Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Düşünceye yurtcbşında da sansür 140 nasıluygulanır? V V Bir öykü ANKARA (Cnmhariyet Bürosu) Erzurum Sıkıyönetim Askeri Mahkemesi'nin bekleme salonu. Bini aşkın sanığın yargılandığı Türkiye'nin en kalabalık davalarından Artvin DevYol davasında sorgulara başlaıunış. Dumanaltı olmuş bekleme salonunda bir avukat, Isveçli bir gazeteciye dava hakkında bilgi veriy'or. Gazetecinin "İşkeace konusundaki fikriniz nedir" sorusuna, "Siz de sorgulardaki işkence savlannı dinliyorsunuz. Bu konuda açılmış soruşturmalar da var. Nasıl sonuçlanırlar bilemem, ama bu konuda yaygın iddialar var" yanıtım verdi. Jşte, avukat Gülseren Çavga'mn 4 yıl süren yargı maıatonu da böyle başladı. Konuşmaya kulak misafıri olan iki polis memurunun ihbarı üzerine Çavga hakkında TCK 140 ve 159. maddelerden dava açıldı. Polis memurları Çavga'mn "Cezaevlerinde vc emniyette yaygın işkence var" ve "Bu mahkeme bir engizjsyon mahkemesidir" dediğini öne sürdüler. Duruşmalar başladı, polis memurları ifade değiştirerek "Bu sözleri söylediğini duymadık, ama böyle söylemiş olabilecegi kanaatindeyiz" demeye başladılar. CUMHURİYET/14 HABERLER 5 ARALIK 1989 # TCY'nin 140. maddesi, "devletin yurtdışındaki * itibar ve nüfuzunu kıracak şekilde haberler neşredenlere, ulusal çıkarlara zarar verecek faaliyetlerde bulunanlara 5 yıldan az olmamak üzere ağır hapis cezası" öngörüyor. 12 Eylül sonrası yurttaşhktan çıkarılan 15 bin kişinin önemli bir bölümünün bu maddeden mağdur olduğu belirtiliyor. I Aralarında Ecevit'in de bulunduğu çok sayıda f politikacı ve aydın da bu maddeden yargılandı. "Anayasaya aykırı" olduğu savunulan 140. madde, faşizmi korumak amacıyla Mussolini döneminde kabul edilen ve uygulanan maddeden esinlenerek TCY'de yer buldu. Nice öykülere kaynaklık eden 140. maddenin anayasaya aykın olup olmadığı da yoğun bir tartışma konusu. 1930 Itaryan Kanunu'ndan (madde 269) 3038 sayılı kanunla yapılan degişiklikle kanunumoza alınnuşdr. Miinbasıran (salt) siyasi maksatiarla konulmuş bir hükümdiir. 1930 kanununu izah eden müeilifler, bu madde hükmünün yabancı memlekette, Italyan faşist rejimi aleyhine faaliyetlerde bulunan kimseleri cezalandırmak gayesiyle konulduğona mütlefiktirler. Esasen bu hüküm, daha evvel Italya'da, 1926 tarihü Devleti Koruma Kanunu'nda' yer alnuştı. Göriilüyor ki, tamamıyla muayyen bir rejimin tesiri altında hazırlanmış bir hukümdıir. Bu itibarta kanunumuza alınması isabetsiz olmuştnr. Diger yandan yanlış tatbikatı 'haberleşme hürriyetini' tebdit eder." davada 3'ü kadın 45 sanık, 1988'de açılan 46 davada 8'i kadın 120 sanık yargılandı. Hukukçular, Adalet Bakanı'nın özel iznine tabi 140. madde yargılamalannca, "suçun ancak neşir ile mümkün olabilecegf nin altını çiziyorlar. Ancak bunun uygulanmadığı da örneği ile sabit. Bu madde nedeniyle yargılanarak Türkiye için kınlması güç bir ceza rekorunun sahıbi yazar İsmail Bcşikfi en iyi örnek. 1979'da tsviçre Yazarlar Birliği Başkam Bayan Beanrlinger'e yazdığı mektupta, Turkiye'de bir Kürt sorununun bulunduğunu, özgürlüklerin askıya alındıgını bildiren Beşikçi, neşredilmeyen bu kişiye özel mektubundan ötürü Gölcuk Askeri Mahkemesi'nde yargılandı ve tam 10 yıl agw hapis cezasına carptınldı. 197986 yıllarını 2 ayı hariç tümüyle cezaevinde geçiren Beşikçi'ye, 5 yıl da zorunlu ikamet cezası verildi. Türk vatandaşhğından çıkanlmıştı bile. Şimdi Danıştay'da açtığı ANKARA Minik öğrencisi davada, kaybettiği vatandaşlığını ni izledi bir süre. Küçük kız, ar geri kazanmaya çalışıyor. Uk taşıyamayacağı kadar agırlaşan TCK'nın 140. maddesi mağdukalemini son bir gayretle beyaz kâ ru, yalnız öğretmen Dalmış değil. ğıdın üzerinde dolaştırdı. Boncuk Mağdurlann sayılan binleri buluboncuk terlemişti. Göz göze gel •yor. Özellikle, 12 Eylül sonrası diler, küçük kız alı al bir yüzle, yurttaşhktan çıkanlan yaklaşık 15 "Babam sağ elimle yazmamı bin kişinin önemli bir bölümünün istiyor" diye fısıldadı. Ama do bu madde mağduru olduğu belirğuştan solaktı. "Kmm, kolayına tiliyor. Türkiye*de yargıç önttne çınasıl getiyorsa öyie yaz" dedi. karılanlar da cabası. TURAN YILMAZ Çavga saklandı Çavga, bir duruşmaya davalan nedeniyle katılamadı, o duruşmada hakkında gıyabi tutuklama kararı verildi. Yıl 1981. Ne olur ne olmaz diye düşündü Çavga ve duruşma gününe kadar saklandı. Sorgu vermek için duruşmaya çıktı^usulen kaldırılması gereken tutuklama kararı uygulandı, 27 güri cezaevinde kaldı. Sonra 159. madde iki kez uygulandı ve 3 yıl 1 ay ceza verildi. Bu cezarun 3 aylık bölümü temyiz yasağı bulunduğu için kesinleşti, kalan bölümü Askeri Yargıtay'a temyiz edildi. 3 aylık cezanın infazı için Çavga yeniden aranmaya başlandı. Bir gün gözaltında kalan Çavga, savcıhktan infazı 4 ay erteletti, bu süre içinde de kararı Adalet Bakanlığı'nın yazılı emri yoluyla ortadan kaldırttı. Askeri Yargıtay 4. Dairesi, diğer cezayı bozdu, Askeri Mahkeme direndi. Direnirken de Çavga'mn savunmasına bile gerek görmedi. Sonra dava Askeri Yargıtay Daireler Kurulu'na geldi. Daireler Kurulu da 4 yıl süren davayı 1985'te beraat ile sonuçlandırdı. öğretmen Tvfean Dafamş'ın öyküsü işte böyle başladı. Bu sözleri, hakkında yazılan ihbar mektubuna, "Çocuklanmıza zorla sol eüeriyle yan yazdınyor" diye geçti. Yanına da "Devlet aleyhine de konnştn, askeri yönetime cunta dedi" iddialan eklendi. Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi'nde dava açıldı. Federal Almanya'da olduğu için de öğretmen Dalmış'ın ifadesinin alınması için resmi başvunı yapıldı. Ancak Alman resmi makamlan, "Böyle suç olmaz" diyerek istemi geri çevirdiler. Mahkeme, ifadesi alınamayan öğretmen Dalmış için beraat karan verdi. Ancak öğretmen Dalmış "yurda dön" çağıısına uymadığı için Halit Çelenk Hukuk otontelerince "düşünce suçunun en ivi örnegi" olarak tarumlanan 140. madde, Türk Ceza Yasası'na, faşist Mossolini döneminden bir miras. Devletin yurtdışındaki itibar ve nüfuzunu kıracak şekilde haberler neşredenlere, ulusal çıkarlara zarar verecek faaliyetlerde bulunanlara 5 yıldan az olmamak uzere ağır hapis cezası öngören bu maddenin öyküsünü, Faruk Erem Avukat Halit Çelenk şöyle anlatProf. Dr. Faruk Erem de bu kotı: nuda şu değerlendirmeyi yaptı: "140. madde, 141 vc 142. mad"Bu hiiküm, TCK'nın mehazı deler gibi Mussolini ttalyası'nda (alındığı yer) olan 1889 Urihli Cefaşizmi korumak ve güçleodinnek za Kanunu'nda mevcut degildi. ı m a a ile kabul edilmiş bir maddedir. ttalya'da faşist yönetim 1926 yılında iktidara gelmisrir. O taribte, İtalys'da Zanardelli Yasası denilen 1889 tarihli Ceza Yasası yürüıiükte bulunuyordu. Bu yasa, demokratik hak ve özgürlüklere bdli oranda saygı gösteren bir yasaydı. Bu nedenle de faşist rejimin amaçianna ve girişmek istedigi oyguJamalara elverişli bulunmnyordn. Bu durum karşısında Mussolini yönetimi, yeni bir ceza yasası hazırlama çalışraalanna başlamış, ancak yeni yasa hazırlanıncaya kadar yeni yönetimi güvence alüna almak için 'Devleti Konıma Yasası' adı altında özel bir yasa hazniatmış ve yüriirlüge koymnştur. Turk Ceza Yasası'nın 140, 141 ve 142. maddekri işte bu özel yasadan 1930 Urihli Italyan O za Yasası'na alınan 270 ve 272. maddelerden Ceza Yasamıza aktanlnuştır." cıkn. İki aya yakın bir süre tutuklu kalan Ecevit'in de, "Türldye'nİB hariçteki itibannı ve nüfuzunu lona faaliyette bulunduğu" öne sürilldü. Ecevit ne yapmıştı ki? Olağanüstü rejimin sürdüğü dönemde, 1983'te Danimarkalı bir gazeteciyi konuk etti evinde ve bir bardak çay ikrara etti. Biraz da sohbet ettiler, o kadar. Ancak Danimarkalı gazeteci, ülkesine dönüp Türkiye'deki "ftsıltı gazetesi"nden duyduklarını da Ecevit'e atfen kaleme alınca, Ecevit, Ankara Sıkıyönetim Askeri Mahkemesi'nde sanık oldu. Sonra, Danimarkalı gazeteci de gerçeği anlattı ve davanın beraatle sonuçlanmasııu sağladı. Ama Ecevit, bu arada iki aya yakın özgürlüğünden yoksun kaldı. Isveç Radyosu'nda görevli Hadi Orman'ın öyküsü de Ecevit'in başına gelenleri, tsveçlilere duyurunca başladı. Dönemin tsveç Büyükelçisi'nce durum Türkiye'ye bildirildi, Orman hakkında doğum yeri Amasya'da 140. maddeden dava açıldı. Orman, Türkiye^ ye gelip ifade vermeyi düşünürken, hakkında gıyabi tutuklama kararı verildi. Erem ve Çdenk tarafından böyle tanımlanan 140. maddenin, özellikle yurtdışında bulunan politik göçmenlerin vatandaşlıktan çıkanlmalarına dayanak oluşturduğu belirtiliyor. Adalet Bakanlığı istatistiklerine göre ise son üç yü Ecevit de tutuklandı da toplam 180 saruk bu madde nedeniyle yargıç önüne, çıktı. IstatisEski başbakanlardan, DSP Getikleregöre, 1986'da açılan 11 da nel Başkam Biılent Ecevit de, bu vada 15 sanık, 1987'de açılan 43 madde nedeniyle yargıç önüne TYS'den 5 istifa Türkiye Yazarlar Sendikası üyeleri Tomris Uyar, Pınar Kür, Nezihe Meriç, Füsun Akatlı ve çevirmen Ahmet Cemal, sendikadan istifa ettiklerini açıkladılar. Istifalara, TYS'nin genel kurulunda eski başkan Aziz Nesin'in Tomris Uyar'la ilgili sözleri gerekçe gösterildi. Knltiir Servisi Türkiye Yazarlar Sendikası üyelerindcn yazar ve çevirmen Tomris Uyar, öykü ve roman yazan Pınar Kör, öykü, roman ve oyun yazarı Nezihe Meriç, eleştirmen Füsun Akatlı ve yazar ve çevirmen Aomel Cemal sendikadan istifa ettiklerini açıkladılar. Sendikadan aynlmayı kararlaştıran 5 üyenin istifa gerekçelerinin ortak noktasım, geçen cumartesi günü yapılan TYS Olağanüstü Genel Kurulu'nda eski başkan Aziz Nesin'in Tomris Uyar'la ilgili olarak söyledikleri oluşturuyor. öte yandan, geçen pazar günü yapılan seçimler sonucunda, OkUy Akbal, Demirtaş Ceyhun, Alilla Birkive, Cengiz Bektaş, Erhan Bener, Özdemir tnce, Naim Tirali, Hayati Asılyazıcı ve tsmet Kemal Karadayı'dan oluşan yeni yönetim kurulu yann toplanarak görev bölümünü gercekleştirecek. Tomris Uyar, TYS'ye noter kanalıyla gönderdiği istifasında "Sendikanızın 2.12.1989 tarifainde olağanüstü toplanan genel kunılundaki konu^macılardan eski başkan Aziz Nesin'in kamuya açık bir ortamda kişiliğime yönelttigi sövgiiler, nicedir tutumundan tedirginlik duydugum sendikanızla bütiın ilişkilerinü kesmeme yol açmtşür" dedi. Uyar, bu tutumu yazarhk onuruyla bağdaştıramadığı için kınadığını bildirdi. Uyar, ayrıca, Genel Kurulda hazır bulunup da bu konuda mahkemede tanıklık etmeye gönüllü olanlann kendisiıü aramalanm is 140. madde için değişik bir uygulama tedi. Ahmet Cemal, sendikadan istifasının gerekçesini şu cümleyle özetledi: "Belden yukan eleşUrilerin yanıtının. belden aşagıda arandıgı bir kurumda, daha çok kalmayı gereksiz buluyonım." Resime de dava Pınar Kür Dün Beyoğlu 15. Noteri aracılığıyla istifasıru veren Pınar Kür ise, 1976'dan bu yana üyesi olduğu TYS'nin yönetiminde "Belirgin ve anlamiı bir değişiklik olmadığı takdirde" istifa edeceğini daha önce açıklamış olduğunu belirtti. Kür, "Ancak toplantının acılış konuşmasında, o sırada hâlâ başkanhk sıfalını taşıyan Aziz Nesin'in orada bulunmayan bir üyemize, cinsiyetini özellikle vurgulayan. edep dışı sözhı sataşması ve gerek divan gerek üyeterin çogunluğu tarafından buna yeterli tepkinin gösterilmemesi, yeni yönetimin icraalını beklememi iınkâıısız kümıştır" dedi. TtP Yönetim Kurulu üyesi Burhan Cahit Ünal'ın 140'lığına ise bir fotograf neden oldu. ltaiyan Komünist Partisi'nin kongresine katılan Ünal, fonunda "orakçekiç" bulunan bir fotograf yer ' ahnca, Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nde 140'zede sanığı oldu, yargılandı ve beraat etti. Banş Derneği sanıklanndan Mahmut Dikerdem'in oğlu Mehmet AH Dikerdem de İstanbul DGM'de aynı gerekçe ile yargılandı. 140. maddenin politik göçmenler açısından nasıl uygulandığına en iyi örneği de Ankara DGM'de görülen ve beraatle sonuçlanan 27 sanıklı dava oldu. Bu davanın samklarından ve haklarında gıyabi tutuklama karan bulunan politik göçmenler Beria Onger, Mnrat Tokmak, Ekrem Aydın, Nafiz Bostancı ve Turan Ata, yargılanmak için Türkiye'ye geldiler, ancak vatandaşlıktan çıkanldıklan gerekçesiyle ülkeye sokulmadılar ve aynı uçakla geri gönderildiler. Ankara DGM ise her duruşmada, bu samklann bir an önce yakalanmalan için karar aldı. Sonucta beraat ettiler, şimdi vatandaşhğa dönüp dönemeyecekleri Damştay'da açtıklan davanın sonucuna bağlı. Halen Ankara DGM'de birer yılı aşkın hapis istemiyle yargılanan TBKP liderleri Haydar Kutln ve Nihat Sargın'ın da 140. madde uyarınca cezalandırıhnalan isteniyor. DGM savcılığının iddianamesinde bu maddenin, Kutlu için 17 kez, Sargın için de 19 kez uygulanması isteniyor. Yani, yalnız bu maddeden Kutlu' nun en az 85 yıl, Sargın'ın da en az 95 yıl ağır hapsi isteniyor. Nice öykülere kaynaklık eden 140. maddenin anayasaya aykın olup olmadığı da yoğun bir tartışma konusu. Bu sav, Paris Parlamentosu'nda düzenlenen bir basın toplantısındaki sözlerinden ötürü haklarında dava açılan başta Genel Sekreter Akın Birdal olmak üzere 5 İHD yöneticisinin Ankara DGM'de görülen davalannda ortaya konuldu. önce davanın sanıklanndan Bülent Tanör tarafından ortaya konulan bu savı, DGM heyeti de gözardı etmedi. DGM heyeti, davanın avukatlanndan anayasaya aykınük gerekçelerini ortaya koymalanm istedi. Avukat Halit Çelenk de Cumhuriyet'e, bu gerekçeleri sıralarken, "Anayasa koyucu, yasalardaki hükumlerin demokratik rejim anlayışına aykın olamayacagı ilkesini temel kabul etmistir. Oysa 140. maddenin kaynagına, kabol edilmiş amacıoa balaldığmda, getirilen hükumlerin ttalyan faşizmini korumak ve kollamak amaanı taşıdığını ve demokratik ilkelerle bagdaşmadığını anlamak mümkündür. Bu açıdan, 140. madde önce anayasanın 26 ve 13. maddelerine aykındır" dedi. '141142 değişmeden toplumda tartışılsın9 ANKARA (Cumhuriyet Büro•n) Cumhurbaşkanı Turgut özal, Türk Ceza Yasası'nın 141, 142 ve 163. maddeleri değiştirilmeden önce tartışılmasım, toplumda "hazmedilmesini" istediğini bildirdi. Adalet Bakanı Oltan Snngaria da değişik seçeneklere göre farklı taslak metinler hazırlandığım söyledi. Sungurlu, "Böhıcalügün, ırkçılıgın suç olmaktan çıkabilecegini diişünmek mumkün degiT dedi. kirlerin getişmesinde, basın önemli bir yer oynar" diye konuştu. özal, sözlerini şöyle sürdürdü: "Düşünce hürriyetine gelince, Cumhurbaşkanlığı'na seçilmemden sonra yaptığım konuşmamda da çok net söyledim: Düşünce, vicdan ve teşebbüs hürriyetini. bir memleketin gelişmesinin temeli saydım. Düşünce hürriyeti olmayan veya tabularla âslenmiş bir ülkenin gelişmesi mümkün değildir. Türkiye, bugün eskisine gore bin u daha iyi gelişiyorsa bu, serbestligin eskisinden çok daha iyi olduğundan dolayıdır. Ama Ueride daba da iyi olacaktır. Tek arzum, bu işi Avrupa standartına getirmektir. Hem gazetelerimiz bakımından. hem onlann yazacaklan şeyler, u>acaklan kaideler bakımından Avrupa standartına geürmek, hem de yazılabilecek şeylerin Avrupa standartında olmasını diliyorum. Yani tek taraflı değil... Bir taraf Avnıpa standartı, bir tarafı Türk staodartı olamaz. Basın Konseyi'nin de daha etkili çalışmasını temenni ediyorum." OZAUDAN DEGERLENDIRME Nezihe Meriç Nezihe Meriç de istifa gerekçesini şöyle açıkladı: "İnsanın temel hak ve özgüıiüklerinin konınması, insan onurana toz kondurulmaması ve bunlaria ilgili tiim durumlann konınmasında emeği, yüreği, eylemi olanlann arasında Uk akla gelenlerden biri olan, TYS'nin 16 yıllık başkam Aziz Nesin'in, sendikanın son toplanüsında orada bulunmayan bir üye arkadaşımızın gıyabında. onunla ilgili edebe aykın sozkr sarf etmesini, onu aşağılamasını çok çelişkili bulduguradan, kabul edemediğimden >e sendikanın bu durum karşısındaki uykulu haline dayanamadıgımdan protesto etmek amacıyla istifa ediyorum. Bu, bir dayanışma örnegi olarak kabul edihnelidir." Füsun Akatlı ise, noter kanalıyla yolladığı istifa gerekçesinde, sendikanın icraat ve tutumuna ilişkin hoşnutsuzluklannın, 16 yıllık başkanının son genel kurulda bir üye yazara gıyabında yönelttiği "çirkin ve edebe aykın sövgüleri" ile doruğa ulaştığını bildirdi. Bu koşullarda sendikanın uyesi olark kalmayı yazarhk onuruyla bağdaştıramayacağını belirten Akatlı, Nesin'in konuşmasının kendisini "iğrendirdiğini" söyledi. Aziz Nesin, TYS'nin geçen cumartesi düzenlenen Olağanüstü Genel Kurulu'nda, Tomris Uyar'ın daha önce basında çıkan eleştirilerini yanıtlarken, "Tomris Uyar, bu sözleri edebildiğine göre, kendisinde utanma yoktur. Elini vicdanına degil, sarhoşlukla başka bir yerine koymuş olmalıdır" demiştı. ROCK'IN YILDIZLARI "Human Rights, Now" konserierinin yıldızlan şüphesiz SÜng ve Bnıce Springsteen'dı. (Fotograf: AP) Video kaseti sinemada gösterilir mi tartışılıyor İnsan HaklarL, ŞimdVye engel Uluslararası Af örgütü'nün düzenlediğikonser filmlerinin Türkiye'de gösterilmesi bürokratik engelle karşılaştı. LALE FİLOĞLU Uluslararası Af örgütü'nün duzenlediği " H u m a n Rigbts, Nowlnsan Hakları, Şimdi" konser filmlerinin Türkiye'de gösterilmesine bürokratik nedenlerden dolayı izin çıkmadı. Ancak bu kez, Kültür Bakanlığı tstanbul Fikir ve Sanat Eserleri Müdürlüğü'nün konser filmine tescil vermemesi siyasi ya da "muzır" nedenlerden dolayı degil, sadece şekilden dolayı kabul edilmedi. Geçen nısan ayından bu yana Uluslararası Af örgütü'yle yaaşmalarda bulunan Efes Film, haklanm satın aldığı konser filmini, 35 mm'lik kopyası olmadığı için video kaset olarak Türkiye'ye getirtmiş, ancak sinevizyon aletiyle sinemada göstermek koşuluyla Fikir ve Sanat Eserleri Müdürlüğü'nden işletme belgesi istemişti. Bunun üzerine müdürlükten Efes Film'e "video filmine sinema işletme belgesi venniyoruz"yanıtı'geldi. Yetkililer, bir video kasetin sinemada gösterilmesi isteğiyle ilk kez karşılaştıklanm ve ne yapmala laruı sonunda Efes Eilm'e olumlu bir yanıt gönderildi. Efes Film, gösterilerden elde edin gerektiğini bilemediklerini sövlediler. lecek kânn yüzde 50'sini vermek koşuluyla Geçen yıl eylül ayında ünlü Ingiliz pop şar anlaşmayı imzaladı. kıcısı Sting'in öncülüğünde başlayan ve Brnce Springsteen, Tracy Chapman, Peter GabEfes Film, bu video kasetinin sinevizyon riel, Youssou N'dour, Laszio Foldes gibi ün aletiyle neredeyse bir sinema perdesi genişliJülerin katıldıkları ve altı hafta boyunca 5 kı ğine varan ekranda ve Lütfi Kırdar Spor ve tada gerçekleştirileıuinsan hakları konserie Sergi Sarayı'nda gösterilmesi isteğiyle Külrinin Türkiye'de gösterim hakkı, bir süre ön tür Bakanlığı tstanbul Fikir ve Sanat Eserce kurulan Efes Filmcilik tarafından alındı. leri Müdürlüğü'ne başvurdu. Ancak Rahmi Uluslararası Af Örgütü tarafından televizyon Çubukçu'nun müdurlüğünü yaptığı kurum, fılmi olarak yapımı gerçekleştirilen çekimler, "Video kasetine sinema işletme belgesi birçok Avrupa ve ABD TV'Ierinde gösteril veremeyiz" yanıtını verdiğinden dolayı film di. Bundan 8 ay önce de Efes Film, Ulusla denetime de sokulmadı. rarası Af Örgutu'ne başvurarak fılmin sineKonuyla ilgili olarak göruştüğümüz Efes mada gösterim hakkını istedi. Ancak film televizyon için çekildiğinden ellerinde 35 Film ortaklanndan Baha Serter, video kasetinin sinemada gösterilmesinin engellenmesi mm'lik kopyasının olmadığı yanıtı geldi. konusunda şunları söyledi: "Bence bir sineBunun üzerine Efes Film, Uluslararası Af ma salonu içinde video kasetinin ya da 35 Örgutu'ne tekrar başvurarak filmin video ka mm'lik filmin oynatılması degil, nerede oysetinin sinevizyon aleti yardımıyla büyük ek natılması önemlidir. Zaten kanunda da 'viranda, ancak bir sinema salonunda gösteril deo kaseti sinemada gosterilemez' diye bir mesini istediklerini bildirdiler. Bunun üzeri madde yok. Çiinku sinevizyon, 3257 sayılı ne örgüt Başkam John G.Healey, konserle Sinema, Video ve Müzik Eserleri Kanunu're katılan sanatçılann menajerlerini bir ara nun çıkmasından sonra Türkiye'ye geldi. İ'sya toplayarak her birinden gerekli izni aldı telik bu aletle birahanelerde, otellerde genîş ve neredeyse bir kitap dolduracak yazışma ekranda video kasetleri gösteriliyor." Cumhurbaşkanı Turgut özal, Parlamento Muhabirleri Derneği Başkam Ercan San ve Yönetim Kurulu üyelerini dün Çankaya Köşkü'nde kabul etti. özal, kabul sırasında yaptığı konuşmada, "Tiirkive'nin 1983'ten sonra demokratik sisteme gectigini" söyledi ve bu tarihten sonra demokrasi için çok önemli adımlar atıldığı görüşünü yineledi. Tartışmadan karar vermenin yanlış olduğunu anlatan özal, "Ben de arzu ediyorum, ama diyorum ki 141, 142, 163'ü degiştirmeden evvH aceie edilmesin, toplumda hazmedile hazmedile münakaşa edilsin, Adalet Bakanı Oltan Sungurlu o zaman meseleler daha iyi da Cumhurbaşkanlığı ve Başba•etieşiyor" dedi. kanlık Muhabirleri Yönetim KuCumhurbaşkanı, basın özgürlü rulu üyelerini kabulü sırasında füne de değinerek "Basınıo yeri yaptığı konuşmada, 141, 142 ve ni iyi bir şekilde muhafaza etme 163. maddelerle ilgili değişiklik çasi lazım. Yanhşlıklar, hatalar, dü lışmalannda önemli ilerlemeler zeltilmesi gereken şeyler, hatta fi sağladıklarım bildirdi. Istanbul Barosu: TRT farklı seslere açılmadı 141, 142 ve 163. maddelerin tartışıldığı 'yuvarlak masa'da, kurumun kapılarını 'hep aynı şeyi söyleyenlere' açtığı görüşü belirtildi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Kamuoyunun gündemine yerleşen Türk Ceza Yasası'nın 141, 142 ile 163. maddelerinin tartışıldığı ve TV'den canlı olarak yayımlanan "Yuvarlak Masa'Ma hukukçular, sonuç olarak, bu maddelerin aynen korunması, ancak hafıf bir "tadilat" ile belirginleştirilmesi gerekfiği düşüncesinde birleştiler. Ord. Prof. Sulhi Donmezer'in yönettiği "Yuvarlak Masa"ya katılan öğretim üyeleri nden, Anayasa Hukukçusu ve "1982 Anayatası'nın miman" sayılan Prof. Dr. Orhan Aldıkaçh, Türkiye'nin anayasal sisteminin, devleti korumayı temel aldığım belirtti. Yasa koyuculann da bunu göz önünde tutmalarının zorunlu olduğuna işaret eden Aldıkaçtı, bu amaçla kimi yasaklamalar da getiren Anayasaya, Avrupa Konseyi'nce "demokratik bir ülkede uygulanabilirlik vizesi" verildiğine işaret etti. Ceza Hukukçusu Prof. Dr. Kayıhan İçel de devletlerin kcndi rcjimlerini korumak için düşünce ve inanç özgurlüklerine sınırlamalar getirebileceğini savunarak, burada önemli olanın, uygulamada farkhlıklar yaratmamak için sımrlama getiren maddelerde belirginlik sağlanması olduğunu söyledi. İçel, 141, 142 ve 163. maddelerinin de bu yönden tadilini istedi. Prof. Dr. Faruk Erem ise "kusursuz ve eksiksiz" demokrasi idealine ulaşılabilmesi için konuya "kanunsuz suç olmaz" ilkesinden yaklaştı ve söz konusu maddelerin bu yönden bir düzeltmeye gereksinimi olduğunu belirtti. Bu maddelerin alındığı "faşist Mussolini ceza yasası"nda bile suçun oluşabilmesi için "cebir şiddet" unsurunun arandığını, Türk Ceza Yasası'nda ise bu unsurun aranmadığını belirten Erem, bu durunıun uygulamada 'matbuat ve kürsü hürriyeUeri'nde tahribata yol açtığını kaydetti. Dönmezer ise Erem'in bu sözlerine, "Maddeden, cebir şiddet unsuru, tahakküm ve devinnek kavramlannın söz konnsu unsuru da taşıdığı gerekçesiyle çıkanldı" diye açıklama getirdi. Bunun üzerine, Aldıkaçtı, "Bütün hukuk sistemlerinin eksik taraflan vardır. Toplumlar geliştikçe eksiklikler ortaya çıkar, sonucta da değişikliğe gidilir. Yani her toplum. kendi hurriyel sistemini kendi yapısına göre kendisi oltıştunır" diye söze girdi. Faruk Erem de, "cebirşiddet" unsurunun söz konusu maddelere açık bir biçimde yazılması halinde, bu konuda sonuca "tefsir" yoluyla gidilmesinin önüne geçileceğiui söyledi. 141,142 ve 163. maddelerin tartışıldığı "Yuvarlak Masa" toplantısında bu maddelerin kaldırılması yerine, "tadilat" yapılarak korunması görüşünün belirtilmesi tepkilere neden oldu. İstanbul Barosu'ndan yapılan yanlı açıklamada, tartışmada objektif görüşlerin yer almadığı bildirildi. Açıklamada, "Devleti koruma ve özgüriükleri sınırlama konusunda değişik düşünceleri savunan ve ciltler dolusu kitap yazmış olan hukukçulanmız vardır. TRT bunlan yok sayarak. kapılannı bep aynı şeyi söyleyenlere açmıştır. Çokseslilik, değişik duşüncelere imkân tanımakla olur" denildi. Baronun açıkiamasında 141, 142 ve 163. maddelerin objektif TKTVE YAYIMLANAN 'YUVARLAKMASA'YA TEPKI "Suçlan düzenleyen yasa maddelerinin açık secik yazılması, soç ögelerinin yonıma elvermeyecek olarak tartışılacağı, "Devletin ko 141, 142 ve 163 ve diğer madde biçimde, değişik uygulamalara runması kavramı ile insan hakla lerin kalkmasının pratiğini ve en olanak saglamayacak şekilde diirı konusunda yeni anlayış ve kısa yoldan çozüm yollannı öner zenlenmesi" gerektiğini belirterek, sınıriamalar" konulu toplantının mesi gereken bilim adamlan, te 140. maddenin bu yönüyle de anaçeşitli siyasal parti temsilcilerinin ori tarnşması içinde ozguriüklerin yasada öngörülen suçların yasalkatılımı ile 9 aralıkta yapüacağı genişlemesi için hiçbir katkıda bu lığı ilkesine aykın olduğunu kaylanmamışlardır." na da değinildi. deden Çelenk, bu maddenin iptal Prof. Bülent Tanör de TV'deki istemiyle Anayasa Mahkemesi'ne Mehmet Ali Aybar ise "Yuvarlak Masa" programını eleştirerek, açıkoturuma katılanların Prof. götürülmesıni isterken şöyle dedi: "Profesörler faşist maddeleri Dr. Faruk Erem dışında, "141, "Madde 'milli menfaatlere zasavundular" dedi. Batı Almanya 142 ve 163. maddeleri Türkiye'de rar verecek faaliyetlerin cezalannın 1960'ta Komünist Parti kurul en hararetli şekilde savunanlar dırılacağı' söylenmektedir. Ama masını yasakladığının belirtildigi olduğunu" söyledi. Programın hangi faaliyetlerin milli menfaatni söyleyen Aybar, "Ama neden objektif niteliği bulunmadığına da lere aykın sayılacagı açıklanmase bugün Avrupa'nın hiçbir ulke işaret eden Tanör, "Tamamını iz mıştır. Böylece bu konu, yani susinde Yunanistan dahtl, komünist leyememekle birlikte, izlediğim çun maddi olayı yonıma terk edilpartisinin vasak olmadığını söyle bölüm her şeyi apaçık ortaya çı miştir. Oysa ceza hukukunda 'yokardı. Bu ne biçim paneldi? Fikir rum' yonteminin yeri yoktur. Hatmevi unuttular" dedi. RP'nin eski sözcusu Avukat Şe çeşnisi yoktu. Dinci anlamda sağ ta suçlann yasallığı ilkesi demek ner Battal ise görüşlerini şöyle da bulunanlar bile tartışmacı ola 'yorum yasağı' demektir." özetledi: "özgüriükleri kısıtlavan rak bulundu" diye konuştu.