26 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
.İi. CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER lardan ise utanç duyabildiklerini gösterir. Hiç kuşku yok ki bunu da Japon devlet ve siyaset adamlannın ileri düzeyde bir toplumsal sorumluluk bilincine ve duyarhlığa sahip olmalan kadar, çok gelişmış bir kamuoyunun varlığının da payı büyüktür. Gerçekten, çok partili siyasal yaşama geçişleri bizimle hemen hemen aynı yıllara rastlamasına karşın, Japon yönetim ve siyaset kadrolarını doldurmuş olanlann halkın tepkisine duyarlılıklan, bizimkilerle kıyaslanmayacak kadar yüksektir. Japon siyasal yaşamında, partiler, basın, tüm demokratik kuruluşlar, kısaca kamuoyu, doğruluktan aynlanlann bağışlanmasına kesinlikle göz yummazlar. Japon demokrasisinin asıl gücü de buradadır. 3) Bunun gibi, Japonya'da, Batı'dan ayn olarak, hızlı teknolojik gelişmeyle toplumsal değişme arasında bir ekinsel boşluk yaratılmamıştır. Japon'lann tartışılmaz bir değer olarak benimsedikJeri bireycilik, Batı dünyasının özdeksel bireyciiiği'ne hiç benzemez. Orada, çağdaşlaşma bireydliğe dayanılarak gerçekleşmemis; tersine, bireycilik çağdaslaşmanın sonucu olarak ortaya çıkmışbr. Belki bunun da etkisiyle, Japonya'da işçiişveren ilişkilerinin düzenlenmesinde kullanılan başlıca araç, iş sözleşmelerinin mekanik kuralları değildir. Japon işvereni, işçisine, salt emeğini kiraladığı bir kişi göziiyle değil, ailesinin bir üyesi gibi bakar. Onun bütün yaşann ve sorunlanyla ilgilenmeyi görev bilir. Bunda, hiç kuşkusuz, "uzlaşmacı" bir toplum olmanın da payı vardır. lnsanla insan, işçiyle işveren, yurttaşla devlet arasındaki ilişkilerde zorlama değil, inandırma ve işbirliği yapma başat yöntemdir. dir. Hiç kuşku edilmesin ki, bizim, bugün çoğu kez kitap sayfalannda unuttuğumuz, "Yaşamda en gerçek yol gösterici, bilimdir" kuralını, toplum yaşamının gerçekten değişmez kılavuzu yaparak, Japonlar bizden daha çok "Atatürkçü" olmuşlardır. Japon Kalkmnıası Üzerine Gözlemler Çok partili siyasal yaşama geçişleri bizimle hemen hemen aynı yıllara rastlamasına karşın, Japon yönetim ve siyaset kadrolarını doldurmuş olanların halkın tepkisine duyarhhkları, bizimkilerle kıyaslanmayacak kadar yüksektir. Japon siyasal yaşamında parîiler, basın, tüm demokratik kuruluşlar, kısaca kamuoyu, doğruluktan ayrılanların bağışlanmasına kesinlikle göz yummazlar. Japon demokrasisinin asıl gücü de buradadır. PENCERE Batan Geminin Malları Bunlar... 14 EYLÜL 1989 Plan düşüncesine saygı 5) Beşincisi, Japon ekonomisinin özekten (merkezden) planlı ekonomiler kadar planlı ve hatta kanşmacı bir ekonomi olduğunun çoğu kez gözden lcaçınlmasıdır. Japonya'yı Batdı anlamda kapitalist bir ülke saymak ÇOK yanlıştır. Liberalizmi en akılcı ölçüler içinde toplum yararına yönelten, insan ve doğa kaynaklarının savurganca kullanılmasına izin verilmeyen bir ülkedir, Japonya. Özellike MlTl (Dış Ticaret ve Sanayi Bakanlığı) ve EPA (Ekonomik Planlama örgütü) gibi kuruluşlar eliyie, ekonomik yaşama en ufak ayrıntılara kadar devlet kanşır. Pazar ekonomisinin hangi kurallara bağlı olarak işleyeceğini, özekte çizilen yöneltiler (politikalar) belirler. Ekonomik yasamı düzenleyen ve yönlendiren bunlardır. Otomobil üretiminde dünyada başta gelen bir ülkenin kentiçi ulaşımını özel otolar yerine toplu taşıma araçlarıyla sağlaması, dünyaıun en zengin Ulkelerinden biri olmasına karşın, ortalama konut bü.Hklüğünün orada hâlâ 80 metre karenin altında olması, kaynak kullanımmda akılcılığın ve plan düşüncesine bağlılığın en güzel örnekleridir. Birkaçına kısaca değindiğimiz bu özelliklerin Japon kalkınmasının temel etmenleri arasında olduğunu benimseyenler kadar, benimsemeyenler de vardır. Ikincilere göre, başka toplumlarda da var olan bu özellikler, oralarda Japonya'dakine benzer bir hızlı kalkınmaya yol açmadığına göre, "mucize"nin asıl nedenini kalkınma "modeli"nin kendisinde aramak doğru olur. Gerçekte, ortada bilinmeyen bir modelin bulunup bulunmadığı sorusu rahatlıkla sorulabilir. Biz, yukarıda sözü edilen ekinsel ögelerin, Japonya'nın kalkınmasında, imgesel modelin kendisi kadar, hatta ondan da önemli olduğu kanısını taşıyonız. Prof. Dr. RUŞEN KELEŞ Japonya'nın özellikle 1960'lar sonrasında eriştiği gelişme düzeyine hayranlıkla bakanlar yalnız biz Türk'ler değiliz. Ama, ülkeraizde kimi çevreler, Japon'lann bu üstün başarısında, Doğulu olmalannın ve bizimle kimi benzerlikleri bulunmasının altını çizmeye ayrı bir önem veriyorlar. Kendileri için bundan bir pay çıkarmaya çalışıyor ve böylece, Japonya'nın vardığı gelişme düzeyine, gelenek bekçiliğini elden bırakmadan da gelinebileceğini sanıyorlar. "Japon modeli" île kalkınmanın ön koşullan üzerinde yeterince durulmadan ve her iki ülkenin tarihsel gelişim süreçleri iyi incelenmeden, o modelin ülkemize de uyarlanabileceği konusunda iyimserlik taşıyanların düştükleri birçok yanılgı var. Ben bu yazıda, bu yanılgılardan yalnız birkaçına değinmekle yetineceğim. 2) tkincisi, Japon kalkınmasının temelinde, gözardı edilemeyecek ekinsel (kültürel) ögelerin varlığıdır. Yüksek bir iş görgüsü ve sorumluluk duygusu, Japon toplumsal kişiliğinin aynlmaz öğeleridir. Japon, görevli olduğu konularda olup biten her şeyin sorumluluğunu üstlenen, başkalanna yüklemeye çahşmayan bir yaradılışa sahiptir. Bu, sokaktaki bireyden, en yüksek düzeydeki devlet adamına kadar böyledir. Geçen yıl, güvenlik güçlerine kendiliğinden teslim olan bir öldürme olayı sanığını yanlışlıkJa salıveren emniyet müdürünün, ertesi gün, salıverilen kişinin gerçek suçlu olduğunun anlaşılması üzerine İcendi canına kıyması, bu sorumluluk bilincinin çarpıcı bir örneğidir. Daha çok yakınlarda, Recruit Cosmos adlı bir firmanın pay belgitlerini (hisse senetlerini) bir özel kalem müdürünün, borsaya kayıtları henüz yapılmadan, el altından alıp, "nüfuz ticareti"yle milyonlar kazanması, yalnız Maliye Bakanı Miyazawa'nın görevinden çekilmesine yol açmakla kalmanuş, Başbakan Takeshita'yı da görevden ayrılmak zorunda bırakmıştır. Temmuz 1988'de, Yokohama Körfezi'nde, Fujimaru adlı bir balıkçı teknesine çarparak 35 kişinin boğulmasına yol açan denizaltının kaptarunın, soruşturma sonucutıda, olayda kusuru bulunmadığı kanıtlanmış olmasına karşın, deniz işlerinden ve güvenliğinden sorumlu olan Bakan Kavvara bakanlık görevini bırakmayı yeğlemiştir. Tespih yerine akılcılık 4) Dördüncü nokta, Japon toplumunun, kendine özgü Doğulu özellikleri bulunmasına karşın, Batı'nın çağdas, akıla ve laik düşünce sistemini özümsemiş insanlardan oluşmasıdır. BUtün Doğu toplumlanndan ayn olarak, orada din, varlığı hiç de duyumsanmayan, yalnız Şintoist ya da Budist tapınaklarında ender olarak anımsanan sıradan bir kurumdur. Dine, ne kalkınmanın sağlanması için el açılnuş ne de dinin kalkınmaya bir ayakbağı olmasına izin verilmiştir. Japon toplumunu yöneten knrallann kaynagı din d«gU, süulcılıknr. Richter ölçeğine göre 5.56 gücündeki çok sık rastlanan depremlerde upuzun bir kamış gibi sallanmakla birlikte ayakta kalan gökdelenlerin yıkümaktan korunması için, kimsenin elinde tespihle ya da başka yöntemlerle Tanrı'ya yalvardığma tanık olmadım. Toplum, geleneksel değerlerini korumakla birlikte, yeniliklere tümüyle açık ve akılcıbğı yaşamın her yanına egemen kılmış bir olgunluk düzeyindedir. Depremi bir sonın olmaktan çıkaran, Japon akılcılığı ve teknolojisi Ekinsel ögelerin önemi 1) Bir kez, feodal Tokugavva öncesi dönemde, tâ 1416. yüzyıllarda bile, Japonya, tanm yöntemlerinde düzeltimler (reformlaı) yapmış, bu amaçla Çin uygarlığırun ürünlerinden yararlanmaya çalışmıştır. 19. yüzyüın ortalanna gelindiğinde, Japonya bilimde, sanatta ve ekonomide, küçüksenemeyecek bir gelişme düzeyine varmış bulunuyordu. 1868'de Meiji döneminin başlamasıyla birlikte, gelişmeye engel tüm feodal kurumların varlığına son verilraiş, her yurttaşa eğitimde fırsat eşitLiği sağlanmış, Batı'dan getirilen uzman, teknisyen ve bilim adamlan yardımıyla, hızlı kalkınmanın temeli olan insan gücünü yetiştirmenin yolları olabildiğince açılmıştır. 2. Dünya Savaşı yıllarında, ülkede toprak sahibi çiftçi oranı *h 30.6 iken, köktenci bir toprak düzeltimiyle bu oran, 1970*16 °7«79.4'e yükseltilmiştir. Hiç toprağı olmayan çiftçi oranı ise, aynı dönemde, 1t 28'den, % 1.6'ya düşmüştür. Sonuç Japon modeli yardımıyla kalkınma hevesinde olanlann, modeli, insan öğeleriyle bir bütün olarak özümsemeye çalışmalannda zonınluluk vardır. Modelin bölünmezliğini yadsıyarak sonuç almayı beklemek boşunadır. Kısaca, Japonya'ya öykünme özlemi; çalışkanlığı tembelliğe, toplumun yararlannı bireylerin bencilliğine, akılcılığı her türlü dogmatizme, laik ve çağdaş eğitimi, dinsel akımlann güdümündeki eğitim anlayışlanna yeğlemeyi zonınlu kılar. Sorumluluk duygusn ve kamuoyu Sayısı daha da çoğaltılabilecek olan bu örnekler, Japon devlet adamlannda, koltuklanna yapışmak alışkanlığı bulunmadığını, görevden ayrılmak için itilip kakılmayı, aşağılayıcı tepkilere hedef olmayı beklemediklerini; tüzel bir zonınluluk olmasa bile, ulusun eğilimlerine uyarak görevden ayrılmayı bir erdem saydıklannı, bunun tersi davranış EVET/HAYIR 12 Eylül'ün Yıldönümünde... Geceyarısıydı. Bir gazeteci arkadaş telefonla aradı. Fısıltılı bir sesle "Asker geldi" dedi. Uykudan uyandırılmanın yarattığı dalgınlık içindeydim. Asker nereye gelmiştı, neden gelmişti, ne yapmaya gelmişti? Zaten sıkıyonetim içinde deği! miydik? Komutanlar geniş yetkıleri ellerinde tutmuyorlar mıydı? Saat ikiydi. Balkona bir sandalye attım, beklemeye başladım. Kim geldi, hangi asker geldi, aşınlar mı egemen oldu, yoksa ılımlılar mı? Kimseyi aramayı düşünmedim. Sabahın ilk saatlerine dogru karanlık biraz aydınlanınca apartmanın önünde bir cip durdu. Tamam dedim, aşınlar duruma egemen, geldiler, götürecekler! Ne olur, ne olmaz, her şeye hazırtıklı olmak gerek! Birkaç gölge yan apartmana yöneldi. Beş dakika sonra hızlı hıziı yürüyerek çıkttlar, ciplerine binerek gittiler. Abdullah Baştürk'ü aradıklarını düşündüm. Yan apartmanda Genelİş'in konuklara ayırdığı bir daire vardt, Baştürk İstanbul'a geldikçe bir iki gün orada kalırdı. OİSK'çiler arada bir toplanırlardı. Oysa o sırada DİSK Genel Başkanı ören'deki evindeydi. Bir iki gün olmuştu aynlalı. Hatta beni de Ören'e götürmek istemişti. Birkaç gün Genelİş'in Artemis adlı tatil yerinde kalacaktım. Artemis, şimdi Turban Tatil Köyü'dür. 12 Eylül 1980 öncesindeki ağustos ayında orada kalmıştık Dogallıkla ücreti ödeyerek!.. 12 Eyiül'de orada olacaktım nerdeyse! O geceyarısı Baştürk'ü evinden alıp Edremit'e götürdüler, oradan da istanbul'a, dört yılı aşkın bir süre 'idam' istemiyle adalet önünde hesap verdi. Türlü işkencelerden, en sert, en acımasız sorgulardan geçerek. Kimbilir o gün ben de Ören'de olsaydım belki benim de başıma tatsız işler gelecekti. Nitekim Artemis'in hesaplarmı didik didik etmişler, benım ve birkaç yazar arkadaşımın Artemis'e para ödeyip ödemediğimizi incelemişler! Neyse kı ödediğim paranın makbuzlarını bir süre saklamak gibi bir alışkanlığım vardır, gerektiğinde çıkarıp göstermek için... Artemis'teki o sıcak yaz günleri yaşamımın en güzel anıları arasındadır. Bir bekleyiş içındeydik, orası doğru. Ama bekleyiş içinde olmadtğımız bir dönem yaşadık mı hiç! Her zaman, 'bir şeyler olacak' diye bekleriz. Bugünlerde de böyle bir beklenti içinde değil miyız? Ama 12 Mart'çıların yararlı hiçbir iş yapmadan tarihe başarısız kişiler olarak geçtiklerini bilerek başka bir askeri darbenin artık olamayacağı düşüncesindeydik. 12 Martta asker yönetime el koymuştu, ortaklık hukümetleri kurmuştu, ama sonunda en küçük bir başarı, bir yarar sağlayamamıştı. Bu başka darbecilere ders olmayacak mıydı? Olmadı! Bundan sonra olur mu olmaz mı, orası da btlinmez. Üstelik 12 Mart da, 12 Eylül de 'darbe' değildir. Genelkurmay Başkanı'nın ve kuvvet komutanlarının elbirliğiyle yapılan yönetime el koyma olayının 'darbe' ile ilgisi yoktur. Garip olan, anlamlı olan her iki askeri elkoyma eyleminin AP lideri Demirel'e karşı yapılmış olmasıdır. Doğrusu ya bir gün yine Demirel işbaşına gelirse, geçmişteki olaylar bir daha yinelenebilır mi diye düşünmemek elde değil! Her 12 Eylül günü, 12 Eylül 1980 gecesini yeniden yaşarım. Düşünürüm, 12 Eylül olayı ülkeye ve halka ne kazandırdı, ne kaybettirdi? Bunun hesabını şimdıden çıkarmak olasıdır. Kaybettirdiği şeyler dağlar gibi, ama kazandırdıkları nedir, siz söyleyin. Korku, işkence, Atatürk devriminden uzaklaşış... işte bir 12 Eylül daha geçirdik. Dokuz yıl sonra yine bunalımlı günler yaşamaktayız. Meclis'te başkan seçmek, ardından yedi yıllık bir dönem için TC Başkant'nı seçmek... Ama cumhurbaşkanı seçiminin o kadar kolay olmayacağı kesindir. Özal mı, Ulusu mu, yoksa yeni bir süre tanınarak Evren'in işbaşında bırakılması mı? Yeni bir 12 Eylül yasamaktansa kim olursa olsun Çankaya'ya çıksın diyeceğim, ama Özal gibi bir kişinin böyle bir göreve getirilmesi çok daha büyük bunalımlar, çıkmazlar yaratır, bambaşka türden 12 Eylül'ler patlak verir diye de düşünmemek elde değil. OKURLARDAN Kıyidaki bu evler Hazine'nin mi, belediyenin mi? muhafazasında biMm vefen bakvnmdan hiçbir yarar görübneyip, aksine tanm alanlannadönüştürübnesmde kesin yarar görülen yerleri, b) Otlak, kıslak, yayiak gibi yerleri, Anayasadiyorkv "31.12.1981 c) Thrla, bağ, bahçe, meyveük, tarihinden once bilim vefen zeytinUk,fincakak,fistıkükgibi bakvnmdan orman nitetiğfni çefttü tanm akmlarmı, ç) Şehir, tamamen kaybetmiş yerierin kasaba, köyyapüannın toplu değeriendiritmesi bilim vefen olarak buhtnduğu yerleşim bakmundan orman olarak sahaianru kapsar." muhafazasında yarar Ülkemizde, özeiBkle kıyüarda, görütneyen yerterin tespiti ve kıyj yağmaana konu yerkrde orman saurlan dışına veyabu yerlerin bitişUderinde çüuırtümasK orman içindeki varsayahm ki değindiğimiz köyler halkmtn kısmen veya anayasa hükmüne ve bu tamamen buyerlert hükmün uygutama yasası olan yerleştirUmesi için devlet eliyie 2924 numarab yasanm söziinü anüan yerlerin ihya edüerek bu ettiği Orman KuonVun değisik halkm yararianmasma tahsisi kanunla düzenlenir. (Md170/1)" 2. maddesine konu olacak, Bu anayasa buyruğunun söziinü Orman Kadastro ettiği, konuyu düzenleyen kanun Komisyonlan nca orman sınırlan dışına çıkartümıs, ise 17.10.1983 kabul tarihtt eskiden orman olarak kamu "Orman köylülerinin kaBanmalannın desteklenmesi miUkü iken şimdi Hazine'nin özel mülku durumuna hakkmda kanun" adtnı taşıyan dönuşmuş yerler var 2924 sayüı kanundur. Bu kanun ilk maddesinde amaç Ne yapacak Hazine bu yerleri? Yukanda değindiğimiz orman olarak diyor kL "Bu kanunun köylülerinin kalianmalannm amaa, naküne karar verüen desteklenmesi hakkmda orman içi köyler haikmın yerieştirümesi ve orman smaian kanunun bağlayıcı hükmu dtşına pkartümış ve çıkarülacak karşısmda yanıt tekür. Bu yerler orman köytüsüne yöneltilecektir. yerlerin değeHendirümesi Bunun dışmdaki olasıhklann suretiyle orman köylülerinin yoaınu hem anayasa hem de kalkmmakavun değindiğimiz bu uygulama desteklenmeskttr." Kanun yasası tamamen kapaüyor. kapsam maddesi olan 2. Diyeiim ki yer güzel mi güzel, maddesinde "Bu kanun, 6831 değerti mi değeriL. Hatta, sayüı Orman Kanununun2. niteük kaybı sebtbiyle orman maddesi uyarmca Orman suarlandışntaçıkartümasmı Kadastro Komisyonlan tarafından orman suurlan dtşma oiast hale gettrmiş, daha kısa bir süre önce Orman Kanununa çtkankm: a) Orman olarak aykın eylem olarak suç teşkü eden, işgal ve faydaianmaya konu obnuş, bu işgal ve faydalanmanm sürdüğü bir yer~ Bu yeri ehnde buhmduranlar ayn ayn 6 'şar ay dolaymda hapis vepara cezasına da mahkum edumişler. Evleri kooperatif yönetim kunau yapmış, suOı ceza mahkemesmdeki kamu âavalannm sanıklan (ve sonunda hükümlüleri) yargılanmtşlar. Orman Kanununun işgal ve faydalanmayı yasaklayan, suç sayan 93. maddesine dayanan mahkumiyet kamrlan bu deniz evlerinin zonhnu hükmunü de içeriyor. Karariar kesinleşmiş~. Haien ehnde btıhmdııranın burası benim diyebümek için hiç bir dayanağıyok, zoraam nedeniyle yerler esasen daha orman sınırlan dışma çıkarma karan mevcut değiiken de HazinenBu. Ancak işgal ve faydalanma tapuiu mülkündeki gibisürüyor. kunanlan, beüdkıyı yağmacıhğuu çok iyi bilen ve beceren güçler!.. Mahkemenin, Hâzjne yararma verdiği bu evlere iüskin zoraam karanan (yukanda değindiğimiz 2924 sayüı yasanm 13. maddesinin yoüamada buhtnduğu 16.3.1983 tarihü 2805 sayıh yasa hükümlerinin limm Orman Köyişleri Bakanhğı iıca uygukmmasmı nasti etkiler bu zorahm karanan) bugüne kadar niye uygukmmanuş, niye uygukmmıyor, işgal ve faydalanma neye dayanuarak sürdürühıyor, gibiyörder yazmuztn korutsu değü. Verüen örnek de nitelik kaybı nedeniyle orman smaian dışma çıknuş veya çtkanlacak yüzlerce ömekten sadece birL. Diyoruz ki bu gibi yerleri ehnde buhmdııranlan düş kmkhğı mı beküyor, yoksa anayasa ve söziinü ettiğimiz 2924 numarab yasaya karşın umutlarmt koruyabilsinler mi? Yer, bekftiye mücavir alant içindedm BektBye, bOediye YetkUilerveetkMler smırian içindeki Hazineye ati çoğatalabilecekbuömeklere taşmmaz mallar beiediyeye eğume, rnahkemelenh zoraam geçer, burayıeünde karanannı uygulama yönünde buhtndurtouara satanm, alan engerçekçiadtmıatmadadaha memnun, satan memnun, fazlagecâdriene bundan hem inanam taştyor obnah. kamu hem de beklenti içindeki Anayasa ve Orman Köylülerinin vatandaşlar zarar görecektt. Desteklenmesi Hakkmda Kanun karşısmda bu olası mı? ibrutmı Mahkemenin zorahmı karanna konu buhınan ve özel kanun zaman göstereceL.. Zaman bir şey daha gösterecek, olan 2924 sayıh kanuna tabi olan yer belediyelere geçecek bu yerin istekasi sadece ehnde buhınduranlar değil! Daha bazı yerterden değüdir. tath düş içinde olanlar da var, H. Avni Ushtoğaı Bunlarbettdşu veyabu kamu EmeküMusteşarYanhması Mahmutpaşa'da işportacı, mallarını kaldırıma yaymıştır; don, gömlek, çorap, kazak, mendil, ne istersen var. Çığırtkan avaz avaz bağırır: Batan geminin mallan bunlar, batan geminin mallan bunla batan geminin mallan... Gelen geçenin kulağını tırmalar satıcının sesi, aklına takılır: Ne oluyor yahu? Hangi gemi batmış da mallan karaya vurmuş? Hangi şirket iflas etmiş de yok pahasına elindekileri çıkarmış? Yoksa fırsat bu fırsat mı? Bizim KİT'ler böyiesine işportaya düşürüldü; çığirtkanlann elinde satılıyor... Kime? • Özal yönetimine bakarsanız KİT'ler "özelleştiriliyor" değil mi? Hayır... Aldatmaca buradan başlıyor. Bir kamu kuruluşu nasıl özelleştirilir? Diyeltm ki sermayesi küçük birimli hisse senetlerine bölünür; yurttaşa satılır. Yurttaş bir kamu kuruluşunun hisse senedini niçin alır? Gelir sağlamak için. Peki, bir kuruluş yılda yüzde 10,20, bilemedin yüzde 30 kâr edersa; enflasyon oranı da yüzde 70 düzeyinde gezinırse, sonuç ne olur? Yurttaşın hisse senedine yatırdığı para erir. Peki, kuruluş ya zarar ederse? Hem, halkın elinde para mı var ki KİT'lerin özelleştirilmesine katılsın? Peki, öyleyse kim satın alacak KİT'leri? Mutlu azınlığımız mı? Eğer hazretler o kadar aptal olsalar, bu kadar palazlanabilirler miydi? Ülkemizde para kazanmanın öylesine kolay yolları var ki elindekini KİT'lere yatıranlara enayi gözüyle bakılır. Hem KİTleri satın alabilecek capta kaç işadamımız var? Bizimkiler milyarlık düğün yapabilirler, devieti söğüşleyebilirler, mafyacılıkta üsnerine yoktur; ama, KİT'lerin özelleştirilmesinde avanta ne kadar? Birinci Menderes Hükümeti'nin programında KİT'lerin özelleştirileceği yazılıydı. Aradan kırk ytl geçti. Sermaye iktidaıiarı hep "ekonomide Uberalizm"den dem vurdular; devletçilik yapmak zorunda kaldılar. Özel kesimde sermaye birikimi gerçekleşemedi; çünkü sermaye, sınır dışına aktanldı. Bu yüzdendir ki kırk yıldan beri KİTIer özelleştırilemez.. Yalnız eleştirilir. • Ancak Özal yönetimi hiçbir hükümetin yapamayacağı bir işin üstesinden geliyor. Türkiye'de bugün uygulanan "özelleştirme" ne İngiliz Başbakanının aklına gelebiiir; ne de Fransa'da, İtalya'da, Batı Almanya'da, İspanya'da, Avusturya'da ya da "karma ekonomi" düzeninde yaşayan bir başka Avrupa ülkesindeki hükümet adamlarının rüyasına girebilir. Bir iktidar önce tuttuğu ekonomik politikayla ülkesinin parasını pula çevirecek (Türkiye'de yapılan budur; bir dolar 2250, bir sterlin 3500, bir mark 1150 lira); aynı süreçte devieti "ucuz emek cenneti"ne dönüştürecek; sonra da yabancı ekonomik guçlere dönerek çığıracak: Batan geminin mallan bunlar, batan geminin mallan bunla batan geminin mallan... Alıcının kulağını tırmalayacak bu ses!.. Aman, ne ucuz mallar bunlar? Sterlin, dolar ya da marka vurursan "bedavaya" geliyor. Hem de Türkiye'nin 50 milyar dolar dış, 30 trilyon lira iç borcu yok mu? Elinde nesi var, nesi yoksa satmak zorunda değil mi? Yabancı şirket Türkiye'deki KİT'leri ucuza kapatacak; neredeyse yok pahasına Türkiye'nin ekonomisinde ve savunmasında belirleyici noktaları eline geçirecek... Ancak böyle satışların adı "özelleştirme" değildir; "yabancılaştırma"d\r. • Yasartğımız olayın Batı'daki "özelleştirme" ile uzaktan yakından ilişkisi yoktur; "liberalizm" ile de bir ilgisi bulunamaz. Çünkü her şeyden önce Batı'da oy tabanı yüzde 20'ye inmiş bir Başbakan, değil cumhurbaşkanlığına tırmanmak, iktidar koltuğunda bir gün bile oturamaz, oturmaz; değil KİT'leri yabancılara haraç mezat satmak, sokakta dolaşamaz. Dejerli bölüm başkanınuz ve mesai arkadaşımız, Uludağ Ü. Ikt. BU. Fak. Dekan Yardımcısı BAŞSAGUGI kaybetmenin derin acısı içindeyiz. Merhuma tanndan rahmet, ailesi ve yakınlanna başsağlıgı ve sabırlar dileriz. ULUDAĞ U. Ikt. Bil. Fak. KAMU YÖNETtMl BÖLÜMÜ MENSUPLARI Prof. Dr. FEVZt AITUĞ'u Scrikss'ten birklasik: "Dolmakaletn 419" DİL VE TARİH YÜKSEK KURUMU ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ BAŞKANLIĞI'NDAN Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu ve Bağlı Kuruluşları ödül Yönetmeliği gereğince Atatürk Araştırma Merkezi tarafından Atatürkçülük, Atatürk İlke ve İnkılâpları ve Cumhuriyet Tarıhimız üzerine a) Bilimsel monografi, b) Bilimsel bibliyografya, c) Bilimsel yorum, derleme, belge taraması ve kronoloji dallarında düzenlenen yarışma sonuçlanmış, ilgili jüriler tarafından yapılan değerlendirme sonucu her üç dalda da ödüle layık eser bulunamamıştır. Duyurulur. ATATÜRK KÜLTÜR, olmakalem 419... Scrikss' ten yeni bir ürün... Ve bir Scrikss kalemini farklı kılan ayrıntılar: Altın kaplama ruthenium uç, ayırıcı Scrikss çizgisini taşıyan altın kaplama klips ve vidalı gizli piston sistemi... Dolmakalem 419... Bir özlem, bir tutku, bir gelenek. D. ...ve yazı "kalem"le başlar YATILI KADIN Hasta bayana bakılacak. Tcl.: 521 17 02 A1T
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle