28 Eylül 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/14 27 N/SAN 1989 M.Ç. yeniden müşahedeye alınacak İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) Devlet Güvenlik Mahkemesin'de 10 yüa kadar ağır hapis cezası istemiyle yargüanan düşünce suçlusu M.Ç.'nin ikinci kez müşahede altına alınması için önümüzdeki hafta sol kolu mühürlenerek tstanbul'a gideceği öğrenildi. Daha once Adli Tıp Gözetim Merkezi'nde 33 gün kalan M.Ç. hakkında verilen raporu mahkeme çelişkili bulmuş ve Adli Tıp 4. Ihtisas Kurulu'ndan görüş istemişti. Adli Tıp 4. thtisas Kurulu tarafmdan yapılan inceleme sonucunda, M.ÇÎnin cepheden çeküraiş fotoğrafları istenerek kendisinin yeniden müşahede altına alınması karan verilerek dosya mahkeraeye geri gönderildi. Danıştay'a iptal için başvuru Tasarruf genelgesi Orijinal saç modeli Filipinler'in başkenti Manila'da yapılan Berberler Konferansı'na katılan bir genç kadın onjınal saç tuvaleti ile bir anda toplantının yıldızi oldu. (Fotoğraf. Reuter) ANKARA (Cumhuri>et Bürosu) SHP Adana, Kars \c Çankaya Belediye Başkanlan. Başbakanlığın "tasarruf genelgesi" olarak bilinen 12 Nisan 1989 tarihii genelgesinde yer alan ">erel >önelimkri baglayan hiiküralerin" ipıati için Danıştav'a başvurdular. Dün belediye başkanlarıvîa bir basın toplantısı yapan SHP Genel Sekreter Yardımcısı Adnan Keskin. "İktidann beledi>eleri mali ve idari vesayet kıskacına almak islediğini, belediyelerin Başbakanlık genelgesiyle elinin kolunun bağlandıgını, özerkliklerinin yok edilnıeye çalışıldığmı" soyledi. Hoover firması piyasaya konuşan bır elektronik supurge çıka/dı. Süpürge gerekh rJurumlarda sahıbını uyarmak için buyurgan bir sesle "toz torbarn doldu. boşalt" gibi komutlar veriyor. Hoover Audio System 3O0 adlı süpürgenin fiyatı 170 pound (580 bın TL.) Tanıtım sırasında manken Katıe Faine sahibine "lütfen" bile demeyen süpürgenin yüksek ses tonu karşısında kulaklarını tıkamak zorunda kaldı. (Fotoğraf. AP) Konuşan süpürge i Paris operası önceki gece son zamanlann en renkli gösterilerinden birine sahne oldu. Milyonlann sevgılisi üç oyuncu ve şarkıcı Sammy Davis Jr. (solda), Liza Minnelli (ortada) ve Frank Sinatra, birlikte söyledikleri şarkılarla dinleyicileri buyülediler. (Fotoğraf: Reuter) Pariste üç ünlü HABERLERİN DEVAMI Ne İstfya, Ne Musa'ya... (Baştarafı 1. Sayfada) Cumhurbaşkanlığı açıklaması Polonya'nın ıımudu Baü yardımında (Baftarafı 1. Sayfada) caret tekelini de özel sektörle paylaşmaya başladığını açıkladı. Zylkowski ile yaptığımız göriişme şöyle: Polonya'da yaşaamakta olan ekonomik bunalımın sebepleri ne? ZYLKOWSKİ 1970'lerde ülkenin yabancı yatınma büyük gereksinmesi olduğu sıralarda yatırunlar, sanayinin rekabet sansı olmayan sektörlerine yapıldı. Bu olgu maalesef enerji krizi ile aynı zamana rastladı ve üretim maliyeti arttı. lhraç mallanmıza da talep azalınea verimli çahşma umudu olmayan bir sanayi ile baş başa kaldık. 1982 yılından bu yana ekonomik reform uygulama cabası içindesiniz. 7 yıldır bu reformlar neden başanlı olamadı? ZYLKOWSKİ Çünkü ekonomik reformlar sosyal ve siyasal kriz döneminde gerçekleştirilemez. Bizim ekonomik reform cabalanna giriştiğimiz sıralarda ülkede sosyal ve siyasal kriz yaşanıyordu. Bu tür krizlerin aşılması da zaman alır. Bu nedenle şimdi siyasal değişimlerin ekonomik değişimlerle aynı zamanda ve birlikte gerçekleştirilmesi konusunda uzlaşmaya (consensus) vardık. Zira biri olmadan diğeri başanya ulaşamaz. Bunahmı atlatmak için uygulamayı tasarladığınız ekonomik önlemler paketi hakkında btraz bilgi verirmisiniz? ZYLKOWSKİ Hükümet ekonomik krizle mücadele etmek için bir prograı» hazırladı. Bu programın başarılı olması önemli ölçüde, Polonya'nm Batılı alacaklılarla olan mali ilişkilerinin normalleştirilmesine bağlıdır. Çünkü programın önemli bölümlerinden biri, sanayi ve ticareün gend rekabet gücü ile ilgilidir. Ama geri teknoloji ve modası geçmiş makinelerle yapılacak bir rekabetten de olumlu sonuç alınamayacağı açıktır. Bu nedenle hükümet programında sanayinin yeniden yapılanması öngörülüyor. Bu işlemde öncelik, refornilara en çabuk yanıt verecek olan sanayi dallanna tanınacaktır. Bunlardan biri gıda sanayiidir. Tarım, reformlardan en çabuk olumlu sonuç annabilecek bir alandır. Çünkü Polonya'da tanmın büyük bölümü bağımsız özel çiftçilerin elindedir ve onlar ekonomik reformlara, yoğun bürokratik mekanizma ile calışan sanayi dallanndan çok daha çabuk karşılık verirler. ZYLKOWSKİ Hem dış ticarette hem de imalat sanayiinde. Bu olgunun bir örneği de bir devlet kurumu olan Ticaret Odası'dır. Ben 1.5 yıl önce Ticaret Odası BaşkanlığVna geldiğimden bu yana, özel sökter temsilcilerinin sayısı hızla arttı. Halen Polonya ticaret Odası'nda özel sektör temsilcilerinin sayısı, devlet işletmelen ya da kooperatif temsilcilerinin sayısından daha fazladır. Bu da, ülkemizde iş hayatındaki degişikliğin somut bir gostergesidir. Yani, ekonomik krize karşı aldıgımız önlemlerden biri de devletin dış ticaretteki tekelini özel teşebbüsle paylaşması. ZYLKOWSKİ Evet. Özel sektore sans tanımamn, ekonomik reformdaki iş demokrasisi kavramının bir gereği olduğuna inanıyoruz. Gerci şimdilik özel sektörtin Polonya'nın ihracatındaki rolü ufaktır. Ama özel sektörün devlet sektöründen çok daha çabuk çalışacağma ve gelişeceğine inanıyoruz. Ekonomik krizden çıkabilmeniz için ne kadar süre gerekivor? ZYLKOWSKt Reformlann sonuçlarının birkaç yıl içinde görülmeye başlanacağını umut ediyorum. Bu arada çok önemli bir nokta, 40 yıldır iş hayatına, iş ortamına egemen olmuş entelektüel değerlerden kurtulabilme sorunudur. Bu da zaman alacaktır. Bu n&ienle yeni yönetici ve müdür yetiştirme programına büyük önem veriyoruz. 1995 yıhna kadar sanayimizin sağlıklı ihracat yapabilecek düzeye ulaşacağını tahmin ediyorum. Bu da, ülkemizi yabancı yatırımcılar için ilginç bir hale getirebilecektir. Uygulamaya başladıgımz ekonomik program Batı yardımı olmadan başanya ulaşabilir mi? ZYLKOWSKI Ulaşamaz. Bu bakımdan Batıdan gelecek yardım, ekonomik programın başarısı açısından çok önemlidir. Bu yıl Polonya'da enflasyon onuunın ne olacağım tahmin ediyorsunuz? ZYLKOVVSKİ Şimdiki göstergelerden hareket edilirse, yüzde 7080 dolaymda olacağım sanıyorum. Teşekkür ederim. bakışını genel olarak paylaşmıştır; onun, Türkiye'yi demokrasiye ve çağdaşlığa doğru götürdüğüne içtenlikle inanmıştır, Bu yüzden Başbakan Özal, TRT gibi kendi siyasal çıkarları açtsından son derece stratejik bir kurumun başına, çok güvendiği bir danışmanını getirmiş oluyordu. Sayın Özal'ın bu tercihinde başlıca rolü, söz konusu "güven" oynamıştı. Ama Başbakan'ın duyduğu "güven" bir yıl bile devam edemedi. Daha geçen yıhn sonlarında Cem Duna'ya, uygun bir büyükelçıliğin bulunması için zemin yokladığı biliniyordu Özal'ın. Başlangıçtaki olumlu bakış, neden bu kadar kısa süre içinde olumsuza dönüşüverdi? Bu sorunun tek bir yanrtı olabilir: Başbakan özal, TRT Genel Müdürü'nün kendi partizan çizgisine tam anlamıyla teslim olmaktan kaçındığını, direnme eğilimleri sergilediğini görünce, Duna'nın üstüne çarpı işaretini derhal koymuştur. Yerel seçim kampanyası sırasında TRT'yi yeterince kullanamayan ANAP lideri, Duna'ya hiç duraksamaksızın "G/f.'"derken, partisinin muhafazakâr kanadını da yumuşatmıştır. Olaya değişik açılardan yaklaşılabilir. İlk olarak, Cem Duna'nın bu göreve gelişi de gidişi de kendi açısından talihsizlik olmuştur. Genç ve başarılı bir diplomat olarak, bu görevi kabul etmiş olması kendi kariyeri açısından bizce hataydı; gidiş biçimi de kendi Duna'yı ben almadım (Baftarafı 1. Sayfada) çimindeki soruları yanıtlamadı. Özal da bir soru üzerine Duna'yı görevden almadığını söyleyerek "Görevden almam kanunen mümkiin degil. Benim yakın arkadaşımdı" dedi. Başbakan özal, ANAP grup toplantısından sonra "TRT Genel Müdürü Cem Dnna'nın neden istifa ettiğini" soran gazetecilere, "Ben görevden almadım. Açıklamasını dinlemedim. Görevden almam kanunen mümkun degil, benim yakın arkadaşımdı" karşılığını verdi. Özal, "Duna'nın görevden aynlması için gnıptan çok mu baskı vardı" biçimindeki soruyu CUNEYT ARCAYUREK yazıyor (Baftarafı 1. Sayfada) Duna'nın istifa ederek TRT'den aynlması olasılığı kalıyor. Ama, istifa o günierin beklerten olayı değildi. Çolakoğlu şöyle demişti, "Başbakan Duna'yı çağırır, istifasını isterse... İşte, o başka bir durum. Kuşkusuz Duna, kılıç çekip Özal'la savaşa gırmez." Nitekim Duna kılıcı çekmedi, Dışişleri'ne dönüşünü "20 yıllık devlet memuriyetindeki anlayışın tabii bir sonucu" diye niteledi. Kısacası, Özal, Duna'ya "gel" dedi, geldi. "Git" dedi, gitti. Giderayak "seviyeli seviyesiz" ycrumlardan yakınıyor. Oysa gelmesiyle gitmesi arasındaki "seviye farkını" görmek, artık Duna'nın sağduyusuna kalıyor. Duna'nın "bugünkü koşullarda... TRT'nin faaliyetlerini düzenleyen yasa çerçevesinde TRT'nin 'tarafsız yayın kuruluşu' olabileceğine inanmadığını'' söylemesi, bir yerde içten bir itiraf. Ne çare, büyük umutlarla belirli yayın kuruluşları ve belirli yazarlarca desteklenen Duna'ya, TRT'ye adımını atarken "büyük destek vaat eden Özal'a fazla inanmaması" salık verilmişti. Balayı aylannda verdiği desteği günü gelince, hem de bir saat içinde Özal'ın geri alacağını, Özal'ı iyi tanıyanlar sürekli anımsatmışlardı. Çünkü Özal, "hatayı kendinde aramayan" insanlar sınıfındandı. Hatalannı dürüstlükle yüzüne vuranları asla affetmeyen, doğruyu söyleyenleri "karşı vaziyet aldı" diye duygularını hapsedip günü gelince hırpalayan doğaya sahipti. Cumhurbaşkanı'nın doğrudan Özal'ı göstererek "Anayasa Mahkemesi'nin karşısında olanlardan, verdiği kararları içlerine sindiremeyenlerden" söz ettiği günün gecesi. yüksek mahkemenin 27. kuruluş resmi kabulünde ne Evren'in. yanına gıdiyor, ne de erken ayrılan Cumhurbaşkanı'nı geçırme nezaketini gösteriyordu. Duna'ya aynlması ısteğini "aracılarla" ıletiyordu. Geçen cumartesi başlayan gelişme, önceki gün sonuçlanıyordu. Aracılardan biri, Güneş Taner'di. Her ne kadar hükümet çevrelerine göre haber asılsızdı, "aracıya ANKARA (Cumhuriyet BüroS B ) Cumhurbaşkanlığı Basın Danışmanı Ali Baransel, imam hatip okullan açılması konusunda yaptığı açıklamada, "12 Eylül yönetimi sırasında Türkiye'de biçbir imam hatip okulunun açümaa için onay verilmediği, bunun aksi bilgilerin yanlış değerlendirmeden kaynaklanabilecegi"ni belirtti. Cumhurbaşkanlığı Basın Danışmanı Ali Baransel, Millı Egitim Bakanlığı'ndan önceki gün bu doğrultuda bir açıklama yapıldığını hatırlatarak, "Türkiye tstatistik Yıllığı Yayınlan'nda yer alan bazı imam hatip okullannın açılış onaylan 12 Eylül 1980 öncesi Ancak, bir noktanın üstünde özellikle duhükümetlerine airtir" dedi. Baranrulmalı: Başbakan Özal'ın, TRT Genel Müsel, "Cumhurbaşkanı Evren'in imam hatip okullannın aydın din dürlüğü'nde Cem Duna'ya bile tahammül adamı yetiştirilmesindeki katkılaedememesi, kötüye bir işarettir. Acaba Sannı göz ardı etmenin mümkün yın Başbakan, TRT'yi bir erken seçim önceolamayacağı düşüncesini taşıdısinde tümüyle mi teslim almak istiyor? ğını" ifade ederek, "Ihüyaç olma (Baftarafı 1. Sayfada) Gözüken ne yazık ki öyle. gör" siyaseti izlemeyi terdığı için 12 Eylül yönetimi sırasınMuhalefeti tamamen dışlayacak yeni bir da bu okullann sayısının don cih ediyor. Diğer bir deyişle, "ihtiyatı elden bırakmayan" Türk TRT yönetimini oluşturmak, Türkiye'de siyaduruldugunu" söyledi. diplomasisi, SNF modernizasyusal gerilimi daha da tırmandıracaktır. nundaki tutumunu "saklı Bizden uyarması... tutmakla" birlikte, Atlantik'in iki yakası arasındaki "sürtüşraede", (Baştarafı 1. Sayfada) taraflardan birinin safında kesin sinde sanıklann son sözlerini söy yer alarak ön plana geçmek isteledikleri dünku duruşmasını, SHP miyor, fakat Türkiye'nin "temel ise "Hayır" diye yanıtladı. Özal, alınması beklenivor. milletvekilleri Vedat Altun, Rıza eğilimi" Bonn'un siyasetine daha TRT Genel Müdürlüğü için yeni SHP Genel Sekreter Yardımcı Ihcan, Rıza Yılmaz, Veli Yıldıismin henüz belirlenmediğini sı Adnan Keskin, Duna'nın istifa nm, Sedat Dogan, Cumhur Kes yakın biçimde şekilleniyor. Kısa menzilli nükleer silahlann bildirdi. sıyla ilgili olarak "Duna'dan da kin, Arif Sağ, Mustafa Kul, tnCem Duna, görevden ayrılma rahatsız olan Özal, TRT'ye genel giliz Parlamenter Richard Balfe, modernizasyonu ve bunlara ilişkin sı nedeniyle Cumhurbaşkanı Ke müdür degil, çiftlik kâhyası Uluslararası Af örgütü Temsilcisi görüşmeler konusunda, "Şahin nan Evren ve TBMM Başkanı YU anyordur" dedi. tjruğ davasının Helmut Oberdiek, tHD Genel mihrakı" oluşturan Washington dınm Aktuna'ya veda etti. Cum sonucu ile ilgili haberin, TV ha Başkanı Nevzat Helvacı, Türkiye ve Londra ile "Güvercin merkez" hurbaşkanhğı Basın ve Haikla ber bülteninde geniş biçimde yer Zıraatçiler Demeği Genel Başka durumundaki Bonn ve Brüksel tlişkiler Müşavirliği'nden verilen almasırun, Başbakan Özal'ı rahat nı tbrahim Yetkin ile çok sayıda arasındaki çelişkilerin derinleşmesinden sonra, Ankara'da Dışişlebilgiye göre Evren, Duna'ya bugü sız ettiğini vurgulayan Keskin, tutuklu yakını izledi. ri Bakanlığı'na yakın kaynaklann ne değin yürüttüğü hizmetler için "Başbakan, Duna'ya, 'Bu haber Duruşmada ilk olarak davanın bolluğunda başka haber yok 1 numaraJı saruğı Oğuzhan Müf tutumu aşağıdaki gibi şekilteşekkur etti. leniyor: öte yandan TRT Genel Müdür muydu' diye sitem etmiş. tkisi ara tüoğlu son sözünü söyledi. Müf Türkiye'nin SNF modernisında böyle bir konuşma geçtiği tuoğlu, "Son söz sanığın denir. lüğü için yeni aday belirleme çazasyonuna ilişkin tutumn bellidir hşmasının RadyoTelevizyon Yük sabit Herhaide bu sitem de Du Ama aslında son söz ne sizin, ne ve kendisinin yeni bir nükleer yüsek Kurulu'nun yann yapacağı na'nın istifasında etken oldu" bı de bizimdir. Bizce tarihin ve balk kümlülük üstlenmeyeceği, geçen olağan toplanüsmda gündeme çiminde konuştu. lann da bir vicdanı vardır. Ve asıl hafta Bruksel'de yapılan NATO son söz ve karar orada verilecek toplantısında bizzat Vfiili Savuntir. Eğer halkın ve ülkemizin çı ma Bakanı Safa Giray tarafından kaıian Açısından bakılırsa. biz ül yeniden açıklanmıştır. Zaten gerek yoktu. ANAP tabanında, Yazar doğrulamıyor, "Burası kemize ve halkımıza karşı asla suç BriikseTde alınan karar da söz kogrubundaki ağır eleştirileri hem uzun zaman boş kalamaz. On, işlemedik. işçilerin ve yoksul hal nusu modernizasyonun pratik uyDuna biliyor, hem de Başbakan on beş gün içinde yeni genel kın çıkarlannı savunduk. Ülkemi gulamasını iki yıDık bir dönem zin iyiliğinden ve güzelliginden için gündemden düşürmüştür. lık'tan Devlet Bakanı Mehmet müdür bulunur" diyordu. Yazar'dan kuruma söyleniyorDuna giderayak yeni atama başka birşe> istemedik. Bu yüz Şu andaki esas tartışma, kıdu." Oysa yansıyan ve yazılan lar yapmıştı. Kendi kadrosunda den tamamen haklı ve meşru bir sa menzilli nükleer silahlar için ha/eket olan Devrimci Yol içinde bilgiler Özal'a uygundu. "Özal yer alan kimilerini belirli etkin Varşova Paktı'yla gönışmelere Duna'ya kırgındı. En fazla ihtiyaç yerlere getirmişti. Bu davranış, yer almak bir suç konusu degil, otunılup otunılmayacağı noktaduyduğu sırada, kanunları baha Duna'ya "TRT'nin uzunca bir bir onur kaynagı sayümalıdır. Yıl sında odaklaşmaktadır. ABD ve ne ederek Özal'a yardımcı olma süre vekâleten yönetileceğinin lardır en ağır işkencelere uğraül İngiltere, SNFIer için yapılacak mıştı. 'Bıze' zararı dokunmuş duyurulmasından sonra" ger dık, ezilip yok edilmek istendik. müzakerelerin uzun vadede bu siÇektiğimiz bunca acılara, zulme tu." çekleşmiş olabilirdi. ve haksızlıklara karşı içimizin kin lahlann "sıfırlanmasına" yolaçaTam Özalvari sözlerdi bunlar. Kuşkusuz Özal "TRT'yi istedi ve nefretle karardığı sanılmasın. cağı ve bunun da NATO'nun "esDuna, son seçimde YSK'nın al ği gibi kullanmaya olanak sağla tşkenceciler bunu başaramadılar. nek ve kademeli nükleer dığı kararjar doğrultusunda dav yacak bir kişi" isteyecekti. Kulis Bugün içimiz ülkemize ve emekçi caydıncılık" strateiisini ortadan ranmış, Özal'ın yasaiar hiçe sa teki peşin yargı buydu. Erken se yoksul halkımıza karşı sevgiyle, kaldıracağı görüşünden yola çıkayılarak sadece Özal propa^an çime gitsin gitmesin; Özal, en güzel duygu ve dileklerle do rak bu konuda Varşova Paktı ile dası isteklerine uymamıştı. Ozal, TRT'ye halka morfin şırınga ludur. Ülkemizin özgür ve aydııı masa başına oturmayı reddediyorbunu unutamazdı, unutmadı. Zi eden güçlü araç gibi bakacaktı, lık geleceğine olan sarsılmaz dev lar. Oysa başta Federal Almanya ra ANAP grubu ile örgütteki tep bakıyordu. Yeni genel müdür rimci inançla doludur. Selam ol ve Belçika olmak uzere, Avrupalı kiler son bir haftanın olayların için devlet katındaki kulis "Cum sun ülkemizin aydınlık ve özgür müttefiklerin önemli bir bölümü, SNFIer için müzakereye gidilmedan değildi. TRT'ye karşı aman hurbaşkanlığı Başbakanlık geleceğine." sinden yanalar. Ankara'nın genel sız saldırılar, ANAP'ın kutsal it Yüksek Kurul üçgeninde" çalıDevYol davası 18 Ekim yaklaşımı bu ikinci tutuma uygun tifakıyla işbirlikçilerinden yoğun şacaktı. 1982'de 186 idam istemiyle açıl bir eğilim taşıyor. Bunun nedeni biçimde altı aydırgeliyordu. Son Köşk'ün Yüksek Kurul'da, dı. 574 sanığı kapsayan dava, ek de söz konusu nükleer silahlarda seçime kadar Özal, hepsini go hem de Özal'ın getireceği kararlemelerle 723 sanıklı bir hale gel herhangi bir indirim gerçekleştiğüslemişti. Seçimde aşırı partiname karşısında ağırlığı yadsın di. Davanın 6 yıla yakın bir süre ği' takdirde, Türkiye üzerindeki zanlığa TRT elvermeyince, grup tehdidin de daha çok hafifleyecek ve örgüt bahanesi hemen raftan mıyordu. Duna'nın atanmasına sinde sorgu ve tanık dinlenmesi iş olmasıdır. Başbakan'ın yakın adamı ofdu lemleri yapıldı. Bundan sonra as kişiliği açısından hiç de şık olmadı... Cem Duna'nın, TRT'de yapabilecekleri vardı, yapamayacakları vardı. Yapabileceklerinin bir bölümünü yaptı. Tümüyle başarısız bir genel müdür denilemez kendisi için. TRT'nin makyajı, görüntüsü iyiye doğru değişti. Programlarının içeriğinde çağdaş kriterlere dönük düzelmeler kaydedildi. Haber programlarında hareketlilik sağlandı. Ama buna karşılık, siyasal habercilik anlayışında, demokrasinin gereği olan çokseslilik geçerli kılınamadı. Bu konuda yasal kısrtlamalara karşın yapılabilecek çok şey vardı, ama yapılmadı. TRT Genel Müdürü, inisiyatifini kullanarak, iktidann TRT üstündeki tekelini yarabilmenin yollarını arayabilir, muhalefetin sesini daha çok duyurabilirdi. Yerel seçimlerle birlikte değişik bir çizgiye yönelmeye başladıysa da, sonunda, ne İsa'ya, ne de Musa'ya yaranabildi. Geçelim. Inıanı hatipler 12Eylül öncesine ait Ankara DevYol UGUR MUMCU (Baştarafı I. Sayfada) GOZLEM indirilmiş, TRT'nin başı kopağundan "rahatstzlık yaratacağı" rılmıştı. gerekçesiyle karşı çıkan CumCem Duna, hükümet yanlısı hurbaşkanı, bu kez ne yapacakhaberdi, yorumdu, diziydi, onca tı? Dün bu sorunun üzerinde duyaptırıma karşın, Özal'a artık ruluyordu. "hoş görünmüyordu". Özal, teKöşk çevresi, "Evren'in Dupe noktalardaki adamlara tam na'nın ayrılışını TV'den öğrendibir kapıkulu kimliğiyle baktığın ğini, daha önce Özal'ın Çankadan, ufacık bir başkaldırı sezin ya'ya bu konuda söz ce, hemen o insanın "icabına etmediğini" söylüyordu. Türkibakıyordu." ye'de siyasal dengeleri attüst Dün, kuliste bu yorumlar yapı edebilecek bir ortam yaşanıyorlıyor, TRT'ye yeni genel müdür du. O çevreiere göre Cumhuraranıyordu. Devlet Bakanı Ya başkanı, saptanan adayları "tizar'ın "milliyetçi, muhafazakâr, tiz bir inceiemeden geçirecekti". ilerici ve çağdaş" bir kimlik çiz Hatta "bu inceleme yapılırken mesi, ANAP'taki ittifak kanadına TRT'nin Türktoplumu üzerindeödün verıleceği yolunda değer ki etkisi, demokratik hayata katlendiriliyordu. Oysa Yazar, "TRT kısı, başta laiklik, önemli devlet Yüksek Kurulu'nun çizdiği ana il ilkelerine bağlılığı" göz önünde keleri sıraladığını" söylüyor, ye tutulacaktı. "Kuvvetler dengesi" ni genel müdürün atanmasında kimın yanına kayacak, Evren mi hükümetin birinci derece etken yoksa Özal mı kazanacak? Kuolmadığını ekliyordu. TRT Yük lis, dün bu noktayı başlıca hesap sek Kurulu üç aday seçecek, iç sayarak işlemeye başladı. lerinden birini hükümet benimYa da Duna gibi daha ilk günseyecekti. Nevarki, "hükümet, den yoğun eleştiriye uğramayaortaya atılan adaylar arasından cak "kişiliği silik biri" bulunacak, birine 'sıcak' baktığını ya da bul alt kadrolar Özal doğrultusuna duğu bir ismin seçilmesine yanoturtulacak, Başbakan TRT ile lı olduğunu Yüksek Kurul'a duyurabilirdi". TRT'nin Duna eki dilediği gibi oynayacak. Özal "dertler gündemine" yebinden Danyal Gürkan tarafından uzunca süre vekâleten yö ni bir madde daha ekledi. TRT, başını daha fazla ağrıtanetileceğine ilişkin söylentileri cağa benzer. keri savcı 23 Mart 1988'de esas hakkındaki görüşünü açıkladı. 10 ağustosta da savunmalar başladı. Halen 48 tutuklu sanığın bulunduğu davada askeri savcı, esas hakkındaki gorüşünde 74 kişinin 146/1. madde uyarınca idamını, 173 sanığın beraatini, diğer sanıklann da 324 yıl arasında hapis ile cezalandınlmalannı istedı. Bu davanın sanıklarından Zeynel Abidin Ceylan (eylül 1980), Behçet Dinlerer (aralık 1980), Adil Yılmaz (ocak 1981) ve S. Şahin Dokuyucu (mart 1981) işkence sonucu yaşamlannı yitirdiler. Düzce'de kaza: DÜZCE (Cumhuriyet) Duzce yakınlârında meydana gelen trafik kazasında 9 kişi öldü, 6'sı ağır 27 kişi de yaralandı. Ankara1 dan Istanbul'a gitmekte olan Necip Dinçer'in kullandığı 14 DV 242 plakalı yolcu otübüsü Döngelli mevkiinde önüne çıkan hayvana çarpmamak için direksiyon kırınca DSÎ'nin su deposuna çarptı. Kazada Ahmet Hamdi Baykam, Suat Yaşar, Şaban Aslan, Yusuf Okumuş, Ahmet Bektaşoğlu, Ahmet Altan ile kimliği belirlenemeyen 3 kişi hayatını kaybetti. 9ölü Gıda maddelerinden devlet sübvansiyonlannı çekmeyi duşıinüyor musunuz? ZYLKOWSKİ Sübvansryonlan tedrici biçimde kaldırmayı duşünüyoruz. Ama tarım sübvansiyonları konusunda fazla iyimscr olmaktan kaçınmalı. Çünkü dünyada, Ortak Pazar dahil aşağı yukan her ülkede devlet tarım ürünlerini destekliyor. Sonuç olarak sübvansiyonları kaldırmak zorundayız, ama bu sübvansiyonlar önce ağır sanayiden çekilmelidir. Gıda maddelerinden sübvansiyonları kaldınrsanız. fiyatlar yükselir. Bu olgu sosyal huzursuzluga yol açmaz mı? ZYLKOWSKı Bu nedenle gıda maddelerinde sübvansiyonları hemen kaldırmayı değil, ekonomik reformla uyum içinde tedrici biçimde azaltmayı düşünüyoruz. Ekonomik reformlar işsizliğe yol açabilir mi? ZYLKOWSKİ Hayır. Ekonomik yeniden yapüanma programında iş gücünün bir sanayi dalından başka bir dala nakli öngörülüyor. özellikle sanayi sektöründen hizmet sektörüne Çünkü Polonya'da hizmet sektörü son 40 yıldır çok kötü yönetildi ve halkın ağır eleştirilerine hedcf oldu. Bu bakımdan, işsizlik sorununu ciddi biçimde düşünmek zorunda kalacağımız aşama henüz uzak. Sübvansiyonlan tedrici biçimde çekmenin yanı sıra, başka ne gibi ekonomik önlemler alacaksınız? ZYLKOWSKİ Yeniden yapılanma sürecinde ağır sanayi yerine hafif sanayiye daha fazla ağırlık vereceğiz. Bir diğer önlem de sanayinin enerji tüketimini azaltmak olacak. Bazı sanayi dalları başlangıçtan beri verimsiz çalışarak gereksiz yere büyük enerji tükettiler. Çelik sanayii bu olgunun Türkiye, Doğu tarafına, somut örneklerinden biridir. "sıfırlamaya" gidilmeden, SNF'lerde "en alt düze>de" bir Dış ticaret eşitlik sağlanması amacıyla müza Peki, ihracatı arttırmak için kere önerisi yapılmasından yana ne gibi önlemler almavı düşünüdır. Bu öneride konvansiyonel si yorsunuz? lahlara ilişkin olarak Viyana'da iki ZYLKOWSKİ İhracatı artblok arasında sürdürülen AK tırmak, en önemli hedeflerimizKUM görüşmelerinde bir den biri. Ama şu noktayı da unut"ilerleme" sağlanması, Sovyetler mamalıyız ki ihraç edilebilecek bir Birliği'ne önşart olarak ileri sürü sürü madde için iç pazarda muazlebilir. Söz konusu "ilerleme" re zam bir talep var. Bu bakımdan feransı ise AKKUM alt komitele iç pazardaki fiyatlar imalatçıya ihrinde konvansiyonel silah tavan racat fıyatlanndan daha çekici geları için uzlaşma sağlanması biçi lebilir. Bu nedenle kur reformuna gereksinmemiz var. minde şekillenebilir. Ancak bu aşamada, Türk Polonya'da dış ticaret şimdidiplomasisinin "Güvercin" yakla ye dek devlet tekelinde idi. Geçen şımına rağmen, Ankara'nın NA yıl 23 aralıkta kabul edilen iki yasa PO içinde "sivri" bir tutum takııı ile özel sektöre büyük haklar lamasına ve Federal Almanya ve nıdınız. Dış tirarette de özel sekBelçika'yı "kayıtsız şartsız" des töriin rol almasını istiyor musutekler bir siyasel içine girmesine nuz? de gerck yoktur, çünkü Türkiye de ZYLKOVVSKİ Tabii, çok isher halukârda " S N F ' l e r d e tiyonız. Bu iki yasadan biri Polonsıfıriama" alternatifine karşıdır ve ya'da özel teşebbüs, diğeri de yaBonn ve B>üksel ise böylesine bir bancılarla ekonomik işbirliği koyaklaşıma Ankara'dan daha çok nusundadır. Özel teşebbüse ilişkin açıktır. DolayısıylaTürk diploma yasada, özel işletmelere devlet işsisinin bu aşamadaki tutumu, da İetmeleri ile aynı haklar tanınıyor. ha çok, yeni nükleer yükumlulük Artık her turlu haktan yararlanalınama ilkesine sadık kalarak ma konusunda iki seklor arasınNATO içindeki "mihraklar lartış da tam bir eşitlik var. Polonya'da masında". "bekle gör" siyasetini şimdi özel sektör çok hızlı biçimuygulamak biçiminde şekillene de gelişiyor. cektir. Dış ticarette de mi? "6zerklik"\en hiç söz etmedi; amacı, "özerk TRT'değ\\, "özel TRT1. Cem, Duna'nın genel müdürlüğe Başbakan'ın "tstlebi üzene" gelip, yine Başbakan'ın "talebi üzerine" aynlması bile, bu kurumun yasasında yazdığı gibi "tarafsız" olmadığını ve olamayacağını kanıtlıyor. TRT Yasası, genel müdürün, Radyo ve Televizyon Yüksek Kurulu tarafından önerilen üç aday arasından Bakanlar Kurulu'nca atanmasını öngörüyor. Aynı yasa, genel müdürün Bakanlar Kurulu'nca görevinden alınması için "milli güvenlik" gibi "ağır hizmet kusuru işlemek" ve "tarafsızlığtn ihlali" gibi koşullar arıyor. Bakanlar Kurulu, bu koşulların gerçekleşmesi halinde Radyo ve Televizyon Yüksek Kurulu'nun "teklifi" üzerine genel müdürü görevden alabiliyor. Böyte bir öneri yoksa, Bakanlar Kurulu, TRT genel müdürünü tek başına görevinden alamıyor. Ancak Cem Duna'nın devlet anlayışı "talep üzerine" atandığı yerden yine "talep üzerine" ayrılmasını gerektirdiği için bu koşullar ve güvenceler aranmıyor. Başbakanlık Konutu'ndan "gel" deniyor. geliyor. Konut'tan "git" deniyor, gidiyor... Duna, sanki yasasında "tarafsız" olduğu yazılı bir anayasal kurumun büyük güvencelerle donatılmış genel müdürü değil, Başbakanlık Koruma Amirliği'nde göreviı bir polis neferidir. Cem Duna, bu devlet anlayışını TÜSİAD dış ilişkiler genel sekreteıiiği yaptığı günlerden kalan deneyteriyle de güçlendirmiş ki ayrılırken, TRT'nin "özel bir statüye kavuşması" dilek ve özlemini de vurgulamaktan kendini alamıyor. Duna tarafsız mıydı? Cem Duna, Başbakan Öza/'ın danışmanıydı. Başbakan'a bu kadar yakın olan bir bürokratın TRT genel müdürlüğünde "tarafsız" davranması çok güçtü. Duna, ilk günlerinde, tam bir "ANAPbürokratı" bağlılığı içinde yayın yaptı. Bu yaymlar, muhalefet çevrelerinde ve kamuoyunda haklı tepkilerle karşılandı. "Hacdan naklen yayın" laik bürokrat Cem Duna'nın dönemine rastladı. Başbakan'ın eşinin sık sık televizyon ekranmda görenmesi de yine aynı dönemin rastlantılarıydı. Bu arada TRT'de eskı solcularımızdan, eski Genel Müdür Tunca Toskay döneminden kalan "Türkİslam sentezi" görüşlü "militanlar" görevlerinden alındılar. TRT, son zamanlarda ülkede esmeye başlayan demokrasi ve özgüıiük rüzgârlarına karşı de sürgit duyarsız kalamazdı. Kabul etmek gerekir ki TRT'de yayıncılık, bu işten anlayanların ellerine geçmişti. Yerel seçim öncesinde Başbakan'ın "lcraatın içinden" adlı programı da Yüksek Seçim Kurulu'nca yasaklanınca, Başbakan Özal ile Duna'nın aralarına kara kedi girmişti. Özal, o günlerde, Duna'nın "Mahir Çayan'ın arkadaşı olduğunu" bile söyleyecek kadar öfke seline kapılmıştı. Duna'nm kendisi bir aydın bürokrat ve değerli bir dıplomattır. "İslamcı" görüşlerle de uzaktan yakından bir ilgisi yoktur. Yoktur, ama birçok değerli bürokrat gibi yazgısını milliyetçi ve muhafazakâr Oza/'ın siyasal geleceğine bağlamıştır. Bu da bürokratın dramıdır. Duna, Başbakan'ın "talebi üzerine" geldiği TRT genel müdürlüğünde, geç de olsa "tarafsız" olmadığını görmüş; Öza/'ın etki alanından Yüksek Seçim Kurulu'nun da desteği ile biraz olsun çıkmak isterken de "talep üzerine" görevinden ayrılmıştır. Başbakan Özal, bundan sonra, yüzde 21.75'lık iktidannı halka şirin gösterecek bir "partizan bürokrat" bulup TRT genel müdürlüğüne oturtmak isteyecektir. Göreceksiniz, partisinin propagandası için hiçbir kural ve hiçbir kayıt tanımayacak adaylar bulup çıkaracaktır. Çünkü Öza/'ın 1987 seçimlerindeki en büyük silahı, TRT'dir. Olası bir erken seçimde de en büyük silahı yine TRT olacaktır. TRT Genel Müdürlüğü'ne bu amacatam uygun bir genel müdür atamak için elinden geleni yapacaktır. Devlet katında bu gibi işler yasadaki koşul ve yollarla değil hep Başbakanlık Konutu'ndan gelen "talep üzerine" olduğu için yasada yazılı koşullar da elbette bu "talebe" uydurulmaya çalışılacaktır. Devlet Bakanı Yazar, şimdkjen yeni genel müdürün "milliyetçi, muhafazakâr, ilerici ve çağdaş" görüşlere sahip olacağım söylüyor. Hem "muhafazakâr" hem "ilerici" nasıl olunuyor, bunu da Başbakan'dan gelecek "talep üzerine" atanacak yeni genel müdürün altı dokuzluk fotoğrafına bakarak anlayacağız herhaide. Tabii bunu göreceğiz. Bundan önce sekiz üyesi cumhurbaşkanınca atanan ya da seçilen on iki kişiden oluşan Radyo ve Televizyon Yüksek Kurulu'nun Başbakanlık Konutu'ndan gelecek "talep üzerine" aday belirleyip belirlemeyeceğini göreceğiz. Konunun en duyarlı, can alıcı noktası ışte burada düğümlenıyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle