Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
3MART1993ÇARŞAMBA • • • * CUMHURİYET SAYFA
HABERLEREV DEVAMI 17
GTJNCEL CÜNEYT ARCAYtREK
• Baştarafi 1. Sayfada
iyi oldu derken, bu kez, asparagas haberler, bilgi taşı-
yacağına bilgisizlik kokan manşetler ortalığı sarıyor.
Habersizlikten kıvranan gazeteler, Çankaya ile Baş-
bakanlık arasındaki sürtüşmeleri, savaş davullan çala-
rak, savaş çığlıkları atarak yansıtıyorlar.
Ne çare, çarpıcı olayım derken, büyük yanılgılara,
yanlışlıklara düşüyorlar. örneğin, birinci 'by-pass'ın ka-
bulünden sonra, öteki cepheyi savaşa sürerek heyecanı
körüklemek için, "madem öyle, işte böyle" diyen Tö'-
nün ilk Bakanlar Kuruluna başkanlık etmeye karar ver-
diğini duyuruyorlar.
Nedense "Cumhurbaşkanı başkanlığmda toplanan
Bakanlar Kurulu'nun, MGK'nın da görüşünü aldıktan
sonra yurdun 'bir veya birden fazla bölgesinde' veya
bütününde, süresi altı ayı geçmemek üzere olağanüstü
hal ilan edeceğine" ilişkin 120. maddeyi unutuyorlar.
Bitlise ilk kez olağanüstü hal gidiyor. Cumhurbaş-
kanı'nın Bakanlar Kurulu'na başkanlık etmesi anayasal
zorunluk.
Bir başka örnek; Adalet Bakanı Oktay'ın koltuğunu
tehlikede görüyor. Haberin giriş cümlelerini okursanız,
Adalet Bakanı gümbür gümbür gidiyor. Daha alttaki sa-
tırlara geçince, koşullu kimi cümleler birbirini kovalıyor.
Meğer '12 DYP'li gensoru oylamasında muhalefet des-
tek olur ve muhalefet tam kadro Meclis'e gelirse" bir
bakanı düşürmek için anayasanm buyurduğu 226 salt
çoğunluğa ulaşılacakmış.
Halamın bıyıkları
öyle ki halamın bıyıkları çıkarsa amram olacakmış gibi
bir haber. Üstelik kamuoyuna 'koalisyonu sarsan ikiolay-
dan" bıri diyetakdım edılıyor.
örneklerden bir diğeri; 'by-pass' icat olduğundan beri
anayasal düzen taraftarı, anayasanm sadık koruyucusu ve
uygulayıcısıolduğunukanıtlamayaçalışanTÛ'dengeliyor.
Ustad, "Anayasayı bir defa ihlal etmekle bir şey olmaz"
dememış. Üzerinden tam beş yıl geçtikten sonra tarihsel
değerdeki cümleyi yalanlamayaçabalıyor.
Arkadaşımız Rahmi Turana söylediğine göre 1988'de
anayasanm tanıdığı süreyi hiçe sayarak erken yerel seçim-
lerin beş yıldan önce yapılmasını öngören yasa hazırlat-
mış. Muhalefet kıyameti koparmış, Tû de "Bir defaya
mahsus beş yıldan az olabilir" demiş. işte bu kadar!
Dün Hikmet Çetın'e sordum, "Senegal'e giderken aynı
şeyleribanadasöyjedi"dedi.HerhaldeÇetınden "biryan-
lışlık' olduğunu söylemesini bekliyor, bir tanık arıyordu.
Oysa Dışişleri Bakanı, 'gazetelerde çıkan habefe göre o
demeci verdiğini" söyleyerek TÖ'nün umutlarını kırmış.
Şimdi, tam beş yıl sonra, yeni mantık ve sözcük oyunla-
rıyla atasözlerımiz arasına giren cümlenin etkilerini orta-
dan kaldırmayaçalışıyor.
Dünkü DYP grubunda Demirel, yumuşak bir üslupla, TÖ'-
nün savaş tehditlerini umursamadığını gösteriyor.
Savaş açarım sözünün meşruiyeti kaldıracağını söylü-
yor.
"Demir tavında dövülür. Gelin mücadeleyi tam yapalım,
iklnci yasayı da çıkaralım " diye grubuna sesleniyor.
Demir tavında. Bakalım bu hafta dövülecek mi?
HAVADURUMU TÜRKİYE'DE DÜNYADA
Meteorolojı Genel Mudurlüğu'nden alınan bılgiye gore, yurdun ku-
zey ve batı kesimlen parçalı ç<* bulutlu. Orta ve Dogu Karademz, Iç
Anadolu'nun ttuzeydoğusu. Doğu Anadolu'unun kuzeyı ıie zamanla
Marmara'nın batısı ve Kıyı Ege yağışlı. otekı yerler az tuiutlu geçe-
cek. Yağışlar, yağmur ve yer yer sağanak. Orta ve Doğu Karadenız'-
ın ıç kesımleri ıle Doğu Anadolu'nun kuzeyınde kar şeklınde olacak
Hava ısıcaklığı yurdun kuzey kesımlerınde azalacak. Van Gölu nde
hava parçalı çok bulutlu geçecek
Adana
Afyon
Kğn
Ankara
Anlalya
Aydın
Bursa
Çanakkale
Dıyarbakır
Edıme
Erzufum
Eskışehır
Istanbu.
Izmır
Kars
Konya
Samsun
TrabiOfi
ZongukUt
Yağmurlu ı Bulutlu Sisli Güneşli
Kuran kursu enflasyonu
• Baştarafi 1. Sayfada
müstakil, çok katlı, çok hoca ve
öğrencili, ahçılı. hademeli, şo-
förlü organize kurslar haline
geldiğini belirterek, "1990 yılı
itibanyla ülke çapında 5 bin
Kuran kursunda, 5 bin resmi,
bir o kadar da fahri görevli ve
175 bin civannda öğrenci bu-
lunmakta, bunlann 17 bini ha-
fızlığa çalışmaktadır" görüşüne
yer veriyor. Kuran kurslanyla
ilgili Istanbul'daki 300 kursta
alan araşürması yapan Bayrak-
tar'ın bulgulan şöyle:
• Öğrencilerin yüzde 52.45'i
yurtlarda kahyor. Yurtlarda
kalanlann genellikle hafızhğa
çalışan öğrenciler olduğu görü-
lüyor.
• Kız öğrenci aileleri erkek
öğrenci ailelerine göre daha
yüksek aybk gelire sahip. Buna
göre, 1990 rakamlanyla, kızla-
nn yüzde 12'sinin aileleri 2 mil-
yon liranın üzerinde ayhk gelire
sahipken. erkeklerde bu oran
yüzde 3'e düşüyor. Başka bir
ifadeyle, kız öğrencilerin ailele-
rinin çoğu 1990 rakamlanna
göre 1 milyon liranın üzerinde
aybk gelire sahipken, erkek öğ-
rencilerin ailelerinin büyük bö-
lümü 1 milyon liranın altında
gelire sahip. Ailenin ekonomik
yönden yetersiz veya sıkmtı
içinde olması öğrencinin ders
başansmı olumsuz yöndeetkiü-
yor.
• Kurslardaki öğrenalenn
yüzde 58'i kurslara kendi isteği
doğrultusunda geliyor.
• Kurslardaki öğrencilerin
yakınma konulannın başında,
uygulamadaki eksiklikler ve di-
siplin anlayışı geliyor. Öğrenci-
lerin en çok yakındıklan konu-
lar sırasıyla. öğreticilerin sert ve
kurs idaresinin olumsuz tutu-
mu, diğer personelin gereksiz
müdahaleleri. araç gereç yeter-
sizliği, isürahat için yeterli za-
man obnayışı, yemeklerin kali-
tesizliği, o>Tjn alanı ve bahçenin
bulunmayışı geliyor.
• 'Öğrencilerin yüzde 70'i
kurslardaki ögrenimi yetersiz
buluyor ve daha ileri bir eğitim
öğretim görmekten yana kana-
at belirtiv or. Öğrenciler, Kuran
kurslan müfredatında değişik-
lik yapılarak, Kuran meali, dini
musiki. rehberlik, güzel yazı,
Türkçe-hitabet derslerinin seç-
meli ders olarak okutulmasın-
dan yana görüş belirtiyorlar.
Oruç yiyene polis dayağı
Demirel OzaTa rest çekti
I Baştarafi I. Sayfada
sorarsanız. sabredılmişıir. Ama
bir yerden sonra siyasi icra gö-
revini yapamamışsa ağır so-
rumluluk alır. Rejimi işletrnek
gerek." Demirel sözlerim şöyle
sürdürdü:
"Cumhurbaşkanı derse ki
Malatya'daki YSE mûdürü.
Balıkesır'deki Milli Eğitim Mü-
dürü benden sorulur. Nesini bi-
lırsiniz ki, bu sizden sorulur.
1496 karamame muamelesi
yapmış. Bir kararname 25 gün-
de ancak çıkıyor. Her kararna-
menin bekleme süresi 25 gün.
Hâlâ bekleyen kararnameler
var. Böyle devlet yürütülebilir
mi? Böyle devlet yürütülemeye-
ceğine göre, siyasi icra olarak
gelın Çankaya'nın yeıkılennı
bir bir gözden geçirelim. Tabii
anayasa çızgısıne gore, hükü-
met kendi içinde bazı düzenle-
meler ^apmalı. Başbakanlığa
tonla kâğıt gelivor. Tonla kâğı-
dı cumhurbaşkanına. tonla
kâğıdı başbakanlığa götürmeve
gerek yok. Sorumlulukla yetki
ayn yere düşmüştür. Yetkiyi
sorumluluğun yanına getiriyo-
ruz. Amacımız T.C. devletini
daha iyi işletmek. işte reform
bu. Benim görevden aldıkla-
nmdan oluşan bir heyet. Çan-
kaya'da teşekkül etti. Siz o kişi-
leri alıp Çankaya'ya koyarsa-
nız. onlar da icrayı denetlemeye
kalkarsa, ayıklayın pirincin ta-
şını."
Cumhurbaşkanı Özal'ın by-
pass yasasını veto edeceğine
ilişkin haberlere de değinen De-
mirel. "Veto edecekmiş, eder,
onun hakkı. Bununla kalmaz-
mış, hükümete savaş açarmış.
Hükümet. başka bir ülkenin
hükümeti mi? Bu sözlerin söy-
lendiğini sanmıyorum. Ama
savaş açanm derseniz. meşrui-
yetiniz gider. Meşruiyetiniz gi-
derse. ortada kalırsınız" diye
konuştu Demirel. milletvekıl-
lerine "Demir tavında dövülür.
Gelin bu mücadeleyi tam yapa-
lım, 2. kanunu çıkaralım" dedi
• Baştarafi 1. Sayfada
Olaydan sonra Emniyet Mü-
dürlüğü ve valiliğe verdiği şika-
yet dilekçesinin işleme alınma-
masını tepkiyle karşılayan
Sevinç, bir kamu görevlisinin
bir yurttaşa dini baskı yapması-
nın laikliğe aykın tutum oldu-
ğunu savundu. Seyyar süt satı-
ası olayı şöyle anlatü:
"Bayramyeri merkezinden
geçerken nöbetçi polis beni "gel
lan buraya" diye çağırdı. Bana
sert bir tavırla "At ulan o siga-
rayı elinden. Sen ramazan ayın-
da olduğumuzu bilmiyor mu-
sun? Sigarayla dolaşmayı
utanmıyor musun" diye azarla-
dı. Önce şaşırdım. Bir pob's be-
nim oruç tutup tutmadığıma
niçi kanşıyor diye sinirlendim.
Sonra bu müdahaleye hakkı ol-
madığını söyledim. Bu kez beni
emniyete götüreceğini söyledi.
Karşı çıkınca bir ara elini ta-
bancasına götürdü. Ben de "İş
tabancaya sanlmakta değil. çe-
kip vurmakta. Cesaretin varsa
vur bakabm" dedim. Bunun
üzerine vüzüme bir vumruk at-
tı. Daha sonra saldırdı. Kısa
süreb bir boğuşma oldu. Bu sıra-
da ceketim yırtıldı. Yoldan ge-
çenler hemen olay yerinde top-
landı. İsmini sordum. Kendini
"Veli Küçük olarak tanıtıp. "İs-
tediğin >ere şikayet et" diye
meydan okudu."
Sürekli horlandım
Şahin Sevinç. olaydan sonra
hemen bir şıka>et dilekçesi ha-
zırladığını. Emniyet'egiuiğinde
"Polisin \urduğu yerde gül bi-
ter", dendiğini, vaîiliği gittiğin-
de ise "Sen yolda sigara ıçme-
seydin" diye horlandığını öne
sürerek şunlan söyledi:
"Hem emniyette hem de vali-
likte dilekçemi işleme almadı-
lar. Bunun üzerine savcılığa
başvurdum. Savcılık 993 1449
numarayla şikayet dılekçesini
işleme kovdu. Bir vatandaş ola-
rak hakkımı arayacağım. Bu-
nun ıçın önce polisin kimliğinın
belirlenmesini ve daha sonra da
hakkında dava açılmasını iste-
dim.'"
Seyyar süt satıcısı. demokra-
• Kuran kurslannda öğren-
cilere verilen en yaygın ceza
uyan görünürken, öğreticilerin
yüzde 16"sı "dayak" yöntemıne
başvuruyor. Bu durum öğreti-
cilerin mükafat ve ceza konu-
sunda yeterli bilgiye sahip
olmadıklannı ve İslam kaynak-
lanndaki eğitimle ilgili bilgiler-
den yoksun olduklan vurgula-
nıyor. Araştırmada, eğitimde
dayağı savunan ve dayaksız ha-
fızlık olmayacağını ifade eden-
lerin bulunduğuna dikkat çeki-
lerek, bu durumun öğrencilerin
kurstan soğumasına yol açtığı
vurgulanıyor.
• Öğreticilerin yüzde 72'si
eğitimle ilgili yayınlan izlemi-
yor. Yine öğreticilerin yüzde
57'sinin Kuran mealini baştan
sona okumadığı da araştırma-
da vurgulanıyor. Buna karşın
öğreticilerin yüzde 70'i mesleki
formasyon yönüyle kendilerini
yeterli görüyorlar. Kurslarda
okutulan dini bilgiler ders kita-
bı öğrencilerin yüzde 85'i tara-
fından beğenilmiyor. Öğrenci-
ler, cümlelerin uzun olması,
resimle anlatıma yer verilme-
mesini eleştirjiorlar.
tik ve laik bir ülkede bu gibi
baskılann yoğunlaştığını. an-
cak bunun bir kamu görevlisi
tarafından işlenmesinin düşün-
dürücü olduğunu belirtti. Se-
vinç "İslam dininde zorlama
yoktur. Bu hüküm Kuran'da
da var. Bir polisin görevi insan-
lann oruç tutup tutmadığını ya
da ramazan günü sigara içip iç-
mediğini denetlemek değildir.
Yasalar polislere böyle bir gö-
rev vermemiştir. Laikliği. insan
haklannı tehdit eden bu olay
karşısında hakkımı sonuna ka-
dar aravacağım" dedi.
Trati'k Şube Müdürü Halit
Özbek. şikayet üzerine Emniyet
Müdürlüğü'nün polisin teşhis
edilerek idari soruşturma açıl-
ması talimatı verdiğini söyledi.
Olayın gerçek yüzünün henüz
bilinmediğinı ılade eden Ozbck.
"Ancak bir polisin oruç tutma-
yan ya da ramazan günü sigara
içen birine müdahafe etmemesi
gerekir. Soruşturma çerçevcsin-
de hem vatandaşın hem de gö-
revli polisin ifadesi ahnacak""
diye konuştu.
Nâzun Hikmet için Danıştay'a başvuru
OLAYLABM
ARDINDAKI
• Baştarafi 1. Sayfada
gönderdği yetki yasa tasarısıyla
KHK (Kanım Hükmünde Ka-
rarnamej yönıemine başvurmak
istiyor. İnsan Hakları Bakanlığı
Teşkila: Yasası bir türlü parla-
mentodm çıkmıyor; Kadm ve
Kentleşme Bakanlıkları için du-
rum aııı... Meclis'in bu konu-
lardaki tıkanıklığım KHK'ler
yolu ilt açtnak ne anlama geli-,
yor? KHK iki yanı keskirt kılıç
gibi olunluya da olumsuz amaç-
lar içtnkuüanûabilir.
5ÖO 'incü gün yaklaştıkça,
koalis\on hükümetinin, hızlan-
ma genğinin ağırlığım daha çok
duyumadığı anlaşılıyor. Bir İn-
san Hckları Bakanlığı 'nın teşki-
lat yasasının 500'ûncü güne
dayanması düşündürücüdür.
•
Türkiye 1993 te "83 Rejimi"-
nin kıskacındadır. Bu kıskaç
açdmadan demokratikleşme
gerçekleşmiş sayılamaz. 12 Ey-
lü'l askeri hükümetinin başbakan
yardımcısmın bugün Cumhur-
başkanlığı koltuğunda otunnası,
eski masallardaki anlatım biçi-
miyle vurgulanabilir: Az gitmiş-
ler, uz gitmişler. bir de arkaları-
na dönüp bakmışlar ki bir arpa
boyu yol gitmişler...
_m1993 Türkiyesi'nîn sorunu,
Özal-Demirel çekismesi değil;
demokrasi davasında düğümle-
nivor. •••
• Baştarafi 1. Sayfada
Hikmet'in dünyaya mal ol-
muş bir sanatçı olduğunu be-
lirterek. "Bütün dünyanın
sahip çıktığı bir Türk sanatçı-
sının bizim ülkemizin yöne-
timleri mutlaka gerekli ilgili
göstemnelidir ve göstermek
zorundadır" dedi.
"Nâzım'a Yurttaşhk Hak-
kı" sloganıyla başlatılan imza
kampanyası sürerken. bu ko-
nudaki "hukuksal savaşım"
da devam ediyor. Danıştay
10. Dairesi 24 şubat çarşamba
günü 42 yıl önce Nâzım Hik-
met'i Türk vatandaşlığından
çıkaran Bakanlar Kurulu ka-
rannın düzeltilmesi için açılan
davayı reddeden mahkeme
karannı onayladı. Bu karan
basın aracıhğıyla öğrendikle-
rini belirten Samiye Yaltınm'-
ın avukatlan Halit Çelenk, Atil-
la Coşkun, Bilgin İnanç ve Me-
İSTANBUL BÜYÜKSEHİR
BELEDİYE BAŞKANLIGI'NDAN
İHALE İLANI
—SARIYER TARABYA MAH. KASIMPATI SOK. 73 PAFIA, 960 ADA, 46 PAR-
SEL SAYILI 17.480 M* ALANLI TAŞINMAZ ÜZERİNDE BULUNAN 7 NOLU
1748/17480 ARSA PAYLI VİLLANIN SATIŞ İHALESİ YAPIUVCAKT1R.
1- Sarıyer Tarabya Mah. Kasımpatı Sokak 73 pafta, 960 ada, 45 parsel sayılı
1"<480 m
2
alanlı taşınmaz üzerinde bulunan 7 nolu 1748/17480 arsa payiı villanın
sîış işi 3.085.000.000r- TL. + KDV sanıl değerie ihale otacaktır.
3eçici teminatı: 92550.000r- TL.
Şartnamesi: Emlak Md.ğünden görûlebilir.
Yukarıda yazılı iş 16 MART1993 günü saat 11.00'de İstanbul Büyük Şehir Bele-
<j/e Encümeni'nde 2886 sayılı devlet ihate yasasının 36. maddesine göre kapalı
zrf arttırma usulü ile şartnamesi uyannca ihale olacaktır.
İhaleye katılmak isteyenlerin belediyeye müracaat etmeleri gerekmekte otup,
şrtnamesinde yazılı belgelerie biıiikte (teklifleri iceren kapalı zarfları da saat
1.00'a kadar) yukarıda yazılı ihale gün ve saatinde İstanbul Büyükşehir Belediye
tıcümenı'nde hazır bulunmanız gerekmektedir.
İlan olunur.
Basın: 21299
tin ŞekercioğJu karann kendile-
rine resmen tebliğinden sonra
ikincı bir girişimde bulunacak-
lannı vurguladılar.
Yasaya göre karann resmen
tebliğinden sonra 15 gün içinde
"karann düzeltilmesi için baş-
vuruda bulunma hakkı" var.
Şekercioğlu. Nâzım Hikmet'in
Türk vatandaşlığından çıkanl-
ması karannın "siyasi" olduğu-
nu vurgulayarak. şu değerlen-
ûirmeyi yaptı:
"Danıştay'ın konuyu biraz
geniş yorumlaması gerekiyor.
Ancak çok katı bir yaklaşım içi-
ne girdiler. Bugün Nâzım Hik-
met'in vatandaşlıktan çıkanldı-
ğı günlerdeki ortam yok. I4l.
142 kalktı. Nâzım'ın şiirlerinin
okullarda ders kitaplarında yer
alması sözkonusu. Oyunlan
devlet üyatrolanna da girdi.
Aslında bu işin en kestirme yo-
lu Bakanlar Kurulu'nun karan
düzeltmesi ve Nâzım'a Türk
vatandaşhğının iadesidir."
Nâzım Hikmet'in Türk va-
tandaşlığına yeniden kabülü
konusundaki engellerin halkın
isteği doğrultusunda kendili-
ğinden kalkacağını vurgulayan
Kültür Bakanı Fikn Sağlar
şunlan söyledi:
"Bundan önce olan olaylar. o
gunun mantığından kaynak-
lanmaktadır. Artık 49. Türkiye
Cumhuriyeti hükümetinin yö-
netimde olduğu bir Türkiye'de,
bütün dünya uluslan ailesi için-
de son derece saygın bir yeri
olan Türkiye'de. demokratik-
leşme ancak bütün kurum ve
kurallannın oluşmasının yanı-
sıra, ülkenin değerlerine sahip
çıkmakla da sağlanacaktır. Nâ-
zım Hikmet de bu değerlerden
bir tanesidir. Nâzım Hikmet'e
sahip çıkılacaktır. Sahip çık-
mak için kişilerin düşünceleri
önemlı değil, halkın isteği
Önemlidir. Halkımız Nazım
Hikmet'in bir Türk şairi oldu-
ğunu söylüyor ve ona sahip çı-
kıyorsa, bu konuda engel olan
her tür olay zaten halkın isteği
karşısında kendiliğinden kalka-
caktır."
Edinilen bilgiye göre Bakan-
lar Kurulu'nun Nâzım Hik-
met'i Türk vatandaşlığından
çıkaran Bakanlar Kurulu kara-
nnı kaldırması için İçişleri Ba-
kanlığı'nın yazılı bir başvuruda
bulunması gerekiyor. Bu konu-
da değerlendirmesini aldığımız
hukukçular Nâzım Hikmet'in
ilk kez Türk vatandaşı olmaya-
cağını anımsatarak konunun
"vatandaşlık yasası" kapsa-
mında değerlendırilmemesi ge-
rektığıni vurguladılar. Hukuk-
çular. Bakanlar Kurulu'nun
1951'deki karannı kaldıran bir
kararname yayınlamasının her-
şeyi çözeceğini açıkladılar.
1951 tarihü karar
Nâzım Hikmet'i Türk vatan-
daşlığından çıkaran 25 Tem-
muz 1951 tarihli 13401 nolu
Bakanlar Kurulu karan şöyle:
"Pasaportsuz olarak Istan-
bul'dan Romanya'^a kaçan ve
Bakanın açıklaması
Milli Eğitim Bakanı Köksal
Toptan, Başbakanhk'a sundu-
ğu yasa taslağı ile Kuran kurs-
lannın bakanlık bünyesine alın-
ması ve bu kurslarda görülen
eğitimin "zorunlu eğitimden sa-
yılmasını" öngörüyor. Buna
göre, "Milli Eğitim Bakanlığı'-
nın öngöreceği, onaylayacağı,
gözetim ve denetimini yapacağı
öğretim programlan ile, yönet-
meüklerin uygulanması şarüy-
la, 5 yıllık ilkokul üzerine en az
3 yıl süreli Kuran kurslannda
verilen eğitim zorunlu eğitim-
den" sayılacak. Zorunlu eğiti-
min 8 yıla çıkanlmasını öngö-
ren yasa taslağmın amaa, ilk ve
ortaokul kademesiyle birlikte,
bir çocuğun en az 8 yıl zorunlu
eğitim yapmasını içeriyor. Tas-
lak, Kuran kurslanna devam
îden öğrencilerinin 3 yılbk Ku-
ran kursu eğitimini, ortaokula
denk kabul ediyor. Bu kurslan
tamamlayan öğrenciler, ortao-
kul dışardan bitinne sınavlann-
da başanlı olduklan takdirde,
bir üst öğrenim kunımuna de-
vam edebilecek.
Emniyet Müdürü Ilhan Şe-
ner. soruşturma bitmeden poli-
sin ismini açıklamalannın yan-
lış olacağmı savunarak olayla
ilgili olarak şunlan söyledi:
"Olay yaptığımız ilk araştırma-
lara göre sigaradan kaynaklan-
mamış. sütçü yol vasıtalara
açıkken seyyar arabasıyla geç-
mek istemiş. Bunun üzerine
polis uyannca küfür etmiş ve el
kol hareketlerinde bulunmuş.
Soruşturma sonucu gerçeği or-
tayaçıkaracağjz."
Yoğun tepkiler
Olaya bazı demokratik kuru-
luşlar. meslek odalan ve sendi-
kalar tepki gösıerdi. Bu olayda
laikliğin öneminin bir kez daha
ortaya çıktığını vurgulayan Ba-
ro Başkanı Av. Tuncer Yılmaz,
"De\ letin polisinin oruç tutma-
>an birine karşı şiddet göster-
mesi düşündürücü" dedi. Baro
olarak olaşın takipçisi olacak-
lannı açıklayan Yılmaz. aynca
polisin tutumunu kınadıklannı
ifade etti.
oradan da Moskova'ya giderek
havaalanında memleketi aley-
hinde beyanatta bulunduğu ve
müteakiben radyo yayınlann-
da Türkiye'nin hükümet şekli
ve idare edenler aleyhinde geniş
propaganda kampanyasına gi-
rişerek komünizmi ya>Tnak
maksadı güden neşriyatıyla
Sovyet hükümetinin verdiği
hizmeti ifa etmekte olan maruf
komünist Nâzım Hikmet Ran'-
ın kendisine bu hizmeti terk
etmesi konusunda yapılacak
tebligatın da bir fayda vermeye-
ceği mülazaa edildiğinden Türk
vatandaşlığından çıkanlması
için İçişleri Bakanlığı'nın 25.7.
1951 .tanhli ve 40945 sayılı yaa-
sı üzerine 1312 sayılı kanunun
19. madesine göre Bakanlar
Kurulu'nca 25.7.1951 tarihinde
kararlaştınlmıştır."
PENCERE
• Baştarafi 2. Sayfada
yetçilik, monarşiye göre ileri bir aşamadır, demokrasiye
dönüşümün çekirdeğinde vardır.
Ancak bir tek'milliyetçilik'yok;özündeveçıkışçağında
ilerici nitelikler taşıyan milliyetçiliğin gerici, baskıcı, ya-
yılmacı türleri günümüzde de görülüyor. Balkanlar'da
Nazizm hortlamadı mı?
•
Anadoluda çeşitli etnik güçlerin bir arada ve barış
içinde yaşayabilmesi için şoven duygulardan arınmak
gerekiyor. En kötü duygular, milliyetçi eğilimleri kan da-
vası gibi algılamaktan doğar. Dinsel bağnazlık, Batı'da
laiklik süzgecinden geçerek yumuşadı; şovenlikten
arınmak da insanlaşmanın bir aşamasıdır...
TEŞEKKÜR
By-pass amebyatımı gerçekleştirerek beni yeniden dünyaya
kazandıran, değerli
Op. Dr. ATÎLLA
KAYIHAN'a
ve yoğun bakımda ilgisini esirgemeyen başta hemşire Semra
Tan olmak üzere tüm Haydarpaşa Kalp ve Göğüs Cerrahisi
Merkezi personeline teşekkürederim.
ŞERİF SUBAŞI
GOZLEM
UĞUR MUMCU
• Baştarafi 1. Sayfada
sakçı yüzü ile görünmüş; sosyalist aydınlar yıllarca ce-
zaevlerinde ve sürgünlerde yaşamışlardır.
Ve bu aydınlarımızın çoğu da Kurtuluş Savaşı ile ilgili
incelomeler. araştırmalar yapmış ve şiirler yazmışlar-
dır.
Nâzım Hikmet'ten Şevket Süreyya Aydemir'e, Ayde-
mir'den Dinamo'ya, Dinamo'dan Kemal Tahir'e, Kemal
Tahir'den Doğan Avcıoğlu'na, Ilhan Selçuk'a ve İlhami
Soysal'a kadar cezaevlerinde yatan, işkence gören ay-
dınlarımız Atatürk'ü ve Kurtuluş Savaşı'nı anlatan kitap-
lar yazmışlar, incelemeler yapmışlardır.
Nâzım Hikmet "Kurtuluş Savaşı Destanı "yla, Aydemir
"Tek Adam" ve "Ikinci Adam" adlı kitaplarıyla, Dinamo
"Kutsal/syan;"yla,KemalTahir "YorgunSavaşç/'sıyla,
Avcıoğlu "Milli Kurtuluş Tarihi", Ilhan Selçuk "Yüzbaşı
Selahattin'i Romanı", İlhami Soysal "150'likler" ve "İş-
birlikçiler" adlı kitapları ile gelecek kuşaklara Kurtuluş
Savaşı'nı ve kurtuluş savaşçılannı anlattılar.
Velidedeoğlu ndan Prof. Tarık Zafer Tunaya'ya ve
Muammer Aksoy'a kadar yine ilerici aydınlarımız, Ata-
türk'ü ve Kurtuluş Savaşı'nı tanıttılar.
Bu aydınlarımız hemen hepsi de devletten baskı gör-
düler.
Nâzım, Kurtuluş Savaşı Destanı'nda Atatürk'ü şöyle
anlatmıştı:
- Birden bire beş adım sağında / O'nu gördü / Paşalar
'O'nun arkasındaydılar / 'O' saati sordu. / Paşalar 'üç'
dediler / Sarışın bir kurda benziyordu / Ve mavi gözleri
çakmak çakmaktı / Yürüdü uçurumun başına kadar /
Eğilip durdu / Bıraksalar / Ince uzun bacakları üstünde
yaylanarak / Ve karanlıkta akan bir yıldız gibi akarak /
Kocatepe'den Afyon ovasına atlayacaktı.
Nâzım, yıllar sonra yazdığı bir başka şiirde de Kuvay-i
Milliye şehitlerini şöyle anlatmıştı:
- Şehitler, Kuvay-i Milliye şehitleri / Sakarya'da,
inönü'de, Afyon'dakiler I Dumlupınar'dakiler de elbet I
Ve Aydın'da, Antep'te vurulup düşenler I Siz toprak al-
tında ulu köklerimizsiniz I Yatarsınız a/ kanlar içinde.
Kurtuluş Savaşı, ülkesi ve halkı için bu kadar yürek-
ten, bu kadar içten duygulan sözcüklere işleyen Nâzım
Hikmet, ne yazık ki "Sen esirliğim ve hürriyetimsin I Çıp-
lak bir yaz gecesi gibi yanan etimsin l Sen memleketim-
sin" diye diye "Ulaştıkça ulaşılmaz olan hasretimsin"
diye diye büyük acılarla kavrularak Moskova'da öldü.
Bugün Nâzım Hikmet'ten yurttaşhk hakkı bile esirge-
niyor.
Kurtuluş Savaşı türkülerini seslendiren Ruhi Sı/'dan
ölüm döşeginde bile pasaport esirgenmemiş miydi?
Nedir bunca yıldır sosyalist aydınlara çektirilen bu çi-
leler. bu baskılar. bu hapisler, bu işkenceler...
Nedir? Nedir? Nedir?
Bu insanlar yıllardır devlet eliyle suçlanıyorlar karala-
nıyorlar ve devlet eliyle çamura bulanıyorlar.
Çamura fırlatılıyorlar, ama tohum gibi toprağa düşü-
yor bu insanlar. Toprağa düşüp, yeniden yeşerip filizle-
niyorlar.
Tıpkı kırçiçekleri gibi. Tıpkı kardelen çiçekleri gibi ve
tıpkı dikenli tel örgülerin dibinde açan gelincikler gibi.
Ne kadar baskı yapılırsa yapılsın, tohum olup, dal olup
yeşeriyorlar; düşünce olup gelişiyorlar, inanç olup hay-
kırıyorlar.
Bu aydınlarımıza devlet adına çileler çektirenler ne
olıîyor? Ne olacak? Unutuluyorlar. Yalnızca bu aydınla-
rın adları yaşıyor.
Kelepceler paslanıyor; demir parmaklıklar çürüyor,
karanlık odalardaki işler sararıyor.
"Nâzım Hikmet"\ kimler mahkûm etti? Dinamo'ya sür-
gün cezaları verenler kimlerdi? Avcıoğlu'na, ilhan Sel-
çuk'a ve ilhami Soysal'a işkence yapanlar kimlerdi?..
Hangi paşaydı? Hangi savcıydı? Hangi yargıç ve hangi
polis şefi? Ve hangi işkenceci? Bileniniz, anımsayanınız
var mı? Yok. Adları bilinenler de teker teker unutuluyor-
lar.
Ve unutulacaklar.
Bu aydınlarımız, dünden bugüne, ciltler dolusu kitap-
ları ile dillerden düşmeyen şiirleri ve kulaklarda çınla-
yan o gür sesleriyle yaşıyorlar.
Ve yaşayacaklar.
Dinamo, Kurtuluş Savaşı'nı anlatan sekiz ciltlik "Kut-
sal İsyan" kitabını bırakarak aramızdan ayrıldı. Ya onu
hapseden, sürgünlere yollayan ve bunca acıyı çektiren-
ler; arkalarında, vicdanlarında paslanmış kelepceler
dışında, söyler misiniz, ne bıraktılar?..
Mizansen fotoğrafa dava
Baştarafi 1. Sayfada
dürmeye tam teşebbüsten" da-
'va açmaya hazırlanıyorlar.
İstanbul Cumhuriyet Baş-
savcısı Avni Bilgin, jandarmala-
nn, gazetecilere fotoğraf çek-
tirtmek için fırar girişiminde
bulunanlara gardiyan elbisesi
gjydirdiklerini beürterek. "Bu-
nun için soruşturmaya gerek
yok" dedi.
Bayrampaşa Cezaevindeki
fırarla ilgib olarak üç infaz me-
muru daha tutuklandı.
Gecen hafta Bayrampaşa
Cezaevi'nden firar girişiminde
bulunurken yakalanan, jandar-
malar tarafından tanınmaya-
cak hale getirilene kadar dövü-
lerek sonradan gardiyan elbise-
leri giydirilen beş tutuklunun
avukatlan, olayın sorumlulan
hakkında Türk Ceza Yasasf-
nın 450'nci maddesinin "Cana-
varca bir his zevkiyle veya iş-
kence ve tazıp üe ıka eaiiirse,
taammüden ifa olunursa" şek-
lindeki fıkralan uyannca suç
duyurusunda bulunma ve dava
açma hazırlığı yapıyor. Firar gi-
rişiminde bulunanlann avukat-
lanndan Yûksel Hoş, müvek-
killerinin 'kim vurduya' getiril-
mek istendiğini belirterek,
"Giysileri zorla giydirmek kav-
ramını ben doğru bulmuyo-
rum. Öyle dövülmüşler ki, tep-
ki gösterecek halleri kabnamış.
Amaçlan, müvekkillerimizi da-
yaktan öldürerek 'kim vurdu-
ya' getirmekti" dedi. Hoş, ce-
zaevinde de büyük yönetim
boşluğu olduğunu gözledikleri-
ni bildirdi. Suç duyurusunun
önümüzdeki hafta yapılacağı
belirtildi.
İstanbul Cumhuriyet Baş-
savası Avni Bilgin. fırar girişi-
minde bulunanlann lacivert
ceketlere kırmızı kurdele taka-
rak elbiselerini gardiyan elbise-
lerine benzeüneye çabşuklanm.
yakalandıktan sonra da 'gaze-
tecilere fotoğraf çektirmek için'
jandarmalar tarafından gerçek
gardiyan elbiselerinin giydiril-
diğini belirterek, "Sadece resim
çektirtmek için giydirmişler.
Bunun için soruşturmaya gerek
yok" dedi.
İntikam aldılar
Öte yandan PKK davasın-
dan dün dört gün gecikmeyle
tahbve olan ve C Blok'ta kalan
Akifıpek, fırar olayından sonra
cezaevinde kendilerinden inti-
kam alındığını öne sürdü. Has-
ta mahkumlann hastaneye ya
da re\ire götürülmediğini öne
süren İpek. "Keyfı tutumlarla
mahkemesi olan insanlan mah-
kemeye göndermediler. Her
gece çatıya ateş açıyorlar. Her
gece mahkumlara saldın var.
Tutuklu ve hükümlülerin can-
lan tehlikede" diye konuştu.
Bazı gazetelerin de fırar olayı-
nın ardından cezaevinde yatan-
lan hedef gösterici yayınlar
yaptığını iddia eden Aİcif İpek,
"Cezaevi yönetimi şimdi tutuk-
lu ve hükümlülerden öç alıyor.
Tamamen keyfı tutumla hare-
ket edip talana yönelik arama-
lar yapıyorlar" dedi.
Bayrampaşa Cezaevi'ndeki
fırar olayında ihmali görülen
memurlar hakkındaki tutukla-
malar devam ediyor. " Kayıt-
sızbk ve tedbirsizİik sonucu fı-
rara neden olmak suçundan
tutuklanmalan istemi ile dün
Eyüp 1 .Sulh Ceza Hakimliğine
sevk edilen beş memurdan üçü
tutuklandı. Tutuklananlann
isimleri şöyle: İnfaz koruma baş
memuru Ali Çabşkan. infaz
memuru Adnan Yurtlu, infaz
memuru Mustafa Vuran. Ce-
zaevinden 7 tutuklunun firan
ile ilgili başlatılan soruşturma
sonunda bugüne kadar, arala-
nnda 2. Müdür Haydar Kıhç'-
ında bulunduğu yedi cezaevi
görevlisi tukuklanmış oldu.
Aileler telgraf çekti
Bayrampaşa Ceza ve Tutu-
kevindekilerin aileleri dün
Bayrampaşa postanesinden
Adaleı BakanlığYna telgraf çe-
kerek. fırarlar bahane edilerek
cezaevlerindeki baskılann artü-
nldı&ını bclirttiler.