04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 16 EKİM 1997 PERŞEMBE 10 KULTUR Almanya'nın ele avuca sığmaz, en çok eleştirilen yazannın doğum günü çeşitli etkinlerle kutlanıyor Günter Grass 70 yaşmdaÇeviri Servisi- O dönemde 30 yaşınday- dı ve eşi Anna ile Paris Avenue d'ltalie'de oturduğu 2 odah evde, ayda yaklaşık 300 marklık geliriyle yasamaya çalışıyordu. Atölye adıru verdiği çahşma odası bir apart- manın zeminındeki nemli, hatta ıslak ka- lorifer dairesiydi. Ve çalışırken karaladık- lannı hep o kalorifer kazanında yakardı. Grass'ın bunca yıl ve bunca eserden son- ra -kendi isteği dışında bulunmuş bir tas- lak hariç- hiçbir yapıtının ilk denemelen yok. Bütün notlar. denemeler büyük bir hassasıyetle yok edılmiş. Grass o dönemi anımsadığında, "TrakLApollinaire. Ringd- natz, Rilke ve Lorca'nın berbat çevirile- rinden o kadar etkUenryordum kL hiçbir şeyyapamazobnuştunr dıyordu. Grass'ın o günlen 15 yıl sürdü. 15 yıl sonra yazmak içın kazana kömür atmak zorunda değildı artık ama o günden sonra da eskisi kadar rahat yazamadığını söyledi hep... 1958 yılında. 31 yaşındayken, Gruppe 47 Edebıyat Kongresı'nde 'Blechtrom- mel'dan sadece ıki bölüm okudu ve 5 bin marklık büyük ödülü. sorgusuz sualsiz al- dı. 1959'da 'Blechtrommei' satışa çıkmış- tı. Bugüne dek4 milyondan fazla satan ki- tap. onun ılk gururu, ilk onuru oldu. Ve ılk gözağnsı... Hem 'dahi yazar' hem de 'pisük* Aynca bu ılk başan, onun Gabriel Gar- cia \larquez, Nadine Gordimer ya da Sal- man Rüşdü ile aynı kaderi paylaşmasımn da ilk adımı oldu. Yaşam boyu peşini bı- rakmayacak saldınlan, haksız yakıştırma- lan ve derin bir nefreti de bu ödülle birlık- te kazanmıştı. Artık adının yanında 'poetik flah\ 'doğal anlatun yeteneği', 'dahi yazar' sözcüklerinin yanı sıra, 'pislik', 'sadist'. 'patolojikseks manyağı' gibi fısıltılan duy- mak da mümkündü. O andan itibaren Gün- ter Grass hem ünlü bir yazar hem de skan- dallann yazanydı. Ve bu iki kımlikle de ba- nşık bir şekilde yaşamak zorundaydı. Ulus- lararası dergi ve gazetelerin kapak yaptı- ğı resimlenyle büyük bir evin tüm duvar- lannı kâğıtlamak nasıl mümkünse hakkm- daki eleştirilerden kıtaplar oluşturmak da aynı derecede kolaydı. Günter Grass'tan neden bunca nefret edildı sorusunun yanıtına gelince. onu. ra- hatsız edilen düzende. çomak sokulan ha- yallerde, bozulan yalanlarda aramak gere- kır... Düş dünyalan krnlanlara, yaptıklany- la başbaşa kalıp midesi bu- lananlara sormak gerekir... ^ ^ ~ ~ " " ~ Grass. dünyaya karşı, haksızlığa, yolsuzluga. ada- letsızliğe karşı tepkilenni sadece kıtaplanyla dıle ge- tinmedi. Onun 'Sayın Cum- hurbaşkanı..' ya da ' Sayın Kiesınger' diye başlayan sayısız mektubunun kop- yalan var... Konrad Ade- nauer'in arkasmdan yazdı- ğı ve kamuoyuna açıkladı- ğı metınler var. Gazeteler- de yayımlanan yanlış haber- lere, kütüphanelerin hükü- metlerce satın alınıp kapı- lanna kilıt vurulmasına. fa- şizme. yabancı düşmanlı- ğına ve düzenin ezici her unsuruna son derece este- tik olarak nitelenebilecek bir tepkısi vardı. Politika- ya girmeyi asla düşünme- di ancak bireysel anlamda ciddi bir politik ahlak ve sorumluluğu her zaman ta- şıdı. Ve bu ahlaki sorumlu- luk sanatsal benliğini oluş- turdu. O, politikayı Blecht- rommei adlı romanının al- fabesiyle hecelemiş ancak politik kişiliklerin de asla bırer kahraman haline gel- melerine izin vermemişti. 'İ>tve' özlem Salman Rüşdü,GünterGrass'ın Hamburg'da- ki doğum günü kutiamasında. (REUTER) Lomanlan ve diğer yapıtlanyla başansını bir piramit gibi ördü. Ancak piramitler krallann mezarlandır, Grass ise her yeni günde kendini biraz daha aşıyor ve sanatına yeni taşlar ekliyor. 16 Ekim 1927 tarihinde Danzig'de doğan Günter Grass, çok özel bir lirik yazar. Bütün romanlanmn çekirdeğinin aslında bir şiirden, şiirin ise bir resimden ya da görüntüden oluştuğunu söylüyor. sındaki sanat kaygılanyla bezenmış ıç di- yalektiğe rastlanmaz. Onun yazılannda daha çok 'ben' ile 'devtetin' ya da 'ulusun' reel kavgası vardır. O. başkaldıran ve baş- kaldırdığı için de öğreten biridir. Ayna tu- tan, yönlendiren. yön veren biri... Ve bu onun kullandığı edebı tekniktir, yazın tü- rüdür. Anlatırken, eleştirir, araştınrkenki acımasızlığı, seçtiğı sözcülderin türü, şid- deti bazen bir bazen iki sözcükle süsleme- den ve yaşamda olduğu katılığıyla ortaya koyuşu. yanlışi özellikle vurgulayışı ve tüm bunlann bir araya gelerek insanı deh- şete düşüren o metinleri oluşturuşu, onun seçtiği bir yol, suskun ve uyuşuk kitleleri, sarsarak, acıtarak, zedeleyerek harekete geçirmek için uygun gördüğü yoldur. Grass'ın buyabancılaştırmaefektinin son örneğini 'Ein Weites Fdd'de gördük. Ora- da kendi anlatımını bıle tehlikeye sokacak bir parçalama çabası ıçinde. Belki Brecht gibi.. 'Ein \VWtes Feld'de Grass'ın tezler, çelişkiler ve bunlann oluşturduğu örgüyü nasıl da inatla romanın içine dokuduğunu hayretle görüyoruz. Grass, ilk günden itibaren kontrol ede- meyeceği öykülerden, hikâyelerden kaçtı ve ahlak ilkelerinin yapı taşlanyla örül- müş toplum fantezisinden asla vazgeçme- di. Her konuşmasında. yazdığı her metin- de, katıldığı her toplantıda biyografık ana- lizlerden, kullanmak ve kullanılmaktan, kendini beğenmişlikten/megalomaniden ve sanat yapıtına değil sanatçının kendısi- ne yöneltilen eleştiriden ne kadar tiksin- diğini tekrar tekrar vurguladı. Grass, 'saF bir yazar değildir ve mater- yali kullanmak anlamında, materyalizmin yapısına sadık kalması onun en anlaşıl- mayan yanıdır. Elbette aynayı bizetutuş şek- li egomuzu okşamanın yolunu oluşturmu- yor. Narsismimiz okşanmıyor.. Ancak o kendini de aynı azlıkta düşünüyor. Onun iç dünyası hakkında hâlâ bir şey bilmiyo-* ruz, otobiyografısi bile tatmin etmiyor. Ve bize uzattığı ayna da kınk. Parçalara ay- nlmış, kimseyi güzel göstermiyor. Ve bu özellik onda en stilistik detaya kadar, en basit cümleden en önemli vurguya kadar kendini gösteriyor. Özel bir lirik yazar Grass ıçın gerçekçi birmelankolikde de- nebilir. O, kitaplannın çoğunda başan sız- lığı işlemiştir. Yetersiz kalmayı ve çare- sizliği.. Ancak ona dramatik denemez. Ro- mantik? Düşünmek lazun. O bugün Alman edebiyatının gelecekte dünyadaki temsil- cilennden biri. Onun iyi ve daha az iyi ro- manlar yazdığını tartışmak bile gereksiz. O çok özel bir lirik yazan. Kendini de ço- ğu kez böyle tanımlıyor ve bütün roman- lanmn çekırdeğinin aslında bir şiirden, şi- irin ise bir resimden ya da görüntüden oluştuğunu söylüyor. Onun bütün kavramlan, başkaldın, eleş- üri, korunanı açığa çıkarma, saklıyı çınl- çıplak bırakma gjbi şüphe prensibi tarafin- dan yönlendiriliyorlar. Ve şüphe sorgula- mayı, sorgulama gelişmeyi ve değişmeyi beraberinde getıriyor. Belki de bu kitapla lirik yazan Grass gi- dip yerine tüm sanata daır proporsiyon ve kuramlan kullanım dışı bırakan, edebiyat geleneğini değiştirerek kendi tarzı içinde sentezleyen büyük romantiklerden biri olan Grass kârşımıza geliyor. Sanat eserleri sa- dece kendilerine özgü bir gerçekliği taşı- mazlar içlerinde, aynı zamanda da hepsi- nin ayn bir ölçütü vardır. Ve Grass bu ki- tabıyla da yeni bir ölçüt oluşturuyor. Günter Grass 70 yaşmda. Romanlan ve diğer yapıtlanyla başansını birpiramit gi- bi ördü. Ancak piramitler krallann mezar- landır, Grass ise her yeni günde kendini bi- raz daha aşıyor ve sanatına yeni taşlar ek- liyor. Ve 16 Ekim 1927 tarihinde Dan- zig'de doğan Günter Grass, çağının en bü- yük yazarlanndan biri olarak hâlâ yaşıyor. Ona yaşarken layık olduğu saygı ve sev- giyi vermeli. Hem de 70. doğumgünü he- diyesi olarak... Derleyen: Aşkın Elçi (Die Zeit, Frank- fiırter Allgemeine) HaroldRobbins 81 yaşmda kalpyetmezliğinden öldü Aklmdakibütün öykületibitiremedi Politik yaklaşımlannda her geçen gün biraz daha keskinleşen iyiyevedoğnı- ya' özleminın de elbette ne- denleri vardı. Danzıg"de nasyonal sosyalist hükü- met kurulduğunda Grass 6 yaşındaydı. Anne\ebaba- sıyia küçücük bir evde otu- ruyordu. 11 yaşına geldiğin- de Yahudilerin toplanmaya başladığını önceduydu son- ra gördü. Ardından Dan- zig'in sinagoglan yerle bir edildi. Ve doğup büyüdü- ğü kent savaş alev leri için- de kaldığında ise 12 yaşın- daydı. O bunlan asla an- latmadı. Hiç kimseyle pay- laşmadı. Ancak Blechtrom- mel'da bir çocuğun dışan- da savaşılırken odasında yaşadığı kaygılan. korku- lan tanımlamasından, bun- lann yaşanmışlıklar oldu- ğunu sezmek mümkün. Ve tüm bunlar ona duyu- lan nefretın elbette neden- leri olamazdı. Bu ona sev- gi getırmeli. sevgi kazan- dırmalıydı. Estetiği sertlik, anlatımı sözcükleriyle \TJT- guladığı şiddet üzerine kur- gulanmışolabilirdi. Ancak Günter Grass'ın topluma yönelttiği keskin ve sert ta\n köklerini politıkadan değil. kendi içindeki este- tk konseptten alıyordu. O, duyulann dünyasının ya- zan değildı. değil de.. On- da, Thomas Mann'da görü- len 'ben' ile 'dünja' ara- KültürServisi-Ünlü yazar Harold Rob- bins salı günü yaşamını yitirdi. Zengin ve ünlü insanlann seks ve uyuşturucu yasam- lannı anlatan kıtaplar yazan Robbins. 81 yaşındaydı. Yayıncısı Dick Deteon'un açık- lamasına göre Robbins. tedavi görmekte ol- duğu Desert Hospital'da kalp yetmezliğin- den öldü. •"Kitapianmdakikarakterterger- çektir'" dıyen yazann kitaplan, 50 yıl için- de 7 50 milyondan fazla sattı. Hcmard Hughes ve Marilyn Monroe gi- bi yıldızlann yaşamlannın yam sıra diğer Hollywood yıldızlannın. Protestanlannın Mıami'den Monaco'ya kadar zenginlerin yaşamlannı anlatan kitaplar yazdı Rob- bins. Eleştirmenler yazan basmakalıp ola- rak nitelendirse de yazann kitaplan 32 di- le çe\Tİldi "79. ParkCaddesi", "ElvedaJa- net",a Oyunun Sonu"- "Tek Başına", "Ön- ce Hayaİİer Öliir", "Bets>", Harold Rob- bıns'in Türkçeye çevrilen kitaplan arasm- da. Robbins. "Never Love A Stranger 1 " ısımli ilkkitabını Universal Pictures'daça- lıştığı sırada bir yöneticiyle girdiği 100 do- larlık ıddia sonucu yazmıştı. "HoUywo- od'da çahşan bir > öneticiy dim. Burada ilk mihonumu kazandım ve kaybettim. Stüd- yolann aradığından daha iyi kitap yazabi- leceğün konusunda başka biriytedekkttaya girebilirinı"demiştı. "Sizesonucu söyleye- yim: 'Never Love A Stranger' isimli bir ki- tap yazdım ve kftabım bir anda 'best-sel- ler' oldu. Daha sonra ise Steve Mc Qu- een'in oynadığı bir fîlme uyarlandı" diye anlatmıştı. 1961 'de ise en önemli kitaplanndan olan "TheCarpetbaggers''ı yazdı. Milyar- der Howard Hughes'ın yaşamrnın anlatıl- dığı kıtaptakı karakterin ismı Howard Hug- hes yerine Jonas Cord'tu. "The Carpet- baggers" Robbins'in seks, para, güç ve uyuşuturucu klasığı olarak adlandınlıyor. "Kurgu yazarken görüyorsunuz Id anlaül- ması gereken o kadar çok öykü \ ar kL Bu bir formül değiL Bu. insanlann okumak is- tediklerini kullanmak." 1995 "te Jonas Corddestanını "ThreeRa- kkrs"ismiyle basitleştirmiş ve kitapta seks, uyuşuturucu. para ve gücün dışında gerçek aşkın da olduğunu yansıtmıştı. Robbins'in bilinen diğer kitaplan arasın- da ise "A Stone For Dannv Fısher", "The Inheritors'', "The Betsv" "ve "The Looeh Lady" yer alıyor. Kitaplan ve film uyarla- malan Robbûıs'e birçok yazann hayal bi- le edemeyeceği bir yaşam standartı getir- di. 21 Mayıs 1916 yılında Frank Kane is- miyle doğan yazar, ismini Harold Rubin olarak değiştirdi. Daha sonra ise yayıncısı A.Knopfttarafindan ismi "Harold Robbins" olarak değiştirildi. 15 yaşında para kazan- mak için evini terk eden Robbins. 20 ya- şında borsacılık yaparak milyonlar kazan- dı. Ancak daha sonra iflas etti. 1940 yılında New York'ta Universal Stüdyolan ile ulaştırma sözleşmesi imza- layan Robbins, 6 yıl içinde stüdyoda pazar- lama ve fınans konusunda bir numara ol- du. "A Stone For Danuy FKher" kitabın- da yasamımn ilk dönemini anlatıyordu. 1986 yılında bir söyleşide "TamamJanma- mış hiçbir proje bırakmay'acagnn ve 200 yaşına kadar yaşayacagun. Aklımdaki bü- tün öyküleri bitireceğim" demışti. Şimdı ise işini bitirdi ve evine gitti. Nota y^zmasını ve okumasını bilmeyen Paul McCartney'nin klasikmüzik çahşmasuun dünya prömiyeri yapıldî. McCartney'nin senfonik \ apıtı ayakta alkışlandı KültürServisi- Beatks'ın nota yazmasını ve okuma- sını bilmeyen eski üyesi Paul McCartnej'nin ilk so- lo klasık müzik bestesı 'Standing Stone'un dünya prömiyeri ayakta alkışlan- dı. Londra'daki Royal Al- bert Hall'da gerçekleşen konserde McCartney'in hayTanlan 'Seni Seviyoruz Paul' diye çığlık attılar. Sa- natçının, 75 dakika süren çalışmasının yazılması dört yıllık bir zaman diliminde gerçekleşmiş. Klasik mü- zik konusunda oldukça hırslı olan McCartney'in, nota yazma açısından be- ceriksizlığınin üstesinden bilgisayara bağlanan bir keybord sayesınde gelin- mış. Bu konser, McCart- ney'in, eşı linda'nın 18 ay önce gırtlak kanserine ya- kalanmasından bu yana verdiği ilk konser olma özelliğini de taşıyor. Kon- ser sonrasında altı kez sah- neye çağrılan McCart- ney'in bu ilk senfonik ya- pıtı şimdiden ABD ve tn- giliz müzik listelerinde ilk sıralara oturmuş durumda. Paul McCartney "Stan- ding Stone'ı yaparken çok yoğunçahştnn, ama bundan çok keyif aldım. Bir başka müzik alanında çalışmak beniheyecaniandımDr, ama hâlâ bir rocktutkunuyum" şeklinde konuştu. Bu sen- foni EMI etiketiyle satışa sunuldu. Bundan önce 1991 de "LiverpoolOrator- yosu" başlıklı yapıtında, McCartney, Ingiliz şef Carl Davts ile birlikte çalışmış- tı. Liverpool Oratoryosu müzik eleştirmenleri tara- findan hafîfe alınsa da 20 ülkede 100'den fazla sah- nelenerek seyircilerle bu- luştu. Bazı klasik müzik eleş- tirmenleri 'Standing Sto- ne' başlıklı yapıtı, sanatçı- nın diğer yapıtlanyla ben- zeştiğini söylüyorlar. Ancak 55 yaşındaki McCartney bu eleştirilere; "Cahillik bana mutluluk getirdi. Tek bir tarza bağh kalmavıp diğer dallaria da UgUennıek müzikyaşannmı olumlu etkiledi" yanıtını verdi. Şef Lawrence Fos- ter tarafindan yönetilen Standing Stone'ın geliri genç müzisyenleri destek- lemek amacıyla 'MüzîkSo- und' vakfına bağışlana- cak. Konser kasımda Nevv York'ta yınelenecek. Booker ödülü, Hintli yazann ilk kitabınaKültür Servisi - lngiltere'nin en önem- li edebiyat ödülü olarak değerlendirilen "Booker Prize" bu yıl da sahibini buldu. 1969 yılnıdan bu yana verilmekte olan Booker ödülünü bu yıl 37 yaşındaki Hint- li yazar Anındhati Roy, ilk kitabıyla ka- zandı. Hintli yazar Anındhati Roy, 'TheGod of SmaüThings'(Küçük Şeylerin Tann- sı) adlı kitabı ile Booker ödülüne değer bulundu. Roy, aynı zamanda 32 bin do- tngütere'nin en önemli edebiyat ödülü larjık ödülün de sahibi oldu. Ödüllerin açıklanmasından önce yap- tığı açıklamalarda Roy, ilk yapıtmı oluş- turmaktan duyduğu heyecana karşın he- nüz ikinci bir kitap yazmayı tasarlama- dığını belirtti. Yaptığı açıklamalar sıra- sında 'meslek' kavramından çok profes- yonel olmaya inandığmı vurgulayan Arundhati, yazar olarak adlandınldığı için değil, ancak yazacak yeni bir şeyle- ri olduğu içinbaşka birkitap yazmaya baş- layabileceğini söyledi. Hindistan'm en tanınmış ka- dın yazarlanndan Shobha De, 'The God of Sman Things'in tek kelime ile göz kamaştıncı bir roman, Arundhati'nin ise bir dahi olduğunu düşündü- ğünü belirtti. De'yegöre Hin- distan'ın bağımsızlığmın 50. yılında Booker ödülünün Hint- li bir yazara verilmiş olması- nın da özel bir anlamı var. Öte yandan, Hıristiyan bir iş- kadını ile alt kasta ait bir Hin- du erkeği arasındaki ilişkiyi lirik bir dille anlatan kitap, Hint âdet ve geleneklerine ay- kın olarak aşk sahnelerini açık- ça anlattığı gerekçesiyle bü- yük tartışmalara yol açmıştı. Arundhati bugün de kendi ül- kesinde kamu ahlakma zarar vermek gerekçesiyle yüksek adalet divanında yargılanma riski ile karşı karşıya bulunu- Ro>'un. yor. IŞILDAK VE YELPAZE ATİLLA BİRKİYE Kahkahasım' Kime Bıraktı? 13 Ekim Pazartesi. tstiklal Caddesi'nde yürüyo- rum; yağmur önce kararsız birinin, kafası kanşık bi- rinin ruh hali gibi... Bir yağıp bir duruyor; yeryüzü gri. Yapraklar san, bunaltıcı bir hava. Eskiden de mi böyleydi; yoksa bu havalar mı bizi mahvetti? Bilemiyorum... lliklerime kadar ıslanıyorum. Kaçamadım; yağ- mur sonunda beni yakaladı. Yağmur o gün, o gece, 13 Ekim Pazartesi günü saatlerce yağdı; gök gür- ledi, şimşekler çaktı. Kentin üstü kara bulutlarla kap- lıydı. Ertesi günün sabahına kadar sürdü. • 13 Ekim Pazartesi. Bir "şey" beynimi kemiriyor. Aklımı kurcalıyor. Bir yandan yağmur atıştınyor. Is- tiklal Caddesi'nde yürüyorum; bir iki tanıdığa rast- lıyorum. Yağmur sohbeti bölüyor. Bir saçak altı bu- luyorum, kesiliyon yeniden yola koyuluyorum. Bir kez daha aynı durum; bu sefer bir dükkânın tentesine sığınıyorum. Bir üçüncüsünde, artık aldır- mıyorum ıslanıp ıslanmamaya; eninde sonunda bu sonbahar yağmuru değil mi? O halde niye kaçayım ki? Bir "şey" beynimi kemiriyor. Aklımı kurcalıyor... Bir gün yeryüzünü terk etmeye karar veriyor. O sa- bah uyanıyor ve o gün yaşamını isteyerek bitiriyor. Onunla hiç karşılaşmamış, hiç tanışmamıştık; tam on yıl önce intihar etmişti. 13 Ekim 1987. Daha son- ra kitaplan yayımlandı; önce şiir kitaplan, sonra gün- lükleri. Günlükleri, üç dört yıl önce yayımlanmıştı. Gün- lüklerinde onun dünyasına birazcık da olsa tanık ol- mak olanaklıydı. Belki uzaktan bir tanışıklık demeli buna. Edebiyat içi birgezinti; metinlerarası birmer- haba... Ama bu vesileyle, ruhsal bir durumun izdüşüm- lerine rastlama... Evet, bir gün yeryüzünü terk etmeye karar veri- yor. Acaba uzun bir zamandır düşünüyor muydu bu terk edişi? Ömeğin, Beşir Fuad gibi. Bir gün yataktan kalkıyorsunuz ve intihar etmeye karar veriyorsunuz. Ölüm bir giz! Hiçlik. Büyük bir merak mı bu? Yoksa, büyük bir cesaret mi? İntihar eden insanlann toptan hastalıkla, anor- mallikle tanımlanmasına katılmıyorum. Kim hasta de- ğil, nomnal olan kim? Onunki birseçim belki de. Belki de intiharlann bü- yük bir kısmı bir seçim. Bu dünyaya daha fazla kat- lanamamak belki. Kirienen bir dünya, çünkü, olumluluklannın yanı sıra. Yaşama bir başka yerden bakış. Çevreye karşı, ilişkilere karşı bir başkaldın belki. Köklü bir isyan edış. Bilinçli bir tavır alış. Edebiya- tımızda Beşir Fuad'dan bugüne uzanan birçizgi bu. Doğrusu ölümü seçmek, büyük bir cesaret işi. Olümü göze almak başka bir şey tabii ki. Hiç kuş- kusuz orada da büyük bir cesaret var. Ama intihar- da öyle değil. Yani ölümü davet etmek değil, ölüm- le evlenmek. Bedenini bir yerden aşağıya doğru fırlatmak; bir kutu ilacı içmek; beynine kurşunu sıkmak, bir tre- nin altınaatlamak... >, • • ! - ' • ir • ji ' ~n "Çocukluğun kendini safbirbiçimde akışa bırak- ması ne güzeldi. Yiten bu işte!" Nilgün Marmara, on yıl önce, 13 Ekim 1987'de "yeryüzünü terk etmeye karar verdi". Kitaplan son- radan yayımlandı: Şiirleri ve günlükleri. Günlükleri- nin sonunda şöyle bir not var: "Ölürken kahkahamı ona bırakacağım." Nilgün Marmara, acaba kahkahasını kime bırak- tı? Kilimci'nin sergisi I Kültür Servisi - Pelın Kilimci'nin resim sergisi Gazetecıler Cemiyeti Basın Müzesi Sanat Müzesi'nde açıldı. 1969 yılında Ankara'da dünyaya gelen Kilimci, lstanbul Mımar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Seramık Bölümü'nü bitirdi. Resimlennde insan tepkilenni, ınsansı olan her şeyi işlemeyi amaçlayan sanatçı. aslında sakin görünen resimlerinde bile devınim ve şiddete yer veriyor. Kilimci'nin sergisi 31 ekıme dek izlenebilir Suzie VVong'un yaratıcısı öldü • Kültür Servisi - Suzie VVong'un yaratıcısı Ingiliz yazar Richard Mason önceki gün yaşamını yitirdi. 1950'lenn Hong Kong'un egzotizminı yansıtan yazar 78 yaşındaydı. Mason, 1957 yılında yazdığı"The VVorld of Suzie Wong" isimli kitabında Whan Chai gece yaşamına düşen güzel bir bayanın bir tngilizle olan aşkını anlatıyor. Kitap daha sonralan Broadway ve Londra'nın batısrnda oyunlaştınldı. Boğaz kansennden yaşamını yıtiren Mason, Hong Kong'u 1956 yılında yazacağı kitabı için materyal toplamak için ve bundan dört yıl sonra da film çekimleri içın Hong Kong'u ziyaret etmişti. 'Türkiye edebiyatı çöl oluyop' I Kültür Servisi - Aylık edebiyat dergısı 'Edebiyat ve EleşnrTnin yeni sayısı çıktı. Derginin bu sayısında 'Türkiye Edebiyatı Çöl Oluyor' incelemesiyle Ahmet Yıldız, 'Bır TV Söyleşisinin Düşündürdükleri' ile Önder Otçu, 'Normal Dışılığın Dili' ile Ahmet San. 'Che Pazan' başlıklı yazısıyla Taner Ay, '.Arkadaşım' ile Adnan Satıcı, 'Şiirin ve Aşkın Geleceği' başlıklı yazısıyla Behçet Aysan yer alıyor. Derginin ekim sayısrna şiirleriyle katılanlar ise Yunus Koray. Hüseyin Avni Dede. Hasan Erkek. Tolga Çeçen. Ramazan Macit, Özlem Sezer, Bahadır Ateş, Ö. F. Hatipoğlu, Orhan Tüleylioğlu, Çiğdem Sezer, Fırat Caner, Nur Saka ve Sabahattin Yalkın. Adam Kitabevi'nde Che Haftası' • Kültür Servisi - Adam Kitabevi. Ernesto Guevara"nm ölümünün 30. yılı nedeniyle 19 ekim tarihine dek sürecek bir 'Che Haftası' düzenledi. Che Haftası süresince, Che Guevara ile tüm kitaplann satışında yüzde on indirim uygulanacak. Biîindiği gibi Che Guevara, 8 Ekim 1967'de Bolivya'da hükümet güçlerinde yakalanmış, 9 ekimde de öldürülmüştü. BUGUN • AKB.\NK 7. CAZ FESTtVÂLİ kapsamında Cemal Reşit Rey Konser Salonu'nda saat 18.30'da James Carter Quartet ve 21 30'da Ned Rothenberg's Sync konserleri yer alıyor. • AKSANAT'ta saat 12.30'da Art Ensemble Of Chicago'nun 'Live From The Jazz Shovvcase' konserinin video gösterimi, saat 15.30'da Ned Rothenberg semineri ve saat 18.30'da Miles Davis&Quincy Jones'un 'Live At Montreus' konserinin video göstenmi izlenebilir. • tFSAK'ta saat 19.30'da Hakan Kızücıkpğlu'nun "Kapadokya'dan İzler" başlıklı saydam gösterisi izlenebilir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle