27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER mak olanakh olsa bile ulusal, bölgesel, yerel ölçeklerdeki planlar arasındaki basamaklanma, eşgüdüm ve uyumluluk gerekliliği bunlann bir elden yürütülmesini zorunlu kılıyordu. Bölge planlaması, anakent ve kent düzeyindeki yerel pianlarla ulusal plan arasında gerekli olan bağlantıyı kurmak işlevini yüklenebilirdi. Bölge çapındaki toplumsal, ekonomik verilerin bölge planlaması yoluyla toplanması, ulusal planlama ereklerinin saptanmasında, bölgesel kaynaklann değerlendirilmesinde yardımcı olabilirdi. Böylece özekten yürütülen ulusal plaıılamanın bir yandan gerçekçiliği artabilir, ulusal planın yurt ölçüsünde "mekâna yansıması", uygulanabilirliğinin artması sağlanabilirdi. Bölge planlamasının bölgeciliğe yol açabileceği görüşünde olafılar, bunun ülkenin bölünmesi değil, farklı toplumsal, ekonomik, etnik özellikler taşıyan bölgelerin dengeli kalkınması, butünleşmesi sonucunu doğurabileceğini gözden kaçırıyorlardı. Beşinci Beş Yıllık Kalkınma Planı (198489), gelişmenin hızlandırılması amacıyla bölge planlannın yapılmasını, yatınmların bölgesel gelişmeyi sağlayacak biçimde dağıtılmasını öngörmuşse de kalkınmada öncelikli yöreler ve GAP dışında herhangi bir uygulamaya geçilmiş değildir. Devlet Planlama Örgütü'nün bölgeler arası dengesizlikler, kalkınmada öncelikli yöreler, yerleşmelerin basamaklanması konularındaki çalışmaları plan bölgelerinin belirlenmesi, yönetsel bölümlemenin buna uyarlanması konusunda ilginç ipuçları vermektedir. Ulusal ve bölgesel ölçekteki planlamaların butünleşmesi gereği, yönetsel yapının, bölümlenmenin debununla tutarlı biçimde yeniden düzenlenmesini, basamaklandınlmasını zorunlu kılmaktadır. Yönetimin kalkınmanın gereklerini karşılayacak biçimde yeniden düzenlenmesi amacıyla yapılan çeşitli araştırmalar, plan bölgeleriyle tutarlı bir yönetsel bölümleme ve basamaklanmaya gidilmesi gereğini ortaya koymuştur. Bu konuda ileri sürülen çözüm yolları arasında "bölge valiliği" yada "eşgüdümcü valilik" önerileri üzerinde kısaca durmak istiyoruz. Bölge valisi: "Bölge valiliği", bölge ölçeğinde işgören kamu kuruluşlarının tek bir genel yöneticiye bağlanması ilkesine dayanmaktadır. İl basamağının üstünde yeni bir yönetsel basamağın oluşturulması bölge valisinin, bölgedeki il valilerinin üstü durumuna getirilmesi sonucunu doğurmaktadır. Bölge valisi, yatırım önceliklerini saptamak, ulusal planın bölgede uygulanmasını sağlamak, bölgedeki kuruluşların gereksinmeleriıü, istemlerini ilgili özeksel kuruluşlara iletmek, çalışmaları yönetmek yetki ve sorumluluğunu taşımaktadır. Eşgüdümcn vali: "Eşgüdümcü valilik", bölgeyi oluşturan valilerden birinin ilindeki valilik görevini bırakmaksızın eşgüdümcülük işlevini yüklenmesidir. Bölgeyi ilgilendiren ekonomik konularda gerekli kararların alınmasından sorumlu olan eşgüdümcü vali, çeşitli kamu kuruluşlarının çalışmalannı eşgüdüme sokmak, yönlendirmek, denetlemek, kalkınma planlarını bölgede uygulamak sorumluluk ve yetkilerini taşımaktadır. Kanımızca, bucaklann bugünkü durumu yüzünden güdükleşen, il ve ilçeden oluşan iki basamaklı bir yapıya dönüşen yönetsel yapılanma ve bölümleme, bölgesel kalkınma ve planlamanın isterlerine uygun biçimde, il sınırlarını aşan, birden çok ili içeren bir üst yönetsel basamağın oluştunılmasıyla (bölge valiliği dizgesiyle) daha gerçekçi bir nitelik kazanacaktır. Eşgüdüm valisi, herhangi bir ilin valisi olarak öbür illerin valilerini eşgüdüme sokmakta güçlüklerle karşılaşabilir. Eşit konumda olanlardan birinin öbürleri üzerinde bir etkinlik göstermesi, eşgüdümu sağlaması, yönetim dizgemizde egemen olan davramşlara, alışkanlıklara, geleneklere ters düşmektedir. Oysa birden çok ili içeren bir alanda "bölge valisi", özellikle planlama konusunda, plan uygulamasında, öbür kamu işgörülerinde, bağlı illerin valileri arasında daha kolay eşgüdüm sağlayabilir. 29 HAZİRAN 1989 Yöneteel Yapı Bölge Ölçeğiııde \ enklen Düzenlenmeli Yönetselyapı ve bö'ümlemenin üzerinde değişikükler yapılması, uzun soluklu, ciddi araştırmaların şonuçlanna, yerel gözlemlere, yöresel incelemelere, halk ve yöneüciler arasındaki anket çalışmalarına dayandırılmahdır. Bu konuda, çok çeşitli yeniden düzenleme çalışmaları, bilimsel araştırmalar yapılmış, bunların sonuçlan yayımlanmıştır. Bu birikim değerlendirilmelidir. Ülkenin yönetsel bölümlemesi, yöneüciler, plancılar, uzmanlar, bilim adamlarından oluşan yansız, özerk bir kurulca gözden geçirilmeli, bilimsel verilere dayalı nesnel öneriler geliştirilmelidir. Prof. Dr. CEVAT GERAY ticiliğin azalması, 1950'de yirmi yedi yıllık CHP iktidarının sona ermesi üzerine kentsoylu kesimın ekonomik, siyasal yönetsel yaşamda ağırlığı, etkinliği artmıştır. Bunun sonucunda kamu işgörüleri yeni nicel, nitel boyutlar kazanmış, vali ve kaymakamlann yönetim yapısındaki konumlan değişmiş, yatınmcı daireler üzerindeki etkileri, denetimleri giderek azalmıştır. Yatırımcıyapımcı kamu kuruluşları, il sınırlarını aşan, birden çok ili içeren bölgeler ölçeğinde örgütlenme yoluna gitmişler, böylece illerin yönetimine ilişkin yasarun dışına çıkmışlar, daha doğrusu kaçmışlardır. Her bakanlık ya da kurum farklı bir bölge anlayışına göre hareket ettiğinden sınırları, özekleri çogu kez birbirinden farklı 50 bölge kuruluşu ortaya çıkmıştır. Böylece, geleneksel taşra örgütlenmesi, bölümleri özelYönetim bölümlerindeki değişikliklerin topluca likle il yönetimi açısından karmaşık bir duruma girele alınması, tek tek yerleşmeler düzeyinde siyasal miş, bozulmuştur. yeğlemelerle yapılması sakıncalıdır (1). Aynca, yönetsel yapı ve bölümleme konusu, yönetimin yeniden düzenlenmesi sorununun bir parçası olarak ele Bölge planlaması birikimi alınmalıdır. Yönetsel yapıya bölgesel bir boyut kazandırmadıkça yalruzca il ve ilçe sayılannın arttıKentleşme, kalkmma, bölgeler arası dengesizlikrılması, sonradan onarılması güç, sağlıksız bir yö ler Türkiye'yi bölge ölçeğinde planlamaya gitmenetsel yapılanmaya yol açabilir (2). ye zorlamıştır. 1958'de kurulan İmar ve İskân BaTürkiye'de bölge ölçeğinde yönetsel yapılanma kanlığı, kuruluş yasası uyannca çeşitli bölgelerde nın cumhuriyetin başlangıç yıllarına uzanan bir geç planlama çalışmalarına girişmiştir. Bunlarla ilgili mişi vardır. 1927'de çıkanlan 1164 sayılı yasayla, yazanaklar, ön planlar yayımlamışsa da uygulanyönetim düzeneğinin verimliliğini arttırmak, top masına geçilememiştir. 1960'ta kurulan Devlet lumsal, ekonomik gerekleri karşılamak amacıyla Planlama Örgütü, uzun ve kısa soluklu bölge, plan iklim, doğa, siyasa ve ekonomi açısından "yaşa ve izlenceleri haarlamaklagörevlendirilmiştir. Başyış birliği" gösteren illerin genel müfettişlik böl langıçta adı geçen bakanhkla DPT arasında işbirgelerinde toplanması ön^örülmüştü. tlki 1928'de liği sağlanmış, ortaklaşa çalışmalar yapılmıştı. kurulan dört genel müfettişlik, yönetim kargaşa 1966'dan sonra DPT'nin sorumluluğunda bulunmızda bölgesel kalkınmadan daha çok kolluk gü duğundan bakanlığın, toplumsalekonomik içerikli venlik işlevleri ağır basın bir deneyim olmaktan ileri bölge plam yapamayacağı, ancak fiziksel nitelikte gidememiş, çok partili yaşama geçilince (1949'da) bölge planı yapabileceği görüşü ağır basmış, girisona erdirilmiştir. şilen bölge planlama çalışmaları giderek tavsamışYönetsel yapının yeni boyutlan: Kentleşmenin, tır. Oysa, kuramsal olarak bölge planlarını fizikendüstrileşmenin hızlanması, tarımda küçük üre sel ve toplumsalekonomik olmak üzere ikiye ayırBaşbakan Özal, yerel yönetim seçimlerinde il sayısının yüzün üstüne çıkarılacağını, yüz yeni ilçe daha kurulacağını açıklamıştı. Seçimlerden önce TBMM'ne sunulmuş olan yeni dört ilin, beş ilçenin kurulmasına ilişkin tasarı Meclisten geçmiştir. Yasayla il yapılan ilçelerden yalnızca birinin ANAP'a, öbürlerinin muhalefete oy vermesi tasanyı askıya almak ya da değiştirmek için yeterli bir gerekçe sayılmamış, iktidar seçimlerde verdiği sözü tuttnuştur. Bu, il özeklerinin (merkezlerinin) tümüne yakın bölümünde yenilgiye uğrayan iktidarın taşrada yeni oy odakları yaratma çabasına girişeceğinin bir göstergesidir. Yeni illerin, ilçelerin kurulması gelecek seçimlerde de yine pazarlık konusu olacağa benziyor. PENCERE Ayıp?.. Papandreu kefeni yırttı mı? Bilinemez; ama, toplumun değişik kesimlerinden çeşitli laflar duyuluyor: Kırkından sonra azanı teneşir paklar. Ne kırkı? Adam yetmişlik. Uani'ye de maşallah!.. Herkesin içinde birikmiş tortular su yüzüne vuruyor; insanlar acımasızlaşıyor. Neden? • Ömür bir sürectir; insan doğar, yaşar, ölür, ama, arada neter oluyor? Çocuklukian erinliğe geçiyor insan, "buluğ çağı" gibi belalı bir dönemi yaşıyor. Küçük, büyümüş, tensel düşler görmeye başlamıştır. Yasakların çemberinde sıkışan özlemlerin bucurgacında çocuğun yüreği daralır. Erinlik dönemi, insan ömründe en sıkıntılı aşamalardan biridir. Ya sonrası? Ergin olmak, kadınhğa ya da erkekliğe erışmek, sorunlan çözüyor mu? "AyıpT sözcüğünün yaftası, hayatın mapusane duvarları gibi yükselen katı yasaklarını her dönemde vurgular. Hele kişi toplum içinde önemli bir koltuğa oturmuşsa, iş büsbütün zorlaşır. Peki, erinlikten erginliğe geçen insanı, yaşamın sonbaharında ne bekliyor? İster sultan olsun, ister köle; ister devlet başkanı olsun, ister yurttaş; ister zengin olsun, ister yoksul; her insan kadınsa "menopoz", erkekse "andropoz"u yaşayacaktır. Erkekte cinsel etkinlik basamak basamak azalacak; kadında aybaşı dönencelerinin kesilmesi belli bir yaştan sonra gündeme girecek. insan yaş döneminde oyle bir ruhsal bunalıma düşebilir ki çocukluktan erinliğe geçişteki dalgalanma bunun yanında solda sıfır kaiır. Hem olgunluk yaşlarında çevrenin denetimi daha ağırdır: Ayıp, ayıp. Yaşına başına bak!.. Sana yakışır mı? Bağnazlıgın ve cehaletin yarattığı baskılar bunalımı yoğunlaştırır. Patlama noktalarına tırmanan bunalım, yaşamın öteki boyutlarına yansır. Nedir onlar? Say sayabildiğin kadar: Bahçesine top kaçıran çocuklara düşmanlaşan yetmişlik neden bar bar bağınyor? Yetişkin oğluna yüklenen elli beşlik, o gece yatakta başarısız kalmış olmasın? Eylemci gençleri asmak için çırpınan yaşlı politikacı, andropozun geriliminde sağduyusunu yitirmiş olamaz mı? Hücrede adam döven, işkencehanede kişileri Filistin askısında görmekten zevk alan görevli, yetersizliğini dengelemek için mi çabalıyor? Sorular soruları izleyebilir; çoğu boşlukta kalacak, yanıtsızlık ağır basacaktır. * Ancak devlet adamlan ve ülke yöneticileri katında bu soruları n önemi büyür; dar bir çevreyi ilgilendirmekten ötede boyutlar kazanır. Çünkü çoğu ülkede elli yaşın üstüne tırmanan kuşaklar devletleri yönetiyor. Yaşamdan çözülüşünün hırsını insanlardan ve toplumlardan çıkarmaya kalkanların ne büyük tehlike yaratacaklarını düşündünüz mü? Yaşlandıkça hırçınlaşan politikacının ruhunu maymuncukla açarak içindekileri okumak olanaksızdır; bunalımlar çoğu zaman sır gibi saklanır; özlemler ve hırslar yüreklere gomülür; ölümle birlikte toprağın altına girer. Liani'nin dergilerde, gazetelerde yayımlanan çıplak fotoğraflarına bakarak "ayıp" diyen çoğu "ağır ve oturaklı" politikacının gerçekte neler düşündüğünü bilemeyiz; ama, bilinmeli ki dünyada "aşk'tan ayıp çok şey var... insanlık uygarlaştıkça, hoşgörü yoğunlaştıkça, hayatın her döneminde alabildiğine yaşamak özgürlüğü sağlandıkça, kültür ve sanatta doyuma ulaşmak olanakları genişledikçe yaşlanmanın yükleri hafifleyecektir. O günlere daha çok zaman var. Ara çözüm: Btiytik il valiliği Belli işlerde verimliliği sağlamak amacıyla birden çok ili içeren bölge kuruluşuna gidilebileceğini öngören 1982 Anayasası'nın ilgili maddesinde yönetsel bölünme için ana birimin il olduğu açıkça belirtilmiş, ilin üstünde bir yönetsel bölümden söz edilmemiş, buna karşılık ilin aJtında başka yönetsel bölümlerin oluşturulabileceği belirtilmiştir. Kısacası; anayasa, bölge valiliğini ya da eşgüdümcü valiliği öngörmüyor. Bu durumda anayasanın değiştirilmesi gereği ortaya çıkmaktadır. Bununla birlikte anayasa değişikliği gerektinneyen bir "ara çözüm yolu" vardır. İllerin bağlı olacağı bölge özeğini, "büyük il" adı altında örgütlemek olanaklıdır kanısındayız. Böylece, bucaklann kaldırılmasıyla büyük (bölgesel) iller ile bağlı iller ve ilçelerden oluşan üç basamaklı bir yönetsel yapı ve bölümleme oluşturulmuş olur. Yönetsel yapı ve bölümlemenin üzerinde değişiklikler yapılması, uzun soluklu, ciddi araştırmaların sonuçlarına, yerel gözlemlere, yoresel incelemelere, halk ve yöneticiler arasındaki anket çalışmalarına dayandınlmalıdır. Bu konuda, çok çeşitli yeniden düzenleme çalışmaları, bilimsel araştırmalar yapılmış, bunların sonuçları yayımlanmıştır. Bu birikim değerlendirilmelidir. Ülkenin yönetsel bölümlemesi, yöneticiler, plancılar, uzmanlar, bilim adamlanndan oluşan yansız, özerk bir kunılca gözden geçirilmeli, bilimsel verilere dayalı nesnel öneriler geliştirilmelidir. (1) C. GERAY, "Siyasal Yeğlemeyle İlçe Kurulursa", Comhuriyel, 2.8.1988; "Yonetsel Bolumlemedekı Değişikükler ve tktidarın Oy Avcılığı", Mıilkijeliler Biriigi Dergisi, C. GE RAY, s: 96 (Haz. 1988) (2) "Yeni İl ve tlçeier Kurulmalı mı?" Cumhuriyel, 10.4.1989; "Ülkenin Yonetsel Coğrafyası Gelişigüzel Değiştirilirken", MulluyeUler Biriifci Der., s: 104 (Şubat 1989); "Yönetsel Yapının ve Bölümlemenin Bölge Ölçeginde Yeniden Düzenlenmesi", Idartdnin Scd Dergisi, c: 12, s: 3 (Mayıs 1988). DÜZELTME: 10.4.1989 günlu Cumhuriyet'lekı yazımda, yanlışlıkla Hakfcâri >erine Sıvas, "en az köye sahip ilimiz" olarak gösterilmiştir. Özür dileyerek dUzehirim. C.G. EVET/HAY1R Nereden Nereye? OKTAY AKBAL Oyle zamanlar oluyor ki yazacak şey bulamıyorum. Saatterce sürüyor daktilo başında bekleyişim. Konu mu yok? Öylesine çok ki! Sorunlar bitlp tükenecek gibi değil. Böyle anlarda anlıyorum, yazılması gereken pek çok şey var. Hangisi öncelikli, hangi biri daha önemlı, hangi biri daha yaşamsal? Bulgaristan'dan sürülen on binlerce insan! Yaşlı kadınlar, erkekler, çocuklar, bebekler, gençler! Çadırlan dolduran yurdundan koparılmış insanlar! Bir tragedya oynanıyor dünyanın gözü önünde. Biz ne yapıyoruz? Büyük büyük sözlerle meydan okuyoruz sağa sola. Bu mudur usta polittkacılık, sözü geçen devlet olmak? Düşünüyorum, Bulgaristan böylesine bir sürgün olayını acaba 1930'larda, 40'larda yapabilir miydi? Yapamazdı. Atatürk Türkiyesi'nin tepkisi akıl almaz ölçüde büyük olurdu. Kimse böyle bir küstahlığa kalkışamazdı. Hatay sorunu Atatürk'ün bir güney manevrası sonunda çözümlenivermişti. Balkanlar'da Atatürk bir antlaşma oluşturmuştu. Bu antlaşmaya yanaşmayan Bulgaristan orta yerde sipsivri kalakalmıştı. Evet, Atatürk Türkiye'sinin nüfusu 15 milyondu. Amadostun düşmanın gözünde önemli bir yeri vardı, bir etkisi, bir gücü, sözüne, davranışlarına inandırıcıEvet, konu çok! Bir de şu Güneydogu'da hemen her gun öldürülen, ölen insanlarımız, askerlerimiz, subaylarımız. Kanıksadık mı nedir? Gazetelerde kısa kısa haberler, TV'lerde 'falanca ilin bilmem neresinde pusuya düşürulen erler, subaylar, öldürülen teröristler' deyip konuya geçiştirmeler... Güneydogu'da sürekli bir kanama var. Batı sınırımızda yüz bine yaklaşmakta olan sürgünler, Güneydogu'da, Doğu'da her gün öldürülen insanlar. 12 Eylül öncesinde bu denli ölüm, bu denli acı, bu denli gerileme, bu denli saygınlıktan yoksunluk var mıydı diye sorası geliyor insanın? Dalıp gidiyorum, notlarıma bakıyorum, okur mektupları yâ<ıdı, tek tek inceliyorum. Bu mektupların her biri apayn bir yazı konusu. Bir okur 'Neyin Bayramı' adıyla bir bildiriyi yollarpı$. Şöyle başlıyor bu 'Neyin Bayramı' bildirisi: "23 Nisan, 19 Mayıs, 29 Ekim ve benzeri günler neyin bayramlarıdır? Bunlar Müslümanlar için birer bayram günü değil, birer kara gündür." Egemenliğin ulusun olduğu gun, TBMM açılış tarihi, 23 Nisan... Atatürk'ün yurdu kurtarmak için Samsun'a ayak bastığı gün, 19 Mayıs.. Tam bağımsız Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulduğu gün, 29 Ekim.. "İslâmi Cemiyet ve Cemaatler Birliği Teşkilâtı" imzasıyla yollanan bu bildiriye göre: Devletin dini İslamdır maddesi kaldmlmış. Allah kanunları kaldınlmış. Şeriat yasaklanmış. Cuma tatil günü olmaktan çıkarılmış? Medreseler, tekkeler kapatılmış. Kuran harflerinin yerini Latin abecesi almış. İslam takvimi kaldırılmış, kılık kıyafet değiştirilmiş, 'kafir şapkası' alınmış, gelinlik kızlar meydanlarda çıplak soyunmuş, Allaha mahsus egemenlik hakkı ulusa tanınmış, meyhaneler, halkevteri, diskolar açılmış. Kısacası bu uç tarihsel gün putlaşmanın temellerinin atıldığı günlermiş! Şöyle sürdürüyor bu Cemaatler Birliği: "İşte Mustafa Kemal'in getirdiği inkılaplar, devirmeler bunlar. Ve işte Kemalistlerin övmekle bitiremedikleri devrimler. Hertıangi bir Müslüman bugünlere bayram gözüyle bakamaz. Kalbinde azıcık imanı olan biri bu kara günleri nasıl bayram kabul edebilir? Oturup ağlaması lazım gelirken merasimlere, şenliklere nasıl katılabılir." Atatürk Türkiye'sinden, etkisiz, saygınlıksız, ne dostu kalmış eskisi gibi, düşmanlarla dört yanı sarılmış Özal Türkiye'sine.. Ülkeyi örümcek ağları gibi kaplamış gericilik, yobazlık... Bütün bunlar da hepimizin gözü önünde olup bitmiş son otuz kırk yılda, adım adım gelmişiz bugünSatılan cihaz lere... Birden aklıma geldi, 12 EylülSeri no cüler de 23 Nisan'ı yasal bir bayram olmaktan çıkarmaya kalkFatura no mışlardı! Böyle bir karar vermelerinin nedenini bir türlü anlayaFatura tarihi madıktı. Ülkemızde anlaşılmaz çok Yetkili Satıcı şeyler olup bitiyor. Kimini anlar (kaşe ve imza) gibi oluyoruz, kimini de daha sonraki yıllarda iyice anlıyoruz. Atatürkçü geçinen birtakım çevre ve kişilerin bu iğrenç bildiride yer alan görüşlere benzer düşünceleri zaman zaman öne sürdüklerini. hatta uygulamaya geçtiklerini de görmüyor muyuz? Demek Atatürk Cumhuriyeti hem (Arkası 10 Sayfada) OKURLARDAN ANAPhn icraatı enflasyona ezdirmedik, ezdirmeyeceğiz diye diye orta Öncelikle enflasyonun çok tabaka yok edilmiş, yoksulluk daha yükseklerde çizgisinin altına düşürülmüstür. gerçekleşeceğinin bilinmesine Bu durum bilerek, isteyerek rağmen, bütçeler hazırlanırken yaratılmıstır. Üst gelir çok küçük enflasyon tahminleri diliminde sermaye birikimi yapılmış, buna göre de işçi, olsun, bu biriken sermaye memur, emekli ücretlerine, yatınma dönüssün, bu sekilde taban fiyatlanna zam üretim bollassın, is alaniarı yapıbnıştır. Bu şekilde seçibnif yaratüsm amacı güdülmüş politika gereği, ortadirek olmalıdır. Ne var ki yeni sanayi denilen kitle bilinçli olarak yatınmlan yapıbnadığı gibi, yoksullaştmlnuş ve ezilmiştir. eskilerinin de bir kısmımn Halk nasıl olsa kapandığı görülmüştür. Bu tepkisizleştirildi, sindirildi arada her yer lüks otelle, tatil düsüncesi ile her yıl düşürulen köyü vb. ile kapatılınca bu kesimin alım gücü ANAP halkımız, eskiden denizden iktidara geldiğinden bu yana yararlanabildiği bölgelerin yarılara inmistir. Ortadireği yakuuna bile sokulamamaktadır. Sayın Başbakan, yabancı ülkelerde domates vb. sebzelerin bize göre pahalı olduğunu söylüyor. Bunu söylerken onları satın alacak insanlann, onlarda ve bizde gelirlerinin kaç dolar veya mark olduklannı söylemek gerekmez mi? Seçimden sonra sık sık belediyelerin TV de kullanılarak suçlandığını görüyoruz. Hani halka bedava ekmek dağıtacaklardı, gelir gelmez otobüslere zam yaptılar gibi sözlerle belediyeler karalanmaktadır. Eski yönetimlerin yeni yönetimlere milyarlarca liraltk borçlar bıraktıklan büinmektedir. ATLANIİKLTD STI Te< 17C8 65 ADAMA MARATON LID ŞT Hükümetler desteklemeılerse hizmetlerin çeşitliliği ve büyüklüğü karsısında belediyeler yetersiz kalan gelirleriyle nasıl bas edebilirler? Tepkisiz sanılan halkımız ANAP iktidanm yüzde 21.08lik buçuklu ve üçüncü parti durumuna düşürerek tepkisini göstermiştir. Şimdi ANAP yarayı almış, kan kaybı sürmektedir. Başbakan bu durumun 1992 sonuna kadar sürebileceğini söylüyor, süremeyeceğini biliyor, yine bizden doğruyu gizliyor. YÜKSEL KOCABIYIK IZMtR A J ı c 1 1 ı , hflı... «MUM 8ESTKOPI LTD ŞTl Tel 1262Ç34 AOTA1VA GUNEYVU* TICAPET !el ' 7 01 12 AMTA1VA BORANAŞ Tel 12 26 51 İSTANBUL KONSERLERİ KASETİ ÇIKTI... GÜNER PLAK ve KASETÇİÜK I.M.Ç. S. Blok No: 6427 Unkapanı/İST. TH: 527 55 93 S26 10 49 FERHAT TUNC Te 15 53 12 ELKOM LTD STİ lel 22 2<U2 KOMYA DARBAZLAR OTOMOÜV AS Tel 11 70 20 1 ' 32 i l 1 Temmuz 1989 Saat: 22.00 02.00 arası Boğaz'da Yat Gezisi İÇKİ + AÇIK BÜFE Maarifliler Trio'sundan müzik Rez: 345 06 98 SONRAKİ GÜNLERİN OZANI DİVRİĞİ KÜLTÜR DERNEĞİ GELENEKSEL PİLAV GÜNÜ PROGRAM Akkaya İkilisi Hasret Gültekin Talip Şahin Sadık Gürbüz Sebahat Akkiraz Grup Baran Sürpriz Sanatçıları Divriği Kültür Derneği Korosu ve H. Oyunlan, Halk Oyunları, Semahlar, Kitaplar, El Sanatlan Sergisi YER: Betgrad Ormanları M. Akif Ersoy Piknik yeri GÜN: 2 Temmuz 1989 Pazar günü. Her semtıe otobüs kalkmaktadır. Tel: 524 33 22 Namık Kemal Cad. No: 36 Aksaray. EKREM ATAER Per? Cuma C.tesi 21.00 23.30 Aynca gitarda Hergün BIKJO MAJdNALARt TİC VE SAM ITD. ŞTl. Büyukoere Cod Salih Tozon Sok Polat Apt No 2 17 Gayrettepe İST. Tel: 175 70 89 • 175 70 90 • 174 23 94 (« Hat) Fax 172 04 68 • 175 10 73 tbc 26765 otıe h. INF#Mt4TEK m Türkiye Dıstrıbutöru MAHMTTNAZLI ROMAN VE YÂZARLIK ONURU ModaCd PomukbonkYanı 134 41 19 „ . v .. Samım Kocagoz 2000 lira (KDV içinde) Cad. 3941 Cağaloğlutstanbul Çağdaş Yaymbm Türkocağl YineVestePden... Yine en iyi imkân.. HERKESE AÇIK VESTEL ÇE ELEVIZYON VIDEO ! 7 . T T Vestel'in Herkese Açık "Çek"ini kesin. En yakın Vestel Yetkili Satıcısf na gidin. 3 yıl garantili televizyonlara, videolara 150.000 TL daha az ödeyerek sahip olun. JbUıçek herhangi biFVesteTTetklli televizyon ya da video alırken 150.000 (Yuzt VESTa ELEKTRONİK CERECLER TİCARET UD. STİ. VESTEL TVVIDEO 3 YIL GARANTİLİ 20 Haziran 29 Temmuz 1989 tarihleri arasında geçerKdîr. Her cihaz için yalnız bir çek kullanılır. YvESTEL Vestel bır A Po y Peck Irternal.oial PLC kurulusudur
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle