25 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
3 NlSAN 1988 CUMHURİYET/7 Amerikan riiyasının cazibesi Altın halpli Amerika rüyaları meşru kabul etmeye devam ediyor. Amerikan rüyasının cazibesi, artık başka mekânlarda gerçekleşmeyecek rüyaların Amerika'da gerçekleşebilme şansımn hâlâ mümkün olmasında yatıyor. HADİ ULUENGtN WASHINGTON Rüyaları subjektif gerçekler, mitoslan da kolektif rüyalar olarak tanımlarsak, Amerika mitostur ve "Amerikan rüyası" gerçektir. Yirminci yuzyılın sonunda, ideolojiler ötesi bir konum ve evrensel boyut kazanmışür. BütUn rüyalar gibi bılinçaltı m'ekanizmalar tarafından yönlendirüir. Blucin giyilir ve 6. Filo'ya karşı nümayişe gidilir. Kant okunur ve "Camel" cigara içilir. Çok uluslu tekellerden nefret ediliı ve IBM bilgisayar hayal edilir. "Amerika nıyasım" böylesine cazibeli kılan ne? 50'li yılların sonunda "Life" Dergisi'nden bakılrnış "Sludebaker" otomobil reklamı mı? "Dodge" kamyonet mi? James Dean fîlmi mi? Marilyn Monroe'nun bacaklan, Walt Whitraan'ın şiiri, Steinbeck'in romanı, Count Basie'nin caa mı? Coca Cola şişesinin fonnu mu? Kahvaltıda içiîen greyfurt suyu mu? "General Electric" bulaşık makinesinin konforu mu? Andy VVarhol'un resimleri mi? Amerika'yı reddeden Amerika mı? "Yitik kuşak" mı? Vietnam kusağı mı? Joan Baez mi, Boby Dylan mı, Jack Kerouac mı? Amerika'yı kutsallaştıran Amerika mı? Rambo mu, Madonna mı, Reaganlı yıllar mı? Bahçe içindeki iki katlı evler, altmış kanallı televizyonlar, Kaliforniya'da güneşlenen kızlar mı? Modern iletişim mekanizmalarıyla bilinçaltına "önerilen" ya da empoze edilen kolektif imaj, "Amerikan riiyannın" çekiciliğindeki yegâne faktör mü? Değil. Amerika'nın "riiya" olarak tanımlanmasına yol açan subjektif farklılık, son tahlilde onun farklı bir objektif gerçeklik yaratabilmiş olmasından kaynaklanıyor. Bu da, artık başka mekânlarda gerçekleşemeyecek rüyaların Amerika'da gerçekleşebilme şansımn hâlâ mümkün olmasında yatıyor. Çünkü Amerika, rüyaları meşru kabul etmeye devam ediyor. Çünkü Amerika, kolektif mitosunu bireysel rüyalar üzerine inşa ediyor. VVashington'da, Georgetown'da, Wisconsin Caddesi'nde, "Nathanın yeri"nde, barda, "Veresiye yoktur" ibaresi yazılı. Nathan, "On the rock" burbonlar veriyor ve müzik dolabında Laurie Anderson çalıyor. Bir de müşteriler henüz ikinci burbonu ısmarlamadan, öbür müşterilerle konuşuyorlar. Müşteriler Nathan'a, barda öbür müşterilerle konuşmak için geliyor. "Amerikan nivasında" iletişim önyargısız ve "Amerikan riiyasında" ilişkiler pragmatik. VVashington'da, "Vietnam MeraoriaTda, uzayıp giden mermer duvarda, Hindi Çin'de ölmüş bütün "boy"ların isimleri tek tek yazılı. Kadınlar ölülerine çiçek bırakıyorlar ve ölülerinin isimlerini duvardan beyaz kâğıda geçiriyorlar. "Amerikan riiyasında" kolektif birey ve "meçhul asker" mevcut değil. "Amerikan riiyasında", mutluluk ve acı bireysel. Maryland'da, uzak banliyöde, "Shoppers ware food house" süper marketinde, et tezgâhında biftekler çok kalın ve olağanüstü ucuz. Hindiler semiz. Mısırlar çok taneli. Peynirler yağlı. Küçük burjuvalar gelecek yıl, uzak banliyölerde olmayan süpermarketlerden daha pahalı ve daha kalın biftekler almayı tahayyül ediyorlar. Ucuz ve büyük Amerikan otomobillerinin yeriae pahalı ve küçük Avrupa otomobilleri edineceklerini düşünüyorlar. "Amerikan riiyası" kanaatkâr değil. "Amerikan riiyasında" sınıflar arası değişkenlik hâlâ mümkün. Washington'da, "Down Town"da, Kongre'nin berisinde ve Beyaz Sara/ın ötesinde "yuppieter", strateji tespit edenler, bÜgi üretenler, çizgili kravat takanlar, "Upper mMdle dass" giyinenler, cumartesi partilerinde kokain koklayanlar, bankada beş yüz bin dolan ve Watergate'te Potomac"a bakan apartmanı olanlar parkta "walkman" dinliyorlar ve guneşleniyorlar. VValkman dinliyorlar, güneşleniyorlar, KongreMe temsilcilik, bankada bir milyon dolar, stratejide yeni bir ekol, Virginia'da villa hayal ediyorlar. "Amerikan riiyası" yaratıcı ve "Amerikan riiyasında" gemisini kurtaran kaptan. Amerika, macera ruhunda ve kişisel hırsta hayat buldu. Maceralara atılabilmek için rüyalara inanmak gerekiyordu. Kişisel hırsa sahip olmak ise sonsuz bir yaratıcılık gerektiriyordu. Bireyin kutsallığı üzerine inşa edilen bu iki temel öğe, önyargısızlığa, pragmatizme ve sosyal değişkenliğe imkân tanıdığı ölçüde, kendi değerlerinde yeni bir toplum şekillendirdi. Bütun maceralardaki ve bütün hırslardaki gibi, Amerikan değerler bütününde eşitlik kavramına yer yok. Ne var ki, insanlar hep rüyalar tarafından cezbedildilerse de hiç eşit rüyalar görmedüer. "Amerikan rüyasının" cazibesi de Coca Cola şişesinin fonnundan, James Dean filminden, General Electric çamaşır makinesinin konforundan, Walt Whitman şiirinden başka, bireyin dayamlmaz ihtirasından kaynaklanıyor. "Amerikan riiyas", rüyalann meşruluğunda ve rüyalann eşitsizliğinde cazibeli. Washinston>dan New Lanark 'tan kapitaiist LEYLA TAVŞANOĞLU NEW LANARK/İSKOÇYA Oyuncak bir kenti gezdyoruz sanki. Her tarafta, yapıları yenileme çalışmaları göze çarpıyor. Küçük küçük evler, bunlardan biraz daha büyük, kendi döneminin "•partmanian" daracık vollann iki yanında yükseliyor. Fırtınalı bir hava; ince ince sulu kar yağıyor. Şiddetli rüzgârla kahramanca boğuşarak New Lanark'ın her köşesini kanş karış görmeye, öğrenmeye çalışıyoruz. Burası, **sosyal demokratlann babası", ya da "iitopyacı sosyalist" adlarıyla dünyaya ün salan "altın kalpli kapitalist" Robert Owen'in memleketi. Birkaç yıldır İskoçyalılar burayı sahiplenerek "New Lanark'ı Kiırtarma ve Koruma DemegJ" kurmuşlar. Şimdi dernek topladığı bağışlarla bu minicik köyu eski haliyle yeniden hayata kavuşturma çabası veriyor. Eğer kim olduğunu bilmiyorsanız biraz Robert Owen'den söz edelim, isterseniz. Galler'de doğup büyuyen ve tekstil işinden kendine önemli bir servet yapan Robert Owen sonunda bir reformcu olmuş ve yanında çalışanlara, özellikle de bunlann çocuklarına elınden gelen her türlü yardımı yapmış. 19. yüzyıl başının bu ünlü ütopyacı sosyalisti için ba öylesine ün kazanıyor ki toplumsal reformcular, devlet adamları. kraliyet aileleri üyeleri New Lanark'ı görmek, sakinlerini tanımak ve Owen'in toplumsal faaliyetlerini yakından izlemek için buraya akın ediyorlar. Owen bu arada, sosyalist akımın ve kolektif çalışmanın önderi olmasına yardımcı olacak düşüncelerini de geliştiriyor. Owen'a göre insan makineden üstün olmalıdır, makineye hiçbir zaman yenilmemelidir. Makine, insanın ezeli ve ebedi baş ağnsı haline gelmektedir. Owen'in düşünceleri ve faaliyetleri bir süre benimsenir. Ancak bu faaliyetler hükümet ve zengin cevrelerince hoş karşılanmamaktadır. Owen tek başına, işleri örgütsüz Amerika, dünyada rüyaların hâlâ meşru sayıldığı ve gerçekleşebiieceği tek yer. Zürihten Doğanın bize armağanı Denizin 400 metre yukarısmdaki Wâdensml, Alpler'in eteklerindedir. Bir zamanlar buralann deniz yam, kumluk olmasım düşünebiliyor musunuz? Nasıl bir dünya haritası çıkar ortaya? DOĞAN ABALIOĞLU ZÜRİH Gölün çapraz karşı yakasında, Wâdenswil Kasabası ortaokulunun girişinde bir tabloyla karşılaşırsınız. Bu; Isviçre'de ressamlara, yontuculara tanınan, onlara özgür çahşabilmeleri için parasal destek sağlayan, hemen her kamu kuruluşunda gördüğünüz türden olrnayan bir duvar süslemesidir. 1934 yüının bir eylül ayında bölgeyi etki altında bırakan tufan örneği fırtına dindikten ve yağmurla akan topraklar durulduktan sonra ortalığa çıkan bir buçuk metre karelik bu dikdörtgen taş, kalıntılan kaldıran itfaiye ekiplerince parçalanarak taşınmak istenmiş. Bir öğretmenin dikkatini çekmesi ve yakından incelenmesi sonucu kurtanlmış. Kasabanın bira fabrikası da hemen üç işçi, bir arabayla bu işe soyunmuş, taşın kaldırılmasında reklamını eksik etmemiş. O günler ufacık dereler bile önüne set çekilmez azgın sulara dönüşmüş. Bir saatte yörenin görünümü değişmiş. Demir>'olları çamurla örtülmüş, asfaltlar kayan toprakla kapanmış, ama sonuçta "doğanın bu armağanı" ortaya çıkmış. 93 yaşmdaki emekli öğretmen Fritz Sclmarzenbach olayı Wadenswil'in yılhk kent kitabına aktanrken anılarında buna ayn bir yer veriyor. Hani geçenler unutulur, kalanlar önemlidir örneği. Doğabilimcilerince incelenen taş 1520 milyon yılhk bir geçmişe dayandırılıyor. Kıyıda yiyecek arayan "yeşil gagalılar" familyasına ait kuşlann bıraktığı ayak izleri sanılıyor. Denizin 400 metre yukansındaki Zürih Gölü kenarındaki Wadenswil, Alpler'in eteklerindedir. O zamanlar buralann deniz yam, kumluk olmasını düşünebiliyor musunuz? Nasıl bir dünya haritası çıkar ortaya? Bugün kayak cenneti diye adlandırılan bu ülkede, eskiden şirndiki gibi oltayı alıp balık tutmağa mı giderler veya ma>o giyip sörf mü yaparlardı acaba? Roma'dan ttalyan usulü Mahmutpaşa NİLGÜN CERRAHOĞLU ROMA "Setiilitli bir kadın iğrençtir. Böyle bir kadının var olması için hicbir neden yoklur. ltahan pUjlannda bu görüntüyu yaratma>a bakkımz yoktur..." Bunları ltalyan televizyonunun mantar gibi biten özel kanallarmda mucizevi güzellik kremlerinin reklamını yapan VV'anna Marchi söylüyor ve şöyle devam ediyor: "Ne ki, bu tlalyan kadınlannın liimiinun başında bu bda var. Kremlerim size bu bela>i yok etmek fırsatı veriyor. Size garanti veriyonun, bnnlan dediğim gibi kullanırsaraz 21 gnn sonra bir zamao selulitli oidugunuzu hayal boyu unutacaksınız. Bunlann yanında bir de bedava kann eritici veriyonım. Bu krem de 21 gun içinde kann nahiyenizden 10 cm. götürecektir. Kann eritici kremlerim, sadece hanımlar için değil aym zamanda beyefendi erkekler için de geçeriidir. Şimdi yapacagınız lek şey ekrandaki 167842042 numaraya telefon etmeklir. Siparişiniz 4 gunde evinize ulaşacaktır. Telefon ucretiniz bana aittir. Bu numaranın önemini kavrayanlar, zeki insanlardır." Punk saçlı, "kann eriticilerini" kendi karmnda nedense kullanmayan bu hafif göbeklı, 50 yaşlarmdaki kadın, ttalyan televizyonundaki Mahmutpaşa'run en tanınmış siması. Tam bir pazarcı ağzıyla konuşan Marchi, 45 yıl içinde bu sayede gerçek bir servete kavuşmuş. ttalyan mucizesinin sırlarından biri olan "aile şirketi" halinde çalışan Marchi, kendi güzellik mamullerinin televizyondaki reklamını da kendisi bizzat, kızı Stefania ile birlikte yapıyor. Tuketim toplumunun başhca duşunu oluşturan güzellik, incelik ve gençlik düşunun tacirliğini yapan Marchi, yüları, kırışıklıklan, gözaltı torbalanm da yok edivermeyi vaat ediyor. Bu arada televizyon kameraları Marchi ile Stefania'nın ardından, kocaman bir denizanasını andıran bol yağlı bir karın üzerinde toplanıyor. Sanşın ahu gibi masajcı bir kız ise bu karına Marchi'nin mucizevi kremini sürüyor. Bir taraftan Stefania bağırarak anlatıyor: "İşte o iğrenç karnı böyle sıkıştırarak, >ogurarak, mıncıklayarak yok edeceksiniz..." Zevk ve estetik ülkesi ttalya'da, televizyon ekranlanna nasıl böyle bir zevksizlik örneğinin gelebildiğini düşunürken, kameralar bu kez de Marchi'nin güzellik enstitüsünün santralına yöneliyor. Üzerinde "Wanna Marchi" yazan tişörtler giymiş 1015 santralcı kızın cevap vermeye yetişemediği telefonlan göruyorsunuz: "Bu telefonlann sesini duyuyor musunuz? Benim için en tatlı nüzik bu" diyor VV'anna Marchi, "Bu muzigi duyabilmek için ÖHiür boyu didindim. Siz de telefon edin. Bakın bütun İtalya anyor. Bari'den. Ancona'dan, Calabria'dan. Bu fiyatlar sadece bugün geçeriidir. Hadi elimde 40 krem kaldı", "30 krem kaldı.." diye Marchi'nin her sabah 1 saat süren programı devam ediyor. Aslında televizyondaki "Mahmulpaşa"da satılanlar sadece Marchi'nin sihirli kozmetikleri değil. Rasgele başka bir kanal çeviriyorsunuz. Sabah kahvenizi yudurhlarken karşınıza tum ekranı dolduran koskoca bir ayak parmağı çıkıyor. Bir dişçi aletini andıran pilli bir lörpü, koca bir tırnağın kcnarlannı iç gıcıklayan sester çıkararak un ufak ediyor. Bu manzaraya daha fazla dayanamayıp yine kanal değiştiriyorsunuz. Karşınıza eve yerleşdrilen cimnasıik aletlerinin reklamını yapan Barfoara Bouchec çıkıyor. Deniz kenarında \illalar, Türk halıları, gelinlik çeyizler, tencere takımları, komple modern mutfaklar, kurkler, iç çarnaşırları, tablolar... Bunlann hepsi televizyon pazannda satılıyor. Daha ziyade kırsal kesimde yaşayan ve dunyanın 5. sanayi gucu Italyasfnın refahına ulaşmaya çalışan alt gelir tabakalannı nedef alan, çok dverişli fiyatlarla satılan bu mallara alıcı yerinden kıpırdamadan ve ekranda görunen numaraya telefon ederek kredi kartıyla hemen sahip olabiliyor. Kapıya dek gelen siparişi beğenmediği takdirde, ucretsiz iade edebiliyor. Yerel kanallarla birlikte bu ülkede 500'ü bulan özel televizyon kanalı, bu alışverişi gerçek bir isteriye dönüştürüyor. 50'ye yakın televizyon istasyonunun seyTedflebildiği Roma'da, uzaktan kontrolle bir kanaldan diğerine atlayarak geçirdiğiniz bir sabahın ardından bu tuketim isterisi bulantı verecek noktaya ulaşıyor. Ekonomik olanaklan fazla olmayan bu küçuk istasyonlar, haber programlannı, filmler ya da eğlence programlarını fınanse edecek mali olanaklardan yoksun olduklarından yalnız reklamla yaşıyorlar. Ülkede ozel TV'yi denetleyen herhangi bir yasanın olmaması nedeniyle de içeriği ne olursa olsun, her türlü reklam yayına giriyor. 60 milyonluk ttalya'da ancak San Remo Festivali, dünya futbol kupası gibi mega yayınlar 20 milyon izleyici bulabiliyor. Raffaella Carra, Arbore gibi çok başanh şov programları ise 10 milyon civannda izleyici topluyor. Bu rakam, gerek 3 kanaldan oluşan RA1 (İtalyan Devlet TV'si), gerekse de Berlusconi'nin ozel kanalları olan Canale 5, Rete 4, Italia 1 için geçerli. Geriye kalan küçuk ozel ve yerel kanalların izleyici sayısı çok sınırlı olduğundan reklamlann fiyatları da çok duşuk oluyor. Fakat orneğin Marchi gibi uyanık girişimciler, yalruz bu kuçük kanalları kullanarak büyuk reklam yapabiliyorlar. Marchi, tüm Italya'ya yayımlanan çeşitli yerel kanalların hepsinde belli bir saati kiralıyor ve hep aym saatte, ulusal düzeyde milyonlarca ev kadınına ulajıyor: "Benim kozmeliklerimi kullanırsanız" diyor VV'anna Marchi, "Çekinmeden soyunabifirsiniz. Mullu olursunuz. Alın. Alın ki mutlu olun. Hemen alın. Sınır ve kural tanımayan bir özel televizyonun "laissezfaire, laissezpasser" dunyasında olanlara birkaç ornek bunlar. İskoçyalılar birkaç yıldır, "sosyal demokratlann babası" ya da "ütopyacı sosyalist" adlarıyla dünyaya ün salan Robert Ov/en 'tn memleketi New Lanark'ı sahiplenmişler. Owen bugün minicik köyünde yeniden canlandınlmaya, yaşadığı ortam eski haliyle korunmaya çalışılıyor. kın Friedrich Engels neler diyor: "Robert Own için saf, neredeyse çocukça bir kişilige sahip denebilir. Owen insanoğlunun yeliştirdiği birkaç dogal onderden biridir." Manchaster kentinde tekstil işinden önemli paralar kazanan Owen; Lanarkshire bölgesindeki New Lanark'ta bulunan çırçır atelyelerini satın almak için ortaklannı ikna etmiş. New Lanark o zaman tam bir işçi köyu... Jki bin nüfuslu... Halkın hemen hepsi yoksul, çocuklan okula bile gitmiyor. Herkes geçim derdinde. Üstelik yoksulluk herkesi suç işlemeye özendiriyor. Owen, bu durumu görünce evleri onarma işine girişiyor. Bu arada halka yardırn etmek için elinden geleni yapıyor. 1816 tarihinde de New Lanark'ta Büyük Britanya adasının ilk ilkokulunu açarak bununla yakından ilgüeniyor. Owen bu arada düşüncelerini geliştiriyor ve bir kuram ortaya atıyor. Bu kurama göre insanoğlu çok küçük yaşlarda çevresinden, yaşadığı ortamdan aldığı uyarımlara göre kişiliğini geliştirir. Owen'in eğitim sisteminin temeli bu kurama dayandınhyor. Bundan sonraki birkaç yıl içinde New Lanark, Avrupa çapında Robert 0wen Ütopyacı sosyalist. götürdüğü için o dbnemin parasıyla 40 bin sterlin kaybederek New Lanark'ı terk eder. Owen'in bundan sonraki çalışmaları Amerika'da, Indiana eyaletinde sürer. Owen burada binlerce dönüm arazi alır ve buraya "New Harmony" (Yeni Uyum) admı verir. New Lanark türü toplumsal düzeni burada da kurmaya çalışan Owen bir süre başanh da olur. Ancak burada da örgütsüz çalıştığı için bir zaman sonra belli çevrelerden gelen muhalefete karşı koyamaz ve Ingiltere'ye dönmek zonında kalır. tngiltere'de büyük mücadelelerle sendikal hareketi örgütleme çabalan veren Owen, yaşamımn son yıllarını düşünceleTİni halka öğreterek geçirir. Yaşamı boyunca insan kişiliğinin uyarımlar ve etkileşimlerle oluştuğu göruşünü savunan Owen, bugün minicik New Lanark köyünde yeniden canlandınlmaya, yaşadığı ortam eski haliyle korunmaya çalışılıyor. Köyde geçirdiğimiz birkaç saati, gördüğümüz yapıların anısını belleğimizde sıkı sıkı saklamaya çalışarak New Lanarktan ayrılıyoruz. Sulu kar hâlâ yağıyor, fırtına bizi sanki oradan oraya savuruyor. Stuttearttan Eskimolaraı can yoldaşı 'hıısky'ler AHMET ARPAD STUTTGART Köpeğin adı Layka! Ormanın karh yollarında koşuyor. Dili dışarda. Peşinde başka köpekler. Hepsi nefes nefese. Yolun kenarında duran insanlar el sallıyor, bağrışıyor. Köpekler havlıyor. Hava güneşli, fakat buz gibi. Kışın bu son günlerinde çok kar duştü Karaormanlar'a. Stuttgart ve çevresinden kayakseverler güneyin tepelerine hücum etti. Bu güzel spordan son bir defa yararlanmak için. Feldberg Dağı'nm yamaçları da o gün insan dolu. Kızak çeken köpeklerin yarışını izlemek için. Almanya şampiyonası her yıl olduğu gibi yine bu yörede yapıldı. "Huskys" denen köpekler Eskimoların canyoldaşı. Ava giderken kızakları çeken, karlarda kendilerine çukurlar açıp, kulübelerinde uyuyan efendilerini beyaz ayılardan koruyan hep bu sadık hayvanlar. Kutup yolculuklarında Amnndsen, Bynl ve Peary'ye eşlik Kızaklara koşulan huskyler çerjn doğa koşullannda insanlann en önemli yardımcıian. etmiş olanlar da yine bu "hnsky" ler. Kurt lıasıl soğuk havayı severse, bu köpeklenn de neşesi buz gibi kış günlerinde geliyor! Soğuk onlan canlandınyor. Hele ısı 2025 derece sıfırın altındaysa keyiflerine diyecek yok! Orta Avrupa'ya, özellikle Almanya'ya gelmeleri son 15 yılda olmuş. İçgüdüleri çok gelişmiş bu hayvanlar, Kuzey Kutbu kadar soğuk olmayân yörelere de kolayca uyum sağlıyor. Son yıllarda Bavyera ve Güney Karaormanlar'ın karh dağlannda duzenlenen köpekli kızak yarışlanna ilgi giderek artmakta. Sürücü büyük kızağın üzerinde ayakta duruyor. Kırbacını havada şaklatıp, bağınyor. "Go, go, go", "Heja", "Gee", "Haw", "Whoa..." Köpekler kızağı çılgın gibi çekiyor. Hızlan saatte 35 km'yi buluyor. En akıllıları altı ya da sekiz köpeğin önunde koşuyor. "Kral Köpek" deniyor ona. Kar tipisinde yolu, izi ve yönü bulan bu köpek. Diğerlerini kollayan, onlara sözünü geçiren, gecenin karanlığında tehlikeyi hemen sezen bu "Kral Köpek." Yarışın son turu. Kırbaçlar havada şaklıyor. Bağnşmalar, havlamalar. İnsanla köpek sanki bir bütun. Kızaklar hızlanıyor. Vanş çizgisi ilerde. Köpekler uçuyor. Arkadan gelen kızaklar öndekine çok yaklaşıyor... Yarış bitiyor. Kazananlar mutlu. Sürücüler birbirini kutluyor. İzleyiciler onlara sesleniyor, el sallıyor. Ya köpekler? tri mavi gözleri mutluluk dolu. Karlarda yuvarlanıyorlar, birbirleri ile koklaşıyorlar, önlerine konan kemikleri kemiriyorlar. Afiyetle. DÜNYAYI SARSAN YIL: 68 "Başkaldırının 20. yılında Nokta Paris ve Prag'da" 1968... Dünya, Chicago'dan Paris'e, Prag'dan İstanbul'a kadar gençlik hareketleriyle sarsılıyordu. Nokta 20 yıl sonra 68 başkaldırısmın "karargâh "larına girdi. Dönemin liderleriyle görüştü. Bugün 6 8 e nasıl bakıyoriar, nasıl değerlendiriyorlar? Paris'in haşarı çocuğu Kızıl Dany: "Hareket örgötlü falan değildi. Basbayağı kendiliğindenci ve anarşisrti." • Komünist sendikacı Georges Seguy: "Bu aşk hikâvesinde artık aldatmaya son verelim" • Ünlü Çek muhalif Jiri Pelikan: "Ülkeme geri dönemem. Bu saatten sonra hapse girmek istemiyorum." • Prag Baharı'nın önderlerinden PeterUhl: "Biz bu sistemin değişmesini istiyoruz" • Liberation gazetesi 68'lilerinden Mar« Kravete: "68'in sıcaklığını ve masumluğunu özlüyorum." • DevGenç Başkanı Ertuğrul Kiirkeö: "68'in temel değerleri hapiste." • Elrom davası sanıklarından İllcay Demir: "Ben ütopyalarımı yitirmedim. Geriliklerimiz beni yıldırmıyor." 0 "Banka Paşaları" Meclis'te... Cüneyt Canver, Başbakan'a soruyor: "Batmanın eşiâinden donen 3 bankanın tüm yöneticileri yargılanırken 3 emekli general neden dava dışı tufuldu?" 9 Kerkük'e müdahale sorunu ANAP'ı bötecek mi? Nokra'nın ANAP milletvekilleri arasındaki soruşturması. • Sümbül Efendi iiim ve Hizmet Vakfı Başkanı Yaşor Hoca: "Genelev kadınlarını himayeme aldım." • "Ben çağdaş bir baba olmak istiyorum." Yeraltı dünyasmdaki ünlü "baba"!arın oğulları anlatıyor. 9 Sinema Günleri'nde bu hafta hangi filmi izleyeceksiniz? Nokta seçiminizde yardımcı oluyor. nustu derecede "ılık" bir kış yaşanması. Göstergenin sıfırın altına pek STOCKHOLM Şaşkınlık, çığ düşmediği kışlar, bir yıl içinde yaklık ve dehşet gunleri... Geçen yıl so laşık bin yavru üretme kapasitesine nuna doğru belli belirsiz uç verme sahip fare çiftleri için ideal sayüıyor. Stockholm'un fare fazlası iki milye başlayan yeni bir olgu, bahara girilirken Stockholm'un özellikleri ara yona yaklaşıyor. Bu kadar farenin itlafı için görevli sayısı ise sadece altı. sına katıldı: "Açık Şehir"... Yoğun, karşı konulması olanaksız Çevre Sağlığı yetkilileri de zaten bubir istila söz konusu. Hemen her yer nun soruna çözüm olmayacağını kade, hiç ummadığmız bir anda karşı bdl ediyor. Aynca zehir kullanan altı nıza çıkıveriyor, tepki göstermenize "komrfare" uzmanına karşı kuşku fırsat bırakmadan ortadan kaybolu duyanlann sayısı hiç de az değil. Çoyorlar. Evet, her yerde: Sokaklarda. cuklu aileler köpeklere, kedilere, parklarda. avlularda, evlcrde, buyük kuşlara ve özellikle çocuklara karşı mağazalarda. Gunun herhangi bir etkili olan zehirin kullanılmasını pek saatinde. Stockholm, o küçük, iğ istemiyorlar. renç ve sevimli yaratıklann, fareleFarelerle uğraşan yalnız Stockrin, daha doğrusu fare tugaylarınm holm değil. Turkiye'ye göre bir parça "de facto" işgali altında. Bundan gecikmiş olarak gösterilen TV dizisi otürü de "en temiz ve bakımlı "Hill Slreet Karakolu"nun çilekeş başkenl" olarak övunemiyor pek; polisleri de bir iki haftadır bu inatçı gururu parçalı bulutlu. mahlukat karşısında şaşkın durumda. Önce bir akordiyoncu geldi, faİşgalin gerçek olduğuna inanmak reler banamısın demediler. Ertesi için gozle gormek gerekiyor. Son haftalarda hiç zorluk gerektirmıyor hafla gelen gaydacı galiba biraz dabu. Kendilerini gostermek için elle ha başanh oldu: Kaıakolu terk eden faıeler.başkabinaya musallat oldular. rinden geleai yapıyorlar. Arada bir ailece görünüp şok dozunu arttırStockholm'deki fare sayısı Hill mayı da deniyorlar. Street Karakolu'nu işgal edenlerle kı"Durup dururken bu kadar fare yaslanacak gibi değil tabii. Galiba nerden çıktı?" di\e soran Stock haklarmdan gelecek olan bir tek siholmlulere. Şehir Çevre Sağlığı Da lah var: Soğuk mu soğuk bir kış. Ariresi çeşitli nedenler sıralıyor. Geçcn jantinli bir meslektaşla geçenlerde sonbahardan bu yana fare sayısında konuşuyorduk. Soz farelerden açılyüzde 100 oranında bir artış olduğu dı, bir süre espri ve fantazi urettik. nu tahmin eden yetkililer, kanalizas "Bu kadar fareyle başa çıkılmaz. yon şebekesindeki fare kontenjanı Acaba şehrin nükleer sa>aş için kulnın "pallama" noktasma geldiğini, lanacağı alarm dnduklerini halkı yer kapmak için kıyasıya bir "yer uyararak bir süre çalsalar kacartar altı" savaşı veren farelerin zemine mı dersin?" diye sordum. "Yüksek çıkmak zorunda kaldığını belirtiyor dalga bo>u sesler açtknavada etkili lar. Şu andaki nufus, 3 milyon do olur. Alarm duduğü Jegil, ben dalayında tahmin ediliyor. Her Stock ha etkilisini biliyonım" dedi. "Ne?" holmluye uç tare duşmekte. diye sordum. "Şehirde her gün asNufus patlamasının nedenlerinden keri bando dolaştırsınlar, ardından ilki, farelerin biyolojik yapısıyla il da bir iki tabur asker raprap diye gili. Memeli hayvan oldukları için uç ynriısün, bak fare di>e bir şey kalıyılda bir uretim normalin üstune çı yor mu!" dedi gülerek. "Bumnlannı kıyor. İkinci neden, İsveç'te olağa bile çıkaramazbır!" Nereden çıktı bu fareler? Stockholm'den YAVUZ BAYDAR
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle