18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
23AMAYIS1989 KÜLTÜRYAŞAM HAYVANLAR ISMAİL GÜLGEÇ CANIM Nt 6/LıM CUMHURİYET/5 Zencîler ve azizler ATtLL DORSAY CANNES Cannes 89'da çok parlak olmayan Amerikan sinemasının en ilginç fılmi, birkaç yıl öoce yine Cannes'da "She's GotU Have t t " adlı ilk fümiyle tanınan zenci oyuncu/yazar/yönetmen Spike Lcc'nin son fılmi " D o i n ı Otaaı Yap D o The Rigbt Thiag" oldu. Hemen tttmüyie zencilerin yaşadığı küçük bir Brooklyn semtinde bir pizza tfükkânı işleten ve " t t a l o ABCrikan" denen ltalyan kökenli Amerikalı bir aile ve yanlarında çalışan detişmen zenci delikanlısı Mookie çevresinde geçıyor film... Sıcak, aJabildiğine sıcak bir New York yazında, sıcağın da etkisiyle gevşeyen sinirler, tüm şiddet ve ırkçılık duygularını ortaya döküyor. O güne dek renk farklannı yenmiş, tüm bir semtin birkaç kuşagını "bcaleyip bayatmnş" olan pizza düklcânının beyaz sahipleri, beklenmedik bir öldürme olayı sonucu dükkânlanmn yağma ediktiğini görüyorlaı. Olay, sıcak bir yaz günü, bu küçük, yoksul semtte diken üzerinde duran ırk dengelerınin altüst olmasına ve zeacilerin, beyazlann ve de Uzakdoğululann birbirine girmesine yetecektir... Spike Lee, daha çok bir güJdürü, fantezi sanatçısı olarak tanınıyor. Bu filmde de tipik bir zenci mizahı, bizim için oldukça egzotik bir tür zenci folklonı ve "Emtmj Of Peopie" Topluluğu'nun müziği egemen... Ama Lee, bu filmle ırk sorunlanna son derece ciddi, sorumlu, sert, neredeyse militan bir yaklaşım da getiriyor. Sonda yer alan Malcoim X'in bir mesajında da belirdiği gibi Lee, ABD'de ırk sorunlanrun çö 42. ULUSLARARASI CANNES FİLM SENLİĞ1 HAYVAH PİKNİK PİYALE MADRA Miekıy Reurke azb raNMt ltalyan kadın yönetmen Uliana Cavani'nin yefiı filmi "Francesco"da "Şeytan Çıkmazı'nın Mickey Rourke'u bu kez Aziz Francesco'yu canlandırıyor Rourke'un tam bir "star" havalannda Cannes'a gelişı ve basın toplantısı, bu filme buyuk rekJam da sağladı zümlenmediğine ve kara ırkın hâlâ önemli ölçüde baskı, sömürü altında bulunduğuna inanıyor. Sanatçı, bir zenci sinemasının var olmasını, zenci sorunlanrun artık yalnızca beyaz yönetmenlerce anlatılmasının son bulmasını istiyor. " D o The Rigbt Thing", bu açıdan oldukça otantik, özgün, Hollywood sistemi içinde yer yer "yeraltı sinemaa" nitelikleri içeren bir film. Ve Cannes 89'un ammsanacak yapıtlanndan biri... Klasik oykuler veya klasik kahramanlann oykülen, sınemada da kacınılma? bıçimde kiasik fümlere yol açıyor. Sürgündeki Polonyaîı sinemacı Jerzy Skolimowski'nın son fılmi "Ükyaz Sulan Torreots Of Spring", Rus yazan Turgeoyev'in bir öyküsünden uyarlanmış... Ancak 19. yüzyıl Almanyası'nda farklı sosyal çevrelerden 2 kadının, Nastassja Kinski ile "Ya|mnr Adun"ın güzel oyuncusu Vaieria Golino arasında kalan bir soylunun (Timothy Hutton) öyküsünü anlatan film, günOmüz için öylesine "demode" duruyor ki... Benzer şeyler, ltalyan (kadın) yönetmeni Liliana Cavani'nin yeni filmi "Franceaco" için de söylenebilir. 13. yüzyılm Assisi kentinde zengin ve soylu bir ailenin tek oğlu Francesco'nun tüm "dttnya nimeüeri"ni teperek kendini yoksullara, Isa'nın mesajına, yaşamın tüm talihsizlenne adayışının, diğer bir deyişle Hıristıyanbk tarihinin ilginç kişisi Assisili Francessco*nun öyküsünü anlatan film, Francesco'nun öyküsüne çağdaş bir anlam yüklemeyi deniyor. Bunun için Cavani, gunümüzün hayfıf "marjinal", düzendışı olan veya öyle gözükmeyi seven ünlü oyuncusu Mickey Roarke'a başvurmuş.. Rourke'un Aziz Francesco kompozisyonu ve Cavani'nin epik nitelikleri içeren anlatımı aslında kötü değil. Ve film, baştan sona ilgjyle izleniyor. Üstelik Mickey Rourke'un tam bir "star" havalannda Cannes'a gelisi ve basın toplantısı, bu filme büyttk reklam da sagladı. Yine de "FranceKo" içüı daha çok bir TV dizisi gibi duran, sinemaya pek bir şey katmayan bir film denebilir. Ve iste şenügin son günlerinin alçakgönüllü, ama gerçek bir sürprizi... Daha çok popüler güldürüleriyle tanınmış Fransız yönetmen Patrice Leconte'un Georges Simcnon uyarlaması "Bay Hire Moasieur Hire"... Sımenon'un en güzel romanlanndan birinden uyarlanmış bu film, bir kflçük kasabada yalnız yaşayan, içine dönük tavırlan, kimseyle iÛ$ki kuramamasıyla pek sevılmeyen, giderek biraz ürkülen Bay Hire'ın öyküsünü anlatıyor. Bay Hire, tüm yalnızhğı içinde, karşı evde yalnız yaşayan genç, güzel bir kızı sürekli gözetliyor. Ve bir gün, onun genç ve yakışıklı nişanhsının bir cinayet işlediğini fark ediyor. Ancak tüm şüpheler, bu yalnız ve ıçine kapanık adama yönelecektir. Bay Hire ise yalnızhğına son vermek veya bir suçu yUklenerek tutulduğu genç kızı mutlu kılmak arasında secim yapmak zorunda kalacaktır... Çok güzel bir öykünün neredeyse kusursuz anlatımı "Bay Hire".. Micbd Blanc ve Sandrine Bonaaire'in oyunları mükernmel... Leconte'un alabildiğine yahnhk içinde büyük bır etki gücüne erişen anlatımı veya bir Brahms kuartetinin kullanımı da öyle... "Bay Hire", Fransız sinemasının kendine özgü avantajlannı tümüyle kullandığı, yalnız Cannes 89'un değil, son yıllann en güzel Fransız fümlerinden biri. HIZLI GAZETECİ NECDET ŞEN 0BL6>>İ S&&BİOIM, BU YÜREK 6İBI.. UEK ŞEY OAİUM KEYFİHE \M\l&JK> &E16İN AMA O PA 2.BIK 8c WÇ ZAg'F PİIL ÇİZGİLÎK KÂMtL MASARACI f W» Sinemada 'zapping' "Zapping", TV izleyicilerinin uzaktan kumanda olanağından yararlanarak bir kanaldan öburüne geçmelerim anlatan birsözcük, Sinemada "zapping"ise bol salonlu sinema merkederinde bile hiç de kolay değiL zen onon beş dakika sonunda çıkıp gidenlerin oranı giderek artmakta. Kiminin randevusu var, kiminin sinema istahı haylı kabardığı için aklı yanm saat sonra baslayacak olan baska bir filmde. Bazılarının ise yazacak yazıları, gidecek kokteylleri ya da katüacak ziyafetleri var... Asbnda, Cannes Şenliği'nin günlük yaşamı, tam anlamıyla bir "zapping." Oradan oraya koşturup durmamn çılgırJığına yorgunluğun ve bekledigıni bulamamamn verdiğı hırçınlıkla sıradan ya da kötü filmlerin verdıği keyıfsızlik de eklenince Croisette'in havası giderek elektnkleniyor... Çok güzel bir film yeniden damarlarımıza sinema coşkusunu şınnga edene dek. Sözün kısası, sinemaya saygı denılen erdem giderek azalıyor galiba. Değışık eleme asamalanndan geçerek seçilmiş altmışyetmiş filmi sonuna kadar izlemek inceliğıni artık hepımız boşverir olduk. Ancak gerçekten kötü filmler de var. "Bo dwnmda, niceüklen çok niteUge önem verilcrek neden film sayıa azaltilınıyor" diye soracaksınız. Azaltılmıyor, çunkfl çağımızda her seyin oburluğunu yaşıyoruz. Her şey gelişsin, büyüsün, daima daha çok, daha hızlı ve daha yoğun olsun derken, dört bir yandan gelen akıntılara direnmek güçlesiyor... Atom Egoyan, bu tür akıntılar karşısında direnen genç bir yönetmen. "Yönetmenlerin On Beş Gttnö" yan bolümünde sunulan "Speaking Parts" (Konuşmalı Bölumler) adlı filminde, videonun simgelediği yalnızhğı, insanlar arasındaki iletişimin nasıl yapay bir görünüm aldığıru arüatırken, kendine ozgü ağırbaşlı bir sinema dıli geliştiriyor. tslediği konuya ve öykülerini anlattığı kişilere karşı saygılı bir yaklasırm benimsiyor... AĞAÇ YAŞKEN EĞlLİR KEMAL GÖKHAN GÜRSES MEHMET BASUTÇU CANNES "Zapping", tngilızce bir sozcük. Genellikle televizyon izleyicilerinin giderek yaygınlaşan bir davranışını anlatmak için kullanılıyor. Eldeki uzaktan kumanda olanağından yararlanarak bir kanaldan diğerıne geçip durmak demek... Birçok Avrupa ülkesinde ve ABD'de özellikle uydular aracılığıyla yapılan yayınlann ve kablolu televizyon şebekelerinin çoğalması sonucu, televizyonun karşıstnda on beşyirmi programla ba$ başa kalmak giderek doğallaşan bir olgu. O zaman gelin, bu film benim o dizi sizin, şu futbol maçı da onlann olsun diyerek tuşlar üzerinde seksek oynamaya... Sinemada "zapping" yapmak hiç de kolay degil. Bol salonlu sinema merkezlerinde bile zor... Kaldı ki bir füm görmek ıçın ödenen hatın sayılır ttcret, seyirciyi koltuğundan kalkıp yeni bir bilet almaya itelemiyor... Ancak çok film sunan Cannes'da, gösterilerin tümünün yoğunlaştığı bir Şenlik Sara/ı ve bu tapınağa girecek kartımz olduğuna göre birbirlerine yakın salonlann birinden çıkıp diğerine girmek işten bile değil. Ve ne vazık ki her filmde, ba GARFIELD JIM DA vıs 1. ULUSLARARASIİSTANBUL TİYATRO FESTİVALİ Moskova £ahîseleri sahnede Stelio Fiorenza'nın "Gılgameş"i AKM Büyük Salon'da, Lars Noren'in "Şeytanlar"ı Taksim Sahnesi'nde, A. Galin'in "Şafak Yıldtzlan" ise Kenter Tiyatrosu'nda sahneleniyor. Kultfir Servisi Istanbul Kültür ve Sanat Vakfı'nca bu yü ilki düzenlenen Uluslararası tstanbul Tiyatro Festivali'nın beşinci gunünde 3 oyun sahneleniyor. ltalyan Deneme Tiyatrosu "Gılgames"i AKM Büyük Salon'da, Yugoslav Atölye 212 topluluğu "Şeytanlar"ı (Demoni) Taksira Sahnesi'nde ve Kent Oyunculan Sovyet yazar Aleksandr Galin'in "Şafak Yüdızlan"nı Kenter Tiyatrosu'nda oynuyor. Şenliğe Italya'dan katüan Centro Sperimentale del Teatro (Deneme Tiyatrosu Merkezi), Uruk Sumerlerinin mitolojik tannsı ya da kralı Gılgameş ıle arkadaşı Enkidu'nun dcstansı öyküsünü çağdaş bir yorumla sahneye getiren bir oyun sunuyor. Stelio Fiorenza'nın yazdığı "GüganMş"te sevgi, korku ve ölüm bir aradadır. Enkidu'nun ölümünden etkilenen ve aynı yazgırun yolcusu olmaktan korkan Gılgameş, ölümsüzlüğü aramaya başlar. Ama ölümsüzlüğe erişmenin olanaksızlığını anlayınca bu sevdadan vazgeçer. Üç bin yıl sonra Gılgameş hâlâ kendi kendine sormaktadır "Nereden geliyonım? Ne yapıyorum? Nereye gidryonım?" Başında Iranh yönetmen Sbaroo Kherandmand'ın bulunduğu Deneme Tiyatrosu Merkezi, daha önceki yıllarda da "Bersiza", "Siddharta", "Troyalı Kadınlar" ve "Prometheus" gibi oyunları sahnelemişti. Festivale Yngoslavya'dan katılan Atölye 212 Tiyatrosu, tsveç'in ünlu çağdaş yazarlanndan Lars Noren'in "Şeytanlar" adlı yapıtını sergiliyor. 1944 yüında Stockhobn'de doğan Noren, "Denizkızı Nar" adlı şiir kitabını 19 yaşında yazmış, daha sonra kaleme aldığı "Şeytanlar", "Gece Nöbeti", "KiU" gibi oyunlanyia Avrupa'da tanınmıştı. "Şeytanlar"ın ana konusu sevgi ya da sevginin yitirilmesi. Katerina ile Frank birbirini çok seven bir çifttir. Ama uzun ydlar birlikte geçirdikleri bir yaşamdan sonra kavgalar başlamış, çekilmez bir ortam doğmuştur. Konuklan Tomas ve Yena da birbirine bağh bir çifttir. Ama onlar da ev sahıplerinin tedirgin havasından etkilenirler. Bu ortam, aralanndaki gizh" düşmanlığı, anlaşmazhğı ve kin duygulannı su yüzüne çıkartır. Dört kişi bütün gece "Seni seviyonun" gibi tath sözler söylemelerine karşın, bunun anlamsızhğının bilincindedirler ve bu onlara acı verir. Diyalog ustası Lars Noren, gündelik konuşmalardaki bıkkınhğı ustahkla örüyor, sıradan diyaloglardakı incelikler dile geürilememiş bir saldırganlığı açığa çıkanyor. Noren, oyunun bir yerinde Tolstoy'un, "Bütün mutln evlilikler birbirine benzer. Ama ber evlilik kendine göre mDtsozİDk içindedir" cümlesini kullanıyor. Oyunda hiçbir şey olmuyor, ama her şey de olabüir. ölüm, intihar ve delilik de. Kent Oyunculan, Sovyet yazar Galin'in "Şafak Yıldızlan" ya da "Olimpiyat Gülleri" adlı yapıtını bugün festival kapsamında ikinci kez sahnehyor. Belgi Paksoy'un dilımize çevirdiği oyunu YUdız Kenter sahne>e koydu. "Şafak Yildıztan"nda başüca rolleri Jülide Karal, Yıldız Kenter, Gfil Onat, Mubeccel Vardar, Şukran Güngör, Suzan Aksoy ve Hakan Gerçek paylaşıyorlar. 1947 doğumlu Galin'in 1981 yılında yazdığı "Şafak Yıldızlan", yazüdığı gunden 1986 yıUna kadar yasaklandı. Oyun ilk kez 1987 yılında Leningrad'da sergilendi ve büyuk yankılar uyandırdı. Sovyetler Birlıği'nde "glasnost" öncesi dönemde fahişeliğin varhğı resmen hiçbir biçirade kabul edilmiyordu. Turistlerden duyulan fahişeliğe ilişkın haberler şıddetli bir tepkiyle karşılanıyordu. Bu yüzden, 1980 yıhnda Moskova'da yapılan olimpiyat oyunlarından önce başkentte bulunan bütun fahişeler polısçe toplandı ve onlan kimsenin göreme>'eceği köy ve kasabalara yerleştirıldi. Böylece olimpiyat oyunlan sırasında Moskova'da ve öteki büyük kentlerde kalacak sporcu, turist ve gazetecilerin, varhğı resmi olarak yadsınan fahişeleri görmeleri engellendi. Bu olaydan yola çıkan Galin'in "Şafak Yıldızlan" adh oyunu Moskova'nın 100 kilometre kadar dısındaki, yenisi yapıldığı için yan yıkık durumda bulunan bir akıl hastanesine atılmış fahişeler ile onlan gözetım altında tutmakla görevlendirilmiş kişiler arasında geçiyor. TARİHTE BUGÜN MİMTAZ ARIKAN 23 Mayıs f878 'D£ euGÜN, İSmNgUL 'DA, BA&lÂLI gİNASI YAA1P/. OSMAMU OEVLETİ'NIN YÖMETIM ME£K£2İ OLAN SU YAPI, SAD&ZAAA'(BA VB NAZIBLA&N(8AKANLAR) GOREV 18. YUZy/L SONLAe/NA DE&ıN "PAŞAJiAPISl"D£fJ£AJ SU M4KAMIH AOI, Z.ABDÜLHAMlT DEVfZtHbe BABlÂLJWOLMUŞW. OAHA ONCE PÖ8T YAAJ6/N GEÇIREN SlfJA, SU SOAJ OLAY&AU O7UZ Y/L ÖNCE,AHŞAP OIAJ3AK Y£NlPEN IfJŞA EOltMlÇn. SABAH/N ERJCEN SAATUERtNDE BAÇLAYAN YANGffJltJ HEDENl AULA$1LAMAMIÇ, SONDÜRME ÇALIŞMALARIYIA AUCAK IKJ UÇTAK( 8ÖLÜML&Z KURTAIZlLABlLMtŞri (fİBA&ÂÜ'hllN tcELİUEANLAMI "YÜCE KAPi'CHK. BAB/AU YANGINI.. TÜRK VE DÜNYA KARİKATÜRÜNDEN FESTİVALDE BUGÜN „yoran, Mreye lidlyamm? Fesövale Italya'dan katılan Deneme Tiyatrosu Merkea, Salon, 2030) Stelio Fiorenza'nın çağdaş bir yaklaşımla ele aldığı "Gılgameş "ı sahnelıyor. Gılgameş üç bın yıl sonra şŞeyt»»l«r(ıaKsım zannesı, A/JUJ e y ı a a ı a r (Taksim Sahnesi, 2030) hâlâ kendı kendine soruyor: Nereden geliyorum, ne yapıyorum, nereye gıdiyorum? s«f«k Y ı M ı z i a n (Kenter Tıvatms Şafak Yüdtzlan (Kenter Tıyatrosu, 2030) GılgaaMş (AtatürkKultur Merkezi Btiyıik Yunus Nadi RaÜp Tahir Burak / 1927 Peter Gaymann / Almanya
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle