19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER "istakoz" arasında bir ilişki mi kurmuştur, belli olmaz. Baden'deki Ruslar arasında "orta boylu, yakışıkh, otuz yaşlannda, zayıfça, esmer, güzel ve erkek yüzlü bir genç adam" vardır: Litvinov. Bir aşk kırgınıdır bu delikanh. On yıl önce Moskova'da soylu, fakat yoksul bir ailenin görülmemiş güzellikteki kızı trina ile nişanlanmıştır. Fakat Irina soylu bir general olan Ratmirov ile evlenip Litvinov'u bırakır. Bu bırakışın ve evlenmenin aynntılanna gjrmeyeceğiz. Sadece şunun uzerinde duralım: lrina'ya olan sevdası ile büyülenmiş durumda bulunan Litvinov, bu büyüden ancak on yılda kurtulur ve Tatyana adında güzel, iyi bir kızla nişanlanır. Tatyana, teyzesi ü> Baden'e gelecek ve Litvinov ile evlenecektir. Bayan Suhançikova onlar için dikiş makinesi ısmarlamak gerektiğini söyler. Fakat tersliğe bakın ki, Litvinov Baden'de trina ile karşılaşır. trina, kocası general Ratmirov ile orada gözalıcı bir yaşam sürdürmektedir. Inanılmaz bir şey, Litvinov'u gören Irina, eski sevgilisi (nişanlısı) ile yeniden ilişki kurar. Litvinov buna karşı koyamaz, çünkü yeniden büyülenmiştir. Baden'e gelen yeni nişanlısına durumu anlatır. Fakat buna hiç de gerek yoktur, çünkü Tatyana onun büyülenmiş olduğunu anlamıştır. Nişan bozulur. trina, sözde Litvinov'la kaçacaktır, fakat onun tam olarak büyülendiğini anlayınca amacına erdiği için genç adamla ilişkisini kesiverir. "Arkamızdan Petersburg'a gelin, orada size iyi bir iş bulunız, hep yanımda olursunuz" diye yazar ayrılık mektubunda. Çünkü Irina'nın çevresinde böyle büyülenmiş, istencini yitirmiş başka hayranlar da vardır. Kadın, Litvinov'un da onlara katılması için bu oyunu oynamıştır. Aynlıştan önce bir gün Litvinov, lrina'nın odasındadır: "Odaya derin bir sessizlik çöktii. Bir kelebek kanatlannı vuruyor, perdelerie pencere arasında çırpınıyordn." Litvinov'un sözlerinden birkaçı: "Ah sizi seviyonım", "Yine sizin elinizde acı çekmek alnıma yazılı imiş" Bu sırada kelebek, pencerenin camlanna vunıyor, çırpınmasını sürdürüyordu. Aynlma günü Litvinov'un şapkası yere düşer ve adam içinden "Her şey bitti, artık kalkıp gitmdiyim" der. Şapka birden önem kazanmıştır. Şu sözleri de okuyalım: "Odasına girer girmez, bir an için kendisini kurtarmış olduğu büyuleyici çekicilik etkisine yeniden kapıldı." Ölçülü ve mantıklı bir insan olan Litvinov, dışardan dehşet ve rezaletini kolayca görebildiği bu nazik durumdan nasıl yakayı kurtaracağım aklına bile getirmiyordu. Nişanlısının teyzesi sorar: "Ne oldn? Size büyii mü yaptılar?" ve şunu ekler: "Şu ugursuz Baden'i bırak! Hep birlikle kalkıp gidelim. Aklını başından alan o büyüden kendini kurtar!" Hep büyü, hep büyü... İstakoz uyutulamamış, fakat Litvinov büyülenmiştir, (öteki kişilerin de sonlannı göreceğiz) perdelerie pencere arasında çırpınmaktadır. Aynlma günü Litvinov'un şapkası yere düşmüştü; o gün ise trina, yuvarlak bir kutu içindeki dantelleriyle oynamaktadır. Niçin oynamasın! Onlar da Litvinov da (öteki âşıklar da) arkasından Petersburg'a gelmeyecekler mi? lstenildi»inde kutu kapatılabilir. Her şeyin bir sırası vardır, yeter ki hepsi yerinde kalsın, aranınca hemen bulunuversin. İşte o sırada trina, önce çok değerli başörtüsünü, sonra da başındaki tarağı yere düşürür. Şapka, başörtüsü ve tarak... Başla ilgili şeyler. Merak edecek hiç bir şey yok. Dikiş makinesine kavuşamayan Tatyana, teyzesi ile yurda döner. Dikiş makinesinin nasıl işlediğini biraz sonra daha iyi göreceğiz. Yalnız başına kalan Litvinov da köyüne dönmeyi başarır sonunda, babasından kalma çiftliğe yerleşır. tşler her zamanki gibi kötü gitmektedir, ama bu koşullar içinde de yaşanabilir. Insan ömrü nedir ki! Rusya dışardan kötü görünmekte idi; tıpkı trina karşısındaki durumu gibi: "...Dışardan dehşet ve rezâletini kolayca görebildiği..;' Litvinov, Baden'de tanıdığı soylulan, aydınlan, ilericileri, hesap soruculan görür, hepsi de birer köy ağası, hem de kaba saba, iğrenç birer köy ağası olmuşlardır. Gerçekte eskiden de öyleydiler, Baden'le yurt arasında gidip gelmekle kumaş değişmiyordu ki! Dikiş makinesi hepeski yerinde duruyordu. Dışarda ilerici, yurtsever, içerde derebeyi aydınlar, işte bu kadar. Kumaşın tersi ve ytlzü. Je parie des betes. "Duman", Rusya'dan Baden'e gidiş ve Baden'den Rusya'ya dönüş arasında geçen bir olayın öyküsü. Dikiş makinesi (yurtdışına gidip gelme), büyülenmiş âşıklar (uyutulamayan istakoz), yuvarlak kutu içinde danteller, yere düşen şapka, başörtüsü ve tarak... Ha, şunu da söyleyeyim, sonunda Litvinov, Tatyana ile barışır. tşte bu kadar. Bu kadar dedim, ama siz gene okuyun romanı. Kimbilir daha neler bulacaksınızdır! 5 AĞUSTOS 1988 Bir Eleştiri DenenıesirPuman MELİH CEVDET ANDAY ketler kunnalı." Ama onun bu görüşüne gülenler varmış. Gubarev, hesap sorulacağını bildirir. Dikiş makinelerine ilişkin bu konuşma bana, Kâzım Karabekir Paşa'run, Kurtuluş Savaşı başlarında okullarda öğretilen "şarkılı ibret"lerinden birini anımsattı: Haydin arkadaşlar şirket kuralım tktisadi hücumlara karşı duralım Dikiş makinesi ile Rusya'nın nasıl kurtulacağı sorunu şimdilik bir soru olarak aklınızda kalsın. "Toplumsal sorunlann en önemlisi budur!' Romanın ilk bölümlerinde anlatılan bu tttr toplantılardan birinde ise bence çok önemli olan bir olay geçmektedir. "Kör inançlara ve olaganüstü olaylara sımsıkı bağlı Kontes Lise o sırada masalar arasında dolaşraakta olan ispritizmacıya, manyetizmadan etkilenen hayvanlar olup olmadığını "Duman"da anlatılanlar, 1862 yılı ağustosunun sordu. Salonun öteki köşesinde, uzaktan Prens Ko10'unda, öğleden sonra saat dört sulannda, Baden ko'nun sesi duyuldu: Hiç defilse ben böyle bir hayvan biliyorum. Baden'in ttnlü Konversasyon Salonu'nun önünde başlar. Geçen yüzyılda sık sık Avrupa'ya kapağı Herfaalde Milvanovski'yi tanıyorsunuzdur. Bir keatan Rus soyluları, aydınları nedense çoğun Baden'e resinde onu gözümun önünde uyuttolar. Adamcagelir, orada buluşur ve Fransızca konuşurlar. O yı ğız horlamaya bile başladı. lın 10 ağustosunda da Konversasyon Salonu'nda işte Aziz Prensim, çok acımasızsınız! Ben sahici böyle bir toplantı olmuş ve tanışmayanlar birbirle hayvanlardan söz ediyorum. Je parle des betes." riyle tanıstınlmışlardır. Konu hep Rusya'dır, RusBu sırada ispritizmacı lâfa karışır, 'Sahici hayya'nın geleceği üstüne, uygarlık üstüne, Rusya'nın vanlar da var efendim' der. 'örneğin istakozlar çok Uerlemesi üstUne bir yığın görüş ileri sürülrnekte sinirli olur, katalepsiye çok çabuk uğrarlar. Etki aldir. Az sonra bu kalabalık Gubarev'in otel odası tında çabucak uyuyuverirler!' na doluşur. Gubarev, "Sırası gelince herkesten heKontes meraklanarak bir istakoz buldurur ve ispsap sorulacak" sözleriyle çevresinin bütün dikka ritizmacıya hayvanı uyutmasıru buyurur. Hayvan tini kendi üzerine çekmektedir. Ama ne konuda, ki yuvarlak bir masanın üstüne tabakla konur. "tspmin kimden, neyin hesabını soracağı gereğince an ritizmacı parmakları ile saçlarını karıştırdı. Masalaşılmaz. Bu, bir ilencilik gösterisi olarak kalır. Gene nın başma geçip ellerini havada gezdirmeye başlailerici bir hanım, Suhançikova ise, "Ben artık ro dı. İstakoz ürkerek kımıldadı, gerildi ve kıskaçlaman okumuyorum" dedikten sonra bunun nedenini nnı kaldırdı" Fakat manyetizma bir türlü etkisini şöyle açıklar: "Artık zaman değişti. Şiradi kafam göstermez, istakoz durmadan kımıldar. Adam, üzeda yer eden biricik şey dikiş makineleri." Dikiş raa rinde yeterince güç bulunmadığını ileri sürerek asık kinesi yeni bulunmuş ve anlaşılan Suhançikova'yı bir suratla masadan ayrıhr. Prens Koko, ispritizbüyülemiştir. (Bu "büyülenme" sözüne mim koya macıya bu konudaki düşünceierini söyler ve hiç yeri hm) "Dikiş makineleri, dikiş, şimdi bütün kadın değilken "Rusya'da mülkiyetin temelinden lar birer dikis makinesi edinmeli ve aralannda şir sarsıldığı" tümcesini ekleyiverir. "Mülkiyet" ile TUrgeniev'in "Duman" adlı romanını geçen hafta yeniden okudum. Hiçbir roman bir kez okunmakla bitmez, yeniden okurken ise artık konudan kurtulmuşsunuzdur, ilk okuyuşunuzda konuyu izlemekten ötürü gözünüzden kaçmış olan nice zenginlikle karşılaşırsınız. Bir romaru roman yapan da asıl bunlariır; başka bir deyişle, onun özünü, anlamını, yapısmı ortaya çıkaran birtakım temel öğelerdir. Ben de "Duman"ı yeniden okurken dikkatimi bu temel öğeler uzerinde toplamaya çahştım. Yapısal özelliklerini bulamadığınız bir roman ise sadece konudan olup bitmiş demektir, öylesine yeniden okurnanın gereği yoktur. öyle ise "Duman"ın konusuna hiç girmeyecek miyiz? Gireceğiz elbet, ama kısaca gireceğiz, o temel öğeleri anlayabilmek için isimize yarasın diye. PENCERE Yüzde Kaç Hacı? Delikli ve üflemeli bir saz olan zurnanın zırt dediği yer, arabeskin habercisidir. Çünkü eskiden ne arabesk vardı ne de ınsanı hop oturtup hop kaldıran elektronik çalgılar; ve kişiyi deli eden en acı biberli müzik, ancak zurnanın zırt dediği aşamada yürek tırmalıyordu. İnsanoğlunun yaşamında zurnanın zırt dediği yerler vardır. Bu odak noktaları, eskı tragedyalarda oyunun kurgusunu oluşturur. Sözgelimi, kralın kızı tanrılann gözünde bağışlanmaz bir günah işlemiş, yasalara göre ölüm cezasını hak etmiştir. Ulu kral ne yapmalı? Kız yalvarır: Baba, beni bağışla... Kral, ikileme düşer. İki "ben" çarpışır, benliğinde: "Kral" yasaları uygulamak zorundadır; "baba" kızını kurtarmak ister. Hangisi ağır basacak? Zurnanın zırt dediği yerde tragedyanın gerilimi seyircıye gözyaşı döktürür; yürekler paralanır. Zengin genç kız ya da milyarder erkek, aşk ilişkisinde derin bir ikileme düşebilir: Beni mıseviyor, paramı mı? Başbakan Özal hacca gitti; gazetelerde, televizyonda bol yayın yapıldı. Soru: Özal, hacca neden gitti? Seçim propagandası için mi, inandığı için mi? Kim verebilir bu sorunun yanıtını? * Hacı Bey niçin gittiniz hacca? Böyte soru olur mu? Böyte soru olmaz; ama, televizyonda hac seferınin propagandası da olmaz... Neden? Çünkü herkesin yüreğine kuşku düştü: özal, yüzde 100 inançla mı hacca gitti, yoksa politikada yatırım olsun diye mi Mekke yolunu tuttu? Elhamdülillah Müslümanız... Peki, ama Müslümanlığın gereğinı yerine getirirken, bir taşla iki kuş vurmak hesabı hac farizasını yaralamaz mı? Neden televizyonda reklam yapıldı? Kutsal bir görevi siyasal çıkarlar için kullanmak doğru mu? Değil.. Hacılık geçerli mi şimdi?.. Elbette... Enflasyon yüzde kaç? Yüzde 75.. Hacılık yüzde kaç? Özal, cebinden küçük bir bilgisayar çıkardı; hesapladı, sonra yanıtladı: Referandumda alacağımız oy oranına bakar; ben yüzde 36'yı aşarız diyorum Hayali ihracat yüzde kaç? Kimisi yüzde 10 diyor, kimisi yüzde 30; ama döviz geliyor ya... Ya giden? Ne gidiyor? Almadan vermek yalnız Allah'a mahsus değil mi? Elbet giden bir şey var... Bırakalım bunu; ihram bana çok yakıştı değil mi? Allah'ın izniyle yerel seçime gıdiyoruz; önce referandum, sonra da bakalım neler de neler olur? • Ne kadar konuşsak boşuna; Özal'ın hacca saf imanla mı gittiği, yoksa işin içinde bir bit yeniğı mi bulunduğu sorusu yanıtsız kalacaktır. "Mosele" gündemdedir: Özal hacı oldu mu? Olamadı mı? Şeyhülislam Ebussuud Efendi sağ olsaydı da şu soruyu '1a/ cevap" diye bir fetvayla yamtlasaydı. ARADABIR OKTAYEKtVCİ YMimarMimarlar Odası 2. Başk. MfldBRÖZGÜN MÜZİK YAPIM SHPA BAĞCAM SUN AR "Çevre Kararnamesi" Tartışılırken... Bakanlar Kurulu'nun 5 Temmuz 1988 günlü Resmi Gazet^ de yayımlanan "Özel Çevre Koruma Bölgeleri" kararının üzerinden bir ay geçti. İlk günlerdeki konuya duyulan özlem ve coşkudan kaynaklanan alkışlar, daha sonra yerini haklı kaygılara bıraktı. Bir yanda gazeteciler, koylarda inşaatlara devam edildiğini saptarken, öbür yanda, sorunların ekonomik ilişkiler içinde değerlendirilmesini "küçümseyen" çevreciler, "kaplumbağaların kurtulmasını" şenliklerle kutladılar. Kimi aydınlarımız da "seçilen bölgeler yetersizdir, yasaklartüm kıyılarımıza uygulansın" görüşüyle kararnameyi salt "eksikliğinden ötürü" eleştirerek "sınırlı" da olsa, 5 temmuz kararlarına katılmış oldular... Oysa, kararnamenin gerçek ve toplum yararını gözeten bir çevre koruması sağlayamayacağı, çünkü, süregelen bozulmanın "nedenlerini ortadan kaldıracak" önermeler içermediği ortadaydı. Resmi Gazete'deki üç maddelik metinde ve ekindeki haritalarda bu "nitelik" yeterince görülüyordu. Konuyu birkaç başlık altında açalım. 1) Unutulan "Kamu Yararı" İlkesi: Doğal ve külturel çevrelerimizi "beton yığınlarına" dönüştürmeye yönelen turizm yatırımları, 1982 martında yürürlüğe giren 2643 sayılı Turizmi Teşvik Yasası'na "dayanılarak", kamu malı olan koyların yerli ve yabancı şirketlere "tahsisi" ile başlamıştır. Ancak, bu yasanın 6. maddesinde "Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerde (yanı topluma ait koylarda) bölgenin doğal ve külturel özelliklerini bozmamak kaydıyla kamuya yararlı yapı ve tesisler yapılabilir" koşulu bulunmaktadır. Yasadaki bu kesin önermeye karşın, devletten kiralanan koyların neredeyse tümünde doğal özellikler korunmadığı gibi, "kamu yararı" da gözetilmemiştir. Bunun nedeni, daha sonra yürürlüğe giren ve "bu yasayı uygulamaya yönelik" olan bir dizi yönetmelikte ve genelgelerde, 6. maddedeki "temel ilkelerin" unutulmasıdır. Daha ilk incelemede, 5 Temmuz Kararnamesı'nde de "aynı unutkanlığın sürdüğü" görülmektedir. örneğin, 2. maddesinde, Başbakanlığa "geçici bir teşkilat" kurma "yetkisi" verilmiş, ancak bu yetkinin "hangi ilkeleri yaşama geçirmek üZBre kullanılacağı" belirtilmemiştir Oysa "Çevre korumasında tarihsel bir karar" olarak görülebilen böyle bir yasal düzenlemede, "koruma ve kullanma esaslannda öncelikle kamu yarannm gözetitmesi gerektiği" metne geçmeli ve "yetkili" başbakan bile olsa, konu, yöneticilerin "olası görüş değişikliklerine" bırakılmamalıydı. 2) "Uygulanmayan" Nazım Ptanlar: Kararnamedeki yaklaşım, "koruma" altına alınan bölgelerde "plan olmadığı" yönündedir. Sayın Başbakanımız da "yabancı mimar getirilerek bu eksikliğin giderileceğini" açıklamıştır. Ne var ki bu bölgeler "plansız" deöildır. örneğin, Kültür Turizm ve Bayındırlık İskân Bakanlıklarının planlama birimlerince hazırtanarak 24 Eyiül 1985'te onaylanan bir "Fethiye Dalaman Nazım Planı" vardır ve yürürlüktedir Karamame kapsamındaki bölgeyi de ıçine alan 1/25000 ölçekli bu imarplanında "amaç" şöyle belirlenmiştir:"... turizm potansiyelinin, diğer sektörlerin talepleriyle bütünleştirilerek değerlendirilmesi, tabiatın özellik taşıyan kesimlerinin korunması..." Aynı planda, "kamu yararı" ilkesini yaşama geçirmek üzere kjyılarda uygulanması öngörülen "Toplurnun Yararlanmasına Ayrılan Yapılar" ise şu şekilde tanımlanmıştır: "Getirdiği kullanımdan belirli kişi ya da topluluklara ayrıcalıklı kullanım tekeli tanımaksızın, yarartanmak isteyen herkese eşit ve serbest olarak açık bulundurulan yapılardır." Göruldüğü gibi, 5 Temmuz Kararnamesi'ne "gerekçe olan" gelişmelerin başlıca nedeni "plansızlık" ya da "yabancı mimar eksikliği" değil, "yürürlükteki" plan ilkelerine "uyulmaması"dır. Kıyılarımızdaki" doğal çevreyi ve "kamu yararını" gözetmeyen yatırımlann büyük çoğunluğu, Türk mimarlarınca yapılan planların, "yöneticilerce değiştirilmesi" sonucunda gerçekleşebilmiştir. Eski Turizm Bakanı Mükerrem Tasçıoğlu'nun imzasıyla valiliklere ve kıyı belediyelerine gönderilen 26/12.1985 gün ve 49500 sayılı genelgede şu "ıstekler" yer alıyor: "Mevcut veya yeni yapılacak tesislerin kapasitesinin arttırılması... amacıyla yapılacak imar planı değişiklik tekliflerinin mümkün olduğu kadar olumlu sonuçlandınlması,.. kat ilave etmek, ek bina yapmak isteyen müteşebbise elden gelen her gayret gösterilerek imar müsaadesi verilmesi..." Yapı yoğunluğunu arttırmak isteyen her girişimciye izin verilmesini öneren bu genelgede; turizm bölgelerindeki imar planları ilkelerine aykırı yapılaşmaların, devletin en üst düzeydeki yoneticilerinin "özel ilgi alanı" içinde gerçekleştiğini gösteren şu "bilgi'ye de yer veriliyor: "...konu ile Sayın Başbakanımız dogrudan ikjilenmektedir. Bu konuda ilgililerin göstereceği gayreti bizzat takip etmek istemektedir. Bu maksatla 2 ayda bir düzenlenecek raporun doğrudan başbakanlığa gönderilmesini istemektedir..." 3) "Gerekeesi" belirsiz yer seçimleri: Arazilerin fiziksel kullanımlannı etkileyen her türlü kararda; belli kısıtlamalar getirilen yörelerin diğer alanlardan "farkının" da gerekçeleriyle birlikte açıklanması en temel kurallardan biridir. 5 temmuzda "korumaya" alınan bölgelerde, daha önce Anıtlar Yüksek Kurulu'nca saptanan tarihsel ve doğal SİT alanlarına ilişkin kararlarda, nedenlerini açan ayrıntılı bilgilere de yer verilmiştir. Resmi Gazete'deki metne göre, bu bölgedeki SİT alanlarında, Yüksek Kurul ile Başbakanlıkça atanacak "teşkilat" arasında bir "yetki kargaşası" da doğurmaya aday olan kararnamede ise böyle bir tutum görülmemektedir. Haritalarda, "aynı karakterde" bazı yerler "koruma" altına alınırken, çevresel özellikJeri ve etkileri yönünden daha önemli olan yerler ise "dışarıda" bırakjlmıştır. (Arkası t. Sayfada) YONETMEN: SEZER BAGCAN T t l l l h l (II V\l\ MII>ISI)\N (Nı\/.H < Jık/VUI.ı B.ıü^.1111 . m"NV\MN Bİ I I \ (İ<Tkl>KİNİ l.t rİKİN R«N\ (( ohıın \m k.*n^ı/VUl.ı B.ıeı.tnt t*H\V Rl I 1 M IHMOK» lillun IXnıır ı^l ,ns.l<ü B ıjı ın/S>IU.ı (\llıl.ı Ilh.ın/Vkl.ı B.ıf..ınl Bf N BİR PAPAT> X> IM (Omır >»nlıSclıl.ı Bjfc.ınA<IJ.ı B.ısı Sl( «k > 4 K H \ I N m H l KİMİ I V I Z . I I C'l'l"^!''.' B.ıiı..nı tN BİR 1I\BH> (.M.I>İ ( S(« ÖI.İM Rll> f i'ILıı T.ım^T/S«kl.ı Ba£v.ın> B\MI IRIM n('7tMi nrm IMJıh Cc\.kl An.l.ı\Aı.M.ı B.ı AIIMnİN Bİ Mİ III M İ ( \ıı.>nınıl « M ' 1 S \ M U K l H MtBMhRDtN DİKhk ( \ıi.>mml •HM'I M M I I I I (.İ'MS IK1<*.MI \OR I \m»nınıl Sİ\ \S \ I I \RİNI» V\lIM ( M INIR r \ııoıııml M IMBM M I H ) i k ıll.^.m IIUMMII k.nlnı.ı/Lıl/VHI.ı R...A.ınl BOY\(I ( O O k <Vkl.ı Raık.ın/S<kl.ı Rı L t .Ş . m İl kB»IIA»(.H IM IAnonım I Jıl I ,l,n I 7C.İNİN Cİ1NI ( r fl|l| rJ* I d.n I 7OİNİNC.( Kİ PfilH BİR «M ( (,ÖkM/l (l^i ( liın .ılljn k<ımp«tzıvMm S<ZCT lAgınım ».stv YH ı m Ohıl'YtinıtdnKildbınZ.Bttsıım ERBİ1 TUŞRtP fiit»»P ıvı MAJÖR PLAKÇIUK İMÇ 6. Blok No 6506 UNKAPANIİST Te): 512 58 32 Imparatorluğu Doğuşu ve Vühselisi Eyliil SATILIK YAZLIK DAtRE Basınkent 4'te 55 m2 dublex Tel: 333 45 16 (Saat 19.0022.00) MALİYE VE GÜMRÜK BAKANLIĞI'NDAN GÜMRÜK MÜFETTtŞ YARDIMCILIĞI GtRİŞ SINAVI Maliye ve Gümrük Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığı'nca 26.9.1988 Pazanesi günü başlamak üzere Ankara ve tstanbul'da Gumrük Müfettiş Yardımcılığı giriş sınavı yapılacaktır. Sınava katılabilmek için; 1. Devlet Memurları Kanunu'nun 48'inci maddesinde yazılı genel nitelikleri tasımak, 2. Hukuk, iktisat, siyasal bilgiler, işletme ve idari bilimler fakülteleri ile iktisadi ve ticari ilimler fakülteleri ya da aynı konularda öğrenim yapıp yukarıda belirtilenlere denkligi Milli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanlığı'nca kabul olunan yabancı öjreıim kurumlanndan birini bitirmiş olmak, 3. 1.1.1988 gunünde otuz yaşını doldurmamış olmak, 4. Sağhk durumu Turkiye'nin heT yerinde görev yapmaya, her turlü iklim ve yolculuk koşullarına ve her türlü taşıt araçlanyla yolculuk yapmaya elverişli olmak, 5. Yapılacak inceleme ve araştırmada gerek sicil gerekse tutum ve davranış yönünden Gumruk Müfettişliği özyapı ve niteliklerini taşıdığı saptanmış bulunmak; gerekir. Sınav, maliye, ekonomi, kamu ve özel hukuk, muhasebe ve ticari hesap ile yabancı dil gruplanndan yapılacaktır. tstekliler aynmılı bilgileri kapsar sınav broşürünu Ankara'da Teftiş Kurulu, Istanbul ve fzmir'de gümrük mufettişlerı grup başkanlıklanndan temin edebılirler. Sınav için başvuruların en geç 6.9.1988 giınu çalışma saati bıtimine kadar Teftiş Kurulu Başkanlığı'nda olacak şekilde şahsen ya da postayla iletilmesinin gerektiği ve gecikmelerin degerlendırilmeyeceğı duyurulur. İNŞAAT MÜHENDİSLERİ ARANIYOR BANDIRMAİSKENDERUN ve İZMİR'de Liman Silosu İnşaatlarımızda çalıştırılmak üzere, en az 5 yıl şantiye tecrübesine sahip İnşaat Mühendisleri aranmaktadır. İngilizce bilenler tercih edilecektir. llgınenlerın LMGR Ortak Girişimi İlkadım Sok. No. 17 G.O.P./ANKARA Adresine ozgeçmışlen ile birlikte muracaat etmelerı rıca olunur. Tel: 137 48 80 2Basım B1LGI YAY1NEVİ Kesinlikle okunması ve unutulmaması gereken bir yapıt ERBİL TLŞALPyazdı: EYLÜL IMPARATORLUĞU Doğuşu ve Yükselişi BILGI YAYINEVI Meşrutıyel Cad 46/A Ankara Telf 131 81 22 131 16 65 BILGI DAÛITIM Babıâh Cad 19/2Islanbul 522 52 01 KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI'NDAN DUYURU Bakanlığımızın Ankara, Istanbul, lzmir, Antalya ve Ürgüp'te bulunan turizm eğitim merkezlerinde ve işbaşı eğitim kurslarında önbüro, mutfak, servis ve kat hizmetleri branşlannda eğiticilik yapmak üzere, 657 sayılı kanunun 4/B maddesine göre mülâkatla sözleşmeli personel aluıacaktır. MÜLÂKATA KATELACAKLARDA ARANACAK ŞARTLAR: Otelcilik ve turizm mesleği konusunda yüksek öğrenim görmüş ve en az 2 yıl mesleki tccrübesi olmak, Otelcilik ve turizm mesleği konusunda öğrenim görmüş lise mezunlanndan en az 4 yıl mesleki tecrübesi olmak, Otelcilik ve turizm mesleği konusunda 10 yıl mesleki tecrübesi ve en az ilkokul mezunu olmak, OTEM ve TUREM'lerde açüan meslek kurslanndan mezun olup«n az 6 yıl mesleki tecrübesi olmak, fSTENEN BELGELER: Iki adet vesikalık fotoğraf Nüfus cüzdam örneği öğrenim belgesi örneği Mesleki çalışmalannı belgeleyen evrak Durumları yukarıda açıklanan şartlara uyan isteklilerin mülâkat için belgeleri ile birlikte 25 Ağustos 1988 Perşembe günü saat 10.00'da Bakanlığımız Eğitim Dairesi Başkanlığı, Necatibey Caddesi No: 40 adresinde bulunmaları gerekmektedir. Basın: 25415 liıiliiıı KİKipcıhırdd. MALİYE VE GÜMRÜK BAKANLIĞI'NDAN MALİYE MÜFETTİŞ YARDIMCILIĞI GİRİŞ SINAVI Maliye ve Gümrük Bakanhgı Teftiş Kurulu Başkanlığı'nca, 0S Eylül 1988 Pazanesi günü saat 09.00*da Ankara ve lstanbul'da Maliye Müfettiş Yardımcılığı giriş sınavı açılacaktır. SINAVA KATILABİLMEK İÇİN a Devlet Memurlan Kanunu'nun 48'inci maddesinde yazılı niteliklere sahip olmak, b 01.01.1988 larihi itibarıyla 30 yaşını doldurmamış bulunmak, c Siyasal Bilgiler, İktisat, Hukuk, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültelerinden, İktisadi ve Ticari İlimler Akademilerinden, (veya eşitleri olan yurtdışı fakülte veya yttksek okullanndan) birinden mezun olmak gerekmektedir. Sınavlara giriş şartlannı ve sınav konulannı gösteren kitapçık ile başvuru formu, yukarıda belirtilen eğitim kurumlanndan, Ankara'da Teftiş Kurulu Başkanlığı'ndan, Istanbul ve lzmir defterdarüklarında Maliye Müfettişlerinden sağlanabilir. tsteklilerin gerekli belgelerle birlikte, en geç 25 Ağustos 1988 Perşembe günü çalışma saati bitimine kadar Teftiş Kurulu Başkanlığına bizzat veya posta ile başvurmaları (postada vaki gecikmeler dikkate abnmayacaktır) gerekmektedir. llan olunur. DEAR HAKTMUT, OUR BELOVED, If only this was a joke or another one of your "stories!* But be sure it is the most pennenant yet bitter way of being with you forever. MELEK, ZEYNEP, CANAN, FÜSUN, SİTARE TÜRK DİLİ DERGİSİ Ahmet Miskioğlu, Prof. Halide Dolu, Sabahattin Kudret Aksal, ömer Asım Aksoy, Sami Karaören, llhan Selçuk, Arslan Kaynardağ, Kemal Bek, Gönül özgül, Ismail Kahraman, Naim Tirali, Behzat Ay, Etem Ütük, Arat Ovah'run yazılan, şiirleriyle ve Soruşturma'ya yanıtlarla KİRALIK DAİRE Kaloriferli Acıbadem 333 66 34 çıktı. P.K. 118 Kgdıköy/İstanbul
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle