22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
26 OCAK 1998 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA KULTUR 13 2 9 . U L U S L A R A R A S I H 1 N D 1 S TA N F İ L M F E S T 1 VA L 1 Devlete rağmen başardı festivaldiGÖNÜL DÖNMEZ - COLtV YENİ DELHt - Faks makine- sinden çıkan çağnda Hindistan Hükümeti Haber ve Yayın Bakan- lığı yazılıydı kocaman harflerle. Dünyanın pek az ülkesinde geçer- li olan bu yöntem. 29'uncu yıldö- nümünü kutladı bu yıl. Hindis- tan'tn en belli başlı ve Asya'nın en eski film festivali Yeni Delhi Uluslararası Film Festivali'nden söz ediyorum. Konu sanata gelin- ce kulaldan çınlamadan kuş bile uçurtmayan bakanlı|ın her beş yılda birbaşka bir göreve atandık- lanndan hiçbir konuda evcilleşe- meyen genörgütçüleri bir festival daha sundu Hollyvvood dışında Batı sinemasına, aç izleyiciye. Ba- kan da dahil olmak üzere birçok üstiln görevli her fırsatta boy gös- terip "Filmler evTensel bir dil ko- nuşmalT, "Önemli bir araç ola- rak sinema, ülkenin gelişmesi ve toplumsal konularda halkj bilinç- lendirme amacı gütmefi" gibi bey- lik laflar etmefirsatmıkaçırmadı- lar. 71 yaşındaki Wajda Her kapı agzında, her salon gı- rişinde erkeklerin erkek konukla- n metal bulucu ile, kadınlann da kadınlan el yordamıyla bir güzel elden geçirdikleri, çantaların, plastık torbalann didik didik edil- diği, gazetecilerin bile festival sa- lonlanna kamera sokamadığı bir ortamda izledik fılmleri on gün boyu. Rajiv Gandhi devnnde -ba- şına gelecekler sanki içine doğ- muştu başbakanın- sahneden namlular üzenmize dönük izledi- ğimız bir açılış gecesi anımsıyo- rum. Bu yılki festival pek farklı değıldi. Yalnız o yıllarda Hindis- tan'ın Hollyvvood'u, nam-ı diğer Bollywood (Bombay Tecimsel Si- neması) uçak dolusu yıldız taşır- dı buraya. Kapıdan atılınca baca- dan ınen paparazzileri izlemek bi- le yeterdi şenlik havasına girme- ye. Seçimlerin yakın olması kadar starlann yok olması da gişeyi et- kiledi bu yıl. Oysa yalnız özel kartlılann girebildiği Sri Fort kompleksi her zaman doluydu. Hele bu kalabalığın büyük bir bö- lümünün ülkenin her bir köşesin- den koşup gelmiş gençlerden oluşması umut vericiydi. Bollyvvood starlan gibi fotoje- nik olmasa da başkonuk Carios Saura büyük ilgi topladı. Son fil- mi 'Pajario' ile festivali açan Sa- ura "dan 'Kanlı Düğün' (1981) ve 'Carmen'i de (1983) içeren yedi estivalde Bollywood starlan gibi fotojenik olmasa da başkonuk Carios Saura büyük ilgi topladı. Kansı ve kızına adadığı son filmi 'Pajario' Saura'nın en duygusal, şiirsel filmi. Andrej Wajda'ya aynlan bölüm ise başlı başma bir şölendi. Hintli izleyiciyi tam anlamıyla büyüledi usta yönetmen. Asya Filmleri Yanşmalı Bölümü'nde Altın Tavuskuşu para ödülü Çinli yönetmen Wu Tianming'in 'Maskeler Kralı" adlı filmine verildi. film daha izledik. Sanat ve tecim- selin bıçakla yanlmış gibi ikiye aynldığı Hindistan'da meraklısı, beklenen soruyu sordu Carios Sa- ura'ya: "Pajarico sanatfilmimiy- di yoksa tecimsel bir film miydi?" Ustanın yanıtı ne filmi olduğunu bilmediği, yalnızca bu filmin. ka- nsı ve kızına adadığı başanlı bir film olduğuydu. Kendi senaryo- sundan yola çıkarak gerçekleştir- diği bu film için Saura'nın en duy- gulu, en şiirsel filmi diyebiliriz. Ülkesindeki siyasal ve kültürel değişikliklerin film endüstrisini etkileyip etkilemediği konusunda ise şöyle diyordu Saura: "lspan- yol sineması degisik devhierde de- ğişikyöntemlerden geçmişti, deği- şik yönetmenler elinde. Bugün ar- ük sansürün kalkmış olmasıyla gençyönetmenlereyepyeniolanak kapılan açıldı. Parasal sorunlar henüz çözülmemis, olsa bile." Saura'dan hiç aşağı kalmayacak bir başka ustaya aynlan bölüm ise başlı başına bir şölendi. Hintli iz- leyiciyi tam anlamıyh büyüledi Polonyalı Andrej Wajda. Genç Roman Potanskiv ı başrole çıkar- dığı ilk filmi 'Bir Kuşak' ülkenin düş kınklığına uğramış gençliği- ne ayna tutan önemli bir yapıt ola- rak göklere çıkanlmıştı eleştir- menlerce. 1957yılindagerçekleş- tirdiği 'Kanal' Nazi boyundurugu altındaki Polonya'da Eylül 1944 başkaldınsının son günlerini can- landınyordu \e nasıl ilk filminde "vatan uğnına boynumuz kıldan ince" kavramını sorgulamışsa bu filminde de "Yaşamın en büyük anlamı cephede şefait diismektir" inancmı altüstetmişti. Savaş üçlü- sünün sonuncusu "Küuer ve Pır- lantalar' ise Polonya direniş eyle- mini anlatıyordu. Tüm fılmleri sa- vaş üzerine değildi \Vajda'nın, ör- neğin 'SuçsuzBüyücüler' ergenlık çağı cinselliğini inceden hicvedi- yordu. 'Sinek Avlarken' 1960'lar Varşovası'nı ders vermeden eleş- tiriyordu. 'Düğün' filminde su gi- bi akan şiirsel fantezilerde sanat- çının rolünü irdeliyordu. 1981 Cannes Film Festivali'nde Altın Palmiye alan 'Demir Adam". bir yönetmenin doğruyu söyleme gö- 'Maskeier Kralı' İstanbul Film Festrvali'nde Alün Lale almışü. revini kutlayan 'Mermer Adam'ı izliyordu. 'Demir Adam'da Lech NV'alesa da ufak bir rol almıştı. 20 filmini ızlediğimizWajda.40'ıaş- kın filme imza atmış şimdiye dek, tiyatro çalışmalan da var. Bugün 71 yaşında olmasına karşın dur- mak bilmiyor. Egoyan'ın ilginç filmi Wajda'nın 'meımeketlisi' Krystof Zanusside saygıdeğer ko- nuklar arasındaydı ve yine her za- manki gibi filmlerinden çok söy- ledikleriyle etkiledi izleyiciyi. Hindistan Uluslararası Film Festivali'nin yeni birözelliği. As- ya Filmleri Yanşmalı Bölü- mü'ydü. Asya'nın hemen herül- kesinden film gösterildi bu bö- lümde. Çok festival gezmemekar- şın daha önce örneklerine hiç rast- lamadığım Afganistan ve Malez- ya bile unutulmamıştı. Adına bir retrospektif de düzenlenen Iranlı kadın yönetmen Rakhshan Bani- Etemad'ın da arasında olduğu jü- ri, 'Altın Tavuskuşu' parasal ödü- lünü Çinli yönetmen Wu Tîan- ming'in sekiz yıl aradan ve uzun politik acılardan sonra suya sabu- na dokunmamaya karariı olarak yarattığı 'MaskekrKralT filmine verdi. Bu film İstanbul Uluslara- rası Film Festivali'nde Altın Lale aldığında. dediğim gibi ustanın 1987yılındagerçekleştırdıği 'Es- ki Kuyu' ile boy ölçüşemeyecek. izlemesi kolay hoş bir film. Festi- val büvük ödülünü alacak film olup olmadığı ise tartışma konu- su bence. Ev sahibi ülkeden de iki film yanştı bu bölümde. Hint sinema- sınıri yurtiçi ve dışında ünlü ve ba- şarılı yönetmenlerinden Govind Nihalini'nın '1084 Numaranın Anası' yapıtı, 1970'lerin politik çalkantılar yaşayan Kalkütası'n- da kayıp oğlunu ararken morgda üstüne 1084 numaralı etiket ya- pıştınlmış olarak bulan birananm öyküsünü anlatıyordu. Uluslara- rası jüri. ikinci Hint filmi, Assam- lı genç kadın yönetmen (ve çocuk doktoru) Santvvana Bardoloi'nın 'Kaçış' filmine 'GümüşTavusku- şu1 parasal ödülünü verdi. 'Kaçış' filmi, Hindistan'ın en önemli top- lumsal sorunlanndan biri olan dul kadınlann konumunu ele almıştı. Bu bölümde en çok beğenilen film. tranh IVIajid Majidi'nin "Cennetin Çocuklan' filmiydi. Kayıp bir ayakkabının yol açtığı karmaşık olaylan duygulu ve hi- civli bir açıdan veren bu filmi es geçen jüri, yine Iranlı başka bir yönetmeni, Farhad Mehranfar'ı en umut verici genç yönetmen pa- rasal ödülüyle onurlandırdı. Meh- ranfar" m 'Kâğıt Lçaklar' yapıtı da hemen tüm lran filmleri gibi ço- cuklann öyküsüydü, ama yaşam ve de sinema için pek çok şey söy- lüyordu. Dünya Sinemasından Ömek- ler'de Atonı Egoyan'ın 'Tatlı Son- ralar' filmi ile Wim VVttMİers'ın 'Vahşetin Sonu' filmi büyük ilgi topladı. Ermeni kökenli Kanada vatandaşı Egoyan'ın Cannes Fes- tivali 'nde üç ödül alan yapıtı, okul taşıtınm geçirdiği kaza sonucu ço- cuklannı yıtiren kasabalılan anla- tırken çağımızın yitirilmış gençlı- ğine göndermeleryapması açısın- dan çok ilginç bir fılmdi. Öte yan- dan son zamanlarda Hindistan'ın iki ayn bölgesinde benzer kazalar olması. kimi eleştirmenlerin aklı- na, neden bizim yönetmenler böy- le filmler yapmıyor gibi sorular getirdi. Belki de festivalin Hindistan Panoraması bölümünde gösterilen tüm filmler için söylenecek söz buydu. Aile geçimsizliklerini, yaşlı genç, zengin fakir, kadın er- kek çatışmalannı ele alan bir alay filmin belki biri dışında hemen hepsi kırsal kesimde gerçeklerden uzak ortamlarda geçiyordu. Oysa on yıl içinde karabasana dönmüş Delhi kentinin trafiğinde kara du- man püsküren otobüsler, motosik- letler ve özel sürücülü arabalar arasında üç tekerlekli, kapısız camsız araçta nefesimi tuttuğum- da, neden kimse bu üç tekerlekli sürücüsünün filmini yapmıyor di- ye düşünmüştüm ben de. Otuzu- na varmadan ciğer kanserine tutu- lan. oradan buradan gelen üç beş rupi ile gecekonduya ekmek taşı- yan adamın öyküsünü anlatmıyor kimse? Clkenin eşsiz doğal güzel- liğinden hep bol bol yararlanan yönetmenler, sanki bir kırsal folk- lor vanşındaydılar. Hükûmetin makası Festival 29. yılmı kutlarken Hindistan, Ingiliz boyundurufun- dan kurtuluşunun 50. yılını kutlu- yordu. Bağımsızlık konusu bir başka konuyu, ülkenin bölünme- sini anımsattyordu. Gazeteci Singh'ın 'Pakistan'a Giden Tren' adlı ünlü romanmı görüntülemiş- ti PameJa Rooks adlı bir genç ka- dın. Yıllardır bu konu ile ilgile- nen yönetmen çoktu gerçekte (ls- mail Marchant, Satyajit Rav, Aki- ra Kurosawa). Ama her defasında hükümet önlemişti. Pakistan hü- kümeti ise öyküde değişiklikler yapılmasını istemişti. Sonunda film gerçekleşti. Hükümet, 38 ye- rinden makaslamak istedi. Dava açıldı. Bir iki makas darbesiyle iş halloldu. Ufak tefek eksiklikleri- ne karşın önemli olan, filmin bir yerlere ulaşabilme olanaklan. Açılışta yazannın dediği gibi te- dirgin edici bir fılmdi. Amaç buy- du. Çünkü 50 yıl önce olanlar bir daha olmamalıydı. Hindistan Uluslararası Film Festivali, on gün boyunca geniş bir panorama açtı. Yerliler başka koşullarda izleyemeyecekleri bir alay film ızleyerek dağarcıklanm doldurdular. hiç değilse bir süre için. Yabancı konuklar ülke sine- masına yakın bir göz atabildi. Fes- tival bahçesinde kahve. çay, baha- ratlı böreklerle geç saatlere dek süren tartışmalar, düşünce alışve- rişleri çok verimliydi. Kısacası, başanlı bir festivaldi 29'uncu Uluslararası Yeni Delhi Festivali. Sayın Attilâ llhan'ın bir söyleşisinde (9' 1 1998)dediği gi- bi HüdâyH Nâbit' bir başanydı bu: Devletin yardımıyla değiî, devlete rağmen. InsancûyönlertyleAtatiirk Recep Bilginer 'in 'Savaştan Barışa Aşktan Kavgaya' adlı oyunu Ankara 'da sahneleniyor AYŞEYILDIRIM Atatürk ilk kez bütün boyutlany- la tiyatro sahnesınde. Devlet adamı ve kavgacı yanlannın yanı sıra in- sancıl yönleri. ufak tefek kusurlan, yanhşlan ve aşklanyla izleyıcinin karşısında. Üstelik ağlıyor... Recep Bilginer'in > azdıgı "Sava?- tan Banşa Aşktan Kavgaya" adlı eser geçen yıl Atatürk Araştırma Merkezi'nin sanat ödülünü almıştı. Devlet Tiyatrolan ve İstanbul Şehir Tiyatrosu piyesi kabul etmişti. An- cak "Atatürk'ü oyna>T acak o>uncu bulunamadıgı" gerekçesiyle geçen yıl o>Tin sahnelenmedi. Bu yıl ise Devlet Tiyatrolan tarafindan Anka- ra'da sahnelenmeye başlanan oyun büyük bir ilgi görunce, Kültür Ba- kanlığı piyesi Kıbns ve tüm Türki- ye'de oynatma karan aldı. Gerek kullanılan multivizyon gö- rüntüleri, gerekse konusu ile yeni bir döneme imza atan oyunun "Ata- türk'ü tanımadan Atatürk'e düş- man olanlara Atatürk'ü tamtmayı amaçladığmı" belirten Recep Bilgi- ner, Atatürk'e olan ilgisizlikten ya- kınıyor: "Bu oyun ödül aldıgında kimse U- gilenmedi. Ne özeltiyatrolarne de ki- tabımı gönderdiğim köşe yazarlan. AtarürkçüvTim drye Atatürk karşıü siyasi kuniluşlara ateş püskürenler Atatürk'ü bütün boyuüanyla ilk kez tiyatro sahnesinde canlandıran bir ovunla neden Ugüenmrvorlar?" Oyunda Atatürk'ü sadece milli bayramlarda dile getirilen bir insan olmanın ötesinde duygulanyla an- latmaya çalıştıklannı vurgulayan Bilginer, oyundan bölümler aktan- yon "Bir gece tramvaya binmck isti- )(or îzmir'de. Daha Latife Hamm'la e\1i değil. Diyor ki Tramvay müdü- rünü uyandır, tramvaya binmek isti- yorum.' 'Aman paşam bu saatte?' Dijor ki 'Bu saat daha iyi. tenha.' Çünkü o zaman am tramvay. Tram- vaya biniyor, tramvay ın önündeld vatman an mütemadhen kamçıhyor. 'Ver o kamçıyı' diyor. 'Ama efen- dim kamçısız at yürümez' diyor. Kamçıyı anyor. Kamçısız atı idare ediyor. DiyorId' Ben cephede on bin- leri idare ettim ama kamçı kullanma- dım. Memleketi idare ederken kam- çı kullanmayacaksın' diyor. Birnok- tada Latife Harum diyor Id Ben de biletçi olayım." 'Biletçi ol ama para- lan cebine atma' diyor. 'Ne demek istediniz paşam' diyor. 'Söz yerini buldu' diyor, kimsenin milletin para- sını cebine atmasuu istemiyor. 'Rüş- vetsiz, dürüst bir idare kurmak isti- yorum' diyor, daha cumburbaşkanı ohnadan. Atatürk'ün böyle yanlan var. Düşman Sakarya'da, Ankara'ya yaklaştığı zaman .Ankara'da öğret- menler kurultayını topluyor. Ve bu toplannda kadınlar ayn. erkekier ay- Recep Bilginer noluncakıyametikopanyor; 'Birbi- rinize güveniniz mi yok' diyor. Ata- türk. evinde Latife Hanım'ın kapris- lerine rağmen yumuşak.yani bugün- kü erkeklerin bile uygulayamadığı şeküde hoşgörülü. ta sonuna kadar." Oyunu izleyenlerin Atatürk'ü çok daha iyi tanıyacaklannı belirten Bil- giner, "Sevenler çok daha fazla se>«- cekler. Nefret edenlerde utançduya- caklar" diyor. Peki aşklan9 Atatürk'ün etrafındaki üç kadmı anlatıyor Bilginer. Biri annesi, bü- yük bir aşkla bağlı. saygısında hiç kusuretmediği... Diğeri Flkriye, annesinin akraba- sı. Ankara'ya geldiğinden beri Ata- türk'ün yanında, onun kahnnı çeki- yor. Atatürk'e hayran. Atatürk'ün ise Fikriye'ye şefkati ve saygısı var ama âşık oldugu belirtisi yok. Fikriye'yı -isökbaldeki aydın Türk kadınuıin ömeği'' olarak benimsiyor. Ve Latife Hanım... Aşklan, fırtı- nalı evlilikleri, kavgalan... Ve Atatürk'ün gözyaşı döktüğü sahneler. Fikriye'nin intihan üzeri- ne "ZavaUı Flkriye çok aa çekti" dı- yen Atatürk ağlıyor... Bir toplantıda bir kadın tarafin- dan kendisine yöneltilen "Raşam hiç âşık oldunuz mu" sorusu üzerine. "Ne yani, ben askersem benim kal- bim yok mu" diyor ve başını çevirip iki damla gözyaşı döküyor. Ardın- dan havayı değişrirmek için birden ayağa kalkıyor, "Çal bir harmanda- h" diyor ve harmandalı oynamaya başlıyor. Bilginer, "Biz, Atatürk'ü bu boyudanyla vermeye çalışdk. Bunlan da öyİe hamasi değil drama- tik yapı içinde vermeye çaiışbk" di- yor oyunu anlatırken. Lanetükri y^ayor Tiyatro yazarlarına yöneltilen eleştirilerden veduyarsızlıktan yakı- nıyor Bilginer: "Işin en kolayı 'Tür- kiye'de yazar yok. yazar yetişmiyor. İyi piyes yazılmıyor" demek. filal- dun Dormen de '60'larda yazar var- dı ama şimdilerde yazar yok' diyor. Acaba kendisi birTürkyazanna baş- VTirup 'Ben birTürk piyesi oynamak istiyorum' dedi mi? O da kendine göre bir hizmet yapıyor ama bunu yaparken kendisi Türk yazarlanna kucak açmayan birtiyatroyönetme- ni, Türk yazar yok dememeü." Bilginer, "Tarihin Aynasında La- nediler" adlı bir oyun hazırlığı için- de. Bu oyunda da son birkaç yılın Türkiyesi'nin fotoğrafmı vereceğıni belirtıyor: "Yapoklan işle lanerJenecekonlar. Çok büyük sandığımız. çok itihar et- tiğimiz. ulusal olarak bel bağladığı- mız insanlann aslında Türk milleri- ne kapalı - açık. biünçli - biünçsiz yaptıklan kötülükleri dile gcrirece- ğim. Bunu yazmam gerekiyor." Yönetmen Aydın Bağardı bakanlıktan yanıt bekllyor NURDANCtHANŞÜMUL Yönetmen Aydın Bağardı, Türk balesinin 50 yıllık geçmişini konu alan bir belgesel hazırlı- ğı içinde. Madame NinetteDe Valois'nın Türki- ye'ye gelmesi ve balenm temellerini atmasından sonra ilk yetişen dansçılara. koreograflara, de- kor ve kostüm tasanmcılanna ve bale eleştir- menlenne dek balenin içinde olan kişilerle ya- pılacak söyleşilerden oluşacak olan belgeselde yer yer eski fotoğraflar, kostümler ve telev izyon kayıtlan da kullanılacak. Aydın Bağardı. 1997'nin sonlannda filmi çekebilmek için Kül- tür Bakanlığı'na başvurmuş, henüz bir sonuç alamasa da 1998'den umutlu. Bağardı. bale fotografının bile ge- lışmediği bir ülkede bale belgeseli yapmanın kolay olmadığını belirti- yor: "Türkiye'deki konsenatuvar- larda yetişip yurtdışında koreografi- de, önemli dans tiyatrolannda ve topluluklannda çalısan sanatçılan- mız var. Bunlarla biıîikte artık dün- ya balesinin genel kıyaslamaya alın- dığı bir noktada en azından kıyıda köşede bir yerde değiliz. Ancak bilgi. befge. do- kümantasyon. hafıza geleneğimiz olmadıgı. sü- rekli yaşadıklanmızı silebilen bir geleneğe sahip olduğumuz için bilgi belge toplama gibi bir ge- lenekten de uzaklaş.mış.ız." Bağardı, belgeselde bir bale eleştirmeni man- tığıyla değil. bizzat bu işin içinde olanlann ağ- zından 'Neredeyiz, kimiz ve nereye gidiyoruz' sorulanna yanıt verecek olan röportajlann yer alacağmı, bunun yanı sıra eski fotoğraflar, eski filmler. eski telev izyon kayıtlan gibi kaynaklar- dan da yararlanarak bir anlamda balede 'Nere- deydik_ nereye geldik' sorulanna yanıt arayacak- lannı belırtiyor: "Örneğin dekor, kostüm tasa- runcısı Osman Şengezer \ar. Türk balesinde bir- çok yapıta imza atmış bir sanatçı. Neler düşün- Türk balesinin belgeseli yapılacak dü, bugün neleri düşiüyor? Bir eserde, bir yara- tımda hangi soruniarla karşılaştı? Sanata deste- ğin artık sponsorlar kanalıyla mı yoksa devlet ka- nalıyla mı yapılması gerektiği noktasında özgün bale kumpanyalan olabilir mi? Olabilirse bun- lann yaşama şansı nedir? Bunlan sanatçılar, dansçüar ve koreograflaria yapüan röpoıtajlar- dan ögreneceğiz." Belgeseli, bakanlıktan yanıt alamadığı için Dünya Dans Günü olan 29 Nisan'a yetiştireme- yeceğini söylüyor: "Sayın Cumhurbaşkanımız ve Kültür Bakanımızın balenin 50. yılında Ma- dame Ninette de Yaiois'yi liyakat nişanıy la ödül- lendirmesi çok güzel. Belgeseli yap- mayi düşünürken. amacım, şimdi- ye kadar önemsenmemiş ve gelen her hükûmetin tokat afüğı bir kül- tür olayı olan balenin, 50. yilında gerçek bir sanat olayı olarak değer- îendirilmesini sağlamaktı. 50 yıldır ihmal edilen bu konuda bu işin için- de olan kişilerle birlikte yola çıkarak bir şeyler yapmak isnyorum." Bağardı, projenin ön araştırma bazında tamamlandığını, bundan sonraki aşamada verilecek bütçey- le birlikte Devlet Opera ve Balesi Genel Müdü- rü Hüseyin Akbulut. İstanbul Devlet Opera ve Balesi Müdürü Yekta Kara. ilk bale sanatçıla- rımızın yanı sıra günümüz dansçılan. bale eleş- tirmenleri ile yapılacak olan röportajlann ger- çekleştirileceğini belırtiyor. Bağardı. devletle birlikte yola çıkarsa belge- sele başlayabileceğine değiniyor: " Benim için önemli olan devletin ve Kültür BakanhğTnın des- teği. Sonuçta var olan bütün koreograflar, dans- çılar devletin sözleşmeli memuru. AKM'nin ka- pılan açılmazsa, DevletOpera ve Balesi'nin kos- tüm ve dekor depolan, geçmişte yapılanlan bei- gelemek adına onlann korudukJan arşK bana sunulmazsa, belgeseli nasıl gerçekleştirebili- rim?" • Çekimler için 150 bin dolara gerek olduğunu belirten Bağardı, devletin önayak olmasını istiyor. BU AŞAMADA ŞUKRAN KURDAKLL Bir de Neyzen Tevfik Vardı... "Dikkat!... Yakasıkalkıkceketinin içinden birsi- lah namlusu gibi omuzuna yaslanmış neyi ile pa- sajın kemeri altında Neyzen Tevfik görünür. Körler çarşısında ayna sattırdın felek.. demeye gelmiş gibi bir hali var, hışımlı.. Yüzünde perde perde dertler ürperir, Neyzen halk adamıdır, görkemlidir, üç boyutludur, saldı- racak bir boğa gibidir. Burnundan solumaktadır. Belki, çok geçmeden uyaklı küfürleri kentin su- ratına çarpacak, belki de hiç belli olmaz bir ma- saya çökecek ney üfleyecektir, bir uşak dörtlüsü- ne girip. Ney kan dolu biryoldan bahsetmede." Abidin Dino'nun yazısına aldığı dızeyi bir kez daha okumak istiyorum: "Ney, kan dolu biryoldan bahsetmede." Neden kan dolu bir yol? Yanıtı Neyzen'in iki dizesinde arayalım. "Aksedince gönlüme şems-i hakikat gölgesi Meyde Bektaşi göründüm, neyde oldum Mev- levi." Şems-i hakikat, yani gerçeğin güneşini Alevilik- Sünnilik ayrışmasına inat kendi birlikteliğinde gö- rerek yobazın karşıt görüşleri kavgaya, kine dö- nüştürmesini reddeder Neyzen. Ney'in bahsettiği yol, bu kavganın, kinin yarat- tığı_sıkıntılarla kan içinde kalmıştır. Âşık Veysel de okuyacağımız dizelerle yalnız tx- rakmaz Neyzen'i: "Hayyam'a görünmüş kadehte, meyde, Neyzen'e görünmüş kamışta, neyde.." Yazısında "uyaklı küfürleri kentin suratına çarp- tı çarpacak" diyor Abidin. Gerçekten de uyak, tepkileri göğsünü daralttığı zaman, bir protesto aracı olur çıkar Neyzen'de. Kanh yol uzayıp gitmiş dünyayı içine almıştır. Olumsuzluk deryasına dönmüştür. Sesin ve ezgi- nin yakınmalarıyla yetinmeyerek Neyzen'in söze başvurma gereksinimi başlamıştır. Sözün gücüyle uyarmak, sarsmak.. Dönemin bireyi kuşatan "disiplinliözgürlük" an- layışına karşın gözünü budaktan sakınmayan yer- gi adamını böyle tanımlayabiliriz. Neyzen Tevfik 1879-1953 yılları arasında yaşa- dı. Ayn özellikleri olan dört ayn dönemi içinde taşı- yan 74 yıllık bir zaman dilimi bu. Neyzen'in çocukluğu, gençliği, dünyayı ve dü- zeni algılama yaşları II. Abdülhamid'in saltçı ikti- dar döneminde geçmiştir. Bilindiği gibi bu dönemin başat özelliği çöküş sürecine giren imparatorluğun yarı sömürge du- rumuna düşürülmesiydi. Yıllar süren özgürlük savaşımı sonunda iktida- ra geçen Ittihat ve Terakki Fırkası'nın demokratik- leşmenin yasa zoruyla önünü kesmesi gerçeğini algılayarak kimlik arayışları, ilk yergi dizelerine gö- türür Neyzen'i. "Şimdide kalmadınakdin nazarımda kadri, Kirti ellerde görunce, paradan iğrendim." Yergi yolu açılınca Ittihat ve Terakki'nin dış po- litikasını kimi yöneticilerin tutumlannı sergileyerek, dizelerle aşağılamaktan çekinmez Neyzen. Alman imparatoru Kayser'e hitaben 1916'da yazdığı dörtlükte de görürüz bunu: "Anlaşıldı hal-ü tavnndan Yahudi olduğun!. Vaz-ı yet ettin cihanın garbına hem şarkına. Tilki bilmez, bilmiş ol, âlemde dehrin bildiğin, Pek güvenme Kayser'in Bismark'ına, pis mar- kına." • • • Tek parti dönemi ve 1945 sonrasında yöneten- lere de, yönetilenlere de, haksızlık erbabına da, haksızlığa uğrayana da, çağdaş sanatın öncüleri- ne de izleyicilerine de kimliğini kabul ettiren Ney- zen, toplumsal bir dokunulmazlık kazanmıştır. Içini dökebildiğince rahat. Yazdıklarının etkisini gördükçe mutlu. Adı Demokrat olan partinin iktidara geçer geç- mez demokrasiye çelme takmasını da sessizlikle karşılamaz Neyzen. Çünkü cumhuriyetin yanın- dadır. Mustafa Kemal Paşa'nın yanındadır. Iha- net kokusunu duyarak, yeni dönemin egemenle- rini yergi gücünün tezgâhına alır. "Karşında Koraltan duruyor işte Paşam bak: Hâlâ o eğilmez başı dimdiktir efendim - 'Birses verAtam, şanlı izinden sana geldim' Bir ses duyulur kubbede: hassiktir efendim." Neyzen Tevfik, 45 yıl önce, 28 Ocak 1953'te öl- müştü. 45 yıl sonra okuduğumuz dörtlükte adı ge- çen devletlinin yerine nice politika esnafının adını koyabiliriz. I. Arkeoloji Fihnlerf Festivali'nden ödül • Kültür Servisi - Italyan Kültür Merkezi ve Mediterraneo Kültür Derneği işbirliğiyle düzenlenen '1.Uluslararası İstanbul Arkeoloji Filmleri Festivali' kapsamında göstenlen 2 belgesel film ödüle layık görüldü. Italyan Kültür Merkezi'nde düzenlenen festivalde. 6sı Türk yapımı olmak üzere çeşitli ülkelerden toplam 32 belgesel film gösterildi. Seçici kurulun. festival kapsamında gösterilen belgesel filmlerle ilgilı yaptığı değerlendirme sonucu. Fransız yapımı "Dünyanın Yedinci Harikası' adlı film birincilige. Ingiliz yapımı 'Buz Adam' adlı film de ikinciliğe değer görüldü. Mısır'da'Yumıs Emre Oratoryosu' çalınamadı • ANKARA (Cumhuri>et Bürosu)- Mısır'da 14-20 Ocak tarihleri arasında Hikmet Şimşek'yönetiminde Kahire Senfoni Orkestrasf nın seslendireceği "Yunus Emre Oratoryosu". koronun yetersizliği nedeniyle çalınamadı. Hikmet Şimşek. konseri değerlendirirken, "Hayatımı Yunus Emre için riske ettim. Ama ne yazık ki gerçekleşemedi" diye konuştu. Atatürk Albümü I Kültür Servisi - Kültür Bakanlığı. Cumhuriyet'in kuruluşunun 75. ve Atatürk'ün ölümünün 60. yılı anısına, 'Mustafa Kemal Atatürk' albümü bastırdı. Kültür Bakanı İstemihan Talav albümü tanıtarak. albümün bir 'belge kitap' nitelığinde olduğunu belirtti. Albümde 35O'si ilk kez basılan toplam 700 fotoğraf var. Cumhuriyetin kuruluşunun 75. ve Atatürk'ün ölümünün 60. yılını çeşitli etkinliklerle anacaklannı belirten Kültür Bakanı Talay. etkinlik ' projeleri arasında Ankara. Kırgızistan ve Kazakistan'a birer Atatürk heykeli kazandırmak bulunduğunu belirtti.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle