Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURtYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER rejimi geri getirme ya da bugünkünü devam ettirme anlamına gelmez. Ikisinin arasında bulunur. Şu anda, bir federe, iki bölgeli ve iki toplumlu devlet ve paralel olarak, tam eşitliği sağlayan şartlar, garantili yaşama şartlan ve iki toplum vatandaşlarına eşit haklar sağlanması hakkında prensipte bir anlaşma var. 2. Çözüm sağlanması için iki taraftan da samimi siyasi istek gerekiyor. Ancak, Sn. Yorgo Vasiliu ve hükümetinin iktidara gelmesinden sonra Kıbrıs Rum tarafında siyasi istek varken (bu, BM, AT vb. dahil olmak üzere uluslararası alapda kabul ediliyor), tersine, aym şey, Sn. Denktaş ve Kıbns Türk tarafırun bir kesimi için söylenemez. Bu hem tabü hem de beklenen bir şey. Çünkü, Kıbrıs'ta iki toplumca kabul edilecek herhangi bir çözüm, Sn. Denktaş'm adanın kuzey kısmında darbeci şekilde beyan ettiği "ayn devletin" kendisi için yarattığı "başkanlık koltuğu"nu kaybetmek anlamına geliyor. Bu beyan çok sayıda Türk askerinin bu kesimde varlığı ile gerçekleşebilmiştir. cak, gerek Yunanistan'ın gerekse Türkiye'nin tek taraflı müdahale hakları olmamalıdır. tki ülkeden •herhangi biri için bu haklara sahip olmak, Kıbrıs devletini zayıflatmak ve yeniden belalara neden olmaktır. Kıbrıs Türklerinin emniyetini sağlayan tek garantinin, tek taraflı Türk müdahalesi olduğuna, en iyi niyetli, en iyi istekli üçüncü şahıslar bile inandınlamaz. 5. Fakat, bu tatsız bugünieri biraz bırakalım ve Türkiye ile Kıbns Federe Devleti'nin Yunanistan'ın olduğu gibi AT'ye ve (daha çok) "Birleşik (siyasi alanda) Avrnpa'ya" üye oldukları birkaç yıl sonrasına bakalım. O zaman, şu ya da bu toplumun emniyeti için inceden inceve belirtilmiş karışık ifadelerin ne anlamı olacak? Türkiye'nin AT üyeliği, bütün sorunlan ideal bir şekilde çözüyor. Sadece Kibns'takileri değil, TürkYunan sorunlarını da. Ve hemen hemen otomatik olarak, örneğin, Türkiye'nin 610 mildeki hava sahasını ihlaii ve Yunan tacizlerinin ne anlamı olacak? Kıta sahanlığından faydalanmak AT'nin görev ve ilgi alanı olduğunda, kıta sahanlığını belirlemenin ilginçliği ne olacak? 6. Böyle kesin bir perspektif ile, mümkün olduğu kadar süratle, Kıbrıs sorununun çözumüne ulaşmahyız (çözüm "çerçevesini" uluslararası toplum, Genel Sekreter aracılıgı ile öneriyor). Gerekiyorsa Sn. Denktaş'sız ve Kipriyanu'suz, lisaridis'siz ve aptallık, ihtiras veya düşmanlık hissi ile çözüme karşı koyan herkessiz. (Denktaş'ın çevresinin durumu karşıladığı hava ve tavrı geçen günkü bir demeç ortaya çıkarıyor. Buna göre "Denktaş, Güvenlik Konseyi ve de Cuellar'ın çözüm "çerçevesi"ni kabullendiği takdirde Kjbrıs Türklerini temsil etmeye devam etmeyebilir". Oyun oynamanın da bir haddi vardır... Böyle "çiğ" oynanmaz) 7. Eğer Türkiye AT'ye girme sürecini süratlendirmek istiyorsa, öneriler "çerçevesi" adil, mert ve kalıcı bir çözüm sağlanmasında katkıda bulunmahdır. Bir Vııııa n 11 Aydı nın Görüşleri... ANDREAS POLITAKIS, MimarMühendis, TürkYunan "Abdi îpekçi Barış ve Dostluk Ödülü" kurucusu . Kıbrıs Türk toplumunun emniyeti federe devlet çerçevesinde, tam ve garantili olmalıdır ve bu toplum için hiçbir tehlike var olmamalıdır (geçmişte olduğu gibi). Ancak, bu konu tek amaç olmamalı ve ortaya konulan istekler, çözüm sağlanmasını iptal edecek şekilde olmamalıdır. îstenen garantilerin tam emniyet sağlanması düzeyini aşmaları mümkün değildir. Toplumlardan biri ya da her iki toplum için tehlike başgösterdiğinde otomatik olarak faaliyete geçecek "emniyet sübapları" aranmalıdır. TDrkYunan "Abdi tpekçi Barış ve Dostluk ödulü" kurucusu Yunanlı Mimar Mühendis Andreas Politakıs'e yazarlanmızdan Ali Sirmen, Turk ve Yunan basınında aynı günde çikmak üzere yan degiştokuşu önermişti. Bu öneriyi kabul eden Andreas Politakis'in açık meklup biçiminde göndcrdiği bu yazıyı yayımlıyoruz. PENCERE Kitap Yakmak... 29 AĞUSTOS 1989 Ekselansları, Sayın, Türkiye Cumhurbaşkanı Sayın Kenan Evren, Türkiye Başbakanı Sayın Turgut Özal, Türkiye ana muhalefet lideri ve SHP Başkanı Sayın Erdal tnönü, Doğru Yol Partisi Başkanı Sayın Süleyman Demirel, • Geçen kasım ayında Ankara'da size bu kitabımın Türkçeye çevirisinin ilk nüshalannı verme fırsatı ile aynı zamanda ekselansları ile uzun görüşme imtiyazına sahip olan bir Yunan vatandaşı olarak, • TürkYunan yakınlaşması alanında daha birçok şeyler yapmış (sadece sıralamak sayfalar dol• Yıllar önce, Türkiye'nin Kıbns'a 1974 hazira durur) ve başka tamnmış Yunan ve Türk vatandaDolayısıyla şu soru gündeme geliyor: Uygun olrunda müdahale etmeye ciddi ve önemli nedenleri şı ile işbirliği yapmış bir Yunan vatandaşı olarak; raayan Kipriyana'nun çok doğru olarak degiştiolduğunu ve ilk işgalin (esasen) Kıbrıs Cumhuririldiği gibi, çözümün sağlanması için Sn. Denktaş'Ekselenslannızdan, bu vatandaşın belki de, iki ın da değiştirilmesiıun zamanı mı geldi? KıbnsTürk yeti topraklannda bulunan Yunan ordusu tarafından yapıldığını ve bu kuvvetlerin silahlannı yasal milletini 40 yıldan fazla meşgul eden büyük bir so tarafından da, samimi bir siyasi istek ve arzuya sahükümet ve Kıbns halkırun çok büyük çoğunluğuna run hakkında irade ettiği aşağıdaki düşünceleri din hip bir konuşmacının var. olmasının zamanı mı karşı çevirdiklerini beyan etmiş bir Yunan vatan lemenizi istemeye hakkı vardır. geldi? daşı olarak, 4. Kıbns Türk toplumunun emniyeti federe devİçten göriiş ve dileklerim • Yunanistan'ın engel ve mazeretler koyacağına, let çerçevesinde, tam ve garantili olmalıdır ve bu Türkiye'nin AT'ye girmesi için yapılan çaba ve faBu düşünceler esasen "ikiz" bir önşarta daya toplum için hiçbir tehlike var olmamalıdır (geçmişte aliyetlerde başı çekmesini ve iki ülke arasındaki so myor: Türkiye, Türk haJkının, siyasi liderlerinin, olduğu gibi). runlara adil çözümlerin paralel araştırılmasını samimi olarak ülkelerinin AT'ye girmesini istedikAncak, bu konu tek amaç olmamalı ve ortaya 1983'ten beri beyan etmiş bir Yunan vatandaşı ola leri ve büyük Atatürk'ün politikasını devam rak (bkz. kitabım "İlk konu: Türk halkı ile yakm ettirerek Türkiye'nin, Doğudaki komşusu gibi te konulan istekler, çözüm sağlanmasını iptal edecek şekilde olmamalıdır. tstenen garantilerin tam emlaşma".*) okratik bir rejime sahip otmasım istemediltkri ön niyet sağlanması düzeyini aşmaları mümkün değil• Bir azınlığın aslının (ait olduğu raillet) "karar şartı... Bu çift önşart geçerli değilse aşağıda ifade dir. Toplumlardan biri ya da her iki toplum için tehlike başgösterdiğinde otomatik olarak faaliyename ve bakan kararlan ile belirlenemeyeceği, ken edilenlerin anlamı belki de yoktur. di kendini beiiıiemesinin kişisel ve toplum olarak1. Kıbns'ta adil ve mert bir çözüm, 1974 öncesi te geçecek "emniyet sübapları" aranmalıdır. An• On yıl önce "Abdi İpekçi Banş ve Dostiuk ödülü" adlı ve değerli bir Turk vatandaşmın adını taşıyan, tek TürkYunan barış kurumunun kurulmasını önermiş (ve o zamandan beri ilerlemesi ve gelişmesi için devarrüı çalışmlş) bir Yunan vatandaşı olarak, Yunan vatandaşı olarak diyorum ki... vazgeçilmez hakkı olduğunu beyan etmiş (bu Bulgaristan ve Batı Trakya'daki azınlıklar ve her azınlık için geçerlidir) bir Yunan vatandaşı olarak, • Türkiye'nin Yunanistan'a karşı emelleri olduğunu desteklememekle kaJmayarak, bazı Yunanlılann bu kadar koiayca Türkiye'nin Yunan topraklarında gözü olduğunu ve "tehdidin gözle görülür olduğunu" resmi olarak beyan etmesini ve en azından saflık sayan (daha beteri değilse tabii, örneğin, devamlı silahlanma gibi kârlı faaliyetlere katkıda bulunmak...) bir Yunan vatandaşı olarak, (bu resmi beyanlar, bilinen nedenlerden ötürü, beyan eden ülke için tehlikelidir. Bkz. "AL BEYAZ, MAVÎ BEYAZ, sayfa: 113116) İnandığım bir yol... 3. Bu metni yazan, adil ve kalıcı bir çözüm şekiindeki samimi siyasi isteğin Türk hükümeti ve Türk muhalefetinde bulunduğuna ve curnhurbaşkanının da arzusu olduğuna inanıyor. Ancak, Sn. Denktaş'ın tavır, şahsi emelleri ve fikir değiştirmeleri çoğu kez Türkiye'nin güvenilirliğine gölge düşürüyor. Çunkü, Sn. Denktaş'ın (kuvvetli baskılarla) Türk poutikasını belirlediği veya değiştirdiğine üçüncü şahıslarm inanmaları mümkün değildir. Yazanın ınancı budur. Türk hükümetine baskı, Türk kamuoyunda huzursuzluk ve çalkantı yaratüması ile uygulanıyor. örneğin geçenlerde, Kıbnslı Rum kadınların tarafsız bölgeye gitmeleri şeklindeki önemsiz olayı (yazan, bu eylemi ısrarla protesto etmiştir), Sn. Denktaş hemen hemen "sorun" haline getirerek, çaresizce istismara çabalamış ve BM Genel Sekreteri nezdine yapılan müzakerelerin devamından kaçınmaya çalışmıştır. Şimdi ise, Sn. Özal'ın Sn. Mitçotakis ile çok önemli görüşmesinden önce "oldu bitti" yaratmaya çalışıyor. Sonuç Yunanistan da varılacak bir federe, iki bölgeli, iki toplumlu Kıbns Cumhuriyeti'ne doğru gidilirken, AT içinde, Türkiye'nin üyeliği için başı çekmelidir. Bu mektubu, bir Kıbns Türkü, Sn. Rauf Denktaş'ın oğlu Raif Denktaş'ın beklenmedik şekilde ölümünden bir yıl önce söyledikleri ile bitirmeme izin verin: "Çocuklanmı Kıbnslı olarak biiyütmek istiyonım, çünku Kıbnslıdırlar. Birlik içindeki bir Kıbns'ta banşçı bir şekilde büyütmek istiyonım. Artık, Kıbnslılann çıkariannın bia daba fazla ilgilendirmesinin zamamdır." Tesadüf: Raif Denktaş ve bu mektubu yazanın oğlu, Oxford Üniversitesi'nde master yaparken karşılaştılar. Derin saygılarım ve samimi dostluğumu kabulünüzü rica ediyorum Atina, 16.8.1989 • Kitabın Turkçe çevirisi "AL BEYAZ, MAVÎ BEYAZ", sayfa: 6467 1. Lefkoşa, 26.12.1984. Yılbası öncesi, 1974'ten sonraki Uk Kıbns Turk ve Kıbns Rum ortak toplanülı. HESAPLAŞMA BURHANARPAD Her şey demokrasi adına! Alanlarda parlak sözler. Bir alay söz ve yavan bir lakırdı salatası! Çok partili demokrasi hayatına geçiş! Ortanın solu! Sosyal demokrat parti. 1945'te de böyleydi. Her şey yüzeydi, bar şey bir çeşit laf ebeliği! Demokrasi tek partiyle bağdaşırmış gibi! Dilden düşürmedikleri "çok partili demokrasiye geçiş!" yutturmacası! Tanzimat ve Meşrutiyet. bir avuç Osmanlı aydınının dış dünyayı hoşnut etmek ve dış görünümü kurtarmak için kâğıt üstünde kimi girişimlerdi! Toplumdan uzak, toplumdan kopuk gırişimler bunca yıldır sürüp gidiyor. Bilinçsiz yığınların "yaşa, varol!" gurültüsüyle beslenerek. Genç Türkiye Cumhuriyeti bu acı gerçeğin dışında kısa bir süre kalabilmiştir ve özellikle 1950'den başlayarak yozlaşma hızlanmış ve adı demokrat olan partinin yönetiminde çöküntü karabasanı ülkeyi her yandan sarmıştır. Toprak ağalarının 1945'te ve tek parti yönetiminin isteğiyle kurdukları parti, Demirkırat Parti, Türkiye'yi bütünüyle dış para babalarına teslim edrvermiştir. Millet Meclisi'nin onayını almak gereksinimi duymadan Amerikan kapitalizminin buyruğunda Kore savaşına Türk askerini göndermiştir. Ne acıdır ki, 27 Mayısçılar Yassıada duruşmatarmda Bayardan birkaç bin liralık bir köpeğın ve Menderes'ten sevgilisi bayan için kimi giderlerin hesabını sormuşlardı da, Kore'de can veren binlerce Türk genci için tek söz eden görülmedi! Yassıada duruşmalarında darağacıyla cezalandırılan Başbakan Menderes, Dışişleri Bakanı Zorlu, Maliye Bakanı Polatkar^' ın haziran 1960'ta Sovyetler Birliği'ne 500 milyon dolarlık bir anlaşma için gidecekleri düşünülürse, olayların içyüzü daha açık anlaşılır. Bağımsız 12 milletvekilinin desteğiyle kurulabilmiş Ecevit hükümetinin de 300 milyon dolarlık bir anlaşma için Moskova yoiculuğuna hazırlandığı düşünülürse Türkiye üzerinde hangi dış etkenlerin ağır bastığı daha iyi anlaşılır. Ataturk diye bar bar bağıranlar, alanlarda dövünenler, Atatürk devriminin temel kuralları olan yerleşik ve üretici toplum gerçeğinı kıyasıya yıpratmakta, açık deyimle yok etmektedirler. 1950'de Demokrat Parti'nin Marshall yardımı ve Kore savaşıyla daha bir belli olan bu uygulama ANAP'ın yönetkni ele almasıyla, sözün tam anlamıyla azıtmıştır. Devlet eliyle kurulmuş, geiişmiş, ülke ekonomisini yaşatmış olan fabrikalar, sinsi bir uygulamayla parababalarına, daha korkuncu dış sermayeye teslim edilmektedir. Gümrük kapıları ardına kadar açılmaktadır. Türk kuruluşları tahvitierinin yabancılarca satın alınabilmesini sağlayacak yasa değişikleri sessizce yapılıvermektedir. Tekel kurumunun Türkiye ekonomisinin sağlam temeli Etibank ve Sümerbank, bu sinsi yoldan yabancılara verilmektedir. Adı Anavatan olan partinin genel başkanı gümrük kapılannın açilmasını, fabrikaların kapanmasını, Türk emekçilerinin işsiz kalmasını, yönetimin bir başarısı olarak savunabilmektedir. içi sızlamadan bunu diyebilmektedir. Basında ve politikada, çevrelerinde yapılan sınırlı ve çekingen eleştiriler etkisiz kalmaktadır. Türkiye'de basının son yıllarda hızla sermaye çevrelerince satın alındığı, en çok birkaç gazete dışında piyangoculuk girişimleriyle bo! bol otomobil dağıttığı, TV reklamlarında "hem de bedava" seslerinin yükseldiğı gözlenmektedir. Atatürk'ün on yılda gerçekleştirdiği yerleşik ve üretici Türk toplumu yapısını acımasızca yıkarak lotaryacı yeni işadamlarından ne bekleyebiliriz! 1940'lann 'Görüş' gazeteciliğini özlememek elde değil! Yunus Nadi (Cumhuriyet), Necmettin Sadak (Akşam) Zekeriya Sertel (Tan), Hakkı Tarık Us (Vakit), Selim Ragıp Emeç (Son Posta) gazetelerinin sürümü için sadece görüş belirtirlerdi. Görüş gazeteciliğinden "hem de bedava"cılığa! ANAP Genel Başkanı'nın sinirliliği, çırpınışları anlamlıdır. Sorun bir erken seçim ya da cumhurbaşkanlığı değildir. Türkiye1 nin bütün kurumlarıyla ve ekonomisiyle yabancı parababalarına tesliminin gerçekleşebilmesidir. Şu da var: Dünya kapitalizminin önderliğini elinde tutan Amerikan büyük sermayesi tuttuklan politikacının ülke yığınlarında sevimsizleşmesini hiç bağışlamaz. Ortadoğu ve Kuzey Afrika ve Latin Amerika ülkeleri bu gerçeğin örnekleriyle doludur. Demokrasi!.. PAMUKBANK H / z me t y a r ı ş ı n da b irlikt e u Iaş 11an z irv e: Shell Kredi Kartı Pamukbank subelerinde Yeniliklerin öncüsü, hizmetin simgesi Pamukbank ve Shell işbirliği ile bir büyük hizmet daha: Shell Kredi Kartı. Yurdun her noktasındaki Shell istasyonlarında ve marketlerinde, hiç nakit ödemeden alışveriş yapacak, dilediğiniz hizmetten Card anında yararlanacaksınız. Bir Pamukbank şubesine uğrayın... Benzersiz hizmet Shell Kredi Kartı'nızı alın. Yıl 1989... 1990'aşunun şurasında üç ay kalmış. 21'inci yüzyılın eli kulağında... Ne oluyor bize? Bu çağda hâlâ kitapl?. uğraşmak, kitap toplatmak, kitaba düşmanlaşmak, kitap yakmak, mahkeme karanyla kitap imha etmek ne demek? Kitaplaıia mı bozduk? Savcıların dosyalarında kitaplar. mahkemelerde kitaplar, "suç unsuru" kitaplar, kitaplar, kitaplar... Ne istiyoruz kitaptan? O kitap tehlikeli, bu kitap muzır, beriki açık saçık, öteki sakıncah... Kafası kitap düşmanlığıyla doidurulmuş üç zavallı, istanbulun göbeğinde, Beyoğlu'nda, Mis Sokağı'nda Cumhuriyet Kitap Kulübü'nün sergisini kundaklıyorlar. Birisi kitapların üstüne benzin döküyor öteki çakıyor kibriti!.. Ne istediklerini biliyorlar mı? Kundakçılardan birisi yakalandı. Eski Ülkü Ocakları Düzce sorumlusuymuş; sekiz yıl cezaevinde yatmış. Suç ortağının da dolandırıcılıktan sabıkası varmış. Zavallı insanlar bunlar; aymazlar, mutsuzlar, barış kültürüyle değii savaş kışkırtmasıyla doldurulmuşlar; sevgiyle değil düşmanlıkla beslenmişler; birilerini öldürerek, birilerini döverek, kitapları yakarak bir yerlere varacaklarına inandırılmışlar... Suç onlarda değil.. * Kimi zaman bir toplum hastalanır. En uygar sanılan halkların çıldırdığı görülmüştür. Almanlar Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra çıldırmadılar mı? Naziler meydanlarda kitaplar yakmadılar mı? Kimierdi o kitapları yakanlar? Goethe'nin, Kant'ın, Schiller'in, Hölderlin'in, Wagner'in, Schumann'ın torunları değil mi? Naziler önce meydanlarda kitapları yaktılar, sonra insanlığı yakmak istediler. Yahudileri fırınlarda yaktılar, kasabaları yaktılar tüm Avrupa'da, kentleri yaktılar, taş üstünde taş bırakmadılar, veba gibi kasıp kavurdular ortalığı... Kitap yakmakla başladı bu salgın... Almanlar çok mu kötüydüler? Canavarlık ilıklerine mi işlemişti? "Üstün ırk" diye ortaya çıkarlarken en aşağılık işleri yapacaklarını biliyorlar mıydı? Çoluk çocuk, kadın erkek, bir soyu ortadan kaldırmak için gaz odalarına kapatacaklarını duşünebilirler miydi? İnsandan sabun yapmak buluşunu hiçbirinin aklı alabılir miydi? Hayır... Hastalığın ilk ateşi kitap yakmakla başladı. Naziler güzelim kitapları kent meydanlarında yaktılar, istanbul'da Beyoğlu'nda Mis Sokağı'nda Cumhuriyet Kitap Kulübü'nün sergisini yakanlar gibi kitap yığınlarına verdiler ateşi... Ne zaman? Hitler'in başbakanlığı ele geçirişinden dört buçuk ay sonra 1933 yılının 10 mayıs akşamı Beıiin Üniversitesi meydanında 20 bin kadar kitap yakıldı. Salgın böyle başladı... Aradan 56 yıl geçecek, 1989 yılının 26 ağustos sabahı Beyoğlu'nda, Mis Sokağı'nda yaklaşık 10 bin kitap cayır cayır yakılacak. 1933'te Berlin'de yakılan kitaplar arasında neler vardı? Thomas Mann, Erich Maria Remarque, Jack London, Sigmund Freud, Emile Zola, Marcel Proust, H.G.VVels, Andre Gide, Upton Sinclair, Albert Einstein, Stefan Zvvetg'dan başlayarak dünya kültürüne, sanatına, bilimine katkıda bulunmuş tüm yazarların kitapları yakıldı. Kitaba düşmanlığın insanlığa düşmanlıkla eşanlamlı olduğu, Nazilerin önce Alman halkı arasında canavarlığı başlatması; sonra bütün dünyayı alevlere boğmasıyla bir kez daha anlaşılacaktı. * Bir tehlikenin eşiğindeyiz. Kitap düşmanlığının alevlerinde bu tehlikenin çirkin yüzü aydınlanıyor. Üç faşist kafalının kundakçılığıyla sınırlanan bir tehlike değildi bu. mahkeme karanyla kitap yaktıran yasaları düzenleyenlerin dünya görüşünden kaynaklanıyor. DİL RONU^MAkl İNGİÜZCE OgNECEĞİM DİVE ZAMANINIZI INGRJERE NIN DIL VAZklS VADA BUTUN VIL INulUZCE tarsem UMNfflM MtfİMZİ OMOMtov T« (1) 1« »771417143 173 / VEFAT ve TEŞEKKÜR Sevgili Annemiz 274MTU|MTIIF ATIFEAKÇAY 28.8.1989 tarihinde vefat etmiştir. Cenazesi aynı gün Karacaahmet Şehitlik Camii'nden kaldırılarak Karacaahmet Mezarlığı'nda toprafa verilmiştir. Acımıza katılan dosl ve yakınlarımıza en derin şükranlarımızı sunar, annemize Allah'tan rahmet dileriz. AİLES! ADINA KEMAL AKÇAY Shell iyi PAMUKBANK bankadır Yurtıçı, yurtdışı cenaze nakledılır, ilaçlama, malzeme, tabut bütün ışlemler hassasıyetle sı> ratle yapılır Işletmede ayrıca 18 ambulans mevcuttur. Cenaze ilanlarında, hizmet bedeli alınmaz. İSLAM CENAZE İŞLERİ 147 20 06 140 68 86 VEFATLAR İÇİN