Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 7 KASIM 1995 SALI
OLAYLAR VE GORUŞLER
Atatürk ve KooperatifçilikKırsal kooperatifçiliğe bugün daha büyük birgereksmim vardır.
Sürdürülen ekonomik model. kooperatifçiliği her gün biraz daha
gerekli kılmaktadır. Gitgide yoksullaşan, çözüm yollan aramaya
başlayan küçük üreticilerin çıkış yolu kooperatifçilikten geçmektedir.
YETKİN ARÖZ - NAZİF GÖKKAYA (*)
Çağını yakalanıayı baçaramayan kos-
koca Osmanlı İrnparatorluğu çökmüstür.
Gelişmiş ülkelenn egemen güçlen onun
topraklannı yağmalamaktadtr. Yandaş-
lanna sunmaktadır Umarsızltgın ve ay-
mazlığın yarattığı ortamda Sevr Antlaş-
ması'na imza koyan saray ve işbirlikçi-
leri. giderek mandacılıgı ara çözüm ola-
rak önerenler ihanete varan bir çılgınlık
içindedir. Her şeye kar^ın bağımsız bır
ulus olma savaşı verenlerolağanüstü ko-
şullan aşarak cumhunyeti kurmayı ba-
şarmışlardır.
Ne var ki. bağımsızlığı kazanan genç
Türkiye'nin durumu tam bir yıkıntıdır.
Boğazına kadar Osmanlfnın borcunu
üstlenmiştir. Sanayisiyoktur Nüfusunun
yüzde 80"i köylüdür. Üretinı en ilkel yön-
temlerle yapılmaktadır. Öncelikle Gü-
neydoğu Anadolu. beylerin. ağaların dü-
zeni içindedir. Ülke kalkınması için el-
deki kaynak son derece kıttır. Yoksulluk
ınanılmaz boyutlardadır. Ne ki bütün
bunların üzerınde bağımsız bir ülke ol-
manın onuru. özgüveni. geleceğe dönük
umudu. co$kusu vardır. Bu umudun ve
gelecek güzel günlerin simgesi Mustafa
Kemal'dir. Bütün zorluklaraşılacak.çağ-
daşlık yakalanacaktır Aydınlanmaya
adanmış vaşamlar giderek bır destan
kahramanı lıaline gelecektir.
Bu koşullar altındaki köy kesimine
ula^makbirinci öncelikıir. Köylüye. üre-
timine destek vermek. onu topluınsal kal-
kınmanın ıtici gücü konumuna getirmek.
sanayilcşme sürecini ba^latmak gerek-
mektedir. Kooperatifler kırsala ulaşma-
nın bir büyük aracıdır. Gerçekten de ko-
operatifçilik Atatürk ilke ve devrimleri-
nin tanıamlayıci bir parçasıdır. Değerli
kooperatıfçı Nurettin Hazar'ın çok yerin-
de sapiadıgı gibı. "Her şevden önce •Ata-
türk ilke ve de\ rimleri' denilcn sistem
içinde kooperatifçiliğe de yer \erilmesi
doğru olıır. Çünkü kendisinin en çok ıs-
rar ettiği ve "memleketin kurtulus çare-
leri" arasında gördügü öğelerden birisi
• şte bir IÜ Kasım daha geliyor.
I
Atatürk'ü ölümünün 57. yılında
bir kez daha anacağız. Bir büyük
dehayı gerçek boyutlan içinde
kav ramaya calışara'k. aklın süzge-
cinden geçirip yerli yerine koya-
rak... Gerçek şıı ki. zaman onu küçültmü-
yor. daha da büyütüyor! Geçen zaman
onu haklı çıkarıyor. "En gerçek yol gös-
tericinin bilim"olduğunu söyleyen aklın
ışığı her türlü dogmatik kalıplann dışın-
da kalıyor. Yeniliği. dönüşümü, sürekli
devinimi yakalıyor. Türkiye'nin geldiği
vegetirilmek istendiği bugünkü noktada
Atatürk'ün öngörüsü ve büyüklügü bir
kez daha öne çıkıyor. Saygı ve se\ gi onu
bir kez daha kucaklıyor. Aziz N'esin usta-
nın dediği gibi. böylesine geri kalmıs bır
ülkede Mustafa Kemal gibi bir dehanın
çıkmış olması hem şaşırtıcıdır. hem de
bir büyük şanstır. Ne yazık ki bu şans iyi
kullanılamamaktadır. Türkiye'nin geliş-
me doğrusu zaman zaman genye çekıliş-
lerle engellenmek istenmektedir.
Mustafa Kemal'ın Kurtuluş Savaşı yıl-
lanndan başlayarak rüm yaşamı boyun-
ca kooperatifçiliğe duyduğu ilgi ve ver-
diği önem birçok kez y azılmış ve söylen-
miştir. Kooperatifçilik konusundaki ko-
nuşmalan. söyle\ lerindeki değinmeleri.
çıkartmava çalıştığı \e çıkarttırdığı ko-
operatifçilik yasaları. hele Silifke'deki
TekirTanm Kredi Kooperatifi'nin I nu-
maralı kurucu ortağı oluşu hemen tünı
kooperatifçilerin belleğindedir.
Kuşkusuz ki bütün bunlar düğrudur.
Atatürk kooperatifçiliğe büyük önem
vermiştir. Onun geliştirilmesi için çaba
harcamıştır. Hiçbir ekonomik ve siyasal
hareket kendiliğinden olmayacağına gö-
re bu olgunun nedenleri üzerinde dur-
mak,kalıplaşmı$doğrulann içeriğinein-
mek gerekmektedir
Kooperatif hareketimizin birinci aya-
ğı sayılan MithatPaşa'va değin gitmeden
cumlıuriyetedönelim ve 1920'lerinTür-
kiyesi'ni şöyle birdüşünelim.
de kooperatiflerdir." I Bkz. K.ooperatifçi-
lik Tarihi. Nurettin Hazar. 3. baskı. say-
fa 4I8, Türk Koop. Eğitim Vakfı Yayın-
lan).
Kooperatiflerle başanlmak istenon
amacın ekonomik bw utlan kadar siyasal
ve toplumsal bovutlan da vardır. Büyük
ölçiide kapalı ekonomi içinde kalan. iiret-
tiğini tüketen, pazara mal sunumu çok SH
nırlı olan tarım kesiminedestek vermek.
hem ürvtimlerini arttınııak hem de pazar
ekononıisinej önelmek. dolayısi) la yaşanı
düzeyini yükseltmek bir boyutudur. Bir
başka boyutu ise küçük üreticm tefeci-
den. toprak ağalannın, eşrafın baskısın-
dan kurtarmak. \ urttaş kitnliğine kavuş-
turmaktır. Bövlece cumhuriyet ilke ve
devrimlerinin vaşama geçirilmesine ola-
nak verecek alryapıyı kurmaktır. Kövlü-
lüğün dönüşümünü kooperatifler aracı-
hğı ile hı/landırmaktır.
Kooperatif hareketimizin. üzerinde
özenle durulması gereken bir olgusu da.
kooperatifçilığımizin Türkiye'nin kal-
kınma atılımlarmı kendi olanaklarıyla
gerçekleştirmeye savaştığı "de\ letçüik"
döneminde ivme kazanmış olmasıdır.
Kooperatif yasalannın, tanmsal amaçlı
ya.saların ve son olaıak I935"te çıkarılan
Tarım Kredi ve Tarım Satış kooperatif-
leri yasalannın bu sürecin ürünü oldugu
unutulmamalıdır.
Tarım Kredi ve Tanm Satış Koopera-
tiflen'nin "giidümlü" kooperatifler ol-
ması. kooperatifçilik ilkelerinin tam ola-
rak yerine getirilemeyişi uzunyıllareleş-
tiri ve giderek yergi konusu olmuştur. So-
>ut eleştiri ve ycrgiler. soyut anlamda
doğruları söylese de zaman ve mekân
içinde her zaman yerli yerine oturma-
nıaktadır. N'asıl demokrasilerin ekono-
mik ve kültürel altyapıları oluşmadan
gerçek anlamda demokrarik bir işleyişe
kavuşuiamıvorsa. onun yozlaşnıış biçi-
miyle uzun yıllar geçiriliyorsa: k<M>pera-
tifsel hareket de kendi alryapısını oluştu-
ramadan özlenen yöneltscl \apilara veet-
kinliklere kavuşamamaktadır. Önemli
olan bu yasa ve yöuetmeliklerin \armak
istedikleri yeraçısından sorgulannialan-
dır. Bu bağlamda sorulması gereken. o
günün toplumsal koşıılları içinde bu gü-
düm. demokraiikleşme sürecine katkıda
mı bulunmuştur. yoksa engel mi yarat-
mıstır?Bırgeçışinaltyapısınımıoluştur-
muştur? Bu soruları doğru olarak yanıt-
ladığımızdaeleştirilerimizdesağlıklıbir
çizgiye oturmaktadır... Tarımın en ilkel
yöntemlerle yapıldığı. okunıa-yazma
oranının son derece düşük olduğu. sana-
yinin ve işçi sınıfının hemen hemen ol-
madığı. her şey in devlet öncül üğünde ko-
tanlmaya çalışıldığı birdönemde koope-
ratiflerin "güdümlü" olmasından de-
mokrasi adına yakınmak. kooperatifler
~kurıılmasın"demekleeşanlamlıdır Bu
süreçleryaşanmıştır. Günümüz Türkiye-
si'nde artık geçılmiştır. Türkiye'nin bu-
gün geldiği düzeyde kooperatif modeli-
nin çağdaş ilkelerin ışığında y aşama ola-
nağına kavuşması için hiçbir engel kal-
mamıştır. Artık koltuk değneklerine ge-
reksinim duyulmamalıdır.
Bütün bunlara karşın Atatürk'ün öncü-
lüğünü yaptığı kooperatifsel hareket
amacına ulaşabilmiş midir? Kuşkusuz ki
hayır İstenilenamaçlarınçoğugerçekle-
şememiştir. Kooperatifler tanmsal alan-
daetkin birgüç halinegelememiştir. Pe-
ki, neden böyle olmuştur?
Toprak reformu yapüamazsa...
Nedeni çok açık: Toprak reformu ya-
pılamamıştır. Cumhuriyet ilke ve dev-
rimleri bu yüzden bütünüyle yaşam biçi-
mine dönüşememiştir. Çağdaşlaşma ül-
küsü büyük bir yara almıştır. Aydınlan-
ma kesintiye uğratılmıştır. Atatürk. bütün
gücüne ve ağırlığına karşın toprak ağa-
lanndan, eşraftan. büyük toprak sahiple-
nnden oluşan gücü aşmaya vakit bulama-
mıştır.
Bugün, demokrasi ve çağdaşlaşma
adına yaşadıöımız siyasal. ekonomik \e
toplumsal sıkıntılarınıızın büyük bir bö-
lümünün aııa kavnağı toprak reformunun
yapılamamış olmasıdır. Oysa Cunıhuri-
yet'in ilk yıllanndaTürkiye'nin kö>lüye
dağıtılacak toprak konusunda "toprak"
sorunu yoktur Toprak ağalannın, beyle-
rinin, eşrafın topraklarına dokunulma-
dan bıle topraksız köylüye 50 dönüm top-
rak vermek ınümkündür.
O vıllarda Türkiye'nin nüfusu sadece
\~
l
milyondur. Ama buna karşın başarı-
lamamıştır. Atatürk ve arkadaşlarının
topraksız köylüye 50 dönüm toprak ve-
rilmesine ilişkin yasa tasansı sessizce or-
tadan kaldırılmıştır. Meclis in çoğunlu-
ğunu oluşturan toprak ağaları \e eşraf.
makineli tarıma geçilemediği o dönem-
de kendi topraklannı ekip biçecek mara-
ba. yanaşma bulamamaktan. onlann kar-
şısında otoritelerini yitirmekten kork-
muşlardır.Düzenin değişmesine izin ver-
memişlerdir.
Mustafa Kemal bu olguyu bir söyleşi
sırasında doğrulamıştır. u
Ben Kurtuluş
Savaşı'nı eşraf ve büyük toprak sahiple-
rivle biıiikte yaptım. Onlar, toprak ba-
ğışlamayı değil, daha çok toprak almayı
bekliyoriardr demiştir. (Doğan Avcıoğ-
lu Türkiye'nin Düzeni'nde bu olgunun
altını beîgeleriyle çizmektedir.) Güney-
doğu Anadolu ise bütünüyle Kürt beyle-
rinin, toprak ağalarının tekelinde kalmış-
tır. Güneydoğu Anadolu köylüsü için
toprak reformu bugün de yaşamsal bir
önem taşımaktadır.
Kulluktan yurttaşlığa geçişin önkoşu-
lunu oluşturmaktadır.
Toprak reformunun başanlamamış ol-
ması. tarihsel koşullarınaşılamaması ko-
operatifçiliğimizi büyük ölçüde etkile-
miştir. Toplumsal dönüşüm bütünlük ka-
zanamamış. özgür yurrtaş. özgür koope-
ratifçilik kendi ekonomik, toplumsal ta-
banını yeterincebulamamıştır. Kapitalist
modelin çarpık işleyişi de güç vermesi
gereken kooperatifçiliğimızi giderek bu-
dar hale getirmiştir. Neredeyse işlevsiz
kılmıştır.
Oysa kırsal kooperatifçiliğe bugün da-
ha büyük birgereksinim vardır. Sürdürü-
len ekonomik model kooperatifçiliği her
gün biraz daha gerekli kılmaktadır Git-
gide yoksullaşan. çözüm yollan arama-
ya başlayan küçük üreticilerin çıkış yolu
kooperatifçilikten geçmektedir. Yeni
düııva düzeni. küreselleşme masallarına,
rüzgârlanna karşın kooperatifçiliğimizin
ayaklan kendi öz toprağındadır Mustafa
Kemal Atatürk'ün büyük önem ve önce-
lik \erdiŞi kooperatifsel hareket kendini
yenileme olanağına sahiptir.
Bir 10 Kasım'da daha Atatürk'ü saygı
ve sevgiyle anarken geleceğe umutla
baktıgımızı. ilke ve devrimlerinin çıkış
yolunu gösterdiğini bir kez daha vur-
gulamak istiyoruz.
(* I Kcx>p-U Sendikası E. Genel Başkanı.T.C.
Ziraat Bankası E. Kooperatifler Müfettiji.
ARADABIR
KERAMETTİN ÇETİN
Tarih Öğretmeni
AtatÜPk Devrimleri
Nerede?
Atatürk ilkelerinin ve Atatürkçülüğün önemli ilke-
lerinden olan devrimcilik ilkesi, eskimiş, köhnemiş,
yararsız, çağın gerisinde kalmış bütün kurum, olgu ve
davranışlann atılıp yerine yenilerinin koyulması esa-
sına dayanır. Bu bağlamda devrimcilik ilkesinın bizim
için yaşamsal birönceliği, vazgeçilmezliği ve sürekli-
liği vardır. Bu ilkenin cumhuriyetimiz açısından öne-
mi ise cumhuriyet ilkelerinin savunulmasında ve cum-
huriyet devrimlerinin yaşatılmasında yatmaktadır.
Günümüzde savunulan Atatürk ilkelerini, yaşatılan
Atatürk devrimlerini düşünüyorum da pek çoğunu
göremiyorum. Birçoğu usuma bile gelmiyor. Usuma
gelenler ve görebildiklerim. daha çok rafa kaldırılan
ve kaldırılmakta olanlar.
Örneğin "Ulusalegemenlik" hemen usuma geliyor.
Ama göremiyorum. Onun yerinde parasal egemenli-
ği görüyorum. ilahi egemenliğin de getirilmek isten-
diğıne tanık oluyorum.
"Tam bağımsızlığı" göremiyorum. IMF'ye, Dünya
Bankası'na ve ABD'ye güdümlü bağımsızlığı görüyo-
rum. 70 milyar dolan bulan dış borçlarımızı görüyo-
rum.
"Halkçılığı" göremiyorum.
Halkçılık, Türk toplumunda birey, aile, zümre, smıf
egemenliği olamayacağı, bütün yurttaşların yasalar
önünde eşitliği esasına dayanıyorsa ben halkçılığı gö-
remiyorum. Ama bal gibi birey (fert), aile. sınıf. cema-
at, siyasal görüş ve mezhep egemenliğini ve ayrıca-
lığını görüyorum. Hatta kartvizit ayrıcalığını görüyo-
rum.
"Laikliği" de pek göremiyorum. Şöyle sisli-puslu
görüyorum.
Laikllik, din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması,
dini inançların devlet yönetiminde ve siyasette rol oy-
namaması ise; laiklik. toplumu ilgilendiren sosyal, si-
yasal, hukuksal, kültürel kural ve ilkelerin oluşturulma-
sında Tanrı buyruklarının değil, aklın ve bilimin buy-
ruklarının esas alınması ise demek ki laikliğin kolun-
dan-budundan yakaladık, ramak kaldı onu da rafa
kaldırmaya.
"Devletçiliği" göremiyorum.
Liberalizmin egemenliğini ve yabanıl (vahşi) kapita-
lizmin acımasızlığını görüyorum. Ekonomide taşeron-
laştırmayı ve özelleştirmeyi görüyorum.
"Milliyetçiliği" göremiyorum.
Birleştirici, bütünleştirici. akılcı (rasyonel) ulusçuluk
yerine etnik aynmcılığa ve kafatasçılığa dayanan Türk-
çülüğü ve Kürtçülüğü görüyorum.
"Saltanatın kaldınlmasını"göremiyorum.
Yönetimde Osmanlı ailesinin saltanatı görülmekte-
dir. Her yerde varsılların saltanatı görülmektedir.
"Tekke, zaviye ve türbeierin kapatılmasını" göremi-
yorum. Tersine günümüzde her gün yenilerinin açıl-
dığını görüyorum. Tarikat liderlerinin kitle iletişim araç-
larının (medya) ve siyasetin gündemine ve zirvesine
oturdugunu görüyorum.
"Gerçekçiiiği, akılcılığı ve bilimselliği" neredeyse
hiç göremiyorum. Koyu bir yazgıcılığın toplumumu-
zun büyük bir bölümüne egemen olduğunu görüyo-
rum. Üfürükçülerin, medyumların, falcıların. şans da-
ğıtıcılarının o köşe senin bu köşe benim diyerek kö-
şe kapmaca oynadıklarını görüyorum. Olülerden
maddi ve manevi yardım beklendiğini görüyorum.
"Dil veyazı devrimini" göremiyorum. Ünlü bir oza-
nımızın "ses bayrağımız"öediQİTürkçemiz başıboşkız
gibi bırakıldığından (sahiplenilmediğinden) davuicu-
ya, zurnacıya kaçmadı, ama Ingilizcenin hoyrat kol-
larına teslim oldu. Bir yanda Arap uşağı göz kırpmak-
ta bu güzel kızımıza...
"Öğretim Birtıği Yasası 'nı" (Tevhid-i Tedrisat Kanu-
nu) göremiyorum. Imam-hatip liselerinde, öbür okul-
lardan farklı olarak öğrencilere verilen ayrı uygarlık
anlayışlarını, farklı uygulamaları. ayrılan kız sınıflarını,
erkeksınıflarını. tesettüre uygun giyimleri görüyorum.
Soruyorum şımdi Atatürk devrimleri nerede? Ata-
türk devrimcileri nerdesiniz?..
TARTIŞMA
Sol, Gerçek Yolunu Bulmalı
G
erçek sol. enıekten
yana. Atatürk
ilkelerine saygılı ve
bağlı demokrat.
erdemli ve dürüst
kişilerin
oluşturduğu insan kitlesi olarak
bilinmekte ve benimsenmektedir.
Durum böyleyken Türk halkının
yüzde 80-90'larını emekçi kesimin
oluşturudugu ortadayken sol. yarım
yüzyıldır iktidara geİememiştir: bu
tutum. bu zihniyetle bir süre daha
iktidara gelmesi olanaksız
görünüyor. Bu, iizücü \e
düşündürücüdür.
Hele bugünkü sol. cumhuriyet
tarihinin en zayıf dönemini
vaşamaktadır. Solun bu duruma
gelmesine askeri darbelenn
etkisinin olduğu gerçegi kadar da
solun kendısıne ihanel ettiği
gerçeği yadsınamaz.
Sol. kadrosunu kuramanıış. sağlıklı
örgütlenememiş, fırsatlan
değerlendiremenıiş. içine sızan.
işbirlikçı. soysuz ve yolsuzluklara
adı karışanlardan arınamamış,
inandığı davada, kendisini
oluşturan organlara (Sıvas. Gazi
Mahallesi olaylan gibi) ters
düşmüş. kamunun uyarı ve
tepkisine aldırmamış ve erimeye
doğru i\ me kazanmiş ve bugünkü
acınacak duruma düşmüştür.
Solun hataları. günahları kendi
boyunu çok aşmıştır. Şöyle ki:
- 1973'lerde salt çoğunlugu
alamayan sol. tekrarseçime
gitmel'i. 1961 Anayasası'nın
özümsenmesini sağlamalı.
ideolojisini uygulamalı ve eğitim
birlığini-seferberliğini yapmalı idi.
Bu bağlamda, 1977'lerde. daha
büyük hata ile I Tleri sarmamah
idi'
- 1985 sonrası halkın sesine kulak
tıkayarak birleşmemiş. çağdışı öbür
partilerin ekmeğine yağ sürmüştür.
- Hanedan saltanatına son vermek
isteyen toplumun 1989'da yerel
yönetimlerle sola (SHP'ye) verdiği
oyu idrak edememiş. istismar
etmiştir. "Gden gideni aratır"
deyişi özdeşleşmişiır.
Yolsuzuluk \e işbirlikçilerle
yağmalarda halkın nefretini
kazanmıştır...
Şayet. 1989'da bekleneni verse idi,
1991 genel seçimlerde iktidar
olması muhtemel idi. Oysa
suiistımal ile taraftarlarını düş
kırıklığına uğratmıştır.
Katkı Payı Çok Yüksek
üksek lisans \e
doktora eğitimi
için biryıllık katkı
paylarının yüzde
yüzden daha fazla
bir artışla 10
milyon TL olmastnı. yasal bir
gerekçeden yoksun oİarak
görmekteyiz Birülkenin bilimsel
ve teknik gelişimine en önemli
Y
katkıları koyan bu eğitimin paralı
hale getirilmesi. eğitimde hem
fırsat eşitliği ilkesini
zedeleyecektir hem de bu bilimsel
ve teknik gelişime sekte
vuracaktır. Yüksek lisans ve
doktora eğitimi görenlerin
çoğunlugu genellikle ya bir
üniversitede çalışan araştırma
görevlisidirya da yüksek lisans ve
doktora eğitimi alarak var olan
işsizliklerine bu eğitim sonucu
çare bulmak isteyen kişilerdir.
Araştırma göreviilerinin aldığı
maaş herkesin malumudur.
Aldığı maaşın yıllık bedelinin bir
aylık kısmını bu durumda bu
harçlara yatırmak durumunda
kalacaktır. Işsiz olan ve belki iş
bulma olanağını arttınr umuduyla
- 1991 de. koalisyon protokolüne
uyulmadığında ayrılmamış.
payandalığı sürdürmüş, ilkelerine
uygun yasaları çıkaranıamıştır.
Keza. önceki dönemdeki
yolsuzlukların üzerine gitmediği
gibi eflasyonun artmasına, zayıfın
daha ezilmesine göz yummuş.
vergi kaçakçısı. yasadışı işlerle
uğraşan kabinede yer almıştır.
Faili meçhul cinayetlerden tutun
daha nicelerinin üstüne
gidilmemiştir.
Sol. bu günahlardan arınmadıkça
toparlanamaz.
Bir an önce sol ilkelere dönülüp
birleşilmeli ve yoksul halk.
Refahçıların kucağına atılmaktan
kurtanlmalı.
Av. Fev^d Hel\acıoğlu
yüksek lisans ve doktora eğitimi
alanlann durumu ise daha
vahimdir. Çünkü bu kişilere
(bunlann birgelir kaynağı
olmadığı için) yüksek lisans
yapmayın denmektedir.
Bir grup araştırma
görevlisi ve
yüksek lisans öğrencisi
aykiracak nefesi
kalmasa bile... I• •• AJDA PEKKAN
\
9252
8 Kasım'da
en iyi müziğin sınırları geçmişe uzanıyor...
Dinlemeye devam edin!
"Türk popunun en klası"
PENCERE
Açlık Grevlepi!..
12 Mart'tan sonra sıkıyönetim ilan edilince, Kartal-
Maltepe Zırhlı Tugay Ceza ve Tutukevi'ne götürül-
müştüm.
YıM971...
ilk günler pek güzeldi...
Içerideki tutuklulann dışarıdakı aiieleri, görüşme
günlerinde yemek getiriyorlardı. Bir kuş sütü eksik-
ti. Zeytinyağlı biber, patlıcan dolmaları, söğüştavuk-
lar, kıymalı börekler, fıstıklı baklavalar, cevizli kada-
yıflar...
Ortalık padişah sofraları gibi donanıyordu.
Bir gün öteki koğuşlardan haber saldılar; tutuklu-
lar ortak eyleme geçeceklermiş...
Niçin?..
Nedenini bilen yok; ama, ötekiler gibi bizim koğuş
da coşkuyla ortak eyleme katıldı. Amaç: Cezaevi yö-
netimini protesto!.. Bu yüzden açlık grevine başla-
dık. Çünkü kimsede "biriik ve beraberlik"i bozacak
yürek yoktu. Başıma ilk kez geliyordu; ama, başa ge-
len çekilir di. Bizim tavuklar, baklavalar, börekler do-
lapta dururken suya talim etmeye başladık.
Birkaç gün sonra aklım başıma geldi; soruşturma-
ya başladım:
- Açlık grevi karannı kim verdi?..
- Karann gerekçesi ne?..
Kimse bilmiyor.
•
Sonunda açlık grevmin gerekçesini öğrendik: Ce-
za ve Tutukevi Komutanı, hapishaneye dışarıdan ye-
mek sokulmasını yasaklamış. Bu yasağa kafası bo-
zulan bireylemci genç deeylemi başlatmış. O ortam-
da bir kibrit çakmak yetiyor. bütün koğuşlar gerek-
çesini bilmeden eyleme katılıyor.
Dedim ki:
- Arkadaşlar!.. Komutan cezaevine zeytinyağlı dol-
ma sokmuyor diye açlık grevi yapılır mı ?.. El âleme
rezil rüsva oluruz.
Açlık grevinden vazgeçildi.
•
Ne var ki cezaevinde cicim aylan kısa sürdü, 12
Mart ara rejimi kısa sürede dişlerini gösterdi; 12 Ey-
lül faşizminin provası yapılıyordu.
12 Eylül, 12 Mart'a rahmet okuttu; cezaevlennde-
ki insanlık dışı koşullara karşı direnen gençler. üst üs-
te açlık grevleri yapıyorlardı; çoğu güzelim insan, bu
yüzden hastalandı, sakat kaldı, harcandı, yaşama
gözlerini kapadı; ama. çeyrek yüzyıldan beri açlık
grevleri duruldu mu?..
Hayır...
Bugün de açlık grevleri sürüyor...
Kimsenin ilgisini çekmiyor...
Neden?..
•
Açlık grevlerinin çeşitli gerekçeleri ve amaçları ola-
bilir. Eğer cezaevindeki insanlık dışı koşullara karşı
direniş için açlık grevi yapılıyorsa. durum başkadır.
Ama, bugün PKK'nin buyruğuyla salt propaganda
amacıyla açlık grevi yapılıyorsa, ortada bir başka ol-
gu vardır.
Önce bu soru açıklığa kavuşmalı...
Ülkemizde Kürtlerin demokratik haklarmı savunan
geniş bir taban oluştu. Ancak demokratik yoldan
amaca ulaşmak için gerekli ortamı PKK kundaklıyor.
Ortadoğu'da emperyalizmin kanlı eylem örgütüne
dönüşen PKK'nin ipoteği cezaevterinde de mi geçer-
li?..
Medya bu konuda sorumsuz ve suskun...
Gerçeklerin aydınlığa kavuşmasnda saymakla bit-
mez yararlar var.
ARION YAYINCILIK
TÜYAP 14. İSTANBUL KİTAP FUARI
İmza günü
7 KASIM 1995 SALI
ORHAN KURAL
11.00-14.00
BİLGİ YAYINEVİ STANDINOA İMZA GÜNÜ
7 Kasım 1995 Salı 14.00-18.00 arası
• •
ÎUTA7
DÜŞÜNCELER GÜNLÜGÜ
1. İDEOLOJİ ÖLDÜ MÜ?
2. AKLINI KIBRIS'LA BOZMAK
3. İÇGÜVEYSİNİN ENCAMI
4. BAÜNANIN BÖCEKLERİ
5. ÖPÜLESİ GEMİLER
6. ANAYASA'NIN PÜF NOKTAS
ciU t» U difflga pı4u gonacrınu • Kıtap;!lv« S 2S ^vjmTt boetet tjtrtü*' i,r
Y1VMEVİ
» , 1c « ' A «««?**- M420 *NMR*
T««W C-312] 431 81 a - C İ 1 2 - - 15HS96- 4M4SSS
TUYAP KİTAP FUARI
Giriş Kat B Salonu
104-105-106 Nolu değişmeyen standımızda
TEPEBAŞI - İSTANBUL
DÜZELTME
4 Kasım \W5 Cumartes: günkü gazelemizde 50460
Basın numarası ile yayımlanan Kadıköy
I. lcra Müdürlügü Gayrimenkul Satı> llanı'nda
Dosya No: I9V5 S9l olarak sehven yazılmıştır.
Doğrusu "Dosya No: 1995 '891 Tal."dır Düzeltiriz.