Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CumhuriyeC Kanakarya mozayikleri temyizde ÖZGEN ACAR NEVV YORK Sanat eserleri tüccarı bayan Peg Goldberg'in avukatlan, Kanakarya mozayiklerinin Indianapolis Federal Mahkemesi'nce Kıbns Ortodoks Kilisesi'ne geri verilmesi kararını eyalet istınaf mahkemesinde temyiz etli. Avukat Joe Emerson'un salı gunü verdiği temyize başvuru dilekçesine ek olarak bu istemin nedenlerini içeren görüş ve belgelerin de 40 gun içinde ilgili yuksek mahkemeye sunulması bekleniyor. Kıbrıs Ortodoks Kilisesi ile Rum yonetiminin avukatlan da bu goruşlere karşı yanıtlarını mahkemeye sunacaklanndan, temyiz kararının uçbeş aydan once alınamayacağı bildiriliyor. İ.S. 6. yüzyıla ait ender Bizans mozayiklerini Kıbns'tan kaçıran eski eser kaçakçısı ve sahtekârı Konyalı davulcu Aydın Dikmen, bunları bazı Avrupalı aracılarla birlikte bayan Goldberg'e 1.2 milyon dolara (yaklaşık 2.5 milyar liraya) satmıştı. Bayan Goldberg, bunları Paul Getty Muzesi'ne 20 milyon dolara (yaklaşık 45 milyar liraya) satmaya ve sağlanacak geliri a\nı aracılar ve bu konuda kredi veren Amerikan bankası ile paylaşmaya hazırlanırken durumu oğrenen Kıbns Rum yonetimi, Indianapolis eyalet mahkemesinde dava açmış ve bu davayı kazanmıştı. Öte yandan, lndianapoiis savcısı, Bayan Peg Goldberg'e bu mozayikleri satın alabilmesi için kredi veren yerel banka hakkında cezai soruşturma açtı. Savcılık, banka ile Bayan Goldbeıg arasındaki kredi anlaşmasının Amerikan yasaları nezdinde suç oluşturduğu kanısında. Savcılık incelemesine gore banka yetkilileri ile Bayan Goidberg ayrıca bu suçtan yargılanabilecekler. Bu arada Rum tarafmın avukatlan da Indianapolis'te bir bankanın deposunda duran dört mozayikteki zararları uzmanlara inceletiyor. Sahibı Cumhunyct Malbaaalık ve Gazeıecilık Turk Anonım Şirkeıi adına N«dir N«di 4) Genel Yayın Müdurü: Hran Onul. Müessese Müdüru: Ejnioe U?aklıgU, Yazı İşlen Mudüru Ok«y GoDtnsin. # Habcr Merkezı Müduru: Vmlçın B»yer, Sayfa Duzeni Yoneımenı: AH Acıt, • Temsılaler ANKARA: Ahmtt Tu. İZMİR Hikmtı Çttinkıy*. AD\NA Cclal Biflngıç. Istanbul Haberlerı E>h«n AkyıMu, Dış Haberler Ergyn Balcı, Ekonomı Ceogu Turinn, Kulıur Cctal L'sur, Spor Danışmanı Abdnlksdir Yuctlnua, Duzelımc tefik Durbaş, Araştırma: Şıhia Alnay, IjSendıka: Şukran KMFDCİ, Yurt Haberleri: Necdrt Do£tn, Dızı Yazılar: b r t n Çalışkın, # KoordınatOr: Ahmet Korulun, # Malı Işler: Erol Erkat. • Muhasebe. Bukal Yentr % BuıçePlanlama Scvgi Osmanbeşeothı • Reklam: Ajrjt Tomn. Ek Yayınlar Hulyı Ak>ol 0 Idarc Husryin Gurrr. Işletme: Öader Çelik, Bılgılşlem >«il ln«l. 8asan w Yaytm: Cumhunyn Mubucılık vr GazHKilık T.A.Ş Turk Ocıjj Cad 39/41 34334 Isı PK 246lstanbul Td 512 05 05 (20 hacı. T d a 122*6 F»x (1) 526 60 "2 # Bunier Aukara: Zıya GOkılp BU lnkılap S No 19/4. Tel. 133 II 1147, Teta 42344 Fu: (4) 133 II 41.428 # lımir H Zıy» Blv 1352 S.2/3. Tel 13 12 30, Tdn 52359 Faı: (51) 19 53 60 : lnonu C»d 119 S No I Kaı I. Ttl 19 37 52 (4 hat), Trta 62155, Fax (71) I» 37 52 TAKVIM: 24 AĞUSTOS 1989 Imsak: 4.41 Güneş: 6.15 öğle: 13.11 lkindi: 16.56 Akşam: 19.57 Yatsı: 21.25 Kültür Bakanlığı 10 maddelik önlem paketiyle sinemanın acil sorunlarına eğilmeye hazırlanıyor K. Beyazperdeye pembe vaatler Türk sinemasının sorunları hafta başında Kültür Bakanlığı'nca düzenlenen bir toplantıda enine boyuna tartışıldı. Sinema dünyasının önde gelen isimleri öneri ve eleştirilerini dile getirdiler. "belirie>ici olanın devletin sinema) a bakış açısı" olduğunu vurguladı. Çok haklı olarak... lnanır, devletin hep sinemanın "düzenin değişmesine katkıda bulunacağı" göruşuyle surekli bir baskı uygulayageldiğini ve bunun sinemada "siirekli bir korku" yarattığını da soyledi. Onat Kutlar'ın Türkiye'ye Amerikan sermayesinin ve yabancı şirketlerin "bizzat" gelmesi konusundaki konuşması uzun, kapsamlı, son derece iyi hazırlanmış ve sağlam bir tabana oturan bir konuşmaydı. Bunu özetlemek istemiyorum, umarım Kutlar bu yazıyı veya bir özetini yayımlar. Kutlar gibi bir örgüt adına değil de bir yazar olarak konuşan Vecdi Sayar da sinemanıızın dışa açılma sorunlannı enine boyuna anlattı, "Dış plalformlarda olup bitenler konusunda hükümetlerimizin geleneksel ilgisizlik ve bilgisizligini" suçladı. Sayar'ın sozünü ettiği Avrupa ve uluslararası birçok kurumun ve kuruluşun adım Kultur Bakanlığı bünyesinde bilen, duyan var mı, ben de gerçekten merak ediyorum. Atıf Yılmaz / Ömer Kavur'un ortak hazırladıkları bildiri, Sinema / TV ilişkilerini gündeme getiriyor ve sinemacılann TRT'ten beklediklerini anlatıyordu. Denetimdeki "çifte standart"tan TV yapımlarırun meslekten olmayan, SESAM'a üye bıle olmayan kişilere.kuruluşlara verilmesihe, gösterilen yerli filmlerin yabancı filmlere kıyasla azlığından, filmlerimize ödenen paranın yetersiziğine dek, birçok konu gundeme Çamkca'da leylek günü ATİLLÂ DORSAY Sinemanuzdan bir "toplantı" daha gelip geçti. Hayırlısı olsun!.. Hafta başındaki toplantıya çağrıyı Kultür Bakanlığı yapmıştı. Sinemaya emek vermiş birçok sanatçının katıldığı, konuşmaalann bireysel değil, örgütler bazında seçildiği, sorunların, dertlerin hemen tumüyle ortaya döküldüğü, herkesin temelde doğru şeyler soylediği, hükümetlerin ve şimdiki hükümetin kültür politikalarına ciddi eleştirilerin de getirildiği toplantı, özellikle Kültür Bakanı'nın oldukça yapıcı ve umut verici gözuken konuşması ve somut vaatleriyle olumlu bir hava içinde dağıldı. Neler söylendi? Neler söylenmedi ki!.. Birkaç önemli noktayı vurgulamaya çalışırsak, SESAM Başkanı Turker tnanoğlu, açış konuşmasında bugüne dek 6000'e yakın fılm uretmiş, 800 kadar şirket aracılığıyla bir zamanlar yılda 300 filme dek çıkmış, yine bir zamanlar 3000 salona sahip bir sinemanın bugün "bir yıkıntıyı andırdığım" söylemekle işe başladı. SODER adına konuşan Kadir lnanır, sinemayı çökerten çeşitli öğeleri saydıktan sonra, çöküşte Kültür Bakanlığı'nın öneri paketinde yer alan bazı önlemler şöyle: 40 fılm için 8 milyarlık kredi, plato kurulması için 6 milyarlık ödenek, kaliteli yerli fılmlere yapım sermayesi, salon yapımının desteklenmesi. geldi. Ancak TRT Genel Müdürü'nün toplantı sonunda yaptığı ve genel bir iyi niyet gösterisinden başka somut olarak hemen hiçbir şey vaat etmeyen konuşma, TRT yönunden şimdilik çok şey beklememek gerektiğini haberliyordu. Turker tnanoğlu, video piyasasındaki korsan kaset olayının yeterince denetlenemediğini söyledi, bu konuda yeni önlemler istedi. Bu ve de özellikle Anadolu'da "umumi yerler"de (kahvehane, çay bahçesi vb.) video ekranlannda film gösterilerek sinemalara haksız bir rekabet oluşturulması, tüm sinemacılann yakındığı en önemli konulardan biriydi. Sinema Salonlan İşverenler Sendikası Başkanı Mebmet Soyarslan'ın söyledikleri , sinema salonlannın iyüeşmesi, çoğalması konusunda akla gelebilecek hemen her şeyi içeriyordu. FIYAP adına Memduh İ n, FİLMYÖN adına Orhan Aksoy da benzer dileklerı dile getirdiler. SODER adına Türkân Şoray, SİNEKANDER adına Yılmaz Atadeniz, özellikle sanatçıların ve emekçilerin sosyal güvenlik sorununu dile getirdiler. Sanıyoruz ki söylenmesi gereken hemen her şey söylendi, hemen tüm sorunlar sergilendi. Kültür Bakanı Namık Kemal Zcybek'in, Türk milletini "Dünyanın en yetenekli milleti", Türk kültürünü "Dünyanın en gelişmiş, en zengin kültürü" olarak lanımlayan göruşleri, doğrusu yuksek dozda bir milliyetçilik rüzgârı estirmedi değil. Ama Sayın Bakan, sinemacılann gönlünü almayı, dahası onlara gerçekçi müjdeler ver meyi de başardı. Yalnızca "Kültür ve sanat, ütifat görmediği yerlerden göç eder", "Siz bizden talepte bulunmuyorsunuz, alacağınızı istiyorsunuz" veya "Sinema sanayii yoluyla Türk kültüriinü dünyaya acacagız" gibi kulaklara hoş gelen sloganlar kullanmakla kalmadı, 10 maddelik somut bir öneri/önlem paketi de sundu. Özellikle denetimin yaş sınıflaması yoluyla hemen hemen ortadan kalkacağı, sinema yapımında 40 filme harcanacak 8 milyarlık bir kredi ve bir plato kurulması için 6 milyarlık ödeneklerin 1990 bütçesine konduğu, kaliteli yerli filmlere kredinin de ötesinde belli oranda yapım sermayesi sağlanacağı, sinemalarda Turk fılmlerinin gosterimi için yüzde 25 oranında kontenjan zorunluluğu getirileceği, sinema salonlan yapımının destekleneceği, bakanhk bünyesinde bir "Sinema Genel Müdürlüğü kurulacağı gibi vaatler, heyecan vericiydi. Bu konulardaki kimi kaygı ve eleştirilerimizi daha sonra belirteceğiz. Ama şimdilik toplantının son derece olumlu bir hava yarattığıru belirtelim ve bu noktaya gelinmesine katkıda bulunan herkese, her kuruma sinemamız adına teşekkürlerimizi sunalım. Istanbul Haber Servisi Doğal Hayatt Koruma Derneği, 27 ağustos 1989 pazar günü saat 1017 arası Istanbul'da Küçük Çamhca tepesinde "Kuş tzleme Günü " düzenledi. Dernek tarafından yapılan çağrıda "Ülkemizin doğal güzelliklerini tanıyalım ve öğrenelim" denilerek doğa, çevre ve yaban hayatı ile ilgilenenlerin pazar günü dürbünlerini alarak Çamhca tepesine gelmesi isteniyor. 27 ağustos kuş gününde "leylek göçü" izlenecek ve uzmanlar göçle ilgili bilgi verecekler. DHKD, ayrıca 20 kadar durbün ve bir teleskopu kuşseverlerin hizmetine sunacak. Havaalanlarına hava durumu sistemi ISTANBUL (AA) Devlet Hava Meydanları tşletmesi (DHMİ), Istanbul Atatürk ve Ankara Esenboğa havaalanlarında "otomatik hava durumu gözlem sistemi" kuruyor. DHMt yetkililerinden alınan bilgiye göre halen dünyanın sayılı havaalanlarında kurulu bulunan Automated MVeather Observation System'le (AWOS) meteorolojik ölçümler otomatik olarak yapılabiliyor; 24 saat süreyle yerel hava durumu almabiliyor. Sistemin rüzgâr, basmç, bulut yüksekliği, sıcaklık, görüş ve pist görüşu gibi değerleri hassas ve surekli ölçtüğünü kaydeden yeıkililer, söz konusu sistemle, uçuş güvenliğinin sağlanacağını, iniş ve kalkışların güvenli hale geleceğini ve uçak seferlerinde elverişsiz hava koşullarından kaynaklanan gecikme ve iptallerin en aza indirebileceğini belirttiler. AtıfYılmaz, fÖlü Bir Deniz'le her şeye rağmen sinema diyor 'Olerf sînemanın son 1 haftalık aşkı Atıf Yılmaz'ın, Erhan Bener'in Bir Deniz "de orta yaşlı aynı adlı kitabından yola ve evli bir kadınla, aynı çıkarak gerçekleştirmekte durumdaki bir erkeğin bir tatil olduğu "Ölü Bir Deniz" köyündeki 1 haftalık filminde başrolleri Türkan beraberlikleri anlatılıyjr. Film, Şoray ve Rutkay Aziz toplumsal kurallara, alışılmış paylaşıyorlar. Özdemir Ince ve Tarık Güner kalıplara meydan okumaya çalışan, ancak sel'in de rol aldığı fılmin senaryosunu Atıf toplumsal değer yargılannı da kolay kolay Yılmaz, Mahinur Ergun 'la birlikte yazmış. silemeyen iki insanın oyküsü. AHU ANTMEN Türk sinemasının finansman, dağıtım, salon, sansür gibi sorunların içinde boğulduğu, kısacası sinemamızın " ö l ü " olduğu bir dönemde, sinemaya duyulan bir sevginin verdiği cesaretle çevrilen bir film "Ölü Bir Deniz." Sinemamızın ustalarından Atıf Yılmaz, her şeye rağmen sinema dedi ve Erhan Bener'in "Ölü Bir Deniz" kitabından yola çıkarak bir film yapmaya karar verdi. Atıf Yılmaz, "Ben surekli film yapan bir insanım, bir baktım bu sene film yapamayacağım, oldukça paniğe kapıldım. Bu insana bıiyük bir umutsuzluk veriyor, hem sinema adına hem kendi adıma. Bu koşullar >üzunden benim gibi bir insanın film yapamaz hale gelmesi çok acıklı. Bunu venme çabasıjla, hem kendime hem sinemaya bir umut" diyerek girişmiş işe. "Ölü Bir Deniz" toplumsal kurallara, alışılmış kalıplara meydan okumaya çalışan, her şeye rağmen kendi doğrularıyla yaşamaya, "umursamıyorum" diyebilmeye, özgür olmaya çalışan, ancak yasanmış anları, alışkanlıkları ve toplumsal değer yargılarını kolay kolay silemeyen iki insanın oyküsü. Bu iki insanın "aşk sandıklan şeyin" oyküsü. Yuksel 45 yaşlarında, bir bankada kambiyo müdürü, evli, kocasını sevmiyor, mutluluğu işinde ve tek torununda aramakta. Adnan Refık 55 yaşlarında, dört çocuklu emekli bir biyoloji öğretmeni, Anadolu insanı. Çocukluğundan beri ona öğretilmiş tüm değerleri konımakta, evli, kansıyla aralanndaki cinsellik uzun yıllar önce tükenmiş. Bir tatil köyünde bir haftalık beraberlikleri sonucunda, Adnan Refik yıllardır olü sandığı cinselliğinin farkına varır; Yüksel, aşk denen şeyi sonunda yakaladığını sanır. Ancak... i Atıf Yılmaz bu konuda şunları soylüyor: "Bizde genellikle fizik uydugu zaman is çözümlenmiş sayıhyor. Halbuki iyi bir oyuncu bir Moliere de bir Çehov da bir Shakespeare de oynayabiliyor." Rutkay Aziz'in de tiyatroda birbirine benzemeyen çeşitli tipler oynadığını söyleyen Atıf Yılmaz, "Tip değil oyuncu degerlendirmesi yapılmalı, oyuncu kalıbını defiştirebilmeli" diyor. "Olü Bir Deniz" Rutkay Aziz'in dordüncü filmi. öncelikle tiyatrocu olduğunu Helirten Rutkay Aziz, "Çağımızın vazgeçilmez bir silahı olan sinemaya bir tutkusu" olduğunu söyluyor. "Ölü Bir Deniz"deki iki kişiyi oynamak için rolü çok iyi anlayıp yonımlamak gerektiğini söyleyen Türkan Şoray ise toplumda her turlü kadını canlandırmaktan zevk aldığını, çeşitliliğin ona keyif verdiğini soylüyor. "Ölü Bir Deniz"i okurken, Yüksel tipi insanda zaten Türkan Şoray imajı uyandırıyor. Türkan Şoray'ın kocasını ise ilk filmini çe\riren bir şair oynayacak: Özdemir tnce. Filmin bir oyuncu değil de bir yazar olarak değerlendirmesini yapan Özdemir lnce, "Ölü Bir Deniz" hakkında şunları soylüyor: "Yazar, yaşadıgımız günlerin içinden nesnel gerçekliğe tamklık eden bir yapıt ortaya koymuş. Toplumsal olaylar, içinden geçen bunaltıcı baskı dönemi, bireylerin iç dünyasında ve birbirleriyle olan ilişkilerinde ortaya çıkıyor. Toplumsal olaylar geri planda, ama bunların sonuçlannı romanın dola>ısıyla filmin kişiliklerinde bir yansuna olarak göniyonız. Gerçekçi, inandıncı, aynı zamanda lirik bir yapıt. tnsanlar sıradan, olağanüstü hiçbir yanları yok." Kuşlar uçsun diye yiırudu Manyas Kuş Cenneti için Ankara'ya yürüyen Timur Daniş, Edincik'te asitin yaktığı mandalinalan basına gösterdi. ANKARA (Cumhuriyet Biirosu) Kuşcenneti Yaşatma Gönülluleri'nin, haziran ayında İscanbul'da baslattıkları "Kuşcenneli cehennem olmasın" adlı imza kampanyasını duyurmak için Yalova'dan Bandırma Kuşcenneti'ne yuriıyen Timur Daniş, bu kez Bursa'dan Ankaraya yürüdü. Daniş 12 gün süren 383 kilometrelik yürüyüşünun ardından dün Ankara'da bir basm toplantısıduzenleyerek,Edincik köylülerinin kendisine verdikleri asitle yanan mandalinalan gösterdi. Daniş, "Her gün iilkemizin her tiirlii doğal varlıgını >ok etmeye doğru adım adım Uerieyen sanayi kirliliğinin bir göstergesi olarak bu ölii mandalinalan kamuoyuna sunuyorum" dedi. Daniş, basın toplantısıru, yürüyüşü sırasında da üzerine giydiği ve uzerinde kırmızı harflerle, " N o Thanks, 1*11 Walk" yazan beyaz tişortüyle yaptı. 202"? haziran tarihleri araında Yalova1 dan Bandırma'ya yaptığı yürüyüş sırasındaki gözlemlerini anlatan Daniş, fabrika atıklarıyla kirletilen Sığırcı deresinde artık balıkların yaşamadığını belirtti. Çevredeki tarlaların dereden çekilen zehirli sularla sulanması nedeniyle geçen yıl köylülerin ürününün yandığmı bildiren Daniş, "Kısacası, gün be gün, Kuşcenneti kuşlar için cennet olmaktan çıkıp bir cehenneme dönüşmeye başlamıştır" dedi. Zeııs Tapınağı'na koruma ANKARA (ANKA) Taşınmaz Kültür ve Tabiat Varlıkları Yuksek Kurulu, Muğla'nın Milas ilçesinde aralannda Zeus tapınağı, Zeus Caogoa mabedi ile antik tiyatronun da bulunduğu çok sayıda yerin koruma altına almması için tescil kararı verdi. Resmi Gazete 'de yayımlanan korumaya ilişkin tescil kararlarına göre Milas'taki Murat Menteşe Evi, Mehmet Zeki Buldanlı Evi, Firuz Bey Camii, Çöllüoğlu Hani, Ulucami ile çok sayıda tarihi yapı ve kalıntımn koruma altına almması için çalışmalar yapılacak. TürkMetal müsik şöleni İZMİR (AA) TürkMetal Sendikası tzmir Şubesi'nin, işçi ve eşlerine moral vermek amacıyla düzenlediği "Müzik şöleni" 25 ağustos cuma günü Alsancak Stadı'nda yapılacak. Ücretsiz izlenecek şölene, Küçük Emrah, Müşerref Akay, Belkıs Akkale, Nuray Hafıftaş ve 50 kişilik folklor ekibi katılacak. TürkMetal tzmir Şube Sekreteri Yılmaz Turan, amaçlarımn işçiye moral vermek olduğunu belirterek, "Eğlenceyi düzenlememizin bir nedeni de 26 ağustos cumartesi günü açılacak olan Uluslararası İzmir Fuarı'nda, 140 bin liraya çalışan işçinin, ailesîyle birlikte eğlenemeyeceğini düşünmemizdir. Hiç olmazsa aileleriyle birlikte 45 bin metal işçisinin bu şölenden faydalanacağını ümiı ediyoruz" dedi. Atıf Yılmaz'ın arkasında, Türkan Şoray ve Turgay Betil, akşam yemeği sahnesinin çekıminde görulüyoriar. (Fotoğraf: Yıldız Üçok) fazla değil, çünkü Atıf Yılmaz kitabm birçok yerine sadık kaldığını soylüyor. Kitapta olaya daha çok bir erkek gözüyle bakıldığını belirten Atıf Yılmaz, filmde daha eşitlikçi, hatta daha kadından yana bir tavır kullanmış. Erkeğin maşist davranışları değiştirilmiş ve Atıf Yılmaz'a göre daha doğal bir bakış açısı getirilmiş. Erhan Bener de tamamıyla kitabına sadık kalmanın zaten çok zor olduğunu soylüyor: "tnsan kendi romanının senaryosunu \azarken bile kendi romanına sadık kalamıyor. Romancı, senaryo yazarından daha rahal. Yazılan bir olay gorsellik kazandığı zaman çok farklılaşıyor. İnsanların ruh hallerini anlatırken romancı, \azarak birçok şey anlatabilir. Ama bu görsel hale geldiği zaman çok güçlii bir oyuncu gerekir ki söz vişmesi dışında bir şey vermeyesöylemeden mimikleriyle anlatsın. bilir. Ve bir seks filmi görüntüsüSayfalarca süren bir ruh tahlilini ne bürünebilir. beyazperdeye aktaramazsınız. "Ölü Bir Deniz" Silivn'dekı Romancı ise bu açıdan çok ser Klasis Otel'de ve yine Silivri'de best. Romancı zamanı istedigi gibi bir kulübede gerçekleştirilecek. kullanabilir, zaman içinde geriye Senaryosunu Atıf Yılmaz ve Magidip gdmeyi rahatlıkla >apabilir, hinur Ergun'un yazdığı, görünlu ancak sinemacı gidişgelişleri ay vonetmenliğini Erdal Kahraman'nı rahatlıkla yapamaz." Sinema ın ustlendiği filmde Yuksel'i cının elini kolunu bağlayan tüm Türkan Şoray, Adnan Refik'i ise bu öğeler goz önunde bulunduru Rutkay Aziz oynayacak. Atıf Yıllursa, kitabın aynısını uyguiamak maz, özellikle Türkan Şoray'la bir kuşkusuz sinemacı için çok zor. film yapmak istediklerini ve "Ölü "Ölü Bir Deniz"de yapılacak baa Bir Deniz"deki Yuksel tipinin de değişikliklerin olabileceğini söyle tam Türkan Şoray'a uygun olduyen Erhan Beher, romandaki me ğunu soylüyor. Ancak Anadolu'sajın saptırılmamasına ozen gös nun izlerini taşıyan emekli bir oğterilmesi gerektiğini soylüyor. Ak retmen olan Adnan Refik zayıf, si takdirde, yoğun bir psikolojik kitaptan edinilen izlenimlere goboyutu olan "Ölu Bir Deniz" bir re de silik bir insan. Rutkay kadın ve erkeğin ıssız bir yerde se Aziz'e pek benzer bir yanı yok. Yılmaz: Para getirmez "Ölü Bir Deniz"in para getireceğini ummadığını söyleyen Atıf Yılmaz, "TV'de oynayacagını zannetmiyorum, aile, ablak kuralları dolayısıjla denetime takılacaktır, hangi sinemaya girecek, kaç hafta oynayacak kim bilir?" diyor. Sinemanın içinde bulunduğu bunalımdan üzüntülu. ancak yine de yılmayan Atıf Yılmaz, i>i bir film olursa tatmin olacağını, olmazsa üzüleceğini söyluyor. Atıf Yılmaz, "Ölü Bir Deniz"i Antalya Antalya Film Şenliği'ne yetiştirmeye çalışacak. Eğer başanrsa sinemaseverler ekim ayında yönetmenin oyuncuların ve filmde emeği geçmiş birçok insanın sinema sevgisi adına, Türk sinemasının geçirdiği bunalıma meydan okuyuşunu "Ölü Bir Deniz" filminde görebilecekler. kenler rol oynamıyor "Öln Bir Deniz"in film olmasında. Atıf Uyarlama güçlükleri Yılmaz, Türk filmlerinde geneılikKitabın yazarı Erhan Bener, role noksan olan bir şeye, psikolomanlarının çoğunda dramatik bir jik boyutlara dikkati çekiyor ve yapının bulunduğunu ve bu yüz"Ölü Bir Deniz"in diğer filmlerden de yapıtlarının sinemaya koden farklı olarak psikolojik boyulayca aktarılabilir olduğunu söytu ağırlık taşıyan bir film olacaluyor. Bazı romanlannda olay öyğını soylüyor. Ayrıca şimdiye kakusünün ve olay kurgusunun dadar orta yaşın üstunde insanların ha belirgin olduğunu söyleyen Erdramının fazla işlenmediğini soyhan Bener, özellikle "Ölü Bir Delüyor. niz"in sinemaya uyarlanması en kolay yapıtlarından biri olduğuBir edebiyat yapıtının sinemanu belirtiyor. ya uyarlanmasının güçlükleri "Ölü Bir Deniz" bir haftalık "Ölü Bir Deniz"de de zaman zabir serüven. İki farklı mekânda man kendini gösterecek mutlaka. geçiyor. Dolayısıyla masrafı az bir Ancak Atıf Yılmaz tamamıyla kifilm. Sinemamızın içinde bulun tabın aynısını çekmeyi düşünmuduğu bunahmlı donemde, Atıf yor. Kitapta bazı değişiklikler yaYılmaz ustanın tüm filmlerine gö pılmış, fakat yıne de Erhan Bere çok ucuz bir film olacak. An ner'in kitabını bir sinemacıya tescak tabii ki sadece ekonomik et lim ederken aldığı risk aslında pek 4 Bir Atıf Yılmaz filmi' daha... tasına düştük. Hani aramızda yabancı bir gazeteci olsa ve kendisine "Türk sineması aslında kriz geçiriyor" dense, adam: "Bu kadar gösteriş ve tıkınmaya, olsa olsa safra kesesi krizidir" diye duşunur. Anlaşılan sinemamız da Turkiye gibi iflas ediyordu: Vur patlaya, çal oynaya. Filmin adı, "Ölü Bir Deniz"miş. Marmara kıyılarında "diri bir deniz" oyküsü çekmek gerçek üstü sayılırdı zaten. Elimize tutuşturulan kısa özete gore, 40 yaşında bir kadın (45 yaşındaki Türkan Şoray) ve 45 yaşında bir erkek (40 yasındaki Rutkay Aziz), sahil kasabasında (Silivri) karşılaşıyorlar. Tutkusuz bir aşk senaryo olamayacağı için, "aralannda tutkulu bir aşk başlıyor." Film, bu aşkın bir haftalık oyküsü. Çünkü çekim giderleri iki haftalık bir aşka engel. "İlk gunlerin büyüsünden sonra, onları geçmiş ve şimdinin muhasebesi bekliyor. Her ikisi de o güne dek böyle bir duyguyu tatmamışlır" ama butün bir yaşamın katma değer vergisini hesaplamak kolay mıdır? Filmin tırnak içi tanıtım özeti, ünlu Fransız ozanı Rimbaud'nun alaturka bir gunünde yazdığı arabesk dizeler ile bitiyor: "Aşkın gemisi gerçegin kayalıklarına mı çarpacaktır, yoksa voluna devam mı edeceklir?" Aldatılan koca rolünü üstlenen ozanımız Özdemir tnce, kayahklardan yana. Filmin sonunda Türkan Şoray'ın kendisine dönmesi için, yonetmen Atıf Yılmaz'a çaktırmadan baskı yapıyor. Çünkü Hüseyin Baş "kadın sana dönmüyorsa, rolü alma" diye oğutlemiş. SSCB'de 50 bin Kuran basıldı MOSKOVA (AA) Sovyetler Birliği'nde, Avrupa ve Sibirya Bölgesi Müslümanları Müftülıiğu'nun 200. kuruluş yıldönumü dolayısıyla yapılan kuüamalar çerçevesinde, ülkede 50 bin adet Kuran basıldığı açıklandı. Sovyet resmi haber ajansı TASS, Kuran'm yeni basımınm sorumlusu İmam Osman tshakov'la yapılan bir söyleşiye dayanarak verdiği haberde, Kuran'm daha bir çok basımınm yapılmasınm beklendiğini kaydettı. TASS, yıldonümu' dolayısıyla şeriatın temellerini açıklayan ve Hazreti Muhammed'in sözlerıni açıklamalarıyla aktaran kitaplar da yayımlandığım belirtti. MİNE G. SAULNİER Bir yıl volunu beklediğim; özlemiyle ürperten anavatan tatiline çıkarken içim biraz buruktu. Türk sineması iflasın eşiğindeydi, arkadaşım. "Barış Pirhasanın filmine haciz konmuş, Atıf Yılmaz büyük sıkıntılaı içerisinde diye gelmişti haber. Dostlanmın sağlığından bile kuşkuluydum. Avurdu çökmuş, bakışları sönük insanlarla karşılaşmayı bekliyordum. Ne gezer? "Biz küllerimizden doganz" diyen Latin Amerikalı ozan gibi hepsini şen şakrak, yepyeni umutlar içinde buldum. Barış çok önemli bir burs kazanmış, Ingiltere'ye gidiyor. Atıf Yılmaz, yalnızca en basarılı Evita'nın kocalığma terfi etmekle kalmamış; yılların tatlandırdığı bir şaraba benzeyen Türkan Şoray ile yeni bir filme başlıyordu. Silivri'de yeni açılan "Marbella" havalı bir dinlenme tesisinde tanıtım kokteyli varmış, hadi sen de gel dediler. Otelin özel deniz otobüsüyle yola çıkıp, havyarlı kanapelerden somun balığına doğru uzanan görkemli bir davetin or Oyuncu kadrosunda bir ozanımız daha var: Banka müdüru rolünde Tank Günersel. Bunca vezin karışan bir filmin duzayak olmamasını beklemek, doğrusu hakkımız. Bir kadın yazarımızın oynadığı filmlerin uğradığı zarardan sonra, yonetmen Atıf Yılmaz, salt meslektaşlanna burun bükmek Son "Bir Atıf Yılmaz filmi"ni, ?inemaiçin filmi görmeye gelecek ozan bolluğu larımızda gorebilecek miyiz dersiniz? nu daha garantili bulmuş olacak. Yeni "Amerikan" salonlarımız, filmin Kokteyl sırasında Türkan Şoray ve Rut İngilizce versiyonunu Turkçe altyazılı olakay Aziz, gerçek sanatçılara özgü "Acaba rak gosterirler belki. becerebilecek miyim?" heyecanı içinde gözüktüler. Sinema endustrisine ilk girişlerini yapan ozanlanmızda ise büyük bir rahatlık göze çarpıyordu. Muflis bir sanat dalı olmaksızın verdiği olağanustu enerjiyle, Türk sinema tarihinde ilk kez, henüz çekimi bitmeyen bir filmin İngilizce çevirisi başlamış bulunuyor. Dış festivallere katılma hazırlıklan harıl hani. İngilizce adı, "Bir Kadının Yazılmamış Güncesi" olacak. Fransızca adım bile bulduk: "Bir kadının yaşanmamış güncesi." Söylediklerine gore asıl sorun, filmi çekmek ya da dış festivallere katılmak değil, Türkiye'de oynatacak salon bulmakmış. Çünkü sinemaların yüzde doksan dokuz buçuk çeyreği, yeni gelen Amerikan sermayeli şirkete teslim olmuşlar, yalnız ya da en çok yabancı yapım oynatacaklarmış.