28 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
1 KASIM 1991 CUMHURİYET/9 Üçyazar, devletin kültür vesanat politikalarını tartıştı Kültüre demokrasi ve özerklik OTURDULAR KOJNUŞTULAR AYIN SANAT SÖYLEŞİSİ KATILANLAR: FERİT EDGÜ, ONAT KUTLAR, HULKİ AKTUNÇ YÖNETEN: REFİK DURBAŞ Kültür Servisi — Erken genel seçimin izleri gunlük hayatımızda heniiz süriiyor. Sandıklar açıldı ve seçim öncesi yapılan vaatlerin gunlük hayatımıza nasıl yansıyacağı beklentisi başladı. Geçen yıllara göre oldukça değişik geçen bu seçim kampanyasında kültür ve sanatın yeri neydi? Ülkemizin yönetimine talip olanlar kültür ve sanata nasıl bakıyorlardı, ne gibi çözıim önerileri getiriyorlardı. Çerçeveyi, yerel yönetimlerin de kültür ve sanat atanına ne gibi katkıları olabıleceğini göz önünde tutarak genış bir açıdan tartışmaya çalışttk, Bu arada, özel sektohin bu alanlardaki girişim ve çabalan da ele alındı. Devletin kültüre yaklasımı ekseninde yapılan söyleşiye Ferit Edgü, Onat Kutlar ve Hulki Aktunç katıldılar. Ferit Edgü, 'sivil toplum' olma gereğinin üzerinde durarak, "Yazar olarak devletle bir işi olmadığmı, ama yurttaş olarak devletten bekumtüai olduğumı" vurguladı. Onat Kutlar, kültür ortammm 'öıgürleştirilmesi ve demokratitltftirOmed' yonündekı sonınlan öne çıkardı. Hulki Aktunç ise "Potitikanm istikrarb obnadtğî ülkelerde kültür politikalannın istikrarh olmasını beklemenin imkânsızhğvu" vurguladı. Reflk Durbaş'm yönettiği söyleşide, üzerinde birleşilen noktalardan biri de kültürün 'özerkleştirilmesi' oldu. Kültür ve sanat alanında yeni çözümler aramamn gereksiz olduğunu belirten konuşmacılar, çözüm önerilerinin yıllardır var olduğunu, ama bunlan uygulamaya koyacakların ortalıkta olmadığmı öne sürdüler. ayın Onat Kutlar, sizin TÜ- SES adına Kültür Komısyonu başkanı olarak "Kültür Poütika- lan" üzerıne bir rapor hazırla- dığımzı biliyoruz Şimdi bu ra- porun da ışığmda ülkemizde kültür politikalannın olusturul- masında, özdlikle cumhuriyet dönemi sonrasında karşımıza ne gibi temelsorunlar çıkmaktadır? tsterseniz söze böyle bir genel çerçeve çizerek başlayahm. KUTLAH Bu sorunlardan birincisi öz- gürlokler sorunudur. Yani çok çeşitli yasa, yönetmelik ve uygulamadan sanatın ve genel anlamda kültür alanının karşısına çıkan en ciddi sorun yasaklayıcı, baskıcı, yönlendiri- ci birtakım hükümlerdir. Bunlardan bazılan şaşırtıcı biçinüerde çok uzun bir ömre sahip olmuştur. HH^HMHrifi/'/- örnek verebilir miyiz? KUTLAH Bir örnek vermek gerekirse si- nemada sansürden bahsedebiliriz. Aşağı yu- kan 40 yıldan beri bu konuda çok çeşitli ya- zılar yazıldığı halde sansürden kurtulmak ne yazık ki mümkün olamamıştır. •İMHBB/£//>« soruna gelelûm.. KUTLAH lkinci temel sorun kültür or- tamının bir bakıma demokratikleşmesi ola- yı. Bu, özgürlüklerden ayrı bir biçimde alınması gereken bir konu. Yani kültür ortamında tepeden inmeci, seçkinci eğilim- ler, yerlerini giderek popüler ta- banın ilgi ve yönelimleriyle il- gili bir gelişmeye bırakmıştır. Bunun iyi ya da kötu olduğu ayrı bir tartışma konusu, ama böyle bir gelişme var. ^••••••Bu konuyu biraz daha açmdya çalışırsak... K U ¥ L A H Yani cumhuriyet döneminin daha çok seçkinci eğilimler taşıyan bakış açısının yerini giderek yaygın beğeniye hitap etmeyi ön plana alan bir genel politika almışur denebi- lir. Bunun sonunda ortaya çı- kan, bir alt kültür urünlerinin çok fazla yaygınlaşması ve ger- çek kültür urünlerinin giderek seslerinin kısılması, duyulmaz olması, daha az ilgi görmesi... ^HiHİ^Byere/ yönetımler işin içine girdiği zaman özel kurulusların kültürel anlamda yapılaşması söz konusu oldu- ğunda... KUTLAR Bu da üçüncü sorun olarak karşımıza çık- maktadır. Bunun içine kültür merkezlerinden tiyatrolara, sinema salonlarından konserva- tuvarlara, müzelerden akademilere, kısaca sa- natm ve kültürün çok çeşitli alanlanyla ilgi- li bütün yapılan sokmak mumkun. Bu yapı- ların gerek bugünkü durumu, gerekse yöne- timi nasıl yonetileceği konusu da cıddi bir so- run olarak gene karşımıza geüyor. Sayın Hulki Aktunç, Onat Kutlar'm çizdiği bu genel çerçe- ve üzerine siz neler söyleye- ceksiniz? Ç Her şeyden önce şunu düşün- müşümdür: Politika kültürünün daima ke- sintilerle devam ettiği bir ülkede bu kesiktik.- ler sadece Cumhuriyet döneminin özelliği ae- ğildir. Bir başka deyişle politikanın istikrarh olmadığı ülkelerde kaltür politikalannın is- tikrarh olmasını beklemek mümkün değil. Si- yasetle kültür, iktidar ve kültür, hatta muha- lefet ve kültür olgulan dendiğjnde ben öp- celikle bu problemi görüyorum. ^••Hİ^BBCum/ıurrv?/ döneminden baslayacak olursak nasıl bir kül- tür politikası izlendiğini kaba hatlarıyla çizebilir misiniz? EDGÜ Denilebilir ki 1923'ten beri Türki- ye'de bir kültür politikası yalnızca tek parti zamanında olmuştur. Kendi sakıncalarını içinde taşıyan, ama aynı zamanda oluralu yönleriyle de ele alınması gereken, özellikle 1940'larda Hasan Âh" dönemi kültür politi- kası, gelmiş geçmiş Cumhuriyet dönemleri- nin en önemli, en kahcı kültür politikasıdır. Bunu daha da somutlamak mümkün. Her ik- tidar değişiminde Türkiye'de kültür işlevi gibi politikayla doğrudan doğruya ilişkisi olma- yan kişilerin tayini gerçekleşmiştir. Müze mü- dürleri değistirilmiştir, yayınlar durdurul- mıı.'tfıır İ ^ M H M B / r a z da halkın tepkisizliği üzerinde konuşsak... EDGU Eğer beUi bir kültüre sahip olan in- sanlar sivil toplum büincine sahiplerse o za- man tepkilerini gösterebiüyorlar. mammHKtm Sivil toplum sözcüğünü biraz açar mısımz? E U l l U Yazarlann, bilim adamlanmn bir çoğu bu sosyal büimlerle ilgili terimi son de- rece yanhş lcullamyor. Sivil toplum, askeri ol- mayan toplum demek değildir. Sivil toplum, kişilerin özgürluklerini, inançlanm bildikle- ri doğrultuda örgütleyebilecekleri bir toplum demektir. KüJtürün dışında tuttuğunuz haflc kitleleri ile hiçbir zaman sivil topluma ula- şamazsımz. Buradan şuna geliyorum: Ola ki tüm siyasal partilerimiz bunu istemektedirj ler. 0nun için bir kültür politikalan yokturi Onun içın var olmuş gibi bulunan kültür po- litikalanm hiçbir zaman gecerli kılmamak- tadırlar. KUTLAR Elbet, bu nokta önümüz- deki bir hedet. Eğer kültür politikalan bu an- lamda, yani demokratik, özgürlükçü, hoşgö- riilü bir biçimde düzenlendiği ve istikrarh bir hale geldiği takdirde buradan çjkacak sonuç- larla kültür alanında hiç kuşkusuz yeni bir gelişme meydana gelecektir. O zaman da kar- şımıza tabii ki eğitim, kültürün yaygınlaştı- nhnası gibi birtakım sorunlar çıkacak. On- lar da zor sorunlar değil. Çünkü belli kriter- Ier aldığımz, yani yönlendirici, baskıcı ve empoze olmadığınız, buna karşıhk ortam ha- zırlayıcı, birtakım fınans imkânlan sağlayı- cı olduğunuz zaman kültürel olayların geliş- tiguıi biliyoruz. A K I U N y Bugünün partilerini, geçmişin ve bugünün edebiyat değerleri üzerine bir 'consensus' içinde düşünebiliyor muyuz? Te- mel sorulardan birisi de budur. Böyle bir konsensüs için en kuçük bir kıpırtı görulü- yor mu? Hayır. öyleyse iktidarlar ile kültur, özellikle de yazılı olduğu için daha 'tehlikeli' görülen edebiyat arasında, geleceğin ilişkileri konusunda iyimser olmak için hiçbir neden görünmemektedir. Sağ iktidann Meviana'mn 'Mesnevi'sini sansürlediği bir ortamda, ger- çekten kültür adına bir umut ışığı yoktur. getiriyorlar mı? Getirmiş görünenlerin uygu- lamalan nedir? • • • • • • • Sorularımzın yanıtı sizce ne olabilir peki? A K T U N y Siyaset adamlan, genelükle 'kültür içinde gizlenen siyaseti' görmek iste- miyorlar. Böylece butün uygulamalar, siya- setin içinde kültür ne kadar varsa, ona kalı- yor. Bunun yeterli olduğu görühnüş şey de- ğildir. EDGÜ I Her şeyin özelleştirilmeye ça- bşıldığı bir dönemde kültürün özelleştirilmesi üzerine neler söyleyeceksiniz? Ben kültürün özelleştirilmesinden yanayım. Benim bir defa bir yazar olarak devletle bir işim yok. Olsa olsa ezeli bir mu- halif olarak devletin karşısında bulunurum. Ama bir yurttaş olarak devletten beklentile- rim var. Kültür ve sanat alanında beklentile- rim var. Çünkü ben bu devletin insanıyun. Bugün kitle iletişim araçlarmın bu kadar yay- gın olduğu bir dünyanın içinde Türkiye'yi so- yTitlamanm imkânı yok. Dolayısıyla da dünya küitüruyle benim insanımı soyutlamanın im- kânı yok. Yurttaş olarak bunu istemek hak- kına sahibim. tözellestirme konusuna ge- • Devlet kendi sanatçısım da seçebiliyor... EDGÜ lirsek... Evet, genelde kültürün özelleştiril- çarpıa bir olayı bir anlamda yaşıyorum. ts- tanbul Kültür ve Sanat Vakfı'mn yönetim kurulundayım büiyorsunuz. İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı bu yıl basına yansıdığı gibi gelirleriyle giderleri arasındaki bir farktan ötürü bir miktar zarar etti. Vakfın toplam bütcesi aşağı yukan 7-8 milyar civannda. Bu etkinliklere yüzlerce insanın katıldığım bili- yoruz. Ama örneğin yıllık bütçesi 300 mil- yara yaklaşan Devlet Opera ve Balesi'ne dev- let bu parayı vermektedir. Buna karşı oldu- ğum için söylemiyorum, îunabu vakfın dü- zenlediği etkinliklere devletin'hiçbir katkısı yok. Dünyanın hiçbir yerinde o şehrin festi- vali, o şehrin ve devletin katkısı olmadan ger- çekleşmiyor. ^•••••H Peki nasıl bir çözümyolu bulacağız? KUTLAK Şimdi tamamen katılıyorum Ferit Edgu'nün düşüncelerine, Gerçekten bunlar devletin dısında, başka, başta tabii se- yirci olmak üzere onun yanında özel kuru- luşlan katuğımızda meydana çıkan tablo ço- ğu kez daha iç açıcıdır. Bu bakımdan böyle girişimlerin desteklenmesinde çok yarar var. KUTLAR Elbette devletin kültür kurum- lannın özelleştirilmesi konusunda dikkat et- mek gerektiğine inanıyorum. Türkiye'de konservatuvarlar, operalar, tiyatrolar, ku- ÇOZUM ÇOK, UYGULAMA YOK - Bu ay 'Oturdular Konuştular'ı Refik Durbaş (sağ- da) yöoetei. Söyleşiye (soidan saga) Feril Edgu, Onat Kutlar ve Hulki Aktunç katıldılar. Üç yazanmız, devletin ve partilerin kültür politikalarau tartışırken bugttne kadar ortaya birçok çözüm önerisi çıktığını. ama bunlan uygulantaya koyanın çıkmadığını vurguladdar. AK I U N y Devlet sanatçısı diye bir kav- ram var. Bu kavramJa ilgili olarak Aziz Ne- sin çok güzel bir saptama yaptı. "Herhangi bir devlet sanatçısı, yazar yoktur. Bu gidişle de olmayacaktır. Zaten belki de olmamaüdrr" dedi. Böyle bir ortamda niçin olsun? Ama bence devlet sanatçısı, yazarlar vardır. örne- ğin Mehmet Akif. Çünkü paranın üzerinde AkiFin resmi var. Bes bin ürâlıklann üzerinde resmi bulunduğuna göre Mevlana da devlet yazandır ve daha önce söylediğim gibi dev- let kendi yazannın yapıtıru sansür edebilmek- tedir. İHiHH^My4ma durmadan çözümler üretilebiliyor... KUTLAK Türkiye'de herhangi bir si- yasal iktidar, sanatçıların, kültür adamlan- mn genel anlamda üzerinde uzaklaşacakla- n birtakım çözümler getirmek istese, elinin altında her alan için getirilmiş bir süru çö- züm önerisi ve bir sürü çalışma bulacaktır. mesinden yanayım, çünkü kültür özeldir za- ten. Özelleştirme, özel şirket haJine getirmek değil, devletin sultası altında olmaması, dev- letin yaptırıcı dilekleriyle karşı karşıya kal- maması demek... Gerektiğinde anık bugün hemen hemen tüm dünyadaki sanat olayları özel sektörün katkılarıyla gerçekleşiyor. Bu- nu o kuruluşlar bir borç olarak değil, kendi imajlan için gerçekleştiriyorlar, toplumun kendilerinden boyle bir beklentisi olduğu için gerçekleştiriyorlar. • • • • • • i ö z e / sektör nasıl girecek işin içine? CUIÎU Özel sektörden korkmaya gerek yok. Özel sektörün sanata ve kültüre eğilme- sine, ondan yarar sağlamaya, hatta onları teş- vik etmeye çahşmahyız. Ancak burada da ipin ucunu kaçırmamak gerekir. Örneğin bir işadamı bir binayı restore edip müze haline getirmek isüyorsa ve bu binaya kendi adını veriyorsa o zaman bunu bir özelleştirme ola- tüphaneler gibi devletin çok çeşitb kültür ku- rumlan var. Bir an düşünüp bu kurumlan sihirli bir değnekle bir anda özelleştirsek di- ye düşünüyorum. O anda karşımıza çıkan manzara da gerçekten oldukça iç kapayıcı- dır. Hangi anlamda iç kapayıcıdır? Bildiği- miz gibi bu kurumlar çok kısa bir süre içeri- sinde merkantilize olduğu ölçüde, ticari amaçlar taşıdığı ölçüde demek istiyorum, hiçbirimizin tasvip edemeyeceği birtakım yönler alabilirler. Ancak özelleştirmeden kastım bu değil. Zaten bu KlT'leri alacak kimse de çıkmaz. KUTLAK Bu konuda aynı seyleri düşün- düğümüzü biliyorum. Bu yapıların üretken, çağdaş, katılımcı, özgürlükçü olmaları şart- tır. Bürokratik mekanızmalar olmaktan el- bette çıkanlmalıdır. Bu yüzden sözcükte kü- çük bir değişiklik yaparak özelleştirme değil, FERİT EDGÜ Kültürün dışında tuttuğunuz halk kitleleri ile hiçbir zaman sivil topluma ulaşarnazsımz. Ola ki tüm siyasal partilerimiz bunu istemektedir. Onun için bir kültür politikaları yoktur. ONAT KUTLAR Türkiye'de herhangi bir siyasal iktidar, sanatçıların, kültür adamlanmn üzerinde uzlaşacakları birtakım çözümler getirmek istese elinin altında bir sürü çözüm önerisi bulacaktır. HULKİ AKTUNÇ Politikanın istikrarh olmadığı ülkelerde kültür politikalannın ıstikrarh olmasını beklemek mümkün değil. Siyaset adamlan "kültür içinde gizlenen siyaset"i görmek istemiyorlar. AKTUNÇ cansızlarla olan Kültür, insanın canlılarla ve ıfan ilişkileri ve bu ilişkilerden do- ğan sonuçlardır. Kültür, insanın tarihle bağı ve gelecekle bağıdır. Kültür, insanın tarihle bağı olduğu kadar, doğayla da bağıdır. Bü- tün bu bağları gunümüz için tek tek irdele- sek önüne geçilemeyen çevre kirlenmesiyle, kentlerin kırlaşmasıyla, hiçbir ders alınmaz gibi görünen tarih alanındaki bilinçsizlikle karşılaşacağız. Gelecek mi? Dünyanın gele- ceği, bir kültürler agorasına doğru devinir- ken, bu kültürler agorasında mahvedilen Is- tanbul'la, askeri darbelerimizle, 'kayınpeder- lik gururu'nu bile korumaya çabalamış san- sürümuzle mi yer alacağız? Siyasal örgütler toplumun, dünyanın en gelişmiş kesimleri içinde yer almayı her zaman isteyen toplumun bu temel sorunlarıyla ilgili çözüm önerileri rak görmemeli. Bir müze kurmak bir yapı kurmak değildir. Onlara da bunu öğretmek zorundayız. Türkiye'deki kültür adamlan, ya- zarlar, sanatçılar olarak. Bugün kendi isim- leriyle anılan muzeler, o müzeleri oluşturan koleksiyonculann adıyla anılır, yoksa mima- rıyla ya da o binayı yaptıran insanlarla de- ğil. Bugün fstanbul gibi bir metropolde bir modern sanatlar müzesinin olmaması utanç verici bir şeydir. Dohnabahçe'deki müzeyi bir modern sanatlar müzesi olarak görmek mümkün değil. Dünyada böyle bir metropol yoktur. Madem ki devlet bugüne kadar yap- madı, yerel yönetimler bunu gerçekleştireme- di, niçin üç, dört tane özel girişimci bir ara- ya gelerek sadece binasıyla değil, elbette içiyle de gerçekleştirmesin? KUTLAR Özelleştirme konusunda çok bu kurumlar için bir özerkleştirme çalışma- sımn yapılmasının şart olduğu daha özerk olarak onlann başka katkılara da açık ola- bileceği, demokratik ortamlar oluşturabile- ieği, bürokratik olmaktan nispeten çıkarıla- bileceği, yapısal iyileştirme ile mümkündür. Biz hep toptan çözümler anyomz. AK I U N y Kültür siyasetinin başansı, sü- reküliğindedır. Farklı partilerin sağ iktidar- ları bile bu sürekliliği sağlayamamaktadır. Milli Eğitim Bakanhğı'nın, Kültür Bakanlı- ğı'nm zaman içinde yaptığı yayınlara baka- lım, durum hemen anlaşılır. KUTLAK Küçük bir saptama yapmak is- tiyorum. Bence mesleğimin içeriği ile ilgili de- ğil bütün bunlar, bir genel tavırla ilgili ki bu tavn her türiü devlet yapısında görmek müm- kün. Yani hangi iktidar başa gelmiş olursa olsun... Bence son yıllann en enteresan ya- zarlanndan biri olan ve edebi anlamda değil popüler anlamda söylüyorum, Mustafa Kâ- mil Zorti'yle açıklanabilir o da... Yani orta - lıkta devlet yapısında çok sayıda her zaman Mustafa Kâmil Zortiler vardır. Yani bizim düşüncemize yakın olup olmaması da önemli değil, yeter ki her şeyi bildiğini zannetmesin o adam. Şunu bilsin, bir faaliyete gececeği za- man, bu faaliyeti gerçekten yapacak insan- ları bilsin. Bunun dışında onun içeriğinin de kendisi tarafından tayin edilemeyeceğinin bi- lincinde olsun. İ M ^ ^ H Ülkemiz bir seçim geçirdi. Bu açıdan, politika ile kültür ilişkilerinin geleceği hakkında neler düşunüyorsunuz? AKTUNÇ Son günlerde "Devlet Sanatçüığı" konusunda yeni gehşmeler oi- du. Ben bir soruyu "Türkiye'de devlet ya- zarı olmaz mı? tşte paraların üstünde Mev- lana var, Mehmed Akif var," diye yanıtla- mıştım. Aynı devlet, parasına resmim koy- duğu Meviana'mn anayapıü olan MesnevTyi sansurleyerek bastı! Mehmet Âkifin devletle seruvenlerini de herkes biliyor. Son devlet sançtüığı dalgasmda olan bitenlerden iktidar değil, ama sürekli bir kültür politikası olması ve bunu inatla uygulaması gereken devlet bir ders çıkaracak mı? Süreklilik açısından be- nim pek umudum yok. Birçok partinin olduğu gibi, seçimler- den birincı parti olarak çıkan DYP'nin seçim bildirgesini de nceledim. tnce aynntılarında eleştirilecek şeyler bulabilirsiniz de. Bu bildirgenin Kültür ve Sanat başlıklı bölümünde bü- tün kültür insanlarının katıla- cağı çok madde vardır. Doğru- su, eskiden beri böyledir bu Yazıh maddeler, genelükle doğru olur da uygulamalar is- teğe uymaz. DYP seçim bildir- gesinden iki üç satır okuyayım: "Devletin bir milli kültür po- litikası belirlemesi (demek da- ha belirleyecek, derim ben) ve Türk insanımn milli kültür ile teçhiz etmesi kaçınümazdır"... "Geçmişteki acı deneyimleri- miz bize, san'atta kısıtlama, sı- nırlama ve sansür eğilimlerini hiç yarar sağlamadığını göster- miştir"... Daha fazla uzatma- yayım... Şu sıralar Ecevit'inden Erbakan'ma birçok kimse, Sa- yın Süleyman Demirerden ver- diği sözleri tutmasım istiyor. Bir koalisyon dönemi açüırken, bir DYP, bir ANAP Ue bir SHP ile ya da bir RP ile sanat ve kültür üzerine verdiği sözler- den hangisini, hele hele istik- rarh olarak tutabilecek? Ben özelhkle şu san- sürle ilgili saptamanın ne ölçüde gerçerli kı- hnacağını şiddetle merak ediyorum, kendi köşemden geh'şimleri aynı merakla izleme- ye devam edeceğim. KUTLAR 20 Ekim seçimlerinin sonuç- ları, partilerin mediatic basarılannın, klasik ideolojik aynmlann, liderlerin karizmalan- nın yani sıra birden çok motivasyona daya- h tercihler ortaya koymuştur. Bu karmaşık tercihlerin oluşturduğu mo- zaikte, halkımıan kültürel beklentilerinin ne olduğunu anlamak mümkün değildir. Bek- lentilerin büyük bölümü ekonomik, etnik, dinsel vs.'dir, kültürel bir beklentinin işare- ti yoktur. öbür yandan bütün bir kampanya boyun- ca, partilerimizden ve liderlerimizden, bir iki küçük ve güdük toplantı ve temas dışında (türkücü adaylan ve propaganda "arenj- manlarım" da saymazsak) üniversite, bilim, sanat, ülkenin kültürel envanteri ve gelece- ği konusunda en küçük bir işaret de gelme- miştir. Bu curcunada anahtar, tapu, faiz, kâr, kredi, taban fıyatı, vergi, din, u^k her- şey vardı, ama eğitim, kültür, sanat vs. yok- tu. Bütün bunlar, önümüzdeki dönemin kül- türel hayatı bakımından oldukça karanlık bir tablo çizmektedir. Yanılmış ohnayı çok isterdim. EDGU Eğer dikkat ettiyseniz, siyasal partilerden hiçbiri, solcusu ya da sağcısı, hiç- biri, seçim öncesi propaganda konuşmala- nnda kültüre, sanata yer vermediler. Niçin? Sanatın, kültürün geniş halk kitlelerini ilgi- lendirmediğini duşündükleri için. Nabza gö- re şerbet... İyi, güzel, ama her biri 21. yüz- yıldan, değişen çağdan, bu çağa ayak uydur- maktan, çağı yakalamaktan söz ettiler. Bi- limsiz, sanatsız, kültürsüz nasıl yakalayacak- sınız çağı? Seçimlerdeki sosyal demokratların aa ye- nilgisinın altında yatan alü çizümeyen bir ne- den var: Geleceğe dönük inandına, ayaklan yere basan öneriler getirememiş oknalan. Ama bu ütopyaları yaratabiknek, önere- bilmek ve bunlara halkı inandırabilmek için düş gücüne gereksinme var. Siyasal partüe- rimizin hiç birinde böylesi bir düş gücü yok. Sosyal demokratlarda ise hiç yok. Değişen dünyada değişmeyen umutlann, beklentile- rin olması gerektiğine inamyorum. Değişen, değişmesi gereken bu umutlann, beklentile- rin yoludur. Bu yolun çizilmesi ise düş gü- cüyle olmasıdır. Düş gücü hayalcüik değil- dir.Kaynağım kültürde, sanattavebilimde bulur. Toplumun kendi kendini yenilemesi, ileriye doğru atılımı gerçekleştirmesi de an- cak, bu kaynaklar sayesinde olur. Yoksa 21. yüzyıla, 20. yüzyıla nasıl girmişseniz, öyle gi- rersiniz: Yüzyılhk gecikmeyle.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle