23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
12 MART 1989 CUMHURİYET/17 Topkapı'da çamur banyosu Istanbul Haber Servisi Mtıstafa Topay adlı vatandaş, önceki gün Topkapı'daki işyerinden bir başka yere gitmek üzere ayrıldı. Aynı bölgedeki TopkapıYayla minibüslerinin çalıştığı bir caddeyi, diğer yayalarla karşıdan karşıya geçmek iste>ince, oradan geçen bir minibüsün hışmına uğradı. Sekiz on kişilik bir yaya grubu, aynı anda tepeden tırnağa çamura bulandı. Küçük oğlu ile birlikte gece Hsesine de devam etıiğini belirıen Topay'ın kızgınlığı, minibüsçüye değildi. İstanbul'un en işlek ve yoğun caddesinde çamura bulanmasına neden olan altyapı eksikliğine ve belediyeye kızdı. Topay, gazete Çemberlitaş'ta fuhuş olayı ANKARA (AA) Kredi ve Yurtlar Kurulu Genel Müdurü Osman Nuri Filiz Çemberlitaş Kız Yurdu olayıyla ilgili araştırmanın sürdüğünü, ancak yapılan tespitlerde iddia edildiği gibi bir fuhuş olayına rastlanmadığını bildirdi. Filiz, müfettişlerin, öğrencilerin ve yurt görevlilerinin ifadelerinin alındığım, bunun yanı sıra Milli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanlığı müfettişlerinin de konu ile ilgili incelemeler yaptığını kaydetti. Filiz, şunları sdyledi: "İncefemeterimiz sürüyor, öniitnü/deki hafta içinde çalışrnalann lamamlanacağını umuyorum. Gerekli açıklamayı o zaman yapacağız. Ancak, yapılan (espillerde, iddia edildiği gibi 'fuhuş olayı'na rastlanmamışlır, araştırma sonunda bir suç ve suçlu bulunursa gereken yapılacaktır." Ağaçlandırma çahşmalarına fon desteği ANKARA (AA) Tarırn Orman ve Köyişleri Bakanlığı'nca oluşturulan "Ağaçlandırma Fonu" ile gerçek ve tuzel kişilerle kamu kurum ve kuruluşlarının ağaçlandırma çahşmaları desteklenecek. "Ağaçlandırma Fonu"na ilişkin yönetmelik dünkü Resmi Gazetede yayımlandı. Yönetmeliğe göre Ağaçlandırma Fonu'ndan,' gerçek ve tüzel kişilere en az bir hektar alanda kuracaklan fidardıklar için proje faaliyet tutan kadar kredi verilecek. Köy tüzel kişilerine faizsiz ve üç yılı ödemesiz 10 yıl vadeli kredi sağlanırken, diğer gerçek ve tüzel kişiler ilk üç yılı faizsiz ve geri ödemesiz olmak üzere 7 yıl vadeli kredi alabilecekler. mize gelerek " ç a g atlayan Türkiye"de yerel seçimler öncesi her gün bir yığın insanın çamur banyosu yaptığı Topkapı'ya ilgi gösterilmesini istedi ve Neyzen Tevfik'in şu dizeleri çıkıverdi ağzından: Pantolonum döndü eleğe/Ne diyeyim utanmayan feleğe/Arkadaşlar ibret ile bakınız/Sırtımdaki şu yeleğe. (Fotoğraf: Sina Koloğlu) "Moulin Rouge" grubu Londra'da Ûnlü Fransız "Moulin Rouge" dans grubu, bir hattadır Londra'da yaptığı gösterilerle büyuk beğeni topluyor. Bu gösterilerden birini seyreden Prenses Diana. daha sonra sanatçılarla tanışarak başarılarından ötürü kutladı. (Fotoğraf: AP) R l i m n h l i m n S I Londra'da bayan polis memuru Kay HenD U I U l l U U I U l i a d e r s O n'la komiser Paul Gilmour, fotoğrafçılara burun buruna ilgınç bir poz veriyorlar. Ingiltere'de iki yardım örgütünün, 3. Ounya çocuklanna yardım için açtığı kampanyada şimdiye kadar 6 milyon plastik burun satıldı. Kampanya sona erdiğinde kırmızı renkli plastik burunların satımından 20 milyon dolara yakın gelir sağlanacağı tahmin ediliyor. HABERLERİN DEVAMI CUNEYT ARCAYUREK yazıyor (Baştarafı 1. Sayfada) Kadın öğretim üyeleriyle "sohbet toplantısı" Anayasa Mahkemesi'ne götürmesini ıçtenlikle desteklediklerinı belirtirken, Evren'in önüne "Vahdet" adlı bir derginin fotokopilerini koymuşlardı. Örtülü örtüsüz giysi üzerinde kimi irdelemelenn yapıldığı dergiyi, çağdaş kadını "şeytana benzettiğinden" mahkemeye vermeyi düşündüklerini söylüyorlardı. Evren'in, Anayasa Mahkemesi kararından sonra olayların birden boyutlanmasından "çok rahatsız" olduğu gözleniyordu. Mecliste korsan bir hareketle yasaya giysi sorununun yerleştirilmesinden sonra veto hakkını kullanmış, ancak "vicdan ve kıyafet özgüriüğü" düzeyinde gördüğü daha önceki gelışmeleri rayına oturtmak için YOK aracılığıyla yönetmeliğe yumuşak bir hüküm getirilmesine önayak olmuştu. Bu yöniü davranıştan sonra artık "giysi sorununun yasalara" girmeyeceğini, ikinci kez Mecliste görüşülürken veto ettiği maddenin yasa metninde yine yer almayacağı umudunu taşımıştı. Hatta Başbakan'la yaptığı konuşmalarda giysi maddesinin yasaya girmeyeceği izlenimini almıştı Oysa Mecliste sağ kanat partilenn ortak hareketiyle madde metne yine girmişti. Cumhurbaşkanı, anayasanın laiklik içeriğine aykırı gördüğü bu tutumü SHP'nin de telgrafla istemesinden sonra Anayasa Mahkemesi'ne götürmüştü. Mahkemenin kararı kesindi. Giysi ve türbanla ilgili bir yasa çıkarılması, ancak anayasanın ilgili maddelerinin değiştirilmesi ile sağlanabilirdi. Son aşamada tariışmanın içine Başbakan Özal'ın "açık olmayan tutumu" giriyordu. Ozal, hem hukukdevleti diyor, hem de mahkeme kararını eleştiriyor, ama seçim öncesi Mecliste bir "çare" bulunacağını TV'den sağ kesime yansıtıyordu. Mecliste bir çözüm? Nasıl bulunacaktı, bu da belli değildi. Zordu, hatta olanaksızdı. Ozal'ı eleştıren sağ çevreler Başbakanın "açık olmayan tutumunu" iki gerekçeye bağlıyorlardı. Tam seçim arifesinde, gerekçesıyle açtklanması gereken kararın resmıyet kazanmasıyla Özal'ın "darbe yediğini" öne sürüyorlardı. Onlara göre Başbakan "dinci gruplara 'Ben olmasam başına daha beteri gelir' diyor, liberal çevrelere dönüp 'Ben olmazsam işte çarşat da güçlenir' demeye getiriyordu" polrtikası buydu. Sağduyulu sağ (Baştarafı l. Sayfada) çevreler, olayların iradeleri dışın meşgul olmasını istemiyorum. Orda boyutlanmasından kaygı du tak Pazar'a girdiğimizde bu somn yarken "işin içine devlet terörü olmayacaktır. Avnıpa'da insanlar nün girdiğinden ya da iiniversiteye baş örtüsiiyle girebigireceğinden" korktuklarını sak liyorlar. Yüzde 98'i Muslüman lamıyorlardı. Çünkü, Başbakan' olan Türkiye'de bu niçin sorun ın yani devlet yönetiminin tutu yapılıyor, anlamıyonız." mu, anlayışı ve ne yapacağı belli değildi. Hele "karanlıkta Özfatura: Solun duranların" var olan ve olacak eylemleri öğrenilemez, biline provokasyonu mezdi. İzmir Anakent Belediye Başkaı Cumhurbaşkanı Evren'in, nı Burhan Özfatura, ise türban "olayların ardında örgütlü olayını "solun provokasyonu" güçler" olduğunu duyurmasına olarak niteledi. Olayın tamamen koşut irdelemeler dün sağ ke 12 Eylül öncesi tezgâhların, kafasimde de açık seçik söyleniyor lann değişmediğinin bir göstergesi du. "Tahrik" "bilinmez" çevre olduğunu anlatan Özfatura, lerden geliyordu. Masum öğren "Kardeşim, biz anamız babamız ci tepkisiyle kara çarşafın aynı si dahil inançlı bir kesimin içinden perden ateş açmalarını "örgüt geldik. Yani inançlı kesimde bu lü güçlerin" kanıtı olarak gören tür örgütsel çalışmalar yok, bu tür Cumhurbaşkanı'nın, dolaylı, eylemi Müslümanlar yapmaz, yaama anlamlı dokundurmaları pamaz, istese de beceremez" di"yakm çevreden" dün yansıyın ye konuştu. ca başka olasılıklar akla geOlayın tarikatlarla ilgisinin liyordu. olup olamayacağını soran gazete mayı, olayları kışkırtmamayı" öngörüyordu. Parti yetkilisi Oltan Sungurlu dışında hükümetin hangi "sağlam görüşü" benimsediği dün öğrenilemiyordu. Hükümet görüşü alacakaranlıktaydı. Özal, İstanbul'da metro açıyor, İçişleri Bakanı Kalemli ise Mehmet Keçeciler'le dün Kon İslanbul Haber Servisi lstanya'nın Kadınhan ilçesinde parti bul'daki universitelerde görev yasel çalışmalar yapıyordu. Bakan pan kadın öğretim üyeleri ile bir lık müsteşarı yurtdışında. Emni "sohbel toplantısı" düzenleyen yet genel müdürünün nerede ol Türk Kadınını Güçlendirme ve duğu belli değildi. Tanıtma Vakfı Başkanı Semra Devletin "örgütlü güç" konu Özal, türban olaylarıyla ilgili bir sunda edindiği bilgiler neydi ne soru üzerine, "Biz Müslümanlıkta değildi, öğrenilemiyordu. Öte inananlara saygı duyduğumuz kaden beri emniyet genel müdür dar, şekilcilere ve dini alei edip lüğünün önemli kademelerine maksatlı olarak ortalığı kanştırdinsel eğilimi pekişmiş öğelerin mak isteyanlere şiddetle karşıyız. yerleştiği öne sürüldüğüne göre Bunlarla mücadele etraeye kararolayları kışkırtan örgütle ilgili bil lıyız" dedi. Sheraton Oteli Balo Salonu'giler devlette ne ölçüde vardı, orası da bilinmiyordu. Sorunun nda saat 16.00'daki toplantıya kavicdan ve kıyafet özgürlüğü dı tılıp bir açış konuşması yapan, şına taşarak Humeynici akıma Semra Özal, daha sonra salondadönüşmesini isteyenlerin varlı ki kadın öğretim üyelerine sesleğından söz eden bir "devlet nerek, sorunlarını bildirmeleri halinde yanıtlayabileceğini söyledi. yetkilisi" bize şöyle diyordu: Bunun üzerine, bir süre sonra "Potansiyel güç olarak Istan kürsüye çıkan lstanbul Teknik bul'u kullanıyorlar. Türban ola Üniversitesi Devlet Konservatuvayına ıçtenlikle sarılanların dışın n öğretim üyelerinden Mine Muda kalanları da aynı kabın için cnr, Semra Özal'a şu soruyu yöde göstermek, olayları abartıp neltti: büyük kalabalıklara bağlayabilmek için kimilerine türban karşı TEPKILER lığı 100 dolar ödendiğini öğrendik." Ne var ki kimilerine para ödeyen bu kaynaklar, yapılan onca Haber Merkezi Siyasal pararaştırmaya karşın, bir türlü saptanamamıştı. Öte yandan ABD' tiler, Anayasa Mahkemesi'nin türye giden parlamento heyeti üye bana izin veren yasa hükmünü iplerine Hömeğin SHP Milletvekili tal etmesinden sonra başlayan protesto gösterilerini değerlendirErol Ağagil'in söylediğine göre diler. SHP Genel Başkanı Erdal VVashington'da sadece, "Türki tnönü, "Mesele türban takmak ye'deki dinsel akımların değil laik devlet anlayışını durumü" soruluyordu. Suudi değiştirmek" derken. RP Genel Arabistan'dan kaynaklanan ko Sekreteri Oğuzhan Asiltürk, Başşut bir akım da tartışmalarda bakan Turgut Özal'ın başörtüsüözenle yer alıyordu. ne taraftar görünerek oy avcılığı Demokratiközgürlükler içinde yaptığını öne sürdü. MÇP, türban tartışılıp sonuç aiınmasında ya için referanduma gidilmesini önerar görülen türban sorununa Hu rirken, IDP Genel Başkanı Aykut meyni devrimini isteyen sesler Edibali "Türkiye türban trajedisini aşmalıdır. Cumhurbaşkanının karışıyor ve dün başkentte etkili ifade ettiği makam bir hizbin baçevreler gidişten duydukları ra şı olmamalıdır" dedi. İnsan Haknatsızlığı açıkça soylüyorlardı. ları Derneği Başkanı Nevzat HelSokağa dökülmeye karşı çı vacı ise "Türkiye'de laiklik kan, huzur ve güvene yönelik sallantıda" şeklinde konuştu. davranışlara karşı herkesi uyaSHP Genel Başkanı Erdal tnönık olmaya çağırdığı duyurutan nü Ankara'da gazetecilerin konu Cumhurbaşkanı'nın kamuoyuna ile ilgili sorularıru cevaplarken, yansıyan görüşleri arasına dün önce bu olayların nasıl meydana "geçmişteki acı örnekleri" sıkış geldiğine bakmak gerektiğini ifatırması da dikkat çekiciydi. de etti. tnönü, türbanı serbest bıNeler akla getirmiyordu ki... rakan yasarun ANAP ve bazı Semra Ozal: Hacıyım ama içkimi de içiyorum Üniversiteler her geçen gün çağdaş atılımlar yaparken. bir yandan belki bir avuç insan hakikaten bizleri iizüyor. Kıyafet, giyim, namus ve üniversite; bunları hiçbir şekilde bağdaştıramıyonız. Bizlerçagdas Alatürk Türkiye'sinde yaşayan öğretim görevlileri olarak Sayın Semra Özal'ın konuya biraz daha katı bir tavırla eğilmesini rica ediyoruz." Başbakan Turgut Özal'ın eşi ve Türk Kadınını Güçlendirme ve Tanıtma Vakfı, Başkanı Semra Özal ise bu soru üzerine, bu tür manzaralann hoş olmadığını belirterek, "Konuşmacımızın endişesi. suali giinün konusu. Dünya Kadınlar Giinii kutlanırken, İslanbul'da gönılen bu manzara hakikaten hoş değil. Hiçbirimizin de şurda bulunan hanımlar olarak hoşuna gitmesi mürakiin değil" dedi. "Her şeyden önce Muslüman bir iilke, ama aynı zamanda laik bir devlet" olduğumuzu söyleyen Bayan Özal, "Laikliğin tanımıı.ı çok iyi yapmamız lazım. Sadece başörtüsüyle değil. İnsanlar, istediği gibi gezebilir, giyinebilir. Bazı kanunlanmızın yasakladığı şeyler dışında. Hiç kimseye baskıyla ne soyun ne de giyin diyemeyiz. Ama ben de Müslümanım. Hacı olduğumu biliyorsunuz, kaç defa. Ama böyle geziyorum. İçkimi de içiyorum, her normal ve çağdaş insan gibi yaşamıma devam ediyorum. Ve bu tür kapananlann hakikaten inanarak yapanlanna fevkalade büyük saygım var" dedi. Dünya ülkelerinde, Avrupa veya Amerika'da rahibelerin asırlar önceki aynı kıyafetleriyle gezdiklerini ve saygı görüp, horlanmadıklarını belirten Semra Özal, şunları söyledi: "Ancak, bizi üzeı; tarafı bu işin, inanarak yapanlann arasına çeşitli maksatlarla o kılığa büriinüp girenlerdir. Biz, Müslümanlıkta inananlara saygı duyduğumuz kadar, şekilcilere ve dini alet edip maksatlı olarak ortalığı kanştırmak isleyenlere de şiddetle karşıyız. Bunlarla mücadele etmeyekararlıyız." Papandreu (Baştarafı 1. Sayfada) yalnızca 151 oya gereksinimi var. PASOK milletvekilleri arasında Papandreu'yu eleştirenlerin sayısı oldukça fazla. Ancak, güvenoylaması sırasıııda gensoruyu getiren YDP'ye kesinlikle ayak uydurmayacakları belirtiliyor. Aynı görüş, muhalefetteki sol eğilimli partiler tarafından da paylaşılıyor ve gensoru önerisi Mitsotakis'in yeni bir "siyasi gafı" olarak değerlendiriliyor. Yunanistan Başbakanı Andreas Papandreu'nun ise Mitsotakis 1 in bu konuşmasından sonra yaptığı cevabi konuşmasında, sık sık Amerikan rejimini eleştirmesi dikkat çekti. Papandreu Amerika'nın en kısa zamanda Koskotas'ı Yunanistan'a iade etmediği takdirde iki ülke ilişkilerinin bozulacağını çağrıştırdı. Papandreu, bu arada Yunan Amerikan ilişkilerinden söz ederken, "Amerikalılarla ilişkilerimian 1953 dönemindeki gibi iyi olabilmesi için Amerikan yönetimi, Kıbns ve Ege gibi konularda Yunanistan'a guvenceler vermelidir" şeklinde konuştu. Öte yandan skandal olayların' da yeni bir gelişme daha kaydedildi. Eski bir CIA ajanımn yaptığı açıklamalar, dünkü Yunan gazetelerinde geniş bir şekilde yer aldı. 1983 yılına kadar CIA ajanlığı yapan Yunan asıllı Tom Mailis, skandal olaylarını araştıran parlamentonun araştırma komisyonuna verdiği ifadesinde, Koskotas'ın eşi Katerina'nın da CIA ajanı olduğunu ve Koskotas ailesinin Papandreu hükümeti aleyhine faaliyet gösterdiklerini öne sürdü. ÇALI^ANLARIN SORULARl/SORLITSLARI YILMAZ ŞİPAL \iikit p a r a n ı kesildi SORU: Son gunlerde öğrendiğime göre Emekli Sandığı, benim gibi iki maaş alanlann yakıt parasını kesmekte imiş. Aynca bugüne kadar alınanlann da geri ödenmesi gerekiyormuş. (2 milyon lira kadar) 1) Böyle bir uygulama haklı olabilir mi? 2) Bugüne kadar aldıklanmız zamanaşımına girer mi? E.S. YANIT1) Başlangıçta, "sosyal yardım" niteliği taşıyan yakacak yardımı günümüzde maaş niteliği kazanmış, maaşlar ise "sosyal yardım" düzeyinde kalrnıştır. Bugün, Emekli Sandığı'na bağlı çalışması 25 yılı dolduran bir memura son derece ve son kademe olan 1. derece 4. kademe ve 1.400 göstergeden bağlanan emekli aylığı (ek göstergesiz) 134.400 TLÎdir. Bu aylık, emekli öldüğünde ve çocuklan da varsa, 25 yd çalışma karşıhğı almaya hak kazandığı ya da almakta olduğu 134.400 TLÎnin yüzde 50'si olan 67.200 TL eşine kalmakta ve 91.000 Tl. sosyal yardım zammı da hak sahiplerine eşit olarak bölüştürülmektedir. Değil bir aylıkla, iki aylıkla bile geçinmenin giderek güçleştiği bir ortamda, uzun süre çalışma sonucu kazarulmış bir hakkın, aynı ya da bir başka sosyal güvenlik kurumundan aylık alan dul ve yetimlere yansıtılmaması sosyal devlet anlayışına ters düşmektedir. T.C. Emekli Sandığı'ndan emekli, adi malüllük, vazife malüllüğü, dul ya da yetim aylığı alanlar ayrıca, gene Emekli Sandığı'ndan Sosyal Sigortalar Kurumu'ndan ya da BağKur'dan ikinci bir ayhk alırlarsa sosyal yardım zammının kesileceği öngörülmüştür. Yasa ile kurulu birden çok sosyal güvenlik kurumlarından aylık alanlara sosyal yardırn zammı ancak bir kurumca ödenmektedir. 2) T.C. Emekli Sandığı Yasası'nın 116. maddesi zamanaşımı süresini 5 yıl olarak belirlemiştir. "T.C. Emekli Sandığı Genel Müdürlüğü'nün iştirakçi, emekli, dul ve yetimlerden alacaklan bakımından, bu kişilerin sandıktan olan alacaklan için 5434 sayılı kanununun 116'ncı maddesinde öngörtllen 5 yıllık zamanaşımına denk bir süre ile bağlı bulunmasımn hak ve nasafet (haklıhk) ilkeleri gereği olduğu.:' (Danıştay 3. Daire, 12.11.1982 tarih, 1982/5340 Esas ve 1982/2895 karar) Bugüne kadar ödenen sosyal yardım zamları, 5 yıllık zamanaşımı süresi ile bağımlıdır. Inönü: Türban bahane sa Mahkemesi'ne intikalinden sonra aynı sözleri söylerdi. Niyeü, kendilerini başörtüsüne taraf göstererek oy avcılığı yapmaktır." Asiltürk, Cumhurbaşkanı Kenan Evren ile Başbakan Özal'ın aslında türban konusunda aynı fikir de olduklannı öne sürdü. MÇP: Referandum MÇP Genel Başkan Yardımcısı Muharrem Şemşek, türban sorununun referandumla çözulmesinin en faydalı yol olduğunu belirterek, "Yüzde 99'u Muslüman olan bir ülkede halkın inançiannın gereğini yerine getirme hakkı her şeyden önce demokrasinin icabıdır" dedi. IDP Genel Başkanı Aykut Edibali Van'da düzenlenen açıkhava toplantısında yaptığı konuşmada, Cumhurbaşkanının türban olayını Anayasa Mahkemesi'nde iptale kadar götürmesinin yanlış olduğu görüşünü savunan Edibali şöyle devam etti: "Sayın Cumhurbaşkanının ifade ettiği makam bir hizbin başı olmaya müsail değildir. Türkiye'de yaşayan tüm insanlar, mukaddesat üzerinde fikirleri ne olursa olsun birleşmelidirler. Türkiye. bu milli mutabakatı gerçekleştiremezse gücünden çok şeyler yitirir." Konuşmasında Salman Rüşdü konusuna da değinen Edibali "Cumhurbaşkanı Evren ile Başbakan Özal'ı Selman Rüşdü'den hesap sormaya çağınyorum. Salman alçağından hesap sorsunlar" dedi. YÖzal DYP'li milletvekillerinin çoğunluğuyla çıkanldığıru hatırlatarak, TBMM'den geçen yasaya açıkça laik devlet ilkesine aykın bir hüküm konduğunu belirtti. Erdal Inönü şöyle devam etti: "Durup dururken böyle laik devlet anlayışına aykın bir hüküm yasaya kondu. Hiçbir yasaya dini inanç dolavısıyla şöyle yapılacak böyle yapılacak diye bir hüküm konamaz. Laik devletin larifi buna manidir. Tabii Anayasa Mahkemesi bunu iptal etti. Böyle olması da doğaldır. Mesele aslında bundan ibarettir. Türkiye laik bir devlettir. Böyle kalacaktır. Hükümel çevreleri siyasi çıkar sağlamak için laikliğe aykın akımlan köriiklerlerse tabii böyle olaylar görülür." İHD: Laiklik sallantıda Referanduma gerek yok İnönü, bir gazetecinin, bazı siyasi partilerin türban konusunda referandum yapılmasını önerdiklerini hatırlatması üzerine, şunlan söyledi: "Türbanla referandumun ilgisi yok. Çözülmüş bir konu idi. Yönetmeliğe bırakılmıştı. Mesele kalmamıştı. Mesele türban lakıp takmamak değil, mesele ufak bir gnıbun laik devleti değiştirmek istemesi. Tabii o olmayacak bir şey. Türkiye Cumhuriveti laik bir devlet onu komyacak halkın gücü var. Referandumda l'alka sorulursa 'laikliği istiyor musunuz, istemiyor musunuz?' diye. Halkımız isteyecektir. Kaldı ki, buna gerek yok, anayasanın temel ilkesi bu. Bu referandum hikâyeleri sadece siyasi çıkar sağlaııması için soylenen sözler. Yapılması gereken şey, dini duyguları sömürmemek." Olayları gerçek içeriğinden kaydırmak için kimi parmakların rol üstlenmesinden kaygılanan Zaman ve Türkiye gazeteleri, dün "gençlere uyanlarda" bulunuyordu. Yanı sıra, hükümetteki belirsizliğin 26 martta fanatik sağ oyların ANAP'tan kaymasına yol açacağına inanıyorlardı. Gözlemlerine göre Refah Partisi'nin oyları bu yüzden artacak, ANAP oylarında da en azından yüzde 57 arasında azalma görulecekti. Sağ kesime göre mahkeme kararı, gerekçesiyte birlikte açıklanmalıydı. oysa tersi yapılmıştı. Bu da Özal'ın açmaza düşmesini sağlayan önemli bir etkendi. Tek çare gibi görünen anayasa değişikliği ise bu aşamada olanaksızdı. Zaman dardı, Meclis tatildeydi. Zaten ANAP merkezi yeni bir halkoylaması yapılmasına yanh değildi. Özal'dan esinlenen ANAP politıkası "sus cilere Özfatura, "Tarikatlar bugüne kadar zaten vardı. Başörtüsüylü çarşaf ayn şeyler. Bunca yıldır yaşıyorsunuz, kaç tane çarşaflı kadına raslıyorsunuz? Bu ayn bir mesaj. ayn bir (aktik, ayn bir tezgâh" yanıtını verdi. "Bu olaylarda İran'daki rejimin etkisi olabilir mi?" sorusunu da, "Türkiye'deki dindarlar İran'a karşı kesin antipati duyarlar. Bizim inancımız onlardan çok farklı" diye yanıtlayan Özfatura, daha sonra şu görüşleri dile getirdi: "Bu olayların gerçek Müslümanlarla alakası olduğunu kesinlikle tahmin etmiyorum. Türkiye'de birden bire, bir günde bu kadar çarşaf giyen sayısı artmaz. Bazı olaylar bazı (ahriklerin sebebi oluyor. Anayasa Mahkemesi'nin olayı. Milli Egitim Bakanlığı ile ilgili değil. Meclis'in olayı. Biz buna kanşamayız. 12 Eylül öncesi birçok olayın nasıl provokasyonla meydana geldiğini gördük." RP'nin görüşü RP Genel Sekreteri ve Ankara Buyükşehir Belediye başkan adayı Öğuzhan Asiltürk, türbanın iptaline tepki gösteren bir grup kız öğrenciyle görüşürken yaptığı konuşmada şunları söyledi: "Başbakan, kimsenin başörliisüne karışılmaz sözünde samimi değil. Eğer samimi olsaydı kanunun Anaya İnsan Hakları Derneği Genel Başkanı Avukat Nevzat Helvacı, Anayasa Mahkemesi'nin universitelerde türbanı serbest bırakan yasayı iptal etmesinden sonra yapılan gösterilerin ardında "tahrik" bulund.uğunu söyledi. Helvacı, Başbakan Özal'ın iptal kararının ardından yaptığı konuşmayı hatırlatarak, "Bu karardan sonra yonımlayıcı bazı talihsiz beyanlar olmasaydı, yüzlerce kişi sokaklara Belediyeİş Genel Mali Sekredökülmezdi" dedi. Helvacı teri Hasan Soysal, anlaşmayla İsşöyle konuştu: tanbul Belediyesi'nde görev yapan "Çarşaf ve türbanın insan hak belediye otobus şoförlerinin günlarıyla ilgisi yoktur. Bu konunun de 150 lira olan iş riski ödeneğiarkasında, her türlü laik görüşü nin 3 bin liraya, teknik personel yok etme amacını güden siyasal iş riski ödeneğinin de 1500 liraya bir örgütlülük vardır. Türkiye'de yükseltildiğini bildirdi. laiklik sallaniıdadır. Seçim döneYeni sözleşme ile yılda 70 bin minin yaklaştığı şu gunlerde, olay lira olan yakacak parası da 240 aynı zamanda bir siyasi istismar bin lira oldu. konusu da yapılmakladır. TürbaTopiusözleşmenin iki yıl geçerli na verilen iptal kararından yararolduğunu kaydeden yetkililer, lanmaya çalışılmaktadır." ikinc yıl artışlarının enflasyon oranı artı 3 puan olarak kabul Polise eleştiri edildiğini söylediler. Aynı yetkiNevzat Helvacı, iptal kararının liler, sözleşme ile ilgili geniş açıkardından cuma günü bazı merkez lamanın bugün yapılacağım billerde meydana gelen gösterilerde dirdiler. polisin önceki benzer olaylardan Bilindiği gibi İETT'de görev değişik tavır aldığını da ileri sür yapan sürücüler, 7 marttan bu yadü. Güvenlik güçlerinin bazı kit na vardıya saatlerine bağlı olarak lesel gösterilerde yurttaşlara sert iki saat geç çalışmaya başlamalalik uyguladığını, türban gösterile rının yanı sıra yasal hız sınırı ile rinde ise aynı sertliği göstermedi seyretmeleri sonucu da kentiçi ğini belirten Helvacı, "Bunlara da uiaşımda buyük aksamalar meycop vurulsun demiyonız. Herkes dana gelmişti. düşüncesini özgürce, uygar sınırİETT sürüculerinin dün gece lar içinde söylemelidir, yalnızca yapılan sözleşmeden önce ortalatoplum kesimleri arasında bu ko ma aylık ucretleri yan ödemelernuda çifte slandart uygulanma le birlikte 150 bin lira dolayındaysın" diye konuştu. dı. (Baştarafı 1. Sayfada) zeme kullanarak yaptığı "Bana Bana"nın Avrupa'da şansı olup olmayacağını soran gazetecilere, "Ben şans diye bakmıyonım meseleye. Sadece, ülkemiz insanının şahsiyetli bir biçimde temsii edilmesi bizim için şanstır" dedi. Eurovision Şarkı Yarışması'nın Türkiye finali, dün gece TRT'nin An Stüdyosu'nda yapıldı. Bülent Özveren ve Güler Kazmacı'nın sunduğu yarışmada, Kayahan Acar'ın bestelediği "Ve Melankoli" adlı parça ikinci olurken, yine Timur Selçuk'un bestesi olan "Bir Resimde Sen" ve Uğur Başar'ın bestelediği "Hasret" adlı parçalar ise üçüncülüğü paylaştılar. 8 ilde oluşturulan halk jürilerinin yaptığı değerlendirme sonucu "Bana Bana" adlı parçası birinci seçilen Timur Selçuk, ödülünü TRT Genel Müdürü Cem Duna'nın elinden aldı. Duna, yanşmaya katılan 16 parçanın da özgün, • kaliteli ve birinci sınıf olduğunu belirtti ve Selçuk'a başarılar diledi. Ödülü alan Timur Selçuk, genellikle bu tür ödüllerin bir kişiye verildiğine dikat çekerek, hazırladığı parçada tüm bestecilerin kendisine ışık tuttuğunu belirterek (Baştarafı 1. Sayfada) bestesinde müzik işkolunda emek yaklaşan oranda zam yapıldığı veren herkesin büyük payı bulunduğunu söyledi. öğrenildi. İstanbul Belediyesi'nde, BelediÖdül töreninden sonra gazeteye Genel Sekreteri Alanur Oğuz cilerin sorularını yanıtlayan Selile Belediyeİş Genel Mali Sekre çuk, "Bana Bana"nın Lozan'da teri Hasan Soysal ve şube yetkili şansı olup olmadığının sorulmalerinin katüdığı toplantı geç saat sı üzerine, "Biz kendimizi beğenlerde sona erdi. Tolantıda ele alı dirmek için gitmiyonız. Kendini nan toplusözleşme görüşmelerinin zayıf gören, aciz gören kişiler olumlu sonuçland^ğı ve İETT ça kendilerini başkalanna beğendirlışanlarınm maaşlarına ortalama mek için cilve yapariar. Bizim cilyuzde 150'ye yaklaşan oranda ve yapmaya ihtiyacumz yok. Keıızam ile diğer sosyal yardımlarda di malzemelerimizle, ilk kez tariönemli artış sağlandığı öğrenildi. himizde özgür halk oylaması ile (Baftarafı 1. Sayfada) diye bağırdılar. Çemberlitas, Laleli ve Vezneciler yönune kaçan kalabalık, uzun süre gruplar halinde uzakta bekledi. Ancak polisin çevrede aldığı önlemler nedeniyle göstericiler yavaş yavaş dağtldılar. Bu arada kalabalık arasında İranlılann da olduğu gözlenirken, önceki günkü olaylarda gözaltına alınan dört kişiden üçünün Cezayirli, birinin de İran uyruklu olduğu öğrenildi. Öte yandan Sosyalist Parti İstanbul İl Merkezi'nden yapılan açıklamada polisin, "Türkiye'de kara çarşaflar altında kadını ortaçağ karanlığına çekmek isteyen Humeyni özentilerinin izinsiz yürüyüşlerine ses çıkarmadığı" öne süruldü. 10 martta Ayrımcılığa Karşı Kadın Derneği'ndeki toplantıda bazı kadınların "iiye olmadıklan" gerekçesiyle polisçe gözaltına alınmasını kınayan açıklamada, "Polis dernek içindeki özel toplantılara müdahale edebilmektedir, bu ikilutum devlet güçlerinin nasıl bir kadın gcrmek islediklerinin çarpıcı bir göstergesini oluşturmaktadır" denildi. Öte yandan, UBA Ajansı'nın haberine göre Ankara'da önceki gün yapılan gösterilerle ilgili olarak Siyasi Polis dün 18 kişiyi gözaltına aldı. Türbancılar Eurovision'a UGUR MUMCU bu islam bankerlerine sırtlarını dayamış yayınevleri, dergiler ye gazeteler, Nakşi bakanların bakanlıklarında köşebaşı tutmuş İslamcı bürokratlar, 12 Eylül Atatürkçüleri'mn ilişemedikleri yasa dışı Kuran kursları; bu kursları açanların ellerindeki ticari şirketler, Suudi sermayesi desteğindeki İslamcı enstitüler, devlet kapılarında iş takipçiliği yapan Nakşi şeyhleri; Nakşi camilerinde cuma namazları kılmayı seçim yatırımı yapan belediye başkanları, bin bir türlü ayrıcalıklı İslamcı bankerler, Arap sermayesi ile sarmaş dolaş il ve belediye başkanları, milyarlık şirketler. Dinsel gericiliğin sakalını sıvazlayarak bugünkü lükslerini sürdüren ağızları Oavidoff marka purolu, bilekleri Rolex saatli sözde liberaller. Yıllar önce inanç bayrakları gibi kitleleri coşturup dolandırdıktan sonra bugün, şu arabesk liberalizme yardakçılık yapmayı hüner sayan dönek Marksistler Rüzgâr gülleri gibi her rüzgâra göre yön değiştiren tattı su ilericileri. Gölgelerinden korkan şu kuşkonmaz aydınlar. Kapalı kapılar ardında mangallarda kül bırakmayan salon sosyalistleri. Gericinin yoksuluna, kimsesizine, garibanına karşı arslan kesilip, aynı gericiliğin iç ve dış sermaye çevreleri ile sarmaş dolaş olanının karşısında süt dökmüş kedilere dönen sahte Atatürkçüler. Her askeri ihtilal döneminin hacıyatmaz kişilikli ara rejim profesyonelleri. Tarikat şeyhi tabutlarına açılan cami avluları. Devlet uçağı ile yapılan hac seferleri!.. Bir siyasal gösteriye dönüşen bu hac seferlerini "naklen yayımlayan" laik görünümlü TRT yetkilileri. Ramazan aylarında, tirajlarını biraz arttıımak için kadın göğsü ve bacak fotoğrafları yanında Kuran ekleri vererek birbirleriyle din sömürüsü yarışına giren gazete patronları. Bugünkü gerici gösteriierde, parça parça bunların, bu çevrelerin, birbirleriyle hiç bağdaşmazmış gibi görünen bu insanların sorumlulukları vardır. Tohum ve toprak. Evet, tohum ve toprak. Dün ekilenler, bugün biçiliyor. Yıllarca bu gerici tohumlar ekiliyor Gericılik, cumhurıyet tarihinde belki de bu ölçüde elle tutulur biçimde somut ve açık olarak, ilk kez, devlet desteği ve katkısıyla güçleniyor. Dün Iran'da yaşananlar, bugün Türkiye'de yaşanıyor. Bugün camilerde "şeriat isteriz" çığlıkları. Yarın TBMM'de siyasal başları takkeli, çember sakallıların gösterileri; öbürgün de hiç kuşkunuz olmasın İslami terör "Katli vaciptir" fermanları. Tekbir sesleri. Açılan yeşil bayraklar Ve "vurun zındığa" naraları. Yeşil bayraklar, takkeler, bereler, çarşaflar, cihat çağrıları Yeni 31 Martlar. Yeni Saidi Nursiler. Yeni Derviş Vahdetiler. Yeni Derviş Mehmetler ve yeni Pilavoğulları. Tarikat, ticaret, siyaset. Bu üçgenin içinde kazanılan milyarlar. Bu uğurda kandırılıp İslamcı cihada sürülen kimsesiz, yoksul halk çocuklan. Türkiye'de yıllarca ekilen tohumlar şimdi biçiliyor. Laikliğin, demokrasinin vazgeçilmez koşulu olduğu belki şimdi daha iyi anlaşılıyor. Ama çok geç. Bu gericilik, bugünkü gücünü, etkinliğini ve yaygınlığını biraz da 12 Eylül'e ve 12 Eylül'ün Milli Güvenlik Konseyi'ne borçiudur. Sayın paşalar, 12 Eylül'de ne ektiler ki, bugün ne biçmek istiyorlar? Buyursunlar, eserleri ile övünsünler övünebildikleri kadar!.. (Baftarafı 1. Sayfada) GOZLEM İETTde birinci gelen parçanın, dikbaşlılığı ve onuru ile Lozan'a gideceğiz" diye konuştu. Yarışmada birinci olan "Bana Bana" Antalya, Mersin ve Trabzon halk jürilerinden 12 puan alırken, Ankara, İstanbul ve İzmir jürileri ise 10'ar puan verdiler. Parçaya en düşük puanı veren il ise bir puanla Erzurum oldu. Yanşmada Atilla Şentin'in bestelediği "Bir Sevgi Ver Bana" adlı parça ise puan almadan sonuncu oldu. Yarışma sırasında "Bana Bana"mn birinci olacağı adeta belli oldu. Diğer parçaları hafif bir alkışla geçiştiren stüdyodaki izleyiciler, "Bana Bana" bittikten sonra parçayı uzun bir süre alkışladılar. Parçalann puanlaması sırasında da dikatler "Bana Bana" da yoğunlaştı. Parçaya verilen her yüksek puanda izleyiciler, ıslık ve alkışlarla tempo tuttular. Yarışmadan sonra verilen kokteyl sırasında, parçanın yarışmadaki en güzel parça olduğu konusunda görüş öne sürenler, Avrupa'daki finalde şansının ne olacağı konusunda fikir yürütemediler.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle