Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 10 EYLÜL 1998 PERŞEMB
14 KULTUR
Londra'da yaz sergileri modern ve çağdaş sanatm önemli sanatçılannı kapsıyor
Farkh dönemleriıı birlikteliği• Bruce Nauman'ın video, ses, film, neon ve
kâğıt üzerine gerçekleştirdiği çalışmalan
Hay\vard Gallery'de yer alıyor. Royal Academy
of Arts'ta ise Marc Chagall'ın resimleri, tiyatro
dekor ve kostüm tasanmlarından oluşan bir
seçki izleyicilere sunuluyor.
Bruce Nauman, Mdeo- Stil, 1997.
NECMİ SÖNMEZ
LONDRA - Nitelikli klasik modern ya da çağ-
daş sanat yapıtlannı sergıleyen elliden fazla pro-
fesyonel galerilen, bır düzıneden fazla uluslara-
rası öneme sahıp koleksıyonu olan müzeleriyle
Londra, Batı Avrupa'nın önemli sanat merkezle-
rinden bıri. 1990'lann başından beri sansasyona
düşkiin, skandallara meraklı sanatçılar, spekülas-
vonu seven koleksiyonerler sayesinde oluşan "Genç
Ingiliz Sanaü" mitinin yaratıldığı ve desteklendi-
ğı bu metropolde yaz aylarında sanatseverlere su-
nulan sergiler çoğu kez "ortalamayı aşan" bir
özellığe sahip. Önemli galerilerin diğer Avrupa kent-
lerinin tersine yaz tatili yapmaksızın programla-
nndaki sanatçılan grup sergileriyle izleyicilere
sunmalan, özellikle genç sanatçılara işlerini gös-
terme imkânı tanıyor. Her yıl lngıltere'deki her-
hangi bir sanat okulunda okumuş olan sanatçıla-
nn gönderdikleri işlerden seçilerek oluşturulan
"Newcontemporaries" sergisi ve ken-
fin birçok bölgesıne dağılmış olan kü-
çük galeriler. genç sanatçılann çalış-
malan üzerine yoğunlaşmıştı. Bu et-
kinlildere paralel olarak müzelerin
sunduklan sergiler, her zaman oldu-
ğu gıbı farkh izleyici kitlelerine yö-
nelik bir bütünlüğü gündeme getiri-
yordu.
Tate Gallery'de yeni
düzenleme ve Rothko odası
Ingılız ve uluslararasi sanata aıt
önemli birkoleksiyonu olan Tate Gal-
lery diizenh aralıklarla sergilenen ya-
pıtlan yenılenyle değiştirerek izleyı-
cilere farkJı dönemlere ait yeni bırlık-
telıkler sunuyor. Bu tür düzenleme-
lerin temel amacı. birkaç örnek dı-
şında penfenk özelliğe sahip olan In-
gilız Modern Sanaö'nı ön plana çıkar-
mak olsa da. az bilinen sanatçılann iş-
lennin görülmesıne firsat tanıyor. Bu
kez Brancusi. Germaine Richier, David Stnirh ve
Dorothea Tanning başta olmak iizere bır grup sa-
natçının işlevi izleyicilere göstenlıyordu. Brancu-
si'nin 1912 tarihli "Maiastra" (Romen Mitoloji-
sinin Altın Kuşu) hevkeli bence yeni düzenleme-
nin en etkılı ışı. Alman FroehBcfı KoJeksiyonundaıı
seçilen Beuys ve VVarhoI'a ait elliden fazla yapıt,
1945 sonrasının bu iki güçlü sanatçısını yan ya-
na getinrken, Tate'in Soyut Sanat'ın ikıncı, hatta
üçüncü liginde yer alan Ingiliz sanatçısı Patrick
Heron'a rerrospektif bır sergi düzeniemesi, bu ku-
rumun her zaman "ulusal değerteri" korumayı ön
plana çıkaran sergi politıkası hakkında önemli bır
bilgi veriyordu. Soyut Dışavunımcu Amerikan
sanatının belki de en gizemli üyesi olan Mark
Rothko nan büyük çaplı bir gezici retrospektifi
Washington'da turuna başladı. Sanatçmın Tate'e
hediye ettiği sekiz büyük boyutlu resmin (Seag-
ram Murals)yer aldığ'ı loş ışıklı oda, izleyicilen
bir çırpıda "farklı bir dünyaya" götüren bir özel-
liğe sahip. Rothko'nun resmi, bıçak ucunda iler-
leyen bir form-renk-yetkinliği sunarken. araştır-
malannı "uç noktalara" taşımış olan bir sanatçı-
nın zamana, sanat pıyasasmın, mafyasının gücü-
ne karşı aldığı pozısvonu gözlerönüne seriyordu.
Bu resimlere yanm saatten fazla bakılamıyor.' Öy-
lesine güçlü, ıkonik bir 'aura'lan var.
Marc ChagalTın Rusya dönemi
1914 yılında Pans'ten doğduğu kent olan Vi-
tebsk'e yaz tatilini geçirmeye giden Marc Cha-
gaiL ne kısa bir süre içinde I. Dünya Savaşı'nın
çıkacağını ne de 1922'ye dek bır daha Rusya dı-
şına çıkamayacağını biliyordu. 191O'dan beri Pa-
Vıtebsk'in üzerinde, 1915-20, Marc ChagalL
ns'te ünlü "An KovanTnda (İUıan Mimaroğhı'nun
"An Kovanı"na adadıği, ne yazık kı pek az çalı-
nan sıkı bir bestesi vardır.) çalışan Chagall bu dö-
nem, uluslararasi bir kariyerin başlangıcmdavdı.
Yüzyıl başında öncü sanatm merkezi olan Pans'te
Kübizm'le tanışmış, Apoflinaire, Picassobaşta ol-
mak iizere birçok önemli sanatçıyla dostluk kur-
muşru. Royal Academy of .Arts'ta "Love and the
Stage" başlığı altında Susan Compton tarafından
düzenlenen sergi, sanatçının 1914-22 tanhlen ara-
smda gerçekleştirdiğiresimierinden,tiyatro dekor
ve kostüm tasanmlanndan oluşan bır seçkiyi iz-
leyıcılere sunuyor. Sergınin en önemli işleri, Glas-
nost'tan sonra Rus Devlet Müzesi'nın depolann-
Açıkhava 'daIspanyolesintUeriKültiir Servisi - Yapı Kredi Sanat Festivali
kaps.amında Compania Lirica La Zarzueia, bu
akşanı saat 21 .OO'de Harbiye Açıkhava Tiyatro-
su'nda 'Zarzuela Antolojisi' adlı gösterisini su-
nacak.
Topluluğun kurucusu. tspanya'nın en yaratı-
cı vönetmenlerinden bıri olarak kabul edilen
JoseTamayo. Tamayo'nun ilk kez 1964 yılında
repertuvara almayı düşündüğü ve en ıyi zarzu-
eia örneklerinden oluşan 'Zarzueia Antolojisi'.
1966 yılından bu > ana sahneleniyor. Heryönüy-
le Ispanya'yı anlatan gösteri, dans, flamenko
ve tspanya tarihinden bölümleri de bir araya ge-
tiriyor.
Topluluğun repertuvannda 'La Verbanadela
Paloma', 'Pan y Toros, Dona Francisquita' gıbi
önemli zarzueia yapıtlannın yanı sıra Bizet'nin
Carrnen,Strauss'un 'Venedik'te Bir Gece'si gi-
bi opera ve operetler yer alıyor.
Topluluk. turneler de dahil olmak üzere yıl-
da 200 temsıl yapıvor. İlk kez 1982 yılında tur-
neye çıkan Zarzueia Antolojisi, bugüne dek 38
ülkede sahnelendi.
Topluluğun menajeri Manuel Gancheaui top-
luluğa dansçılann nasıl seçildiğini şöyle anla-
tıv or: " Topluluğun seçici kurulu yüın beürti dö-
• Zarzueia, dansı, müziği ve
mimikleri de içinde banndınyor.
Yılda 200 temsil sunan topluluğun
gösterilerinde politik söylemlerin
dışında insan ilişkileri ve
duygulan da yer alıyor.
nemlerinde Madrid ve Barceiona'daki dans aka-
demilerini ziyaret ediyor. Buradan mezun ola-
cak ve yetenekli öğrenciler seçiliyor, daha sonra
bir eleme yapılıyor. Seçilen dansçılar ada> ola-
rak kadroya alınıyorlar ve çıraküktan başlayan
sıkı bir eğitim dönemine girivorlar"
Compania Lirica La Zar zuela'daki tüm dans-
çılar Ispanyol. Daha önceki yıllarda Ispanyolca
konuşulan ülkelerden de dansçılann yer aldığı
topluluğun yalnızca müzisyen ve solist kadro-
sunda yabancı sanatçılar var.
Manuel Gancheaui, zarzuelanın yalnızca dans-
tan oluşmadığıru içinde dansı. müziği ve mimik-
leri de banndırdığım söylüyor. Topluluğun gös-
terilerinde politik söylemlenn dışında insan iliş-
kilerini ve duygulan yansıtan söylemlerin yer
aldığını vurguluyor Gancheaui.
îspanya Kültür Bakanlı-
ğı'ndan da belirli birbütçe alan
topluluk şu anda yeni bir pro-
je üzerinde çalışıyor. Önü-
müzdeki yıl önce 14 ülkeyi
kapsayan Güney Amerika
tumesine çıkacak olan Com-
pania Lirica La Zarzueia da-
ha sonra 48 ülkeye turne ya-
pacak. 2000 yı-
lında ise bu iki
gösterinin bir
araya gelme-
sinden olu-
şan yeni bir
gösteriyle
Güney Ame-
rika'ya bir
turne ger-
çekleşti-
recek-
ler.
da yansından fazlası çürümüş olarak bulunduk-
tan sonra Alman ve Amerikan sponsorlanmn yar-
dımıyla restore edilen, sanatçının Moskova Yidiş
Tiyatrosu için yapmış olduğu panolar. Bu resim-
ler bir yanda Rus Devrimi sayesinde Rönesans ya-
şayan Dogu Avrupa Yahudi kültürünün ulaşnğı çağ-
daş boyutu, öte yanda ise Chagall'ın Rus Soyut
Sanatı'nı Avrupa Kübizm'ı ıle birleştirerek ulaş-
tığı "etkfleyici'" resim dilini sergiliyor. Sanatçının
az bilinen siyah-beyaz desenleri ve küçük resim-
len, onun Yahudi kültürünü modem bır çaba ile
yorumlayan "bireşimci" çabalannı ön plana çıka-
nyor. Batı'ya goç ettikten sonra gıderek dekora-
tifleşen Chagall'ın Rusya Dönemi. onun sanatı-
nın ulaşnğı en yetkin düzeyi gözlerönüne seriyor.
Bruce Nauman'ı kavramak
Minimalızm akımını kendine özgü bır anlatım
diliyle yorumlayan Bruce Nauman'ın video. ses,
film, neon ve kâğıt üzerine gerçekleştirdiği çalış-
malardan oluşan seçki. HaywardGal-
lery'de izleyicilere her şeyden önce
"psikolojik bir atmosfer" sunuyor.
Christine Van Assche tarafından or-
ganize edilen bu sergide. bağıran. an-
laşılmaz sesler çıkararak birbin üze-
rine ters olarak yerleşrinlmiş ekran-
lardan adeta izleyıcıyı kontrol eden
yüzlerle, birbıri arkasında yanıp sö-
nen neon yazılarla karşılaşıyoruz.
1960'tan günümüze dek uzanan za-
man dilimi içinde hej kel. film ve per-
formans tekniklerini kullanarak son
derece güçlü ve 1990'lann sanat an-
layışını kökten besleyen bir söylem
oluşruran Nauman'ın anlatım dili ya-
lın imgeler üzerinde yoğunlaşan bir
özellığe sahip. Sergi binasına girme-
den. hiçbır imge ıle karşılaşmadan
önce bır adamla kadınm aynı cümle-
len tekrar edişlerini duyuyor izleyı-
ci. Sergide karşılaşılan imgeler şun-
lar: Sanatçının durmadan dönen ka-
fasını, tuvalette oturan bir palyaço ya da duvara
yansıtılmış projeksiyonlarda aynı cümlelen tek-
rarlayan farklı kişiler. Nauman'ın figürlen NO, OK,
KO gibi aynı sözcüklen, aynı cümleleri yüzlerce.
binlerce kez, farklı yönlerde. farklı soluk alıp ve-
rişlerle tekrarlamyorlar. Ses, görüntü ve psikolo-
jik atmosfer özellıklerini bir araya getiren işleriy-
le Nauman ızleyiciyi kendisinin içindeki öbür ki-
şılikle. perdenın arkasındaki ben'le yüzleştiriyor.
Duchamp'tan Merce Cunningham'a, Meredith
Monk'tan Beckett'a uzanan bir etkileşim-oluşum
zinciri içinde >orumlanabılecek olan bu serginin
zengin göndermelere dayalı hermetık yapısı. ade-
ta bir mıknatıs gibi ızleyiciyi kendisine çeken ve
etkisindenkolaylıkla kurtulunama-
yacak cjan bir bütünlüğe sahip.
Serginin en etkileyici çalışması
"Anthro/Sodo(RindeFacingCa-
mera)
r
'performans sanatçısı Rin-
de Eckert'ın kabak kafasının nor-
mal ve baş aşağı olarak üç duva-
ra yansıtılmasıyla ve aynı görün-
tünün birbıri üzerine tersten mon-
te edilmiş altı monitörden sürek-
lı olarak gösterilmesınden oluşu-
yor. Her monitörden avn birritım-
de "Feed Me, Eat Me, Anthropo-
log>•', "Help Me, Hurt Me. Soci-
olog}" ve "Feed Me, Help Me,
Eat Me, Hurt Me" cümlelerinin
tekrarlandığını duyuyoruz, avaz
avaz. kulaklan delen bır tonda.
Bruce Nauman'ı kavramak belki
de20. yy. sanatında Marcel Duc-
hamp'ın attığı düğümü çözdükten
sonra vanlabilecek olan bir nok-
ta.
Andrzej Wajda? tüm dünyadaki kargaşanın içinde
kimliğimizi sorgulamamız gerektiğini savunuyor
^Şimdi köklerimi anyonun../
Kültür Servisi- Berlın Duvan yıkı-
lalı on yıl oldu. ekonomi küreselle-
şiyor v e u> dular aracılığıyla tele\ ız-
vonlar dünyayı evimıze taşıyorlar.
Ancak Doğulu > önetmenler kendi-
lerine has şıklıklannı ve stıllerini ko-
rumaktalar. Bu > önetmenlerden biri
olan Andrzej \Vajda, 55. Yenedik
Film Festivali'nde kariyer ödülüyle
onurlandınldı.
Aşağıda sizlere Italyan La Stampa
gazetesinin VVajda ile yaptığı söyle-
şiden kesitler sunuyoruz
- Festi-valde gösterilmesi için "\^a-
atler Ülkesı' adlı niminizi seçmeni/jn
özel bir nedeni var mı?
- Diğer yapıtlanmdan daha az ta-
nınan bir film olmakla birlikte. Va-
adler Ülkesı, Polonya insanının gü-
cünü. gereğinde insiyatifi ele alabil-
"ıne kapasıtesini gösteriyor. Kieslows-
ki'nin ölümünden sonra Polonya si-
nemasının kendini toparlaması gere-
kiyordu Henüz bır şey yapılamadı.
ama bu yapılamayacağı anlamına gel-
miyor
- Peki ödülünüzü neden Fransa es-
ki Kültür Bakanı Jack Langin elin-
den almak istediniz?
- Lang. bız Polonyalı \ önetmenler
için hep çok iyi bir dost oldu. Fran-
\\ajda. \enedik"te kariyerödühı akü.
sa'ya çok şey borçluyuz.
- Çalışmalan sürmekte olan yeni
niminiz, klasikleşmiş bir edebi yapıt
üzerine kurulu. Artıkgüncel konular
sizi ilgUendirmivor mu?
- Sadece eski komunist ülkelerde
değil, tüm dünyada bir kargaşanın
hâkim olduğunu gözlemliyorum. An-
cak tüm bu kargaşanın içinde 'kendi
kimliğimizin muhakemesiniyapmak
ihtiyacr hissediliyor bence, bireysel
\e ulusal kimliğimizin. 18. yüzyılın
ortalannda kaleme alınmış bu yapıt-
ta da ulusal kımlik ka\ramı irdeleni-
yor. Bazı şeylerin o zamandan bu za-
mana. özellikle de iki dünya savaşı-
nın ardından değişmediğini görmek
beni çok etkiledi.
- Beriin duvannuı yıkılnıasından
sonra aktifpolitika vapmay-a başlamış-
tınız, Poütikayı neden bıraktınız?
- Diktatörlüğün yıkılışının ardından
bir şeyler yapmamız. insanlan uyan-
dırmamız gerekiyordu. Biz de aydın
kesim olarak halkın dikkatini çek-
mek istedik. Sonunda halk demokra-
tik koşullarda temsilcilerinı seçti ve
biz de zamanı geldiğinde geri çekil-
dik.
- Demokrasi bayrağı altında film
yapmak daha mı zor, daha mı kolay?
- Çok farklı. Sansür yıllannda in-
sanlarbizim çalışmalanmızın içinde
oraya koyamadığımız şeyleri de gö-
rebilmek durumundaydılar. Her şeyin
televizyonlara döküldüğü günümüz-
de ise zorlanmamıza gerek kalmıyor.
-Yehsinyönetünindemi yoksaCHn-
ton yönetüninde mi >aşamayı yeğler-
diniz?
- îkisini de istemezdim. Polonya
benim toprağım ve burada bildigim
sinemayı yapabiliyorum.
Doğan Çakır,
'Sculptures'
sergisinde
BRÜKSEL (AA) -Belçika'da son on yıldır
düzenlenen 'Sculptures' adlı dünyaca ünlü
açık hava heykel sergisine Türkiye'den Doğan
Çakır katıhyor. Sergiye katılan ilk Türk sa-
natçı olma özeüiğiru taşıyan Çabr'ın iki ese-
ri büyük ilgi topluyor. Belçika Valon Kültör
Bakanlığı tarafiııdan finanse edilen ve Belçi-
ka Kraliyet aiJesi tarafuıdan destekJenen ser-
gi, Brüksel St. Joost Belediyesi'nin bir asır-
lık 'Armand Steurs' parkında açdıyor. Sergi-
ye, Avrupa Parlamentosu'nun binasımn hey-
kellerini yapan CMiver Strebelle ile Renee
Rohr'un da aralannda bulundugu 28 heykel-
üraş katıhyor.
Brüksel'de yaşayan ve îstanbul Güzel Sa-
natlar Akademisi'nden mezun olan Doğan
Çakır, Belçikalılann kendisini böyle önemli
bir sergiye davet etmelerinderı büyük mutlu-
hık duyduğunu dile getiriyor. Çakır geçen yıl
sonunda da Brüksel ile Paris arasında TGV
adlı hızlı treni simgeleyen, Brüksel Midi Ga-
n'nı süsleyen, paslanmaz çelikten yaptığı iki
metrelik heykelini sergilemişti. Serginin or-
ganizatdrleri Myriam ve MicheJ Ctelabaye-
goeminne bu yıl aralannda bir Türk sanatçı-
nın da bulunmasma sevindiklerini ifade eder-
ken Çakır'ın önümüzdeki yıl düzenlenecek ser-
giye katılması için de teklif yapıldığını açık-
ladılar.
ICA'deLariPittman,
Ergin Çavuşoğlu
Instirutc of Contemporary
Art'da yer alan Lari Pittman ser-
gisi, son yıllarda ısminı gıderek ar-
tan birhızladuyuran sanatçının In-
giltere'deki ilk büyük çaplı sergi-
si. Nereden bakılırsa bakılsın Pitt-
man postmodernıst klişelerden
oluşan, dekoratif ve homoerotik
imgelerle zengınleştirilmiş son
derece renkli, hemen hemen her
izleyıcinin bır yennden tutabile-
ceğı büyük boyutlu resimler ya-
pıyor. Birbiri üzerine bindırilerek
neredeyse okunamaz hale getiril-
miş olankompozisyonlar, geomet-
rik, arabesk, soyut karakterli Ame-
rikan bü>iik kentkültürüneaıt de-
taylan birarayagetiriyor. KeithHa-
ring'ın basitleştırdıği resim dün-
yasının, Pittman'ın kompozisyon-
lannda duvar- kâğıdı-estetiğiyle
yorumlandığını görüyoruz. Buyıl
100. doğum yıldönümü kutlanan
Henry Moore (1898-1986) dün-
yanın dört birtarafinı dolaşan bü-
yük gezici sergilerle ve hemen
hemen her Ingiliz kentinde dü-
zenienen bir sergiyle anılıyor. Bu-
na denilecek hiçbir şey yok ama
British Museum'de Asur ve Mı-
sır heykellerinin yanında onun
oturan kral ve kraliçe heykelini
görmek Ingilizduayenliğinin ulaş-
tığı can sıkıcı boyutu duyumsatı-
yordu.
Duncan Cargill Gallen de Er-
gin Çavuşoğju'nun renkli fotoğ-
raflan Minus başlıklı gmp sergi-
sinde sergileniyordu. Kurgusal
özelliklen ağır basan bu çalışma-
larda, sanatçının güncel yaşamdan
seçtiği görüntüleri, belli bir form
anlayışıyla yorumlanıyordu. Bu
form anlayışının heykelsi ya da
kavTamsal bır çerçeveden çok, fo-
toğraf kurgusuna dayandığını dü-
şünüyorum. Umanm sanatçı ya-
kında kişisel bir sergi açar da araş-
tırmalannı hangi çizgide yürüt-
tüğünü görmem mümkün olur.
IŞILDAK VE YELPAZE
ATİLLA BİRKİYE
Sonbaharın İlk Adı
Henüz başlangıcı sonbaharın. Yapraklar, yeni yen
terk ediyor ağaç bedenini; yollar henüz sararmadı.
Yine, bir Eylül gecesi. Boğazın panldayan sulanne
gizlice bakan bir pencerede...
Bir elimde kanlı bir Lorca şiiri, ötekinde uykusuz-
luk, bir dolunay gecesi; şairin dediği gibi:
"Insan aşklarının külüdür."
Haşim'den uzanan bir sonbahar tutkusu, hem ya-
zanın hüznü, hem yazın...
Kolay mı, sonbaharsız zaman; aylardan EyJül:
"Dönerken ufka donuk, kanlı birziyâ Eylûl"
Eylül'de, Eylül neden sonbaharın ilk adıdır, eskiden
daha mı serin oluyordu îstanbul geceleri?
Yoksa, çocukluğumuzun ıssız sokaklannda oynar-
ken daha mı sıcaktı, Eylül geceleri?
Dolunay... Doğanın yazdığı, yalnızlıkların ve aşkla-
nn şiiridir, bir bakıma; şayet aşk ve yalnızlık, aşk'a adan-
mış o kitaptaki gibiyse:
Aşk ne büyülü söz.
Kaç âşık oldum, kaç yalnız kaldım?
Aşk-ı Memnu'da, yüreğinde ilk aşk titreşimlerini
duyumsayan Nihal de, aşk şerbetini içtikten sonra yal-
nız kalmaz mı?
Üstelik, yüreğine düşen o ilk aşk titreşimlerini meh-
taplı bir îstanbul gecesinde, hem de âşıklann diyan
adadayken, duymaz mı:
Nihal ile Behlûl adada yürürler. Behlûl aşkını anla-
tacaktır Nihal'e. Kim bilir, belki Behlûl ıçtendir o an.
Nihal ise tam anlamıyla bir saflıkla yıkanmıştır, baş-
tan sona.
Yüreginin atışları, bir aşk şiirinin görünmez dizele-
ridir.
Nihal karanlıktan korkar. Aslında onun korktuğu, bel-
ki de aşktır. Belki de sezgisel olarak "yakaladığı", ile-
ride başına gelecek olan "yalnızlıktır".
Ne var ki, ay gecenin karanlığında yol açar
"Bak, Nihal, senin karanlıkta korktuğuna vâkıf ol-
duklan için fener çekiyohar.
"Behlûl parmağıyla başlannın üstünde henüz do-
nuk, üzerine pembe toz serpilmiş san kâğıttan bir fe-
ner şeklinde duran ayı gösteriyordu."
Eylül'ü Istanbul'da yasamak ne kadar da güzel.
Boğazın ışıltısına gizli bir pencereden bakmak.
Dolunayı şarkılaria karşılamak.
Her ne kadar hüzün ise de sonbahann gelişine şap-
ka çıkarmak.
Düş dünyasının derinliklerinde kaybolup gitmek.
Sonsuzluğun içinde yitmek...
Sonbahara bir Haşim şiiriyle kadeh kaldırmak:
"Bir taraf bahçe, bir taraf dere
Gel uzan sevgilim benimle yere,
Suyu yâkuta döndüren bu hâzan,
Bizi garkeyliyor düşüncelere..."
Bu sonbahar günü, belki de yapılması gereken tek
"şey", yıllar önce yazılan o kitaptan küçük bir alıntı yap-
maktır:
Zaten hüzünden hiç kurtulamadık ki... Her sevin-
cimiz, her mutluluğumuz, hep hüzünle birlikteydi.
Hep hüznü ve sonbahan yaşadık.
Bir kitabımın adı olacak: Hep Sonbahan Yaşadık.
Bir özyaşam denemesi. Benim ve kentin. Sonbaha-
rı yaşayageliyoruz, ben ve kent.
Şimdi de bir sonbahar değil mi? Sen yoksun, ben
ve kent hüzünlü ve dingin...
"İnsan aşklannın külüdür", bir dizesiydi, Hulki Ak-
tunç'un. Şöyle de diyebiliriz, bu sonbahar günü, Ey-
lül'ün Istanbul'u sardığı şu gün, korkusuzca:
İnsan yalnızlıklannın da külüdür, âşık oluyorsa...
Assos Antik Tiyatrosu'nda 1800
yıl sonra ilk gösteri
• Kültür Servisi - Çanakkale'nın Ayvacık ilçesindeki
Assos Antık kentinde yapılan kazılarda ortaya
çıkanlan 1500 kişilik antik tiyatroda, 26 Eylül akşamı
İstnbul Devlet Opera ve Balesi özel bir gösteri
sunacak. 1981 yılında Kültür Bakanlığı adına Prof. Dr.
Ümit Serdarogkı başkanhğında Türk arkeolog ve
uzmanlanndan oluşan bir ekibin başlattığı kazı
çalışmalannda orta>a çıkanlan ve antik dönemin en
önemli bulgulanndan sayılan antik tivatronun, 1800 yıl
sonra ilk kez bir gösteriye sahne olacağı bildirildi. Efes
Pilsen'in sponsorluğunda sürdüriilen kazılarda ortaya
çıkanlan ve restorasyon çalışmalan tamamlanan antik
tiyatroda >apılacak gösteri için organızasyon komitesi,
Istanbul'dan Assos'a 25-27 Eylül günlerini kapsayan,
'zamana >olculuk" gezisi de düzenliyor.
Güpcii ressam Natya
Ochigava'nın sergisi
• Kültür Servisi - Gürcü ressam Natya Ochigava,
Vakıfbank Fenenolu Şubesi Sanat Galerisi'nde 4.
kişisel sergisini açıyor. 5 yaşında resim yapmaya
başlayan ressam ilk ve ortaöğrenimini Tiflis'te
tamamladı. ressam Mosetoize'nın resim lisesinden
mezun olduktan sonra, 1978 yılında da Tiflis Resim
Akademisi'ni bitirdi. 1987'de Moskova'daaçtığı
ikinci sergisiyle "Resim Lauriad' madalyasıyla
ödüllendirilen Ochigava'nın sergisi, 13-24 Eylül
günleri arasında gezilebilir.
Şimon Peres'le söyleşi
• Kültür Servisi - Robert Lıtlell'ın, Şimon Peres 'Bir
Politikacıvla Söyleşi' adlı kitabı Milliyet yayınlan
arasında çıktı. Örtadoğu banşının miman, 1994 Nobel
Ödülü sahibi Şimon Peres, Nevvsvveek'in eski
muhabirlennden, yeni romancı Littell'la birdizi
söyleşi yapmıştı. Bu söyleşileri içeren kitap. Peres'in
Ştel'deki çocukluğundan Yahudi devletınin
başlangıcına. soykınmdan 'tntifada'ya, Filistinlilerie
yapılan gizlı pazarlıklardan Oslo anlaşmalanna,
Rabin'in öldürülmesinden Likud zaferine, Enver
Sedat'tan Yaser Arafat'a, De Gaulle'den Mitterand'a
tsrail devietini biçimlendirmiş önemli olaylar ve kişiler
yeniden gözden geçırilıyor ve Örtadoğu tarihinin
görmezlikten gelinemez önemli olaylannın altı
çiziliyor.