23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 22 OCAK 1998 PERŞEMBE HABERLER Nakşi şeyhi Mehmet Zahit Kotku'nun manevi lideri olduğu Milli Nizam Partisi 1972'de kapatıldı MSP cuntanınizniyle kuruldu D P'nin ektiği gericilik tohumları. 1961 ihtılalinden sonra AP'nin hımayesınde gelişip boy \ermeye başladı. Tarikatlann Meclis'teki temsilcileri 6O'lı yıllann sonlannda seslerini yükselterek, partıleri ıçinde si\Tİldiler. AP'den Hasan Aksay. YTP (Yenı Türkiye Partisi)'den Süleyman Arif Emre, MP (Millet Partisi)"nden Fehim Cumalıoğhı. IC.Maraş Senatörü A.Tevfik Paksu. Gümüşhane Milletvekili Ekrem Ocaklı. Rıze Mılletvekili Arif Hikmet Gûner bunlann başında geliyordu. Parlamentoda lslami görüşleriyle sivrılen bu mılletvekilleri ile başını Nakşibendi Gümüşhane Dergâhı Şeyhi Mehmet Zahit Kotku'nun çektiği grup. lslami bir partı kurma konusunda 1969 seçımlennden önce kollan sıvamıştı. Ancak hazırhklan sürdürülen partı, genel seçimlere yetişememişti. Partinin çekirdek kadrosunu Gümüş Motor ortaklannm oluşturduğu Milli Nizam Partisi, 24 Ocak 1970 tarihinde kuruldu. Amblemi, işaret parmağı havada sıkılmış bir sol yumruk olan partinin, Genel Başkanlığı'na Erbakan getirilmesine karşın perde gerisindeki genel başkanı hiç kuşkusuz Şeyh Mehmet Zahit Kotku'ydu. Eski adamlan görevde Parti kuruculan arasında Genel Başkan Necmettin Erbakan dışında, Süleyman Anf Emre, A.Tevfik Paksu. tsmail Miiftüoğlu, Hasan Aksay. Ali Haydar Aksay, H.Tahsin Armutçuoğlu, Ali Oğuz, Ömer Faruk Ergin, Bahattin Çarhoğlu. Hüsamettin Fadıloglu. 1. Fehmi Cumalıoğlu. Mehmet Satoğlu. Saffet Solak, Nail Sürel, Ömer Çoktosun, Ekrem Ocaklı ve Rıfat Boynukalın bulunuyordu. MNP kuruculanndan Hasan Aksay, Ismaıl Müftüoğlu. Süleyman Arif Emre. I. Fehmi Cumalıoğlu, Hüsamettin Fadıloglu ve A.Tevfik Paksu. MSP de de Erbakan'la yol arkadaşlığını sürdürdüler. Oğuzhan Asiltürk, Ali Oğuz, Süleyman Arif Emre ve tsmail Müftüoğlu RP'nin ' kuruluşundan kapaulışına kadar partıde görev aldılar. Parti kurulmadan önce AP içindekı 91 "ler olarak adlandınlan milletvekillerinden bir kısmı, tslamı bir parti kurulması halinde AP'den koparak veni kurulacak partıye katılacakları yönünde taahütte bulunmalanna karşın kopan gruptan sadece iki kışı MNP'ye geçtı. Aslan payını DP kaptı. Aynlan 90 milletvekilınden 44'ü DP kurucusu oldu. Faizsiz düzen hayali Partinin programı "Milli Göriiş" olarak adlandınlmış, sonradan MSP ve RP'nin programlannda da yeralan AET'ye karşı olma. tslam ülkelerı ıle ilişkilenn geliştirilmesi, tslam Ortak Pazan ve faizsiz düzen gibi hayali politikalara dayandınlmıştı. Programında sık sık "Milli görüş" ve "Milli sanayi" gıbi kavramlara yer \erilmesine karşın MNP özünde ümmetçi bir partıydi. Partinin programı kadar tüzüğü de ilginçtı. MNP'ye girebilmek ıçin aranan koşullann başında, Mason olmamak. parti prensiplerini samimi olarak benimsedığini gösterecek bir hüviyete sahip olmak. manevi değerlere saygısız ve kötü şöhret sahibi olmamak gerekiyordu. Oruç tutmayan ve namaz kılmayanlar partıye üye olabilecek ancak yönetımlere gelemeyecekti. Partinin il ve ılçe örgütlerinde görev alacak kişıleri seçmek ıçın Erbakan tarafından Abdülhamh'in hafıye teşkılatına benzeyen araştırma gruplan oluşturulmuştu. tl ve ılçelere giden gruplar örgütler için yönetici olarak ik/illi Nizam Partisi kapatılınca Necmettin Erbakan soluğu İsviçre'de aldı. Erbakan'ın İsviçre'de 12 Mart darbecilerinden Muhsin Batur ve Turgut Sunalp'le buluşup yeni parti kurması konusunda görüşmeler yaptığı ve bu konuda güvence aldığı yıllar sonra ortaya çıktı. seçtikleri kişileri iyice araştırdıktan sonra belirleyip Erbakan'a bildiriyor. Genel Başkan Erbakan onaylarsa ataması yapılıvordu. Erbakan. gittıği propaganda gezilerinde "Hak gelecek batıl zail olacak", "'Sizleri ilk genel secimden sonra Avasofva'da namaz kılmava beklKorum", "Milli Nizam Türkiye'ye nizam getirecek" türünden konuşmalar yaptıktan sonra halka Milh Nizam andı içiriyordu. Zaten sonradan kurduğu ve kapattırdığı partilerde de hep bu and içme seremonisi başına işler açtı. RP'de olduğu gibi MNP'de de baş parmak havaya kaldinlarak "Yarabbi Milli Nizam idaresinin bu memlekete gelmesini vesile kü. Yarabbi sen Milli Nizam'ı milletimizin dünya ve ahiret saadetine vesile kıT topluca and içiliyordu. Parti programı dikkatli ve Laik ve demokratik düzeni hiç içine sindiremeyen INecmettin Hoca her fırsatta soluğu S. Arabistan'da aldı. 'Erbakan yalan söylüyor' Necmettin Erbakan. öğrencilik yıllanndakı başarısını vurgula- mak amacıyla lisede notlan çok yük- sek olduğu için tTÜ'ye yatay geçiş yaptığını ve birinci sınıfi okumadan • direkt ikinci sınıfa alındığını söyle- mekle kalmıyor tTÜ Makine Fakül- tesi'ni birincilikle birirdiğini övüne- rek anlatıyordu ya, meğer bu konu- da da palavra sıkıyormuş. Kendisiy- le aynı dönemde üniversitede parasız yatılı okuyarı sıruf arkadaşı emekli Profesör Hasan Özoklav, hocanın ba- şanlı olduğu için direkt ikinci sınıfa alınmadıgını ve fakültede smıfbirin- cisi olmadığını açıkladı. Meğer Ho- ca'nın mezun olduğu 1948 mezunla- n arasında smıf birincisi halen ABD'de Yale Oniversitesi'nde öğre- tim üyesi olarak görev yapan Prof.Dr. Turan Onat'mış ve derece- si de *pekiyi"ymiş. Hoca Onat'ın ar- kasmdan ikinci olarak "iyi" derece ile mezun olmuş. Özoklav, ikinci sı- nıftan başlama öyküsünün gerçek nedenini bakm nasıl açıkhyor: "Biz İTÜ'ye başlamadan önce okul 6 yılhk Yüksek MühendMk Okulu idi. Bizim kaydolduğumuz yıl Üniversiteye dönüştürüldü ve öğre- ninı süresi 5 yıla indirildi. O nedenle eski öğrencilerden bir yıl az okuduk. Hocabunu ikinci sınıftan başladım' diye anlanyor. Tümii) le >alan. Ayn- ca Makine Bölümü'nden birincilikle mezun olduğu da yalan. Çiinkü o bö- lümün birincisi Prof.Dr.Turan Onat'dır. Onat 'Pekiyi' derece Ue mezun oldu. Erbakan ancakOnat'ın arkasından ikinci olabildi ki, derece- side'Pekiyi" değil, iyi'ydi. Bu konu- da başında yalan beyanlan çıkmca Hoca'ya mektup yazıp, 'niçın doğru- lan söylemiyorsun, müslümanlıkta yalan söylemek caiz mi?' diye »r- dum ama bugüne kadarbir yanıtala- madım." Aynca Enver Kartekin tarafından yazılan } 946-1956 yıllannı kapsa- yan "İTÜ Tarihi* adh kitap da Ho- ca''yı yalanlıyor. Bukitabın7lO. say- fasında Erbakan'ın bölümünden ikinci olarak "iyi" derece ile mezun olduğu bilgisi yeralıyor. Aynca Ho- ca'nın pas geçtiği ProfesÖT olma hi- kâyesi de aynntılı bir şekilde ortaya çıkıyor. Erbakan'ın profesörlük tezi Oniversite Senatosu'ndan üç kezdö- nüyor. Hoca'nın, öğrenciliğinde ne denli başanlı olduğu konusunu abar- tarak anlatmasına karşın akademis- yenlik dönemini neden geçiştirdiği şimdi daha iyi anlaşılıyor. Atma be hocam din kardeşiyiz, hem bilmez misin yalancınm mumu yatsiya ka- dar yanar. radikallere göre yumuşak bir üslupla yazılmasına karşın örgüt toplanrılannda aynı özenin gösterildiği pek söylenemezdi. Nitekim tzmir Gençlik Kollan tarafından basılıp dağıtılan kitapçık ve 24 Ocak 1971 tarihinde yapılan kurultayda okunan Milli Nizam Marşı ile and içme töreni partinin kapatma gerekçelerini oluşturdu. Genel kuruldan iki buçuk ay sonra gelen 12 Mart darbesiyle savcılar harekete geçti ve Yargıtay Başsavcılığı tarafından hazırlanan dosya Anayasa Mahkemesi'ne verildi. Anayasa Mahkemesi dosyayı inceleyerek partinin kapatılması yönünde karar verdi ve karar, 14 Ocak 1972 tarihinde Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girdi. TtP'i kapatıp kuruculan hakkmda hapis cezası veren Anayasa Mahkemesi, kapattığı MNP kuruculanna ne siyasi yasak ne de hapis cezası öngörüyordu. 12 Mart darbecilerinin "komünizm paranoyası" ve AP'ye ders verme sevdası yüzünden faşist ve gerici örgütlenmelerin üzerine gitmek yerine devlet güdümünde faaliyetlerinin sürmesinden yarar umuyorlardı. Partisi kapatılan Necmettin Erbakan, soluğu İsviçre'de aldı. Erbakan'ın tsviçre'de darbecilerden Muhsin Batur ve Turgut Sunalp'le buluşup yeni parti kurması konusunda görüşmeler yaptığı ve bu konuda güvence aldığı yıllar sonra ortaya çıktı. Milli Nizam Partisi kapatıldıktan 1.5 yıl sonra 11 Ekim 1972 tarihinde yerine Milli Selamet Partisi kuruldu. Partileri kapatılınca şirketler kurarak kendilerine yeni faaliyet alanlan yaratan MNP'liler, yeniden MSP'de odaklaştılar. O dönemde kurulan Yeni Neşriyat A.Ş halen yayımlanan MSP ve sonradan RP'nin yayın organı gibi faaliyet gösteren Milli Gazete'yi çıkardı. 5 yıllık yasak Erbakan'a uygulanmadı MNP eski yöneticileri MSP yönetiminde de görev aldılar. Hem de Siyasi Partiler Yasası'nın 111. maddesine rağmen. "Bir siyasi partinin kapaülmasına sebep olan siyasi parti üyeleri; kapatüma karanndan itibaren, 5 yıl süre ile hiçbir sivasi partiye üye olamazlar" diyen 111. madde başta Erbakan olmak üzere MNP yöneticilerine uygulanmadı. MNP kuruculan olan Hasan Aksay, Süleyman Arif Emre, A.Tevfik Paksu. Fehmi Cumalıoğlu, hüsamettin Akmumcu ve Oğuzhan Asiltürk MSP'de yönetici olarak görev aldılar. Erbakan çok istemesine karşın 1973 seçimlerine kadar MSP'ye genel başkan olamadı. Denediği türlü manevralar ters tepti ve partı Süleyman Arif Emre'nin Genel Başkanlığf nda seçımlere girdi.' Seçimlerden 11.8 oranında oy alan MSP 48 milletvekili çıkarmayı başardı. CHP'nm 186, AP'nin 149, DP'nin 45 milletvekili çıkardığı secimden en kazançlı çıkan parti MSP'ydi. Diğer partilerin kendi aralanndaki çelişki yüzünden MSP amblemindeki gibi anahtar parti konumuna gelmişti. Hiç bir parti tek başına iktidar olacak sayıya ulaşamadığından koalisyondan başka seçenek yoktu. Hocanın pazarlıkçı gücünü bilen MSP Genel İdare kurulu 20 Ocak 1973 günü toplanarak Erbakan'ı Genel Başkanlığa getirdi. Erbakan bu kez genel başkan olmak için özel bir çaba sarfetmek ve manevra yapmak zorunda kalmadı. Çünkü Süleyman Arif Emre kendiliğinden çekilince usulen bir oylama yapıldı ve meydan Erbakan'a kaldı. SÜRECEK iSJFlkNOKUSI/ ORAL ÇALIŞLAR oral.calıslar@ raksnet.com Kutlu Savaş'ın hazırladığı Susuriuk Raporu'nun bir kısmı, anlaşıldığı ka- danyla "dev/ef sırrı" kapsamına ahna- rak rafa kaldınlacak. Kimsenin elınde rapor olmadığı için herkes bir şeyler söylüyor. Ancak raporu görüp geri ve- renlerden DTP Genel Başkanı Hüsa- mettin Cindoruk. gazetelerde çıkan- lann büyük ölçüde doğru olduğunu belirttı. O zaman gazetelerin öne sürdüğü raporun sansürlenecek bölümleri de doğru olabilir. Nedir sansürleneceği söylenen bölümler? Kürt işadamlan- nın (mafyasının) devlet adına kaçınhp öldürülmesi. Kenan Evren dönemin- de gerçekleştirilen birtakım yurtdışı operasyonlar. Söz konusu bölümlerin dışında da bazı bölümlerin sansürle- neceği belirtiliyor. Bu arada Mehmet Ağar, sürekli "Konuşurvm ha!..." diye tehditler sa- vuruyor ve devleti yönetenleri hizaya gelmeye çağınyor. Onun da bazı "dev- letsırian'na sahip olduğunu biliyoruz. 'Devlet Sırları' Kimin Sırlan... Raporda ne yazıyor tam olarak bılmı- yoruz ama. Susuriuk'un nerelere ka- dar uzandığını söyleyebiliyoruz. Susurluk kazasının meydana gel- mesinden bu yana sokaktaki yurttaş bıle devletın cıddi bir kirlenme içinde olduğunu, devlet adına cinayetler iş- lendığını, başka ülkelerde darbelere kalkışıldığını biliyor. Bunlan belgeleyip ortaya koymak yalnızca bilinenin dev- let tarafından da kabulü anlamına ge- lecek. Böyle bir kabul ise bu konuda- ki temizliğin ilk adımı olacak. • • • Kutlu Savaş raporu, eylemleri ince- lemiş ve somut saptamalar yapmış. Bundan sonrası siyasilerin ataklığına ve becerisine kalmış. Daha da önem- lisi, bütün bu kirlenmenin nedenlerinin, tarihi süreç içinde bir siyasi temele oturtulmasını sağlamak. Siyasiler bu- nu yapabilecek mi? Böyle bir çalışmayı, Susurluk önce- sini çeşitli evrelere ayırarak incelemek ve olayları bu evrelere göre sınıflandır- mak en doğrusu. Ömeğin 12 Eylül ön- cesi ve 12 Eylül sonrası diye bir sınıf- landırma yapmak gerekli. 12 Eylül sonrasını ise Güneydoğu'daki savaş öncesi ve savaş sonrası diye ayırmak. 12 Eylül öncesıni ele alırken Türkiye adım adım nasıl askeri darbeye sü- rüklendi sorusunun cevabını aramak ipin ucunu yakalamak açısından önemli. 12 Eylül öncesınde 1977 bir dönüm noktasıydı. Suikastlar o tanh- ten itibaren olağanüstü bir artış gös- terdi. Ne oldu 1977'de? Sosyal- de- mokrat CHP, oyların yüzde 41.8'ını alarak olağanüstü bir başan gösterdi. O tarihlerde Sovyetler Birtiği ile ABD arasındaki hegemonya mücadelesi sertleşmişti. Hindiçin'de, Vietnam, Kamboçya ve Laos'ta yenilen ABD, Türkiye gıbi kritik bir ülkenin de kamp değiştirmesi korkusu içme girmişti. Abdi tpekçi'nin öldürülmesine ka- dar uzanan kıtle kınmları ve büyük su- ıkastları bu çerçeve içinde değerlen- dirmek gerek. Ustelik bütün bu cina- yet ve kınmlarda rol alan ülkücüler, 12 Eylül sonrası "devlet c/nayef/eri"nin de kilit isimleri olarak ortaya çıktılar. Abdullah Çatlı'nın 12 Eylül'den önce de kullanıldığını söyleyen MİT'çi Kor- kut Eken. 12 Eylül'den hemen sonra Çatlf ya ve Ipekçi cinayetıne karışan- lara devlet pasaportu verildiği de bel- gelendi. 12 Eylül öncesinin cinayet ve kırımları, Türkiye'yi bir askeri darbeye doğru sürükledi ve oyu yüzde 42'lere ulaşmış solu ezdi. Bu cinayet ve kınm- ların başaktörlerinin ise devlet tarafın- dan kullanıldığı Susurtuk sonrası iyice netlik kazandı. Hatta Ibrahim Şahin gibi resmi devlet görevlisi ülkücülere silahlı özel birlikler kurduruldu. "Devlet sırn" denilen hesaplann ar- dında işte böyle birtarih yatıyor. Bu ta- rihsel süreci NATO ülkelerinde komü- nizme karşı kurulduğu ortaya çıkan ve Türkiye'de üzeri örtülmeye çalışılan kontr-gerilla (Gladio) ile ilişkilendirmek gerekiyor. Türkiye, 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980-askeri darbelerine bu hesaplann sonucu hesaplı ve bilinçli olarak sürüklendi. Söz konusu sol düşmanı birikim hâlâ Türkiye'ye hâ- kim. Bu nedenle Susurluk raporlan de- rinleşemiyor. Biraz derinleşse, Türki- ye'yi yıllardır yönetenlerin de sorum- luluklao ortaya çıkacak. Devlet adına, bu ülkede kendi hal- kına karşı askeri darbe tezgâhlanmış- tır. Bu ülkede devlet adına insanlar ka- çınlıp öldürülmüştür. Devlet adına ina- nılmaz cinayetler işlenmiş, kanunsuz- luklar yapılmıştır. Bunlan kim gizlerse, yann aynı sılah kendisine de döner. Türkiye ya çete devleti olacak ya da kanun devleti. Üçüncü bir yol yok. PERŞEMBE ORHAN BURSALI Bepgama'mn Altını Bergama deyince hep aklıma bir anı düşer. İlk kez Bergama'ya gittiğimde kentin içinde benzin istas- yonundadurdum. Pompacı gence, BergamaTapı- nağı'na, eski kente nasıl gideceğimi sordum. Yü- züme baktı, bilmiyorum, dedi. Sonra aramızda şöyle bir konuşma geçti: - Sen Bergamalı değil misin? - Evet. - Yani burada doğup büyüdün, okudun ve bu ya- şageldin.. - Evet. - Bergama harabelerine, eski kente gitmedin mi hiç? - Hayır. - O zaman çok uzak buraya desene. - Yakın galiba. Turistler şöyle gidiyorlar. Arabayla iki dakika sonra antik kent karşımda duruyordu. Merak ettim: Acaba Bergamalıların yüzde kaçı antik kenti, Bergama Tapınağı'nı, yeryüzünün bel- ki de en eski tıp merkezi olan kutsal alan Asklepi- eionsion'u merak edip gezmişti? Kaçı, Bergama adının nereden geldiğini biliyordu? Ama haksızlık da etmek istemem. Ömeğin ben- zinci gencin, Bergama'dan habersiz ve meraksız bi- ricik Bergamalı olma olasılığı da vardı! Bergamahlar, bugün altın madenciliğinde ulusal ve uluslararası boyutlara ulaşan çatışmada kilit rol oynuyorlar. Altın konusunda ulaştıklan bu bilinç dü- zeyi, umanm, yıllardır üzerinde yaşadıkları toprak- larda kurulan dünya çapındaki kültüre de uzanmış- tır ve bu kültürden habersiz tek bir Bergamalı bile artık kalmamıştır! ••• Bergama altını üzerine, cumartesi ekimiz Cum- huriyet Bilim Teknik'te (CBT) bir bilimsel tartışma or- tamı açılması konusunda uzun süredir gelen öne- rileri duymazlıktan geldjm. Bilim çevrelerinin (ma- denciler, kimyacılar, çevreciler, ekonomistler vd) konuyu propaganda selinin dışında, kamuoyunda ciddi olarak tartışabilecekleri uygun bir ortamdı CBT. Ancak buna elim varmadı. Nedenini açıkla- yacağım. Konuya bu köşede değinmemin nedenı, Cum- huriyet'te yayımlanan Eurogold şirketinin ilanı üze- rine gelen eleştiriler ve bir okurun mektubu oldu. Önce okur mektubu: Olayın dışında olan okuru- muz Mehmet Kayadelen, attın madeninin getire- ceği riskler konusunda herkesin uzman kesilip ya- zılar yazdığını, ancak bu düşüncelerin, kamuoyu- nu bilgilendinneden çok, bir tavn dile getirdiğini, gerçek bilgilendırmeyi CBT'nin niçin yapmadığını soruyor ve ekliyor: "Altın madenciliğine karşı çıkan -mesleği ne olur- sa olsun- yurtsever, ilerici, çevreci vb; karşı çıkma- yan -konuyu ne denli bilirse bilsin- satılmış, işbir- likçi vb havası estiriliyor.. Altının siyanür yöntemi ile kazanılması, herkoşulda felaketlere yol açan bir yöntem midir? Eğeryöntem gerçekten her koşul- da tehlikeli ise, çabalar yalnızca Bergama ile sınır- lanmamalı, 12 yıldır Etibank'ın Kütahya'daki faali- yetlerine gözyumma ayıbından da bir an önce kur- tanlması ve hatta yüz yıldır üniversiteterde öğreti- len, uygulanan bu yöntemi insanlık düşmanı ilan edip, bütun dünyada yasaklanması için çaba har- canmalıdır. Bugüne değin katıldığım bütün bilim- sel toplantılarda, okuduğum bütün bilimselyazılar- da hep şu söylendi: önlemleri alınırsa, riski çok alt düzeylere indirilebilir. örneğin bakırın ya da diğer metallerin zenginleştirilmesinde gülsuyu ya da şer- bet mi kullanılıyor? Ya da kuyumculuk, konfeksi- yon, dericilik gibi sanayiin birçok alanında, arala- rında siyanürün de bulunduğu birçok toksik mad- de kullanılmıyor mu? Yöntem her koşulda tehlike- li değilse, neden nedir? Projede eksiklik mi? Dev- letin zaafları mı? Maden mühendisliği bölümü öğ- retim üyeleri, altının topluma bırzarar vermeden de kazanılabileceğini belirten açıklamalar yaptılar. Bunlarhiç de öyle, onun bunun sözcülüğünü yap- mıyortar..." • • • Şimdi gelelim Cumhuriyet'teki ilana: Gazete, okuriardan ve gazete içinden gelen tepkiler üzeri- ne 4 milyariık ilan dizisini yayımlamama kararı aldı. Mali bakımdan çok ince dengeler üzerinde bulun- mastna rağmen. Bazı çevreci dostlanmız, "Cumhuriyet, parasız- lıktan kapanmalı ama ılkelerinden taviz verip bu ila- nı yayımlamamalıydı" diye mektuplar yazıyoriar ve gazeteyi boykot ettiklerini belirtiyorlar! Türkiye'de bu hep böyle oldu. Solcular, çevreciler, her zaman kendisine en yakın olanı ısırdı, vurdu, öldürdü!... Gazetenin, ilanı yayımlamakla çevreyi koruma il- kelerinden taviz vermediğini; bu olayda, karşı tara- fın da görüşlerini bir şekilde kamuoyuna duyurma hakkı olduğunu, bunu ilanla yapabilmesinin de de- mokratik toplumun gereklerinden biri olduğunu dü-j şünüyorum. ( Gerçi, Eurogold'un Atatürk'e sığınan tutumu kcn mikti. Bence, Cumhuriyet, Atatürk'ü kalkan yapth ğı için bu ilanı yayımlamasaydı, ilkelerine daha uy- gun davranmış olacaktı. • • • Gelelim CBT'de bir tartışma ortamı niçin yarat^ madığımıza: Bir tartışma, konuyu deıtıaî dostlar/ düşmanlarayırımınagötürecekti. Bizde bilimsel ve demokratik bir tartışma ve bunun sonucu bir ka- muoyu oluşturma ne yazık ki olamıyor. Derhal leh-| te misin, aleyhte misin havasına giriliyor; yaratılan korku ortamı içinde uzmanlar bile düşüncelerini sa- vunamaz duruma düşüyoriar. Savunsa, karşı tara- fın adamı, satılmış, beslenmiş vs olacak! Yandakı oda arkadaşım bile böyle düşünüyor! Insanın, bu ülke ölmüş de haberimiz yok, dıyesi geliyor! Bu kamplaşma içinde, beni ilgilendiren önemli o-^ lay, Bergama halkının yaşadıkları topraklar üzerin-' de altın madeni istememesidir. • Altın madeninin, çevre koşullarına ulusal ve ulus-' lararası bir gözetim getirilerek, korkulan zararlar^ yol açmadan işletilebileceğine inanmak istiyorum, Ama bunun hiç önemı yok. Bergama halkı istemiyorsa, maden üzerinde ya- ratılan korku havası ne kadar balon olursa olsun, oradaaltın madeni işletilmemelidır. Demokratik ka^ tılımcı tutumun bu olduğunu sanıyorum. Gerçek izafidir veya tek değildir. Bazen, bir halkın tutumu-^ dur gerçek olan. • • • Bergamalıların evlerinde, kollarında binlerce altı- na sahip olduklarına inanıyorum. Şimdi, sadece| kendilerini değil, altının çıkartıldığı dünyanın bütüri bölgelerindeki diğer ınsanları da düşünmeli; altın- lannı başka bir değere çevirmeli; ve altına karşı Tür-; kiye ve dünya çapında büyük bir kampanya baş- latmalıdırlar. Tutartılık bunu gerektırir. Belediye Baş- kanı Sefa Bey'den şimdi böyle bir adım daha at- masınıveBergamalılara bu konuda daöndertiket- mesini bekliyoruz. (Bu yazının her hakkı mahfuzdur. Eurogold ken- di amaçları için kullanamaz!)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle