27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
24 MART1993 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA KULTUR 11 "Hadi Öldürsene Canikom" • LEFKOŞA(LBA)- Lefkoşa BeledıyeTiyatrosu, 27 Mart Tıyatrolar' G ünü'nde y azar Ariz Nesin'in "Hadi Öldürsene Canikom" adlı esenni sahneleyecek Oyunun yönetmenı Yaşar Ersoy. 27 Mart Tıyatrolar Günü'ne iki oyunla hazırlandıklannı belirtti. Ersoy. Aziz Nesin'in, sosyal baskılaraltında kalan birkadınmcınsel acılannı anlattığı o> unun toplumsal bir taşlama niteliğinde olduğunusöyledı. Aziz Nesin'in oy ununun yanı sıra Lefkoşa BeledıyeTıyatrosu sanatçılannın yazdığı "Oku Adam Ol" adlı oyun da 27 mart günü sahnelenecek. "Hindistan'da Türk Kültünü" • tSTANBLL(AA> Milletlerarası Din Araştırmalan Kurumu Başkanı Prof. Dr. Anne Marie Schimmel. Türklerin 11. yüzyıldan ıtibaren Hindistan külıürü üzennde büyük etkiler bıraktığını belirterek bugün bile aıle içinde ve orduda kullanılan birçok kelımenın Türkçe kökenli olduğunu söyledi. Islam, Tanh, Sanat ve Kültür Araştırma Merkezi'nce (IRCICA)YıldızSarayıÇit Kasn'nda düzenlenen periyodik konferanslarda geçen hafta, Milletlerarası Din Araştırmalan K.urumu Başkanı ve Harvard Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Anne Marie Schimmel. "Hindistan'da Türk Kültürü" konulu bir konferansverdi. İran filmleri videoda • Kültür Şenisi-1979 yılındaki İslam Devrimi'nden sonra Batı dünyası ile arasında 'soyut' birduvarörülen İran.son günlerde sinema sanatçılan sayesinde dış dünyaya açılıyor. Şiirsel anlatımlan ıle Batı ülkelerinde büyük hayranlık uyandıran ve katıldıklan her festivalde birkaç ödül kazanan İranlı sinemacılannfilmlerişimdi de Türkiye'de video piyasasına girdı. Türkiye'de dağıtımı Azım Dağıtım Şirketi tarafından yapılan fılmlerin arasında Iran'ınen çok ödül kazanmış yönetmcni Muhsin Mahmelbaf ın "The Cyclist" (Bisikletçi). "The Boycott" (Boykot),_"Mariageofthe Blessed" (İyilerin Gelini) adlı filmleri ve 1990yılında İstanbul Film Festivali'nde "Altın Lale"yi kazanan "Nar u Ney" adlı fılm sayılabilir. Almanya'da 1989'da Mannheim'da düzenlenen uluslararası film haftasında "Kültürlerarası Anlayış" ödülünü alan filmin yönetmenliğini Said İbrahimifar yapmış. Jak İhmalyan sergisi• Kültür Servisi- Galeri M D ölürnünün 15. yıldönümünde, Jak Dımalyan sergisi açıyor. 1 -24 nisan tarihleri arasında düzenlenen sergi için İhmalyan'ın oğlu Moskova'dan Türkiye'ye geldi. 1922'deîstanb'ul'da doğan İhmalyan. 1939'da önce Abidin Dino atölyesinde resim çalışmaya başladı. 1942yılındadaGüzel Sanatlar Akademisi Bedri Rahmi Eyüboğlu atölyesıne girdi. Başta Rusya ölmak üzereTürkiye, Lübnan. Polonya, Bulgaristan, Almanya. Yunanistan ve Fransa'da müze ve koleksiyonlarda resimleri bulunan sanatçı 1978"de Moskova'da öldü. '31Mapt0layı' • Kültür Servisi- Prof. Dr. Tank ZaferTunaya'nın arusına düzenlenen çarşamba toplantılannda bu hafta "31 MartOlayının Türk Siyasal Yaşamındaki Yeri" konulu bir toplantı yapılacak. Tank Zafer Tunaya Kültür Merkezi'nde saat 16.30'da başlayacak toplanıtıya MehmetÖ. Alkan ve Prof. Dr. Sina Akşin katılacak. Adres: Eski Beyoğlu Evlendırme Dairesı- Tünel) Çağdaş müziğimizin genç kuşaklan çok çeşitli esin kaynaklan anyor ve çoğu yurtdışında ünlerini yayıyor Yeııi aravıslarla estetikbirbütünUikEVİN İLYASOĞLU Cumhuriyet sonrası müziğimızı Türk Beşlen ile başlattığımıza ve Türk Beşleri ile ilk kuşak 1900'lerle doğanlar olduğuna göre 1920'lerden 60'lara dek doğanlar diye bugün beş kuşak ha- lınde bir inceleme yapmak yennde olur sanıyo- rum. İlk kuşak. (Cetnal Reşit Rey, Ulvi Cemal Erkin, Hasan Ferid Alnar. Ahmed Adnan Say- gun, Necil Kazun Akses, Biilent Tarcan, Ekrem Zeki Ün) halk müzıği ezai ve ritmlerinı makam- sal müziğin gizemi ıle bırleştirdı. İlk çalışmala- nnda bıldık. lanıdık ezgiler hiç giysi değiştırme- den duyuluyordu. Giderek onlar da sonrakı çalışmalannda. onlan izleyen kuşaklardadaha bır soyutlamaya yönlendiler. İkinci kuşak bestecilerimız bildik ezgileri aklanp allına bır armoni dokusu örmek yerine l950'lı yıllarda dünyanın ileri sanat merkezlennde geçerli olan yöntcmleridenedı. İDıan l smanbaş. Bülent Aral, İlhan Mima- roğlu, alışılmış ton duygusuna başkaldıran, ras- lamsal yöntemlerden elektronık gençlere dek müziğin boyutlannı araştıran yapıtlar ürettiler. Bir sonrakı kuşakta yalın halk ezgisıne. yerel renklere dönenler olduğu gibı (Ferit Tüzün, Muammer Sun. tlhan Baran). soyutlama yolu- nu seçenler de vardı: Kemal Sünder, Cengiz Tanç gıbı. Çağdaş müziğimizin genç kuşaklan Ve 1940'lannsonlanndan 1967'yedekçizilen bır zaman dilimi içinde doğanlar, bugün çağdaş müziğimizin yeni kuşaklan. . Hemen herbıri önceki bestecilenmızin öğrencılen olduğu ka- dar vurtdışında önemlı öğretmenlerle eğitılmiş- ler ve önemli müzık okullannda okumuşlar. Hatta birçoğu halen dışarda yaşamakta. Bizle- re ulaşan etkinliklerin ötesınde ünlenni yay- maktalar. Bugünün bestecisi artık kendine çok çeşitli esın kaynaklan anyor. Doğudan da, kuzeyden de batıdan da etkiîeniyor. Antik çağlardan da elektronık dünyadan da. Genç kuşaklanmıza artık "Efendim Türk müziğjnin kökü şudur, kökünden kopanın sonu şöyle olur, besteleriniz mutlaka Türk kokmah" diye öğütlerde bulun- maya kimsenın hakkı yok. Müziklerini dinle- yınce anhyorsunuz ki, nereden kaynaklanıyor- İarsa bır güzelduyum bütünlüğüne varabılmeyı başanyorlar. Yenı kuşaklarda yeni bir ezgı çizgısi, yenı bır soyutlama anlayışı, yeni bir çözümleme arayışı var. Makamsal renklerin gizeminı de duyabılı- yorsunuz. atonalitenin sınırsızlığını da. aksak ritmlerin kıvraklığinı da, önceki kuşaklardan aktardıklan belli belirsiz bır izlenimcıliği de. Elektronik aygıtlann sesleri de. görsellıkle bır- leşen vıdeo bantlannın etkinliği de. caz müziği- nin paletı de girmiş dünyalanna. Zaman dızınsel akış içinde yeni tajşaklardan NOıan Atlığ Atay (1960) "Çağdaş teknikleri tarayıp evrensel bir yazı dili yakalamak peşin- deyim. mutlaka Türk motıfı damgasını vurmak değü" dıyor. Sıdıka Özdil (1960) Ankara Kon- servatuvan'nda, sonra Guıld Hall ve Kraliyet Akademisi'nde okumuş. Tınısal özellikleri araştınyor. Özün içınden biçim yaratma ça- basında. Senfonık yapıtlannın yanısıra Aganta Burine Burinata adlı arp çalışmasında arpin yeni tınısını aramış. Deniz Clben (1%2) Manhattan Müzik Oku- lu'nu bıtirip Yale'den doktorasını almış. Vîrgil Thompson. J. Corigiıano gibi ünlülerle çalışmış. Otuzbeş kadar yapıunın tümü seslen- dirilmiş. "Türk müzığini tek sesii kişihğini boz- madan genış bir senfoninin içinde kullanmayı amaçlıyorum. Aynca tiyatro, şiir gibi değişik sanatlan müziklc aynı çatıda toplayacağjm" di- yor. Kamran Ince (1960) Amerika'da yaşayan bir başka bestecimiz. Ankara ve İzmir'den son- ra Oberlin ve Eastman müzik okullannda eğiti- lip doktora almış. Prix de Rome'u kazanmış. Pek çok ünlü şef ve orkestra onun yapıtlannı çalmakta. "'Hot. red, cold. vibranf'ta orkestra- dan üreyebilecek katıksız sesler üstüne bir araştırma yapmış. Seslerin birbırlerine çekim güçlenr.i incelemiş. ilk bestecimiz AIi Darmar (1946). İstanbul Bele- diye Konservatuan. Pans Ecole Normae de Musıque eğitımlı. Nadıa Boulanger, Diedonne ve Casterade ile çalışmış. Melodi çızgisinc önem venyor ve "Amaçlı otarak Türk rengi kullanma kaygım olmasa da doğup büyüdü- ğüm kültür bir yer- lerde kendıni göste- riyor" diyor. Sümela başlıklı senfonik şii- nnde gerçek-gerçe- kötesini içiçe işlemiş. İstanbul-Paris arası yaşıyor.. Semih Fınncmğlu (l951)BoğaziçiÜni- versitesi ve Yale gibi kurumlarda eğitil- miş. doktora almış. On yıla yakın Nevv York'ta Tıme and Aydın Esen Space Ltd. şirketinin sanai yönetmenliğini yapmış. Tüm sanat dallan arasındaki ortak paydayı araştınyor; sampler ve synthesizer ile ürettiği sesleri video görüntüsü ile birleştiriyor. DoğacJa var olmayan, koşullanmadığımız ses- leri yaratmak peşinde. Halen Nevv York'ta ya- şıyor. Mete Sakpınar (1954) Ankara-lstanbul Konservatuvarlan'ndan sonra Paris'te Ecole Normale'ı. Nevv York'ta Juılliard Müzik Oku- lu'nu bitirip rnaster almış. Halen İstanbul-Nevv York arası bir yaşamı var. "Çalgılann smırlannı zorlamaya" yönelik çalışmalan var. "Odak" adlı orkestra yapıtında doğu gizemi. Fransız izlenimciliği. caz müziği. aksak ntmler ve minimal yi- nelemeler var. "Her- sin gerceği kendine görece. Herbirimiz bir odakçık olarak devinıp gidiyoruz" diyor. BetinGüneş(l957) İstanbul Konservatu- van'nda ve Köln Mü- zik Akademisi'nde eğilılmiş. Bestecilık kadar trombon üstü- Stdıka Özdil ne de eğıtim gördüğünden yapulannda bu çal- gıya özel bir yer var. Halen Köln Senfoni ve Bayer Yaylı Çalgılar Orkestrası'nın şefı. Köln'- de yaşıyor. "Bugünün müzik ortamını yansıtı- yorum" dedıği bestelerinde raslamsallıktan. atonaliteye. akustık ve elektronik çalgı birle- şimlerine dek denemeler yapıyor ve melodiye özcn göstenyor Şımdılerde kendi yapıtlann- Aydın Karlıbel (büyük fotoğrafta), Semih Fırmcıoğlu (küçük karede), Betin Güneş (yukanda). dan oluşan bir CD'si çıktı. Aydın Kariıbd (1957), Cemal Reşid Rey'in öğrencisi. Boğaziçi Üniversitesi mezunu. Halen İstanbui Operası'nda korepetitör. İyi bir piya- nist olduğundan yapıtlannın çoğu piyano ile ilintili. Tonalitenin ve melodinin yokedilemiye- seğini savunurken müziğin yaratıası- nın toprağına bağlı kalması gereğine inanıyor. Büyükada başlıklı senfonik şii- rinde çocukluk im- gelemınde kalan adayı betimlemiş, bir de piyano solo katarak senfoniye. 196O'lı doğumlu- larda kadın bestecı- lerimiz gündeme ge- liyor. İstanbul Mi- mar Sinan Üniversitesi Konservatuvan'nın üç üyesı. Meliha Doğuduyal. Perihan Önder ve Ni- han Atlığ Atay, Amerika'da yaşayan Deniz Ül- ben, Deniz İnce, İngılterc'de yaşayan Sıdıka Öz- dil ve daha gençlerden İpek \line Tongur. Dün- ya müzik tarihinde kadın besteaye zor rast- lanırken, genç Türk müzikçileri arasında bunca isim var. Tarihin birikimiyle yeni bir evrim Aydın Esen 11962) Nevv York'ta ünienen bir başka genamiz. Bugünedek çıkan birçok CD'- si arasında sonuncusu Anadolu. Columbia'da basılmış. İstanbul Belediye Konservatuvan'n- dan şonra Norveç Müzık Akademisi. Londra Kraliyet Akademisi, Berklee Müzik Koleji, Ju- illiard ve New England Konservatuvar'lannda eğitım görmüş. master almış. 1987'de Dovvnbe- at dergisi onu yılın sanatçısı seçmiş. Müziğinde, cazen büyük etken. "Artık insanlann uzun şey- lerle uğraşmaya vakti yok. Müzik yaşadığımız hayatla bırleşti Benim müziğım bugünün mü- zıği, caz da değil; "mainstream" diyebilırsiniz" derken Mozart da bugün yaşasaydı aynı şeyleri yazacakü diyor. En gençler ise Hasan Içarsu (1965). Say- gun'un öğrencisi. Cengiz Tanç'ın sınıfından ye- terlilik derecesinı almak üzere. Server Acim (1965) ve özkan Manav (1%7) da İstanbul Mi- mar Sinan Üniversitesi Konservatuvan'nda araştırma görevlerini sürdürüyorlar. Özkan Manav. halen Usmanbaş ile yüksek lısans çalı- şmasını yapıyor: "İnsanı evrensel boyutlanyla ele almak kaygısındaynm. başarabilirsem Brue- gel'in resimde; Moliere'in tıyatroda, Saıt Faik'- in öyküde yaptığını yapacağım. İpek VIineTon- gur (1966) aynı kurumun öğretim görevlisi. Ce- nevre Konservatuvan'nda da eğitim görmüş. Bestecilik kadar arpistliğj de sürdürüyor. >"Daha önce hiç duyulmamışı yaratmak değil amacım, ayaklanmı tarihin somut birikimine basarak yeni bir evrime ginnek" diyor. Son yıllann en gözde hard rock topluluğu, 25 haziranda İstanbul'da Efsane Metallica'dan baladlar BURAK ELDEM Bu yaz müzık dolu. oldukça hareketli geceleri birbiri ardma yaşayacağa benzeyen İstanbul, hard'n" heavy dünyasının son dönem efsanelerinden birini ağırlamaya hazırlanıyor şu sı- ralar. Eğer beklenmedik bir aksilik olmazsa. son yıllann en flaş rock topluluğu Metallica. 25 haziran akşamı İstanbul İnönü Stadı'nda, yıllarca unutulma- yacak bir konser verecek. 12 yıloncekuruldu Bugün rock, özellikle de hard rock dinleyen kesimin favon topluluklannı sayarken ilk sıra- da söyleyeceği Metallica, bundan yaklaşık on iki yil ka- dar önce kuruldu. Ekibin beyni durumundaki Lare Ulrich, o yıl- larda rock dünyasında hızla es- meye başlayan "Ingiliz Heavy Metal'inde Yeni Dalga' akımın- dan fazlasıyla etkilenmişti ve ilk aşamada Metallica'nın so- undunu büyük ölçüde bu çizgi- ler belirledı. Kısaca NVVOBHM olarak adlandın- lan akımın o dönemde iki önemlı temsilcisi vardı : İngil- tere'de metalin yükselişini sağ- layan öncü topluluklardan İron Maiden ve Def Leppard. Yeni bir akımın oncüsü 1983 yılında Amerika'dakı küçük bağımsız plak şirketle- rinden biriyle anlaşarak ilk al- bümü "Kill "Em All"u yayımla- yan Metallica'nın tarzı, esın kaynaklan durumundaki NVVOBHM'nın hayli ötesine uzanmış ve rock dünyasına yepyeni çızgiler getiımişti. Baş- döndürücü bir gitar hızı ve ade- ta "saldırgan" birdavulla tansi- yonu giderek yükselten bu tarz, izleyen yıllarda "trash" olarak adlandınlacak yeni bir akımın da öncüsü olarak değerlendin- lecektı çoğu kişi tarafından. Hard rock efsanesi Dokuz ay gibı kısa bir süre içinde tüm dünyaya ulaşan ve büyük saüş rakamlanna ulaşan "Kill 'Em Airia birlikte Metal- lica rock dünyasına kendini ka- bul ettırdı ve son derece başanh konserlerle geçen uzunca bır turne aldı sırayı. Ardından 1984te "Rkfe The Buller. 1986'da da, bugüne dek en çok iş yapan albümlerinden "Mas- ter of Puppets" yayımlandı. Seksenlenn ikinci yansında Metallica artık hard rock ve meıa! dünyasında efsaneleşme- ye başlamıştı. İnsanlan eğlendiımeyi değil. şaşırtmayı, dahası sarsmayı amaçlayan müzikleri özellikle benzersiz bir perfonmans gös- terdikleri konserlerde son dere- ce etkili oluyor: her konserden sonra hayranlannın sayısı biraz daha artıyordu. Black Sab- bath'ın eskı üyelennden. meta- lin "duayeni" Ozzj' Osbourne"- la birlikte son derece başanh bır turne gerçekleştiren sonra Me- tallica. İngıltere ve Japonya'yı da kapsayan bir başka uzun tura çıktı. Seksenlerin sonlanna doğru topluluğun müziğinde belirgın bir "durulma"gözlemlenmeye başladı. Bu. özellikle "And Jıis- tice For All" adlı albümlennde iyıce dıkkat çekicı hale gelirken, olgunlaşan sounduyla topluluk artık yalnızca metal dinleyicini değil. rock ile ilgilenen hemen herkesi fethelmişti. 1991 tarihli "Metallica" adlı albümlerindeyse sound iyice ayaklan üzerine bastı. Albüm neredeyse baladlan ön plana çı- karmak ıçın hazırlanmıştı. "The L nforgiven" ve "Nothing Else Matters" gibi rock müzi- ğin klasikleri arasına gırmeye aday baladlar öylesine popüler oldu ki, Metallica Billboard al- bümler lıstesine 1 numaradan giren sayılı hard rock topluluk- larından bin olarak tarihegeçti. Eski hayranlan Metallica'nın yumuşayan soundunu "iha- net" olarak kabul ediyorlardı belki ama, bu çizgisiyle toplulu- ğu dınlevenlerin sayısı iyiden iyiye artmıştı. Işte 25 haziran akşamı İnönü Stadı'nda ızleyeceğimiz toplu- luk, bize büyük ölçüde bu yeni soundundan örnekler sunacak. Metallica. şov yanı ağır basan görkemli bir stadyum konseri verecek, 'müthiş ekip The L nforgi>en' romantizmini de yaşatacak. CRR ve IDSO'daki konserler Taeza Ba^nza'dan Pekineller'eKültür Servisi- Cemal Reşit Rey Salonu'nda bu hafta. cu- martesi günü Çek Fılarmonı So- listleri bir konser verecek. Dün- yada 35 üyenin şefsiz çaldığı tek orkestra olan Çek Filarmoni So- lıstleri'nin Mozart, Pergolesi, Respighi'den yapıtlar seslendire- cekleri konser. saat 19.00'da başlayacak. Yenı bır repertuvarla perde- lerini açan Türkuaz Modem Dans Topluluğu, bu pazar günü saat 19.00'da bir gösteri suna- cak. Topluluk. 6. repertuvann- da, koregrafisi Ashley Page'c. müziği Michael NvTnanaait "Bi- cosis Populı" adlı yapıtı. koregrafisi Dilek Evgin'e. müziği İlhan Us- manbaş'a aifîçim- deki Çığlık", ko- regrafisi yine Pa- ge'e, müziği Ke- ith Levene'e ait "2011" adlı düetı ve koregrafisi Ay- sun Aslan'a, mü- ziği John Mcla- ughlin'e ait "Deja Vu" adlı yapıtlan sahnelıyor. Aynca pazar günkü gösteride, konuk koregraf Ashley Page ile İngiliz Kraliyet Balesi'nden Les- ley Colh'er son bir kez sahnede yer alacak ve Page'in "Long Tıme Coming" adlı yapıtında dans edecekler. 29 mart pazartesı günü saat 19.00'da ise Avşegül Sanca bir piyano resitali verecek. Ulus- lararası alanda birçok ödül ka- zanan Sanca, 1968 yılından ben Devlet sanatçısı unvanını taşı- yor. Sanatçı piyano resitalinde Bach. Beethoven ve Rahmani- noftan yapıtlar seslendırecek. 30 mart çarşamba günündeki konserde Güişen Taru ve Sevin Berk (Flüt Arp İkilisı ı Donizerti, Rossini. Saint Saens, Chopin ve Jacques Ibert Gluck'ın yapıt- lannı seslendirecekler. 2 nisan cuma günü saat 19. 00'da başlayacak şan resitali'nde solist Tereza Berganza'ya piya- noda Juan Antonnk) Alvarez eş- lık edecek. Bergenza, Toldra, Rodrigo, Nin, Gundi, Hatfler ve Turina'dan yapıtlar sunacak. n..\let sanatçısı Verda Ennaıı 3 AKM'de değişken bir uzam içeren oyun mekânı yaratılırsa başlıca bir sorun çözümlenir Çağdaş tiyatro için çok amaçlı alan AYŞIN CANDAN Rönesanstan bu vana Batı ülkelerinde kullanılan tek tür tiyatro yaptsı "İtalyan sahne" va da "kutti sahne" diye bilinir. Bunun en belirgin özelliği, bir sahne por- talı ya da prosenium girisj tarafından cer- çevelenmiş, resimsel algılamaya yönelik bir oyun alanı icermesidir. Portaİ ya da prosenium. aynı zamandaoyun alanını se- yircinin yerleştiği alandan kesinkes ayı- ran bir mimari öğedir. Seyircinin oyunu belli bir uzaklıktan izlemesini öngöriir. ama bu uzaklık, bir > and an da psikolojık çekilmenin ya da özdesleşmenin önkoşu- ludur. Kutu sahneye en uygun sahne tasarı- mları, resimsel tasanmlardır. Rönesans- tan yirminci yüzyıl başlarına dek resim- sellik, oyun alanına belli bir perspektif içinde yerteştirilen iki boyutlu, boyanraış panoların oluşturduğu görüntüyü en art noktada bütünleştiren bir dip perdesinin varlığıyla gerçekleştirildi. Resimsel sahne tasarımı. oyunun süreklilik içinde akan bir gerçekliği betimlemesinden çok, re- simsel bir dekor bütünü içinde durağan gerceklik olarak sunmasına araç olur. Ancak bu noktada ilginç bir paradoks or- tayaçıkar. Resimsellik, gerçekte üç boyutlu olan oyun alanını iki boyutluluğa dönüştüriir. Bu arada yitirilen üç boyutluluğu sahne tasanmına yeniden kazandırmak için ya- lancı perspektif kullanarak yanılsama ya- ratma yoluna gider. Sahnede bir estetik zonınluluk olarak beliren yanılsama, yirminci yüzyıla >arıldığında bir yandan tiyatroraın farklı kültürlcrdeki işlev ve yaptsmın araştın- Imasıyla, öte yandan reji sanatının gelişe- rek metin yorumunda özgüıiük talep et- mesiyle geçerliliğini yitirdi. Tiyatro yaptsında ilk yenilik tartışmaları 1920'- İerde Bauhaus sanatçılannın girişimlerin- de belirdi. Aynı yıllarda Brecht ve Pisca- tor'un kutu sahneyi yadsıvan sahneleme teknikleri, yanılsamacı estetik çağının aşıldığının habercisiydi. İkinci IKinya Savaşı sonrası yapılan ti- yatrolarda oyun alanı ile seyir alanı ayırunında değişiklikler görülmeye baş- landı. Shakespeare tiyatrosu geleneği izinde gelişen yapılarda ön sahnenin seyir- ci içine doğru uzamasıyla oyun alanını üç yandan çevreleyen bir onırma durumu sa- bitleşiyordu. Buna karşılık daha köktenci bir anlayış. arena sahnesi dediğimiz, oyun alanını dört yandan cevreleyen seyir alanını seçti. 1970'lere gelindiğinde en kullantşlı cö- zümün, her oyunun gereklerine uygun bi- cimde yer değiştirebilen koltuklarla sağlanabileceğine karar kılındı. Burada uzun bir örnekler di/isi verebilirim. Paris yakınlarındaki "Theatredu Sole- irden, Berlin'deki "schaubühne"den. Danimarka'nın kuzeyindeki "Odin" ti- yatrosundan, izlediğim GrotOHski oyun- İannın kilise \b oyun alanlanndan ve bu- gün New York'ta variık gösteren tüm öncü sahnelerin "performing space" (gös- terim alanı) deyimine yaraşan küçük öl- çekli, yüksek tavanlı, boş alanlanndan söz edebilirim. Çağdaş deneysel çaltşma- lara uygun oyun mekânlanna İstanbul'un yakui geçmişinden bile örnekler >erilebi- îir. Tepebaşı Deneme Sahnesi'ndcn. Bay- rampaşa Sahnesi'nden söz edilebilir. Bun- ları Muhsin Ertuğnıl var etmişti. Artık yoklar. Bugün İstanbul'da çağdaş tiyatro i/le- mek isteyenler, Tarlabaşı manastırian, Talimhane diskolan, Cihangir apartman daireleri dolaşmak zorundalar. Geçen oyun yılının en beğenilen yapımlarından olan Oresteia, başansının bir bölümünü Yıldız Saray Tiyatrosu'nun değişken uzam koşullanna borçlu değil miydi? Tiyatronun biraz savsaklanan bir konu olması, mimarların. yapı işleriyle ilgile- nenlerin bu konuda doğrusu pek bilgi >e ilgi sahibi olmamaları sonucunda. İstan- bul'un çeşitli y erlerinde y eni yapılan tiy at- ro amaçlı salonlarda hep aynı hatalann yinelendiğini göriiyonız. AKV1 yaptsı içinde çağdaş özelliklere sahip ve çok amaçlı bir uzam içeren bir oyun alanı. tiyatromuzun baş sorunların- dan birine çözüm olacaktı. Bu konuda geç kalınmış sayılma/. kanımca, onanm fırsatbilinerek çok amaçlı biroyunmekânı en kısa zamanda varatılmalı. nisan cumartesi günü saat 19. 00'da vereceği piyano resitalinde Beethoven ve Chopin çalacak. İstanbul Devlet Senfoni Or- kestrası, nisan ayındaki konser- lerin ilkinde dünyaca ünlü Gü- her-Süher Pekinel ikilisini konuk edecek. Şef Gilbert Varga yöne- tımindeki orkestra, Güher- Süher Pekinel'in (piyano) solist olarak katılacaklan 2 ve 3 nisan tarihlerindeki konserde, Men- deksohn-Bartholdy nin iki piya- no için korçertosunu ve Bela Bartok'un orkestra konçertosu- nusunacaklar. Şef Alexander Schırink yöne- timındeki 9 ve 10 nisan tarihle- rinde gerçekleştırilecek konser- lenn solisti Sedat Öztoprak (Ba- riton). İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası 16 ve 17 nisan tarihle- rinde vereceği konserlerde şef Alexander Schvvinck yönetimin- de Camille Saint-Saens ve Peter tlyiç Çaykovski'nın yapıtlannı seslendirecek. Pierre Amoyal (Keman) konsere solist olarak katılacak. Orkestranın 23-24 ni- san tarihlerindeki konserlerini şef Hikmet Şunşek yönetecek. Kültür Bakanhğı Devlet Çok- sesli Korosu'nun yer alacağı konserde Joseph Haydn'ın "Mevsimler Oratoryosu" ses- lendirilecek. Orkestranın nisan ayındaki son konsenni şef EroJ Erdinç yönetecek. Ayşe Nil Menteş (Klavsen) ve Alexander Rudin'in (Viyolonsel) solist ola- rak katılacağı konserde. Joseph Sebastian Bach. Joseph Haydn ve Necil Kazım Akses'ın yapıt- lan sunulacak.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle