Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
24 MART1993 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 11
"Hadi Öldürsene
Canikom"
• LEFKOŞA(LBA)-
Lefkoşa BeledıyeTiyatrosu,
27 Mart Tıyatrolar'
G ünü'nde y azar Ariz
Nesin'in "Hadi Öldürsene
Canikom" adlı esenni
sahneleyecek Oyunun
yönetmenı Yaşar Ersoy. 27
Mart Tıyatrolar Günü'ne iki
oyunla hazırlandıklannı
belirtti. Ersoy. Aziz Nesin'in,
sosyal baskılaraltında kalan
birkadınmcınsel acılannı
anlattığı o> unun toplumsal
bir taşlama niteliğinde
olduğunusöyledı. Aziz
Nesin'in oy ununun yanı sıra
Lefkoşa BeledıyeTıyatrosu
sanatçılannın yazdığı "Oku
Adam Ol" adlı oyun da 27
mart günü sahnelenecek.
"Hindistan'da
Türk Kültünü"
• tSTANBLL(AA>
Milletlerarası Din
Araştırmalan Kurumu
Başkanı Prof. Dr. Anne
Marie Schimmel. Türklerin
11. yüzyıldan ıtibaren
Hindistan külıürü üzennde
büyük etkiler bıraktığını
belirterek bugün bile aıle
içinde ve orduda kullanılan
birçok kelımenın Türkçe
kökenli olduğunu söyledi.
Islam, Tanh, Sanat ve Kültür
Araştırma Merkezi'nce
(IRCICA)YıldızSarayıÇit
Kasn'nda düzenlenen
periyodik konferanslarda
geçen hafta, Milletlerarası
Din Araştırmalan K.urumu
Başkanı ve Harvard
Üniversitesi öğretim üyesi
Prof. Dr. Anne Marie
Schimmel. "Hindistan'da
Türk Kültürü" konulu bir
konferansverdi.
İran filmleri
videoda
• Kültür Şenisi-1979
yılındaki İslam
Devrimi'nden sonra Batı
dünyası ile arasında 'soyut'
birduvarörülen İran.son
günlerde sinema sanatçılan
sayesinde dış dünyaya
açılıyor. Şiirsel anlatımlan ıle
Batı ülkelerinde büyük
hayranlık uyandıran ve
katıldıklan her festivalde
birkaç ödül kazanan İranlı
sinemacılannfilmlerişimdi
de Türkiye'de video
piyasasına girdı. Türkiye'de
dağıtımı Azım Dağıtım
Şirketi tarafından yapılan
fılmlerin arasında Iran'ınen
çok ödül kazanmış
yönetmcni Muhsin
Mahmelbaf ın "The Cyclist"
(Bisikletçi). "The Boycott"
(Boykot),_"Mariageofthe
Blessed" (İyilerin Gelini) adlı
filmleri ve 1990yılında
İstanbul Film Festivali'nde
"Altın Lale"yi kazanan "Nar
u Ney" adlı fılm sayılabilir.
Almanya'da 1989'da
Mannheim'da düzenlenen
uluslararası film haftasında
"Kültürlerarası Anlayış"
ödülünü alan filmin
yönetmenliğini Said
İbrahimifar yapmış.
Jak İhmalyan
sergisi• Kültür Servisi- Galeri M D
ölürnünün 15.
yıldönümünde, Jak
Dımalyan sergisi açıyor. 1 -24
nisan tarihleri arasında
düzenlenen sergi için
İhmalyan'ın oğlu
Moskova'dan Türkiye'ye
geldi. 1922'deîstanb'ul'da
doğan İhmalyan. 1939'da
önce Abidin Dino atölyesinde
resim çalışmaya başladı.
1942yılındadaGüzel
Sanatlar Akademisi Bedri
Rahmi Eyüboğlu atölyesıne
girdi. Başta Rusya ölmak
üzereTürkiye, Lübnan.
Polonya, Bulgaristan,
Almanya. Yunanistan ve
Fransa'da müze ve
koleksiyonlarda resimleri
bulunan sanatçı 1978"de
Moskova'da öldü.
'31Mapt0layı'
• Kültür Servisi- Prof. Dr.
Tank ZaferTunaya'nın
arusına düzenlenen
çarşamba toplantılannda bu
hafta "31 MartOlayının
Türk Siyasal Yaşamındaki
Yeri" konulu bir toplantı
yapılacak. Tank Zafer
Tunaya Kültür Merkezi'nde
saat 16.30'da başlayacak
toplanıtıya MehmetÖ.
Alkan ve Prof. Dr. Sina Akşin
katılacak. Adres: Eski
Beyoğlu Evlendırme Dairesı-
Tünel)
Çağdaş müziğimizin genç kuşaklan çok çeşitli esin kaynaklan anyor ve çoğu yurtdışında ünlerini yayıyor
Yeııi aravıslarla estetikbirbütünUikEVİN İLYASOĞLU
Cumhuriyet sonrası müziğimızı Türk Beşlen
ile başlattığımıza ve Türk Beşleri ile ilk kuşak
1900'lerle doğanlar olduğuna göre 1920'lerden
60'lara dek doğanlar diye bugün beş kuşak ha-
lınde bir inceleme yapmak yennde olur sanıyo-
rum. İlk kuşak. (Cetnal Reşit Rey, Ulvi Cemal
Erkin, Hasan Ferid Alnar. Ahmed Adnan Say-
gun, Necil Kazun Akses, Biilent Tarcan, Ekrem
Zeki Ün) halk müzıği ezai ve ritmlerinı makam-
sal müziğin gizemi ıle bırleştirdı. İlk çalışmala-
nnda bıldık. lanıdık ezgiler hiç giysi değiştırme-
den duyuluyordu. Giderek onlar da sonrakı
çalışmalannda. onlan izleyen kuşaklardadaha
bır soyutlamaya yönlendiler. İkinci kuşak
bestecilerimız bildik ezgileri aklanp allına bır
armoni dokusu örmek yerine l950'lı yıllarda
dünyanın ileri sanat merkezlennde geçerli olan
yöntcmleridenedı.
İDıan l smanbaş. Bülent Aral, İlhan Mima-
roğlu, alışılmış ton duygusuna başkaldıran, ras-
lamsal yöntemlerden elektronık gençlere dek
müziğin boyutlannı araştıran yapıtlar ürettiler.
Bir sonrakı kuşakta yalın halk ezgisıne. yerel
renklere dönenler olduğu gibı (Ferit Tüzün,
Muammer Sun. tlhan Baran). soyutlama yolu-
nu seçenler de vardı: Kemal Sünder, Cengiz
Tanç gıbı.
Çağdaş müziğimizin genç kuşaklan
Ve 1940'lannsonlanndan 1967'yedekçizilen
bır zaman dilimi içinde doğanlar, bugün çağdaş
müziğimizin yeni kuşaklan. . Hemen herbıri
önceki bestecilenmızin öğrencılen olduğu ka-
dar vurtdışında önemlı öğretmenlerle eğitılmiş-
ler ve önemli müzık okullannda okumuşlar.
Hatta birçoğu halen dışarda yaşamakta. Bizle-
re ulaşan etkinliklerin ötesınde ünlenni yay-
maktalar.
Bugünün bestecisi artık kendine çok çeşitli
esın kaynaklan anyor. Doğudan da, kuzeyden
de batıdan da etkiîeniyor. Antik çağlardan da
elektronık dünyadan da. Genç kuşaklanmıza
artık "Efendim Türk müziğjnin kökü şudur,
kökünden kopanın sonu şöyle olur, besteleriniz
mutlaka Türk kokmah" diye öğütlerde bulun-
maya kimsenın hakkı yok. Müziklerini dinle-
yınce anhyorsunuz ki, nereden kaynaklanıyor-
İarsa bır güzelduyum bütünlüğüne varabılmeyı
başanyorlar.
Yenı kuşaklarda yeni bir ezgı çizgısi, yenı bır
soyutlama anlayışı, yeni bir çözümleme arayışı
var. Makamsal renklerin gizeminı de duyabılı-
yorsunuz. atonalitenin sınırsızlığını da. aksak
ritmlerin kıvraklığinı da, önceki kuşaklardan
aktardıklan belli belirsiz bır izlenimcıliği de.
Elektronik aygıtlann sesleri de. görsellıkle bır-
leşen vıdeo bantlannın etkinliği de. caz müziği-
nin paletı de girmiş dünyalanna.
Zaman dızınsel akış içinde yeni tajşaklardan
NOıan Atlığ Atay (1960) "Çağdaş teknikleri
tarayıp evrensel bir yazı dili yakalamak peşin-
deyim. mutlaka Türk motıfı damgasını vurmak
değü" dıyor. Sıdıka Özdil (1960) Ankara Kon-
servatuvan'nda, sonra Guıld Hall ve Kraliyet
Akademisi'nde okumuş. Tınısal özellikleri
araştınyor. Özün içınden biçim yaratma ça-
basında. Senfonık yapıtlannın yanısıra Aganta
Burine Burinata adlı arp çalışmasında arpin
yeni tınısını aramış.
Deniz Clben (1%2) Manhattan Müzik Oku-
lu'nu bıtirip Yale'den doktorasını almış. Vîrgil
Thompson. J. Corigiıano gibi ünlülerle
çalışmış. Otuzbeş kadar yapıunın tümü seslen-
dirilmiş. "Türk müzığini tek sesii kişihğini boz-
madan genış bir senfoninin içinde kullanmayı
amaçlıyorum. Aynca tiyatro, şiir gibi değişik
sanatlan müziklc aynı çatıda toplayacağjm" di-
yor. Kamran Ince (1960) Amerika'da yaşayan
bir başka bestecimiz. Ankara ve İzmir'den son-
ra Oberlin ve Eastman müzik okullannda eğiti-
lip doktora almış. Prix de Rome'u kazanmış.
Pek çok ünlü şef ve orkestra onun yapıtlannı
çalmakta. "'Hot. red, cold. vibranf'ta orkestra-
dan üreyebilecek katıksız sesler üstüne bir
araştırma yapmış. Seslerin birbırlerine çekim
güçlenr.i incelemiş.
ilk bestecimiz AIi Darmar (1946). İstanbul Bele-
diye Konservatuan. Pans Ecole Normae de
Musıque eğitımlı. Nadıa Boulanger, Diedonne
ve Casterade ile çalışmış. Melodi çızgisinc
önem venyor ve "Amaçlı otarak Türk rengi
kullanma kaygım olmasa da doğup büyüdü-
ğüm kültür bir yer-
lerde kendıni göste-
riyor" diyor. Sümela
başlıklı senfonik şii-
nnde gerçek-gerçe-
kötesini içiçe işlemiş.
İstanbul-Paris arası
yaşıyor..
Semih Fınncmğlu
(l951)BoğaziçiÜni-
versitesi ve Yale gibi
kurumlarda eğitil-
miş. doktora almış.
On yıla yakın Nevv
York'ta Tıme and Aydın Esen
Space Ltd. şirketinin sanai yönetmenliğini
yapmış. Tüm sanat dallan arasındaki ortak
paydayı araştınyor; sampler ve synthesizer ile
ürettiği sesleri video görüntüsü ile birleştiriyor.
DoğacJa var olmayan, koşullanmadığımız ses-
leri yaratmak peşinde. Halen Nevv York'ta ya-
şıyor.
Mete Sakpınar (1954) Ankara-lstanbul
Konservatuvarlan'ndan sonra Paris'te Ecole
Normale'ı. Nevv York'ta Juılliard Müzik Oku-
lu'nu bitirip rnaster almış. Halen İstanbul-Nevv
York arası bir yaşamı var. "Çalgılann
smırlannı zorlamaya" yönelik çalışmalan var.
"Odak" adlı orkestra yapıtında doğu gizemi.
Fransız izlenimciliği.
caz müziği. aksak
ntmler ve minimal yi-
nelemeler var. "Her-
sin gerceği kendine
görece. Herbirimiz
bir odakçık olarak
devinıp gidiyoruz"
diyor.
BetinGüneş(l957)
İstanbul Konservatu-
van'nda ve Köln Mü-
zik Akademisi'nde
eğilılmiş. Bestecilık
kadar trombon üstü- Stdıka Özdil
ne de eğıtim gördüğünden yapulannda bu çal-
gıya özel bir yer var. Halen Köln Senfoni ve
Bayer Yaylı Çalgılar Orkestrası'nın şefı. Köln'-
de yaşıyor. "Bugünün müzik ortamını yansıtı-
yorum" dedıği bestelerinde raslamsallıktan.
atonaliteye. akustık ve elektronik çalgı birle-
şimlerine dek denemeler yapıyor ve melodiye
özcn göstenyor Şımdılerde kendi yapıtlann-
Aydın Karlıbel (büyük fotoğrafta),
Semih Fırmcıoğlu (küçük karede),
Betin Güneş (yukanda).
dan oluşan bir CD'si çıktı.
Aydın Kariıbd (1957), Cemal Reşid Rey'in
öğrencisi. Boğaziçi Üniversitesi mezunu. Halen
İstanbui Operası'nda korepetitör. İyi bir piya-
nist olduğundan yapıtlannın çoğu piyano ile
ilintili. Tonalitenin ve melodinin yokedilemiye-
seğini savunurken
müziğin yaratıası-
nın toprağına bağlı
kalması gereğine
inanıyor. Büyükada
başlıklı senfonik şii-
rinde çocukluk im-
gelemınde kalan
adayı betimlemiş,
bir de piyano solo
katarak senfoniye.
196O'lı doğumlu-
larda kadın bestecı-
lerimiz gündeme ge-
liyor. İstanbul Mi-
mar Sinan Üniversitesi Konservatuvan'nın üç
üyesı. Meliha Doğuduyal. Perihan Önder ve Ni-
han Atlığ Atay, Amerika'da yaşayan Deniz Ül-
ben, Deniz İnce, İngılterc'de yaşayan Sıdıka Öz-
dil ve daha gençlerden İpek \line Tongur. Dün-
ya müzik tarihinde kadın besteaye zor rast-
lanırken, genç Türk müzikçileri arasında bunca
isim var.
Tarihin birikimiyle yeni bir evrim
Aydın Esen 11962) Nevv York'ta ünienen bir
başka genamiz. Bugünedek çıkan birçok CD'-
si arasında sonuncusu Anadolu. Columbia'da
basılmış. İstanbul Belediye Konservatuvan'n-
dan şonra Norveç Müzık Akademisi. Londra
Kraliyet Akademisi, Berklee Müzik Koleji, Ju-
illiard ve New England Konservatuvar'lannda
eğitım görmüş. master almış. 1987'de Dovvnbe-
at dergisi onu yılın sanatçısı seçmiş. Müziğinde,
cazen büyük etken. "Artık insanlann uzun şey-
lerle uğraşmaya vakti yok. Müzik yaşadığımız
hayatla bırleşti Benim müziğım bugünün mü-
zıği, caz da değil; "mainstream" diyebilırsiniz"
derken Mozart da bugün yaşasaydı aynı şeyleri
yazacakü diyor.
En gençler ise Hasan Içarsu (1965). Say-
gun'un öğrencisi. Cengiz Tanç'ın sınıfından ye-
terlilik derecesinı almak üzere. Server Acim
(1965) ve özkan Manav (1%7) da İstanbul Mi-
mar Sinan Üniversitesi Konservatuvan'nda
araştırma görevlerini sürdürüyorlar. Özkan
Manav. halen Usmanbaş ile yüksek lısans çalı-
şmasını yapıyor: "İnsanı evrensel boyutlanyla
ele almak kaygısındaynm. başarabilirsem Brue-
gel'in resimde; Moliere'in tıyatroda, Saıt Faik'-
in öyküde yaptığını yapacağım. İpek VIineTon-
gur (1966) aynı kurumun öğretim görevlisi. Ce-
nevre Konservatuvan'nda da eğitim görmüş.
Bestecilik kadar arpistliğj de sürdürüyor.
>"Daha önce hiç duyulmamışı yaratmak değil
amacım, ayaklanmı tarihin somut birikimine
basarak yeni bir evrime ginnek" diyor.
Son yıllann en gözde hard rock topluluğu, 25 haziranda İstanbul'da
Efsane Metallica'dan baladlar
BURAK ELDEM
Bu yaz müzık dolu. oldukça
hareketli geceleri birbiri ardma
yaşayacağa benzeyen İstanbul,
hard'n" heavy dünyasının son
dönem efsanelerinden birini
ağırlamaya hazırlanıyor şu sı-
ralar.
Eğer beklenmedik bir aksilik
olmazsa. son yıllann en flaş
rock topluluğu Metallica. 25
haziran akşamı İstanbul İnönü
Stadı'nda, yıllarca unutulma-
yacak bir konser verecek.
12 yıloncekuruldu
Bugün rock, özellikle de hard
rock dinleyen kesimin favon
topluluklannı sayarken ilk sıra-
da söyleyeceği Metallica,
bundan yaklaşık on iki yil ka-
dar önce kuruldu. Ekibin beyni
durumundaki Lare Ulrich, o yıl-
larda rock dünyasında hızla es-
meye başlayan "Ingiliz Heavy
Metal'inde Yeni Dalga' akımın-
dan fazlasıyla etkilenmişti ve
ilk aşamada Metallica'nın so-
undunu büyük ölçüde bu çizgi-
ler belirledı. Kısaca
NVVOBHM olarak adlandın-
lan akımın o dönemde iki
önemlı temsilcisi vardı : İngil-
tere'de metalin yükselişini sağ-
layan öncü topluluklardan İron
Maiden ve Def Leppard.
Yeni bir akımın oncüsü
1983 yılında Amerika'dakı
küçük bağımsız plak şirketle-
rinden biriyle anlaşarak ilk al-
bümü "Kill "Em All"u yayımla-
yan Metallica'nın tarzı, esın
kaynaklan durumundaki
NVVOBHM'nın hayli ötesine
uzanmış ve rock dünyasına
yepyeni çızgiler getiımişti. Baş-
döndürücü bir gitar hızı ve ade-
ta "saldırgan" birdavulla tansi-
yonu giderek yükselten bu tarz,
izleyen yıllarda "trash" olarak
adlandınlacak yeni bir akımın
da öncüsü olarak değerlendin-
lecektı çoğu kişi tarafından.
Hard rock efsanesi
Dokuz ay gibı kısa bir süre
içinde tüm dünyaya ulaşan ve
büyük saüş rakamlanna ulaşan
"Kill 'Em Airia birlikte Metal-
lica rock dünyasına kendini ka-
bul ettırdı ve son derece başanh
konserlerle geçen uzunca bır
turne aldı sırayı. Ardından
1984te "Rkfe The Buller.
1986'da da, bugüne dek en çok
iş yapan albümlerinden "Mas-
ter of Puppets" yayımlandı.
Seksenlenn ikinci yansında
Metallica artık hard rock ve
meıa! dünyasında efsaneleşme-
ye başlamıştı.
İnsanlan eğlendiımeyi değil.
şaşırtmayı, dahası sarsmayı
amaçlayan müzikleri özellikle
benzersiz bir perfonmans gös-
terdikleri konserlerde son dere-
ce etkili oluyor: her konserden
sonra hayranlannın sayısı biraz
daha artıyordu. Black Sab-
bath'ın eskı üyelennden. meta-
lin "duayeni" Ozzj' Osbourne"-
la birlikte son derece başanh bır
turne gerçekleştiren sonra Me-
tallica. İngıltere ve Japonya'yı
da kapsayan bir başka uzun
tura çıktı.
Seksenlerin sonlanna doğru
topluluğun müziğinde belirgın
bir "durulma"gözlemlenmeye
başladı. Bu. özellikle "And Jıis-
tice For All" adlı albümlennde
iyıce dıkkat çekicı hale gelirken,
olgunlaşan sounduyla topluluk
artık yalnızca metal dinleyicini
değil. rock ile ilgilenen hemen
herkesi fethelmişti.
1991 tarihli "Metallica" adlı
albümlerindeyse sound iyice
ayaklan üzerine bastı. Albüm
neredeyse baladlan ön plana çı-
karmak ıçın hazırlanmıştı.
"The L nforgiven" ve "Nothing
Else Matters" gibi rock müzi-
ğin klasikleri arasına gırmeye
aday baladlar öylesine popüler
oldu ki, Metallica Billboard al-
bümler lıstesine 1 numaradan
giren sayılı hard rock topluluk-
larından bin olarak tarihegeçti.
Eski hayranlan Metallica'nın
yumuşayan soundunu "iha-
net" olarak kabul ediyorlardı
belki ama, bu çizgisiyle toplulu-
ğu dınlevenlerin sayısı iyiden
iyiye artmıştı.
Işte 25 haziran akşamı İnönü
Stadı'nda ızleyeceğimiz toplu-
luk, bize büyük ölçüde bu yeni
soundundan örnekler sunacak.
Metallica. şov yanı ağır basan görkemli bir stadyum konseri verecek, 'müthiş ekip The L nforgi>en' romantizmini de yaşatacak.
CRR ve IDSO'daki konserler
Taeza Ba^nza'dan
Pekineller'eKültür Servisi- Cemal Reşit
Rey Salonu'nda bu hafta. cu-
martesi günü Çek Fılarmonı So-
listleri bir konser verecek. Dün-
yada 35 üyenin şefsiz çaldığı tek
orkestra olan Çek Filarmoni So-
lıstleri'nin Mozart, Pergolesi,
Respighi'den yapıtlar seslendire-
cekleri konser. saat 19.00'da
başlayacak.
Yenı bır repertuvarla perde-
lerini açan Türkuaz Modem
Dans Topluluğu, bu pazar günü
saat 19.00'da bir gösteri suna-
cak. Topluluk. 6. repertuvann-
da, koregrafisi Ashley Page'c.
müziği Michael
NvTnanaait "Bi-
cosis Populı" adlı
yapıtı. koregrafisi
Dilek Evgin'e.
müziği İlhan Us-
manbaş'a aifîçim-
deki Çığlık", ko-
regrafisi yine Pa-
ge'e, müziği Ke-
ith Levene'e ait
"2011" adlı düetı
ve koregrafisi Ay-
sun Aslan'a, mü-
ziği John Mcla-
ughlin'e ait "Deja
Vu" adlı yapıtlan sahnelıyor.
Aynca pazar günkü gösteride,
konuk koregraf Ashley Page ile
İngiliz Kraliyet Balesi'nden Les-
ley Colh'er son bir kez sahnede
yer alacak ve Page'in "Long
Tıme Coming" adlı yapıtında
dans edecekler.
29 mart pazartesı günü saat
19.00'da ise Avşegül Sanca bir
piyano resitali verecek. Ulus-
lararası alanda birçok ödül ka-
zanan Sanca, 1968 yılından ben
Devlet sanatçısı unvanını taşı-
yor. Sanatçı piyano resitalinde
Bach. Beethoven ve Rahmani-
noftan yapıtlar seslendırecek.
30 mart çarşamba günündeki
konserde Güişen Taru ve Sevin
Berk (Flüt Arp İkilisı ı Donizerti,
Rossini. Saint Saens, Chopin ve
Jacques Ibert Gluck'ın yapıt-
lannı seslendirecekler.
2 nisan cuma günü saat 19.
00'da başlayacak şan resitali'nde
solist Tereza Berganza'ya piya-
noda Juan Antonnk) Alvarez eş-
lık edecek. Bergenza, Toldra,
Rodrigo, Nin, Gundi, Hatfler ve
Turina'dan yapıtlar sunacak.
n..\let sanatçısı Verda Ennaıı 3
AKM'de değişken bir uzam içeren oyun mekânı yaratılırsa başlıca bir sorun çözümlenir
Çağdaş tiyatro için çok amaçlı alan
AYŞIN CANDAN
Rönesanstan bu vana Batı ülkelerinde
kullanılan tek tür tiyatro yaptsı "İtalyan
sahne" va da "kutti sahne" diye bilinir.
Bunun en belirgin özelliği, bir sahne por-
talı ya da prosenium girisj tarafından cer-
çevelenmiş, resimsel algılamaya yönelik
bir oyun alanı icermesidir. Portaİ ya da
prosenium. aynı zamandaoyun alanını se-
yircinin yerleştiği alandan kesinkes ayı-
ran bir mimari öğedir. Seyircinin oyunu
belli bir uzaklıktan izlemesini öngöriir.
ama bu uzaklık, bir > and an da psikolojık
çekilmenin ya da özdesleşmenin önkoşu-
ludur.
Kutu sahneye en uygun sahne tasarı-
mları, resimsel tasanmlardır. Rönesans-
tan yirminci yüzyıl başlarına dek resim-
sellik, oyun alanına belli bir perspektif
içinde yerteştirilen iki boyutlu, boyanraış
panoların oluşturduğu görüntüyü en art
noktada bütünleştiren bir dip perdesinin
varlığıyla gerçekleştirildi. Resimsel sahne
tasarımı. oyunun süreklilik içinde akan
bir gerçekliği betimlemesinden çok, re-
simsel bir dekor bütünü içinde durağan
gerceklik olarak sunmasına araç olur.
Ancak bu noktada ilginç bir paradoks or-
tayaçıkar.
Resimsellik, gerçekte üç boyutlu olan
oyun alanını iki boyutluluğa dönüştüriir.
Bu arada yitirilen üç boyutluluğu sahne
tasanmına yeniden kazandırmak için ya-
lancı perspektif kullanarak yanılsama ya-
ratma yoluna gider.
Sahnede bir estetik zonınluluk olarak
beliren yanılsama, yirminci yüzyıla
>arıldığında bir yandan tiyatroraın farklı
kültürlcrdeki işlev ve yaptsmın araştın-
Imasıyla, öte yandan reji sanatının gelişe-
rek metin yorumunda özgüıiük talep et-
mesiyle geçerliliğini yitirdi. Tiyatro
yaptsında ilk yenilik tartışmaları 1920'-
İerde Bauhaus sanatçılannın girişimlerin-
de belirdi. Aynı yıllarda Brecht ve Pisca-
tor'un kutu sahneyi yadsıvan sahneleme
teknikleri, yanılsamacı estetik çağının
aşıldığının habercisiydi.
İkinci IKinya Savaşı sonrası yapılan ti-
yatrolarda oyun alanı ile seyir alanı
ayırunında değişiklikler görülmeye baş-
landı. Shakespeare tiyatrosu geleneği
izinde gelişen yapılarda ön sahnenin seyir-
ci içine doğru uzamasıyla oyun alanını üç
yandan çevreleyen bir onırma durumu sa-
bitleşiyordu. Buna karşılık daha köktenci
bir anlayış. arena sahnesi dediğimiz, oyun
alanını dört yandan cevreleyen seyir
alanını seçti.
1970'lere gelindiğinde en kullantşlı cö-
zümün, her oyunun gereklerine uygun bi-
cimde yer değiştirebilen koltuklarla
sağlanabileceğine karar kılındı. Burada
uzun bir örnekler di/isi verebilirim.
Paris yakınlarındaki "Theatredu Sole-
irden, Berlin'deki "schaubühne"den.
Danimarka'nın kuzeyindeki "Odin" ti-
yatrosundan, izlediğim GrotOHski oyun-
İannın kilise \b oyun alanlanndan ve bu-
gün New York'ta variık gösteren tüm
öncü sahnelerin "performing space" (gös-
terim alanı) deyimine yaraşan küçük öl-
çekli, yüksek tavanlı, boş alanlanndan
söz edebilirim. Çağdaş deneysel çaltşma-
lara uygun oyun mekânlanna İstanbul'un
yakui geçmişinden bile örnekler >erilebi-
îir.
Tepebaşı Deneme Sahnesi'ndcn. Bay-
rampaşa Sahnesi'nden söz edilebilir. Bun-
ları Muhsin Ertuğnıl var etmişti. Artık
yoklar.
Bugün İstanbul'da çağdaş tiyatro i/le-
mek isteyenler, Tarlabaşı manastırian,
Talimhane diskolan, Cihangir apartman
daireleri dolaşmak zorundalar. Geçen
oyun yılının en beğenilen yapımlarından
olan Oresteia, başansının bir bölümünü
Yıldız Saray Tiyatrosu'nun değişken
uzam koşullanna borçlu değil miydi?
Tiyatronun biraz savsaklanan bir konu
olması, mimarların. yapı işleriyle ilgile-
nenlerin bu konuda doğrusu pek bilgi >e
ilgi sahibi olmamaları sonucunda. İstan-
bul'un çeşitli y erlerinde y eni yapılan tiy at-
ro amaçlı salonlarda hep aynı hatalann
yinelendiğini göriiyonız.
AKV1 yaptsı içinde çağdaş özelliklere
sahip ve çok amaçlı bir uzam içeren bir
oyun alanı. tiyatromuzun baş sorunların-
dan birine çözüm olacaktı. Bu konuda geç
kalınmış sayılma/. kanımca, onanm
fırsatbilinerek çok amaçlı biroyunmekânı
en kısa zamanda varatılmalı.
nisan cumartesi günü saat 19.
00'da vereceği piyano resitalinde
Beethoven ve Chopin çalacak.
İstanbul Devlet Senfoni Or-
kestrası, nisan ayındaki konser-
lerin ilkinde dünyaca ünlü Gü-
her-Süher Pekinel ikilisini konuk
edecek. Şef Gilbert Varga yöne-
tımindeki orkestra, Güher-
Süher Pekinel'in (piyano) solist
olarak katılacaklan 2 ve 3 nisan
tarihlerindeki konserde, Men-
deksohn-Bartholdy nin iki piya-
no için korçertosunu ve Bela
Bartok'un orkestra konçertosu-
nusunacaklar.
Şef Alexander Schırink yöne-
timındeki 9 ve 10 nisan tarihle-
rinde gerçekleştırilecek konser-
lenn solisti Sedat Öztoprak (Ba-
riton). İstanbul Devlet Senfoni
Orkestrası 16 ve 17 nisan tarihle-
rinde vereceği konserlerde şef
Alexander Schvvinck yönetimin-
de Camille Saint-Saens ve Peter
tlyiç Çaykovski'nın yapıtlannı
seslendirecek. Pierre Amoyal
(Keman) konsere solist olarak
katılacak. Orkestranın 23-24 ni-
san tarihlerindeki konserlerini
şef Hikmet Şunşek yönetecek.
Kültür Bakanhğı Devlet Çok-
sesli Korosu'nun yer alacağı
konserde Joseph Haydn'ın
"Mevsimler Oratoryosu" ses-
lendirilecek. Orkestranın nisan
ayındaki son konsenni şef EroJ
Erdinç yönetecek. Ayşe Nil
Menteş (Klavsen) ve Alexander
Rudin'in (Viyolonsel) solist ola-
rak katılacağı konserde. Joseph
Sebastian Bach. Joseph Haydn
ve Necil Kazım Akses'ın yapıt-
lan sunulacak.