19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER "içtihat değiştirmiş" ve gerçek kimliğine kavuşmuştur. Bu, Türk toplumu ve Türk hukukçuları için çok sevindirici bir olaydır. Gerçekten 1982 Anayasası ve öteki düzenlemelerle yurdumuzda yargj bağımsızlığı yaralanmış, hukuk devleti ilkesi büyük ölçüde zedelenmiştir. Hukuk devletinden geriye doğru atılan her adımın toplumumuzu polis devletine götüreceği nedense unutulmuştur. Sayın Coşar'ın önerileri yönünde uygulamalara geçilmediği takdirde nerelere doğru gideceğimizi irdelemenin tam zamanıdır. Bilindiği gibi eski çağlardan beri devlet biçimleri üç ana bölüme aynlagelmiştir: Monarşi... Aristokrasi... Demokrasi. Monarşi, tek kişinin yönetimi, aristokrasi seçkin bir takımın yönetimi, demokrasi ise halkın yönetimidir. Bu tür bir bölümleme günümüzde kullanılmaz olmuştur. Her şeyde olduğu gibi bu alanda da sadeliğe doğru bir gidiş gözlenmektedir. Devlet biçimleri, "hukuk devleti" ve "polis devleti" olmak üzere ikiye ayrılmıştır. Ayrıca hukuk devleti sözcüğünün anayasalara geçmesinin de hiçbir anlamı kalmarmştır. önemli olan, olgular ve uygulamalardır. Örneğin 1982 Türk Anayasası'mn 2. maddesiude "Türkiye Cumhuriyeti'nin laik, demokratik ve sosyal bir hukuk devleti" olduğu yazılıdır. Devletin görevlerini belirleyen 5. maddesinde de "sosyal hukuk devleti" deyimi kullanılmıştır. Ama ne var ki bu çok olumlu maddelerin bulunduğu bir anayasada, hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmayan, yargı denetimini gereksiz yere sınırlayan yargılara da yer verilmiştir. Bu bir çelişkidir. Bu çelişkiyi aıılayabilmek için önce hukuk devletinin doğru bir tanımını yapmak gereklidir. Nedir hukuk devleti? Türk Anayasa Mahkemesi, 29 Kasım 1966 tarihli bir kararında, dünya hukuk yazınından da esinlenerek hukuk devletini şöyletanımlamıştır: Hukuk devleti demek, "İnsan haklanna saygı gösteren, bu haklan korumak için adaletli bir hukuk düzeni kuran. bütün davranışlarında hukuka ve anayasaya uyan, bütün işlem ve eykmleri yargı denetimine bağlı olan devlet demektir." Bu tar.ımlamanın en can alıcı noktası, devletin bütün işlem ve eylemlerinde "yargı denetimine bağlı ve insan haklanna saygılı" tümcesidir. Çünkü bu iki önemli koşuldan yoksun olan bir devlet, hukuk devleti değildir. aynlıgı" ve "yargı bağımsızlığı" yoksa, orada hukuk devleti ve insan haklanna saygı da yok demektir. Hukuk devletinin ve insan haklarının koruyucusu, bağımsız yargıdır. Yargının siyasal iktidara bağımlı olduğu yerlerde, devletin de, yargının da güçsüz olduğu gözlenmektedir. Yargı erkine egemen olmak isteyen siyasal iktidarlar, her yerde ve her çağda "devleti koruma" bahanesiyle özgürlükleri kısıtlamakla işe başlamışlar ve sonunda otoriter bir sisteme yönelmişlerdir. Bu yoldan yürüdükleri için de devletlerin en güçsüzü olan "polis devleti"ne varmışlardır. Ama dünyanın hiçbir yerinde böyle bir devleti uzun süre yaşatamamışlardır. Ülkemizdeki siyasal ve sosyal olgulara bu açıdan bakılacak olursa, karşılaşılan güçlüklerin hemen hemen tümünde hukuk devleti ilkesine aykırıhğın etkileri görülür. Örneğin 1982 Anayasası'nda Türkiye Cumhuriyeti'nin "demokratik bir hukuk devleti" olduğu yazılıdır. Yazılıdır, ama aynı anayasamn öteki maddelerinde buna aykırı yargılar vardır. Bu anayasada tüm temel özgürlüklerden söz edilmektedir. Edilmektedir, ama maddelerdeki ikinci ve üçüncü fıkralarla bu özgürlükler ortadan kaldırılmıştır. Anayasamn bazı maddelerinde yargı bağımsızlığı ve yargıç güvencesi yer almıştır. Ama başka maddelerle bunların hepsi geri alınmıştır. 1982 Anayasası'mn geçici 15. maddesine göre Milli Güvenlik Konseyi ve Danışma Meclisi döneminde çıkarılan yasa, yasa gücünde kararname, karar ve tasarrufların anayasaya aykırılığım iddia etmek olanaksızdır. Bu yasak, anayasa ile getirilmiştir. Ne var ki bu yasa ve kararnamelerin çoğu toplumsal gerçeklere aykırı olduğu için huzursuzluk yaratmakta ve hukuk bunalımına yol açmaktadır. Bugün ülkemizde "kraldan fazla kral taraftarlığı ile" bazı Devlet Güvenlik Mahkemesi savcıları, gazete yayınlarını durdurabiliyorlar, haber yazarlarını gözaltına alabiliyorlar ve gazete yönetim yerlerinde aramalar yapabiliyorlarsa, unutmamak gerekir ki bu hukuk dışı davranışların asıl nedeni çarpık bir hukuk düzenidir. Ayrıca MİT raporları ve güvenlik sorpşturması hukuk düzenini altüst etmiş durumdadır. Öysa bir ülkede demokrasi ve hukuk devleti ya vardır ya da yoktur. Yoksa açıkça ve içtenlikle "yok" denilmelidir. Var olduğu söyleniyorsa ki söyleniyor, o zaman da demokrasi tüm koşullarıyla uygulanmalıdır. Demokrasiye geçiş dönemi denilen bir dönem anlamsızdır. Bazı çevrelerce böyle bir dönem kabul edilse bile, bunun çok uzun sürmesi sakıncalıdır. Bu dönem artık bitmiş sayılmalıdır. Aksi takdirde gidiş "polis devleti" çıkmazıdır. 2 OCAK 1989 Hukuk Devleti Polis Devleti Anayasamn bazı maddelerinde yargı bağımsızlığı ve yargıç güvencesi yer almıştır. Ama başka maddelerle bunların hepsi geri alınmıştır. 1982 Anayasası'mn geçici 15. maddesine göre Milli Güvenlik Konseyi ve Danışma Meclisi döneminde çıkarılan yasa, yasa gücünde kararname, karar ve tasarruflarm anayasaya aykırılığım iddia etmek olanaksızdır. Bu yasak, anayasa ile getirilmiştir. Ne var ki bu yasa ve kararnamelerin çoğu toplumsal gerçeklere aykırı olduğu için huzursuzluk yaratmakta ve hukuk bunalımına yol açmakîadır. M. İSKENDER ÖZTURANLI İzmir Barosu Avukatlarından Yıl 1965... Başbakanhk katında Suat Hayri Ürgüplü. 26 Şubat 1965 günü Mecliste hükümet programı okunuyor. Bu programda adalet reformundan da söz edilmekte, böyle bir reformun "sosyal hayata büyük kolaylık ve aydınhk getireceği, tinsel ve törel sıkıntıları önleyeceği" belirtilmektedir. Adalette çabukluk ve verimin sağlanacağmı, adli mekanizmanın yeniden kurulacağını, önemli yasalarda değişiklikler yapılacağını da vurgulayan programda aynen şu sözler vardır: "Türk Ceza Yasası'nı, yeni anayasamn esprisine ve hukuk ilkelerine göre yeniden düzenleyeceğiz." CÜMmJRIYETTE/Y OKURLARA... OKAY GÖNENSİN İyimser Olmak Zor H Yıldan yıla gerileyiş Yıl 1971... Hükümetin başında Nihat Erim vardır. Bu dönemde 1961 Anayasası iki kez geriye doğru değiştirilerek özgürlükler kısıtlanmış, örgütlenme özgürlüğü sınırlandınlmış, yargı bağımsızlığı ve yargıç güvencesi zedelenmiştir. Ama henüz Türk Ceza Yasası'ndaki 141 ve 142. maddelerin anayasaya aktanlması kimsenin aklına gelmemiştir. Türk hukukçuları, 141 ve 142. maddelerin anayasaya aykırı olduğunu rahatça ileri sürmektedirler. Yıl 1982... Danışma Meclisi anayasa tasarısı üzerinde çalışmaktadır. Üniversite rektörlerimiz bir araya gelmişler, ortak bir karar almışlar ve Sayın Devlet Baskanımıza üniversitelerin bütün bilim dallarında doktorluk unvanı vermişlerdir. Bu arada yüce Yargıtayımız da Danışma Meclisi Anayasa Komisyonu'na resmen başvurarak, "Türk Ceza Yasası'nın 141 ve 142. maddelerine hiçbir yoruma yer vermeyecek biçimde açık ve seçik kaynak teşkil edecek bir hükmün yeni anayasada yer alması nı istemiştir. Bu öneri üzerine anayasamn 14. maddesine Türk Ceza Yasası'nın 141 ve 142. maddelerinde bulunan şu yargı getirilmiştir: "Anayasada yer alan hak ve hürriyetlerin hiçbiri ...sosyal bir sınıfın diğer sosyal sınıflar üzerinde egemenliğini sağlamak ...amacıyla kullanılamaz." Bu suretle senaryo tamamlanmış ve özlemler tarihe kanşmıştır. Türk Ceza Yasası 1961 Anayasası'mn esprisine getirileceğine, çağını çoktan yitirmiş bulunan Ceza Yasası, 1982 Anayasası'na kaynak olmuştur Şimdiyse Türk Ceza Yasası, 1982 Anayasası'mn otoriter düzlemine getirilmek istenmektedir. Tasarı hazırlanmış, Mecliste sıra beklemektedir. Işte tam bu sırada Yargıtay'dan bir ses duyulmuştur. Yıl 1988, eylülün altısıdır. Yargıtay Birinci Başkanı Sayın Ahmet Coşar, çeşitli yargı sorunlarına değindiği adalet yılıııı açış konuşmasında, "Yargı bağımsızlığı ve yargıç güvencesi" üzerinde de durmuş, hukukun sağlıklı bir yapıya kavuşturulmasını dileyerek şunları söylemiştir: "Siyasal suç kavramına açıklık getirilmeli ve bunun sınırları daraltılmalıdır... Eyleme dönüşmemiş düşünce cezalandırılmamahdır... Eylem kavramımn ölçü ve sınırlannın da belirlenmesi gereklidir." Sayın Coşar bu konuşmasıyla 141 ve 142. maddelerin toplumumuz için artık gereksiz olduğunu, düşünce suçu diye bir suçun söz konusu olamayacağını, yasal düzenlemelerle hukuk devleti ilkesin Polis devleti çıkmazı... den uzaklaşılmamasını açıkça vurgulamış bulunmaktadır. Hiç kuşkusuz bu değerlendirme, yalnız Yargıyı bir devlet gücü olarak işletebilmek de ayrı Yargıtay Başkam'nın değil, Yüksek Mahkeme'nin bir sorundur. Bunun başanlması için yargının babir değerlendirmesidir. Yargıtayımız altı yıl sonra ğımsız olması gereklidir. Bir Ulkede "güçler EVET/HAYIR OKT4YAKBAL OKURLARDAN bir biri ardına sıraladığı (öğretim) gerçekleştirilmiştir. devrimlerle, Türk ulusunu, Bu durumda, bugün emekli medeniyet yarışında olmuş ve halen çalışmakta olan Avrupa'nın izinde iyi bir bütün saygı değer Aksarayhn sahil şeridi seviyeye ulastırmıştır. Şüphe öğretmenlerimize soruyorum: Yenikapı'ya yıüar sonra iskele yok ki Atatürk için Atatürk'ün size verdiği görevi yapddı, Bostancı'ya deniz devrimlerinin en vazgeçilmezi yapabildiniz mi? otobüsü seferleri başladt, ama laiklik ilkesi idi. Ve Büyük Onun gösterdiği hedeflere A t a t u r k şehir hatlanndan beklenen inamyordu ki, laiklik ulaşabildiniz mi? i l k e s i n d e n o d ü n müjde gelmedi. Kadıköy verilmeden Yine de hepinize saygılar eti irüecek Yenikapı vapur seferlerinin y $' >*"' nesiller, sunarız. başlaması düşünülmüyordu. zamanla en iyi yol gostericinin TURGUT TURAN Aksaray Kadıköy arası AtdtÜrk t>e ilim olduğu gerçeği ile . karayolu ile şu anki İstanbul .. # ı medemyet yanşında şereflı Istanbll 1(1(1 ÇOl tra/ğinde onalama 1.5 saat Ogretmenler yennı alacaktır. yn$ami sürmektedir. Deniz yolu ile Öğretmenler günü, bu yıl yine Büyük önder Atatürk'ün * ulaşım ıse ancak Emınonunden törenlerle yaşandı. güvendiği ve görev verdiği Biz Fatih, Hasan Halife aktarma yapmak suretı ile Öğretmenlerimizin, çok düşük öğretmenler, acaba başarıh Mahallesi, Öksüzce Hatip mümkündür ve Aksaray ücretlerle, zor koşullar altında, oldular ve O'nun gösterdiği Sokak sakinleri; aylardır hiçbir Eminönü arası İstanbul kimi durumlarda onur kıncı ek hedeflere ulaşabildiler mi? akşam sular akmıyor. trafîğinin en yoğun olduğu işlerde çalışarak yaşam savaşı ISKt'ye yaptığımız yüzlerce bölgedir. Deniz yolu ile ise verdikleri belirtildi. Bakanlıkça Bu soruya ne yazık ki evet ikaz ve şikâyetlerimize rağmen Yenikapı • Kadıköy arası ileriye dönük olarak bazı diyemiyoruz. Çünkü maalesef ilgitenilmiyor. uzakük Eminönü Kadıköy müjdeli tasarılar açtkUmarak, Cumhuriyet öğretmenlerinin Ülkemizde çağ nasıl atlanıyor arasmdan daha kısadır. doping yapıldı. yetistirdiği Cumhuriyet flcflftft nasl/ heT ak b 0 Aksaray'dan Kadıköye 15 Bu arada en dikkat çekmesi çocuklarıbugun sorunumuzu su peşinde dakikada ulasabilmek (hem de S^reken ise, Atatürk ün Cumhurbaskanından enkuçuk ; kaynatarak 200 liraya) iki yaka arası oğretmenlere verdtğ, onem ve yonetıcısıne kadar bu ulkemn İstanbul gibi ha]lediyoru~™BU tasımacılıöı hüvük hlcürie onların yapacaklan gorev ile yonetımındedır. Bu olguya nuueuıyuru^. auısıunouı gıoı k7la7£t,İL£Z Ak^aL cumhuriyetimizin geleceğinin karşm yıllardan beri sehrımızın gobeğmde çol hayatı kolayüştıracaktır. Aksaray uygulanan, ısrarlı ve sinsice bir yasanmaktadır. b a ş a n y a uıaSabiteceğini B u ıstanoul yakasımn tunzm vurgulayan çeşitli sözJerinin planla öncelikle eğitime el sorunumuza çözüm bulmak merkezı, nastaneler bolgesı ve tekrarlanması olmuştur. atılarak (Tevhidi tedrisat) amacıyla gazetenizi okuyan bir hepsinden önemlisi banliyö Büyük Atatürk, batmakta olan kanunun ruhuna aykırı olarak, insan olarak okurlar köşesinde treni ve yakında hizmete Osmanlı İmparatorluğu 'ndan bir meslek okulu gibi imam yaytmlayacağınızı umarak. açılacak olan metro da dahil önce işgalci güçlerle savaşarak hatip okulları kurulmuştur. Bu Saygılanmla. olmak üzere tüm toplu ulaşım taptaze bir Cumhuriyet okullann sayısı gittikçe ZAFER CANBAY araçlannın kesiştikleri bölgedir. Türkiyesi yaratmış, sonra da arttırılarak ikili tedrisat tstanbul IstCinbuVdn . . yolu UiaŞimi dcnİZ o n c e ^en^kaPl'dan Kadıköy sonra da Üsküdaru hatta belki de aym yakada olmamalarına karşı Beşiktaş'a vapur seferlerinin başlaması elzem olarak ortaya çıkmaktadır. tlgUUerin bu gerçeği görmek jçjn daha fazia z a m a n kaybetmeyeceklerini umuyoruz. rRM BAYKARA htanhui er yılın sonunda gelenektendir, giden yılın değerlendirmesini yapmak. Biz de 1988'de basın dünyasında olan bitenleri gözden geçirdiğimizde, hiç de iyimser bir tablo ile karşılaşmıyoruz. Yılı bitirirken en güncel konulardan biri de çoğu büyük gazetenin girdikleri lotarya yarışıydı. Bu yanştaki tırmanışı, özellikle ANAP yönetiminin, gizlenmeyen bir memnunlukla izlediği de ortada. Cumhuriyet, yıla 250 liralık bir satış fiyatıyla başlamıştı, diğer gazeteler ise 200 liraydı. Bugün tüm büyük gazeteler 400 liraya satılıyor ve her gün ağırlaşan ekonomik koşullar, bu fiyatta kalınmasını da güçleştiriyor. Geçen yıl SEKA'nın ürettiği kâğıda %6 zamla girildi. Nisan ayında gelen ve gazeteleri güç duruma sokmak amacıyla yapılan %35'lik ikinci zammın ardından, basın hükümet ilişkileri en gergin noktasına geldi. Hükümetin en üst düzey yetkililerinin basına bakışlarındaki olumsuzluğun gizlenmesine bile gerek duyulmuyordu. Bu arada, kamu kesimi, Günaydın ve Tercüman gruplarına ilan ambargosu uygulamaya başladı. Sonuç biliniyor: Günaydın grubu el değiştirdi, Bulvar Gazetesi kapandı, Nazlı llıcak artık yazı yazamıyor. Haftalık haber dergilerinden dördü; Yeni Gündem, Akis, Yankı ve Haftaya Bakış kapanırken 2000'e Doğru Dergisi'ne yönelik uygulamalar, davalar kesilmedi. Batı ülkelerinde gazete ve tüm yayınlarda KDV oranları sıfırlanırken bizde arttırıldı; yükün sonuçta okuyucunun omuzlarına bineceği bilinerek... Batılılann öğrendikleri zaman hayrete düştükleri basın yasaları, en ağır biçimiyle hâlâ yürürlükteyken hükümetin yetkili ağızlan, aynı yasaların Batı'da da geçerli olduğunu söyleyebiliyor Sonuçta, 1988 yılı, basın için tümüyle bir gerileme yılı oldu. Yeni yılın ilk günlerinde bazı varsayımlarda bulunacaksak hükümetin, SEKA grevinin uzamasını sağlayarak basına yönelik ekonomik baskısını sürdüreceğini söylemek yanlış olmayacaktır. Lotarya yarışı, bir kısır döngü halinde, daha da süreceğe benzemektedir. Ağır basın yasalarını Avrupa standartlarına getirme konusunda hükümetin en küçük bir niyeti bile görülmemektedir. Kısacası, 1989 için basın açısından iyimser olamıyoruz. ANMA Biricik kızımız, Dr. Tabandan Gelen Seslenişler... "Sizden özür dilerim. Siz yazarlar bir şeyi boş yere yazmıyorsunuz." Uşak'tan bir okur böyle yazıyor. SHP ile ilgili yazıların bu partinin gelişmesine zarar verebileceğini bildiren bu okur, Bay A N Topuz'un garaj eyleminden sonraki gelişmeleri görünce, 'Siz çok haklıymışsınız, yeni yöneticilere duyduğum aşırı güven beni o günlerde yanılgrya düşürmüştü, ama şimdi gerçekleri anlryorum" diyor. Aydın'dan M. Erkan da "SHP'ye, sosyal demokrat olduğuna inandığımız ve insan yaşamına saygı gösterdiğine güvendiğimiz için kaydolduk. Ama biz koltuk savaşı veren insanlarla bir olamayız. Her türlü özveriyle çalıştık. Şimdi üyeler tek tek araştırılacakmış! Üyelerinden kuşku duyan bir partiyi öteki partilerden farklı göremediğimiz için böyle bir partide kalmak istemeyiz! Cezaevlerindeki insanların yaşamına değer vermeyen bir partiye o insanların aileleri ve mılyonlarca insan nasıl oy verebilir? Binalarındaki gençleri polisın eline teslim eden zihniyete hangi el oy verebilir? SHP bu hareketleriyle kendisini tasfiye etmektedir." "Bir grup SHP'li genç" imzalı bir mektupta da Bay A Topuz'a N şöyle seslenilmektedir: "Sayın Topuz, hedefinizi ve safınızı iyi belirleyin. Unutmayın, SHP sol bir partidir ve sizin gibi insanların saldırılarına rağmen sol bir parti olarak kalacaktır. Türkiye gibi ülkelerde sol partiler tarihsel mirasıyla birlikte çok büyük görevleri ve sorumlulukları üstlenir. Bizim ülkemiz gibi ülkelerde liberaldemokrat sağ partiler oluşamamıştır. Sağ her zaman gericidir. Baskıcı ve antidemokratiktir. Bu nedenledir ki Türkiye'nin sosyal demokrat par(Arkası 15. Sayjada) NURAY ÖĞÜNÇOĞLU'nu Ölümünün birinci yüında saygı ile amyoruz. Mutlu etmek için birilerini Yitirdin diinyada genç yaşta kendini ölmedin sen kalplerimizde yaşatıyoruz seni Acınla öldürdün tüm seni sevenleri AİLESİ YİĞİT İŞÇİ ÖNER SEMİZ 11 yıl önce özgürlük düşmanlarınca katledildi. Anısı yaşıyor, yaşayacak. SENOP'tan AİLESİ VE 19482 Ocak 1978 DOSTLARI ADEVA YUSUF EROĞLU E F E S P I L S E N 2 0 Y A S I N DA T ürkiye 1988 yılını gende bıraktı. Efes Pılsen Gru bu, bu çağdaşülkenın, çağdaş insanlanyla el ele 20. başan yılına gınyor. Bir sektörün lıden olarak... En ileri teknolojiyi temsil etmenin onurunu modem Türk insanıyla paylaşarak... Tanma dayalı sanayıde 3 bira fabrikası, 2 malt fabrikası, 1 şerbetçiotu fabnkası... Binlerce ve binlerce aileye iş imkânı... Güzel yurdumuza milyonlarca dolarlık döviz kazancı... Bunun mutiuluğunu ülkemizle paylaşıyoruz... 1989'a girerken tüm Türkıye'ye, büyük Efes Pılsen Ailesı'ne yeniden merhaba... G EFES PÎI5EN R U B U
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle