23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriye! 'Kaçırdıkları' eserleri geri istediler Sahıbı Cumhurıyel Malbaacılık ve Gazrtecılık Turk Anonım Şırketı adına N'adir Nadi 0 Genel Yayın Vfuduru Hasan Crmal, Muessese Muduru: Eminc Uşaklıgil. >a.' lşlerı Muduru Oka) Gonrnsin, 0 Haber Merkezı Muduru YılCin Bayer. Sajfa Duzenı Voneımenı Ali Ar»r, # Temıılctler ANKARA Yalçın DojSan. IZMİR Hikmel Çtlinkayı. ADA1.A Cdal BaşiangK Klanbul Haberlen Ertua Akyıldız, Dış Haberler Fxguıi Balcı. Ekonomı (engiz Turhan, Kullur Celal Usl*r. Spor Oanışmam Abdnlkadir Yucelnan. Duzellme Rtfik Durbaş, Arastırma Şahin Alpav, IşSendıka: Ş«kr u Krlrncı. Vurl Haberlen Nccdel Dogan, Dızı Yazılar Kerrm Çahşkan. 0 Koordınaıor Ahmtt Konılsan. • Vlalı Işler. Erol Erkul. 0 Muhasebe BıılrıH Vrner 0 BuKePlanlama Sevgi Aru» 0 Reklam Torun, Ek Yayınlar Hulya Akyol 0 Idare Husttin Ourer, Ijletme Onder Çelik, Bılgılşlenv Nail Inıl Basan ve Yavan. Cumhunyeı Malbaacılık ve Gazetecıiık T A Ş . Turk Ocagı Cad. 39/41 Cagajoglu 343Î4 Isı PK 246lstanbul Tel 512 05 05 (20 haı), Telejı 22246 Fa* ( i | 526 60 72 9 Burolar ^ k l r m : Zıya Gokalp Blv Inkılap S N o 19. 4, Tel 133 11414"' Tetex 42344 Fax (4) 133 1! 41 428 # l ı n u r H Zıya Blv 1352 S 2 . 3. Tel 13 12 30. Tele» 52359 Faj (51) 19 53 60 9 Ad««> Inonıı Cad 119 S N<* 1 Kal I, Tel 114550119731. Telex 62155. F u (71)328 056 TAKVIM: 3 OCAK 1989 Imsak: 5.50 Güneş: 7.22 Ögle: 12.13 tkindi: 14.34 Akşam: 16.55 Yatsı: 18.20 Güney'in bitmeyen kavgası 1 ATİLLÂ DORSAY Fatoş Güney'le karşılaşmak, konuşmak.. Nedense çekindiğim bir şe; di bu, itiraf edeyim... Onunla çok az karşılaşmıştık, Yılmaz'ın "özel yaşamı"na hemen hiç girmemiştım, tutukluluk yıllarında ise, yine hemen hiç göruşmemiştik. Bunca yıl (On? On ikion üç?) sonra Fatoş Güney'le bir araya gelmekten sanki çekinir gibiydim. Üstelik onun dışarıdaki sayısız "çevreyle" ılişkilerini pek bilmiyor, kimi duyarlı konulardaki tavrını tam olarak kavrayamıyor, "manipüle" edildiğine değgin kuşkular taşıyordum. Fatoş'un desteği ve onayıyla yapıldığını duyduğum "Ona Çirkin Kıral Derlerdi" adlı, Claude VVeisz'ın yönettiği belgeseli hiç tutmuyor. bunun faturasını da Fatoş Guney'e çıkanyordum. Ama Fatoş'la karşılaşmamız kaçınılmazdı. En azından Yılmaz Güney sevgisinde ve Yılmaz'ın ülkesinde 'rehabilitasyonu' çabasında birleşiyorduk. Kasım 1988'deki Paris gezimde onu aradım ve buluştuk. Karşımda anımsadığımdan ve beklediğimden farklı bir kadın vardı. Onurlu bir savaşımın yoıkünü, zorluklarını, sorumluluklarını yakınmadan, gururla taşıyan, inatçı ve ilkelerine bağlı, ama hiç de sandığım gibi "lutucu", saplantılı olmayan, her konuda rahatça konuşan, kimi yanılgı veya yanlışlan alçakgönüllülükle kabul eden ama, dediğim gibi, ilkelerini, temel inanç ve düşüncelerini belirlilikle saptamış, onlardan ödün vermeye niyetli olmayan bir kadın... Hormonlu et Paris'te yaşayan Fatoş Güney, Yılmaz Güney'le beraberliklerinin son yıllarını anlatıyor savcışı sürüyor İsviçreli karı koca otomobü bagajında 200 parça eser ile yakalanmıştı. Açılan dava Yargıtay'dan dönüp beraatle sonuçlanınca turist çifî eserlerin geri vehlmesini ya da bedelinin ödenmesini isîedi. MUSTAFA BALBAY İZMİR Afrodisıas Muzesi otoparkında yaklaşık 200 parça tarihi ve etnografık eserle yakalanan isviçreli karıkoca dört ay cezae\inde yattıktan sonra davanın sonuçlanmasının ardından mıizece el konulan eserlerin ya geri \erilmesini >a da parasının ödenmesini istediler. Böyle bir durumla ilk kez karşılaşan Afrodisias Müzesi yoneticileri durumu bakanlığa bildirip ne yapacaklannı sordular. 1986 yılı ekıminde meydana gelen olayda Buick marka otomobillerini Afrodisias Müzesi otoparkına bırakan VVilliam Hofer \e eşi Anna Hofer'dan şuphelenen guvenlik görevlileri araçta arama yaptılar ve prehistorik doneme aıt seramik eserler, sikkeler, mezar taşı parçaları, muhurler, üzeri Ermenice yazılı bakır kap, sus eşyalan ile çoğunluğu Osmanlı dönemine ait halıkilim ele geçirdiler. Bu"eserlerin tumu müzeye verilirken isviçreli çift de Nazilli Cezaevi'ne kondu. Haklarında Nazilli Ağır Ceza Malıkemesı'nde açılan dava 11.4.1987'de sonuçlandı veçift tarihi eser kaçakçılığı suçundan birer yıl hapis cezasına çarptırıldı. Ancak samklann avukatı Muzaffer Tuncer 1986/118 esas, 87/48 karar sayılı bu hukmü temyiz etti. Bu arada Hofer çifti «zanın önemlı bır bölumunu çektiği için tahliye edıldi. Yargıta\ 22 Haziran 1988'de bu kararı bozdu. Gerekçe olarak da kaçakçılık olayının tam oluşmadığını gosterdi. Nazilli Ağır Ceza Mahkemesi de Yargıtav'a paralel olarak S8'89 esas 88/76 sayılı kararla Hofer çiftinin beraatini hukme bağladı. Boylece mahkeme sonuçlanmış, Isviçreliler de aklannııştı. Ve her şey sona ermişti. Ancak böyle olmadı. Hofer'lar a\ukat Tuncerden eserlerin gen alınması ya da parasının odenmesi için baş\uruda bulunmasını istediler. Bunun uzerine Muzaffer Tuncer 1 Eylul 1988'de Afrodisias Muzesi'ne bir dilekçeyle başvurarak isteklerini belirtti. Bu konuda gorüşlerini almak istediğimiz muze yetkilileri. ilk kez böylesı bir durumla karşılaştıklarını \e bakanlığa baş\urarak nasıl davranılması gerektiğini sorduklarını soylediler. A\ukat Muzaffer Tuncer ise başarıya ulaşacaklarından emin, "Yeni >asa bize bu hakkı veriyor" dedi \e şöyle devam etti: "2863 sa>ıh yasada geçen yaz bir değişiklik yauıldı. 3386 sayılı yasayla eski yasanın 23 a \e 24. maddelerinde yapılan degişikliğe göre, larihi eseri bulan kişi haber vermesi durumunda bunu müzeye satabilir. Bu durum kaçakçılık değil. Benim muvekkillerim sınırda ya da gümnıkte yakalanmadı ki kaçakçılıklan yargılaıımış olsun." Kararı veren Nazilli Ağır Ceza Hâkimi Niyazi Eroğan ise son gelişmeierden haberı olmadığııu belirterek, "Biz bir yıl mahkumiyel vermiştik. ama Yargıta> bozunca beraat eltiler. Dosyayı arşive kaldırdık" dedi. Bu gelişmelerin ardından Afrodisias Muzesi yoneticiieri Muzaffer Tuncer'e bir yazı gondererek bakanlığın bu konuda vereceği kararı beklediklerini söylediler. Yılmaz'ın kaçacağını biliyordum. Kaçışın ertesi de ilk kez Isviçre'de bir araya geldik. O, birçok engeli aşarak gelmişti ve buluşmamız çok heyecanlı oldu. Kararı birlikte almıştık. O benim de gelmemi şart koşuyordu. Benden uzakta sürgünde olmayı düşünmüyordu. Aynı gün ayrıldık ülkeden ve birkaç gün sonra İsviçre'de buluştuk. Yılmaz dışarıda en büyük, en resmi makamlarca çok iyi karşılandı. kiyi çok olumsuz karşılayacaktı. Ama o öylesine ikna ediciydi ki! Yeni bir hayata başlamak, eski çevresinden, ilişkilerinden çıkıp kurtulmak istiyordu. Benim saf, marum halim onu etkilemişti. Uzun uzun mektuplar yazdı bana... Son derece etkilenmiştim, daha ilk görüşmeden beri... Ama herkes karşıydı. Babam onun hakkında araştırma yapmıştı, bana "Bu bir komünist... Senin hayatını da mahveder" diyordu. Aktordu, kadınlarla maceraları vardı, adı hep manşetlerdeydi. Ama sezgilenm, onun çok farklı biri olduğunu söyluyordu bana... Onun da bir arayış içinde olduğunu seziyordum, bu arayış için benim yardımıma ihtiyacı olduğunu ispat edebildiğim bir işim, bir mesleğim olabilirdi. Bugun, sağlam bir kişiliğim olduğuna inanıyorum ve kendi kendime hep şu soruyu soruyorum: Kendine saygı duyuyor musun? Evet, duyuyorum. Yılmaz'la birlikte olduğum sürece ve şu gunlerin şartlannda da devam eden mücadele, direniş, benim için kendime karşı saygı duymama yeterli. Mutluluklar, mutsuzluklar... Peki. Yılmaz'la beraberliğin sırasında en mutlu olduğun ve bununla bağlanulı olarak en mutsuz, en karamsar olduğun dönemler hangileri oldu? de buluştuk. Dışarıda, geldiğinden itibaren Yılmaz'ın dışarda karşılanışı nasıl oldu? F. GÜNEY Yılmaz dışarda en resmi, en büyük makamlarca çok iyi karşılandı. Hem önemli bir sanatçıya hem de bir siyasal lidere gosterilen ilgi ve saygıyı gördük, hep en ust duzeylerde karşılandık. Bir ulkeye gitüğimizde, kı o zaman pasaportumuz yoktu, ilticacılara hemen anında pasaport vermiyorlar, ama biz paa>aportc.uz gittiğimiz lspanya, Yunanistan gibi yerlerde, bizi özel ilgililer gelip, ozel korumayla havaalanından alıyorlardı, her ülkenin başbakanı, bakanları düzeyinde karşılanıyorduk. Fransa'da da öyle oldu. Cannes'dan hemen sonra Mitterri, genel durumu içinde ele aldım. rand çifti ve yakınları bizi Elysee Sarayı'na çağırdılar, birlikte Peki, Yılmaz'ın bu provo "Yol"u izledik. Ve François ve kasyona gelmemesi "şâyanı eşi Daniel Mitterrand'la olan iliştercih" olmaz mıydı? kilerimiz hep sürdü. F.GÜNEV Yılmaz bu provokasyona gelmedi, gelmezdi. Fatoş, Yılmaz kendini daha Ama olay onun kontrolunun dı çok bir sanatçı, bir sinemacı mı, şında çok ani gelişti, bir kaza ol yoksa daha çok bir siyasal lider ve du. savaşımcı gibi mi hissediyordu? Peki, biraz da mutlu anlan Bunlann birlikte var olduğunu deşsek? Örneğin Cannes zaferini? bilmiyor degilim, ama ağır basan F. GÜNEY O müthiş bir Yılmaz var mıydı acaba? F. GÜNEY Buniar onda son olaydı. Sonuçların açıklanmasından 12 gun oncesinden bekliyor derece iç içeydi. Onu inançlarırun, duk. Fılm buyuk ilgi gormuştü, mucadelesinin, halkına duyduğu basın toplantısında iğne atsan ye sorumlulukların bir özümlemesi re düşmeyecek gibiydi. İnsanlann olarak bir film çıkıyordu ortaya, Yılmaz'a olan yaklaşımlarında, bir üriin çıkıyordu. Filmleri, onun sorularında, tavırlarında ona ve sanatının, ama aynı zamanda filme duydukları hayranlık oyle inançlarının bir ortak urünüydü. Ama o "angaje" bir sinemacı saymıyordu kendini; slogan sineması yapmak istemiyordu, bundan kaçınıyordu. Sanatın gucüne inanıyor, fikirleri ancak olgun sanat yapıtlarıyla iletmek gereğine inanıyordu. Bir filmin iyi olmasını, insancıl yanlarının ağır basmasını, sinemasal estetiğe sahip olmasını istiyordu. Kuru mesaj vermekten çekiniyordu. Örneğin "Yol" filmi.. Bu filmin neresinde politika yapılıyor? Bir Kürdistan levhası sorunu var ama o filmde.. Kahramanlardan biri doğuda bir yere geliyor, Kürdistan diye bir levha.. Oysa Turkiye'de idari açıdan böyle bir bolunnıe de, böyle bir levha da yok, olamaz.. F. GÜNEY Evet, doğru. Yılmaz filmde oranın Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı bolge olduğunu gösıermek için böyle bir levha gosterdi. Peki, daha sonraki filmi "Duvar..." Bu film Fransa'da kötü karşılandı, pek övülmedi. Yılmaz bu eleştirileri nasıl karsıladı? F. GÜNEY "Duvar" filmi son derece zor bir filmdi. Seyredilmesi, gormeye katlamlması zor BRÜKSEL (AA) Avrupa Topluluğu (AT) ile ABD, hormonlu et ithalatı sorunu nedeniyle yeni yıla "ticari savaş" halinde girdiler. AT'nin, yılbaşından itibaren uygulamaya konulacağı açıklanan ABD'den yapılacak hormonlu et ithaline yasak kararı uzerine, bu ulke de "misilleme yoluna gideceğini" bildirmişti. ABD'nin A T Büyükelçisi Alfred Kingon, "Topluluk tarafından, uygulamaya yılbaşından itibaren başlanacağı yolunda uyarıldık. Yeni yılla birlikte hem A T'nin yasağı hem de bizim misilleme uygulamalarımız başlayacak" dedi. Biiimsel lakerda İZMİR (AA) Ege Üniversitesi Muhendislik Fakültesi Gıda Mühendisliği Böliimü 'nde biiimsel yöntemle "lakerda" yapıldı. Öğretim görevlisi Dr. Sumru Tomek, lakerda üretiminde oksidasyonu (acılaşma) önlemek için ilk kez "antioksidan" kullanıldığını ve bunun "kuru tuzlama" yönteminde fevkalade sonuç verdiğini açıkladı. Dr. Sumru Tomek, "Antioksidan uygulanmasıyla yürüttüğümuz kuru tuzlama yönteminde, lakerdanın kalitesinin yukse/diğini, korunmasımn, dolayısıyla satışta kalma süresinin de arltığını saptadık" dedi. Doğuda av turizmi ERZURUM (AA) Kars'ın Sarıkamış ve Ardahan ile Erzurum'un Oltu ilçesindeki ormanların av turizmine açılacağı bildirildi. Erzurum Orman Bölge Müdurlıiğü yetkilileri, söz konusu yörelerde yerli ve yabancı avctlarm ücret karşılığtnda avlanabileceklerini belirttiler. Ormanlarda yabankeçisı, tavşan, keklik ve tilki a vı yaptlabileceğini bildiren yetkılıler, avcıların kış şartlannda rahat edebilmeleri için orman içinde kamp yerleri kurulacağını da kaydettiler. Cengiz Polatkan ödüllerî açıklanch ANKARA ıCumhuriyel Burosu) Radyü Televızyon Gazetecıleri Derneği'nin duzenlediği "Cengiz Polatkan" odulleri açıklandı. Dernek Yonetim Kurulu Başkanı Taner Dedeoğlu yaptığı basın toplantısında, 8 dalda, "Cengiz Polatkan" Ödulu verildiğini, 3 unlu sanatçının da "TV yıldızı" ilan edildiğiııi söyledi. Radyo televizyon yayın Çamaltı Kuş Cenneti için destek arayışı İZMİR (Cumhuriyel Ege Bıirosu) Çevrecilerın çabalan sonucu tuz havuzuna donuşrnekten kurtulan Çamaltı Tuzlası Kuş Cenneti'nin korunması, burada biiimsel araştjrmaların başlatılması ve bölgenin tanıtımı için parasal destek aranıyor. 20 iilkede temsilcisi bulunan çevre hizmetindeki gençler orgutü UNEP (Birleşmiş Milletler Çevre Programı) tarafından onaylanan bir proje hazırlandı. Şimdi de sıra, yaklaşık 30 bin dolara mal olacak proje için parasal destek bulmaya geldi. Bunun için dunyadaki çeşitli çevre orgütîeriyle ilişkiye geçildiğini belirten proje sorumlusu Sıileyman Koçbaş, projenin hedeflerıni şoyle özetledi: "Bolgede kuşlann incelenmesi, göç yollannın saptanması için markalanması gerekiyor. Bunun için de ilk aşamada bif gozlem istasyonu kurulmalı. Ardından bölgenin delajlı ekolojisini ortaya koymak için araştırmalar başlalılmalı. Araştırmalar için Ege Üniversitesi ile ilişki kuruldu. Parasal desleğin gelmesi durumunda hemen bir araştırma ekibi hazırlanabilecek." larında kaiiteli yapımları teşvik etmek amacıyia duzenlenen oduller, radyo teleuzyon haberciliğinde uzmajılaşmış uyelerin onerileriyle beürleniyor. Dernek yonetim kurulu bu yılkı onerilerle yaptığı değerlendirmede, TV dizisi dalında "Ateşten Günler" dızisinin yonetmeni Ziya Oztan'ı bu çalışmalarından dolayı ödüle değer gordu. Radyo Dairesi Başkanlığı'nın ozel odul kazandığı değerlendirmede, diğer ödul dağılımları şoyle belirlendi: "tyi Akşamlar" programı ile Namık Kasapbaşoğlu, "7'den 77'>e" programı ile Barış Manço, "Olacak O Kadar" kabaresi ile Levenl Kırca, "Keçenin Teri" ve "Suyla Gelen Kültur" belgesellcri ile Ertuğrul Karslıoğlu, "Miting Alanlarından" programıyla Ali Kırca, "Cumarlesiden Cumartesiye" adlı kuşak programıyla Gulseren Çarkacı, muzık programlan dalında yaptığı başarılı çalışmalarıyla Kahraman Afyonoglu Cengiz Polatkan Ödulu'ne değer göruldüler. Dernek, bu >ıl ilk kez 3 üniu sanatçının "TV Yıldızı" ılan edilmesini kararlaştırdı. TV'nin ilk yıldızları da TV oyunculuğu yanı sıra başarılı sunuculuğuyla dikkat çeken Aydan Şener, "Eski Dostlar" ve "İstanbul Efendisi"ndeki çalışmalanndan dolayı Ahmet L'ğurlu, parodıleriyie TV'yi renklendiren AyşegülAli Atik ikilisi olarak belirlendi. Radyo Televızyon Gazetecileri Derneği ayrıca "Dostluk" plaketinin TRT Genel Müdürü Cem Duna'ya verilmesını kararlaştırdı. Yeni yayıncılık anlayışı ve TRT'ye getirdiği yenıliklerden dolayı TV Daire Başkanı Serpil Akıllıoğlu'na da plaket verilmesi uygun goruldu. Derneğin odulleri 13 ocak cuma akşamı Ankara Hilton Oteli'nde düzenlenecek bır balo ile sahiplerine venlecek. 1S yaşında lise öğrencisiyken tanıştım Yılmaz'la. Askerdi, bir kovboy filmi çeviriyordu. Benimle dostluk kurmak istediğini söyledi. Yeni bir hayata başlamak, eski çevresinden, ilişkilerinden çıkıp kurtulmak istiyordu. Babam bu ilişkiye başından beri karşı çıkmıştı. Siyasal bir inancın çizdiği sağlam bir y'olda yürumenin guveni kadar, yaşam gerçeklerine açık olmajıın getirdiği komplekssız rahatlığı da ayru kolaylıkla kendine yakıştıran, olgun, güzel, canlı bir kadın... Yılmaz'a, onun yapıtına, ideallerine, eserine hâlâ âşık, ama aynı zamanda "bir anıya, bir ölüye bağlı olarak hayatımı götürmemi Yılmaz da istemezdi" diyebilen... Ve roportajın sonunda, benim "yeniden evlenmere niyetin var m ı ? " diye hafif "magazin" soruma, büyük bir rahatlık ve kuçuk bir kahkahayla "bilmem, daha böyle bir öneri almadım" diye şakacı bir yanıt verebilen... Evet, Paris'in bir "büyük bulvarf'nın küçük bir 'cafe'sinde başlayan konuşmamız, ozellikle Fatoş'un baştan beri bana "sen" diye "hitap ederek" sağladığı rahatlıkla sürdü. Size bu ilginç ve yararlı bir belge niteliği taşıdığını sandığım konuşmanın çok geniş bir özetini, ben artık araya girmeden ve tumuyle Fatoş'un uslubuyla vermeyi deneyeceğim... Fatoş, istersen baştan, iyice baştan başlayalım. Yılmaz'la ilk tamştığın günkıi Fatoş ve bugunkü Fatoş Güney arasında ne farklar var? Kısaca anlatır mısın? F. GÜNEY 16 yaşında bir lise öğrencisiyken tanıştım Yılmaz'la... Guney'den, "çirkin kıralı" olayından filan pek haberim yoktu. Yılmaz'ın Anadolu'da çok populer olduğu, ama buyük kentlerde henuz çok tanınmadığı donemdi. Kuçuk yapımcılarla avantur filmler yapıyordu. Ben yabancı bir okulda okuyor, belli bir snobizmle bakıyordum Türk sinemasına... Pek gitmıyor, arada anneannemle Turkân Şoray, Hülya Koçyiğit'li filmler görüyordum. Onu tanıdıktan bir süre sonra "Seyyithan"ı görmeye gittim. Çok etkilendiğimi anımsıyorum. Bambaşka bir dünya ve yepyeni bir sinemayla karşılaşmıştım. O zamana kadar farkında olmadığım bir dünyanın keşfiydi onu tanımak... Onu ünlü bir aktor, bir ağabey gibi goruyordum. Bu bir "ilk görüşte aşk" filan değildi. Tanıştıran arkadaşlar vasıtasıyla beni yeniden görmek istediğini öğrendim. Şaşırdım, çekindim.. Ama gittim. Benimle bir arkadaşlık, bir dostiuk kurmak istediğini söyledi. Askerliğini yapıyordu, izinli olarak gelmişti, bir "kovboy filmi" çekıyordu, başında o tür bir şapka vardı. Ailemin bu "arkadaşlığa" izin vermeyeceğini soyiedim, tum çevrem bu iliş Ortopedik cihazlar TRABZON (AA) Trabzon Yavuz Selim Kemik Hastalıklan ve Rehabilitasyon Hastanesi atölyelerinde geçen yıl 260 hasta için ortopedik cihaz yapıldı. Hastane Başhekimi Opr. Dr. Numan Gül, atölyede kalça çıkığı, kalça kemiği çürümeleri, bel eğriliklerinin düzeltilmesi ile felçli hastaların tedavilermde kullanılan 13 çeşıt ctiçaz uretildiğini söyledi. Başhekim Gül, önümOzdeki gunlerde ortopedik ayakkabı yapımma başlanacağını belirterek şunları söyledi: "Geçen yıl hastanede ortopedik cihaz takılan 260 hastanm yarıdan fazlasını kalça çıkıkları oluşturdu. Atölyede üretilen cihazların fiyatı 16 bin lirayla 200 bin lira arasında değişiyor." Yılmaz, sanatta artık uluslararası olma gereğine inanıyordu. Evrensel, enternasyonal düzeyde çalışmak gereğine inanıyor, bu gereksinmeyi duyuyordu. Ama yurduyla, kökleriyle olan ilişkisi hiçbir zaman kopmadı. bir fılm. Hele Avrupalılar için! Çunkü bu insanlar artık böyle olayları öylesine aşmışlar ki.. Bu baskı ve işkence olaylarını hayallerinden bile geçiremiyorlar. Onun için film anlaşılmadı, tepki aldı. İnsanlar dayanamadılar bu filme... Yılmaz bu film için şöyle dedi bana: "Bu kadanna bile dayanamadılar. Eğer gerçeği aynen gösterseydim. kimbilir nasıl karşılarlardı." Yakın lasarıları var mıydı? F. GÜNEY Kaç yüz tane... Hep tasarı, proje doluydu. İran Kürtleriyle, bir FransızYunan ortak yapımıyia, Latın Amerika'yla, Güney Afrıka'yla ilgili birçok projesi vardı. Yani dünjanın neresinde bir sorun varsa. oraya yetişmek, orayla ilgili bir film, bir lasarı? F. GÜNEY Evet. Sanatta artık uluslararası olma gereğine inanıyordu. Evrensel, enternasyonal düzeyde çalışmak gereğine inanıyor, bu gereksinmeyi duyuyordu. Peki. miHiyetçi yanı nasıldı? Türkiye'yi özlüyor muydu, dönmeyi düşünüyor veya umut ediyor muydu? F". GÜNEY Hem de çok.. Yılmaz'ın yurduyla, kökleriyle olan ilişkisi hiçbir zaman kopmadı. Ama Turkiye'ye donmenin bizim için tek yolu var, mücadele etmek diyordu. Düşündüğu bir devrim değildi. Gerçekçi bir ınsandı, doğru değerlendiriyordu olayları.. Bir burjuva demokratik devriminin gerçekleşmesidir ilk etapta önemli olan diyordu. Türkiye daha burjuva demokrasisini bile tanımamış, onu tanımalı oncelikle diyordu. Eğirdir Gölü kııruy'or mu? EĞİRDİR (AA) Turkiye'nin dördüncu büyük gölü olan Eğirdir Gölü'nde su seviyesi son 10 yılda 6 metre duşerken, gölün kıyı şeridi de şehirden giderek uzaklaşıyor. Eğirdir Gölü kıyı şeridinin 1012 yıl oncesine kadar ilçe merkezindeki yerleşim yerleriyle bitişik olduğunu söyleyen ilçe sakinleri de, gölun son yıllarda yerleşim merkezlerinden 150 metre kadar uzaklaştığını belirtiyorlar. Fatoş Suııey "Umutsuz, karamsar olduğum gunlerde bile en azından sevgımiz vardı." (Fotoğraf: Alillâ Dorsay) seziyordum. Peki, ona yardımcı olabildin F. GÜNEY Evet, oldum.. Peki, sevgi hep surdu raü? F. GÜNEY Hem de nasıl!.. Surekli gelişerek, sevgiden ote bir şey oldu. O da söyluyordu: "Aramızdaki ilişkiye ne aşk denir ne sevgi; adını koyamadığım bir şey mi? F. GUNEY O kadar karmaşık, o kadar iç ıçe şeyler ki bunlar... Aslında umutsuz, karamsar olduğum gunlerde bile en azından sevgi, sevgimiz vardı. Ayıramayacağım birbirinden... Ama ust üste çok büyük şanssızlıklar oldu Yılmaz'ın hayatında, dolayısıyla hayatımızda... Ve bazen buniar hep üst üste geldi. sine açıktı kı... Bir sanatçının yaptığı guzel bir şeye duyulan hayranlığın ötesinde, onun inançlarına, o inançlarını bu denli içtenlikle ortaya çıkarabilmesine duyulan bir ilgi, bir hayranlıktı. Nitekim sonucu duyduğumuzda çok şaşırmadık. Ama çok, çok sevindık... Çok guzel gunlerdı. Yılraaz'ı Türkiye'den kaçı Yılmaz Güney ile beraberliğimiz sürekli gelişerek sevgiden de öte bir şey oldu. O da söyluyordu: '' Aramızdaki ilişkiye ne aşk denir, ne sevgi, adını koyamadığım bir şey var aramızda" diyordu. Zaman çok şey getirdi, çok şey götürdü. Yılmaz'la birlikteyken ve daha sonra devam eden mücadele, kendime saygı duymam için yeterli. var bizim aramızda" diyordu. Peki Fatoş, o günden bugııne sende nasıl değişimler oldu? Bize bugunkü Fatoş'u da anlatır mısın biraz? F. GÜNEY Zaman hem çok şey getirdi hem çok şey goturdu. Belki Yılmaz'la birlikte olmasaydım bir kariyer sahibi olurdum. Çunku kesinlikle okumayı istiyordum. olanaklarım büyuktü, aileın her turlü yardıma, Avrupa'ya gondermeye hazırdı. Kendimi Orneğin Yumurtalık olayından sonra neler hissettin? Herhalde en karanlık dönemlerden biriydi hayatınızda? F. GÜNEY Hiçbir zaman. o zaman bile kesin bir umutsuzluğa kapılmadım hayatımda... Bu tamamen bir provokasyondu. Yılmaz'ın kişılığine. düşuncelerine karşı olan bir kişinın alet olduğu bir provokasyondu. Bunu basit bir cinayet olayı diye soyutlamadım, Turkiye'nin genel çelişkile•şindan ne kadar zaman sonra gordün? Kaçacağını da sanınm ki biliyordun? F. GÜNEY F\et. biliyordum. Kaçışın ertesinde ilk kez Is\içre'de bir araya geldik. O birçok engeli aşarak gelmişti ve buluşmamız çok heyecanlı oldu. Kararı birlikte almıştık, o benim de gelmemi şart koşuyordu, benden uzakta, surgunde olmayı duşunmuyordu. Aynı gun a>rıld:k ulkeden ve birkaç gün sonra Isviçre' Toplu taşımayu ağırlık BURSA (AA) Hava kirliliğini azaltmak amacıyia Bursa Büyükşehir Belediyesi bır kampanya başlatıyor. Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem Barışık, havanın kirlenmesine, taşıt egzozlarından çıkan dumamn da yol açtığmı söyledi. Taşıt yoğunluğu ve çıkardığı kirli dumamn azaltılması için yeni yılda "Toplutaşım araçlarına bin" kampanyası başlatacaklarını belirten Başkan Barışık şöyle devam etti: "Kent içinde trafığe çıkan araç sayısı oldukça fazla. Özel araçlann içinde genellikle bir kışı bulunuyor. Bunun için, vatandaşları özel araç yerine toplutaşım araçlarına binmeye teşvik edeceğiz. İÜRECEK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle