14 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
•24 HAZİRAN1989 KÜLTÜRYAŞAM HAYVANLAR İSMAİL GÜLGEÇ CUMHURİYET/5 Olüler genç kahr MEHMET H. DOĞAN Raymond Radiguel: Fransız edebiyatının bu dahi çocuğu (19031923) yaşasaydı 86 yaşmda olacaktı bugün. Ama Anna Segbers, bir kez daha hakh çıkıyor: Öliüer Genç Kalır. Radiguet'yi, hayal gücümüzu ne kadar zorlasak, 86 yaşında bir ihtiyar olarak düşünemeyiz. "İçimizdeki Şeytan" ve "Orgel Kontn'nun Balosu" romanlannın yazan hâlâ 20 yaşında... "tçimizdeki Şeytan"dan sonra "Orgel Konlu'nun Balosu"nun da yayımlanmasıyla Radiguet'ye olan gençlik borcumu ödemiş sayıyorum kendimi. 21 yaşındayken kendi kendirae yüklendiğim bu borcu bugün 58 yaşında ödüyorum. Ben, o günden bugune 37 yıl yaşlandım, ama Radiguet hâlâ 20 yaşında... önce romanı mı okudum, yoksa fılmini mi gördüm, anımsamıyorum şimdi; "tçimizdeki Şeytan"la Radiguet'yi tanıdığımda (1951) şiir yazıyordum, sevdalıydım. Poe'nun mu yoksa Melib Cevdet Anday'ın mı diyeceğiz şimdi: "O eocuk, ben çocnk, memleketimiz / O deniz iükesiydi" dizelerini biliyordum. Genırd Philipe Ue Micnetine Presle'in oynadığı fılmi kaç kez gördum üst üste? "Le Diable Au Corps" dttşmez oldu elimden. Bence dünyanın bugüne kadar yazılmış bu en güzel aşk romanını okudukça içinde kendimizi buluyor, okudukça yaşamımıza romandan bir şeylerin katıldığını hissediyordum. Zaman geldi, romandaki çoğu olayı, bilincinde olmadan kendimde yaşadığımı fark ettim. Çevirmeye de öyle kendiliğinden başladım. Bu kez, çevirirken kendi yaşamımdan, sevdamdan romana bir şeylerin katılıyor olduğunu gördüm. Radiguet'nin sade, basit gibi görünen, ama her satın şiirle yüklü, sağlam diliyle o günlerdeki Fransızca bilgimle boğuşa boğuşa, bir yılda bitti "İçimizdeki Şeytan"ın çevirisi (1952). Yazın dünyasmda, yayımcılık alanında kimseleri tanımıyordum henüz. Romanı yayımlayacak bir yer arayıp dururken, bir gün Vatan Gazetesi'nde Oktty Akbal'ın çevirisi tefrika edilmeye başlandı. Bir süre sonra da "thtiras Yolcnlan" adıyla kitap halinde çıktı. tkinci romanı "Le Bal dn Comte d'Orgel"i ve şiir kitabı "Les Joues En Feu"yti getirmiştim Paris'ten. "Orgel Kontn"nu çevirmeye başladım. 1955 yılında, elimde "Orgel Konta"nun çevirisi, Varlık Yayınevi'nin kapısını çaldım. Yasar Nabi'nin soğuk ve bana hâlâ garip gelen yanıtı bir kez daha umutsuzluğa sürükledi beni: "Radiguet'den tçimizdeki Raymond Radiguet yaşasaydı bugün 86yaşında olacaktı iCıN OKÜJ2&UN.OKUI26UN KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK Kosv gapk/ı. .. ' • Akiam (fAmeai Mnu Cocttau ve Picasso'iHin çizgilerlyle Raymond Radiguet daha çok genç yaşlarda Pans'te aralarında Paul Valery, Max Jacob, Blaise Cendrars, Jean Cocteau'nun da bulunduğu sanat çevrelenne gırmişti. Cocteau'nun kalemınden (solda) ve Pıcasso'nun yorumuyla (sağda) Radiguet portreleri o günlerin bugüne kalan anılan arasında. Şeytan'dan başka roman yayımlamayı gerekli görmüyornm." "Şeytan" ve "BaJo" çevirileri otuz yıl dosyalarda bekledi. Yayımcılığı, iıstün bir yazar beğenisi ve bir yazar keyfivle yıllardır sürdüren dost Erdal Öz'den (fılmlerden, romanlardan, genç yazarlardan söz ettiğimiz) bir gün, her iki romanı da Can Yayınlan arasında yayımlama önerisi gelinceye kadar... Çevirileri 30 yıl önceki coşkuyla yeniden ele aldım; yeniden çevirdim diyebilirim, diUeri o kadar eskimişti ki! irleri ve ilk romanı üzerinde durmuştum. "Orgel Konhı'nun BaJosu"nun başında da Jean Cocteau'nun bir önsözü var. Yazann son günlerini anlatıyor ve romanlan icin tuttuğu fişleri veriyor. Bütün bunlardan, Radiguet ilzerine söylenecek, yazılacak şeylerin hemen iki odakta toplandığı görülecektir. Birincisi hiç kimsenin görmezlikten gelemeyeceği dehası ya da harika çocukluğu; ikincisiyse, onun şair yanırun mı yoksa romancı yanının mı ağır bastığı konusu. öteki konuya gelince; "tçinıizdeki Şeytan"ı okumuş, şimdi de "BaJo"yu okuyacak olan Türk okuru, şiirlerini henüz tanımamış da olsa Radiguet'nin düzyazısındaki şiiri fark edecektir. Hatta yalnızca düzyazısında değil yoksa yalmzca bir yazma tekniği olur P İ K N İ K du bu insanlara, olaylara bakışında, olaylan ele alış ve işleyişinde, insan yüreğinde seçmeyi çok iyi bildigi o doğurgan tellere dokunuşundaki şiiri de... "İçimizdeki Şeytan"ın daha yayımlanır yayımlanmaz bu kadar sevilişinde, naif öyküsünün, savaşın yorgunluğunu henüz üzerinden atamamış bir toplumun banş özlemlerine uygun düşmesi kadar şiirselliğinin de büyük etkisi var saruyorum ben. "Orgel Kontu'nun Balosu"nda bu şürsellik biraz azahr; yerini, inceden inceye izlenen ruhsal ,çözümJemeler alır. Kahramanlann konuşmalanndan çok düşünceleri yorumlanır uzun uzun. Bunda elbette, içine dalınan toplumsal ortamın: Soylular çevresinin ölçülü, tekdüze yaşamının da etkisi vardır. "Şeylan"da daha çok kız erkek kahramanla sınırlı olan iç gözlem ve ruhsal çözüralemeler, "Balo"da tüm bir soylular çevresine yayılmıştır. Şiirselliğin bir ölçüde yitirilmesi değil, ama dizginlenmesi pahasına, roman daha çok roman özelliği kazanır. Orgel Kontu'nun Balosu / Raymond Jtadıguet/Çevıren: Mehmel H Doğan/Can Yayınlan/158 s. 46UL, f*n/p/ PİYALK MAMİA Fransız edebiyatının 20 yaşında ölen dahi çocuğu Raymond Radiguet'nin "tçimizdeki Şeytan" romanından sonra "Orgel Kontu'nun Balosu" romanı da Türkçede. "İçimizdeki Şeytan" 1987'de yayımlandı, 1989'daikinci baskıyı yaptı. "Orgel Kontu'nun Balosu" yeni yayımlandı. Başta da söylediğim gibi Radiguet'ye mi, kendime mi, yoksa gençlik yıllanma mı, her neyeyse, bir borcu ödemiş bulunuyorum bugün. Şiirlerini de biri çıkar çevirir belki bir gün, kimbilir? "İçimizdeki ŞeytaıT'a yazdığun önsözde, Radiguet'nin ancak yirmi yıl sürer kısacık ömrü; 16 ile 20 yaş arasında Paris'te aralannda Paul Valery, Max Jacob, Blaise Cendrars, Jean Cocteau, Darius Milhaod, Valentine Hugo, Panl Morand vb. kendinden yaşça buyuk şair ve yazarlardan oluşan yazın çevresiyle ilişkileri; şiDehası ya da edebiyatta ender rastlanan harika çocukluğu üzerine Jean Cocteau'nun şunlan söyledığini arnmsayalım: "Bizim kitaplanmızdan ögrenmişti oknmayı, ama biz onnn gö ziinde, karşı çıkılması gereken klasiklerdik. Biz kendi kendimize karşı çıkmayı ondan öğrendik." Ve yine Cocteau'nun şu sözlerini ekleyelim: "Ögretmeni ve öğrencisi olmaktan onur duyduğum deba, harika çocuklardan nefret eden o harika çocuk işte boyle, yirmi yaşında öldü. Başanlann, artık şaşdacak şeylere bağlanamayacağı bir yaşa ulaşmayı hayal ediyordn. " HIZLI GAZETECİ \ECDETŞE\ ŞlMDİ ?. ERPAL 6161 BİR KOa. 9ÖİLB C.' GP91YIM 0OŞAÜICAM Devlet Tıyatrosu 1990'da AlmanyaVla ANKARA (AA) Devlet Tiyatroları, 8. merkezinı yurtdışında yaşayan Türkler için Federal Almanya'da açacak. Devlet Tiyatroları Genel Müdürü Prof. Bozkurt Knruç, Almanya'daki Türk vatandaşlarından gelen istekler doğrultusunda Düsseldorf Kressend kentindeki "Theatre A.D. Ruhr" Tiyatrosu'nda Devlet Tiyatrolan'run 1990 yılından itibaren oyun sergileyeceğini söysonra Kuruç, geçen yıl sergilenen "Mediha" isimli oyunun Türklerin çoğunlukta olduğu seyirciden büyük ilgi gördüğünü söy ledi. Kuruç, 1990 yıhnda 15 sanatçının Geothe Enstitüsü ve UNESCO'nun katkıiarı ile Almanya'ya yollanaca|ını ve sezon boyunca bir Türk yazarının oyununun sahneleneceğini kaydetti. Alman Theatre A.D. Ruhr Topluluğu, ttalyan asılh r Roberto Cuilli ıa afmdan yönetiliyor. ÇİZGİLİK KÂMİL MASAH4U ledi.Federal Almanya gezisinden A G A Ç Y A Ş K E N EGILIR KEMAL GOKHAN GURSES YA2ARKASA cwrr,^r ^.^.i» * „ HıSSBPİ ş vVamerBrosTürkiyedevideofilm DrU5UIII ICmiKeil cilığı alanmdakı çalışmalarmın ardından sinema filmteri alanına da girmeyi kararlaştırdı. Bu yıl 7 dalda Oscar adayları arasına giren ve senaryo, müzik, kostum dallarında Oscar'a değer görulen 'Tehlıkeli İlışkiler" filmi, Warner Bros'un bu alandakı ilk adımını oluşturacak. Fransız yazar De Laclos'nun aynı adlı romanından Stephen Frears'in sinemaya aktardığı, başrollennde Glen Close, John Malkovıch ve Michelle Pfeiffer'in oynadıkları 'Tehlikeli ilişkiler" ilk olarak 29 haziran perşembe günü Beyoğlu Emek Smeması'nda göstenlecek. Filmin göstenmi Beyoğlu Emek ve Kadıköy Reks sinernalannda sürecek. RrnVtan (Tphlikpli A B D n i n unlu tilm 1T Sagan'a göre Madonna müthiş sanları, gençleri, müzisyenleri sevdim. Kültür Senisi Türkiye'de "Merhaba toplulukları da seviyorum. Konserlere gidiyor musunuz? "Tasma"daki erkek kahramamnız, VinHiiziin", "Brahras'ı Sever misiniz?" adlı kitaplanyla tanınan Fransız yazar Françoise SaSAGAN tki sene önce Madonna'yı din cent da müzikle uğraşıyor. gan'ın son kitabı "La LaisseTasma" Fran lemiştim. SAGAN Özellikle birini düşunerek yasa'da JuUiard Yayınevi'nden yayımlandı. Sa Nasıl buldunuz? ratmadım onu. Sadece "Bağdat Cafe"de olgan'ın "Merhaba Hiizün" gibi sinemaya SAGAN "Olağanüstü" ufacık bir ka duğu gibi müziksel lemalar yakalanabilsin isuyarlanan bir başka yapıtı ise "Acı Tebes dın. Yaşadığımız çağı simgeleyen bir yanı var. tedim. Müziğe hayranım. Elektrikli küçük bir süm"dü. 1958'de Jean Negulesco'nun yönet Bir de Steve VVonder'rn konserine gitmiştim. piyanom var. Kendi kendime "küçük" bestiği filmde Joan Fontaine ve Christine Care En çok çevresinde onunla beraber coşan in teler yapıyorum... Öyle kayda değer bir şeyre'nin yanı sıra Muzaffer Tema da rol almışler değil. tı. Sürekli piyano çalar mısınız? Fransız eleştirmen Claire Devarrieux'nün SAGAN Hayır. Zaten çalmayı doğru Liberation Gazetesi'nde kitapla ilgili yazdığı dürüst bilmiyorum. eleştiride "Delly ve Sthendal arasında daha Peki, müzisyenlerin nesi sizi çekiyor? çok Colette'e yakın" olarak tanımladığı SaSOCAN Özellikle birini duşünerek yagan, çalışma hayatıyla, kitabıyla ve müzikle gi duydum. Resimde yapılanı gorebiliyorum. ilgili Liberation Gazetesi'nin yönelttiği soruMüzikte duyma duyunuzu kullanıyorsunuz. lan yanıtladı. Oysa küçuk, siyah harflerle uğraştığınjzda da Diğer romanlannızda oldugu gibi "La ha az "ödüllendiriliyorsunuz." Yazmayı ve LaisseTasma "da müzik önemli bir rol oynuokumayı bilen herkes yazarı yargılıyor. İşiyor. Müzikle beraber romanmız bir renk, bir nize burnunu sokuyor. Bir müzisyene gidip, tempo kazanıyor. Hep müzik dinler misiniz? "Bu bölümde piyano yerine keman kullansaySAGAN Her zaman değil. tstediğim zadımz daha iyi olurdu" diyebiliyor musunuz? man. Yaklaşık haftada iki kere. özelliklegeceleri. Ses yok, telefon gürültüsü yok. !ki se Vazılannızı daktiloyla mı yazıyorsunuz? nedir kriz halinde Beethoven'in oda müziği yapıtlarına "tapıyorum." SAGAN Hayır. Elle yazıyorum. Sonra yazdıklanmı teybe kasete alıyorum. En so Neden? nunda da kaseti çozup yazacak bırine veriyoSAGAN Bilmiyorum. Nedeni yok. Sadece Beethoven'in çalışmalarmı dinlemiyo Artık elle yazıyor François Sagan geçen yıl bir rum. Önceleri daktiloyla yazardım. Ancak gerum. Radyoda sık sık calan, "yok olmaya yüz kaza geçırdı ve kolunu kırdı. Daktilo yazarken acı çen sene kolum dirseğimden kınldı. Yazarken tntmuş" duyguları anlatan Amerikan şarkı duyduğu ıçin artık romanlannı elle yazıyor. Sonra acı duyuyorum. Bir de daktilonun sesi dikları ve çok "gnriiltülü" olmavan Amerikalı dan yazdıklarını teyfae okuyor. katimi dağıtıyor. 'Merhaba Hüzün'yazannın yeni kitabı 'Tasma'yayımlandı G A R F I E L D j/ıı/iıı f.v TAK1HTE BLGUIN \n \rnz \HIK ıv 24 Haziran MASONLUK YA DA FARMASONLUK.. 1717'P£ 8UGUAJ, /İ.K KEZ &"? "SuruK M/4SO/J LOCAS/" İONCtLIK(M4SOMRy) OJe60TL£AIM£StME MrANAN; B/ZPEKI AHIK GS £SA/AF e £M**r&)e£4e 8/tZUĞı 7Xez/ND* Ç4UŞ HOYULMUŞ, SDHISA PE6l?M/ŞTİ. Ğ'PEeEK A&ISTOK Ğl SAĞLADIĞI B(R PAYANIŞMA ORGUTUN£ MASOMLUK, DÛHYA~tJ!N HEH YAMINDA ÜrELERl nriZLıKLE SEÇILEU Su "SlKADER" TOPL.ULUKLARI, İLlŞ/a'L£GtA/l, EYLEMlBGtAll, TUHAF TOKSMLEfZtUl sizLiuK ıçtNpE vueurMEKre, Bu MEDEMLE DE TUPLUMPA tUJŞKU YA/SAVMAKTADtfZ. İLK TÜÜtC MASONU •YlRMiSEtÜZ MEHMET ÇELEgtZtPE SAİT PAŞA (18 YUZYlC) NtN ONÇULUĞuNPE BAŞLAYlP GEUÇEN ÜLKEMİZ MASONLUĞU, BAZI ICEStNrrLEgLE ZAMAMMIZA PEICSÜIZMUÇTUIZ : Verdiği bitşi tçtn, "Ounyada re 7i/nk/ye'e/e MctSOfffuk K Maçon/ar" kıhjbrmn yozarı Saym JlUamıSotjSalit fefekkurfen
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle