Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
1 KASIM 1991 CUMHURİYET/9
Üçyazar, devletin kültür vesanat politikalarını tartıştı
Kültüre demokrasi ve özerklik
OTURDULAR
KOJNUŞTULAR
AYIN SANAT SÖYLEŞİSİ
KATILANLAR: FERİT EDGÜ, ONAT KUTLAR, HULKİ AKTUNÇ YÖNETEN: REFİK DURBAŞ
Kültür Servisi — Erken genel seçimin izleri gunlük hayatımızda heniiz süriiyor.
Sandıklar açıldı ve seçim öncesi yapılan vaatlerin gunlük hayatımıza nasıl
yansıyacağı beklentisi başladı. Geçen yıllara göre oldukça değişik geçen bu seçim
kampanyasında kültür ve sanatın yeri neydi? Ülkemizin yönetimine talip olanlar
kültür ve sanata nasıl bakıyorlardı, ne gibi çözıim önerileri getiriyorlardı.
Çerçeveyi, yerel yönetimlerin de kültür ve sanat atanına ne gibi katkıları
olabıleceğini göz önünde tutarak genış bir açıdan tartışmaya çalışttk, Bu
arada, özel sektohin bu alanlardaki girişim ve çabalan da ele alındı. Devletin kültüre
yaklasımı ekseninde yapılan söyleşiye Ferit Edgü, Onat Kutlar ve Hulki Aktunç
katıldılar. Ferit Edgü, 'sivil toplum' olma gereğinin üzerinde durarak, "Yazar olarak
devletle bir işi olmadığmı, ama yurttaş olarak devletten bekumtüai olduğumı"
vurguladı. Onat Kutlar, kültür ortammm 'öıgürleştirilmesi ve demokratitltftirOmed'
yonündekı sonınlan öne çıkardı. Hulki Aktunç ise "Potitikanm istikrarb obnadtğî
ülkelerde kültür politikalannın istikrarh olmasını beklemenin imkânsızhğvu" vurguladı.
Reflk Durbaş'm yönettiği söyleşide, üzerinde birleşilen noktalardan biri de kültürün
'özerkleştirilmesi' oldu. Kültür ve sanat alanında yeni çözümler aramamn gereksiz
olduğunu belirten konuşmacılar, çözüm önerilerinin yıllardır var olduğunu, ama
bunlan uygulamaya koyacakların ortalıkta olmadığmı öne sürdüler.
ayın Onat Kutlar, sizin TÜ-
SES adına Kültür Komısyonu
başkanı olarak "Kültür Poütika-
lan" üzerıne bir rapor hazırla-
dığımzı biliyoruz Şimdi bu ra-
porun da ışığmda ülkemizde
kültür politikalannın olusturul-
masında, özdlikle cumhuriyet
dönemi sonrasında karşımıza ne
gibi temelsorunlar çıkmaktadır?
tsterseniz söze böyle bir genel
çerçeve çizerek başlayahm.
KUTLAH Bu sorunlardan birincisi öz-
gürlokler sorunudur. Yani çok çeşitli yasa,
yönetmelik ve uygulamadan sanatın ve genel
anlamda kültür alanının karşısına çıkan en
ciddi sorun yasaklayıcı, baskıcı, yönlendiri-
ci birtakım hükümlerdir. Bunlardan bazılan
şaşırtıcı biçinüerde çok uzun bir ömre sahip
olmuştur.
HH^HMHrifi/'/- örnek verebilir miyiz?
KUTLAH Bir örnek vermek gerekirse si-
nemada sansürden bahsedebiliriz. Aşağı yu-
kan 40 yıldan beri bu konuda çok çeşitli ya-
zılar yazıldığı halde sansürden kurtulmak ne
yazık ki mümkün olamamıştır.
•İMHBB/£//>« soruna gelelûm..
KUTLAH lkinci temel sorun kültür or-
tamının bir bakıma demokratikleşmesi ola-
yı. Bu, özgürlüklerden ayrı bir
biçimde alınması gereken bir
konu. Yani kültür ortamında
tepeden inmeci, seçkinci eğilim-
ler, yerlerini giderek popüler ta-
banın ilgi ve yönelimleriyle il-
gili bir gelişmeye bırakmıştır.
Bunun iyi ya da kötu olduğu
ayrı bir tartışma konusu, ama
böyle bir gelişme var.
^••••••Bu konuyu biraz
daha açmdya çalışırsak...
K U ¥ L A H Yani cumhuriyet
döneminin daha çok seçkinci
eğilimler taşıyan bakış açısının
yerini giderek yaygın beğeniye
hitap etmeyi ön plana alan bir
genel politika almışur denebi-
lir. Bunun sonunda ortaya çı-
kan, bir alt kültür urünlerinin
çok fazla yaygınlaşması ve ger-
çek kültür urünlerinin giderek
seslerinin kısılması, duyulmaz
olması, daha az ilgi görmesi...
^HiHİ^Byere/ yönetımler
işin içine girdiği zaman özel
kurulusların kültürel anlamda
yapılaşması söz konusu oldu-
ğunda...
KUTLAR Bu da üçüncü
sorun olarak karşımıza çık-
maktadır. Bunun içine kültür merkezlerinden
tiyatrolara, sinema salonlarından konserva-
tuvarlara, müzelerden akademilere, kısaca sa-
natm ve kültürün çok çeşitli alanlanyla ilgi-
li bütün yapılan sokmak mumkun. Bu yapı-
ların gerek bugünkü durumu, gerekse yöne-
timi nasıl yonetileceği konusu da cıddi bir so-
run olarak gene karşımıza geüyor.
Sayın Hulki Aktunç, Onat
Kutlar'm çizdiği bu genel çerçe-
ve üzerine siz neler söyleye-
ceksiniz?
Ç Her şeyden önce şunu düşün-
müşümdür: Politika kültürünün daima ke-
sintilerle devam ettiği bir ülkede bu kesiktik.-
ler sadece Cumhuriyet döneminin özelliği ae-
ğildir. Bir başka deyişle politikanın istikrarh
olmadığı ülkelerde kaltür politikalannın is-
tikrarh olmasını beklemek mümkün değil. Si-
yasetle kültür, iktidar ve kültür, hatta muha-
lefet ve kültür olgulan dendiğjnde ben öp-
celikle bu problemi görüyorum.
^••Hİ^BBCum/ıurrv?/ döneminden
baslayacak olursak nasıl bir kül-
tür politikası izlendiğini kaba
hatlarıyla çizebilir misiniz?
EDGÜ Denilebilir ki 1923'ten beri Türki-
ye'de bir kültür politikası yalnızca tek parti
zamanında olmuştur. Kendi sakıncalarını
içinde taşıyan, ama aynı zamanda oluralu
yönleriyle de ele alınması gereken, özellikle
1940'larda Hasan Âh" dönemi kültür politi-
kası, gelmiş geçmiş Cumhuriyet dönemleri-
nin en önemli, en kahcı kültür politikasıdır.
Bunu daha da somutlamak mümkün. Her ik-
tidar değişiminde Türkiye'de kültür işlevi gibi
politikayla doğrudan doğruya ilişkisi olma-
yan kişilerin tayini gerçekleşmiştir. Müze mü-
dürleri değistirilmiştir, yayınlar durdurul-
mıı.'tfıır
İ ^ M H M B / r a z da halkın tepkisizliği
üzerinde konuşsak...
EDGU Eğer beUi bir kültüre sahip olan in-
sanlar sivil toplum büincine sahiplerse o za-
man tepkilerini gösterebiüyorlar.
mammHKtm Sivil toplum sözcüğünü biraz
açar mısımz?
E U l l U Yazarlann, bilim adamlanmn bir
çoğu bu sosyal büimlerle ilgili terimi son de-
rece yanhş lcullamyor. Sivil toplum, askeri ol-
mayan toplum demek değildir. Sivil toplum,
kişilerin özgürluklerini, inançlanm bildikle-
ri doğrultuda örgütleyebilecekleri bir toplum
demektir. KüJtürün dışında tuttuğunuz haflc
kitleleri ile hiçbir zaman sivil topluma ula-
şamazsımz. Buradan şuna geliyorum: Ola ki
tüm siyasal partilerimiz bunu istemektedirj
ler. 0nun için bir kültür politikalan yokturi
Onun içın var olmuş gibi bulunan kültür po-
litikalanm hiçbir zaman gecerli kılmamak-
tadırlar.
KUTLAR Elbet, bu nokta önümüz-
deki bir hedet. Eğer kültür politikalan bu an-
lamda, yani demokratik, özgürlükçü, hoşgö-
riilü bir biçimde düzenlendiği ve istikrarh bir
hale geldiği takdirde buradan çjkacak sonuç-
larla kültür alanında hiç kuşkusuz yeni bir
gelişme meydana gelecektir. O zaman da kar-
şımıza tabii ki eğitim, kültürün yaygınlaştı-
nhnası gibi birtakım sorunlar çıkacak. On-
lar da zor sorunlar değil. Çünkü belli kriter-
Ier aldığımz, yani yönlendirici, baskıcı ve
empoze olmadığınız, buna karşıhk ortam ha-
zırlayıcı, birtakım fınans imkânlan sağlayı-
cı olduğunuz zaman kültürel olayların geliş-
tiguıi biliyoruz.
A K I U N y Bugünün partilerini, geçmişin
ve bugünün edebiyat değerleri üzerine bir
'consensus' içinde düşünebiliyor muyuz? Te-
mel sorulardan birisi de budur. Böyle bir
konsensüs için en kuçük bir kıpırtı görulü-
yor mu? Hayır. öyleyse iktidarlar ile kültur,
özellikle de yazılı olduğu için daha 'tehlikeli'
görülen edebiyat arasında, geleceğin ilişkileri
konusunda iyimser olmak için hiçbir neden
görünmemektedir. Sağ iktidann Meviana'mn
'Mesnevi'sini sansürlediği bir ortamda, ger-
çekten kültür adına bir umut ışığı yoktur.
getiriyorlar mı? Getirmiş görünenlerin uygu-
lamalan nedir?
• • • • • • • Sorularımzın yanıtı sizce ne
olabilir peki?
A K T U N y Siyaset adamlan, genelükle
'kültür içinde gizlenen siyaseti' görmek iste-
miyorlar. Böylece butün uygulamalar, siya-
setin içinde kültür ne kadar varsa, ona kalı-
yor. Bunun yeterli olduğu görühnüş şey de-
ğildir.
EDGÜ
I Her şeyin özelleştirilmeye ça-
bşıldığı bir dönemde kültürün
özelleştirilmesi üzerine neler
söyleyeceksiniz?
Ben kültürün özelleştirilmesinden
yanayım. Benim bir defa bir yazar olarak
devletle bir işim yok. Olsa olsa ezeli bir mu-
halif olarak devletin karşısında bulunurum.
Ama bir yurttaş olarak devletten beklentile-
rim var. Kültür ve sanat alanında beklentile-
rim var. Çünkü ben bu devletin insanıyun.
Bugün kitle iletişim araçlarmın bu kadar yay-
gın olduğu bir dünyanın içinde Türkiye'yi so-
yTitlamanm imkânı yok. Dolayısıyla da dünya
küitüruyle benim insanımı soyutlamanın im-
kânı yok. Yurttaş olarak bunu istemek hak-
kına sahibim.
tözellestirme konusuna ge-
• Devlet kendi sanatçısım da
seçebiliyor... EDGÜ
lirsek...
Evet, genelde kültürün özelleştiril-
çarpıa bir olayı bir anlamda yaşıyorum. ts-
tanbul Kültür ve Sanat Vakfı'mn yönetim
kurulundayım büiyorsunuz. İstanbul Kültür
ve Sanat Vakfı bu yıl basına yansıdığı gibi
gelirleriyle giderleri arasındaki bir farktan
ötürü bir miktar zarar etti. Vakfın toplam
bütcesi aşağı yukan 7-8 milyar civannda. Bu
etkinliklere yüzlerce insanın katıldığım bili-
yoruz. Ama örneğin yıllık bütçesi 300 mil-
yara yaklaşan Devlet Opera ve Balesi'ne dev-
let bu parayı vermektedir. Buna karşı oldu-
ğum için söylemiyorum, îunabu vakfın dü-
zenlediği etkinliklere devletin'hiçbir katkısı
yok. Dünyanın hiçbir yerinde o şehrin festi-
vali, o şehrin ve devletin katkısı olmadan ger-
çekleşmiyor.
^•••••H Peki nasıl bir çözümyolu
bulacağız?
KUTLAK Şimdi tamamen katılıyorum
Ferit Edgu'nün düşüncelerine, Gerçekten
bunlar devletin dısında, başka, başta tabii se-
yirci olmak üzere onun yanında özel kuru-
luşlan katuğımızda meydana çıkan tablo ço-
ğu kez daha iç açıcıdır. Bu bakımdan böyle
girişimlerin desteklenmesinde çok yarar var.
KUTLAR Elbette devletin kültür kurum-
lannın özelleştirilmesi konusunda dikkat et-
mek gerektiğine inanıyorum. Türkiye'de
konservatuvarlar, operalar, tiyatrolar, ku-
ÇOZUM ÇOK, UYGULAMA YOK - Bu ay 'Oturdular Konuştular'ı Refik Durbaş (sağ-
da) yöoetei. Söyleşiye (soidan saga) Feril Edgu, Onat Kutlar ve Hulki Aktunç katıldılar.
Üç yazanmız, devletin ve partilerin kültür politikalarau tartışırken bugttne kadar ortaya birçok
çözüm önerisi çıktığını. ama bunlan uygulantaya koyanın çıkmadığını vurguladdar.
AK I U N y Devlet sanatçısı diye bir kav-
ram var. Bu kavramJa ilgili olarak Aziz Ne-
sin çok güzel bir saptama yaptı. "Herhangi
bir devlet sanatçısı, yazar yoktur. Bu gidişle
de olmayacaktır. Zaten belki de olmamaüdrr"
dedi. Böyle bir ortamda niçin olsun? Ama
bence devlet sanatçısı, yazarlar vardır. örne-
ğin Mehmet Akif. Çünkü paranın üzerinde
AkiFin resmi var. Bes bin ürâlıklann üzerinde
resmi bulunduğuna göre Mevlana da devlet
yazandır ve daha önce söylediğim gibi dev-
let kendi yazannın yapıtıru sansür edebilmek-
tedir.
İHiHH^My4ma durmadan çözümler
üretilebiliyor...
KUTLAK Türkiye'de herhangi bir si-
yasal iktidar, sanatçıların, kültür adamlan-
mn genel anlamda üzerinde uzaklaşacakla-
n birtakım çözümler getirmek istese, elinin
altında her alan için getirilmiş bir süru çö-
züm önerisi ve bir sürü çalışma bulacaktır.
mesinden yanayım, çünkü kültür özeldir za-
ten. Özelleştirme, özel şirket haJine getirmek
değil, devletin sultası altında olmaması, dev-
letin yaptırıcı dilekleriyle karşı karşıya kal-
maması demek... Gerektiğinde anık bugün
hemen hemen tüm dünyadaki sanat olayları
özel sektörün katkılarıyla gerçekleşiyor. Bu-
nu o kuruluşlar bir borç olarak değil, kendi
imajlan için gerçekleştiriyorlar, toplumun
kendilerinden boyle bir beklentisi olduğu için
gerçekleştiriyorlar.
• • • • • • i ö z e / sektör nasıl girecek işin
içine?
CUIÎU Özel sektörden korkmaya gerek
yok. Özel sektörün sanata ve kültüre eğilme-
sine, ondan yarar sağlamaya, hatta onları teş-
vik etmeye çahşmahyız. Ancak burada da
ipin ucunu kaçırmamak gerekir. Örneğin bir
işadamı bir binayı restore edip müze haline
getirmek isüyorsa ve bu binaya kendi adını
veriyorsa o zaman bunu bir özelleştirme ola-
tüphaneler gibi devletin çok çeşitb kültür ku-
rumlan var. Bir an düşünüp bu kurumlan
sihirli bir değnekle bir anda özelleştirsek di-
ye düşünüyorum. O anda karşımıza çıkan
manzara da gerçekten oldukça iç kapayıcı-
dır. Hangi anlamda iç kapayıcıdır? Bildiği-
miz gibi bu kurumlar çok kısa bir süre içeri-
sinde merkantilize olduğu ölçüde, ticari
amaçlar taşıdığı ölçüde demek istiyorum,
hiçbirimizin tasvip edemeyeceği birtakım
yönler alabilirler.
Ancak özelleştirmeden kastım bu
değil. Zaten bu KlT'leri alacak kimse de
çıkmaz.
KUTLAK Bu konuda aynı seyleri düşün-
düğümüzü biliyorum. Bu yapıların üretken,
çağdaş, katılımcı, özgürlükçü olmaları şart-
tır. Bürokratik mekanızmalar olmaktan el-
bette çıkanlmalıdır. Bu yüzden sözcükte kü-
çük bir değişiklik yaparak özelleştirme değil,
FERİT EDGÜ
Kültürün
dışında
tuttuğunuz
halk kitleleri
ile hiçbir
zaman sivil
topluma
ulaşarnazsımz.
Ola ki tüm
siyasal
partilerimiz
bunu istemektedir. Onun için
bir kültür politikaları yoktur.
ONAT KUTLAR
Türkiye'de
herhangi bir
siyasal
iktidar,
sanatçıların,
kültür
adamlanmn
üzerinde
uzlaşacakları
birtakım
çözümler
getirmek istese elinin altında bir
sürü çözüm önerisi bulacaktır.
HULKİ AKTUNÇ
Politikanın
istikrarh
olmadığı
ülkelerde
kültür
politikalannın
ıstikrarh
olmasını
beklemek
mümkün
değil. Siyaset
adamlan "kültür içinde gizlenen
siyaset"i görmek istemiyorlar.
AKTUNÇ
cansızlarla olan
Kültür, insanın canlılarla ve
ıfan ilişkileri ve bu ilişkilerden do-
ğan sonuçlardır. Kültür, insanın tarihle bağı
ve gelecekle bağıdır. Kültür, insanın tarihle
bağı olduğu kadar, doğayla da bağıdır. Bü-
tün bu bağları gunümüz için tek tek irdele-
sek önüne geçilemeyen çevre kirlenmesiyle,
kentlerin kırlaşmasıyla, hiçbir ders alınmaz
gibi görünen tarih alanındaki bilinçsizlikle
karşılaşacağız. Gelecek mi? Dünyanın gele-
ceği, bir kültürler agorasına doğru devinir-
ken, bu kültürler agorasında mahvedilen Is-
tanbul'la, askeri darbelerimizle, 'kayınpeder-
lik gururu'nu bile korumaya çabalamış san-
sürümuzle mi yer alacağız? Siyasal örgütler
toplumun, dünyanın en gelişmiş kesimleri
içinde yer almayı her zaman isteyen toplumun
bu temel sorunlarıyla ilgili çözüm önerileri
rak görmemeli. Bir müze kurmak bir yapı
kurmak değildir. Onlara da bunu öğretmek
zorundayız. Türkiye'deki kültür adamlan, ya-
zarlar, sanatçılar olarak. Bugün kendi isim-
leriyle anılan muzeler, o müzeleri oluşturan
koleksiyonculann adıyla anılır, yoksa mima-
rıyla ya da o binayı yaptıran insanlarla de-
ğil. Bugün fstanbul gibi bir metropolde bir
modern sanatlar müzesinin olmaması utanç
verici bir şeydir. Dohnabahçe'deki müzeyi bir
modern sanatlar müzesi olarak görmek
mümkün değil. Dünyada böyle bir metropol
yoktur. Madem ki devlet bugüne kadar yap-
madı, yerel yönetimler bunu gerçekleştireme-
di, niçin üç, dört tane özel girişimci bir ara-
ya gelerek sadece binasıyla değil, elbette içiyle
de gerçekleştirmesin?
KUTLAR Özelleştirme konusunda çok
bu kurumlar için bir özerkleştirme çalışma-
sımn yapılmasının şart olduğu daha özerk
olarak onlann başka katkılara da açık ola-
bileceği, demokratik ortamlar oluşturabile-
ieği, bürokratik olmaktan nispeten çıkarıla-
bileceği, yapısal iyileştirme ile mümkündür.
Biz hep toptan çözümler anyomz.
AK I U N y Kültür siyasetinin başansı, sü-
reküliğindedır. Farklı partilerin sağ iktidar-
ları bile bu sürekliliği sağlayamamaktadır.
Milli Eğitim Bakanhğı'nın, Kültür Bakanlı-
ğı'nm zaman içinde yaptığı yayınlara baka-
lım, durum hemen anlaşılır.
KUTLAK Küçük bir saptama yapmak is-
tiyorum. Bence mesleğimin içeriği ile ilgili de-
ğil bütün bunlar, bir genel tavırla ilgili ki bu
tavn her türiü devlet yapısında görmek müm-
kün. Yani hangi iktidar başa gelmiş olursa
olsun... Bence son yıllann en enteresan ya-
zarlanndan biri olan ve edebi anlamda değil
popüler anlamda söylüyorum, Mustafa Kâ-
mil Zorti'yle açıklanabilir o da... Yani orta -
lıkta devlet yapısında çok sayıda her zaman
Mustafa Kâmil Zortiler vardır. Yani bizim
düşüncemize yakın olup olmaması da önemli
değil, yeter ki her şeyi bildiğini zannetmesin
o adam. Şunu bilsin, bir faaliyete gececeği za-
man, bu faaliyeti gerçekten yapacak insan-
ları bilsin. Bunun dışında onun içeriğinin de
kendisi tarafından tayin edilemeyeceğinin bi-
lincinde olsun.
İ M ^ ^ H Ülkemiz bir seçim geçirdi.
Bu açıdan, politika ile kültür
ilişkilerinin geleceği hakkında
neler düşunüyorsunuz?
AKTUNÇ Son günlerde "Devlet
Sanatçüığı" konusunda yeni gehşmeler oi-
du. Ben bir soruyu "Türkiye'de devlet ya-
zarı olmaz mı? tşte paraların üstünde Mev-
lana var, Mehmed Akif var," diye yanıtla-
mıştım. Aynı devlet, parasına resmim koy-
duğu Meviana'mn anayapıü olan MesnevTyi
sansurleyerek bastı! Mehmet Âkifin devletle
seruvenlerini de herkes biliyor. Son devlet
sançtüığı dalgasmda olan bitenlerden iktidar
değil, ama sürekli bir kültür politikası olması
ve bunu inatla uygulaması gereken devlet bir
ders çıkaracak mı? Süreklilik açısından be-
nim pek umudum yok. Birçok
partinin olduğu gibi, seçimler-
den birincı parti olarak çıkan
DYP'nin seçim bildirgesini de
nceledim. tnce aynntılarında
eleştirilecek şeyler bulabilirsiniz
de. Bu bildirgenin Kültür ve
Sanat başlıklı bölümünde bü-
tün kültür insanlarının katıla-
cağı çok madde vardır. Doğru-
su, eskiden beri böyledir bu
Yazıh maddeler, genelükle
doğru olur da uygulamalar is-
teğe uymaz. DYP seçim bildir-
gesinden iki üç satır okuyayım:
"Devletin bir milli kültür po-
litikası belirlemesi (demek da-
ha belirleyecek, derim ben) ve
Türk insanımn milli kültür ile
teçhiz etmesi kaçınümazdır"...
"Geçmişteki acı deneyimleri-
miz bize, san'atta kısıtlama, sı-
nırlama ve sansür eğilimlerini
hiç yarar sağlamadığını göster-
miştir"... Daha fazla uzatma-
yayım... Şu sıralar Ecevit'inden
Erbakan'ma birçok kimse, Sa-
yın Süleyman Demirerden ver-
diği sözleri tutmasım istiyor.
Bir koalisyon dönemi açüırken,
bir DYP, bir ANAP Ue bir
SHP ile ya da bir RP ile sanat
ve kültür üzerine verdiği sözler-
den hangisini, hele hele istik-
rarh olarak tutabilecek? Ben özelhkle şu san-
sürle ilgili saptamanın ne ölçüde gerçerli kı-
hnacağını şiddetle merak ediyorum, kendi
köşemden geh'şimleri aynı merakla izleme-
ye devam edeceğim.
KUTLAR 20 Ekim seçimlerinin sonuç-
ları, partilerin mediatic basarılannın, klasik
ideolojik aynmlann, liderlerin karizmalan-
nın yani sıra birden çok motivasyona daya-
h tercihler ortaya koymuştur.
Bu karmaşık tercihlerin oluşturduğu mo-
zaikte, halkımıan kültürel beklentilerinin ne
olduğunu anlamak mümkün değildir. Bek-
lentilerin büyük bölümü ekonomik, etnik,
dinsel vs.'dir, kültürel bir beklentinin işare-
ti yoktur.
öbür yandan bütün bir kampanya boyun-
ca, partilerimizden ve liderlerimizden, bir iki
küçük ve güdük toplantı ve temas dışında
(türkücü adaylan ve propaganda "arenj-
manlarım" da saymazsak) üniversite, bilim,
sanat, ülkenin kültürel envanteri ve gelece-
ği konusunda en küçük bir işaret de gelme-
miştir. Bu curcunada anahtar, tapu, faiz,
kâr, kredi, taban fıyatı, vergi, din, u^k her-
şey vardı, ama eğitim, kültür, sanat vs. yok-
tu.
Bütün bunlar, önümüzdeki dönemin kül-
türel hayatı bakımından oldukça karanlık bir
tablo çizmektedir.
Yanılmış ohnayı çok isterdim.
EDGU Eğer dikkat ettiyseniz, siyasal
partilerden hiçbiri, solcusu ya da sağcısı, hiç-
biri, seçim öncesi propaganda konuşmala-
nnda kültüre, sanata yer vermediler. Niçin?
Sanatın, kültürün geniş halk kitlelerini ilgi-
lendirmediğini duşündükleri için. Nabza gö-
re şerbet... İyi, güzel, ama her biri 21. yüz-
yıldan, değişen çağdan, bu çağa ayak uydur-
maktan, çağı yakalamaktan söz ettiler. Bi-
limsiz, sanatsız, kültürsüz nasıl yakalayacak-
sınız çağı?
Seçimlerdeki sosyal demokratların aa ye-
nilgisinın altında yatan alü çizümeyen bir ne-
den var: Geleceğe dönük inandına, ayaklan
yere basan öneriler getirememiş oknalan.
Ama bu ütopyaları yaratabiknek, önere-
bilmek ve bunlara halkı inandırabilmek için
düş gücüne gereksinme var. Siyasal partüe-
rimizin hiç birinde böylesi bir düş gücü yok.
Sosyal demokratlarda ise hiç yok. Değişen
dünyada değişmeyen umutlann, beklentile-
rin olması gerektiğine inamyorum. Değişen,
değişmesi gereken bu umutlann, beklentile-
rin yoludur. Bu yolun çizilmesi ise düş gü-
cüyle olmasıdır. Düş gücü hayalcüik değil-
dir.Kaynağım kültürde, sanattavebilimde
bulur. Toplumun kendi kendini yenilemesi,
ileriye doğru atılımı gerçekleştirmesi de an-
cak, bu kaynaklar sayesinde olur. Yoksa 21.
yüzyıla, 20. yüzyıla nasıl girmişseniz, öyle gi-
rersiniz: Yüzyılhk gecikmeyle.