Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
S/VYFA CUMHURİYET 1 KASIM 1995 ÇARŞAMBA
12 KULTUR
Hakan Akçura'nın sunacağı 'Pencere' isimli proje bir Fluxus sanat etkinliği niteliğinde
Işıkve zamanmtaldpçisiFMRE KOVLNCUOGLL
Hakan Akçura, 4.Uluslararası İstanbul
Bienali'ne katılan en genç sanatçılardan.
Diploma sergisine 15 resim yerine 150'yi
aşkir sanat nesnesiyle katılan v e sergısı 'ye-
terii'bulunmayıp. sanatsal tavır farklılığın-
dan dolayı değerlendirmeye alınmayan Ha-
kan \kçura. projelerine güvenerek. biena-
le başv urmuş. Block'un "Sanatçının etike-
tini değil, projesini seçeceğiz"görüşüne kar-
şılık. Bienale üç proje sunmuş ve bir süre
sonra 'Pencere'isimli projesiyledavetedil-
miş.
-4. L luslararası İstanbul Bienali'ne " Pen-
cere " ismini kov duğun bir proje ile kanlıvor-
sun. Çıkış noktan neydi?
HAKAN AKÇURA- Bir yıl kadar ön-
ce. bırarkadaşımla, önce atölyemin yeral-
dığı eski biryapının çatı katında. daha son-
ra da hoş bir çalışma masasının iki yanın-
da süren uzun bir sohbette yaşadık... Işık
üzerıneydi... Ben. bırkaç >ıldır çalışmala-
nında günlük yaşam etkinlıklennden sanat-
sal kurgu, form üreterek. geleneksel sanatın
dekorasyonlannı bu zeminde sorgulamayı
hedefleyen "bir yaratım ön cümlesi"yle yo-
la çıkıyorum. Bu yola çıkı^ta, çocukîuk
oyunlanmız. ıçimizdeki takip duygusu.
çağrışım. benden önce üretilmiş imajlar.
konuvu duyguyu ya da yaratım nesnesını
belirleyebilıyor. Işık. bunlann çok önemlı
olanlanndan ve bu seferki çıkış noktam.
- Bienalin en genç sanatçıları arasında yer
alıyorsun. Kısa film ve resim alanında çalış-
malarının olduğunu bilivorum. Tüm bu
farklı sanatsal anlatımlan göz önünde bu-
lundurarak. görselliğin en temel öğesinden,
ışıktan "yola çıktın" divebilir mivim?
AKÇÛRA- Evet. günlük yaşam etkinlı-
ğımız içinde ışık dolavımlı yaşananlar ol-
dukça fazla yer tutuyor. Işığı aslında, "ye-
ni" ile karşıla^tığımızda daha çok fark ede-
riz. Işığın bızıın için "bildik'olan görünüm-
leri nesneler. öznelerüzerindeki yolcuhığu
ise es geçmeye alıştığı-
mız bir şey. Oysa her
gün gözümüzönündeki
şeyler, her yeni ışıkla.
farklı görünüme kavu-
şur. Bir kapı açılır. ça-
maşır asılır. bır kadın .. ,
saç.mkurutur.hepora- zamanın oykusunu
da görmeye alıştığımız kumyorum. Işiğin Ve
"—-"" yer değiştınr: • . . • • • •
zamanın takipçisi olmaya
*Pencere" projesinin sanatçı tarafindan bilgisavarda oluşturulan kurgusu.
nesne
perde kapanır.
küçük bir gece lambasi
yansır.
Yüze yakın ayn zaman
ve ışıkta bu çerçevenin
fotoğrafını çektim, o ışık
AKÇURA- Vüzier- ve zaman parçalannı
ce pencereye bakan bir K e
l g e l e d i m
evdeyaşıyorum.Zama- O e i g e i e ü i m .
nımın oldukça büyük " ^
bır kısmını geçırdığım bir balkonum var.
Gordüğüm tüm yapılar üzerinde. ışığın yol-
culuğunu izlememı sağlayan geniş bir gök-
yüzü parçası bana eşlik ediyor. Zaman. na-
sıl vaşandığına bağlı olarak kısa ya da uzun
akabılir. bilivorum. Meraklıyım, izliyorum.
İzlediğimı seçiyorum. Baktığım yerde akan
ışığın. zamanın öyküsünü kuruyorum. Gi-
derek bır balkon kapısını. bitişik duvannı.
bu duvar üzerindeki küçük bir pencereyi.
yandaki su borusunu ıçeren bir çerçeveye
daha çok zaman ayınp. oradaki ışığın ve
zamanın takipçisi olmaya başladim. Yüze
yakın ayn zaman ve ışıkta bu çerçevenin fo-
toğrafını çektim, o ışık ve zaman parçaları-
nı belgeledım. Evdeki hayatı deşıfre etme-
meye. plastik tadın takipçisi olmaya özen
gösterdim. Fotoğraflardan 48'ini seçtım.
Bilgisayara bu görüntülen yükleyerek, her
görünümün baskın ı^ıSını öne çıkaran özel
bir efekt uyguladım. Elımde artık aynı çer-
çevenin 48 ayn ışığının \e zamanının 48
ayn görününıü \ ardı. Bunlann her birini 48
eşit parçaya böldüm Her binnden ayn bir
parçayı alarak oluşturacağım \e 48 ışığın-
zamanın birlikte yer
alacağı veııı çerçeve bı-
enalde sunacağım son
sanat nesnesınin konu-
su.
- Bir anlamda bir ışık
\olu \a da volculuğu
ürefivorsun.
AKÇURA- Evet. 48
avn tu\ale akrilikle ya-
pılacak48 resminoluş-
turacağı. 5 20 merreye 3
metrelık tek bir sanat
nesnesi. . Izleyenlenn.
isterlerse benim seçim-
lerimle çatışabilmeleri
ıçin. bu bir tür sanat-
oyuna katılabılmelerı
için bu yolculuğun ön
belgelerini de sergileye-
ceöim.
zlediğimi
seçiyorum. Baktığım
yerde akan ışığın,
- Neden sürekli 48 savısıvla karşılaşıyo-
nız?
AKÇURA- Önce kendiliğindendi. Bö-
lümleme sonunda ulaştığım oranın, "altın
oran"a en yakın olmasıydı neden. Tuvaller
50\65 cm boyutunda. Sonra seçımlerimı et-
kiledi; göreçeksınız. 24 dolayında gün ışı-
ğı. 24 dola> ında da gece, gece öncesi v e ge-
ce sonrası ışık yer almakta. Sonuçta. 24'ün
katı olduğu için de bağlandım bu sayıya.
- İstanbul bienaline katılımın nasıl ger-
çekleşti? Hiç sergi açmadın. Değerlendir-
meje nasıl aldılar seni?
AKÇURA- Fluxus'un mimarlanndan.
Beuvs'un arkadaşı \e destekçisi Rene
Block'ın sanat yönetmenliği ile bu bıenalin
nıtelığınin örtüşmesı benim için çok önem-
liydi. Ben bir diploma öğrencisivim Dip-
loma sergim. sanatsal tavır farklılığından
dolayı değerlendirmeye alınmadı. Katıldı-
ğım iki karma sergı dışında düzenlediğim
kişisel bır sergim yok. Ama projelerime gü-
veniyordum. Tüm bu özelliklerimı anlata-
rak Rene Block'asordum. " Bienale başvur-
sam herkes kadar şansım olur nıu?" Bu
özelliklerımle. Türkije sanat ortamının di-
namıklerinin belirlediği herhangı biretkin-
lığın düzenleyicisine asla soramayacağım
bir soruvdu bu. Block'un cevabı çok net ol-
du: "Sanatçının etiketini değiL, projesini se-
çeceği/". Ama benim gıbı sanatsal dızgesi-
ni izleyenıediğı bır >anatçının tüm potansi-
yelini ve geri planını katacağı "güçlü,özgün
ve nitelikli bir proje sunması gerektiği-
nPsöyledı. Bienale üç proje sundum. Kap-
sam, kavram \e teknık olarak farklı refe-
raiülara da>anan ve bende oluşturduğuyla
Hakan Akçura'ya ulaştıran. Cç buçuk saat
üzerinde konuştuk. Bence çok gerekli olan
sorular sordu ve tartışılması gereken şeyler
tartışıldı. 9 yıl eğttim gördügüm fakültede.
hiçbir sanat etkınliğim üzerinde hiçbir öğ-
retmenimin harcamadığı biremek bu. Bel-
li bir süre geçtikten sonra da diğer katılım-
cılarla birlikte "Pencere" ve ben, bienale
davet edildik.
- Sanırım projen biitün bu nitelikleriyle
bir Fluxus sanat etkinliği.
AKÇURA- E\et, bence de öyle.
- Peki o zaman, 1960'larda dünyadaki sa-
nat ortamı için bir devrim Flu\us akımı.
Türkive'de pek \aşanamadı. Dünya plastik
sanatının bir bölümii günümüzde bu deği-
şimlerin. bu >aklaşımın üzerine sanatını
kurdu. Ve biz bu sanatçılann eserlerini İs-
tanbul'da göreceğiz-Sence bu de0şimleri >a-
şamamış bir toplum olarak İstanbul'dager-
çekle^ecek olan Bienal > a da ilk kez toplu hal-
de sergisini gördüğümü/ Flu\us akımı Türk
insanmın her zaman karşılaştığı "parça par-
ça ama özümsenmeden yaşanmışlıklardan"
biri daha olmayacak ntı?
AKÇURA- Uzun bir tartışma konusu
olabilecek bir soru bu. Bence bu tartışma
gerekli de... Kısaca şunu söyleyebılirim,
Fluxus sanatı, sanat nesnesi ile izleyici ara-
sındaki boşluğu ortadan kaldırmayı hedef-
ler. Dahası, izleyeni veetkinliğini sanat nes-
nesine katar. Bunuyapabilmek şaşırtıcı. şa-
kacı, oyuncu. ama bazen de bilge olabilme-
yı gerektirir. Hangi zamanda. nasıl olursa
olsun konusu, insan et-
kınliginin en temel nite-
"oima>abiiir-.
-Sencebienal,Türki-
ve'deki plastik sanatlar
T-T
ğ
otograflardan
48'ini seçtim.
g y DU
görüntüleri yükleyerek,
ScçuRABunuce- h e r
görünümün baskın
vapiamadan önce bu- ışığını öne çıkaran özel
lunduğumuz koşullar,
bır sozden aeçırelım. . , •
Akademı, tarîhin beiki bınnden ayn bır parçayı
de en kötü döneminde a
l a r a
k OİUŞturaCağim Ve
Çağdaş sanat duşmanı _ ^ °. . . ..
bir anlayış. resim bölü- 48 lŞlğin-Zamanin birlikte nyle ve sadece bunun-
yönetiminde. V
p r îilnpnâi \/<=>ni rprppvpvi '
a
kodlanan sanatçıla-^
C F d I d
J
d
B
1
yeill ^eiVCVCyi
gınlığını yenıden kazanmah.
Gelelim galerilere,
i
*piyasa"nın kuralla-
nna ıtibar etmeyen bırkaçı dışında tıkanmış
durumdalar Geleneksel duvar resımlerini
yapacak genç bulmakta zorlanıyorlar. Sa-
natsal üretkenliği. bir çoğaltım mantığına
dönüştüren onlarca ressama ve işlerine ar-
tık pek de saygı duymadan yöneliyorlar. Fu-
ar, tek umutlan. Geçmiştekı sanat ortamı-
nın işleyiş kurallanna rağbet etmeyen nice
değerli sanatçının ısmi bugün unutturulma-
yaçalışılıyor. Bugün bır kenarda değerli sa-
natçı-eğıtimcilerin önü tıkanıyor Bu tıkan-
mış, işlemeyen ve farklı yetkin ve yeniye
gözünü kapayan ortamla buluşmak isteme-
yen bir dizı çağdaş sanatçı. bulunduklan
noktaya gelmek için çok ödün vermek.
üzülmek, beklemek durumunda kaldıklan
yorucu bır serüven yaşamak durumunda ka-
İıvorlar.
- Son yıllarda gerçekleşen birkaç etkinlik-
te farklı bir sanatçı gnıbunu yeni yeni de ol-
sa toplu halde görüyoruz.
AKÇURA-Çok "farklı disiplinlerden 230
sanatçının "Genç Etkinlik: Sınırlar ve Öte-
si" başlığıyla çoğu yerleştirme ve etkinlik
olan işlenni buluşrurduklan çok umut ve
heyecan \erici birsergi gerçekleşti. Deney-
sel tıyatrolann uluslararası buluşmaları söz
konusu artık Türkıye'de. Şaşırtıcı nıtelıkte
% e özgünlükte kısa metraj filmler izlıyoruz.
Bunlar, var olan kurumlann hiçbirinedahil
olmadan birbirlerine, etkilenmek. öğren-
mek. buluşmak. üretimlenni ortak kılmak
için ulaşmaya çalışan sanatçılar. Bienal do-
ğal olarak bu durumun tam ortasına düştü.
Türkiye'de pek alışık
olmadığımız bır özen-
le. nitelikle, emekle
Hangı sanat etkinliği-
nin düzenleyıcisi şım-
diye kadar."Belki, ba-
na ulaşamayanlar da
vardır" diyerek atölye
atölye gezdı? Sadece
çoğuna tanhleri. doğ-
dukları ve yaşadıklan
kentler ile bir de en
önemlisi sergi leyecek-
leri işlerin sentezini ve-
receği "paradoksal bir
dümadaki" vönelımle-
münün
Tasvircipentürresmid.- ^ J ^
şındaki tüm sanatsal bienalde SUnaCagim.
yaklaşımlara "saçma-
îık" dıye bakan gerici bir anlayış. Ilginçtır.
bugünlerde tümüyle var olan öğretim ele-
manlannın kim olduğuna bağlı olarak ufuk
katıcı, özgürleştırici bır eğitim veren bö-
lüm. seramik bölümü. Diploma sergimde
benden 15 resim istendi. Ben orava 150'yi
a^kın sanat nesnesiyle katıldım. Sergi **ye-
terli
r
bulunmayıp, değerlendırilmeye alın-
madı. Ama gariptir; şu dönem diploma al-
manın kötü bır referans olduğunu düşünen-
lerdekendileri. MSÜ Güzel Sanatlar Fakül-
tesi, bence tüm sanatsal disiplınlerde, çok-
boyutluluğu, yetkinliği, özgünlüğü ve nıte-
liği öne alacak demokratik bir eğitim anla-
yışı ile uluslararası sanat ortamındaki say-
nn"buluşmasından"
kim böylesıne medet
umdu° Bienal tek tek
insanlann sergileyeceği ve benı şımdiden
heyecanlandıran "iş"lerin ötesınde. toplu
bir sanat etkinliği olma durumuna ilk defa
ulaşıyor bence. Verili "gefeneğiıi" belirledı-
ğı seçkıncilığin değil de, özgünlüğün. nite-
liğin öne ahndığı yeni bır sanat ortamının
doğum sancısı bu bienal ile artacaktır. Uıtıu-
dum. isteğim bu.
Bence sanat potansıyeli herkesın içinde
vardır. Bunun kışkırtılmasını ısteyen. edil-
gen izleyici olma konumundan sıkılan tüm
sanat dostları. Bıenalle gerçekleşecek bu-
luşmaya katılmalıdır. Bence Bienal, Türki-
ye'deki sanat ortamında olması gereken eşi-
5in önadıdır.
6
Karmaşık
kişflerin
yaşamları
şiirseldir'
• Dahi olmanın, bir bakıma bu dünyaya
ait olmamayı gerektirdiğini düşünen
Tennesse Willams'ın yaşammın
bilinmeyen yönlerini gündeme getiren,
Lyle Leverich'in "Tom: The Unknown
Tennessee", (Tom: Bilinmeyen Tennessee)
' adlı kitabı İngiltere'de yayımlandı.
90'lıyıllann müzik
olgusu: Tekno...
Kiihür Servisi- Amerikalı yazar
Tennessee NVilliams'ı konu alan "Tom:
The Unknovvn Tennessee" adını
taşıvan kitap, İngiltere'dekı Hodder
and Stougthon Yayınevi tarafindan
>ayımlandı. Ünlü yazann yaşamının
bilinmeyen yönlerini gündeme getiren
kitabm. büyük ilgi görmesı bekleniyor.
Asıl adı Thomas Lanier VVilliams olan
yazar, 1938 yılında New York'un
önemli tiyatrolanndan Group Theatre
için oyun yazmaya başlar 25 yaşın
altındakı yazarlara oyun başına
ödenen para 500 dolar olduğu için,
1^14 olan doğum tarihini 1911 olarak
göstererek yaşını büyüten yazar,
Tennessee adını da bu sıralarda
kullanmaya başlar. Mississippi
doğumlu Williams, St. Louis'de büyür.
Kjrmaşık bır aile yaşantısına sahıp
olan genç VVilliams, gençlik yıllannda
ıçki ve poker tııtkusuyla avare bir
yaşam sürer. Sitıcılık yapan babası.
dmı bütün annesi ve Rose adındaki
delidolu. asi kızkardeşı ile birlikte
sûrdürdüğü aile yaşantısı VVilliams
ıçin son derece boğucııdur. Evinde
hiçbir zaman mutluolamaşnıı genç
adam. soluğu sık sık dışanda
almaktadır. Kızkardeşınin hastalıklı
ruh hali ve dengesiz da\ranışlan
VVilliams üzerinde. sonraki \ ıltarda
silinmesi güç etkiler bırakacaktır.
Tennessee VVılliams'a göre Rose'un
problemli kişiliğinin temelinde
annesinin. kızını olgun bır kadın
olarak kabul edememesı yatmaktadır.
Anne-kız çatışması, yazann gelecekte
kaleme alacağı pek çok oyununda
sıklıkla işlenecektir.
"Dengeli, mantıklı insanlar beni hiç
ilgilendirmiyor. Aksine kafası
karmaşık insanlann >aşamını İ10nç
buluvorum. Çünkü o vaşantılarda
şiirsel bir şevler var" diyen VVilliams
da gençlığinde ağır sinir krizlerine
yakalandı. Yapıtlannda kendı
yaşamından uyarladığı pek çok
aynntıyı kullanan yazann. sahnelenen
ilk oyunun yönetmenı. yazar için
şunlan söylüyordu: "Tom'un beni
şaşırtan tarafu daktilosunun başına
geçtiğinde hiçbir ovunda >er
alamavacakçarpıcılıkta karakterler ve
diyaloglar >ararması\dı.
Oyunlanndaki kişileri canlandıran
sanatçılar, karakterlerin gücü ve
canlılığı karşısında sahnede neredevse
kendilerinden geçecek gibi oluıiardı."
Amerikan tiyatrosunun en önemlı şairi
olarak anılan VVilliams, şıirindeki
kapalılık >üzünden anlaşılamadığı için
popülerde olmadı. VVılliams'ın gerçek
sesi. özellıkle ışledığı kadın
karakterlerde ortaya çıktı. Yazann. tam
bir olgımluğa erişriğı dönem aynı
zamanda. 1938'e dek ba^tırdığı cınsel
eğilımini. yanı horhoseksüelliğini
kabullendiğı yıllardı. "Benden
beklenmediği ölçüde sıcak \e anlayışlı
biriyim aslında" dı>en ünlü yazann.
değeri bilinmemiş birdâhi olduğu
sö>lenıyor. Dâhi olmanın. bir bakıma
bu dünyaya ait olmamayı
gerektirdiğini düşünen VVilliams,
günlüklerınden birine. yazann.
karşısına çıkan en saçma. hatta trajik
durumda bile gülecek bır yön bulması
gerektığini yazmış. "Gülmek.bir
anlamda >a/arın temel özelliğidir. Bu,
onun Olimpos'ta oturan
ölümsüzlerden edindiği bir huvdur. Ve
belki. öiümsüzlüge ulaşmanın \olu da
buradan geçivor."
MUR\T SES
LINZ-Pierre Schaefer ve dığer sanatçılann.
"somut müzik"le (musique conerere) her türlü tı-
nıya % e gürültüye. JohnCage'ın sessızliğe özgür-
lük kazandırmasının ardından. 2O'lı yılların us-
talan "elektronik müziğin pirleri" Theremin ve
Martenot'nun çalışmalarının uzantılarını ıçeren
gelişmeler. vaklaşık yetmiş yıllık yoğun bir ya-
ratıcılık dönemınden sonra 9O'lı yıllarda. tekno
denen bır olguda bütünleşti... Schaefer'm. çalış-
malannda yazı makinesınin çıkardığı seslerden.
deniz taşıtlannın sıs kornalarından. sirenlerden
yararlandığınıanımsadığımızanda.teknonunda
"birden ortaya çıkmadığ^m" kavrayabilıyoruz.
"M1DI devrimi"nden. Vangelis'in ya da Pink
Floyd'un bu baglamdakı konumundan görecelı
olarak uzak durarak tekno denen olguyu binncıl
olarak etkileyen gelışmelerden söz etmek ıstiyo-
rum bu kez...
Bızce konunun en can alıcı \e ilginç yönü.
dünyanın değişik bölgelerindeki gelışmelerin gı-
derek bütünleşmesı. 90*lı yıllarda özellıkle tek-
nolojık alanlardaki sıçramalar. demokratikleş-
meler (genış kitlelerin ucuzlamaya koşut olarak
teknolojıninolanaklanndanyararlanması). genış
bir açıdan gözlemlendiğmde, "biçemlerin udaş-
masının" gerçekleşmış olması...
Almanva'daki kümelenmede. Berlin ve Düs-
seldorf okullarının oluşumları. Tangerine Dre-
am, KralîVverk \b topluluklann >apıtlannın gi-
derek yaygınlaşması. Alman avangardının etki
alanı olarak görülürken diğer bır kümeleşme de
Synth Pop adı altında. Jean Michel Jarre'ın Oxv-
gene, Roxy Music'ın. Depeche Mode'un synthe-
sizer'la zengmleştınlmiş lıste başı parçalanyla.
pop bağlamında gerçekleşmışti.
lngiltere'de, sanayı tınılannın egemen olduğu.
Nitzer Ebb topluluğunun hstelere gıren yapıtı.
JoinChant( 198"?)benzen Industnalkiimeleşme-
sıne koşut olarak. Belçıka'da. EBM diye kısaltı-
lan, Electronıc Body Musıc etkinlikleri, Briikse-
lı topluluk Front 242 ile teknonun gelişme süre-
cinde yerinı almıştı. Front 242 ve Nitzer Ebb. bu-
gün de. ABD'de çeşıtlı radyo istasyonlarının sü-
rekli repertuvarlannda yerlenni korumanın yanı
sıra, ünlü Keyboard dergısinm dınleyici oylama-
lannda "Tekno" başlıgı altında en öne sıralarda
yeralmaktalar. ABD'deki kümelenmelerde. Chı-
cago House ve Detroıt Techno oluşumlan çok
önemli bir konumda... Bu bağlamda. birçok ge-
lışmenin bu aradan Nevv York'a sıçradığı da ege-
men görüşlerden. Chicago'da. 80'li yıllarda, si-
yah-eşcınsel yeraltı külrürünün (Black Gay Un-
derground Culture) etki alanında. "dans edilebi-
lecek müzik ödülii" denirken ünlü dıskjokey DJ
Franklin Knuckles'ın. geniş depo alanlannda
"Cumartesi Öğleden Sonradan Pazar Öğlden
Sonraya Kadar" adlı etkınlıkleny le. bu tür yeni-
den >aşama geçer. Detroit'de. konunun öncüsü,
Juan \tkins(Ylodel 500 takma adını kullanarak)
1985 Nisan'ında. "NoUFO's" adlı bugünkü an-
lamda ilk tekno plagını yayımlar
Vurgulanması gereken diğer bir olay da. DJ
Electnfying Mojo'nun. VVHYT adlı radyo ıstas-
yonunda yapmış olduğu. beş saatlık bir gece ya-
yını... Mojo. bu programında. Avrupa'dan dışa-
lım yoluyla elde edılmış. Nevv Order. KrafVverk.
Depeche Mode. Bauhausvbtopluluklarayerve-
nr v e oky anusötesı tamtımlannı sağlar. Daha son-
raki yıllarda. lngıltere'dekı Acid House oluşum-
larının ardından, Belçika'da bu kez EBM uzantı-
sı. Nevv Beat türü gelışır. Anvers'lı diskjokeyler
45'lik plaklan, 33 devirdeçalarlar ve sesleri yüz-
de 8 oranında incelterek genel tınıdakı aşın ka-
lınlıklan azaltmaya çalışırlar...
Yaygın anlamdakı teknonun doğum yılı olarak
bılınen 1990 yılını geçmişten ayıran en belırgın
nitelıkleri şöyle sıralayabıhnz: Çeşıtlı oluşumlar-
la ıv melenen, kültürün "kavTama veteneklerini
aşınhıa" ve reklamlarladadayatılan "boşlaşma-
koflaşma". başka bir deyışle X kuşağının varlı-
ğı.. "9O'byılannuyuşturucusu"Ecstasv'nınvar-
lığı (E ya da XTC kısaltmalan da aynı anlama ge-
liyor)... Son yıllarda müzıkler de ona göre... Bir
de açık havada ya da geniş depolarda yapılan. Ra-
ve denilen "ecstasy
1
" destekh, beym tükenen "ma-
raton nitelikli partiler" var!
Müzik açısından bakıldığında. Aphe\Twin'ın,
Sven Vacht'ın. "O" harfıyle başlayan üç toplu-
lugun (Orb, Obrıtal ve Ozric Tentacles'ın) yük-
sek nıteliklerıne söyleyecek bır söz vok! Gerçek-
ten de biçemlen son derece başanlı bır şekılde uz-
laştırabılıyor... Yazımın sonunda, konuyu izle-
yenlerın gözüne carpmış olabilecek bır şeye da-
ha değinmek tstiyorum. Özellıkle. Almanya'da
teknonun sertlıgi. yumuşaklığı sözcügün ortasın-
dakı
u
K"harfinınkullammındananlaşılıyor...En
yumuşağı tekno. daha serti tekkno ve en sertı
tekkkno...
Bilsak Tiyatro Atölyesi
Roxy'de
Kültür Servisi- Bilsak Tiyatro Atölyesi
Edvvard Bond'un "Savaş Oyunlan" adlı
yapıtını 5 kasımdan başlayarak her
pazar ve pazartesı saat 19.30"da Taksim-
Rox\"de sergilıyor. Geçen yıl Avıgnon
Tiyatro Festıvali'nde bü>ük başan
kazanan "Savaş Oyunlan" adlı
üçlemenin ilk oyunu, gündelik
yaşamımızda artık alışılmış hale gelen
şiddetin açığa çıkanlması üzerine
kurulu. "Savaş Oyunlan" nda Banş
Celiloğlu, Şenf Erol, Nihal G. Koldaş,
AlpGiritli. Ceysu Koçak ve Cüneyt
Uzunlar rol alıyor.
İTÜ Vakfrnda gitar-
mandolin dinletisi
Kültür Servisi- İTLJ \akfı Sosyal ve
Kültürel Hizmetler Komitesı etkinlikleri
çerçevesınde Attıka Gitar-Mandolin
Orkestrası tarafindan 5 kasım pazar
günü saat 19.00'da İTÜ Maçka
Kampusu Eski Maden Fakültesi G '
Amfisi'nde bir konser
gerçekleştınlecek. '
Özbekistan, Pakistan ;
ve İran filmleri :
Kültür Servisi- İstanbul Büyükşehir
Belediyesi Kültür tşleri Daıre
Ba^kanlığı kasım programında
Özbekistan. Pakistan ve İran 1
sinemalanna ağırlıklı olarak yer veriyor'
Tank Zafer Tunaya Kültür Merkezi'nde
düzenlenen "İranlı Kadın Yönetmenler
Haftası"nda. son yıllarda festıvallerde
büvük başan gösteren ve kendine özgü
yönlerıyle sinema külturü içinde yer
alan İranlı Feryal Behzad. Poran
Derekhshended, Rekbshan Benietemad
adlı kadın yönetmenlerden 4 film '
gösterilecek. Aynı mekânda
gerçekleştirilen "Film Tartışmalan'nda
ise İhsan Kabil. Özbekistan"dan
"Emirin Son Seyahati" ve Pakıstan'dan
"Son Şarkı"yı tartışmava açacak.
Atatürk Kıtaplığı'nda ise bu ay üç
Özbek filmının yanı sıra Pakistan'dan
iki film gösterıme sunulacak. "Pakistan
Kültür Varlığı" adlı belgesel ise
sınevizyon göstenleri kapsamında
göstenl'ecek. (Bilgi için Tel: 293 12 70)
Steve Martin, oyun
yazarlığına soyundu
Kültür Senisi- 1980lı yıllarda yer
aldığı komedi filmleriyle >ıldızı
parlayan stand-up komedinın ünlü
isimlennden Steve Martin. "artık ciddi
bir oyun yazarı" olacağını söylüyor.
"Fatherof the Bride"(Gelinin Babası),
"L.A Story". "Parenthood" ve
"Simple Tvvıst of Fate" adlı '
komedilerle büyük çıkışını yapan aktör.
1994 yılında "Picasso at the Lapin
Agile" adlı oyunuyla tiyatro
çevrelennın beğenısinı topladı. Martin
son olarak "Roxanne" adlı komedi
filmındekı başanlı rolüyle Los Angeles^
Film Eleştirmenlerı Ödülu'nün yanı
sıra, filmin senaryo yazan olarak .,
VVriters Guıld of America Avvard'ı t
kazanmıştı. Aktörün "Fatherofthe
Bride" serisinin üçüncüsü önümüzdeki '
ay ABD'de gösterime giriyor.
Saliç'in resimleri
Maltepe Sanat
Galerisi'nde
Kültür Servisi - Ressam Saliç'in
resımlen 8 kasıma dek Maltepe Sanat
Galerisi'nde sergileniyor.
1954 Tokat doğumlu olan sanatçı
eğitımıne devam etme şansı
bulamayınca. sanata olan tutkusunu ev
uğraşlanna. oyalanna, dantellenne
döktü. Uzun bir aradan sonra resimle
tanışıklığı, eşi ressam Ali Koçak'm
desteğiyle 1993 yılında profesyonel
olarak resme başlamasına neden oldu.
Çalışmalannı eşi ile birlikte
paylaştıklan atölyelerinde sürdüren
sanatçının 2 kişisel sergisının yanı sıra
birçok özel koleksiyonda resimleri
bulunuyor.
Yazarlardan imza günü
ve söyleşi
Kültür Servisi- Kadıköy Asya
Kitabevi'nde. ressam-yazar Jale Siner
"Detay" adlı kitabı ve aynı adlı
edebiyat dergilerini. şair Kemalettin
Koç "Cebımdeki Rüzgâr" adlı şıir
kitabını ve yazar-şair Mesude
Gülcüoğlu "Değinmeler" adını taşıyan
kitaplannı. cumartesi günü saat 14.00'te
ımzalayacaklar İmza gününün
ardından. yazarların da katılacağı bir
söyleşi gerçekleştinlecek.
'Medyanın Sonumluluğu'
söyleşisi
Kültür Servisi - Kıdemli gazetecilerden
oyun yazan Recep Bilgmer. Ankara
Türk Dıl Kurumu salonunda
"Medyanın Sorumluluğu" konulu bir
söyleşide bulunacak. Medyanını
görevinin önemi yanında. hem
mesleğin onuruna hem de toplum
düzenine karşı ciddi sorumlulukların
bulunduğunu dile getirecek olan
Bilgıner. ülkemizden ve yabancı
ülkelerden örnekler verecek. 2 kasımda
saat 15.30'da başlayacak söyleşi soru-
cevap şeklınde olacak. Recep Bılginer.
özellikle bazı basın organlan ile basın
mensuplarının, özel çıkar sağladıklan
iddiaian üzerinde duracak.