16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 24 KASIM 1998 SAL 14 KULTUR PORTAL DİKMEN GÜRÜN Moskova'da yeni bir 'Hamlet'• " Eğer kişi kendini Shakespeare ile kıyaslamıyor ve bir dahi olarak görmüyorsa, oyuna yeni anlamlar yüklemeye, yeni konseptler bulmaya, bir 'yeni bütünlük' yaratmaya çalışmaz. Tek yapılması gereken Hamlet'in artistik büyüsünü tekrar tekrar keşfetmeye çalışmaktır." Peter Stein Rusya'ya tutkun bir yönetmen. Rus ede- biyatı. tiyatrosu ve özellikle oyunculan onu yıllar bo- yu etkilemiş. Bir röportajda "Rus tiyatro yönetmenle- ri hiçbir zanıan ilgimi çekmedi, ama Rus oyuncularda beni büyüleyen bir derinlik var" dıyor. Çehrn. beş y ıl- da bir sahnelemek istediği bir yazar.TJ'ç Kızkardeş \e Vlşne Bahçesi'nden sonra Marü'yı düşünüyor. Vişne Bahçesi'ni ikinci kez 1996"da sahneye koyduğuna gö- re daha epey beklememiz gerekecek. Şımdı sırada 200l'de Hannover kenti için gerekleştireceği 20 saat- ük bir Faust prejesi var. Ünlü yönetmenin >olunu sık sık kuzey komşumuza düşürmesınm başlıca nedeni Rus tiyatrosunda buldu- gu bu büyü olsa gerek. 1975'te Berlın Schaubühne'de Gorld'nin Yaz Misafirleri'nı sahnelerken Stanislavski metodunun dennliklenne daldığını \e o günden bu ya- na onun yolundan hiç aynlmadığını belırtiyor. Brech- tiyen oyunculuk biçiminin artık kendisi için çok geri- lerde kaldığını söylerken Çehov sahnelemenin insanm önüne serdıği zenginliklerden de söz ediyor. Stein. 1898'de Schaubühne"de Jutta Lampe. Carrina Kirsc- hoff, Libgart Sdmarz gıbı sanatçılarla Üç Kızkardeş'i sahnelemış, ve oyunu kısa sürede Moskova'ya taşımış. Bu başanyı 1991"de yine Jutta Lampe'li VTşne Bahçe- si izlemiş. Stein, 1996'da Salzburg Festivalı için bu kez ttalyan bir ekıple Vişne Bahçesi "ni yeruden sahneye koy- du. Oyun. başta Salzburg olmak üzere, Edinburg, Ro- ma, Moskova, Parma gibi kentlerde fırtına gıbı esti, ama çok pahalı bir yapım olduğu için fazla dolaşmadı. Ste- ın'ın Moskova'da yaptığı bir röportajı okuduktan son- ra bütçenin neden bu denli yüksek olduğunu anlamak daha kolaylaşıyor. Provalann uzunca bir bölümii bu kent- te yapı 1m ış. "Çalışmalara başlamadanönce45civann- da film, video izledik. Rus yönetmenler tarafından sah- neye konmuş Çeho> oyunlanydı bunlar. Stanisla\ ski'nin prova notlannı okuduk, tartıştık. Bir buçuk a> ın sonun- da bu nodarla adeta ka\ga eder hak gelmişti oyuncu- lar. Bunlar bir yönetmenin bakış açışını yansıtan not- lardL oyuncular 'oyuncu' olarak onunla çelişkiye dü- şüyor ve bunun hesaplaşmasına gidiyorlardı. Bir döne- min çokönemli belgeleri bunlar. Modern oyuncuyu mo- the eden, o döneme götüren, düş giicünü harekete ge- çiren belgeler." Şimdi de Hamlet 1994 yılında Stein Oresteia'yı sahnelemek üzere Uluslararası Tiyatro Konfederasyonu'nun çağnlısı ola- rak Moskova'ya davet edildi. (Kızıl) Ordu Tiyatro- su'nun devasa sahnesinde (dünyanın en büyük sahne- si olduğu söyleniyor) Rus seyircısini büyüledı 7 saat- lik Oresteıa. Hayranlık duyduğu Rus oyuncuian u kla- siklerin klasiği" Oresteia'da Steın'ın yorumuyla bulu- şuyordu. Sonuç kusursuzdu. Yıllarca dillerden düşme- di Oresteia. Geçen ay Moskova'da yine bir Peter Stein yapımı per- de açtı: Hamlet. Aiskhylus'un Orestes'ı (Eugeni Mi- ronov) bu kez de Hamlet rolündeydi. Zaten bu ıki soy- lunun benzerliklen akademisyenlerın ılgı alanı ıçinde değil mi? Yine Ordu Tiyatrosu'nun sahnesi ıçine am- fitiyatro bıçıminde kurulan ikıncı bir tiyatroda (600 kışılık) sergılenen Hamlet tam bir oyunculuk ziyafe- ti. Kadro Moskova'nın en iddialı sanatçılanndan oluş- turulmuş. Ay lar süren titiz bir çalışma sonunda yapıl- mıs bu seçim. Hamlet, kolay yutulur lokma değil. "Ben yaptım oldu"ya gelmeyen bir oyun... Steın'ın, bu bağlamda. yoruma ilişkın yaptığı alçakgö- nüllü açıklama ilginç; "Oyun üstüneyeni bir şeyler söylemeye çalışmak gereksiz" dıyor. "Bugüne dek o kadar çok şey söy- lendi ki... Şimdi yapılması gereken, bu söylenenlerden yola çıkmak, ayıkla- mak \e ctkileyici bir biçimde birbiri- ne monte etmektir... Eğer kişi kendi- ni .Shakespeare'lekıvaslamıyorve bir dâhi olarak görmüyorsa, oyuna ye- ni anlamlar > üklemeye, yeni kon- sepder bulmaya, bir'yeni bütünlük' yaratmaya çalışmaz. Tek yapılma- sı gereken, Hamlefin artistik büyü- sünü tekrar tekrar keşfetmeye çalış- makür." Moskova Uluslararası Tiyat- ro Konfederasyonu yapımı olan Ham- let bu keşfi tüm ıncelıklerivle yaşatıyor ızleyıciye. Nüfusu lstanbul'dan az ve ekonomisı dibe v urmuş durumda olan Moskova'da şu anda iki Hamiet birden dolu salonlaraoynuyor. Biryandan Pe- ter Stein ve RobertStrua yorumları tar- tışılıyor öte yandan Stein'ın kusur- suz bir Pasternak çevırisi varken neden Ingilızce, Almanca ve Rus- ça metınler üstüne gitme gere- gi duyduğu sorgulanıyor. Bu kez. sankı bıraz daha uzaktan bakıyor tiyatro çevreleri Ste- ın'ın çalışmasına. Stein ise Hamlet'te Shakespeare'i bir yönetmen olarak keşfettiği- nı ve bu nedenle onjinal met- nı temel alarak karşılaştır- malı çalıştıklarını belırti- yor program broşüründe. Dikkat çeken bir yakla- şım. Genç Rus izleyicısi- ne yönelık bir çalışma olarak tanımlıvor Stein Hamlet'i. Danimarka Prensi'ni ve arkadaşlannı üniversıtenin rock grubun- da çalan kişiler oiarak almış Hamlet saksofon çalar- ken diğerleri elektro-gitarlanyla biranlamda günümüz gençliğıni sembolize ediyorlar, ama bugünün gençle- ridaha farklı bir yerde değil mi? Saksofon bu birlikteliğin birparçası olmanın, Ham- let' in sanat tutkusunu vurgulamanın öte- sinde onun öfkesini bastırmak ıstediği za- manlarda başvurduğu bir enstrüman ola- rak da dikkat çekiyor. Stein'ın, Hamlet'i bir diskoya taşıyarak 'Olmak ya da CM- mamak' tiradını, dans eden kızlar arasın- da söyletmesi sanki büyüyü bozan sahnelerden biri olarak akılda yer ediyor. Ya da Ofelya'nın son yolculuğuna elektro gitanyla çıkması, Hayalet'in bir mavı takip ışığıyla dolaşması... Ama, oyunculuklar o denli etkileyicı ki, üç buçuk saat benzen sorulara karşın akıp gıdiyor. Yüzüne kadın ol- mantn yorgunluğu yan- sımış bir Gertrude'u bu- güne dek izlediklerim arasında en etkileyıcisi olan Claudius'u, insana sıcak duygular aşılayan Polonius'u, bir kabare şarkıcısı olarak kar- şımıza çıkan Oyuncu'yu unut- mak mümkün değil. Hamlet'in alışılmışın dışında bastırılmış (annesiyle olan sahnesi dışında) bir yorum sergilemesi onun iliş- kıleri içinde şaşkın ve kendini adeta kaybolmuş hissetmesiyle bağlantılı olarak düşünülebi- lır. Dıskolarda boşalan, ya da öfkesini saksofon çalarak ya- tıştıran bir Hamlet, içinde ko- pan fırtınalan kolayca dışa vuramayacaktır, çünkü Ste- in'ın, Hamlet ve yaşıtlan; "günümüz Rus, Danimarka ya da İngiliz gençliğidir. Ya- şama yeni başlayan. çare- sizve şaşkın genç insan- lar." Hamlet'in ölü bedeninin üstüne babasının hayaleti- nin kapanışı belki de bu çaresizliğin vurgulanışıdır. Peter Stein Rus Tiyatrosu için bir kazanç, Rus Ti- yatrosu'nun zenginlikleri de Peter Stein için. Acaba biz ne zaman kendi zenginliklerimizin, tiyatro dünya- mızın kapılannı aralayarak bu tür ılişkileri gerçekleş- tirmesı yolunda gereklı adımlan atabileceğiz? Kültür Servisi - Amerikan tiyatro dünyası şu günlerde Ingilizlerin Bro- advvay istılasını konuşuyor. tlk olarak müzikallerle baslayan bu akını Nevv Yorklular: Ingiliz eserlerine gösterdik- leri yoğun ilgiyle destekliyorlar. Peki bu arada Amerikan tiyatrosuna ne olu- yor? Nevv Yorklu emektar yönetmen M. Cohen, kendi hayatını anlattığı tek ki- şilik oyununu oynamak için haftada iki gece sahneye çıkıyor. Oyunda seyircı- lerin en çok güldüğü espri Cohen'in; oyununun Ingilizlerin Royal Shakespe- are Company'si ya da Londons Alme- dia Theatre'ı tarafından hazırlanmadı- ğını söylemesi. 78 yaşındaki Cohen için bu; Nevv York sahnelerindeki In- giliz istilasına yapılan ironik bir gön- derme. Eğer önlem ahnmazsa bu süreç iyi- ce hızlanacağa benziyor. New Yorklu izleyiciler bu sezon da Ingilizlerin se- vilen oyunculanndan Diana Rigg'i. Zoe VVanamaker'i, Judi Dench'i veya Caryl Churchill'i görmek için sabırsızlanıyor- lar. Bunun yanında Nicole Kidman da Londra'daki başansını The Blue Ro- om oyunuyla sürdürmeye hazır görii- nüyor. Broadvvay'de büyük ilgiyle kar- şılanan oyunun; -3 hafta sonra başla- yacak olmasına rağrnen- 1000'eyakın bıleti şımdiden satılmış durumda. Broadvvay'de geçen sezon sergile- nen oyunlardan 'Art'ı, Christopher Hampton tngıltere'ye adapte etmiş. 'The Beauty Queen of Leenane" ise en >yi oyun dahil 4 ödül almış olan Mar- <in McDonagh'a ait bir eser. iki yeni Amerikan oyunu dışında di- ler 22 Broadvvay prodüksiyonun için- ı!e genel olarak İngilız yapımı olan "ats ya da Cabaret gibi geniş bütçeli b'jyük müzikaller veya tek kişilik gös- • -riler yer alıyor. Peki Amerikan tiyatrosunun bugün- kü durumunun sebebı nedır? Hıç yeni Amerikan oyunu yok mu: yoksa Ame- rikalılaryazılan yeni oyunlan artık sah- neye koymaya değer görmüyorlar mı? Amerikalılar az eser üretiyor' V'ariet)'nın tiyatro edi törü Charles Is- hervyood, tngilizlerin bu ıstilasının ta- mamıyle farkında olduklannı belirte- rek "Hiç kimse tngilizlerin şovlannın kötü oldugunu söy lemiyor, onkr gerçek- ten iyiler. ama dengesizlik öyle bir bo- yuıa uiaşb ki kayıtsız kalmak artık im- kânsız" diyor. Ishervvood'a göre bu dengesizliğin nedeni Londra'dan eski- s;ne oranla daha fazla oyun gelmesi değil; Amerikalılann günümüzde da- ha az eser üretmeye başlaması. Daha önce Tiyatro Oyunculan Der- negi'ndedegörev yapan. Sinema Oyun- culan Derneği yönetmenlerinden John Sucke da Ishervvood'la aynı kanı- da-'Cıddi dramatar neyazık Id arnk güç- Histîlaetti Sahnelenen îngiliz oyunlan • Private Lives/(Noel Covvard) • Öfke (Look back in anger) / (John Osborne) • Doğumgünü Partisi (Harold Pınter) • Miss Saigon (Alain Boublil ve Claude -Michel Schonberg) • Rosencrants and Guildenstern are dead (Torn Stoppard Stoppard) • Plenty' (David Hare) • Cats,'"(Andrew Lloyd VVebber) Nicole Kidman 'Blue Room' (1), Diana Rigg •Phedre' (2), Judi Dench '.Army's Vlov' (3), Zoe VVanamaker (4) da 'Electra' adlı yapıtlan sahneliyorlar. lerini kay bettiJer. Artık tek yapılan Ti- tanic ya da Lion King (Aslan Kral) gi- bi büyük bütçeli ve gösterişli müzikal yapımlar. Prodüktörlerdeözelefektler ve ilgi çekici görüntülerle se> irciyi çek- mek varken gerçek tiyatro oy unjany la başanlannı riske atmak istemiy orlar." Nevv York Times'ta tiyatro eleştirme- ni olan Ben Brantley'e göre Broad- vvay 'dekı Amerikan yapımı oyun sıkın- tısında gerçek suç, prodüktörlerden çok seyircilerin: "Broadvvay'de sergilenen Îngiliz oyunlannın potansiyel izleyicile- ri yalnızca İngiliz yapımı oyunlara gi- dilmesi gerektiği gibi saçma bir düşün- cesi olan Ne» Vbrklu snob izley kiler. Bu tür izleyiciier oyunlan sadece İngiliz yapımı olduklan için izlemeye değer buluy orlar." Brantley, Broadvvay'de ya- şanan sıkıntının daha pek çok faktörü- nün oldugunu belirtıyor;"Buolay m di- ğer bir yönü de seyircinin Ugisinin do- ğal olarak günden güne değişnıesi. Ör- neğin İngiliz müzikalleri şu anda altın çağını yaşıyor. Öte y andan drama da İn- gili/ tiyarn>sunda şu anda Amerikan tiyatrosunda olduğundan çok daha sağ- lıklı bir konumda." Bu yılın başlannda New York Ti- mes'ta yayımlanan; Nevv Yorklu oyun yazan John Robüı Bahs ıle David Ha- re'in diyaloglarında Hare, Londra'da- ki tiyatrolarda bir süre yaşanan dur- gunluktan sonra şu günlerde devam eden rönesanstan söz etti. Baits, aynı şeyin Nevv York'ta da yaşanıp yaşan- madığıru merak ettigini de belirterek tn- giliz oyunlanndan duyduğu rahatsızlı- ğı itiraf etti. 'Oyun yazariarı kırgın' Times'ın tiyatro eleştırmeni Brant- ley de Baıts ile aynı görüşte:'*Doğnı- yu söylemek gerekirse oyun yuzarlan- mızgerçekten biraz kırgın. Amerika'da hiçbir oyun yazan star konumuna ge- lemezken David Hare, Londra'da tam bir star oldu. Ingilizlerin orta sınıfında yazaıiann yeni oyunlanna gitnıek ko- nusunda garip bir isteksizük var. Oysa Amerikalılar bir sinema yıldızının ye- ni nimine gitmek için daüna sabırsız- lanmi'jlardır." Amenka'da ekonomi, yetenek, se- yirci ve en önemlisi de yaş. değişik şe- killerde birleşiyor. Tiyatroya gitme alış- kanlığından çok uzak olan genç Ame- rikalılar. 42 dolarlık Broadvvay bıletle- rini oldukça pahalı buluyorlar. Ancak Hare'in gözlemlediğine gö- re şu an Broadvvay'de yapılan tiyatro. 'gençleringençleriekonuşmalaıVnı içe- riyor; bu da tutucu zevkleri olan orta yaş üstü Amerikalılann pek hoşuna gitmiyor. Oyuncu Kim Sykes da Amerikan ti- yatrosundaki sürecin bilincinde: "New York şu an durgun ve aynızamanda te- dirgin. Broadway de HoU\"v\ood' l la ay- nı sendromdan şikâyetçL Bireysel giri- şimler yerlerini gitgide tiyatro komite- lerine bu-akıyor. Herkes yapılabilecek en iy i şovu yapıp, yeni bir ürün gibi in- sanlann önüne koymaya çalışıyor." Broadvvay, her zaman ticari kaygılar taşıyordu, ancak 80'lerin başlannda büyük Amerikan şirketleri -Disney'in önderliğinde-Hollywood ve benzeri medya kanallannda yapıldığı gibi gün- cel temellere oturtulan işler yapıldı- ğında tiyatrodan da büyük kâr sağla- nabileceğini keşfettiler. 'Star Wars(Yıl- dız Savaşlan)'. Hollyvvood için neyse •Cats' ve Disney'deki 'LionKing(As- ian Kral)' da Broadvvay için oydu. "Ne»Yorktahâlâgelişmekteolanbir- çokciddi tiyatro şirketi var" diyor Char- les Ishenvood. "lyi bir Amerikan oyu- nunun. mutlaka kendisine doğru bir yer bulacağına inamyorum. Bizim şir- ketierimiz de kendileri için en iyi ve güç- lü bulduklan matery alleri sunmak zo- rundaduiar". Harvey Lichtenstein, böyle bir tartış- manın sanat içinde özgürlüklerin kısıt- lanması anlamına geldiğini düşünü- yor: "Kısıtlamanın hiçbir çeşidi asla bir çözüm olarak görükmez. Global bir toplumda y aşıyoruz ve daha fazla kültürel anlayışa ihtiyacımız var. Şu an- da evrenselleşmekte olan tiyatromuza gereğinden fazla kısıtlama yapümak- ta." Nicole Kidman ın 'The Blue Room' oyunu, bu konunun tarhşmaya değer bir noktası. Oyunun Broadvvay'de satılan herbileti Londra'ya transferin başlan- gıcı olarak görülebilir, ancak asıl ba- şan aslen Avustralyalı olan ve bir VT- ennese klasiğinin İngiliz versiyonun- da başanyla oynayan Hollyvvood yıl- dızına ait. YAZIODASI SELtM İLERİ Roman Gibi Roman! Masumiyet Çağı nihayet yayımlandı. Oğlak Ya- yıncılık verimi, çevirmeni Ayşe Erbora. Edith VVharton adıyla karşılaşmam yedi sekii yıl önce. Argos'ta calışıyorum. Sevin Okyay bu de- ğerli Amerikalı kadın romancının mektuplanndar bir demeti Argos okurlarına armağan ediyor. Çok acı mektuplar. Argos'ta kaç kişi okudui Ben çok severek, etkilenerek okumuştum. Bir aş- kın tutkudan sönüşe, yitişe serüveni yansıyordu. Sevin, romancıyı tanıtan kısa bir giriş yazmıştı Edith VVharton başlangıçta klasik aşk romanlan yaz- mış. Sonra romancılık çizgisi değişiyor. Derin acı- lardan geçtikten sonra Henry James'le oranlanar bir romancı oluyor. Masumiyet Çağı'nı iki üç yıl önce beyazperde- de seyredip vurulmuştum. Aslında çok az gidiyo- rum sinemaya, birçok filmi kaçırıyorum. Masumi- yet Çağı kaçırmadıklarimda.:ı. Hele Michelle Pfe- ifer... Şimdi romanla baş başayım. Arka kapakta şöy- le yazılı: "Gerçek romanlar çağı 19. yüzyılın, o romanı ro- man yapan herşeyiiçeren 'büyük' romanlanndar biri daha..." Attilâ llhan'ın unutulmaz dizesi çıkageldi: "akşamlar bir roman gibi biterdi." Aynı romanlar mıydı Attilâ llhan'ı da çeken? Biliyorum, var öyle romanlar. Masumiyet Çağı dî gerçekten öyle bir roman, öyle romanlar gibi baş- lıyor. Fakat ben bu romanlardaki tılsımı işte kaç yıl- dır çözemem. Anna Karenina onlardan biridir. Ne Savaş ve Barış, hatta, ne Diriliş. Benim için Tolstoy Anne Karenina'dır. Ne zaman okusam, bu roman ben- de yalnızca 'roman duygusu' uyandınr. Zola okurken de 'roman' okuduğunuzu hisse- dersiniz. Nana'y\ hep roman tatları tadarak, o tat- lardamağımda kalarak okumuşumdur. Yalan söy- lemeyeyim, Hülya'yı o kadar çok roman diyeoku- yamadım, ama Tazı Payı, Eser olağanüstü romar tatlı romanlardır. Sonra Conrad'ınkiler, ilk gençliğimin sonu, Con- rad biricik romancım. Yalnız Conrad azıcık moderr roman kokusu taşır. Bana sorarsanız, Dostoyevski hem roman tat- lı romancıdır, hem de yeni bir romanın onca önci babası. Budala, Cinleren sevdiklerim. Hem akşam- lann roman gibi bittiğini hissediyorsunuz, hem us yarılmasını andınr parçalanışta 'yeni bir roman'\r doğmakta oldugunu... Hep usta romancıları, usta işi romanlan saydım oysa 'ilk' okuduklarım da bende birer 'roman gi- biroman'dır: Murat Reis'in Oğlu, KüçükPrenses, Kon-Tiki, ötekiler... Türk romanının roman gibi roman yazan kişisi en önemli kişisi benim için Reşat Nuri Güntekin'dir "... romanı roman yapan her şeyi içeren " roman- lar yazmıştır. Elbette Çalıkuşu, elbetteAkşam Gü- neşi, Dudaktan Kalbe, Eski Hastalık... Yakup Kadri biraz daha yenilikçidir. Yalnız, Ki- ralık Konak, Sodom ve Gomore, NurBaba büyül< roman tatları alınarak okunur. , ^ Refik Halid'in Nilgün'ü, Dişi örümcek'i, Bugü nün Saraylısı romanı, bazı başka eserleriromangi- bi romandır da, bir yandan da her kesimden oku- ra ses yöneltmeyi amaçlar her biri. Ya Âşk-ı Memnu? İlk usta işi Türk romanı Aşk- ı Memnu -ne tuhaf- daha yazıldığı anda on doku- zuncu yüzytlı kapatmış, başka bir yüzyılın, yirmin- ci yüzyılın romanını söylemeye koyulmuş gibidir Mehmed Rauf'un Ey/û/'ünde bu daha fazla his- solunur. Sonra bazı 'tek' romanlar var, ölümsüz romar duygusuylaörülü: RüzgârGibiGeçti, Amber, Rap- sodi... Bu çeviri romanlan yıllar önce okudum. Tat- larını hâlâ söze dökebilirim. Çok sayıda okur içir yazılmış, yine de popüleriik ötesi bir değer taşıyor Tıpkı Jane Eyre gibi. Ben öyle romanlar hiç yazamadım. Ne kadar is- terdim öyle tek bir romanım olsun! Öyle romanla- n çok sevdim, ama kendim yazmaya koyuluncs ille başka türlü romanların etkisine kapıldım. Şaşırtıcı ama, Kafka'nın Amerika'str» da hep 'roman coşkusu'y\a okumuştum. Amerika'yı şim- di hemen bir kez daha okumak istiyorum... Takvimde İz Bırakan: "Bulutlan seyretti: gökyüzünde beliriveren ka- ra, süratli atlar. Mevsimsiz patlayıveren bir fırtına. Aşk da böyle, diye düşündü; geç gelen aşk." Mal- colm Lovvry, Yanardağın Altında (Sinan Fişed çevirisi), Can Yayınları, 1989. İstanbul Devlet Tiyatrosu Anadolu yakasmda • Kültür Servisi-lstanbul Devlet Tiyatrosu 1 Aralık'tan başlayarak Anadolu yakasmda Yayla Sanat Merkezi'nde düzenli temsillerine başlıyor. Haftada üç gün salı. çarşamba, perşembe günleri Devlet Tiyatrosu oyunlan Anadolu yakasındaki seyirci ile buluşacak. Oyunlar için Kadıköy'de bir de bilet gişesi açılacak. Yayla Kültür Merkezi'nde Nâzım Hikmet'in Kuvayı Milliye Destanı adlı yapıti ile sahnelenmeye başlayacak olan oyunlar çerçevesinde 15 Aralık'tan başlayarak Edmond Rostand'm yazıp Işıl Kasapoğlu'nun yönettiği 'Cyreno De Bergerac' gösterime girecek. Ocak ayından başlayarak da Kısasa Kısas, Ferhad ile Şirin. Atçalı Kel Mehmet, Karanhkta Komedi, Urfaust. Bir Anarşistin Kaza Sonucu Ölümü, Bir Ölünün Toplumsal Anatomisi izleyiciyle buluşacak. Öğpetmenler Giinü etkinfikleri • Kültür Servisi - İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatrolan, 'Öğretmenler Günü' nedeniyle bugünden başlayarak 30 Kasım'a dek her gün, tüm sahnelerinde 50'şer öğretmene oyunlanm ücretsiz olarak izlettirecek. Öğretmenler, Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi'nde Ahmet Hamdi Tanpınar'm 'Huzur', Fatih Reşat Nuri Sahnesi'nde Aristophanes'ın 'Banş', Üsküdar Musahipzade Celal Sahnesi'nda Ekrem ve Cemal Reşit Rey kardeşlerin 'Lüküs Hayat', Kadıköy Haldun Taner Sahnesi'nde Oğuz Atay'm'Oyunlarla Yaşayanlar' ve Gaziosmanpaşa Sahnesi'nde Orhan Asena'nın 'Hürrem Sultan' adlı oyunlannı ücretsiz olarak izleyebilecekler. Öğrermenler Günü kapsammda aynca Ulucan Yayın Dağıtım Şirketi, Beyaz Yayınlan tarafından yayımlanan Tmaz Titiz'in 'Ezbersiz Eğitim Yol Haritası' adlı kitabını kendilerine ulaşan ilk 500 öğretmene hediye edecek. Narlıbahçe Sokak. No. 5. Cağaloğlu adresindeki şirkerin 0212/512 04 31 nolu telefonundan ya da 0212/511 46 46 nolu faksından bilgi alınabilir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle