22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/16 HABERLERİN DEVAMI 4 MAYIS 1991 Kim doğru söylüyor? (Baştarafı 1. Sayfada) Gezi işadanuna mek pek mümkün değildi. ti. Akşam Singapur CumGeziye katılan işadamları yol hurbaşkanı Wee, Özal ve eşi parası olarak 30'ar milyon lira, onuruna bir ;,e~ıek verdi. ayrıca otel ve diğer giderler için Cumhurbaşkanı ve eşlik eden de 4'er bin dolar ödemişler. Gikalabalık heyeti taşıyan "Ercan" dilecek ülkeler kendi açılarından uçağı Ankara'dan kalktıktan daha ilginç olsaydı bu rakamlar sonra bir süre sonra Özal, bu tür işadamlarımız için fazla caydıgezilerde hep yaptığı gibi, uçak rıcı olamazdı herhalde. turuna başlayınca, geziye katıtlk durak olan Karaçi'de lan basın mensupları haber te uçaktan inince birden fırına girlaşına kapıldılar. Ama bekledik miş gibi olduk. Gece yarısı ısı leri olmadı. Özal, daha çok ge 2526 derece dolayındaydı. Özal ceye katılan işadamları ile aya Karaçi'de, Pakistan Cumhurbaşküstü sohbet etti, uçak turu bo kanı'yla basın mensuplarının yunca haber olabilecek bir şey alınmadığı bir görüşme yaptı. söylemeyerek gazetecileri düş kıÖzal'ın gezisi yapılan hesaprıkhğına uğrattı. Kimilerine göre lara göre 43 saat 9 dakikalık bir günün haberi, Özal'ın uçak için uçuş süresini bulacak. Ve yakladeki bu ilk turunda manşetlere şık 38 bin kilometre yol kat ediçıkacak hiçbir şey soyleme lecek. Yani küçük çapta bir dünmesiydi. ya turu gerçekleştirilecek. Cumhurbaşkanı Özal'ın uzun Avustralya'daki Rum, Kıbns menzilli AsyaPasifik gezisi ön Rum ve Ermeni toplumları ülcesinde Esenboğa Havaalam'n kenin en yüksek nişanının Turdaki özel şeref salonunun hali gut Özal'a verileceği haberine görülecek bir şeydi. tlk telaş, çok sert tepki gösterdiler. BaşSemra Özal salona geldiğinde bakan Bob Havvke'u bundan yaşandı. Az sonra Özal ile İran sorumlu tutan Ermeni Ulusal Cumhurbaşkanı Rafsancani'nin Komitesi Sözcüsü Kahcak KorGAP gezisinden döndükleri gö tiyan, "Bundan sonra ödül kiriildü ve özel şeref salonu bir an me verilecek? Şili'nin eski dikda ana baba gününe döndü. tatörii Pinochet'ye mi yoksa KıBaşbakan Akbulut ve birçok ba zıl Kmerlerin lideri Pol Pot'a kan ile çok sayıda üst düzey bü mı" diye sordu. 90 bin Avustrokrat özel şeref salonunu ralyalı Kıbns Rumunu temsil doldurdu. eden Kıbns Rum Toplumu FeRafsancani, 21 pare top atı derasyonu Sözcüsü Peter Yuanşıyla uğurlandıktan sonra Özal, nides de "Biz burada Saddam'basın mensuplanna kısa bir la Özal arasında bir kıyaslamaaçıklama yaptı ve Asya Pasifik dan söz ediyoruz. tkisi de küçük gezisinin Türkiye'nin dışa açılma ülkeleri işgal ettiler" diye kosürecinde yeni bir aşama olaca nuştu. ğını belirtti. Avustralyalı Rumlar, KıbrısGeziye katılan 30 kadar işa lı Rumlar ve Ermeniler, Özal'a damı arasında tanıyabildikleri nişan verilmesini protesto amamin sayısı pek fazla değil. Bun cıyla geniş gösteriler düzenlemelar arasında Nuretün Koçak, yi de planhyorlar. TUrk Siemens Genel Müdürü Bunun üstüne üstlük, Bob Arnold Porhornfeld, Hüseyin Hawke'un İkinci Dünya Bayraktar, Odalar Birliği Yöne Savaşı'nda Alman işgaline kartim Kurulu'ndan Fuat Miras ve şı Yunanistan'ı savunan mütteZiya Kalkavan, Benta'dan Mu fik kuvvetler içinde bulunan rat Vargı ve Nuh Çimento'nun Avustralyahlarm ölmesinin 50. sahibi Muharrem Eskiyapan'dı. yıldönümü anma törenlerine tş âlemenin ünlü simalarının bu katılmama karanna kızgınlıklageziye rağbet ettiklerini söyle rını dile getiriyorlar. (Baştarafı 1. Sayfada) Bu yıl ihracatın desteklenmesine büyük önem verildiğini kaydeden Çelebi, ihracatın 15 milyar dolara çıkanhnasına, ithalatın da 23 milyar dolarda tutulmasına gayret edildiğini, ödemeler dengesi ve döviz yönünden ise herhangi bir sorun olmadığıru bildirdi. Çelebi'nin ekonomik sorun ve önlemlerle ilgili görüşleri özetle şöyle: KİTIer: KÎT'lerin finansman açığı milli gelirin yüzde 4.3'üne ulaştı. Gelirleri düştü ve personel harcamaları faktör gelirlerinin yüzde 33'üne çıktı. Ivlaliyet artışlarırun fiyatlara yansıtılması gerekmektedir. KİT sistemi zaman içerisinde özelleştirme ve rasyonelleştirmeyi hızlandırarak komuta ekonomisinin mantığmdan çıkarılıp, piyasa ekonomisi kuralları içinde çalışır hale getirilmelidir. Destekleme: Tarımda destekleme ahmlan bu yıl da devam edecek, gelecek yıl da. Tarımda subvansiyonlann gözden geçirilmesi 45 belki de 10 yıllık bir program çerçevesinde gerçekleştirilebilir. Bu alanda piyasa mekanizmasına işlerlik kazandırılabilmesi, borsa ve benzeri araçların kullanılarak köylünün, çiftçinin refahınm ve üretim düzeyinin arttınlması yönünde tedbirler ahnması lazımdır. Tanmsal destekleme için bu yıl 8 trilyon liraya ihtiyacımız var. Ama bunu bir biçimde halledeceğiz, bu sorunu çözeceğiz. Bütçe: Bütçe ve program konusunda çok sıkı davranacağız. Çok disiplinli bir harcama politikasına gireceğiz. Yatmm ödeneklerini aşmayacağız ve gerekirse yatırımlarda belli biçimde dikkatli bir eüminasyon yapacağız. Bütçe kaynaklarınm ötesinde harcama eğilimlerini önleyeceğiz. Memur maaşlarını programlandığı ölçüde dikkatli arttıracağız. Resesyon tehlikesi: Burada önemli olan Türk ekonomisini resesyona (daralma) sokmadan istikrarlı biçimde götürebilmektir. Bugün ekonomiyi ne resesyona sokmahyvz ne de istikrarsız bir çizgide götürmeye çahşmalıyız. Bence, i}mutsuz olmaya gerek yok. Ama, çok da iyim ser olabilmek için çok neden yok. Taner: Ciddi bir sorun yok konuda bir yasaklamaya gidebilirler. Çok keyfi davramyorlar, kendi kurallarına da aykırı üstelik..." Rahmi Saltuk, bu maddenin Yıldınm Akbulut'un imzasını taşıdığıru söylüyor, Akbulut bu maddeyi oluşturan genelgeyi Içişleri Bakanlığı zamanında imzalanmış. 141, 142 ve 163. maddelerin kaldırılmasının basında hâlâ yankıları olduğunu söyleyen Rahmi Saltuk, "Benim başıma gelen yasaklama olayı da gösteriyor ki uygulamada değişen bir şey yok. Kim olursa olsun insan haklanm ihlal edici bir durum söz konusuysa, mesleğini yapması engelleniyorsa ne kadar küçiik kapsamlı görünse de böyle bir olaya karşı durmak gerekiyor. Demokrasiden söz etmek, bence gerçekleri çarpıtmaktan başka bir şey olamaz" dedi. Öte yandan Rahmi Saltuk'un yeni kasedi "Sevdan Beni" de şu günlerde piyasaya çıktı. "Sevdan Beni" de ilk defa sazlar bir enstrüman ailesi olarak ele alınıp orkestra içinde farklı görevlerde kullanılıyor. Kasedin orkestra düzenlenmesini Sarper Özsan üstlenmiş. (Baştarafı 1. Sayfada) Şiir ve müzik Devlet Bakanı Güneş Taner ise ekonomiyle ilgili bütün bilgilerin kendisinde olduğunu belirterek bugün için ciddi bir sorun görünmediğini söyledi. Taner, üst düzey ekonomi bürokratlarının gündeme getirdikleri sorun ve önlem önerilerine de katılmadığını ifade ederek "Bîz zaten normal olarak gereken önlemleri ekonomik programımız doğndtusunda uyguluyoruz. Yeni bir önlem paketi falan söz konusu değil" dedi. Devlet Bakanı Tkner, IMF'nin Türk ekonomisinin yeniden istikrara kavuşturulması için Cumhurbaşkanı özal'la birlikte gittikleri son ABD gezisinde IMF'den kendilerine öneri geldiğini doğrulayarak şunları söyledi: "Söylediler; standby imzalayahm, siz bir niyet mektubu verin, bir program dahilinde size kredi verelim dediler. Ama ben kabul etmedim. IMF bunu neden söylüyor? Çünkti bu konuda Türkiye dünyanın en başarıIı iilkesi. Kendi prestijleri için istiyorlar. Çünkii, dünyada anlaşma yaptıkları diğer bütün ülkelerin ekonomilerinin hali ortada. Türkiye'yi yine örnek gösterecekler." Taner, kamu kesimi finansman açıklarının büyük sorun oluşturduğu yönündeki görüşlere katılmadığını da belirterek "Milli gelirin yüzde 9'u 10'u düzeyinde bizdeki kamu açıklarının oranı. Hatta yeni milli gelir hesaplanna göre bu oran çok daha aşağdara iniyor. Bugün bakın bir ttalya'da yüzde 100'leri aşıyor açık" dedi. Fonların Hazine birliği ilkesini zedelediği, kamu harcamalannın kontrolünü güçleştirdiği yolundaki görüşlere de karşı çıkan Taner, fonların bütçe kapsamına ahnmasının söz konusu olmadığını söyledi. Taner, "Bugün Hazine de bana bağlı, fonlar da bana bağlı. Ben fonlarla harcamalannı istediğim gibi, ekonominin gereklerine göre kontrol ediyorum. Hazine'nin durumunıı da biliyorum. Onun için buradan hiçbir sorun çıkmaz" diye konuştu. Aile bağları »»» Sevgi bağları Parâ bağları Dallas'ı rak yansıtıyor ve başlangıçta beklenenin üzerinde ilgiyle karşılanıyordu. Ancak bölümler uzadıkça olaylar 'sıradan' hale geldi. Seyirci Dallas'tan bıkmıştı. Tüm dünyada ilk 10'a giren dizi, sonradan 6Û'ıncı sıralara kadar düştü. Yapımcı şirket bunun üzerine diziyi bitirdi. Önceleri Teksaslıların sağhklı yaşantılan, bir çatı altında huzur içinde yaşamaya çalışan aile görüntüleri içeren dizi, 'insanlara doğruluğun erdeminianlatmak' amacıyla 'kötü adam' J.R.'ı zaman zaman ön plana çıkaıdı. Ama J.R.'ın izîeyicinin daha fazla ilgisini çektiğini fark eden Lorimar Televizyon yapımcıları, onu dizinin kötü yürekli entrikacı başkişisi haline getirdiler. "Bana kalırsa Dallas Hollywood'da sık sık raslanan sinik entelektüel gruplarından birince sosyalist kampanyanın bir parçası olarak ortaya atılmış bir fikirdir. Bu televizyon serisi kapitalistlerin pis arsız köpeklerden bir farkı olmadığını tekrarlayıp duruyor. Bunun arkasında bir Rus oyunu olduğu kanısındayım." Şanlı günlerinde Dallas dizisi için Danimarka Sosyal Demokratı Erhard Jakobsen'in uyarısı böyleydi. Fransız Sosyalist Kültür Bakanı, Graham Greene, John Kenneth Galbraith ve pek çok medya uzmanı Dallas dizisini 'Amerikan kültür emperyalizmî' olarak nitelendirdi. Kimilerine göre 'ucuz bir Teksas metafonı' idi Dallas, kimilerine göre vazgeçilmez, kaçırılmaz bir programdı. Bütün politikacılardan daha popüler olduğuna şüphe yoktu. J.R.'ın vurulduğu 1980 yılında 25 milyon Ingiliz diziyi seyretti. İsrail'den Endonezya'ya 90'dan (Baştarafı 1. Sayfada) DİZİNİN UNUTULMAYAN KONUŞMALARI Dallas dizisinin günlük konuşma diline kattığı, unutulmayan konuşmalar şöyle sıralanıyor: "O kazanırsa, Evving petrollerinin işi bitmiş demektir." "JR, bu sefer çok ileri gittin, bu yaptıklarmı sana cehennemde de olsan ödeteceğim!' "Şu masada bir kere olsun huzur içinde yemek yiyemez miyiz?" "Artık bir seçim yapma zamanın geldi Bobby, Evving petroleri mi yoksa ben mi?" "Bir içki alır mışın?" "Yeter artık ikiniz de susun, babanız bunları duysaydı utancından ölürdü!' "Dur bir dakika ne diyorsun yani biz akraba mıyız?" "Duymadın mı? Vuruldu ve yaşayacak mı belli değil!' "Su Ellen nedeu bahsettiğini anlamıyorum, yoksa gene içmeye mi başladın?" "Aman AHahım, seni öldün biliyordum!' Dallas dizisinin yarattığı endüstrinin her biriminde işler iyi gitmedi. 1980'ler patlaması sona ermeye başlayınca 24 ayar altın tokalı Dallas kemerleri 200 dolardan 50 dolara düştü. Bir süre sonra satılmaz hale geldi. 1986'da başlayan Dallas erkek kolonyası ve deodoranlan da bir süre sonra battı. fazla ülkede, dizi yıllarca liste başı olarak seyredildi. Kendi başına bir endüstri haline gelen dizinin butun istatistikleri birfeirftıder i%fwç. örnte"ğin 356 bölümde 15,664 litre alkol tüketüdiği, tuketilen alkolle dolu bardakların dizildiklerinde yaklaşık 3 km'yi bulacağı bildiriliyor. J.R.'ın koşarken göründüğü diziler yalnızca dört tane, her bölümde yaklaşık 0.6 kez tokat atıldı, dizinin altı karakterini iki farklı oyuncu canlandırdı. J.R.'a (Larry Hagman'a) 1 milyon dolar kazandıran Dallas'ın parladığı günlerde Teksas'ta 'J.R.'ı kim vurdu' yazılı araba etiketleri, Tshirtler, J.R.'ın başkanlık adaylığı için ilanlar, her çeşit reklam Dallas'ı kullandı. Dallas çiftlik evi Southfork etiketli ızgaralar, mangal ilarıları, et çeşitleri, Dallas kitapları, Dallas ile ilgili her şey para yaptı. Bunlar arasında Teksaslı iş adamı Pearl Brew'in altışarlık paketler halinde piyasaya sürdüğü "J.R. Ewing biralan" ilk aydi^îr milydfl sBetsataröit büyük bir rekor kırdı. Ilginç bir kazanç yöntemi de Ron Martin tarafından keşfedildi. 4 hektarhk bir araziyi 6.5 santimetre karelik parsellere ayıran Martin J.R.'ın imzaladığı tapular karşılığında 200 bin parseli 10'ar dolardan satafak büyük vurgun vurdu. Şu an Southfolk çiftlik evinin turistik değeri milyonlarca dolar. 1981'de turistler J.R.'ın evin çevresindeki ayak fzlerini izlemek için adam başı 4 dolar ödüyorlardı. Akın akın gelen turistler sayesinde evin gerçek sahibi Joe R. Duncan (Gerçekten J.R.) evi 1984'te 7 milyon dolara Colin Commodore şirketine sattı. Bu şirket, evi, gecesi 250 milyon dolara kalınabilen bir otel haline dönüştürdü. Yıl da yaklaşık 300 bin turist çeken evdeki meraklı kalabalık nedeniyle 1989'da çekimier studyoda yapılmaya başlandı. Turistler ise Southfolk'da 6 dolar giriş ücreti ödedikten sonra adam başı 13.95 dolara "J.R. ve Bobby'nin en sevdiği kahvaltıyı" yemeğe devam ettiler. Höng Kong'da yaşayan Amerikah işadamları için dizi müşterek bahis konusu haline geldi. Almanya'da ise "J.R.'ı Kim Vurdu" bölümü büyük bir telefon karmaşasına yol açtı. Televizyon şirketinin ^elefonlan söz konusu bölümün yayımlandığı akşam felç oldu. Televizyon dizisiyle yetinmeyen Almanların "Dallas'ın Kadınları ve Erkekleri" adıyla yayımladıkları iki kitap toplam 200 bin adet sattı. TRT de 6 Nisan 1980 günü Dallas'ın ilk bölümünü ekrana getirerek 90 ülke arasındaki yerini aldı. Ama bir farkla dizinin ilk paketinin gösteriminden başarı elde eden kurum, ikinci paketi hemen ardından yayına alıp A*Tuna ulkelennıfeki gösteriminden once Turkiye'de gosterime sokarak ABD'yi birer bölümlük arayla yakından izledi. 'Dallas'ın ilk paket bölümleri için 45 dakikasına 600 ile 1000 dolar arasında bir para ödeyen TRT, ikinci paketi de bölümü 1200 ile 1500 doiar arasında bir fiyattan satın almıştı. Turkiye'de gösterildiği donemlerde ciddi bir araştırma yapılmamış olmasına karşın 'Dallas' en çok izlenen TV yapımıydı. O dönem TRT'de görev yapan bir yetkili, kurumun zaman zaman 'telefon' kaynaklı izleme sıklığı araştırması yaptığını, ancak özellikle güney illerinde açılan lokanta ve benzeri verlerin isimlerinin 'Dallas'tan seçilmesinin yeterli bir gösterge olduğuna değindi. EVET/HAYIR OKTMAKBAL (Baştarafı 2. Sayfada) Tigrel: Göriiş farkhhklan doğal ama basında tartışılmamalı DPT Müsteşarı Ali Tigrel de dünkü Cumhuriyet'te çıkan haberle ilgili olarak yaptığı yazılı açıklamada, ekonominin içinde bulunduğu durumla ilgili "bazı uyardarda bulunduklanm" doğrulayarak özetle şu görüşleri dile getirdi. "Farklı görüşlerin tartısüacağı platform, ilgili kuruluşlararası toplantılar, para kredi kurulu, YPK, Bakanlar Kurulu ve Cumhurbaşkanlıgı'na verilen ayhk brifingler olmalıdır. Basında bulunduğum kuruluş buna titizlikle uymaktadır. Tiirk ekonomisinin bugünkü ulaştığı yapıda kamu görevlilerinin, üst düzey yöneticilerin yaptıklan açıklamalarda faaliyete geçirilen piyasalann durumunu dikkate almaları gerekmektedir. Problemlerin basında tartışılmasının ve üst düzey yöneticilerin şok açıklamalar yapmaları tüm piyasaları, özellikle •de döviz piyasası ve sermaye piyasasını olumsuz biçimde etkileyebilir." İnönü öğrencUerle (Baştarafı l. Sayfada) Esnaf, esnaftan iş istiyor ALİ DOĞAN ERZURUM/KARS SHP lideri Inönü'nün gezisi, doğulu çiftçi ve esnafın iktidara tepkisini açığa çıkanyor. Erzurumdan Kars'a giderken yol boyu parti otobüsünün önünü kesenlerin ağzından tek sözcük çıkıyor: "Seçim" "Sagın kalesi" Erzurum'da ibrenin yeniden ANAP'tan DYP'ye döndüğü söyleniyor, SHP il merkezine gelerek, Inönü'ye dertlerini anlatan çiftçi ve esnaf arasında DYP'liler ve RP'liler de var: "Doğuda çiftçilik öldü. Güzelim topraklar bomboş. Mazota zam, borçtan bittik. Sattığımız ürün karnımızı doyurmuyor." tnönü, "GUbre alabiliyor musunuz" diye sorduğunda, dişleri dökülmüş bir çiftçi yanıt veriyor: "Bırak giibre almayı paşam, evimize gitmeye korkuyoruz akşamları... Çocuklar ya bir şeyler Isterlerse, hanım 'ne pişireyim' diye sorarsa. Utancımızdan yerin dibine geçiyoruz." Bir esnaf, yanındakini göstererek, 'tşte kentin en büyük esnafı bu arkadaş. Geçen gün bana gelip yanımda şoförlük yapmak için iş istedi. Hepimiz iflas ettik artık" diye yakınıyor. tl başkanının odasındaki hıncahınç kalabahktan sesler yükseliyor: "Doğunun işi batıya benzemez. Doğu artık ölü" Kendilerini sabırla dinleyen Inönü'den, esnafın, çiftçinin sorunlarını Meclis'te dile getirmesini istiyorlar. Son sözü ihtiyar bir çiftçi söylüyor: "Zalimi nasıl durduracağız? Çek şu zalimi, götttr seçime" Erzurum Atatürk Üniversitesi'nde ise ayn bir hava yaşanıyor. Normal giyimleri ve "yöreye aykın" düşünceleriyle sakalİı, türbanh öğrenciler arasında "azınlıkta" kalmış bir grup öğrenci Inönü'nün üniversiteye türbanın giremeyeceğine ilişkin sözlerine umutla sarılıyor... Ancak azınlık psikolojisinin verdiği etkiyle olsa gerek, düşüncelerini dile getiremiyorlar. GEZIDEN NOTLAR BARIŞA OZLEM Prof. Dr. Hüsnii Göksel 5.000 lira (KDV içinde) Çagdaş Yaymlan Türkocağı Cad. 3941 Cağaloğlulstanbul Odemeli gönderilmez. CUMHURİYET YOLU1NDA Yunus Nadi 5.000 lira (KDV içinde) Çağdaş Yaymlan Türkocağı Cad. 3941 Cağaloğlulstanbul Ödemeli gönderilmez. sında, iki kez elektrikler kesildi. Üniversite jeneratörünün devreye girmesi üzerine İnönü, "Çağdaş teknolojiyle insanlar arasmda bir iletişim olduğu za man, aletler arada bir böyle kendilerini dinlendiriyorlar" diye espri yaptı. SHP lideri, üniversite özerkliğinin mutlak sağlanması gerektiğini belirtirken "Çok iyi hatırlıyorum. Evdeki konuşmalar arasında babamın söylediği bir şey, üniversitelerin özerkliğe kavuşturulması gerekliliğiydi. Bu 1946 yüında söylenmişti" dedi. 1980 sonrası üniversitelerin doğal evriminin kesildiğini ve bir cendereye sokulduğunu kaydeden İnönü, öğretim üyeleri ve öğrencilerce uzun süre alkışlandı. tnönü şöyle devam etti: "Siz üniversite öğretim üyelerine gelişme konusunda bir şey söyleyemezsiniz. Ama bütün Erdal İnönü Erzurum Üniversitesi'nde "Ülke ve DUnya Sorunlan" konulu bir konferans verdi. bilgisizliğinizle, cüretinizle gelişmenin nasıl olacağını onlara ban konusunda sıkıştırmaya diye bağırdılar. ,Inönü, "Tür oraları karıştırdılar" diye söylemeye kalkıyorsunuz. Böyle başladılar. Sakallı bir öğrenci ban takmak bir siyasi davranı konuştu. şey olmaz. Bu sistemin kendisi, nin, "Siz özgürlükçü düşünce şın göstergesi. Ben, bunu böyle Cumhurbaşkanı Özal ve üniversitenin gelişmesine engel yi ve demokrasiyi savunan bir görüyor, saygı duyuyorura. ANAP iktidarının çiftçiyi ezdiparti olarak, türban yasasını ne Ama benim de taşıdığım siyasi ğini belirten İnönu, bir vatandadir." tnönü, bir öğretim üyesinin, den Anayasa Mahkemesi'ne gö görüşü sonuna kadar savunuyo şın "Onlar zayıf, seçimde "Cumhurbaşkanını halkın seç türdünüz" sorusunu, bir grup rum" dedi. Bu soruları bir grup gider" sözlerine "Ne zayıfı, sımesine karşı çıkmak, halktan öğrenci uzun süre alkışladı. İnö öğrenci protesto ederken bir bö fır onlar sıfır" diye karşılık verkopmak anlamına gelmez mi" nü, bu soruya, "Dini konulan lüm öğrenci de İnönü'yü alkış di. înönu şöyle devam etti: "Eskiden hükümette Sayın biçimindeki sorusuna, İnönü şu siyaset ortamında konuşmaktan ladılar. özenle kaçındığını, dini duyguOrtamın elektriklenmesi üze Özal'ın akrabaları vardı. Ama yanıtı verdi: "O zaman aynı gerekçeyle lara saygısı olduğunu" belirte rine üniversite yönetiminin tnö şimdi, il başkanlıklarında, ticanü'ye ricası ile sorulara son rette ve özel sektörün her yerinbaşbakanı da halka seçtirmeniz rek şu karşılığı verdi: "Türban yasasındaki mesele verildi. de bunlar var. Yani aile tamagerekir. Çünkü asıl işi yapan o. Sarıkarnış ve Kars'ta coşkuy men Türkiye'ye hâkim oldu. Bu Cumhurbaşkanı'nı halk secerse, farklıdır. Üniversite yonetimleo da 'Beni halk secti" diye, ne rine 'öğrencinin nasıl giyeceği la karşılanan SHP lideri İnönü, başıbozukluktan, Türkiye'nin Meclis'i ne de halkı dinleyecek ne karışamazsınız' diye müda iktidann Ortadoğu politikasmı egemenliğini bile ayaklar altına tir? Kendisi tek başına ülkeyi hale edilmektedir. Onlara, 'Her eleştirerek, "Savaşa girmediler, alan bu iktidardan kurtulmak yönetmeye kalkacaktır. Başka konuda ozgursunüz, ama din ama hiç gereği yokken komşu için seçim şart." Şemdinli olayına cit 'lcğınen ülkelerde başkanlık sistemleri konularında değilsiniz' denili muzdaki işleri kanştırdılar. Karnin diktatörluğe dönüştüğü gö yor. Ben üniversite yönetimleri gaşa çıkarsa orada değişiklik İnönü, "Yahancı askerierin yarrüldü. Bu şekilde halkı yöneti ne böyle müdahalelere karşı olur diye özendirdiler" dedi. dımda ne işi var? Yardıma geme katalım derken daha da yım." İnönu, Kuzey lrak'ta meydana lenler, bizim ulusal egemenlik İnönü'nün bu sözleri üzerine gelen olaylarda, Irak hüküme yasalarımua, kurallarına uvuzaklaştırmış olursunuz." lnönu'ye ısrarla soru sormak aralannda turbanlıların da bu tinin de kusuru olduğunu vur mak zorundalar. Uynıuyorlaristeyen bir grup ilahiyat fakul lunduğu öğrenciler, "Tam ter gulayarak, "Ama bizim hükü sa burada işleri yoktur" diye tesi öğrencisi, SHP liderini tür si", "Bu nasıl demokrathk?" metin de parmağı var. Uzaktan konuştu. si hepsi geniş bir Kıtlenin, bir insanlığın dertleri. Sosyal şiir nedir diyenlere bu kitabı gösterrnek lazım. En şahsi, en hususi şeyler nasıl cemiyetin malı olabilirmiş, insan kendi hasis dertlerinin dışına nasıl çıkar ve onları nasıl biraz yukardan, dudaklarında hazin bir tebessümle seyredebilirmiş. Bü*tün bunları Rıfat llgaz'dan öğrenmek kabil.. 'Yarenlik', bize, bir sanatkârın fildişi kuleye kapanmadan da kendisini verebildiğini, hatta daha fazlasını yaparak kendisiyle beraber bütün bir cemiyet parçasını da eserlerinde aksettirmek suretiyle sahici sartatkâr, halk sanatkârı mertebesine ulaşabileceğini göstermistir." Sabahattin Ali, Nisan 1943'te 'Yurt ve Dünya' dergisinde böyle yazmış... Şu günlerde Rıfat llgaz'ın 80. yaş kutlaması içindeyiz. IIgaz, imza günleri yapıyor, sayısız hayranına kitaplannı imzalıyor, her biriyle konuşuyor, sorunlarını dinliyor, öğütler veriyor. Bugüne dek yayımladığı kitaplar neredeyse boyuna yaklaştı! Sabahattin Ali'nin 48 yıl önce dediği gibi llgaz, gerçekten de 'sahici sanatkâr, halk sanatkârı' aşamasının doruğuna ulaşmış bir kişi. Yaşamı nice acılarla geçmiş, hastalıklar, tutukluluklar, sürgünler onu yıkmamış, ezmemiş, içindeki halk sevgisini, gerçek sevgisini yok edememiş... Sabahattin Ali'nin "Markopaşa Yazıları ve Ötekiler" (Cem Yaymlan) kitabındaki yazıları bir kez daha okuyorum. 1950 öncesinden kalan bu yazıların sorunlan sergileyiş ve yorumlayış açılarından yepyeni kaldıklannı gördüm. Bugün deTürkçe bakımından azıcık düzeltme yapılarak yayımlansalar yeni yazılmış sanırsınız. İşte 'Yarı Münevver' konusu. Sabahattin Ali şöyle yazmış: "Bizde birkaç sahifeden fazla yazı okumaya tahammülü olmayan 'yarı münevver' zümresi vardır. Bunlar ruhları hasta, iradeleri gevşek, kafalarını bir nokta üzerinde uzunca bir zaman tutmak kabiliyetinden mahrum birtakım psikopatlardır. Bu tip insanların kafası hayatın bütün ciddi meseleleriyle alakalannı kaybettiği için hiçbir şey onları sahiden sarsmaz... Ömürlerinde asla bir fikir sahibi olmayacak kadar ruhları tembeldir; bugün şu fikir, yarın öteki fikir kırpıntısını beraberlerinde gezdirmek suretiyle münevver insan olduklarını ispata kalkarlar... Bahis mevzuu olan birçok meseleler için düşünmeye luzum kalmadan ortaya sürülebilecek selahiyetli kararları vardır ve bunlar üzerinde asla münakaşa kabul etmezler. Her türlü itirazı, yine dağarcıkta hazır olarak bulundurdukları bir bayat nükte, istihfaf dolu bir hayret pozu ile önlerler." Yarım yüzyıl geçmiş, ama bu 'ysm aydın'lar hep aynı kalmış. Sabahattin Ali'nin tanıdığı kişiler ya ölmüşler ya da çok yaşlanmışlar. Ama onların yerini öncekilere çok benzeyen gençler ya da gençlikten yaşlılığa doğru giden kuşaklar almış. Her nedense politika sahnesinde çoğunlukla böylelerini görüyoruz. Yarım yüzyıldan bu yana iktidan elinde tutan çevrelerde Sabahattin Ali'nin büyük bir ustalıkla çizdiği tipler yok mu? Bunları uzaktan yakından tanımadık mı? Bugün de böyleleri ile karşılaşmıyor muyuz? Poliükada, basında, iş dünyasında, hemen her yerde... Yine 1946 tarihli bir başka ilginç ve güncel yazı: "Yabancı Sermaye"... Kırk yıldır üzerinde tartışılan bir konu bu. Son yıllarda yine gündemde, Sabahattin Ali şöyle yazmış: "Lozan'ın en şerefli tarafı bizi yabancı sermaye köleliğinden kurtarmasıydı. Yirmi sene hep bu yabancı sermayeyi silkip atmaya çalıştık. Minimini Belçika'nın tramvay şirketindeki sermayesinden kurtulunca bayram ettik. İzmir Su Şirketi yabancı sermayeden kurtuldu diye tören yaptık. Havagazını aldık, sevincimizden zıpladık, elektriği kurtardık gazetelere sütun sütun yazılar yazdık." Bir de bugünleri görseydi Sabahattin Ali, ne diyecekti? Ülkenin hemen bütün yararlı kuruluşları yabancılara açıldı, açılıyor, bu gidişle daha da açılacak! Bütün bunların sonu buna mı varacaktı? El açıp davet edecek olduktan sonra yabancı sermayeyi ne diye düğün bayramla kapı dışarı ettik? Bu işte hangi menfaatlerin oyunu var? Dünyayı bir ahtapot gibi sarmaya çalışan emperyalist sermayenin kucağına atılmak, milletin alınterini dolara ve sterline satmak isteyenler kim?" 1940'ların ortalannda 'yabancı sermaye' öncüleri o kadar belli değildi. Bir çekinme, biraz utanma vardı. Şimdi o da yok! Ulusal kuruluşlarımızı yabancılarla işbirliği eden sözde işadamlarına sunanlar ortada, işbaşında! Yazımı, Sabahattin Ali'nin hemen hiçbiri eskimeyen yazılarından biri olan 'Yabancı Sermaye'den aldığım bir cümle ile bitireyim: "... bir memlekete girip yerleşen yabancı sermayeyi çıkarıp atmanın yabancı orrJuları sürüp denize dökmekten çok daha güç olduğunu biz, Osmanlı Imparatorluğu'nun mirasçıları, herkesten iyi biliriz." SATILIK DAİRE Güngören kavşağında kaloriferli, asansörlü daire. Tel: 525 03 83
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle