Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 22 OCAK 1998 PERŞEMBE
HABERLER
Nakşi şeyhi Mehmet Zahit Kotku'nun manevi lideri olduğu Milli Nizam Partisi 1972'de kapatıldı
MSP cuntanınizniyle kuruldu
D
P'nin ektiği gericilik
tohumları. 1961
ihtılalinden sonra AP'nin
hımayesınde gelişip boy
\ermeye başladı. Tarikatlann
Meclis'teki temsilcileri 6O'lı yıllann
sonlannda seslerini yükselterek,
partıleri ıçinde si\Tİldiler. AP'den
Hasan Aksay. YTP (Yenı Türkiye
Partisi)'den Süleyman Arif Emre,
MP (Millet Partisi)"nden Fehim
Cumalıoğhı. IC.Maraş Senatörü
A.Tevfik Paksu. Gümüşhane
Milletvekili Ekrem Ocaklı. Rıze
Mılletvekili Arif Hikmet Gûner
bunlann başında geliyordu.
Parlamentoda lslami görüşleriyle
sivrılen bu mılletvekilleri ile başını
Nakşibendi Gümüşhane
Dergâhı Şeyhi Mehmet Zahit
Kotku'nun çektiği grup. lslami bir
partı kurma konusunda 1969
seçımlennden önce kollan
sıvamıştı. Ancak hazırhklan
sürdürülen partı, genel
seçimlere yetişememişti.
Partinin çekirdek kadrosunu
Gümüş Motor ortaklannm
oluşturduğu Milli Nizam Partisi,
24 Ocak 1970 tarihinde kuruldu.
Amblemi, işaret parmağı havada
sıkılmış bir sol yumruk olan
partinin, Genel Başkanlığı'na
Erbakan getirilmesine karşın perde
gerisindeki genel başkanı hiç
kuşkusuz Şeyh Mehmet Zahit
Kotku'ydu.
Eski adamlan görevde
Parti kuruculan arasında Genel
Başkan Necmettin Erbakan dışında,
Süleyman Anf Emre, A.Tevfik
Paksu. tsmail Miiftüoğlu, Hasan
Aksay. Ali Haydar Aksay, H.Tahsin
Armutçuoğlu, Ali Oğuz, Ömer
Faruk Ergin, Bahattin Çarhoğlu.
Hüsamettin Fadıloglu. 1. Fehmi
Cumalıoğlu. Mehmet Satoğlu. Saffet
Solak, Nail Sürel, Ömer Çoktosun,
Ekrem Ocaklı ve Rıfat Boynukalın
bulunuyordu.
MNP kuruculanndan Hasan Aksay,
Ismaıl Müftüoğlu. Süleyman Arif
Emre. I. Fehmi Cumalıoğlu,
Hüsamettin Fadıloglu ve A.Tevfik
Paksu. MSP de de Erbakan'la yol
arkadaşlığını sürdürdüler. Oğuzhan
Asiltürk, Ali Oğuz, Süleyman Arif
Emre ve tsmail Müftüoğlu RP'nin '
kuruluşundan kapaulışına kadar
partıde görev aldılar. Parti
kurulmadan önce AP içindekı 91 "ler
olarak adlandınlan
milletvekillerinden bir kısmı, tslamı
bir parti kurulması halinde AP'den
koparak veni kurulacak partıye
katılacakları yönünde taahütte
bulunmalanna karşın kopan gruptan
sadece iki kışı MNP'ye geçtı. Aslan
payını DP kaptı. Aynlan 90
milletvekilınden 44'ü DP
kurucusu oldu.
Faizsiz düzen hayali
Partinin programı "Milli Göriiş"
olarak adlandınlmış, sonradan MSP
ve RP'nin programlannda da
yeralan AET'ye karşı olma. tslam
ülkelerı ıle ilişkilenn geliştirilmesi,
tslam Ortak Pazan ve faizsiz düzen
gibi hayali politikalara
dayandınlmıştı. Programında sık sık
"Milli görüş" ve "Milli sanayi" gıbi
kavramlara yer \erilmesine karşın
MNP özünde ümmetçi bir partıydi.
Partinin programı kadar tüzüğü de
ilginçtı. MNP'ye girebilmek ıçin
aranan koşullann başında, Mason
olmamak. parti prensiplerini
samimi olarak benimsedığini
gösterecek bir hüviyete
sahip olmak. manevi değerlere
saygısız ve kötü şöhret sahibi
olmamak gerekiyordu. Oruç
tutmayan ve namaz kılmayanlar
partıye üye olabilecek ancak
yönetımlere gelemeyecekti.
Partinin il ve ılçe örgütlerinde
görev alacak kişıleri seçmek ıçın
Erbakan tarafından Abdülhamh'in
hafıye teşkılatına benzeyen
araştırma gruplan oluşturulmuştu.
tl ve ılçelere giden gruplar
örgütler için yönetici olarak
ik/illi Nizam Partisi kapatılınca Necmettin
Erbakan soluğu İsviçre'de aldı. Erbakan'ın
İsviçre'de 12 Mart darbecilerinden Muhsin
Batur ve Turgut Sunalp'le buluşup yeni
parti kurması konusunda görüşmeler
yaptığı ve bu konuda güvence aldığı yıllar
sonra ortaya çıktı.
seçtikleri kişileri iyice araştırdıktan
sonra belirleyip Erbakan'a
bildiriyor. Genel Başkan Erbakan
onaylarsa ataması yapılıvordu.
Erbakan. gittıği propaganda
gezilerinde "Hak gelecek batıl zail
olacak", "'Sizleri ilk genel secimden
sonra Avasofva'da namaz kılmava
beklKorum", "Milli Nizam
Türkiye'ye nizam getirecek"
türünden konuşmalar yaptıktan
sonra halka Milh Nizam andı
içiriyordu. Zaten sonradan kurduğu
ve kapattırdığı partilerde de hep bu
and içme seremonisi başına işler
açtı. RP'de olduğu gibi MNP'de de
baş parmak havaya kaldinlarak
"Yarabbi Milli Nizam idaresinin bu
memlekete gelmesini vesile kü.
Yarabbi sen Milli Nizam'ı
milletimizin dünya ve ahiret
saadetine vesile kıT topluca and
içiliyordu.
Parti programı dikkatli ve
Laik ve demokratik düzeni hiç içine sindiremeyen INecmettin Hoca her fırsatta soluğu S. Arabistan'da aldı.
'Erbakan yalan söylüyor'
Necmettin Erbakan. öğrencilik
yıllanndakı başarısını vurgula-
mak amacıyla lisede notlan çok yük-
sek olduğu için tTÜ'ye yatay geçiş
yaptığını ve birinci sınıfi okumadan
• direkt ikinci sınıfa alındığını söyle-
mekle kalmıyor tTÜ Makine Fakül-
tesi'ni birincilikle birirdiğini övüne-
rek anlatıyordu ya, meğer bu konu-
da da palavra sıkıyormuş. Kendisiy-
le aynı dönemde üniversitede parasız
yatılı okuyarı sıruf arkadaşı emekli
Profesör Hasan Özoklav, hocanın ba-
şanlı olduğu için direkt ikinci sınıfa
alınmadıgını ve fakültede smıfbirin-
cisi olmadığını açıkladı. Meğer Ho-
ca'nın mezun olduğu 1948 mezunla-
n arasında smıf birincisi halen
ABD'de Yale Oniversitesi'nde öğre-
tim üyesi olarak görev yapan
Prof.Dr. Turan Onat'mış ve derece-
si de *pekiyi"ymiş. Hoca Onat'ın ar-
kasmdan ikinci olarak "iyi" derece
ile mezun olmuş. Özoklav, ikinci sı-
nıftan başlama öyküsünün gerçek
nedenini bakm nasıl açıkhyor:
"Biz İTÜ'ye başlamadan önce
okul 6 yılhk Yüksek MühendMk
Okulu idi. Bizim kaydolduğumuz yıl
Üniversiteye dönüştürüldü ve öğre-
ninı süresi 5 yıla indirildi. O nedenle
eski öğrencilerden bir yıl az okuduk.
Hocabunu ikinci sınıftan başladım'
diye anlanyor. Tümii) le >alan. Ayn-
ca Makine Bölümü'nden birincilikle
mezun olduğu da yalan. Çiinkü o bö-
lümün birincisi Prof.Dr.Turan
Onat'dır. Onat 'Pekiyi' derece Ue
mezun oldu. Erbakan ancakOnat'ın
arkasından ikinci olabildi ki, derece-
side'Pekiyi" değil, iyi'ydi. Bu konu-
da başında yalan beyanlan çıkmca
Hoca'ya mektup yazıp, 'niçın doğru-
lan söylemiyorsun, müslümanlıkta
yalan söylemek caiz mi?' diye »r-
dum ama bugüne kadarbir yanıtala-
madım."
Aynca Enver Kartekin tarafından
yazılan } 946-1956 yıllannı kapsa-
yan "İTÜ Tarihi* adh kitap da Ho-
ca''yı yalanlıyor. Bukitabın7lO. say-
fasında Erbakan'ın bölümünden
ikinci olarak "iyi" derece ile mezun
olduğu bilgisi yeralıyor. Aynca Ho-
ca'nın pas geçtiği ProfesÖT olma hi-
kâyesi de aynntılı bir şekilde ortaya
çıkıyor. Erbakan'ın profesörlük tezi
Oniversite Senatosu'ndan üç kezdö-
nüyor. Hoca'nın, öğrenciliğinde ne
denli başanlı olduğu konusunu abar-
tarak anlatmasına karşın akademis-
yenlik dönemini neden geçiştirdiği
şimdi daha iyi anlaşılıyor. Atma be
hocam din kardeşiyiz, hem bilmez
misin yalancınm mumu yatsiya ka-
dar yanar.
radikallere göre yumuşak bir
üslupla yazılmasına karşın örgüt
toplanrılannda aynı özenin
gösterildiği pek söylenemezdi.
Nitekim tzmir Gençlik Kollan
tarafından basılıp dağıtılan kitapçık
ve 24 Ocak 1971 tarihinde yapılan
kurultayda okunan Milli Nizam
Marşı ile and içme töreni partinin
kapatma gerekçelerini oluşturdu.
Genel kuruldan iki buçuk ay sonra
gelen 12 Mart darbesiyle savcılar
harekete geçti ve Yargıtay
Başsavcılığı tarafından hazırlanan
dosya Anayasa Mahkemesi'ne
verildi. Anayasa Mahkemesi
dosyayı inceleyerek partinin
kapatılması yönünde karar verdi ve
karar, 14 Ocak 1972 tarihinde
Resmi Gazete'de yayımlanarak
yürürlüğe girdi.
TtP'i kapatıp kuruculan hakkmda
hapis cezası veren Anayasa
Mahkemesi, kapattığı MNP
kuruculanna ne siyasi yasak ne de
hapis cezası öngörüyordu.
12 Mart darbecilerinin "komünizm
paranoyası" ve AP'ye ders verme
sevdası yüzünden faşist ve gerici
örgütlenmelerin üzerine gitmek
yerine devlet güdümünde
faaliyetlerinin sürmesinden yarar
umuyorlardı. Partisi kapatılan
Necmettin Erbakan, soluğu
İsviçre'de aldı. Erbakan'ın
tsviçre'de darbecilerden Muhsin
Batur ve Turgut Sunalp'le buluşup
yeni parti kurması konusunda
görüşmeler yaptığı ve bu konuda
güvence aldığı yıllar sonra ortaya
çıktı.
Milli Nizam Partisi kapatıldıktan
1.5 yıl sonra 11 Ekim 1972
tarihinde yerine Milli Selamet
Partisi kuruldu.
Partileri kapatılınca şirketler
kurarak kendilerine yeni faaliyet
alanlan yaratan MNP'liler, yeniden
MSP'de odaklaştılar. O dönemde
kurulan Yeni Neşriyat A.Ş halen
yayımlanan MSP ve sonradan
RP'nin yayın organı gibi faaliyet
gösteren Milli Gazete'yi çıkardı.
5 yıllık yasak Erbakan'a
uygulanmadı
MNP eski yöneticileri MSP
yönetiminde de görev aldılar. Hem
de Siyasi Partiler Yasası'nın 111.
maddesine rağmen. "Bir siyasi
partinin kapaülmasına sebep olan
siyasi parti üyeleri; kapatüma
karanndan itibaren, 5 yıl süre ile
hiçbir sivasi partiye üye olamazlar"
diyen 111. madde başta Erbakan
olmak üzere MNP yöneticilerine
uygulanmadı.
MNP kuruculan olan Hasan Aksay,
Süleyman Arif Emre, A.Tevfik
Paksu. Fehmi Cumalıoğlu,
hüsamettin Akmumcu ve Oğuzhan
Asiltürk MSP'de yönetici olarak
görev aldılar.
Erbakan çok istemesine karşın
1973 seçimlerine kadar MSP'ye
genel başkan olamadı. Denediği
türlü manevralar ters tepti ve partı
Süleyman Arif Emre'nin Genel
Başkanlığf nda seçımlere girdi.'
Seçimlerden 11.8 oranında
oy alan MSP 48 milletvekili
çıkarmayı başardı.
CHP'nm 186, AP'nin 149, DP'nin
45 milletvekili çıkardığı secimden
en kazançlı çıkan parti MSP'ydi.
Diğer partilerin kendi aralanndaki
çelişki yüzünden MSP
amblemindeki gibi anahtar parti
konumuna gelmişti. Hiç bir parti tek
başına iktidar olacak sayıya
ulaşamadığından koalisyondan
başka seçenek yoktu. Hocanın
pazarlıkçı gücünü bilen MSP Genel
İdare kurulu 20 Ocak 1973 günü
toplanarak Erbakan'ı Genel
Başkanlığa getirdi. Erbakan bu kez
genel başkan olmak için özel bir
çaba sarfetmek ve manevra yapmak
zorunda kalmadı. Çünkü Süleyman
Arif Emre kendiliğinden çekilince
usulen bir oylama yapıldı ve
meydan Erbakan'a kaldı.
SÜRECEK
iSJFlkNOKUSI/ ORAL ÇALIŞLAR oral.calıslar@ raksnet.com
Kutlu Savaş'ın hazırladığı Susuriuk
Raporu'nun bir kısmı, anlaşıldığı ka-
danyla "dev/ef sırrı" kapsamına ahna-
rak rafa kaldınlacak. Kimsenin elınde
rapor olmadığı için herkes bir şeyler
söylüyor. Ancak raporu görüp geri ve-
renlerden DTP Genel Başkanı Hüsa-
mettin Cindoruk. gazetelerde çıkan-
lann büyük ölçüde doğru olduğunu
belirttı.
O zaman gazetelerin öne sürdüğü
raporun sansürlenecek bölümleri de
doğru olabilir. Nedir sansürleneceği
söylenen bölümler? Kürt işadamlan-
nın (mafyasının) devlet adına kaçınhp
öldürülmesi. Kenan Evren dönemin-
de gerçekleştirilen birtakım yurtdışı
operasyonlar. Söz konusu bölümlerin
dışında da bazı bölümlerin sansürle-
neceği belirtiliyor.
Bu arada Mehmet Ağar, sürekli
"Konuşurvm ha!..." diye tehditler sa-
vuruyor ve devleti yönetenleri hizaya
gelmeye çağınyor. Onun da bazı "dev-
letsırian'na sahip olduğunu biliyoruz.
'Devlet Sırları' Kimin Sırlan...
Raporda ne yazıyor tam olarak bılmı-
yoruz ama. Susuriuk'un nerelere ka-
dar uzandığını söyleyebiliyoruz.
Susurluk kazasının meydana gel-
mesinden bu yana sokaktaki yurttaş
bıle devletın cıddi bir kirlenme içinde
olduğunu, devlet adına cinayetler iş-
lendığını, başka ülkelerde darbelere
kalkışıldığını biliyor. Bunlan belgeleyip
ortaya koymak yalnızca bilinenin dev-
let tarafından da kabulü anlamına ge-
lecek. Böyle bir kabul ise bu konuda-
ki temizliğin ilk adımı olacak.
• • •
Kutlu Savaş raporu, eylemleri ince-
lemiş ve somut saptamalar yapmış.
Bundan sonrası siyasilerin ataklığına
ve becerisine kalmış. Daha da önem-
lisi, bütün bu kirlenmenin nedenlerinin,
tarihi süreç içinde bir siyasi temele
oturtulmasını sağlamak. Siyasiler bu-
nu yapabilecek mi?
Böyle bir çalışmayı, Susurluk önce-
sini çeşitli evrelere ayırarak incelemek
ve olayları bu evrelere göre sınıflandır-
mak en doğrusu. Ömeğin 12 Eylül ön-
cesi ve 12 Eylül sonrası diye bir sınıf-
landırma yapmak gerekli. 12 Eylül
sonrasını ise Güneydoğu'daki savaş
öncesi ve savaş sonrası diye ayırmak.
12 Eylül öncesıni ele alırken Türkiye
adım adım nasıl askeri darbeye sü-
rüklendi sorusunun cevabını aramak
ipin ucunu yakalamak açısından
önemli. 12 Eylül öncesınde 1977 bir
dönüm noktasıydı. Suikastlar o tanh-
ten itibaren olağanüstü bir artış gös-
terdi. Ne oldu 1977'de? Sosyal- de-
mokrat CHP, oyların yüzde 41.8'ını
alarak olağanüstü bir başan gösterdi.
O tarihlerde Sovyetler Birtiği ile ABD
arasındaki hegemonya mücadelesi
sertleşmişti. Hindiçin'de, Vietnam,
Kamboçya ve Laos'ta yenilen ABD,
Türkiye gıbi kritik bir ülkenin de kamp
değiştirmesi korkusu içme girmişti.
Abdi tpekçi'nin öldürülmesine ka-
dar uzanan kıtle kınmları ve büyük su-
ıkastları bu çerçeve içinde değerlen-
dirmek gerek. Ustelik bütün bu cina-
yet ve kınmlarda rol alan ülkücüler, 12
Eylül sonrası "devlet c/nayef/eri"nin
de kilit isimleri olarak ortaya çıktılar.
Abdullah Çatlı'nın 12 Eylül'den önce
de kullanıldığını söyleyen MİT'çi Kor-
kut Eken. 12 Eylül'den hemen sonra
Çatlf ya ve Ipekçi cinayetıne karışan-
lara devlet pasaportu verildiği de bel-
gelendi. 12 Eylül öncesinin cinayet ve
kırımları, Türkiye'yi bir askeri darbeye
doğru sürükledi ve oyu yüzde 42'lere
ulaşmış solu ezdi. Bu cinayet ve kınm-
ların başaktörlerinin ise devlet tarafın-
dan kullanıldığı Susurtuk sonrası iyice
netlik kazandı. Hatta Ibrahim Şahin
gibi resmi devlet görevlisi ülkücülere
silahlı özel birlikler kurduruldu.
"Devlet sırn" denilen hesaplann ar-
dında işte böyle birtarih yatıyor. Bu ta-
rihsel süreci NATO ülkelerinde komü-
nizme karşı kurulduğu ortaya çıkan ve
Türkiye'de üzeri örtülmeye çalışılan
kontr-gerilla (Gladio) ile ilişkilendirmek
gerekiyor. Türkiye, 12 Mart 1971 ve
12 Eylül 1980-askeri darbelerine bu
hesaplann sonucu hesaplı ve bilinçli
olarak sürüklendi. Söz konusu sol
düşmanı birikim hâlâ Türkiye'ye hâ-
kim. Bu nedenle Susurluk raporlan de-
rinleşemiyor. Biraz derinleşse, Türki-
ye'yi yıllardır yönetenlerin de sorum-
luluklao ortaya çıkacak.
Devlet adına, bu ülkede kendi hal-
kına karşı askeri darbe tezgâhlanmış-
tır. Bu ülkede devlet adına insanlar ka-
çınlıp öldürülmüştür. Devlet adına ina-
nılmaz cinayetler işlenmiş, kanunsuz-
luklar yapılmıştır. Bunlan kim gizlerse,
yann aynı sılah kendisine de döner.
Türkiye ya çete devleti olacak ya da
kanun devleti. Üçüncü bir yol yok.
PERŞEMBE
ORHAN BURSALI
Bepgama'mn Altını
Bergama deyince hep aklıma bir anı düşer. İlk kez
Bergama'ya gittiğimde kentin içinde benzin istas-
yonundadurdum. Pompacı gence, BergamaTapı-
nağı'na, eski kente nasıl gideceğimi sordum. Yü-
züme baktı, bilmiyorum, dedi.
Sonra aramızda şöyle bir konuşma geçti:
- Sen Bergamalı değil misin?
- Evet.
- Yani burada doğup büyüdün, okudun ve bu ya-
şageldin..
- Evet.
- Bergama harabelerine, eski kente gitmedin mi
hiç?
- Hayır.
- O zaman çok uzak buraya desene.
- Yakın galiba. Turistler şöyle gidiyorlar.
Arabayla iki dakika sonra antik kent karşımda
duruyordu.
Merak ettim: Acaba Bergamalıların yüzde kaçı
antik kenti, Bergama Tapınağı'nı, yeryüzünün bel-
ki de en eski tıp merkezi olan kutsal alan Asklepi-
eionsion'u merak edip gezmişti? Kaçı, Bergama
adının nereden geldiğini biliyordu?
Ama haksızlık da etmek istemem. Ömeğin ben-
zinci gencin, Bergama'dan habersiz ve meraksız bi-
ricik Bergamalı olma olasılığı da vardı!
Bergamahlar, bugün altın madenciliğinde ulusal
ve uluslararası boyutlara ulaşan çatışmada kilit rol
oynuyorlar. Altın konusunda ulaştıklan bu bilinç dü-
zeyi, umanm, yıllardır üzerinde yaşadıkları toprak-
larda kurulan dünya çapındaki kültüre de uzanmış-
tır ve bu kültürden habersiz tek bir Bergamalı bile
artık kalmamıştır!
•••
Bergama altını üzerine, cumartesi ekimiz Cum-
huriyet Bilim Teknik'te (CBT) bir bilimsel tartışma or-
tamı açılması konusunda uzun süredir gelen öne-
rileri duymazlıktan geldjm. Bilim çevrelerinin (ma-
denciler, kimyacılar, çevreciler, ekonomistler vd)
konuyu propaganda selinin dışında, kamuoyunda
ciddi olarak tartışabilecekleri uygun bir ortamdı
CBT. Ancak buna elim varmadı. Nedenini açıkla-
yacağım.
Konuya bu köşede değinmemin nedenı, Cum-
huriyet'te yayımlanan Eurogold şirketinin ilanı üze-
rine gelen eleştiriler ve bir okurun mektubu oldu.
Önce okur mektubu: Olayın dışında olan okuru-
muz Mehmet Kayadelen, attın madeninin getire-
ceği riskler konusunda herkesin uzman kesilip ya-
zılar yazdığını, ancak bu düşüncelerin, kamuoyu-
nu bilgilendinneden çok, bir tavn dile getirdiğini,
gerçek bilgilendırmeyi CBT'nin niçin yapmadığını
soruyor ve ekliyor:
"Altın madenciliğine karşı çıkan -mesleği ne olur-
sa olsun- yurtsever, ilerici, çevreci vb; karşı çıkma-
yan -konuyu ne denli bilirse bilsin- satılmış, işbir-
likçi vb havası estiriliyor.. Altının siyanür yöntemi
ile kazanılması, herkoşulda felaketlere yol açan bir
yöntem midir? Eğeryöntem gerçekten her koşul-
da tehlikeli ise, çabalar yalnızca Bergama ile sınır-
lanmamalı, 12 yıldır Etibank'ın Kütahya'daki faali-
yetlerine gözyumma ayıbından da bir an önce kur-
tanlması ve hatta yüz yıldır üniversiteterde öğreti-
len, uygulanan bu yöntemi insanlık düşmanı ilan
edip, bütun dünyada yasaklanması için çaba har-
canmalıdır. Bugüne değin katıldığım bütün bilim-
sel toplantılarda, okuduğum bütün bilimselyazılar-
da hep şu söylendi: önlemleri alınırsa, riski çok alt
düzeylere indirilebilir. örneğin bakırın ya da diğer
metallerin zenginleştirilmesinde gülsuyu ya da şer-
bet mi kullanılıyor? Ya da kuyumculuk, konfeksi-
yon, dericilik gibi sanayiin birçok alanında, arala-
rında siyanürün de bulunduğu birçok toksik mad-
de kullanılmıyor mu? Yöntem her koşulda tehlike-
li değilse, neden nedir? Projede eksiklik mi? Dev-
letin zaafları mı? Maden mühendisliği bölümü öğ-
retim üyeleri, altının topluma bırzarar vermeden de
kazanılabileceğini belirten açıklamalar yaptılar.
Bunlarhiç de öyle, onun bunun sözcülüğünü yap-
mıyortar..."
• • •
Şimdi gelelim Cumhuriyet'teki ilana: Gazete,
okuriardan ve gazete içinden gelen tepkiler üzeri-
ne 4 milyariık ilan dizisini yayımlamama kararı aldı.
Mali bakımdan çok ince dengeler üzerinde bulun-
mastna rağmen.
Bazı çevreci dostlanmız, "Cumhuriyet, parasız-
lıktan kapanmalı ama ılkelerinden taviz verip bu ila-
nı yayımlamamalıydı" diye mektuplar yazıyoriar ve
gazeteyi boykot ettiklerini belirtiyorlar! Türkiye'de
bu hep böyle oldu. Solcular, çevreciler, her zaman
kendisine en yakın olanı ısırdı, vurdu, öldürdü!...
Gazetenin, ilanı yayımlamakla çevreyi koruma il-
kelerinden taviz vermediğini; bu olayda, karşı tara-
fın da görüşlerini bir şekilde kamuoyuna duyurma
hakkı olduğunu, bunu ilanla yapabilmesinin de de-
mokratik toplumun gereklerinden biri olduğunu dü-j
şünüyorum. (
Gerçi, Eurogold'un Atatürk'e sığınan tutumu kcn
mikti. Bence, Cumhuriyet, Atatürk'ü kalkan yapth
ğı için bu ilanı yayımlamasaydı, ilkelerine daha uy-
gun davranmış olacaktı.
• • •
Gelelim CBT'de bir tartışma ortamı niçin yarat^
madığımıza: Bir tartışma, konuyu deıtıaî dostlar/
düşmanlarayırımınagötürecekti. Bizde bilimsel ve
demokratik bir tartışma ve bunun sonucu bir ka-
muoyu oluşturma ne yazık ki olamıyor. Derhal leh-|
te misin, aleyhte misin havasına giriliyor; yaratılan
korku ortamı içinde uzmanlar bile düşüncelerini sa-
vunamaz duruma düşüyoriar. Savunsa, karşı tara-
fın adamı, satılmış, beslenmiş vs olacak! Yandakı
oda arkadaşım bile böyle düşünüyor! Insanın, bu
ülke ölmüş de haberimiz yok, dıyesi geliyor!
Bu kamplaşma içinde, beni ilgilendiren önemli o-^
lay, Bergama halkının yaşadıkları topraklar üzerin-'
de altın madeni istememesidir. •
Altın madeninin, çevre koşullarına ulusal ve ulus-'
lararası bir gözetim getirilerek, korkulan zararlar^
yol açmadan işletilebileceğine inanmak istiyorum,
Ama bunun hiç önemı yok.
Bergama halkı istemiyorsa, maden üzerinde ya-
ratılan korku havası ne kadar balon olursa olsun,
oradaaltın madeni işletilmemelidır. Demokratik ka^
tılımcı tutumun bu olduğunu sanıyorum. Gerçek
izafidir veya tek değildir. Bazen, bir halkın tutumu-^
dur gerçek olan.
• • •
Bergamalıların evlerinde, kollarında binlerce altı-
na sahip olduklarına inanıyorum. Şimdi, sadece|
kendilerini değil, altının çıkartıldığı dünyanın bütüri
bölgelerindeki diğer ınsanları da düşünmeli; altın-
lannı başka bir değere çevirmeli; ve altına karşı Tür-;
kiye ve dünya çapında büyük bir kampanya baş-
latmalıdırlar. Tutartılık bunu gerektırir. Belediye Baş-
kanı Sefa Bey'den şimdi böyle bir adım daha at-
masınıveBergamalılara bu konuda daöndertiket-
mesini bekliyoruz.
(Bu yazının her hakkı mahfuzdur. Eurogold ken-
di amaçları için kullanamaz!)