Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Cumhuriyet
İmtivaz Sahibi: Berin Nadi
Genel Yayın Yönetmenı. Orhan Erinç 0
Genel Yayın Koordinatörü: Hikmet
Çetinkaya 0 Yazıi^lerı Mudürlerı:
Ibrahim Yıldız (Sorumlu). DinçTayanç
0 Haber Merkezı Müdürü: Hakan Kara
0 Görsei Yönetmeır Fikret Eser
Dış Haberler Ergun Balcı 0 Istıhbarat: Yalçın Çakır 0
Ekonomı Bûlent Kızanbk 0 Kültiır Handan Şenköken 0
Spor AbdülkadirYücelman •Makalcler Sanıi Karaörcn
• Çe\ın Sevfettin Turhan • Düzeltme: Abdullah
>a/ıcı# Bilgı-Belge. Edib«Buğra 0 Fotoğraf Erdoğan
Köseoğlu
Yayın Kurulu İlhan Selçuk
(Ba$kan). Orhan Erinç, Okta\
Kurtböke. Özgen Acar. Hikmet
Çetinkaya. Şükran Soner. Ergun
Balcı. Dinç Tayanç, İbrahim Yıldız.
Orhan Bursalı. Mustafa Balba\.
Ankara Temsılası Mustafa Balbay 0 Haber Müdürü. Doğan
Akın Atatürk Bulvan No: 125. Kat:4. Bakanlıklar-Ankara Tel:
4195020 (7 hat). Faks: 4195027 0 Izmır Temsılcısı: Serdar
Kıak. H. Ziya Blv. 1352 S. 2 3 Tel: 4411220. Faks: 4419117
0AdanaTemsilcisi:ÇetinYiğenoğlu,lnönüCd. 119 S.No:l
Kat: I. Tel: 3522550. Faks: 3522570
Müessese Müdürü. Erol Erkut 0 MEDYA C: 0 Yoneiım Kurulu
Koordınatör Ahmet Konılsan 0 Başkanı-Genel Müdur- Gülbin Er-
Muhasebe: Bülent Yener • tdare: duran 0 Koordınaıor Reh» Ijıt-
HüseyinGürer#tşletme:Önder man 0 Genel Müdur Yardımcısr
ÇeUk'0 Bılgı-lşkm: Nail İnal 0 Mine Akdağ 0 Halkla Ihşkıler
Bılgısayar Sıstem. Mörüvet Çiler Müduru \urten Bcrksot
^ a>ımla>an *e Basan: Yenı Gün Haber Aıansı. Ba*ın \e Yaymcılık A Ş.
Turkocai Cad 39 41 Cağalojlu 34334 1si PK246 lstanbul Tel (0 212ı 512 05 05 (20 hatl Faks (0 212)513 »5 95
5 A Ğ U S T O S 1 9 9 5 t m s a k : 4 . 1 4 G ü n e ş : 5 . 5 6 Ö ğ l e : 1 3 . 1 7 t k i n d i : 1 7 . 0 8 A k ş a m 2 0 . 2 4 Yatsı: 2 1 . 5 9 M E D Y A C T e i 51407 53-51395 80-513 8460-61. Faks 5H8466
Jenerikli ilk
reklam filmi
• Haber Merkezi -
Marmara Bira'nın yeni
reklam filmi 2 dakika 32
saniyelik süresi ve filmin
bitmesinden sonra çıkan
jeneriği ile Tiirk
reklamcılığına yenilik
getiriyor. "Taşkın ile Aşkın'
adını taşıyan reklam
fılminin ilk bölümünde
Metin Akpınar. Berna Laçin
ve 100'den fazla oyuncu yer
aldı. Select Reklam Ajansı
tarafından hazırlanan filmin
yönetmenliğini Çağatay
Karaçizmeli. metin
yazarlığını Bülent İlterberk,
müzik direktörlüğünü ise
Ömer Ahubay ve Hakan
Özer yaptı.
Reha Muhtar
Interstar'a geçti
• TV Senisi - Pazartesi
gecelen TRT 1 'de
yayımlanan "Ateş Hattı'
programının yapımcısı ve
sunucusu Reha Muhtar
Interstar'a geçti. lnterstar
televizyonundan yapılan
açıklamaya göre Muhtar.
eylül ayından itibaren her
hafta kuruluşa program
hazırlayacak.
Pirinç tanesi
kadar otomobil
• TOKYO (UBA)- Japon
'otomobil de\ i" Toyota
dünyanın en küçük
otomobilini üretti. Pirinç
tanesi (4.78 milimetre)
büyüklüğündeki otomobil
alüminyumdan yapılmış ve
1936 model Toyota-Sedan
tipinde. Otomobilin 0.67
milimetre boyundaki üç
voltluk motorunda hareketli
beş parça bulunuyor. Mikro
makineleri temsil eden bu
minik araba
büyüklüğündeki araçlann
gelecekte atardamarlan
temizlemek için
kullanılabileceği
bildiriliyor.
Patch-VVork
yarışması
• ANKARA (ANKA)-
Patch-vvork (parça işi)
dalında Türkiye'yi
uluslararası düzeyde temsil
eden tek kişi olan Nuran
Konuralp. bu kez de 1 -6
Kasım 1995 tarihlerinde
ABD nin Houston kentinde
düzenlenecek Uluslararası
Patch-VV'ork Sergi
Yarışması na katılarak
"Renkkrin Kreşendosu"
adlı eserini sunacak.
Özdemir'den
müzik dinletisi
• Haber
Merkezi -
Rumeli
Hisan
Konserleri
kapsamında
Uğur
Yücel'le üç gün program
yapan Muzaffer Ozdemir.
yann saat 20.00"de Evrensel
Kültür Merkezi'nde "Çok
Mızraplı Bağlama' adını
verdiği bir dinleti verecek.
Biletler Evrensel Kültür
Merkezi'nin lstanbul
lstiklalCaddesı212/6'daki
binasından elde ediiebilir.
Ali Koçman'la burjuva olmak, medya, biraz da ekonomi, siyaset, demokrasi üzerine söyleşi
4
Halk tribünde, hep seyircF•Ali Koçman'a göre medyanın durumu Türkiye için en
ciddi siyasi sorun. Kamuoyuna olaylan aktarmak, halkı
bilgilendirmek yerine, devleti yönetmeye talip. Bu,
demokrasinin işlemesi açısından büyük bir boşluk. rejim
açısından da büyük bir tehlike. Türkiye'de bir menfaat
dayanışması cephesi oluşmuş bulunuyor. Toplum böyle bir
boşluğu göremiyor, bir siyasi sorun olarak farkında değil
ya da aldatılıyor.
•'Burjuvazi diye bir şey yok' diyen Ali Koçman,
Atatürk'ün milli burjuvazi yaratmaya çalıştığını, çok
partili döneme geçişle burjuvazinin tamamen yok
olduğunu, dinozor gibi bazı tek tek kişilerin kaldığını
söylüyor. Koçman, Türkiye'nin en değerli burjuva
kişilerinden birinin Mehmet Ali Aybar olduğuna inanıyor.
Burjuva değerler edinilmeden gerçek sosyalist
olunamayacağını savunuyor.
ŞÜKRAN SONER
Ali Koçman'la. ağırhkla
"Türkiye'de burjuva ol-
mak", yaşam üzerine, cu-
martesi günü havasına uy-
gun. biraz dinlendirici, bi-
raz eğlendirici bir söyleşi
yapmayı düşlemiştim.
Kim kimi daha çok yön-
lendirdi bilemiyorum. ama
sonuçta bu söyleşi eğlence-
li, dinlendirici değil. çok
fazla ciddi. ama bence
okunmaya. üzerinde düşün-
meye değer oldu.
Var olup olmadığı, niteli-
ği tartışılan Türk burjuvazi-
sinin, parası ile değil, kim-
liği ile öne çıkmış isimlerin-
den biri olan Ali Koçman'la
daldan dala söyleşimize
geçmeden önce, kendi an-
latımı ile kısa bir yaşam öy-
küsünü verelim..
1943 lstanbul doğumlu.
Varlıklı bir ailenin çocuğu.
Hiç para sıkıntısı çekme-
miş. Yurtdışında eğitim
yapmış. Aile alışkanlıklan
ile bağlantılı. çok küçük
yaştan bol bol seyahate çık-
ma şansını edinmiş. Lise
yıllanndan itibaren tiyatro
etkinliklerinden başlayarak
siyasete kadar her alanda
sosyal yaşamın içinde. ilgi-
li biri olmuş. Siyasete. o yıl-
larda ailesi şiddetle karşı
çıktığı için atılmaya cesaret
edememiş..
Daha çok, gözlemci
Ancak bütün bunların
kendisi üzerinde yaptığı bi-
rikimi. yararlan sonraki yıl-
larda algılamış. Hiçbir par-
tiye girmemiş, ancak 1980
sonrası uzunca bir dönem
TÜSİAD Başkanı olarak.
ailenin işletmelennde son-
radan yönetici sorumlulu-
ğunu üstlenmiş bir kişi ola-
rak. ister istemez bütün ya-
şamı ekonomik. sosyal. si-
yasal gelişmelerin içinde ol-
muş. Bugün. aile şirketleri-
nin başında. babasına duy-
duğu saygı nedeni ile elin-
den geleni yapmaya çalışa-
rak, aktif bir başka görev i
olmadan. ancak yaşama da-
ir her şeye ilgisini sürdüre-
rek, kenarda, daha çok göz-
lemci olduğunun altını çizi-
yor.
Geçmişi değerlendirirken
"lyi veya kötü, renkli bir
TÛSİAD Başkanı oldum.
Göle maya çalındığı bir dö-
nemde başkanlık yaptım"
diyor. Özel sektörü tek ba-
şına para toplayıcı değil, de-
mokrasinin faziletleri içine
sokma çabası içinde oldu-
ğunu. kavga ile zafer elde
edileceğine inanılan birdö-
nemde görev yaptığını anla-
tıyor. Liberal-sosyalist ça-
tışmasının olduğu bir dö-
nemde Avırıpa standartlan-
nı. askeri yönetim zamanın-
da izin verildiği ölçüde sa-
vunmaya çalıştıklannı söy-
lüyor.
Bugün TÜSİADjn. ılke-
leri belli, kurumlaşmış.
araştırmalar yapan ciddi bir
işveren örgütlenmesi oldu-
ğunu belirtiyor. Ancak üret-
tiği politikalann kamuoyu-
na. objektif. önem ve anla-
mına uygun yansıdığı kanı-
sını taşımıyor. Çok önemli
bulduğu med\ a üzerine, dü-
şüncelerini. kaygılannı
açıklamaya geçiyor..
"Medyanın durumunu
Türkiye'nin en ciddi siyasi
sorunu olarak göriiyorum.
Kamuoyu devleti vönetmeye
talip oluyor. Objektif haber-
cilik, olaylann yansıtılması
gerçekleşmhorsa bu de-
mokrasinin ciddi bir boşlu-
ğu olur. Rejim açısından bu
tehlikelidir. Toplum böyle
bir boşluğun, siyasi sorunun
farkında mı. değil mi. alda-
tılıyor mu? Yanıtlayamr>o-
rum-" diyor.
Ali Koçman, bu noktada,
medyanın karşısında. hal-
kın konumuna da geçiyor.
Özetle şöyle devam ediyor:
"Demokrasi açısından
rum.
Bundan bir başka sonuç
da çıkıyor. Demek ki 1980
öncesi tepkilerde birkaç>üz
bin kişinin yönlendirilmesi
ile oluyordu. Bu da çok ha-
zin bir şey.
Ben en büyük sorunu, de-
ğişik seslerin, görüşlerin se-
sinin du\ulmaması olarak
görüyorum. Örneğin kendi
örgütümTLSİAD'ın.haklı-
haksız eleştirileri, anlamı ve
önemi ölçüsünde kamuoyu-
na >ansımı\orsa, aynı şekil-
de bütün değişik düşünce ve
çıkar örgütleri için böyle
olumsuz bir tablo \arsa.
eleştiri hakkı kamuoyu ara-
cı ile susruruluyorsa. deni-
zin oksijeni biter. Bu çok cid-
di bir sorundur."
Koçman. muhalefetin se-
sini yükseltme işlevi olan
hesi oluştuğuna inanıyor.
Bu dayanışmanın Türkiye-
de medyayı yönlendirdiği
gibi. siyaseti de güdümlü
kıldığı. kitleyen birnoktaya
geldiğini söylüyor. Bunun
ekonomiye yansımasının
ıse sanayileşme yerine ran-
tın büyük gelir getirdiği. ge-
lir dağılımının çok fazla bo-
zulduğu bir düzen olduğunu
belirtiyor.
Halkın durumuna ilişkin
soruyu yanıtlarken ise şun-
ları söylüyor:
"Tribünde hep sevirci ol-
duğu anlaşıldı. Tribünden
saha\a inmez. Bu durumun
sosyolojik, ciddi araştırma-
lannın yapılması gerektiği-
ne inanıyorum. Biz demok-
rasinin hem mutluluk. hem
de acı veren. bedeli olan bir
rejim olduğunu halk olarak
ruz. Hemen "Burjuvazi di-
ye bir şey yok" diverek söze
giriyor. Zengin olma ile bur-
juva olma arasında en kü-
çük bir ilişki bulunmadığı-
nı, kendisine göre Türki-
ye'nin yetiştirdiği en kıy-
metli burjuva kişilerden bi-
rinin Mehmet Ali Aybar ol-
duğunu söylüyor. Ata-
türk'ün milli burjuvaziyi
yaratmak için çaba göster-
diğini. ancak çok partili ya-
şama geçiş yıllanndan son-
ra bu ilk olumlu gelişmele-
rin hızla yok olduğunu. bu-
günlere hiçbir şeyin kalma-
dığını savunuyor. Dinozor
gibi. birkaç burjuva varsa.
onlann zorla yaşamaya ça-
lıştıklannı belirtiyor.
Burjuva kültürünün çok
ciddi bir eğitimle, çok zor
kazanılabileceğinin. şekilci
Biz demokrasinin hem mutluluk, hem de acı veren,
bedeli olan bir rejim olduğunu halk olarak tatmadık.
Sadece siyasetçimiz bunu biliyor. Halk düşüncele-
ri, hakları için bedel ödeyerek, devamlı mücadele
ederek yaşaması gerektiğini, demokrasinin böyle
bir yaşam biçimi olduğunu bilmiyor. y y
çok fazla tehlikeli bu du-
rumda. lüzunıundan fazla
hassasiyetini kaybetmiş, tep-
kisiz bir toplum içinde yaşı-
yonız. Halkın kaderciliğin-
de suç genellikle 12 tylül'e
atdıyor. Ben buna pek katı-
lamıyorum. 9.5 mih/on nü-
fuslu, 17 yıl asker diktasın-
da kalan bir Şili örneği var.
Şili'de tepki hiç durmadı.
Bizüe askeri darbeden 15 yıl
geçmiş, hâlâ askeri yöneti-
min baskısı devam ediyor.
Bunu izah edemi\ orum. Sa-
dece halkın her şe> e çok tep-
kisiz kaldığını. çok çabuk te-
sir altına girdiğini göriiyo-
kamuoyu. medyanın. bugün
tam tersi bir işlev yaptığına
inanıyor. Medyanın teknik
olarak çok etkisiz olduğu
yıllarda, örneğin bir Akis
dergisi yayını ile. herkesin
her şeyi öğrenme. bilme
olanağını elde ettiğini anla-
tıyor. Bugün ise pek çok
özel televizyon kanalı ileet-
ki altında olan halkın. bun-
lann tarafsızlığı, güçler
dengelerini yansıtmamalan
durumunda. Türkiye'nin si-
yasi buhranlara gebe oldu-
ğunu düşünüyor.
Koçman, Türkiye'de bir
menfaat dayanışması cep-
tatmadık. Sadece siyasetçi-
miz bunu bilhor. Halk dü-
şünceleri, haklan için bedel
ödeyerek. devamlı mücade-
le ederek yaşaması gerekti-
gini, demokrasinin böyle bir
yaşam biçimi olduğunu bil-
miyor. Türki>e'nin gelişme-
yi engelleyen çok fazla soru-
nu var. Bence bunlann en
önemlilerinden biri nüfus
patlaması. Eğitilememiş
genç nüfusla övünen, dar
kafalı bir siyaseti ben hiç an-
la\amıyorum."
Koçman'dan bu arada
burju\azinin durumunu, ne
yaptığını öğrenmek istiyo-
bir yaşam tarzı olarak da al-
gılanmasının çok yanlış ol-
duğunun altını çiziyor. Kla-
sik müzik yerine hicaz ma-
kamdinleyen, fasulye seven
çok nitelikli bir burjuva ola-
bileceğini, iyi bir solcu ol-
mak için de burjuva kültürü
almanın bir zorunluluk ol-
duğunu düşünüyor. Burju-
va kültürü alarak sosyaliz-
min erdemine inanmış bir
kişide özverinin söz konu-
su olduğunu. yokluk nede-
ni ile sosyalizmi seçmiş bir
kişinin ise kolayca, çıkara
bağlı olarak inancından dö-
nebilecegini anımsatıvor.
Türkiye'de pek çok şey
gibi, burjuva kültürünün de
temellerinin sağlam olma-
dığını belirterek "İstan-
bul'da ciddi bir burjuvazi ve
burjuva olmanın gereği tep-
ki olsaydı. lstanbul bu hale
getirilebilir miydi? Biz an-
cak dertleşecek kadar bir
yerlerdeyiz" diyor. Gerçek
burjuva değerleri almaktan
çok, para kazanmanın bir
aracı olarak da görülse. bu-
gün resim gibi sanatlara ve-
rilen değerlerin, müzikte
sponsorluğun. her şeye rağ-
men bazı olumlu gelişme-
Ier ve adımlar olduğunu
söylüyor.
Gerçek bir burjuva tanı-
mını yaparken ise "Siyasi
tercihi bir yana. doğru ve
haklı olan her çıkışa saygı
duyabilen, Nâzım Hikmet
ve Ahmet Haşim'i takdir
edebilen, saplantısız ve zen-
ginlikle ilgisi olma>-an bir ya-
şam tarzı seçebilmiş. ger-
çekten kürrürlü bir insan.."
diyor.
Karamsar tablo
Türkiye'ye ilişkin çizdi-
ği karamsar tabloda, birışık
göstermesi istenince de
"Bütün ümit, ekonomideki
liberalizmin. siyasal libera-
lizmi de getireceği beklenti-
sinde. Godofyu bekler gibi
bunu de bekliyoruz. Batı bu
değişimdeçok acılı > ülar ya-
şadı. Aynı vahşi dönemden
geçmemeyi diliyoruz" şek-
linde konuşuyor.
Türkiye gündemi masaya
yatınlmışken, radikal fs-
lam, şeriat, Kürt sorunu,
Türkiye'yi kuşatmış çok
boyutlu tehditler de atlana-
mıyor.
Ali Koçman, tslamcılann
sorununun, kendilerine çağ-
daş yaşama uygun, demok-
rasiye yaklaşmış bir siyasi
model yaratamamış olmak
olduğu kanısını taşıyor. Şe-
riat ve çeşitli tslam ülkele-
rındeki ilkel dikta yönetim
modelleri ile İslamiyetin
gelişemeyeceğini. kendine
geçerli bir siyasi model ya-
ratabilmeleri halinde ise
hiçbir gücün iktidarolmala-
nnı engelleyemeyeceğine
inanıyor.
Koçman, globalleşme.
yeni dünya düzeni adı altın-
daki bugünün gelişmelerin-
de. dünya ölçeğinde gelir
dağıhmı. kaynaklardan, bil-
giden yararlanmada büyük
bir eşitsizliğin doğduğunu
kabul ediyor. "Ancak şuan-
da tek bir düzen var. Bazı ül-
kelerde yaşanan çarpıklık-
lara karşı kamuo\u görev
yapıyor. Bazı ülkelerde de o
düzenin savunuculuğunu.
bekçiliğini yapıyor" diyor.
Dünyada ve ülkemizde bü-
yük bir değerler karmaşası
ve bunun sonucunda da çok
vahşi bir insan haklan ihlal-
leri süreci yaşandtğını be-
lirtiyor.
Kürt sorunu başta. bütün
sorunlara çözüm üretirken,
duygularla değil, akılla,
Türkiye'nin doğru yerde ol-
ması kararlılığı içinde,
çözüm arayışında "sağ-
duyu" diliyor..
Akkuyu
'Nüldeeri
sevmeyenler'
bir araya geldi
ÜMITOTAN
İZMİR-Yeşiller.çevre-
ciler, anti-nükleerciler.
"hormonlu domates gibi
çocuklar" istemeyenler,
nükleer santrallara karşı
Akkuyu'da yöre halkıyla
bir araya geldi. Yöredeça-
dırlı kamp kuran anti-nük-
leerciler, cumartesi ve pa-
zar günü gerçekleştirecek-
leri nükleer şenlikle başta
yetkililer olmak üzere tüm
kamuoyunu nükleer sant-
rallara karşı uyaracaklar.
Yörenin 27 beİediye baş-
kanı da yaptıklan ortak
açıklamayla eylemcilere
destek verdi.
Dünya Dostlan Derneği
öncülüğünde gerçekleştiri-
len etkinliklere tüm sanat-
çılar. yazarlar. gazeteciler
çağnldı. Amaç, "Nükleer
santrallara mahkûm mu-
yuz"u tartışmak. "birukte
konuşmak. birtikte tartış-
mak, düşünceyi parlatmak.
ka\ ramları tartışılmayan
yönleriyle de tartışarak açı-
ğa çıkarmak" olarak açık-
landı. Kimilen geri geri yü-
rüyerek kimilen bisikletle-
riyle günler öncesinden
yollara düşerek Akkuyu'da
buluştu.
Anti-nükleerciler, ihale
aşamasındaki bir nükleer
santralı durdurmanın, inşa-
atı başlamış bir santralı
durdurmaktan daha kolay
olduğunu belirtirken, Dün-
ya Dostlan Derneği kuru-
cu üyesi Nesrin Timur,
"Yaşama sahip çıkmaya
kararlı olanlar, Akdeniz'de
ya da dünyanın herhangi
bir yerinde nükleer santral
istemeyenler, yaşanabilir
bir dünya özleminden vaz-
geçmeyenler olarak Akku-
yu'dayız" dedi. Yöre bele-
diye başkanlan da yetkili-
lere yaptıklan tüm baş\u-
rulardan sonuç alamadık-
lannı. kendilerine sorulma-
dan. yöre insanına karşın
hiç kimsenin Akkuyu'ya
santral yapamayacağını
söylediler.
Akkuyu günlüğü
Ülkemizde nükleer sant-
ralla ilgili gelişmelerin 30
yılı bulan serüveni ıse satır-
başlanyla şöyle:
0 Nükleer sanrralle ilgi-
li fızibilite etütleri 1967-70
\illan arasında yapıkİL Ça-
hşmalar sonuçsuz kaku.
• 1971 yılmda TEK
bünyesinde Nükleer Sant-
rallar Dairesi kuruldu.
• 1974 yılında Akku-
>ıı'da 600 MW"lik bir nük-
İeer santralın 1983'te hiz-
mete girecek şekilde inşası-
na karar verildi ve TEK'in
programına alındı. fhale
sonucu Aseo Atom firması
seçildi. ancak görüşmeler
kesüdL
• 1983 yılında firmala-
ra yeniden 'yap-işlet-dev-
ret' modeline göre çağn
yapıldı. Kanadalı AECL
firmasının Akkuyu'da,
ABD'li General Elecrric
firmasının Sinop'ta santral
kurması istendi. 1990 yı-
lında da Arjantin'le kısa
süreli görüşmeler yapıldı
bunlar da sonuçsuz kaldı.
• 1987 yılmda TEK
Nükleer Enerji Dairesi ka-
patıldı.
2010 a dokikj
nükleer santral
• 7. Beş yıllık Kalkın-
ma Planfnda 2010 yılına
kadar iki nükleer santralın
kurulması yer aldı.
• 1992 yılı aralık ayın-
da 7 nükleer santral firma-
sından teklifistendi. Ancak
bundan da vazgeçildi.
• Nükleer santrallany-
la başa çıkamayan ve bu
durum kendi bilim adamla-
nnca da doğrulanan Hin-
distan. nükleer santrallar
konusunda danışman ola-
rak seçildi.
• 13 Ocakl994'te Tür-
kiye Elektrik Kurumu. Ak-
kuyu Nükleer SantralTnın
müşavirlik hizmetleri için
yerli ve yabancı fırmaları
teklif verme>e çağırdı.
• 26 Nisan 1994'te 18
konsorsiyumun katıldığı
tekliflertoplandı. 26Ekim
1994'te Güney Koreli fir-
manın yer aldığı konsorsi-
yumun ihaleyi kazandığı
açıklandı.
0 Greenpeace ve Türk
anti-nükleerciler Anka-
ra'da TEK Genel Müdür-
lüğü önünde yaptıklan ey-
lem sonrası gözaltına alın-
dı. Eylemciler mahkcnıeye
çıkanldı, yargılandı, beraat
etti.
S~~l ok şükür, beyni yormadan ya-
t şamanın sırlan bir bir çözülü-
3 ^ yor. Bilim dünyası insanlara
bu konuda da eşsiz yardımlar yapı-
yor. Özellikle şimdiki gibi sıcak ha-
valarda 'beyin yorgunluğu' denilen
illet. insana musallat olabiliyor.
Beyin yorulunca da insanlar işle-
rini abuk sabuk yapmaya başlıyor,
söyledikleri birbirini tutmuyor, din-
lediklerini anlamıyorlar.
Dünya biraz da bundan kanşıyor.
Yalnız bu çalışmalar 'çokgizli' tutul-
duğu için gazetelerde. dergilerde ya-
yımlanmıyor. televizyonlarda hiçbir
programda yer almıyor.
Çok gelişmiş ülkelerde yürütülen
bu çalışmalar azgelişmişlere uygu-
landığı için de kimselerin haberi ol-
muyor.
ışte 'Mesela Dedik' ekibi zahmet-
li araştırmalardan sonra bu çalışma-
lan özel kaynaklanndan öğrenmiş
bulunuyor ve -ilk kez- kamuoyuna
açıklıyor.
Beyni yormadan yaşamak için bu-
lunan çareler tek değil. birden çok
yol var. En iyisinden başlayalım.
Omurilikle yaşamak en iyisi...
eyin yorgunluğunu önleme-
nin garantili yolu 'omurilikle
vaşamak' oluvor. Bu yöntem-
de beyin denilen çetrefil organ hiç
devreye girmiyor. Dünyanın hiçbir
derdiyle uğraşmıyorsunuz. Hiçbir
şey sizi ilgilendirmiyor.
Gazeteyi elinize alınca kuponunu
kesip geri kalanını çöpe atıyorsunuz.
Kitap okumaktan vebadan kaçar gi-
bi kaçıyorsunuz. Yazıyla uzaktan ya-
kından hiçbir ilgi ve alakanız olmu-
yor.
Televizyonu açıp trene bakar gibi
bakıyorsunuz. Hiçbir zaman hiçbir
şeyi hiçbir yanıyla 'düşünmüyorsu-
MESELA DEDİK ERDAL ATABEK
Beyni yormadan yaşamalı..
nuz'. Kendiniz düşünmediğiniz gibi,
düşünen birini görürseniz çok kızı-
yorsunuz. Beyniniz zinde \e izinde
oluyor.
Bütün derdiniz yemek. içmek \e
yatıp uyumak oluyor. Zahmetiniz de
tuvalete gitmekten ibaret kalıyor.
Böyle sade bir hayat süren 'omu-
rilikle yaşayan kişi'ler çevrelerinde
çok seviliyor, 'kendi halinde etliye
sütlüye kanşmayan vatandaş' olarak
takdiredilivor. Komşulan çocuklan-
na böyle kişileri 'örnek' olarak gös-
teriyor.
Devlet büyükleri de böylelerini
çok seviyor. çok beğeniyor, herkesin
böyle olmasını istiyor. Böyle kişiler
de büyükleri ne derse onu dinliyor, ne
isterse onu yapıyor.
Bu kişilerin beyinleri çok değerli
oluyor. Hiç kullanılmamış beyin ola-
rak hep sıfır kilometrede durdugu
için de değeri yüksek bulunuyor.
Yapılan çalışmalar 'en huzurlu.en
rahat hayat' garantisini omurilikle
yaşayanlar için \eriyor.
Ne yapalım ki sizin şansınız yok.
Arabeyinle yaşamak da
idareeder
O
murilikle yaşamayı becere-
meyenler için 'arabeyinle
yaşamak' yöntemi önerili-
yor. Bu yöntemde beynin sağ ve sol
lopları devreye sokulmuyor. arabe-
yin denilen küçük parçayla idare edi-
liyor.
Böyle yaşama başansını gösteren-
ler kendini hep arada kalmış bulu-
yor. Onu dinliyor, ona hak veriyor;
bunu dinliyor, buna hak veriyor. Böy-
leleri ara rejimleri çok seviyor. Tar-
tışmasız çatışmasız, sessiz sedasız,
düşünmesiz kanşmasız yaşamaya
bayılıvor.
Böyleleri tarafsız olmayı çok sevi-
yor. Aynı zamanda konuşmasız ol-
dukları için ne düşündükleri belli ol-
muyor. Içlerinden büyük adam sanı-
lanlan bile çıkıvor.
Bir şey söylemeleri gerekirse
'kardeşim, ben herkesin huzurunu is-
tiyorum, tartışmadan bilmem neden
hoşlanmıyorum' diyor ki bu da çok
seviliyor. Hiçbir şeyin nedenini dü-
şünmüyor, merak ermiyor, aldırmı-
yor.
Bir şeye kanşmak gerekirse 'ara-
bulucu' olmayı seviyor.'Ne önde ol
seçil, ne arkada kal ezil" atasözüne
uygun olarak hep aralarda bulunu-
yor. Bir tartışma olursa bir ona bakı-
yor bir buna bakıyor. Bir şey deme-
diği için de tartışanlar hep ona anla-
tıyor. Böyle böyle hakem yerine ko-
nanlan bile oluyor.
Böyle yaşayanlann beyinleri "ikin-
ciel beyin' sayılıyor ki, bu da piyasa-
da çok geçerli.
Beyninizi tatile gönderin...
akıyorsunuzkibuikiyöntem
de size uymuyor. Ne yapsanız
beyninizi çalışmaktan alıko-
yamıyorsunuz. Size söyleyelim ki
durumunuz hiç iyi değil. Bu durum-
da beyniniz giderek yoruluyor. Kitap
okumaktan vazgeçemiyorsunuz de-
ğil mi?
Hiç iyiye alamet değil. Gazete
okuyor, ama kuponlarla ilgilenmi-
yorsunuz.
Bu da kötü belirtilerden. Televiz-
yon programlannı seçiyor, ara sıra da
kapatıyorsunuz. İyiye işaret ermiyor.
Durumunuzun acil yardıma ihti-
yacı olduğu kesin. Araştırmalar bu
durumda ne yapılacağı üzerinde çok
duruyor.
Azgelişmiş bir ülke vatandaşının
beyninin çalışması çok kötü sonuç-
lar doğurabiliyor. Onun için de for-
mül. 'beyni tatile göndernıek.'
Siz tatil yapamıyorsanız 'beynini-
zi tatile gönderin.' Bakın ama görme-
yin. Görün ama düşünmeyin. Düşü-
nüyorsanız 'aman, bana ne' deyin.
'Bana ne' diyemiyorsanız 'sana ne'
deyin. Bunu da diyemiyorsanız 'ona
ne' deyin.
Beyninizi tatile gönderip omurilik
işlevleriyle ilgilenin. Bu da yemek,
içmek, uyumak. seks demektir.
Bakın bu seks meselesi çok iyidir.
Beyni tatile göndermeye bire bir ge-
lir. İyi seks nedir. nasıl yapılır, güçlü
erkek nasıl olur. çıldırtıcı kadın ne
demektir?
Bunlar az meseleler mi?
Beyninizi tatile gönderip bunlarla
uğraşın.
Üzülmeyin, herkes öyle yapıyor.