23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Insanlık, ortak sorunlar üzerinde iz surerek, uygarhğı yakalamaya çalışıyor. Yirminci yuzyılın sonlannda böylesi duzenlemelere gereksinim duyulması, kişılik haklarının, kamusal özgurlüklerin, hukuk dışı saldınlar karşısında, cağımızda da yeterınce korunamadığının somut kanıtıdır. Bir ülkede işkence varsa, siyasal iktidarlar bundan sorumludur. Gerek Birleşmiş Milletler'in, gerekse Avrupa Konseyi'nin öncüluğünde uye devletlerin onayına sunulan sözleşmelerde, işkenceye karşı önlemlerle birlikte, yöneticilerin hukuksal ve siyasal sorumluluklannı değerlendirecek uluslararası organlar kuruluyor. Uluslararası sözleşmeler "dışarıda itibanmız arttı" demek için ya da gosteriş olsun diye yapılmıyor. Bunlann içtenlıkle benimsenerek uygulanması, ınsan hakları ihlallerine son verilmesi gerekiyor. Sözleşmeler, imzalayan ulkelere, dışa ve içe dönük olmak uzere, iki yönlü J yükumlulükler getiriyor. Kendi ıstemleri ile sözleşmeleri onaylayan iktidarlar, saptanan kurallan günlük yaşama uyarlama sözunu vermiş oluyorlar. Gelecekte istenmeyen durumlara duşmemek için verilen sözler yenne getinlmelidir. BM'nin 'işkence yasağı' sözleşmesinden aldığımız kesitlerin de ortaya koydugu gibi Türkiye'nin, sorgulama yöntemlerini gözden geçirerek işkenceye gedik bırakmayacak bıçimde yenilemesi zorunludur. Avrupa İnsan Haklan Komisyonu'na bireysel başvurulan inceleme yetkisinin tanınması, bu gereksinimi daha bir guncelleştirmektedir. Türkiye'den gelen dilekçeleri inceleyecek uluslararası organlar, işkencenin varlığını benimsemek ıçın mahkemelerimizın yaptığı gibi, uzun gözaltı boyunca yaşamla tum bağları koparılan yakınmacılardan, tanık, doktor raporu gibi somut kanıtların sunulmasını istemeyeceklerdir. Uluslararası ölçutlere göre çağdaş savunma guvencelerinden yoksun bırakılmak, insan haklan ihlallerinin saptanması için yeterli görulmektedir. Bireysel başvuru hakkını kabui edip 'işkence yasağı' sozleşmelerini ımzalayan iktıdar, Avrupa Könseyi organlarının ağır işleyişini gözeterek şimdilik, zamanla yarışmayı yeğlemiştir. Yasalanmızda yapılacak duzeltmelerin neler olduğunu aydınlatmak için uluslararası kuruluşlann kararlarını beklemeye gerek yoktur. Yapılacak işler bellidir. Komisyon'un ve Avrupa İnsan Haklan Mahkemesi'nin sanık haklanra gözeten, savunma güvencelerini pekiştiren onlarca ilke kararı vardır. Turkiye'dekı hazırhk sonışturmasımn yeryüzünde bir başka örneği kalmamıştır. Yerleşen uygulamanın yasaya aykırı olmasına karşın, açık ve kesin kurallar içeren yenı düzenlemeler yapılmadan, bu alışkanlıklar giderilemez. Kamu adına suçlanan kişi, sorgusundan önce yakınları ve avukatı ile gorüşebilmelidir. Avukat edinme olanağından yoksun bulunuyorsa, bu gereksinimi karşılamak, onu özgurlüğunden yoksun kıtan kamunun görevi olmalıdır. Avukat, butün sorgulama aşamalarında sanığın yanında bulunabilmelidir. Tutuklu ile avukatın goruşmesine, hangi gerekçe ile olursa olsun, cezevinin ya da savcılığın gözlemcisi katılmamalıdır. Böylece savunmayı ilgilendiren bilgilerin, suçlayan organlarca oğrenilmesine yol açılmamalı, savunma güvenliği korunmalıdır. Bu koşullarda alınmayan anlatımlar ve hukuka aykm yollardan edinilen kanıtlar mahkemelerce geçersiz sayılmalıdır. Bu önlemler alınırsa, suçu kabul ettirmek için gözaltındaki sanığa yönelen baskılar, özendirici olmaktan çıkacaktır. Toplumda onarılmaz yaralar açan işkenceyi önlemenin yolu, kolluk aşamasındaki soruşturma yöntemlerinin değiştirilmesinden geçer. Gözaltına alınanlara, haklarında tutuklama kararı verilmediği ve dava açılmadığı için 'sanık' bile denilemez. Onların en azından, daha ciddi kuşkular altındaki tutuklu sanığın haklarından yararlandırılmalan yasal bir zorunluluktur. Bu konuda, yargıya da sorumluluk düşmektedir. Yargı kendisinden önce gelişen işlemleri denetleyebilmelidir. Sanığın, özgurlüğünden yoksun bırakıldığı andan başlayarak savunman edinme, yanıt vermeme ve iletişim guvencesi gibi temel haklarından yararlanıp yararlandırılmadığı araştırılmalıdır. Hazırhk soruşturmasında bu koşullara uyulmadan toplanan kanıtların geçersiz sayılması, yıllardan beri yakınılan pek çok sorunu çözmeye yeterli gelecektir. İşkencenin önlenmesi, çağdaş ölçutlere uygun olarak savunma hakkının güçlendirilmesinden geçer. Bunlar yapılmazsa, "işkence yasağı" sözleşmelerinin onaylanması onemli bir yenilik getirmeyecektir. 9 NİSAN 1988 Savunma Hakkı ve Işkenee Toplumda onarılmaz yaralar açan işkenceyi önlemenin yolu, kolluk aşamasındaki soruşturma yöntemlerinin değiştirilmesinden geçer. Gözaltına alınanfara, haklarında tutuklama kararı verilmediği ve dava açılmadığı için 'sanık' bile denilemez. GÜNEY DİNÇ hmir Barosu Avukatlarından lık 1984'te imzaya açtığı, Türkiye'nin 1988 yılı başında katıldığı, "tşkenctye, fnsanlık Dışı Zalimce ya da Onur Kıncı Davranış ve Cezalara Karşı Sozleşme"mn 2. maddesinde "...isler bir savaş durumu ya da savaş olasılığı, ister iç siyasal kanşıklık, isler bir başka olağanustu durum söz konusu olsun, hiçbir a>nksı koşul, işkence)i, hakJı gosteremez" deniliyor. Sözieşmenin en çarpıcı yanı, suç kovusturması ile işkence arasındaki nedensellik ilişkisini açıkça vurgulamasıdır. 10. maddede, kötü davranışlann suç kovuşturmasıyla bağlantısı kurularak, "Taraf devletler, yakalanan, tutukianan \a da hapse konan bir kimsenin gozaltında bulundurulması, sorgulanması >a da karsılasacağı davranışlarla ilgili olarak, tüm uygulayıcılann, sivil ve askeri personelin, saglık hizmetlerinin. ilgili obur gorevlilerin yeliştirilmesinde, işkence yasağına ilişkin egitim ve bilgilerin tam anlamıyla ver almasını saglar" deniliyor. Sözieşmenin 11. maddesınde, uye devletlerin" "...herhangi bir bicimde yakalanan, tutuklanan ya da hapse konan kimseJerin, nasıl gözaltına alınacagı ve bunlara nasıl davranılacagı konusundakj jasalannı, sorgulama kural, yönerge, yöntem ve uygulamalannı gozden geçirmderi..." öngörüluyor. Ceza yargısında, işkenceyi gereksiz kılacak temel ilke, 15. maddede şöyle belirtiliyor: "Taraf devletler, işkence sonucu verilmiş olduğu anlaşılan bir ifadenin, (bu anlatımın zorla saptandığına ilişkin bir belge olmak uzere işkenceden suçlanan kışiye karşı olması dışında) herhangi bir kovuşturmada kanıt olarak kullanılmamasını sağlarlar." Gazeteler yazdı, Devlet Güvenlik Mahkemesi Başkanlanndan birisi, "Yedi yıldır işkence dinlemekten bıktık" demiş. Gerçekten, işkence uzerine yazıp konuşmaktan, anlatılanları dinlemekten biz de bıktık. özellikle siyasal içerikli davalarda dunışmaya çıkarılan tutuklu sanıklar, ilk sorgulannda uzun uzun gözaltı işkencesini anlatıyorlar. Uygulanan yöntemleri, kullanılan araç ve gereçteri aynntılanyla sergiliyorlar. Hepimiz sözünden bile usandık, ama olaylar gösteriyor ki işkenceciler henuz bu kötü ahşkanlıklarından bıkmamışlar. Ortada kanayan yara gibi çözüm getirjlemeyen bir sorun varsa, utancın kanıksamaya dönüşmemesi için tartışmayı canlı tutmak zorundayız. Hele tüm kamu organlan gibi birey olarak hepimiz bu umarsız gidişten sorumluysak!.. Okuyan dostlar bağışlasmlar, utanarak, sıkılarak, bir kez daha işkenceden söz edeceğim. "İşkence yasağı" sözleşmelerinin an arda imzalanması, içte ve dışta olumlu gelişmeler olarak nitelendi. Başta Anayasa olmak üzere, yasalarımız, oldum olasıya işkenceyi yasaklıyor. Mahkemeler yeterli kanıt varsa, işkenceci sanıklan cezalandınyor. Birkaç kendini bilmezin dışında, göruş açıklayan hemen herkes, işkencenin karşısında. Yinedeaçılan davaların, kimi milletvekillerini açlık grevine kadar göturen yakınmalann ortaya koyduğu gibi, işkencemn önu ahnabilmiş değil. Şımdi bu sözleşmeler ne tür yenilikler getiriyor ki, dokunduğu yerde gül biten gizemli değnekler gibi, kendiliğinden işkenceyi ortadan kaldıracaklar? Resmi agızlarda sözleşmelerin adı çok geçiyor, ama içeriğinden söz eden yok. Birlesmiş Milletler'in 10 Ara PENCERE Anya Manya... 19'uncu yuzyılın ikinci yarısında Babıali'de İngiliz, Fransız, AJman, Belçika, Avusturya ve benzerteri şıkır da şıkır. Başımızda şevketli, deyletli, fahametli, azametli komprador Sultan İkinci Abdüthamıt. Ülkenin yeraltı ve yerüstü servetleri haraç mezat... Çağ atlıyoruz... Aydın Demiryolu Projesi, İstanbul Havagazı Şirketi Projesi, Tüne Projesi, Bağdat Demiryolu Projesi, İst. Elektrık Şirketi Projesi, Bur sa Demiryolu Projesi, istanbul Su Şirketi Projesi, Erganı Bakır Şirketi Projesi, izmir Telefon Şirketi Projesi, Kibrit ve Çakmak Tekeli Pr jesi, Adana Elektrık Şirketi Projesi, Ankara Havagazı Şirketi Projes Bira Fabrikaları İşletmesı Projesi, İzmir Sular işletmesı Projesi, Ke çiborlu Tütün Madeni Projesi, Ereğli Şirketi Profesi ve uzatmayalım, ülkenin dağı taşı üzerinde yabancı devletlerin güçlü kumpanyalanna ilişkin dış baskılaıia gelişen Türkiye'nin sozde ekonomik kalkınması gerçekleşiyor. Dış borçlanma bütün hızıyla sürüyor. Bir süre sonra, kimden ne kadar borç alacağımızı ve kime ne kadar borç ödeyeceğimizi şaşırınça Duyunu Umumiye (Genel Borçlar) yönetimi kuruluyor. Ülkeyi haraç mezat satan İkinci Abdülhamit; o donemde ulu, büyük, erişilmez değerdedir. Yabancı krallar, başbakanlar, bakanlar, Sultan'a saygıda kusur işlemıyorlar; padişah ise büyük devletler arasındaki dengelerle oynamasını öğreniyor, ama gün geçtikçe bağımsızlığımızı daha çok yitiriyoruz. Bugün Türkiye'de gözler kapandığı ve bilinçler körlestiği için goremıyoruz. Neyi? Ülkemizın tütün piyasasını ya da İstanbul Boğazı'na yapılacak köpruleri, İngiliz mi, Amerikan mı, Fransız mı, Japon mu kapacak diye yabancı şirketler ve içerdekı uzantıları birbirlerini yerier. Yalnız Türkiye'ye özgü değil bu; Üçüncü Dünya'nın bütün ülkeleri üzerinde çokuluslu şirketlerin kapışmaları sürer; kimi zaman araya bu kumpanyalarm hükümetleri de girer; Hotanto'dan Patagonya'ya kadar bu piyasanın oyunlarını seyretmek artık kimseyi şaşırtmıyor, belki eğlendiriyor. Ne var ki böyle bir ülkenin iç pazarındaki filanca ihaleyi falanca yabancı şirkete, feşmekan imtıyazı bir başkasına havale ederek, "yüksekdış po//Ma" yaptıklarını sananlar, hep aldanmışlardır; gelişmemiş ulkelerın zavallı yönetıcilerıdir kı ulusal pazar üzerinde (Arkaa 13. Sayfada) OKTAY AKBAL EVET/HAYIR Beyin ve Ayak . . . OKURLARDAN Odacı maaşım 5 çocuğumu geçindirıniyor Ben bir devlet kuruluşunda çalışan tek gelirli 6STye tabi bir devlet memuru, kısacası odacıyım. Diyorum ki şimdilik TekeVe ve akaryakıta zam yok. Acaba zam yapsa ne olacak? Dediğim gibi tek gelirli beş nü/usu besleyen biriyim, aldığım ise 94.164 liradır. Bu paradan kaç para antyor da sürekli zam yapıyor? Şunu da soylemeden geçemeyeceğim: Sağ olsun babam 1 oda I salon yaptı da kafamııı soktuk. O da olmasaydı ne yapardım? Bu yasama sistemim devletin basında olanları rahatsız etmiyor mu? Şimdi ise dayanacak gucüm kalmadığmı herkese duyurmak istiyorum. Aldığım maasla geçinemediğime gore para karşılığı adam mı oldurelim? Her aksam eve geldiğimde çocuklardan birisi yiyecek, öbürii ayakkabı istiyor. Alacak durumum oimadığı için kendime sanki zehirli bir hançer sokasım geliyor. Sayın Başbakanımızın hâlâ elini cebimizden çıkardığı yok. Ne yapacağıma sizler karar verinT HAYDAR AKYOL StTELERÜSTÜ BÜYÜK MAH. 24 DURAK 53 SOK. NO: 3 ANKARA "tlç ay var ki bacağımla hiç geçinemiyoruz" diye başlamış o güzel yazısına. . Bacak, sahıbine hükmetmek ister mi? İster. "Bugüne değin böyle bir istekle karşılaşmamış olan beynim ise ba ^ ^ ^ ^ g ^ j g ^ p g ^ ^ m cağın ısteğine karşı koyuyor." İnsan seksen yıldan çok yaşasa da bazı durumlarla ilk kez karşılaşır. Sayın Velidedeoğlu da, 84 yaşında, bacağının, ayağının kendisine karşı gelişine tanık oluyor. Tanık demek biraz yanlış, bacağın beyntne meydan okuyuşu karşısında etkisiz, güçsuz kalıyor. 27 mart günü gazetemızde çıkan "Ayağım ve Ben" yazısı seçkilerde yer alacak değerde bir deneme... Vetidedeoğlu'nun her yazısı ilgiyle okunur, insanı düşündürür, duygulandınr, bilinçlenmesine katkılar yapar. "Ayağım ve Ben" yazısı da öyle, ama bu Montaigne'nin güzel denemelerinin yanında yer alacak kalıcılıkta bir yazı... Okurlarımız bilirler, Sayın Velidedeoğlu, birkaç aydır bacağındaki bir rahatsızlığın elinde acı çekiyor. Uzunca bir süre hastanede bakım gördü, şimdi evinde dinleniyor. Tehlikeli bir dönemeçten geçti, ama hocamızı yıllar yılı ordan oraya götürmüş, seksen t dört yıl hizmet etmiş bacak ve ayak, şimdi isyan halinde... "Niye huysuzluk ediyorsun? Bunca yıldır lyi geçindik. Ne oldu sana?" diye sonjyor hoca. tyak'ın yanıtı şu: "Benimle gecinmekten şimdi söz ediyorsun. Daha önce hiç aklına geldi mi bu? Bunca yıldır dediğin surede hep senin dediğin oldu. Nereye ıstedinse o yöne taşıdım seni. Daha doğrusu beynınden uzatarak her yanıma taktığın sinirden dizginlerle beni istediğin gibi yönlendirdin. Buna geçinmek mi, yoksa tek yanlı yönetmek mi denır?" Vedat Nedim Tör, bir gün sağlıklı dmanın tanımını şöyle yapmışt: "Vücudun hiçbir parçasınm varlığını duymamak, yani burnun, kulağın, ayağın vb. yerlerin 'ben burdayım' demeyecek sana... Gövdenin her parçası sessizce kendine düşen görevi yerine getirecek. Ama varlığını duyurması gereken bir başka organ var: O da cınsellığımiz..." Bilmem bu sağlıklı olma tanımını beğendiniz mi? Velidedeoğlu'nun ayağı başkaldırmış Başkalarının da kalbi, burnu, kulağı, karaciğeri, gözleri kendini duyurur hem de çok kötü biçimde... Yıllar yılı sahibine en sadık hizmetkâr gibi yararlı olan gövdemizin çeşitli bölümleri bir kez başkaldırdı mı ne ilaç ne doktor ne dua ne büyü bir şey yapa• bilir. En iyisı o organımızla güzel güzel geçinmenin, onun gönlünü almanın yolunu bulmak... Velidedeoğlu da bacağıyla konuşuyor. Ayağının beynine egemen olmasını olumlu karşılamıyor, ama çaresizlikle ayağın yakınmalarını hem de haklı yakınmalarını dinliyor. "Hepiniz yaşam boyu beni horladınız. Sevmedıklerinizi, beğenmediklerinizi, çırkin, hatta pis gördüklerinizi hep benim adımla nitelediniz: serserilere ayak takımı, apteshaneye ayak yolu dediniz. Oysa kendi pisliğinizin yoludur o. Nerede bir kötü koku duyumsarsanız ayak kokusuna benzetirsiniz. Oysa ayak, sizleri saatlerce taşır, istediğiniz yere götürür, yorulur ve terler... Senin geçirdığin bu ameliyat bana fırsat verdi. Insanların ayaklara çektirdiklerinin öcünü senden alacağım." Velidedeoğlu direnıyor, "seni türlü yollardan güçsüz bırakırım" diyor. İlaç alabılir. ılacın dozunu arttırabilir... Ama boştur bunlar! Hoca yenik düşer gibi olur ayak karşısında, ama sonra "bütün acımasız yaptırımlarmın üstesinden gelecek bir öz, bir cevher var ki onu hiçbir zaman alt edemeyeceksin" der. Neoır o? Hocanın yanıtı kesindir: "Sen ayak takımısın, onu anlamazsın. Bu cevherin adına insanlık onuru derler." Hastalıklar, türlü acılar, yenilgiler, şunlar bunlar, hatta ölümler bile bu onura sahip olanları yıtdır(Arkası 13. Sayfada) Bflf^lffffBBfl BUGÜN BÎR OPEL ASCONA ALABİLÎRSÎNÎZ. YARIN? Evet! Bugün bir Opel Ascona alabilirsiniz. Bugün bir Opel Ascona alabilmeniz için en iyi fırsat yaratılmıştır. Bir dünya markasıdır Opel. Tartışümaz. Otomotiv'de güven ve hizmetin ismi Genoto, Opel Ascona'yı halkımıza gururla sunmaktadır. Bu, kaçırılmaması gereken bir nrsattır. Aylarca sıra bekleyip,ekstra paralar ödeyip, otomobile olan ihtiyacınızı azaba dönüştürmeyecek bir nrsattır. . 1600 cc.4 Silindirli motor 82 H.P. motor gücü 5 tleri ekonomik vites 165 R 13 Geniş tabanh lastikler Renkli camlar tçeriden kumandalı aynalar Geniş iç hacim Geniş bagaj 5,3 lt/100 km. yakıt tüketimi 165 km/sa. maksimum hız 13,5 saniyede O'dan 100 km/sa. hıza ulaşabilme. Siz bu firsatı bugün değerlendirmelisiniz. Sizin bir Opel Ascona'nız bugün olmalı. YARIN? GENOTO General Motors ve Opel Türkiye Mümessili GENOTO GENERAL OTOMOTİV SANAYİ VE TİCARET A.Ş. Büyükdere Caddesi, 161, 80506 Zincirlikuyu, İstanbul Telf: 174 97 050607 Teleks: 24826 geno tr Genoto bir Doğuş kuruluşudur
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle