Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER keleri doğrultusunda güçlendiren, "bir tiyatro ermişi", "bir kültür devi"dir Muhsin Ertuğrul. Tiyatro tarihimizde elini uzatmadığı, düşünesini belirtmediği hemen hiçbir konu bulunmayan bu büyuk üyatro adamırruz, 1935 yılında kurduğu çocuk tiyatrosundan AÇOK'a; kadın oyuncu sorunundan tiyatronun üniversitelerde egitim ve öğretiminin yapılmasına; profesyonel tiyatrolardan amatör tiyatrolann var oluş kavgasına, oyun yazarlarmın desteklenip Türk tiyatro yazınının kurulmasına; tiyatroya ve sanatçısına saygınlık kazandınlmasından düzenli jübile gelenegine; bale eğitiminden "Tarihi Türk Temasası" gösterileri çerçevesinde ortaoyunu geleneğinin canlandınlmasına; semt tiyatrolanndan kahvelerde tiyatro uygulamalanna, öğle tiyatrosuna; Türk Tiyatro Müzesi'nin kurulmasına değin daha nice konuda v e uygulamada hep öncü olmuş, yol göstenniştir. "Çocuklarım" dediği gençlerle tiyatronun yaşadığı bunalımlan, "gençlik aşısı" yaparak aşmasıru bilen M. Ertuğrul'un, bugün tiyatromuza yön veren hemen bütün sanatçılara emeğinin geçtiğini, onları yetiştirdiğini belirtmek, O'nu "adam yetiştirmemekle" suçlayanlara en iyi yanıt olacaktır inancındayım. Yaşamınca, kendısine yöneitilen çirkin saldırılara karşılık, ülkemiz aydınlan, O'nun çağdaş kişiliğiyle bütünleşerek O'na destek olmuş, değerini, çok gecikmiş de olsa, devletimizin verdiği 'Devlet Kültür Armağanı'yla (1971) 70 yüını adadığı tiyatromuza hizmetinin karşılığı 'fahri doktora' (1979) sanıyla ödüllendirmeye çalışırken, "sanatçısına sahip çıkan bir toplumun bilincini" de göstermesini bilmiştir. Bugün tiyatromuz, Muhsin Ertuğrul çapında bir tiyatro adamına sahip değil. Ancak tiyatromuz, inanıyorum ki kendi içinden, tiyatromuzu yeni bireşimlere götürecek, yeni tiyatro adamlannı çıkartacak güçtedir. Bu gücü var eden bu büyük ustaya şimdi ne denli teşekkür etsek az diyorum. Çünkü bugün, tiyatromuzu içten içe eriten büyük bir tehlikeyi, yeniden yaşıyoruz. Bu tehlike, tiyatro eğitiminde yaşadığımız ve açıkça söylemeye çekindiğimiz kadro sorununda kendini gün geçtikçe daha da belli ediyor. Cumhuriyet tiyatrosunun kunıluşu için gerekli egitim ve öğretim sorununu, Devlet Kc nservatuvarlarının açılışıyla aşan M. Ertuğrul, 1977 yılında, "Bence tiyatromuzun en önemli sorunu, gelecek kuşakta sanatçı adaylarının EĞtTtMt sorunudur" derken bugünün gerçeğini bizlere göstermektedir. Gerçekten, bugün bence, tiyatromuzun en önemli sorunu, egitim ve öğretim konusunda odaklanmaktadır. 29 NtSAN 1989 Ölümünün 10. Yılıııda Mulısiıı Ertııgrul Bugün tiyatromuz, Muhsin Ertuğrul çapında bir tiyatro adamına sahip değil. Ancak tiyatromuz, inanıyonım ki kendi içinden, tiyatromuzu yeni bireşimlere götürecek, yeni tiyatro adamlannı çıkartacak güçtedir. Bu gücü var eden bu büyük ustaya şimdi ne denli teşekkür etsek az diyorum. Çünkü bugün, tiyatromuzu içten içe eriten büyük bir tehlikeyi yeniden yaşıyoruz. Bu tehlike, tiyatro eğitiminde yaşadığımız ve açıkça söylemeye çekindiğimiz kadro sorununda kendini gün geçtikçe daha da belli ediyor. Dr. EFDAL SEVİNÇLİ Dokuz Eylül Üni. Güzel Sanatlar Fak. 30 Temmuz 1910'da, 18 yasında bir oyuncu olarak sahneye çıkan, "bügisizliğini" hemen görüp "öğrenmek" tutkusuyla, ülke ülke dolaşıp tiyatroyu ve sinemayı, Ulkemizde bir "sanat dalı" konumuna ulaştıran Muhsin Ertuğrul, ustaçırak geleneğiyle yetinmeyip kendi kendisini yetiştirmiş; tiyatro üstüne düşünduklerini hem yazıya dökrnüş, hem de uygvuama gücune ulaşmış ilk ve tek "tiyatro adamımız"dır. Türkçe'yi en iyi, en güzel kullanan yazarlarımız arasında yer alacak düzeyde bir biçemle anlamlandıran büyük sanatçı, gerek öncülleri, gerek çağdaşları arasında, bu özelliğiyle de günümuze örnek olmasını bilmis bir öncüdür. Ulkemizde, tiyatro sanatının bütün inceliklerini, sorunlannı bizzat yaşayarak öğrenen, çözüm yollarını, önerilerini, gözlern ve deneyleriyle pekiştirerek gösteren Muhsin Ertuğrul, tiyatro tarihimizin en beğenilen, en sevilen sanatçısı oluşunun yanında, en çok eleştirilen kişisi oluşuyla da ilginç bir konuma sahiptir. ldealist bir tutumla, salt tiyatıo sanatının gelişmesi için didinen çalışkan insan, kimi zaman, belirli bir dünya görüşü olmadığı için hırpalanmaya çalışılmış, kimi zaman da astığı asUk, kestiği kestik, resmi üyatronun dikutörü; sinsi, yıkıcı, bozguncu düşüncelerinden, ideolojisinden tiyatromuzu kurtarmarun bir milliyetçilik hamlesi sayılacağı bir "efsane kahramanı" görülmüştür... PENCERE Özal, Karanlığın Türkülerini Söylüyor 1 Mayıs İşci Bayramı'nın tarihçesi 19'uncu yüzyıl Amerikasına kadar uzanır. O günden bu yana insanlık neler yaşadı?.. Gezegenimiz iki dünya savaşından gecti. Bilimsel ve sosyal devrimler toplumları değiştirdi. Bir yandan sosyalist düzenler kurulurken. öte yandan kapitalist kesimde sosyal içerikli demokrasiler oluştu. Her iki kesimde 1 Mayıs işçi bayramıdır; neşeyle kutlanır. Peki, Türkiye'de durum nasıl? Başbakan Özal diyor ki: 1 Mayıs bayram değildir. İşçi bayramı da değildir. HBmen söyleyeyim, i97Tdeki kanlı pazar günü unutulmamışhr. Eski deviriere dönmeyelim, memleketi huzursuz hale getirmeyelim..." Allah Allah... Hani çağ atlamıştık?.. Tonton, 1 Mayıs denince neden karanlığın türkülerini söyleyip korku edebiyatı yapıyor? Çünkü gerilim politikasına murıtaçtır; 21.75'lik oyuyla iktidarını sürdürmek için umacılara sığınmak istiyor. Ne yazık ki Batıdan 100 yıl sonra bile Türkiye'de demokrasi emek bayramını kutiayacak düzeye ulaşamadı. • Ya cezaevlerimiz?.. Nazilli'de neler oluyor? Baskı ve işkence üzerine mahpushane düzenleri ne zaman son bulacak? Türkiye'nin yüzüne uygar dünya önünde utancın gölgesini düşüren uygulamalar niçin sürüyor? İşte bir mektup: "Bugün E Tipi Nazilli Cezaevi'nde çağdışı uygulama ve bastolar en üst smıra Urmanmış bulunuyor. Milli geleneklerimize uygun değil ger&kçesiyie, inceteme ve araşbmıaya dayanan yerii, yabanct bütün yazarlann kitaplanna el konulmuştur. İlerici özü olan bütün aytık ve haftalık dergüer keyfi uygulamalar sonucu elimize ulaşmıyor. Cezaevi yöneticileri bir sansür kurulu otuşturmuş bu/unuyor. Değişik koğuşlarda kalan arkadaşlanmızla iletişim kunnamıza hiç bir toşu/da izin verilmiyor. Özellikle bayan tutuklular üzerinde tam bir tecrit politıkası söz konusudur. Nişanlı, sözlü arkadaşların bile görüşmesine izin verilmiyor. Kapalt göruşlerde soyadı tutmayan yakınlarımızla, açık göruşlerde ise ikinci, üçuncü cterece akrabalanmrzla soyadı tutsa bile göruştürülmuyoruz. İdare tarafından verilen yemekier besleyici, doyurucu nitelikte değildir. Bunun yanı sıra idare kantininde hem çeşJtler az tutuluyor hem de satın almamız gereken bazı besin maddelerini dilekçeyle baş~ vuranak almamız zorunlu tutuluyor. Midesinden rahatsız arkadaşlara dryet uygulanılmryor. Radyo, teyp, fotoğraf makınesi gibi araçlann değil içeriye alınması, sözünün bile edilmesi yasaktır. idare kendi normlanna uygun olmayan saçsakal için de ceza uygulamasını gündeme getirmiştir. Daha sayarnadığımız bir dizi olumsuzluğun yanı sıra yavaş yavaş oturtulmaya çalışılan asıl sorun dayak olayıdır. En küçük bir tartışmadan dolayı bile hücreye alınıyoruz. Hücreye ahnırken ya da yolda hırpalanıyoruz, hücreye konduktan sonra hücre ışıklan söndürülerek dövülüyoruz. Nazilii E Tipi Cezaevi'nde süresiz açlık grevine giderken şekersiz, tuzsuz, diş macunsuz btrakılmanın yanı sıra, arama gerekçesiyle butun eşyalanmız talan edilryor, üstbaş aranırken mahrem yerlerimize kadar aranmaya çalışılıyor. Yaka paça sürük/enerek hücrelere konuluyoruz. Hücrede ise tek bestenme aracımrz su ise mazot kokusundan içilmez durumda. Hücrelerin yapt$/ ise değil açlık grevinde olan bir insan için, normal insanlar için bile son derece elverişsizdir" Gözlemciler, yukarda yazılanlann "faz/a" değil "eksik" olduğunu söylüyorlar. • Bir gün gelecek Türkiye'nin hapishanelerinde siyasal hükümlü kalmayacak, işkence yapılmayacak, hücrelerin karanlığı dağılacak; güleryüzlü işçıler büyük kentlerin caddelerinde halka çiçekler serperek 1 Mayıs'ı kutlayacaklar, coşkulu, özgür... Ve o gün siz olmayacaksınız Sayın özal... Eğitici yokluğu Bugün ülkemiz, bir sanat kurumu olarak konservatuvarlan, tiyatro bölümlerini ayakta tutacak yeterli sayıda öğretici ve eğitici kadrolardan hemen hemen yoksun dunımdadır. Yanmn tiyatro adamlarırun doğuşunda, üniversitelerde, konservatuvarlarda yaşanan en büyük sorun, çağdaş tiyatro eğitimini, öğretimini verecek, nitelikli TİYATRO EGİTİCİSİNİN, ÖĞRETtCtSÎNtN yeterli sayıda olmayışı, böylesine önemli elemanların yetiştirilememesidir. Sanatın egitimi açısından, 1935 yılı çizgisinde olduğumuzu savunmak, sorunun önemini gösterir inancındayım. Bu sorun kısa sürede çözülmediği takdirde, tiyatromuzu, nicelik yönünden büyümüş, fakat nitelik yönünden gerilemiş bulursak hiçbir zaman şaşkınlıic göstermeyelim. Çünkü tiyatro sanatı, özveriyle, inançla, sürekli kendisini eğiten, yenileyen oyuncularımızla.'yazarlanmızla, tasanmcılarımızla yarına kalacaktır. Bu çabada, düşünceleriyle, uygulamalanyla yolumuzu aydınlatan büyük tiyatro adamımız M. Ertuğrul'dan geri kalmayacağımızı göstermek, O'nun 70 yıllık onurlu savaşını boşa çıkartmamak bizim ödevimiz olmahdır... Çağdaş Türk tiyatrosunun kurucusu Gerçekte, sanatın, tiyatronun ulusal ve evrensel özlerini, günlük politikaıun çamurunda boğmadan, sağlam teraellere oturan bir tiyatro gelenegine, çağdaş tiyatronun bütün gereklerine uyarak önce aktarmacı bir tavırla, daha sonra Türk oyun yazarlığmın gelişimiyle, Türk tjyatrosunu, cumhuriyet il EVET/HAyiR OKTMAKBAL OKURLARDAN Başkanlığına gönderiliyor ve de 10.8.1987 tarihinde onaylanıyor. Tarihlerden de anlaşılacatı gibi 6 aya yakm bir süre Üsküdar Belediye Başkanhğınca yol güzergâh Üsküdar Tapu Sicil tetkik çahşmalan sürdürülüyor. Muhafızlığı 'na kayıtlı olan 7.7.1987 tarihinde tapu sicUde Silahh Kuvvetler Emek Evler kat maükleri ferdüefiyor. Yapı Kooperatifı eylül/1985 Binalarımız inşa halinde iken, yılında tamamlanarak üyelirine yol güzergâhı olarak tespil tesl'an edilmiftir. edilen bölgede hiçbir ev yoktu Senelerden beri büyük emel ve ve de inşaat ruhsatı özlemlerle vanmıu yoğumuzu verilmiyordu. Nasıl oldu kullanarak adı geçen konuta bilmiyoruz infaatlar sahip olmanın mutluluğunu yükselmeye basladı. Eğer yol yaşamakta iken bazı söylentiler güzergâhı, bulunmuş üzerine bu kooperatif olduğumuz bölgeden geçiyor evlerinden (Gh(HMI) olmak ise inşaat ruhsatı ve imar üzere 28 daireli (3) blokun planının neye dayanarak çevre yollan nedeniyle isrimlak verildiğini burokratik edileceği haberleri üzerine bu çabalarımıza rağmen kotuıt sakinleri huzursuz ve tedirgin durumdadırlar. Yapmış öğrenemedik. Toplu Konut yapımına ağırlık olduğumuz yazışmaiar ve verildiği bir dönemde müracaatİM neticesinde evlerimizin 17.2.1987 tarihinde durumumuzun tetkiki ile bu ümitlerimizin boşa çıkmaması tstanbul Büyükşehir Belediye hususunda yetkililerin ilgisini Başkanhğma tasdik için bekliyoruzgönderilen 1/5000 ölçekli Altunizade Kısıklı Ümraniye YÜCEL GÜNEL tSTANBUL Ekspres yolunun onayı istenen imar hudutlan içine girdiği tarafımıza bildirihniştir. Eylül/1985 yılında üyelerine Sağhk Bakanlığt tarafındatı teslim edilen kooperatif evleri Türkiye'de gıda sektörü T.C. KarayoUarı 17. Bölge Müdürlüğü 17.2.1987 tarihinde tamamen kontrolsüz bırakıbnıştır. Gazetelerde her yol güzergâhmın onayı için gün hormonlu, küflü, boyah, tstanbul Büyükşehir Belediye kanserojen katkılardan Taban Tavanı Uyarıyori Son genel seçimlerde yüzde 28 oranında oy alarak ülkemizin birinci partisi olan SHP'nin yeni bir karışıklığa itildiğini gören okurlar düşüncelerini, daha doğrusu üzüntülerini bildiren mektuplar gönderiyoriar. SHP'nin, programına bağlı sosyal demokratlar topluluğu olması, genel bir özlemdir. Kurultaydan sonra parti meclisinde çoğunluğu elde eden Baykal'cıların toplayıcı olmak yerine dağıtıcı, parlayıcı, partı ilkelerıni saptırıcı, sermayeden yana bir eğilimi benimseyişi sosyal demokrat tabanın gozünden kaçmıyor. Yurdun dört bir yanından gönderilen birkaç okur mektubundan önemli bolürnleri okurlarıma sunmakta yarar görüyorum. Adana'dan Dr. S.C. şöyle yazıyor: "SHP ile ilgili yazınıza katılmamak mumkun değil. Yıllardır CHP, SODEP ve SHP saflannda hiçbir kişisel amaç gütmeden, sadece çağdaş demokrasi bu parti tarafından kurulabilir inancıyla yer aldım, bu çabada benim de bir katkım olsun istedim. Fakat sizin de değindiğiniz gibi son olaytar ciddidir, ağır bir tarihsel mirasa sahip bir partinin genel merkez yönetiminde yer alanlar kişisel hırsları ve çıkarlan için bu mirası hovardaca harcama çabaları içindedirler. Acaba sağcı partileri idare eden perde arkası güçler, SHP yönetimindekilere de 'idare etme' çabasında mıdırlar? Solcuları temizleme düşüncesı ancak sağcı partilerde görülür. SHP ise sol bir partidir. Emek ağırlıklı sosyal demokrat bir partidir. Tarihi konumu ve görevi budur. Kim kimi, nasıl ve nereden atıyor? Amaç nedir?" Adanalı hekim okurum mektubunu şu sözlerle bitiriyor. "Çağdaş demokrasiyi, insan onurunu, iyiyi, guzeli ve gerçeği savunan bir partide insan onurunu aşağılayan entrikalarla seçim kazanma istersek bizim sağcı partilerden ne farkımız kalacak? Yıllardır bu tür yalan, dolan aldatmacası ile neden savaştık? Birkaç kişi ve yakınlan egolarını tatmin etsınler diye mi? Türkiye ölçüsünde SHP oylarını ancak 71 bin arttırmış! MÇP gibi bir parti ise 77'ye oranla 188 bin arttırmış. Bu bile, merkez yönetiminin yanlışlığını görmelerine veterlidir. Bu satırları yazmam, Cumhuriyet'in 20 yıllık okuru olmam, SHP'den atılması gerekenlerden biri sayılmama yeterlidir herhalde!" Diyarbakır'dan M.E.O. yazıyor: "SHP'den bazı kişiler gitmedikçe sosyal demokratlar bugünleri de arayacaktır. Sosyal demokratlar önceteri Antalya'da 4 milletvekili çıkarırlardı. 87'de bir tek Deniz Baykal'ı seçtiler! Bu duşündürücü bir sonuç değil mi? CHP'nin üç milietvekili nereye gitti? Son yerel seçimde de belediye başkanlığını DYP akjı. SHP Genel Sekreteri Deniz Baykal'ın seçim bölgesinde 87 ve 89 seçimlerinde alınan sonuçlar düşündürücü değil midir? Sayın SHP Genel Sekreteri CHP'ye yaptığını şimdi de SHP'ye yapmaktadır. SHP nereye gidiyor? Pek çok SHP'li son seçimde istemeyerek de olsa DYP'ye oy vermişlerdir. SHP üst düzey yetkilileri başlarını daha ne kadar zaman kuma sokacaklar?" İstanbul'dan F.K. yazıyor: "Bu son seçimden sonra da SHP iktidan erken bir seçime zorlayamazsa, ona meşruiyet kazandırmaya devam ederse çok şey kaybedecektir. Meclisten çekilmek başta olmak üzere bütün demokratik yollar denenmelidir. Zira özal ana muhalefet partisinin bu çekingen tutumundan, SHP'nin iç çekişmelere kendini kaptırmasından yararlanarak ülkemize daha büyük zararlar verir, sonra zora düşunce görevi bırakırsa bunun sorumlusu en başta SHP olacaktır. Halkımız SHP'ye iktidara gelmek yetkisini oylarıyla vermiştir. SHPyöneticileri 'sol' diyetanımladıklan kişileri partiden dışarı atmanın yollarını arayacaklarına, parti içinde birlik ve anlaşmayı sağlayarak bir an önce genel seçime gitmenin, dolayısıyla sosyal demokrat iktidan kurmanın yollarını aramalıdırlar." Ankara'dan F.A. yazıyor: "Sayın Baykal ve arkadaşları partiyi tavandan yönetmek hevesinde görünüyorlar. Oysa parti programı merkeze böyle bir yetki vermemıştir. Tüzük ve program olağanüstü kurultayda uzun çalışmalar, tartışmalar, görüşmeler sonucu hazırlanmıştır. Kurultay oybirliğiyle bu tüzuğü ve programı kabul etmiştir. Merkez yönetiminde çoğunluğu ellerinde tutan ve Baykalcı diye anılan bir topluluk, tabanın iradesini de hiçe sayarak yanlış bir tutum içindedirler. CHP, SODEP ve SHP üyesi olarak, toplanması gereken kurultaytn SHP'ye gerçek nrtetiğini kazandıracağı inancındayım." Daha başka mektuplar da var. Öfkeli seslenişler çoğunlukta! Mektupları yazanların adlarını gizledim. Ne olur ne olmaz, merkez yönetimindeki hızlı kişiler bu içtenlikü sosyal demokratları kara lıstelere almasınlar diye! SHP tabanı bilinçli bir uyanış içinde görünüyor. İktidara yürüyen bir partiyi, tüzük değişikliğı, sol kanadı temizleme gibi amaçlarla engellevenler bütün bu uyarılardan bilmem yararlanacaklar mı? tnşaat ruhsatı ve imar planı neye dayandınldı bahsedihnektedir. Her gün tükettiğimiz ve çocuklarımıza yedirdiğimiz bazı besinlerle ilgili şüphelerimiz vardır. Üreticiler gazetelere ilan verip haberleri yalanlamaktadırlar. Tüketici hangisine inanmahdır? Halk sağlığuu çok yakından ilgüendiren gıda maddeleri üretimi konusunda Bakanlığımız susmaktadır. Aromah katkı maddeleri, hormonlu etler, sebzeler, tavuklar hakkında ciddi incelemeler ve sonuçlar beklemekteyiz. Bakanhğın esas görevi de zaten sağlığı korumak olmalıdır. Ancak, gördüğümüz gibi Bakanlık, sağlık yitirildikten sonraki ilaç aşamasıyla daha çok Ugilidir. 23 Nisan Çocuk Şenliği'nin kutlandığı şu günlerde Sağlık Bakanltğı çocuklanmızı hatırlayabilecek midir? Durugölü unutamayız Gıda sektörü uyandıran Durugöl'ün, Kuğugölüne dönüştürülmesi henüz sağlanamamıştır. Doğa korumasının özüne Vakıf üst yöneticilerin eksikliğini hissetmekteyiz. Çevre sağhk teşkilatı konuyu benimsemesine karsm fazla bir şey yapamamıştır. Sayın Valimize çeşitli görüşmelerimizde verdiğimiz bilgilertn ikna etmeğe yeterli olmadığmı görüyoruz. Yakında toplanacak il çevre k'omisyvnunda olumlu kararlar çıkarması uzak ihtimaldir. Yapılacak birçok spor tesisi arasında doğal hatiyle küçük bir Durugöl hayal mahsülü değildir. Durugöl spor tesisleri alanı 200.000 m' araziden gerçek Durugöle yer ay/mayan yöneticiier bizden çok doğa önünde sorumludur. Gücümüz belli, sesimiz sınırlıdır. Diyoruı ARDA ULUSOY ki doğanın tükenmez gücü tSTANBUL karşısında anlayışla davranıp tamammı yok etmenin anlamı yoktur. Kuğulanmıza küçük bir Durugöl kalıntısım çok göremeyiz. Durugöl'ün gerçek 1988 bahannda baslattığımız dostlan kazların, ördeklerin, "Durugöl'u Kurtarahm" kurbağalann, sülüklerin, kampanyası bir yudır bıldırcınlann, balıkçıllann, sürmektedir. Birçok kuruluş, leyleklerin ahından dernek, yayın organı, gazete, korkmalıyız. Evet korkmahyn. dergi tarafından A. KADİR ENGİN desteklenmiştir. Emeği ORDU AVCILAR VE geçenlere çok teşekkür ederiz. ATICILAR DERNEĞ1 Kamuoyunda geniş ilgi ı 1 ' m ISCILERIN SESÎ 15 Günlük HABERYORUM İŞÇİ GAZETESİ CIKTI ı 1 MAYIS 89 ı Devrimci Sendikal Yapılanma İşyeri Komite ve Konseyleri üzerinde yükselmelidir. MESS sendikalan tümüyle devre dışı bırakmayı yasallaştınyor. Toplu Sözleşmelere devrimci bakış. İşçi Sınıfı örgütlü gücünü sendika yönetimlerine oturtmalıdır. İşçilerde öfke büyüyor. 12 Eylül'le Gelen Sendikal Yasalar Gözlem Basın Yayın Adına: Sahibi. Çetin UYGUR Yaz.İşl.Müd. Soner KIZILKAYA C UJ DORE VEYA NOVA ALIN. 300 TL ODEMEYIN! dore rr AVÜSTRALYA'DA İN6İLİZCE THE AUSTRALIAN CENTK FOR LANGUAGES TAM GUN KURS KONAKLAMA. AKTtVITELER rt TUM ORGAMlZASYON EĞITIMIHİZ SURESMCE P«AT TIMe CALISMA OLANAÛJ U » f c ( ) 362 39 59 • (1) 362 40 96 BAfiOAT Ca) No 510 0 6 BOSTANCI 1ST»NBUI KITLE SENDIKASI mo ISYERİ KOMİTELERI ve KONSEYLERİ m o ÇIKIYOR Prof.K.Gürkan Cad. 5/3 Hüdaverdi Apt. KaU CağaloğluÎST. « 528 16 73 İLAN ÜSKÜDAR 4. ASLİYE HUKUK HÂKİMLİĞİNDEN 988/1018 Esas Davacı Alime Karaçam tarafından davalı Mehmet Karaçam aleyhine açılan boşanma davasının yapılan yargılaması sırasında verilen karar gereğince; Üskudar, Valide Atik Mah. Kanya Sok. No 10 D: 7'de mukim davalı Mehmeı Karaçam'ın adına çıkartılan tebligatın kendısine tebliğ edılemediği, ernniyeıçe yapılan adres soruşturmasında adresinin meçhul olduğundan mahkemece tebligatın ilanen yapılmasına karar verilmiş olduğundan davalının duruşmagünü olan 7.6.1989 gunu saat 10.50'de duruşmada hazır bulunması veya kendisini bir vekille temsil ettirmesi, aksı takdirde duruşmanın yokluğunda yapılacağı hususu tebligat yerine geçerli olmak uzere ilanen tebliğ oiunur. Basın: 5244 Nova (tuvalet kaçjıdı, peçete, havlu) ürününün boş ambalajını satıcınıza teslim edin. Her boş ambala] için 300 Lira eksik ödeyin. Oore MenrJl bu kornpanyaya dahH değHk. Kompanyo tıe ılgılı sorunuz olur ise P K 556 Şişlı IsJanbul odrestne yazabüırsiniz KADIKÖY 4. SULH HUKUK HÂKİMLİĞİNDEN Esas No: 1988/539 Davacı T.E.K. vekili Avukat Nur Sel tarafından davalı M. Kâzım Ersan aleyhine açılan alacak davasının yapılan yargılamasında: Kadıköy, Hasanpaşa, Kurbağalıdere Caddesi No: 25/6 adresinde ikimat ettigi bildirilen davalı M. Kâzım Ersan'a çıkanlan davetiyenin bila tebliğ iade edilmesi ve zabıta marifetiyle yapılan tahkikaua adı geçenin adresi tespit edilemediğınden yargılama günü olan 1.6.1989 gunu saat 10.00'da bizzat gelmeniz veya kendinizi bir vekille temsil ettirmeniz aksi halde duruşmanın gıyabınızda ftreyan edeceği günlu davetiye ve dava dilekçesi yerine kaim olmak uzere ilan olunur. 3.4.1989 Basın: 5261