ^ ~ ^ " ~ Yayın Dizisi'nden bir kita- ba da konu oldu. Kıtap, ser- gide yer alan 17 ailenin öy- küsünü yine fotoğraf albü- mü niteliğinde, ancak daha aynntıh metinlereşliğinde anlatıyor. Aileler, sergide yer almaktan, serginin ni- teliğinden ve oluşturulan kitaptan büyük keyif ve mutluluk duyduklannı di- le getiriyorlar. Safiveti nasü yitirdik Şakir Eczacıbaşı. proje- yi ilgiyle karşıladığıru ve Cumhuriyet'in Aile Albüm- leri Sergisi fikrini çok ilginç bulduğunu söylüyor "Res- mi tarih dışında aile tarib- lerinin incelenmesi, Türki- ve'nin nasü geüştiğini, bu- günlerenasdvanküğuııçok iyi anlatan bir yöntem." Ara Güler de aile albüm- lerinin gerçek tarihi yansıt- tığını ve ailesinin sergide yer almasından mutluluk duyduğunu belirtiyor "Bi- zi de hatniamalan hoşuma gitti açıkçasL Albümlerde kalan fotoğraflanmız, en w 7 ın^ g n vatandaş tarafin- dan da bilinmiş oldu. Ayn- ca sergi gerçekten çok iyi düzenlenmiş." Sergide yer alan Kutat ailesinden Servet Hanım da, böyle bir projeyi sevinç- le karşıladığinı, sergiyi gör- düğü zaman tüylerinin ür- perdiğini söylüyor: "Onur- landnn_ Geçmişi,geride bı- raktıklanmua düşünürsek gerçekten çok önemli bir sergi. Bundan 50 yıl önce bir Anadolu kasabasında genç kız olarak ata binip dotaşabfliyordum. Şimdi in- sanlar yalnız başlanna so- kagaçıkmaktan korkuyor- lar_" Yine Kutatailesinden Pı- nar Ekim, sergiye ilişkin görüşlerini şöyle dile geti- riyor "Hem güzd,hem doğ- ru bir proje. Bir zamanlar ne denli safiyetle yaşamış olduğumuzu görmek çok hoş... Bir devrim yapıldı ve devrimden sonraki ydlar büyük bir samimiy et ve iç- tenlikle geçti, dürüsüükle yaşandL Fotoğraflara bak- ökça,o safıyeti nasıl giderek yittrdiğinıizi anlay abiliyo- DEFNE GÖLGESt TURGAY FİŞEKÇt Hurdacı Sabahın dokuzu. Ben işe gidiyorum. O da önüm sıra, Istiklal Cad- desi'nde üç tekerlekli el arabasını sürüyerek yü- rüyor. Belli belirsiz bir kedi miyavlamasını andıran sesiyle, "Hurdacı" diye seslenince dikkatimi çek- ti. Yanında yürüdüğüm halde, güçlükle duyduğum bu sesi, sanki kimseye duyurmak amacı yokmuş, kendi kendine söylenirmiş gibi birkaç kez yinele- di. Baktım. Beyaz, temiz yüzlü, yirmili yaşların baş- larında genç bir insan. lleri derecede bozuk göz- lerinde, kalın mercekli büyük bir gözlük taşıyor. El arabasının üzeri henüz boş. Bütün gün dolaşıp hurdalar satın alacak, sonra onlan satacak ve kazandığı parayla karnını doyu- racak, belki kira verecek, belki ailesine yardım edecek. Bu genç insanı durdurup sormak isterdim. - Hurdacılığı nerede öğrendiniz? - Bu mesleği nasıl seçtiniz? - Kazancınız nasıl? - Bu meslekte kaç yıl çalışılır, sonra ne olur, emeklilik falan? Genç bir insan böyle bir uğraşı benimsemişse, birinin yanında bu işi öğrenmiş olmalı, hangi hur- da parçası ne eder, ondan ne kazanılır... Sonra başka ne seçenekleri vardı da onlar ara- sından bu mesleği seçti? Birden trajik bir yazgıyla karşı karşıya olduğu- mu düşündüm. öyle ya, içinde bulunduğumuz hızlı tüketim dü- zeni, hurdanın değertendirilmesine olanak tanımı- yor. Her şey kullanıp atılmak için üretiliyor. Atılsın ki yenileri satılabilsin. Hurdayı kim ne yapar? Neredeyse güzelim dünyamız bile doğal ömrü- nü tamamlayamadan sanayi çöplüğü bir hurdaya dönüştü. Batı ülkelerinde eskiler o denli para etmez ki pa- ra harcama konusunda bizlerden çok daha eli sı- kı olan bu insanlar, yılda birkaç kez belirli günler- de evlerindeki eski eşyalarını kapılannın önüne atarlar. Bunlar içinden isteyen istediğini alabilir. Kalanları da temizlik işçileri toplayıp götürürler. 1995'in 6 Mayıs günü Berlin'de Yücel Sivri, bi- zi II. Dünya Savaşı'nın bitiminin 50. yılı nedeniyle düzenlenen bir konsere götürmüştü. Ünlü sanat- çımız Fazıl Say'ı ilk kez burada dinlemiştim. Kon- ser yeri, iki yanı beş katlı apartman yüksekliğinde metal bir hurdalığın ortasındaki bir alandı. Müzik kadar, bu ortam da beni etkilemişti. Savaş biteli elli yıl olmuş, ama dünyanın savaş alanından far- kı yoktu. Yeniden, genç hurdacıyı düşündüm. Böylesi para etmez şeyleri alıp satarak ne ka- zanılabilir? Yoksa Orhan Veli'nin şiirindeki gibi, Eskiler alıyonım Alıp yıldız yapıyonım mu diyecek. Sanmam. "Acıkan kann doymalı." Sabah olup da gidecek blr işi olmamak, nasıl da umutsuz bir durumdur. Oysa çalışmak, anayasal bir haktır. Çalışmak is- teyene iş vermek de devletin görevi. Ama o devlet nerede? İDSO sezonu IVtavi Nokta'yta açjyor • Kültür Senisi - Müzığı Selman Ada'ya, metni Tank Günersere ait olan 'Mavi Nokta' adlı poetik opera, 10 Ekim Cumartesi günü saat 15.30'da tstanbul Devlet Opera ve Balesi tarafından AKM Büyük Salonu'nda, tstanbul prömiyen ve sezonun açılış konseri olarak seslendirilecek. Big Bang öncesınden hareket ederek galaksilerin ve Mavi Nokta'nın oluşumu ile devam eden eser, insanlığın geleceğine yönelik bir çağn niteliği taşıyor. Operanın prömiyeri 10 Ekim Cumartesi günü 15.30'da, gala 13 Ekim Salı günü 20.00'de, konser ise 22 Ekim Perşembe ve 10 Kasım Salı günleri 20.00'de gerçekleştinlecek. Besteci Selman Ada aynı zamanda orkestra şefliği görevini de üstlenecek. Duo Vadis Müzik' paneli • Kültür Servisi- Radyo Boğaziçi, '5. Sınırsız Müzik Günleri' kapsamında yann 'Quo Vadis Müzik' başlıklı bir panel düzenleyecek. Boğaziçi Üniversitesi Güney Kampus Öğrenci Faaliyetleri Binası'nda gerçekleştirilecek olan panele Roll dergisi, Jazz dergisi ve Açık Radyo'dan müzik araştırmacılan katılacak. K Ü L T Ü R İ Ç t Z İ K K Â M İ L M A S A R A C I ruz."
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle