28 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 8 MAY1S 1998 CUMA 12 KULTUR 12 Mayıs'a dek sürecek olan 4. Uluslararası Ankara Karikatür Festivali bugün başlıyor Gündemde dünya karikatürü varKültürServisi-4. Uluslararası Anka- ra Karikatür Festivali bugün başlıyor. Karikatür Vakfi'nın düzenlediği 'Ka- rikatür ve Kültür' konulu festival 12 Mayıs'a dek sürecek. Festivale 10 ülke- den karikatürcüler ve bilimadamlan ko- nuk olacak. Karikatür Vakfı tarafindan 'yıhn karikatürcüsü' seçılen Semih rV roy'a ve 54 y ıldır karikatür sanatına yap- tığı katkılardan dolayı Bedri Koraman'a 'onur annağanı' da bugün düzenlene- cek bir törenle verilecek. Karikatür Vakfı başkanı Nezih Dan- yal festivalin dünyanın dört bir tarafın- da bilindiğini ve sevildiğini belirterek Türkiye'de yeterince tanınamamaktan yakındı. Türkiye'de yapılan tüm tanı- tımlara ragmen halen karikatür festiva- linin isminin festivaller listesinde bile yer almadığını vurgulayan Danyal "Türki- ye'de kendimLri tanıtmaya çalısıyoruz. Bu yıiki etkinliklerimizden sonra insan- lar inşallah 'festival nerede düzenleni- yor' diye sormazlar" dedi. 4. Uluslararası Ankara Karikatür Fes- tivali'nde uluslararası sempozyum. kar- ma, kişisel sergiler, 'sinemanuz' konu- lu ödüllû workshop, çizgi film gösteri- 'Karikatür ve Kültür' konulu festivale 10 ülkeden karikatürcüler ve bilim adamlan konuk olacak. Dokuz karikatür sergisinin açılacağı festivalde, bir sempozyum, ödüllü workshop, çizgi film gösterileri ve söyleşiler gerçekleşecek.Yılın karikatürcüsü Semih Poroy'a ödülü ve Bedri Koraman'a onur armağanı bugün verilecek. leri ve söyleşiler düzenlenecek. Anka- ra'nın dünya karikatürünün konuşuldu- ğu bir başkent olmasını hedefleyen fes- tivalde bu yıl 'Karikatür ve Kültür'' ko- nulu uluslararası bir sempozyum gerçek- leştirilecek. Yann saat 13. ÖO'te gerçek- leştirilecek olan sempozyumda ülkele- nn kendi kültürlerinin karikatür sanatı- na nasıl yansıdığı tartışılacak. Sempoz- yumda sunulacak bildiriler bir katalog- da toplanarak izleyicilere sunulacak. Festival sırasında aynca 9 karikatür ser- gisi düzenlenecek. Avrupa Komisyonu Türkıye Temsilcıliği'nin sponsorluğu, Avrupa Kankatürcü Kuruluşlan Fede- rasyonu (FECO) ve Kültür Bakanlı- ğı'nın desteğı ilegerçekJeştirilecek olan festival, Hollanda. Belçıka, Amerika, Yunanistan. Italya. Yugoslavya, lngılte- re, Almanya, KKTC ve Türkiye'den ka- rikatürcüleri konuk edecek. Hollan- da'dan \Villiam Rasing, Yunanistan'dan Bas Miropoulos, Amerika'dan Janusz Kapusta. Almanya'dan Barbara Henni- ger kişisel sergileriyle, ttalya'dan Le Donne Ridona kadın karikatürcüleri. lngiliz Karikatürcüleri. Belçika kanka- türcüleri, Türk kankatürcülerinin karma sergileri ve 'Karikatür ve Kültür' konu- lu uluslararası karma sergi festival sü- resince izlenebilecek. Sergiler. Kültür Ba- kanlığı DevletGüzel SanatlarGalerisi, Ilayda Sanat Galensi, Başak Sigorta Sa- nat Galerisi, Ankara Sanat Galerisi. Al- man Kültür Merkezi, The British Coun- cil ve TOBAV'da.gerçekleşecek". Festivale, Hollanda'dan NVilliam Ra- sing, Cerda De Vbng, Peter Nieuwendijk, Ab Moolnear, Bert VVitte, Almanya'dan Barbara Henniger.Marlene Pohle. Bel- çika"dan Ronald Libin. Ingıltere'den De- rek Quint. Italva'dan Luciana Tufani, Elenora Chid. Amerika'dan Janusz Ka- pusta, Yunanistan'dan Bas Miropoulos, Ukrayna'dan Vladimir Kazanevski, Ro- manya'dan Pavel Constantin. Cristian Topan, KKTC'den HüseyinÇakmak ve Musa Kayra'nın yanısıra Bedri Koraman. Tan Oral. Semih Poroy Ercan Akyol Kamil Masaracı, tzel Rozental, Piyale Madra. Vluhammet Şengöz konuk ola- cak. Festival kapsamında yann saat 11.00'de 10. Uluslararası Ankara Film Festivali'ndeödûlalan çizgi filmlergös- terilecek. Pazar günü saat 14.00'te Dünya Kit- le İletişim Vakfı ve Karikatür Vakfı ta- rafindan düzenlenen "Sinema" konulu ödüllü vvorkshop yapılacak. Çizerlerçiz- dikleri karikatürleri kendileri değerlen- direrek en iyi karikatürü seçecek. Festival sırasında The British Coun- cil'de açılacak olan *He> Turkey' adlı Türk karikatürcüleri karma sergisi ise ha- ziran ayında Almanya'daki Atatürkçü Düşünce Demekleri tarafindan Alman- ya'nın çeşitli kentlerinde sergilenecek. Sergi daha sonra Hollanda, Fransa ve di- ğer Avrupa ülkelerinde tekrarlanacak. Serginin üç dilden kataloğu sergi açılı- şında izleyicilere sunulacak. Avrupa Komisyonu Türkiye Temsil- cıliği ve Karikatür Vakfı tarafindan dü- zenlenen AvTupalı karikatürcülerin ka- rikatürlerinden oluşan 'Avrupa A\rupa' adh sergi ise 19 Haziran tarihinde Ga- ziantep'te daha sonra Mersin. Bursa, Diyarbakır ve Türkiye'nın çeşitli kent- lerinde yinelenecek. Ressam Avni Arbaş'ın retrospektif sergisi 6 Haziran'a dek Milli Reasürans Sanat Galerisi'nde 'Resimle edebiyatı kanştırmanıalı...' AHU ANTMEN 'Sanat insanın kendine doğru bir yolculuğudur.' Teşvıkiye'dekı Mılli Reasürans Sa- nat Galensı, sezonu usta ressam Av- ni Arbaş'ın retrospektıfıyle kapatıyor 6 Haziran'a dek süren sergi, sanatçı- nın 1934 yılında, henüz 15 yaşınday- ken yaptığı bırportresı ile 1996 yılı- na aıt son portresi arasındaki zaman dilimini ve yansımalannı bir araya getiriyor. Nisanın son günlerinde 79'una giren Avni Arbaş'ı geniş bı- rikimi ve tüm vönleriyle yakından tanımak için kaçınlmaz bir firsat... Büyük degışımJere gebe tarihsel bir sufecın başında dünyaya gelen Avni Arbaş'ın varlığına sinmiş cum- huriyet ruhunun izlen de sürülüyor ser- gıde. Çeşitli koleksıyonlardân titiz bir çalışmayla derlenen ve sanatçıyı özellikle genç kuşaklara tanıtmak açı- sından önemli bir işlev üstlenen ser- giye, lstanbul Resim ve Heykel Mü- zesi'nin, bünyesindeki resimlerini ödünç vermeyi reddetmesı sanatçıyı üzmüş ama sergi şimdiki kapsamıy- la da izleyiciyı Avni Arbaş'ın sana- tına götüren zengin bir kaynak. - Retrospektif sergiler farkü yerle- re. kişilere dağılmıs. resimlerini tophı halde görme olanağı \erdiği için as- lında sanatçı için de ügüıç bir dene- yim. INe düşündünüz bu sergiyihazır- İamrken? Evtt, neler yapmışım görüyorum ışte... Demek ki çalışmışım diyorum kendi kendime! - 1940'larda çıktığınız yurt gezüe- rindeyapöğınızresimlerden30yıhnı- n geçirdiğiniz Fransa'da ürettikleri- nize ve son dönem yaprtlarınıza dek kapsamlı bir birikim söz konusu bu sergide. Ama hepsinde ben, benim... Ben • İnsanın hayatmda daima devam ediyor savaş. Ve biliyor musunuz, bu savaştan zevk almak lazım! Aslında biz bugün Türkiye'de çok enteresan bir devir yaşıyoruz. Kendimi ikinci kurtuluş savaŞı içinde hissediyorum. Dövüşüyoruz yine. Atatürk bunlan söylemişti zaten. Akademı 'ye girdim çünkü Leopotd Levy gelecekti. Ama ben daha önce de Galatasaray'dayken akşamlan gi- dıyordum akademiye. çalışıyordum. Ressam Naci Kalmukov (Kalmukoğ- lu) benim çok iyi dostumdu, bende atölyesinin anahtan da vardı, birlik- te çalışırdık. Yani akademiye girdiğim zaman ben tanınıyordum zaten res- sam olarak... Akademi'de de mümkün olduğu kadar uzun kaldım, bir do- kuz yıl kadar. Mezun olmak dıye bir derdim yoktu, nasılsa resim yapıyor- dum! Bir bursalıpParis'egidene ka- dar sürdü bu. - Hocahk yapmak akknızdan büe geçmemişti. Hep resimle geçindiniz değil mi? Evet ama pek geçinemedığim de oldu... Tabii Akademi'de hoca olun- ca, bir geçim garantısi var. Ama ben bunlan düşünmedim. Resmi de hiç- bir zaman para kazanacağım diye yapmadım. - O dönemde Akademi nasıkiı? Altın devriydi bir kere... Yeri dol- durulamayacak insanlar vardı. Şim- di maalesef öyle değil... Biz çok cid- diye alıyorduk işi. Ben hiçbır zaman resim satayım falan diye de düşünmez- dim. Kendimi tamamen adamış du- rumdaydım ve hâlâ da öyleyım. Sa- natta hesap kitap girince araya olay değışti. Oysaaşkta, sevgide pazarlık yoktur. Verirsin kendini ölürsün ölür- sün, kalırsın kalırsm. En ufak pazar- lığa düştün mû hapı yuttun resımde. kendime sadık bir adamım. Onun bu- nun etkisınde hıç kalmadım, moda akımlarakapılmadım. Sanat, insanın kendine doğru bir yolculuğudur. Mü- him olan bu. Mesela ben Goya'yı çok severim ama onun gibi resim yap- mam. Tabii ondan aldığım şeyler \ar- dır.. Bunlar insanı olgunlaştınr, ge- liştirir. - Resim dışında sizi en çok etküe- yen sanat dalı hangisidir? Ben eskıden edebıyata düşkün- düm, hatta bir ara yazıyordum ama baktım bende iş yoİc. hepsinı yırttım attım. Sonra müzik... Hatta bas- ba- riton sesim vardı. konservatuvara gıt- meyi de düşünmüştüm. Ama ben ne yapabilirim sorusunu sorunca kendi kendime, baktım ben yapsam yap- sam resim yapanm... - Bunda babanrnn da etkisi bü- yük». Evet, sorumlusu odur... Babam as- kerdi ama resim. yapardı. Müziği, edebiyatı severdi. Boş zamanlannda resim yapardı. Herhangi bir iddiası yoktu. Bana da verirdi boyalar, kâgıt- lar, boyuna çalışırdık. Öyle bir hale geldi kı benim için resim, artık nefes almak gibi bir şey oldu. Onun için ben sahiden hayatımda hıç düşünmedim ne olacağım diye... Üniversiteye git- mek, diploma almak gibi düşüncele- rim yoktu. Tek düşündüğüm resim yapmaktı. - Galatasarav'dan sonra Akade- mi've geçivorsunuz... Sezonun son galibi Usta Beni Öldürsene CUMHUR CANBAZOĞLU ANKARA-10 Mayıs'a kadar sürecek 10. Ankara Uluslararası Film Festivali'nin yanşma bö- lümlen sonaerdi ve meraklabek- lenen Ulusal Uzun Film Yanş- masıjürisinin kararlan bu yıl ye- rinde bulundu. Her yıl sonuçla- nn açıklanmasından sonra 'Ye- şBçamcı' ya da 'TRT'd' olmak- la suçlanan Ankara jürisinin bu yıl seçimlen, genelde üç film üzerinde yoğunlaştı: Usta Beni Öklürsene, Masumiyet ve Ha- mam. Ister sezgı, isteröngörüş de- yin. Ankara jürisinin Usta Beni Öldûrsene'ye ve BanşPirhasan'a bü>ük ödülleri vereceğini kesrir- miştik. Antalya'da Pirhasan'm ödül al- ması festivalin magazinsel yapı- sı nedeniyle zaten beklenmiyor- du. Ardından yapımcılar Ada- na' j ı bir şekilde atlayıp yanşma- ya katılmamışlardı. Istanbul'da film Türkiye'yi uluslararası ya- nşmada temsil ettikten sonra bu sezonun dört iddialı yapımı ilk kez Ankara'da ciddı bir kulvarda bir ara>a geldiler ve Yusuf Kurçen- li. Erhan B«ner, Ali Hakan, Tü- la> Eratalay. Sami Şekeroğlu 'dan olusan jüri, Lsta Beni Öldürse- ne'vi seçti. Seçimin gerekçeli ne- denmin belırtılmemesi toplantı- lann sancılı geçtiğini gösteriyor- du. Evrensel konusuyla sinema- da ı> yapmamasına karşın Anka- ra'da yönetmen, film, senaryo, Banş Pirhasanın yönettiği '(Jsta Beni Oldürsene' Ankara Film Festivali'nde ata dalda ödül kazandL görüntü yönetmeni gibi önemli dallan alarak festivale ağırlığını koydu, Usta Beni Öldürsene. Bu arada meraklı sınemaseverlerin aklına yardımcı erkek oyuncu ödülünün neden bu filmde baş- rol oynayan Hugfa O'Connor'a giftiği sorusu gelebılir. Jürıden öğrendığımize göre Pirhasan, baş\uru formunda 'us- ta'yı yani Karoiy Eperjey'i baş- rol. 'çirak' O'Connor'ı da yardım- cı oyuncu olarak göstermiş. Bu yıl Ankara'daki ilginç ge- lişmelerden biri de artık bir 'kült' film haline dönüştürülmüş 'Ka- saba'ya hiç ödül çıkmamasıydı. Farklı yapısı ve sinema anlayı- şıyla jüriler tarafindan kolay de- ğerlendirilemeyınce sonunda her festivalden bır özel ödülle evine gönderilen Kasaba bu kez yerini Demirkubuz'un Masumiyet'ine bıraktı. Jüriden öğrendığımıze göre Se- çici Kurul Özel Odülü, en fazla oy toplayan ikinci film Masumi- yet'e verilmiştı. Böylelıkle yerli festivallerin bu yılkı tablosunda Adana ve Istanbul'u alan Masu- miyet öne çıktı. Onu Antalya ga- libı Hamam'la Ankara bırincisı Usta Beni Öldürsene izledi... Kısa filmlerde ise bu yıl tam birhayal kınklıği yaşandı Anka- ra'da. Yanşan filmler arasında ödev diye sinema okulu öğrenci- lerine verilen yapıtlann ağırbas- ması, özellikle Mımar Sinan Si- nema TV'den gönderilenlerin tor- nadan çıkmış gibi aynı özellikle- ri göstermesi. Ankara'da Türki- ye kısa filmciliği açısından yenı- lik bekleyenleri üzdü. Festival yönetiminin bu konuda eli kolu bağlı. Yanşma düzenliyorlar, ve ge- len malzeme az olunca öğrenci filmlerini deneyimlilerle bir ara- da değerlendirmek zorunda ka- lıyorlar. İş sonundajürilere kalı- yor, onlar da iyi bir şeyler bula- bilmek için hayli zorlanıyorlar. Ankara kısa film jürisi bizce bu yıl 'canlandırma'da Lamia Ka- raali'nin 'Bir'adlı yapitmı birin- ci seçerek isabetli davrandı; 'de- neysel'de, köyde sinema yapma- sıyla ünlenen Ahmet Uluçay'ın Epilectic Film'iyle, Taylan Sez- giner'in 'A Personal Âlphabef adlı yapıtı dikkat çekti. Jüri bun- lardan Epilectic Film'i seçti, bi- zim oyumuz ise bir şeyler dene- meye soyunmuş 'A Personal Ah> habet'e gitti. 'Kurmaca'da isejü- rinin karan tam bir sürpriz oldu; dişe dokunur fazla yapıt yoktu ama Rıza Kıraç'ın birinci seçilen 'Son Bakışta Aşk'ı jüri tutana- ğında belirtilen övgülü sözlerle pek örtüşen özelliklertaşımıyor- du. Bu arada Türkiye'yi Cannes'da temsil edecek Ebnı Yapıcı'nın 'Kryıda' adlı yapıtı da, ismi TRT Lütfü ÖzaJay Odülü'ne dönüş- türülen seçici kurul ödülüyle yetinmek zorunda kaldı. Hayat müthiş tuzaklarla dolu. Mese- ia Paris'teyken. benimle kontrat yap- mak ısteyenbırgaleri vardı. Banade- diler ki, resim yapmayı bılıyormu- şum ama müşterilerin zevkını bılmı- yormuşum! Hep çiçek resmı istiyor- lar, ben çiçekçi miyım sürekli çiçek yapayım? Üstelik bunlan senden ıs- tedikleri zaman o kadarda zor durum- dasın ki. Ama zayıf davranıp evet dersen bitmiştir. Ama şimdi daha Akademi'de başladılar bunlan dü- şünmeye. - DosdarBuzb Yenier grubunu kur- dunuz-Bu grup, DUenepe>'farkh bir tavır içinde> di_ Çok daha ılenydi. Bız atölyeleri- mize çekilip fıldişı kulesinden resim yapmak ıstemiyorduk. Hayata açılmak istiyorduk... - Birydhğına ghtiginiz Paris'ten 30 yıl dönmediniz, hatta vatandaşlıktan çıkanldınız». Ama hep köklerinize son derece bağlı bir sanatçı olarak kaküıuz. Ama ben Türkıye'yle ılişkımı hıç kesmedım kı. Memlekette olan bi- tenleri sürekli takipediyordum. Hat- ta Zonguldak'ta maden olaylan oldu- ğu zaman resim yapıp Ühan Selçuk' a yollamıştım. - Yaşamınızda epev zorluklaıia mücadete ettiğinizi biliyoruz_ Hayat dedığin aslında bir savaş, bir mücadele. Ben diyelım bir savaş res- mi yapıyorum, kendimi gerçekten sa- vaşta hissediyorum. Dalıyor insan. Bir gün bır arkadaş telefon etti, nasıl olduğumu sordu, 'Savaşıyorum' de- dim. Durumu sordu. 'Müthiş zaiyat var' dedim .. Anlamadı. Sonra, 'Bir tiimen yolla' deyince, 'İsterseniz or- du yoUayayım' dedi! 1nsanın hayatın- da daima devam ediyor savaş. Ve bi- liyor musunuz, bu savaştan zevk almak lazım! Aslında biz bugün Türkiye'de çok en- teresan bir devir yaşıyoruz. Kendimi ikinci kurtuluş sa- vaşı içinde hissediyorum. Dövüşüyoruz yine. Atatürk bunlan söylemişti zaten. Bir gün gene savaşacaksınız de- mişti, ama bu sefer dahilı düşmanlannızakarşı... Şim- di ben ressamım diye oturup elma, armut resimlen mı ya- payım?.. Tabii kendi müca- delemi resımie aktarırken, resim olarakaktarmak istiyo- rum, edebiyat yapmak iste- miyorum. Çünkü bir fark var. Çoklan edebıyatla resmı ka- nştınyor. Resim yapacağına edebiyat yapıyor. Resmin kendi kurallan var. - Resünde içerik salt öykü değiL. Değil, çünkü resim hıkâ- ye değil, tabii mevzu olabi- • lir, fakat resme baktıgın za- man önce renk, şekil, kom- pozisyon olarak etkilemeli. Ben şimdi bir şey düşündü- ğüm zaman, şekil olarak, le- ke olarak düşünüyorum. Kal- kıpda edebi tarafindan düşün- müyorum. O zaman alırım kalemi yazanm, değil mi? Ben bır ara Bologna'yı ziya- ret etmiştim, 13. asır primi- tifler sergisi gördüm orada. Girdim, muazzam bir salon, taa uçta bir resim gördüm... Çarpıldım ama bilmiyorum nedir beni etkileyen? Tabii şekil, renk. kompozisyon... Baktım, melek, Meryem'e fsa'nm geleceğini haber ve- riyor. Yanına girdikten son- ra onu anladım ama giıme- den o hazzı, o plastik zevki duydum... Işte resim de bu! YAZI ODASI SELtM İLERİ Yaşadığımız Ortamlar Ahmet Cemai geçenlerde Odak Noktası'nda yaz- mıştı: Yetişmekte olan kuşakların, özellikle üniversite gençliğinin hangi ortamlarda yaşamak zorunda bırakıkjıklarını irdeliyordu. Bannak sorunu üzerin- de duruyor, sonra yapıların içdünyamızdakı yan- sımalannı deşiyordu. Yazısının sonunu alıntılıyorum: * "Üniversitedeki bütün zamanını mimariık 'sa- natına' her taşıyla ihanet eden bir yapıüa geçir- mek zorunda olan bir mimariık öğrencisinden, ilerde 'ince' bir mimari üslubu yansıtan yapılar ve mekânlar kurması nasıl beklenebilecektir? (...) Unutmayalım: Çevre ne ölçüde 'insanca' kılına- bilmişse, ancako ölçüde 'insan' yetişebilir..." önemli bir saptayım Ahmet Cemal'inki. Yazısı, alıp çocukluğuma, gençlığime, yetişme yıllanmın 'çevre'lerine götürdü beni. Cihangir'deki ilkokul birinci sınıf. Sınrf denebilir miydi oraya? Itiş kakış sığıştığımız, penceresiz bir oda. Sürekli ışık yanar. Gün ışığını ancak daracık kapıdan, kapının dikdörtgen üst penceresinden görebiliriz. Neyse ki taş avlu bahçe Istanbul'un -hele o yıl- larda- en güzel manzaralanndan birine açar sizi: Sarayburnu, deniz, gemiler, günün sürekli değişen aydınlığı. Yeterti miydi? Hatırlayamıyorum. Yine de dik yo- kuştan inerken o açıklıklan seyretmekten hoşlanır- dım. Birde, ilkyazgeldiğinde, pikniğe götürülmüştük. Ballıbaba topladığımız gün. Kırkı aşkın yıl geçti aradan, piknik günü belleğimden silinmedl. Oyle beş on piknik daha yok okul hayatımda. Sonra Firuzağa llkokulu geliyor. Elbette sevgiy- le ananm okulumu. Ama Ahmet Cemal'in anlattı- ğı mimarilerden pek farklı değildi. Neredeydi ye- şilliği, ağaçlan, mevsim çiçekteri! Galatasaray üsesi'nde bir arka bahçe vardı ama, havuzlu, yeşertili arka bahçeye yalnız lise son sı- nıf öğrencileri çıkabilirdi. Arada bayram şenliğin- den ayırt edilemeyecek kaçamaklar... Galatasaray'da bannamayıncaTaksım üsesi'ne, o zamanki adıyla Atatürk Erkek Lisesi'ne geçtim. Mutlu günlerim oldu orada, eşsiz öğretmenlerim. Ne var ki, okul yapısı, yine doğruluyordu Ahmet Cemal'i. Barakayı andırır, bahçesi yoktur, tıklım tı- kış sığıştığımız avluda Istiklâl Marşı söylenir. Son- ra hurra Beyoğlu. Hukuk Fakültesi'nde birkaç yıl. Kalabalık sınıf. Ruhsuz dersler. Tam o sıra dergilerde yazılanm çıkmaya başlıyor ve 'çevre' benim için artık bütü- nüyle 'edebiyat' oluyor, fakülteyi yanm bırakıyo- rum... Maddi olanaklarımız el vermediğinden hiçbrr za- man iyi evlerde de oturmadık, hani şöyle deniz gö- rürmanzaralıfilan. Bununla birlikte kentte hâlâ mimari bir güzellik, bakımlı bir çevre düzeni vardı. Soluk alabilirdiniz. Elli altmış yıl önce yazılmış romanları, öyküteri oku- yun, istanbul'dan söz açmışlarsa, bambaşka bir kent anlattıklannı saptarsınız. Bugün adamakıllı 'çirkin' bir kentte yaşıyoruz. He- le, yetişme çağındaki ınsanlann yaşadıklan ortam- lar büsbütün göçüp gitti. Göz, 'güzel'\e nasıl ka- vuşacak? Çöplerin sokak aralarından caddelere taştığı, sözümona modem mimari örneği gökdelenlenn gü- .lünç özentileryansıttığı, birbirinden incelikli eski ya- pılann yttip gittiği, yeşilin dirilmesi başlı başına bir siyasal oyun haline getirildiği lstanbul, şu ürkünç haliyle, Türkiye'nin 'kültür başkenti'. Kim inanır? Gelir dağılımının bunca haksızlığını adeta çığlık çığlığa yansıtan bu kentte on beş milyona yakın insan acaba hangi kültürle haşır neşır? Tanpı- nar'ın savı gaiiba, kültürümüz özbeöz Istanbullu'dur. Yurda açılacak bu kültürden ne umabiliriz? Bütün çirkinlikleri, ne tuhaf, yalnızca*srece' ör- tüyor, yani 'karanlık'. Takvimde h Bırakan: "Yedı tepeye kurulmuş I Pul pul I Gümüş gü- müş balıklan I Pul pul I Işıktan sudan örülmüş I Canım istanbul" Bedri Rahmi Eyuboğlu, "Pul Pul", liyatro Festivali biletlepi AKM gişelerinde satAyor • Kültür Senisi - lstanbul Kültür ve Sanat Vakfı tarafindan 19 Mayıs - 4 Haziran tanhleri arasıda düzenlenen 10. Uluslararası İstanbul Tiyatro Festivali biletlen, yanndan itibaren Atatürk Kültür Merkezi gişelerinde satışa sunuluyor. 4 milyon lira ile 800 bin lira arasında değişen bilet fiyatlannda 65 yas ve üstüne, tiyatro sanatçılanna yüzde 25 indirim yapılırken öğrenci fiyatlan 1 milyon lira ile 400 bin arasında değişiyor. 10. Ulusalararası lstanbul Tiyatro Festivali'nin önemli bir yeniliği de bütün yabancı oyunlann bu yıl elektronik altyazı ile Türkçeye çevrilecek olması. 9 Haziran - 4 Temmuz tanhleri arasında düzenlenecek olan 26. Uluslararası Istanbul Müzik Festivali'nin broşürleri ve program çizelgesi ise bugün saat 10.00'dan itibaren Atatürk Kültür Merkezi gişelerinden alınabılecek. K Ü L T Ü R » Ç İ Z İ K K Â M l L M A S A R A C I \ r • • M<
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle