18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET / 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER gulaması olarak büyük bir propaganda ile duyurulmuştur. İlk özelleştirme uygulaması olarak sunulan bu uygulama ile amaçlanan, 1988 yılı programında "sınai mülkiyeti tabana yaymak, üretkenlik ve verimliliği antırmak ve sermaye piyasasmın gelişmesini hızlandırmak" olarak sıralanmaktadır. Buna göre üretkenlik ve verimlilik artışı ile kamu mülkiyeti arasında bir bağlantı kurulmakta, üretkenlik ve verimlilik artışının ancak, bunlann özelleştirilmesi ile sağlanacağı görüşü ortaya atılmaktadır. Bir başka usa vurma ile çıkardığımız sonuç ise, TELETAŞ'ın, var olan kamu paylarınm varlığından ötürü üretken olmadığj ve verimli çalışmadığıdır. Oysa, TELETAŞ'taki kamu hisselerinin satışa sunulması sırasında, hisse alımıru özendirmek amacına yönelik açıklayıa broşürde ve ilanlarda vergi öncesi kârın 1987 yılı toplam satışlanna oramnın %69.9, vergi öncesi kârın sermayeye oranının yüzde 214.2, vergi sonrası kârın 1987 yılı toplam satışlanna oranının yüzde 11.6, vergi sonrası kârın sermayeye oranının yüzde 147.1 olduğu görülmektedir. Görüldüğü gibi, kamu hissesinin var olması, bizzat tanıtıcı broşürde de dile getirildiği gibi, verimlilik ve üretkenlik kaybına değil, bunları ilgi çekici düzeylere çıkartmıştır. Öyle ki, hisse başına düşen vergiden sonraki kâr payı, 1984'te 1438, 1985'te 4954 ve 1986'da 437 TL. iken, 1987'de bu miktar yeniden 1471 TL'ye çıkmış bulunmaktadır. Kökeni, PTT'nin bağımsız bir birimi olarak 1967'de İstanbul'da kurulan PTTARLA olan TELETAŞ, Eylül 1983 tarihinde başlangıç sermayesi 1.250 milyon TL olarak, özel statülü bir şirket olarak kurulmuştur. Aralık 1984'te Belçika'nm Bell Telephone Şirketi, TELETAŞ'a yüzde 39 oramnda ortak olmuş, Temmuz 1986'da şirketin sermayesi 14.000 milyon TL'ye yükseltilmiştir. Mart 1987'de PTT'nin yüzde 40'lık ortaklık payı TKKOl Başkanlığı'na devTedümiştir. Şirkete, PTT Tasarruf ve Yardımlaşma Sandığı yüzde 8, Sezai TürkeşFevzi Akkaya Grubu yüzde 7, Vakıflar Bankası yüzde 5 ve Ray Sigorta yüzde 1 oranında ortak bulunmaktadır. Bu sermaye yapısına dayah olarak TELETAŞ Yönetim Kurulu Başkanlığı, TKKOİ temsilcisi eliyle yüriitülürken, Başkan Vekilliğini Bell temsilcisi elde tutmaktadır. 9 kişilik yönetim kurulunda, başkan ve başkan vekilliği dışında, TKKOt'yi temsilen iki üye, Bell'i temsilen iki üye, PTT Tasarruf ve Yardımlaşma Sandığı'nı temsilen bir üye, STFA grubunu temsilen bir üye ve Vakıflar Bankası'nı temsilen 1 üye bulunmaktadır. Yüzde birlik bir payı elde tutan Ray Sigorta ise yönetim kurulunda temsil edilmemektedir. TELETAŞ'ın kamuya ait hisselerinin yüzde 55"i olan 3.079.999 adedini satmasından sonra, toplam sermaye içindeki payının yüzde 40'tan yüzde 18'e düşmesinin ilk sonuçu, Şirket Yönetim Kurulu BaşkanlığVnın en büyük hissedar kimliğini kazanmış olacak Bell firmasına geçmesi olacaktır. Satışa sunulan kamu hisselerini satın alanların tek başlarına şirket sermayesinin en az yüzde 5'lik kısmını ele geçirmeyecekleri vc var olan ortakların satışa sunulan hisse senetlerirfden almayacakları varsayımı altında, 9 kişilik yönetim kurulunda çoğunluk 5 üye ile Bell fırmasınm eline geçecek, TKKOİ Yönetim Kurulu'nda bir üye ile temşil edilme durumunda kalacaktır. Kamu paylarının satışa sunulmasından önce de TELETAŞ, ne sahip olunan hisse sayısı açısından ve ne de yönetimdeki etkinlik açısından KtT özelliğine sahiptir. Bu nedenle, özel hukuk kurallanna bağlı olarak çalışan şirket içindeki kamu paylarının satışı ile TELETAŞ'ın özelleştiğini ileri sürmek, kötü niyetin değilse, bilgisizliğin bir sonucü olmalıdır. Kamuoyu, özel bir şirketin özelleştirilmesi gibi garip bir aldatmaca içine sokulmuş bulunmakta ve böylece kamu hisselerinin elden çıkartılmasımn gerekçesi yaratılmak istenmektedir. Yeniden özelleştirilen özel bir şirketin, bu yöntemle piyasadaki tekel konumunun ortadan kalktığını da ileri sürmek mümkün değildir. Çünkü TELETAŞ, halen umumi telefon santrallan piyasasıru NETAŞ ile paylaşırken, transmisyon donanımları konusunda rakibi bulunmayan bir korıumdadır. tç piyasanın istemini bütünüyle tek başına karşılamaktadır. Aynca TELETAŞ'ın ürettiği telekomünikasyon aygıt ve donatımları yüksek gümrükler ve fon ödemeleri ile korunurken, bunlann tek önemli alıası olarak PTT bulunmaktadır. TELETAŞ'taki kamu hisselerinin elden çıkartılması sonrasuıda, yönetim çoğunluğu Bell firmasına geçtikten sonra, PTT satınalmalarında daha güç koşullan benimsemek zorunda kalacaktır. Bunun en belirgin işaretini, TELETAŞ izahnamesiude bulmaktayız. PTT, 1988 yılı alımlannda 45 günü aşan ödeme gecikmelerinde, resmi bankalann vadeli mevduat hesabına uyguladıklan oranda faiz ödemek durumunda kalacaktır. Bu ise, telefon hizmetlerinin, PTT hizmetlerinin daha da pahalılaştırüması anlamına gelecektir. Kamunun, özel hukuk kurallanna bağlı olarak çalışan bir şirketteki hissesini elden çıkartması sonucunda uğrayacağı bir kayıp da, 3332 sayılı yasanııi 13. maddesi gereğince, kununlar vergisi gelirinin azalması biçiminde ortaya çıkacaktır. Anılan yasaya göre, kamu paylarının elden çıkması sonucu, anonim şirketin ödenmiş sermayesinin en az yüzde 25'inin, sermayedeki payları yüzde 1 'in altında olan 200'den fazla gerçek ya da tüzelkişiye ait olması durumunda şirketin ve sermayelerinin en az yüzde 80'ine sahip olduğu anonim şirketin vergi nispeti yüzde 46'dan yüzde 40'a inecektir. Bu indirimi 1988 yılı için tahmin edilen vergi öncesi kâr olan 40 milyar TL'ye uyarlarsak, kamu, kendi elindeki hisse senetlerini elden çıkartmakla 2.4 milyar vergi gelirinden yoksun kalacaktır. Buna karşın, var olan hisselerini koruyan Bell firması 936 milyon, PTT Tasarruf ve Yardvmlaşma Sandığı 192 milyon, STFA 168 milyon açıktan kazançlı çıkacaktır. Bu, özel kesime kaynak aktarmanın bir başka türü oltnalı. 21 MART 1988 Özelleştirilen Özel Şirket! TELETAŞ örneğinde yapılan, özelleşîirme olmayıp, gerçekte özel bir şirketteki kamu iştirakinin elden çıkartılmasıdır. Bu elden çıkartmamn amacı ne verimliliği ve üretkenliği arttırmak, ne devleün ekonomide etkinliğini azaltarak piyasa ekonomisinin serbest biçimde işleyişini sağlamak, ne de piyasadaki tekel gücünü kırmaktır. CÜMHURİYETT&Y OKURLARA... OKAY GÖNENStN Doç. Dr. i^tJSTAFA ALTINTAŞ Gazi Üni. İİBF İktisat KlT'Ierin özelleştiritanesi programırun ilk uygulaması olarak kamuoyuna büyük bir kampanya ile sunulan TELETAŞ'taki kamu hissesinin bir bölümünün satışı işlemi tamamlanmış olup, başvuranlara yapılan senet tahsislerinin teslimine 21 Mart 1988 gününde başlanacağı duyurulmuş bulunmaktadır. TELETAŞ'taki kamu hissesinin yüzde 22'lik bölümü, 29 şubat 4 mart arasında, 21 banka ve 9 aracı kuruluş tarafmdan satışa sunulmuş ve açıklandığına göre, satışa sunulan hisse senedinin toplam değerinin 2.5 misli bir istem söz konusu olmuştur. Satışa sunulan kamuya ait hisse senetlerinin piyasa değeri 15.4 milyar TL. olup, bu ölçüde bir satışın gerçekleştirilmesi için yapılan reklam ve aracı kuruluşların komisyon paylan açıklanmadığından bilinmemekle biriikte, bunlann yaklasık 2.5 milyar TL. olduğu tahmin edilmektedir. Biz bu yazımızda özelleştirme programı içinde sunulan TELETAŞ örneğini ele alıp, bu işlenıin düşündürdüklerini gözler önüne sermeye çahşacağız. Türkiye ekonomisinde KtT'lerin ve genel olarak kamu kesiminin ağırhğını yadsıma olanağı bulunmamaktadır. 1930'lu yıllarda, dünya ekonomik bunalımının etkisinden kuıtutmak ve dengeli, barışçı bir kalkınmayı gerçekleştirmek amacı ile ortaya çıkan KlT'ler, 1975'lerden sonra içine girilen ekonomik bunalımın başlıca sorumlusu olarak gösterilmeye çalışılmıştır. Son yıllarda ele alınan resmisi, özeli, bilimseli, bilimsel olmayan her rapor, her toplantı, her seminer ülkemizde yaşanagelen ekonomik bunalımın baş suçlusu olarak KtT'leri konu edinmeyi kendileri için olmazsa oltnaz kabul etmişlerdir. Örneğin büyük işveren kesimi, dış ekonomik çevreler ve siyasal iktidar ekonomik bunalımın KlT'lerden kaynaklandığı görüşünü paylaşmaktadırlar. Etkili bir propaganda ile de, paylaştıklan bu görüşü kamuoyuna benimsetme yolunda oldukça da mesafe almışlardır. Yani bir dönemde ekonomik bunalımdan çıkışın araa olarak görülen ve yaygınlaştırılan KİT'ler, son yıllarda ekonomik bunalımın günah keçisi kimliğine büründürülmüşlerdir. Yaşanan ekonomik bunalımdan çıkış yolu olarak ise, bu kez KtT'lerin varlıklarının ortadan kaldınlması görülmüş ve uygulamaya başlatılmıştır. Ekonomimiz açısından ağırlığı yadsınamayan KtT'lerin özelleştirilmesi gibi bir uygulamanın, uygulama başlatılmadan yaratabileceği ekonomik, toplumsal ve siyasal sonuçlannın kamuoyunda geniş boyutları ile tartışılması ve bu konuda en alt düzeyde bile olsa bir görüş birliğinin oluşması gerekirken, bu gereğe uyulduğunu söylemek mümkün görülmemektedir. Konu, TELETAŞ'taki kamu hisselerinin belirli bir bölümünün satışa sunulması ile güncellik kazanmış ve tartışılır olma özelliğini, gecikmiş olmakla biriikte yeniden kazanmıştır. Bölümü Sınav Özelleştirmenin hukuki yapısı, bir kısım çevrelerce "Geceyarısı Yasaları" diye tanımlanan 25.5.1986 tarih ve 2391 Sayılı Yasa ile saptanmış bulunmaktadır. Çok sayıda yasada değişiklik ve baa yasaların ban maddelerinin yürürlükten kaldınlması ve bu arada KİT'lerin özelleştirilmesini düzenleyen 2391 Sayılı Yasanın TBMM'de görüşülme sürecini göz önüne serdiğimizde, konunun TBMM'de de gerektiği ölçüde tartışılmadığı gerçeği ile yüzyüze gelmekteyiz. Anılan yasa, tasan olarak 9.5.1986 günü öncelik ve ivedilikle görüşülmesi istemi ile Meclis Başkanlığı'na sunulmuştur. Tasarı, Sanayi ve Teknoloji ve Ticaret Komisyonu'nda 14.5.1986 tarihinde, Plan ve Bütçe Komisyonu'nda ise 16.5.1986 günü görüşülerek kabul edilmiş ve Meclis Genel Kurulu'na indirilmiştir. Meclis Genel Kurulu, koraisyondan gelen bu tasarıyı 22.5.1986 günü saat 21.30 ile 00.10 ve 27.5.1986 günü saat 21.30 ile 01.08 arasında görüşerek yasalaştırmıştır. Anılan çok boyutlu 2391 Sayılı Yasanın TBMM Genel Kurulu'nda görüşülme süresi, tamamı gece saatlerine gelen 6 saati aşmamıştır. Bu nedenle özelleştirme gibi ekonomik, toplumsal ve siyasal sonuçlaıa gebe bir konunun değil kamuoyunda, parlamentoda bile gereğince görüşüidüğünü ileri sürmek olanaksız olmaktadır. 3291 Sayılı Yasa'mn 13. maddesi, özelleştirme konusunda yetkiyi iki organa vermiş bulunmaktadır. KtT'lerin özelleştirilmesi konusunda Bakanlar Kurulu yetkili kılınırken, KlT'lere bağlı müessese, bağlı ortaklık, işletme ve işletme birimlerinin ve bu kuruluşlara ait iştiraklerdeki kamu paylarınm özelleştirilmesi, satışı ve devrinde Toplu Konut ve Kamu Ortakhğı Kurulu'nu (KOK) yetkilendirmiştir. Bakanlar Kurulu ya da KOK tarafından özelleştirilmesine karar verilen KtT'ler, kuruluş, müessese, bağlı ortaklık, iştirak, işletme ve işletme birimlerinden hangılerinin, mevcut ve çıkarılacak hisse senetlerini, varlıklarının tamamının ya da bir kısmının satılmasına, kiralanmasına, işletme hakkı verilmesine, devredilmesi ya da tasfiyesine karar vermede ve bu konularda her türlü düzenleme yapmada yine KOK yetkili küınmıştır. KOK, 1987 yılında bazı devlet iştiraklerinin, THY'ye bağlı USAŞ, Boğaziçi Hava Taşımacılığı AŞ.'nin, ÇtTOSAN'a ait Söke, Afyon, Balıkesir, Pınarhisar, Ankara Çimento Sanayii TAŞ'lerinin, Turizm Bankası'na ait olan işletmelerin ve KtT'lere ait 33 adet iştirakteki devlet hisselerinin TKKOt'ne devrine karar vermiştir. Petkim ve Sümerbank'ın özelleştirilmesi, Bakanlar Kurulu'nca 11.9.1987 tarih ve 87/12284 Sayüı Kararı ile kararlaştırılmıştır. Anılan bu kararları yaşama geçirmek için gereken ışlemler KOK tarafından yürütülmektedir. TELETAŞ'taki devlet hissesinin bir bölümünün satışa sunulması, kamuoyuna, özelleştirilmenin ilk uy H Sonuç Sonuç olarak, TELETAŞ örneğinde yapılan, özelleştirme olmayıp, gerçekte özel bir şirketteki kamu iştirakinin elden çıkartılmasıdır. Bu elden çıkartmamn amacı ne verimliliği ve üretkenliği arttırmak, ne devletin ekonomide etkinliğini azaltarak piyasa ekonomisinin serbest biçimde işleyişini sağlamak, ne de piyasadaki tekel gücünü kırmaktır. Amaç, kamu payının elden çıkartılması ile, hükümetin siyasal tercihini gerçekleştirerek kendisini kanıtlamak gereksinimini karşılamaktır. Bunun yanında bir başka amacı da, gelişme konusunda sıkıntıda bulunan sermaye piyasasına yeni bir mal sağlamaktır. 15 milyarlık bir kaynak sağlamak için bunca gürültüye \e bunca reklam harcamasina gerek var mı idi diye sormaktan kendimizi alamamaktayız. ükümetin basınla ilgili son yasal girişimi bütün basın dünyasında olabilecek en büyük tepkiyle karşılanmıştır. Medeni Kanun'un 24. ve Borçlar Kanunu'nun 49. maddesinde yapîlmak istenen değişikliklerin, basın özgürlüğünün karşısında olabilecek en ağır tehditleri oluşturacağı konusunda basın dünyasında genel bir görüş birliği vardır. Bütün meslek örgütleri bu yasalara karşı ortak bir anlayışa varmıştır. Basın özgürlüğüne yönelik tehdidin büyüklüğü uzman hukukçularca açıklanmıştır, kamuoyuna açıklanmaya da devam edilecektir. Gazete Sahipleri Sendİkası da söz konusu iki maddenin getireceği tehlike konusunda hemen harekete geçilmesi kararını almış ve dün Ankara'da çok sayıda gazete sahibi ve yöneticisi ile Başbakan Turgut Özal'ın bir aıaya gelerek konunun geniş biçimde tartışılmasını sağlamıştır. Bu tür toplantılar, kuşkusuz her iki taraf için de sayısız yarar getirir, karşılıklı görüşler dolaysız olarak dinlenir, yanlış söylentilerin yarattığı olumsuz havalar giderilir. Bu görüşmede, Sayın Özal'ın özgür basın hakkmda ve kimi güncel sorunlar hakkmda açıkladığı genel düşünceleri bir ölçüde umut vehcidir. Ancak "Bunca sorun arasında niçin ikide bir basınla ilgili bir tasan ortaya çıkıyor" sorusunun yanıtı henüz karanlıktadır. "Kişilik haklarının korunması" gerekçesi ve bu yöndeki talepler, baskılar tek başına inandırıcı olmaktan hâlâ uzaktır. Sayın Özal, açık bir biçimde bu tür girişimlerin art arda gelmesinin başına karşı bilinçli ve planlı bir bastırma politikasının ürünü olmadığını söylemektedir. "Başına kızsak da kızmasak da basın bir vakıadır... Bu tasarıların hazırlanmasında şu veya bu peşin kararımız yok" demektedir Başbakan. Bunlar da iyimserlik yaratan sözler. Ancak bu kadar süzgeçten geçmiş bu yasa tasarılannın öncelikle Anadolu'da yaşama mücadelesi veren yerel basını bir çırpıda yere sereceği hiç hesaba katılmamış, "bu kadar süzgece" rağmen. Medeni Kanun'un 24. maddesinde yapîlmak istenen değişikliğin yayından önce tedbir koydurarak açık sansür niteliğinde olması, bu maddeye hemen "Vuralhan maddesi" adı takılmasına yol açmıştır. Bu yasa eğer Avusturya'da yürürlükte olsaydı, Cumhurbaşkanı Waldheim'ın geçmişiyle ilgili bütün yayınlara kolaylıkla tedbir koydurup yasaklatabileceği de tartışmalarda yanıt verilemeyen bir örnektir. Hükümetin bu tasarılanyla ilgili tartışma daha süreceğe benzemektedir. "Kişilik haklannı korumak" gerekçesiyle 55 milyonun haber alma hakkını kısıtlamanın demokratik değerler sisteminde yeri yoktur. Hükümet önemli bir sınavdan geçmektedir, basın da... EVET/HAYIR OKTAY AKBAL Gerçekleri Dile Getirirken Bugün de bana gönderilen iki ilginç seslenişe yer vermek istiyorum. Bu tür uyarılar toplumun bir çeşit aynası... Bu aynada kendi gerçekierimizi, acılarımızı görüyoruz. Ankara'dan Av. K. Bayraktar 'tek tip elbise'nin kalkması konusunda şunları yazıyor: "12 Eylül 1980'den bu yana, ceza ve tutukevlerinde insan hakları ve insanhk onuru adına sürdürülen mücadele, ürünlerini vermeye başJadı. ĞHümler, sakatlanmalar ve "infaz yakmalaıia" dolu mücadele sürecinin son yıllannda bazı cezaevlerinde fiilen kazanılmış olan haklar, Başbakan'ın, Milli Savunma ve Adalet Sakanlan'nın açıklamaları ve genelgeleriyle, tüm ceza ve tutukevlerini kapsayacak şekilde, resmen tescil edilmiş oldu. Tek tip elbise giyme zorunluluğu kaldırıldı. Tutuklu ve hükümlülerin aileleri ile serbestçe konuşabilmeleri, görüşme sürelerinin bir saate çıkarılması, daktilo ve saz gibi ihtiyaçlarının kendileh tarafından sağlanabilmesi, avukat görüşmelerinin bir masada ve yüz yüze yapılabilmesi, özel beslenme rejimine tabi olanların yiyeceklehnin ailelerince sağlanabilmesi, yanlannda bulundurabilecekleri para miktarının arttırılması gibi en doğal istemler, henüz tam olarak uygulamaya geçirilmiş olmasa da kabul edildi. Bu en doğal haklann kazanılabilmesi için cezaevlerinde, fiili direnişlerden açlık grevlerine ve ölüm oruçlanna kadar çeşitli karşı koyma biçimleri geliştirildi. Ancak bu mücadele sırasında tutuklu ve hükümlülere mektup ve görüşme yasağından hücre hapsine kadar çeşitli disiplin cezaları verildi. 647 sayılı kanunun 19/son maddesi gereğince hücre hapsi veya katıksız hapis türünden dört kez disiplin cezası alan yüzlerce hükumlü, şartla salıverilme hakkından yararlandırılmadı; yaygın deyimle "infazlan yakıldı". Bu hükümlüler 5 yıl yerine 10 yıl, 10 yıl yerine 20 yıl, 20 yıl yerine 36 yıl hapis yatacaklar; çağdaş bir infaz sisteminde zaten bulunması gereken bu haklann bedeli olarak. Şu soruyu sormak gerekiyor: İnsan hâkları ve onuru için verilen uğraşta ileri sürülen istemler haklı görülüyorsa, ki resmen kabul edildiğine göre uyledir bu istemler uğruna disiplin cezaları alanlan 5 yıl, 10 yıl, 15 yıl v.s. fazladan hapis yatırmak hangi adalet anlayışı ile bağdaşır? Bugüne kadar kendi yasalannı bile asarak insan haklannı ve onurunu yok sayan devlet, bugün bu hakları kabul ediyor. Neden olduğu tepkiye verdiği cezayı ise görmezlikten geliyor. Hiçbir adalet kavramı ile bağdaşmayan, çağdaş infaz anlayışına ters düşen bu haksızlığın bir an önce düzeltilmesi ve bugüne kadar "infazlan yakılıp" şartla salıverilmeyenlerin gün geçirilmeksizin özgürlükterine kavuşturulmalan için yasal düzenlemelerin ve değişikliklerin yapılması gerekiyor. Nasıl ki, "döviz kaçakçılığı" yasal bir düzenleme ile suç olmaktan çıkartıldı ve bu suçtan tutuklu ve hükümlü olanlar serbest bırakıldılarsa, tek tip elbise giymedikleri için disiplin cezalan alıp, "infazı yananlar" da tek tip elbise zorunluluğunun kalkması nedeniyie şartla salıverilmelidirfer. Aynı şekilde, insan hakları ve onurunun gereği olarak istenen bir takım haklar için uğraş verenlerin de ki bu mücadele biçimleri, kanunun suç saydığı fiillerden olmayıp genellikle pasif ve fiili direniş biçimleridireylemleri nedeniyie "yakılan infaz hakları" geri verilmelidir. Aksi halde cezaevleri kanayan yara olmaya devam edecektir." * Şair ve yazar dostum Bülent Habora da Sayın Evren'in bazı konuşmalarını söz konusu ederek diyor ki: "12 Eylül 1980'den bu yana Sayın Kenan Evren, 9 Mart 1988'deki Aydın konuşmasında şöyle diyor: ' İstiyorlar ki, ben konuşmayayım. Hep onlar konuşsunlar, yazsınlar. Türkiye'nin Cumhurbaşkanı, bir köşede otursun, konuşmasın istiyorlar. Bazı zaman konuştuğumda, yetkisini aştı, diyorlar. Cumhurbaşkanı'nın şunu söylemeye, bunu yapmaya yetkisi yok, diyorlar. Ama başka zaman yetkim olmayan şeylerde, Cumhurbaşkanı neye müdahale etmedi, diyorlar.' 8 yıldır, 12 Eylül lideh Kenan Evren'in tüm konuşmalannı TVden izledim, gazetelerden okudum. Önce Devlet Başkanı, sonra da Cumhurbaşkanı olarak hemen her konuda konuştular, eleştirdiler, beyanat verdiler, açıklamalarda bulundular, bilgilendirdiler... 12 Eylül öncesini kötülediler, Süleyman Demirel'le Bülent Ecevit'in TVye çıkışlarını kınamaya dek. İnsan haklanna değer veren aydınları eleştirdiler, vatan haini Vahdettin'le karşılaştırarak. Duruşmalan süren davalar (DİSK davası gibi) üzerine konuştular. Halka sorular sordular, "Asmayalım da besleyelim mi?" diye.. Evet, 12 Eylül günlerinin generallerinin bile sözünün edildiği MİT P.aporu üzerine herhangi bir eleştiride bulunmayan Evren, gene Aydın konuşmasında, 12 Eylül dönemini eleştirenleri kı(ArkdM 10. Sayfada) Çocuk edebiyatırmza yeni ve değerli eserler kazandırmak, yazarlarımızı çocuk romanlan yazmaya özendirmek ve çocuklanmızı estetik ve pedogojik değeri üstün kitaplar okumaya yönlendirmek amacıyla, tzmir Büyüksehir Belediyesi'nce Çocuk Romanlan Yarışması açılmıştır. 1 Yarışma sonucunda, seçici kurulun dereceye girmeye değer bulduğu: 1. esere 2.5OO.0OO.TL 2. esere 1.500.000.TL 3. esere 1.000.000.TL Mansiyonlara 3 x 500.000.TL 6.5OO.OOO.TL verilecektir. 2 Seçici Kurul: 1 Prof. Fikret TÜRKMEN (Ege Üniversiıesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölüm Başkanı) 2 Doç. Dr. Ömer Faruk HUYUGÜZEL (Ege Ünnersitesi Edebiyat Fak. Yeni Türk Edebiyatı Öğretim Üyesi) 3 Tarık BUĞRA (Yazar) 4 Feyza HEPÇİLİNGİRLER (Yazar) 5 Çetin SÜNGÜ (Bornova Suphi Koyuncuoğlu Lisesi Edebiyaı Öğrt.) 6 Alev BLRSAL1OĞLU (tzmir Büyüksehir Belediyesi Basın Halkla tlişkiler Müdürü ve Sanat Danışmanı) olarak saptanmıştır. 3 Yarışmaya katılacak olan eserler, en geç 19 Ağustos 1988 Cuma günü mesai biıimine kadar İzmir Büyüksehir Belediyesi Basın ve Halkla llişkiler Müdürlüğu'ne posta ile. ya da elden ulaştırılacaktır. Ödül ve mansiyon alan eserler, 9 Eylül 1988 İzmir'in kurtuluş günü ilan edilecek, daha sonra belirlenecek bir tarihte ödül töreni yapılacakıır. Yarışmaya katılacak olan amatör ve profesyonel yazarlar. ayrıntılı açıklamayı içeren yarışma şartnamesini İzmir Büyüksehir Belediyesi Basın ve Halkla tlişkiler Müdürlüğü Konak/İzmir adresinden isteyebilirler. Tüm yazarlanmıza başarılar dileriz. İZMİR BÜYÜKSEHİR BELEDİYE BAŞKANLIĞI İZMİR BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ ÇOCUK ROMANLARIYARIŞMASI AÇIYOR Bir Nevruz Guau'nde Bır umuttu. du>tu yureklere Bir ışıktı, aydınlattı ufuklan BAŞSAĞLIĞI Galatasaray Lisesi mezunlarından, milli briç şampiyonu \e uluslararası usta MAZLUM DOĞAN'ı \e 1984 ocak direnişinde yitirdiğimiz l MEHMET KORTAY'ı Özgürlük yürüyuşumüzde yaşatıyoruz, yaşatacağız. AYDIN E TİPİ CEZAEVİ'NDE BULUNAN ARKADAŞLARI ADINA MEHMET CAN YÜCE SABRİ OK CEMAL ARAT ORHAN KESKİN'i kaybettik. Acımız sonsuzdur. Tanrıdan merhuma rahmet ailesine sabır ihsan etmesini dilerim. SERDAR ÖZKAN İLAN ÇUBUK KADASTRO HÂKİMLİĞİ'NDEN Dosya No: 954/6385 Çubuk ilçesinin M. Oglan köyüne ait 805 parsel sayılı tarlarun davalîlar, Halil, Süleyman Kumluca, İbrahim Kanaat v.s. adlanna tespitine, Or. t;l. Bol. Şefliginin itirazı üzerine yapılan duruşması sonucunda: Nizalı parselin 23.10.1943 tarihli Or. Tahdit zaptı ve buna ıstinaden tanzim edilmiş haritası içerisinde kaldığından tescilin iptaline ve Devlet Ormanı olarak tesciline dair 12.8.1963 tarih ve 486 sayüı mahkemenüz karan, davalı Ali kızı Cennet veresesinden Dursun Salman'ın adresi zabıtaca tespit olunamadıgından, mahkememiz karan teblig edilmcmiş olup, hüküm özetınin Basın İlan Kurumu kanalı ile Çubuk'ta tevzi olunan gazetelerden bırinde ilanen tebliğine karar verildiginden 7201 sayılı kanunun 28 ve muteakip maddeleri ve H.U.M.K.'nunun 432. maddesi gereğince adı gecene ilanen tebliğine ve Uanı tarihinden itibaren 15 gün sonra ilgililere teblig edilmiş sayılacağı ve süresi içerisinde temyiz yoluna başvurmadığı takdirde kararın kesinkşeceği teblig yerine kaim olmak üzere ilan olunur. Basın: 13882 VEFAT Merhum Ayşe ve İbrahim Begali'nin oğlu. merhum Hüsnü Akyol ve Mebrure Akyol"un damadı. Zeynep Dayır. Huriye L'ral'ın kardeşi. Nihat. Muammer. Güngör Dayır, Neriman Eroğlu, Haıice Çelebi, Şevket. Cevdet, Kadir Can ile merhum Behice Danyal'ın dayısı, Melike Altınel, F.ge Atabek. Bilge Giray, Yılmaz ve Mete Akyol'un enişıesi. Mefkure Begali'nin değerli eşi. müteahhil EDÎP BEGALt 19.3.1988 cumartesi gecesi vefat etmiştir. Merhumun cenazesi 21.3.1988 Pazartesi (bugün) Hacıbayram Camisi'nde kılanacak öğle namazından sonra Karşıyaka Mezarlığına defnedilecektir. Allah rahmeı eylesin. SAYILI GUNLER Muzaffer Buyrukçu 1000 lira (KDV içinde) Çağdaş Yaymlan Türkocağı Cad. 39/41 CağaloğluIstanbul AİLESİ sayın do <tor ve eczacılara VEFATLAR İÇÎN Yurtiçi, yurtdışı cenaze nakledilir, cenaze ilaçlama, malzeme, tabut, bütün işlemler, hassasiyetle, süratle yapılır. İşletmede ayrıca 18 ambulans mevcuttur. Cenaze ilanlarında hizmet bedeli alınmaz. İSLAM CENAZE İŞLERİ 147 20 06140 68 86 İngiltere'de Haftada 20 ders + konaklama 96 pound BARAT 147 44 86148 43 57 Bayanlar, çocuk bakarak Ingitizceyi öğrenmeyi ancak Aupairlik yaparak gerçekleşıirebilirsiniz. 1158 53 42 İngiltere'de Ingilizce Wessex Academy Haftada 87 pound Tel.: 332 33 32 tST (24 saat) diltizem diltiazem HCt kalsiyum kanal blokeri 60 ma s ü r e k l i s a l m ı m sağlayan tablet 48 tabletlik blister ambalajlarda piyasaya verilmiştir. Wlu*tafa<nev2at îtâç Sanayii A. 5. ingiltere'de tngilizce TurizmOtelcilikSekreterlik lthalatİhracat BARAT 147 44 88 148 43 57 İngiltere'de tngilizce. haftada 94 pound'dan itibaren BARAT 147 44 88 148 43 57 ADRESBANK Hİ7metinizde 570 11 89
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle