Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
2 MART 1988 • • * * CUMHURİYET/Î3 York Duşesi alışverişte 'Odüllü deneme sınavı' Haien bir gezi içın ABD'nin Calrfornia eyaletınde bulunan York Düşesi Sarah, eşi Prens Andrew, resmı görüşmeler yaparken bir ara fırsat bulup Beverly Hills'in unlu süper marketı Butlocks Wilshire'de ahşveriş yaptı Düşes fotoğrafçıları kıramayarak, süper marketin yöneticısi Terry Lundgren'le birlikte poz verdi. ANKARA (ANKA) özel Dersaneler Birligi Derneği'nin (özdebir) Milli Egiüm Gençlik ve Spor Bakanlığı'nın katkılarıyla düzenlediği "Üniversite Birinci Basamak Deneme Sınavı" pazar günü yapılacak. özdebir Yönetim Kurulu Başkanı tbrahitn Ankan, deneme sınavının üniversite sınavma girecek adaylann kendilerini ölçmelerine ve sınav deneyimı geçirmelerine yardım edeceğini belirtti. Arıkan, "Adaylar özellikle kodlama hatası yapıyorlar. Deneme sınavı bu hatalann en aza indırilmesine de yardun etmektedir" dedi. özdebir, deneme sınavı sonucunda dereceye girecek öğrencilere para ödülü verecek. Sınav sonuçlanna göre Türkiye genelinde ilk 10'a girecek adaylara 19881989 öğretim yılı için ayda 25 bin lira tutannda.öğrenım bursu verilecek. m l l l l l l l I U I I a i l l l l U a k e n Federal Almanya'nın Münıh kentinde kara kış tüm şıddeti ile hukum suruyor. Hatta sonundakı yoğun kar yağışı ise otomobillerin kar altında kalmasına yol açtı M i i n i h I r a r altnırta l s t a n b u l l l a b a h a r h a v a s r y a * a n ' r ' Ingiliere'de tel öraulennde "Dıkkat köpek var' yazısı bulunan bahçedekı sevımlı köpek doğrusu hıç de ınsanlan korkutacak turden değıl Ancak yazı, sevimlı köpek ıçın değı , fotoğratta gözükmeyen buyuk bekçi köpeği ıçin konmuş HABERLERİN DEVAMI (Baştarafı 1. Sayfada) nna TUrkiye'nin de dahil olduğu Avrupalı müttefiklere, savunma guvencesi vereceği ve ittifakın "kademeli nükleer caydıncılık" sıratejisinin NATO doruk toplantısında teyid edileceği dün tamamen kesmlik kazandı. Buna göre, söz konusu guvence arve ortak bildırısinde sarih bir biçimde yer alacak. Aym şekilde, Ankara'nın da dığer Avrupalı başkentler gibi reddettiği "yeni nukleer yıikümluğe" bırakılacak ve on altı NATO üyesi bu konuda herhangi bir anjgajmana girmeyecek. İstanbul aktarmalı olarak dun akşama doğru özel uçağıyla Tahran'dan Belçika başkentine varan özal'a, eşi Semra özal ve beraberindeki ust düzey yetkilıler eşlık ettiler. NATO doruğu bitiminde, yarın öğleden sonra Turgut özal ile ıkincı TürkYunan zırvesini gerçekleştirecek olan Andreas Papandreu ise ABD Başkanı Reagan ve diğer muttefık ülke lıderleri gibı, özal'la aynı saatlerde Bruksel'e vardı. Papandreu Bruksel Hilton Oteh'ne yerleşırken, kendisıne Yunanistan Dışişleri Bakanı Karolos Papulyas, Dış Politika Danışmanı Kiryakos Rodosakis, Hu Çiftezirve kümeı Sözcüsü Yannis Buballis ve Dışişleri Bakanlığı Musteşarı Yannis Kapsis'in eşlik ettiği gözlendı. Böylelikle, Davos buluşmasındaki Yunan ekibi Kapsis fazlasıyla bir bütun halinde Bruksel'e gelirken, Türk tarafında da bu yeni ek üyeyi, Dışişleri Bakanı Mesut Yılmaz oluşturmuş oldu. Yann öğleye doğru ve on altı üye ulkenin en üst duzeydeki liderlerinin katılımıyla başlayacak olan Bruksel NATO zirvesi ise, esas olarak iki super devlet arasındaki INF anlaşmasından sonra, ABD'nin bizzat Başkan Ronald Reagan'ın ağzından Avrapalı müttefiklere "savunma garantisi" vereceği ilk ittifak forumu olacak. Aralannda Turgut özal'ın da bulunacağı bütün Avrupalı liderler, NATO stratejisinin "minenk tasını" olusturan "kademeli nükleer caydıncılık" ilkesinin hâlâ geçerli olması gerektiğini vurgulayacaklar. Bu bağlamda, özal'ın yarın öğleden sonra yapacağı konuşmada, nükleer silahsızlanma surecini savunmakla birlikte NATO stratejisinin surekliliğine işaret edeceği ve eski Muttefik Kuvvetler Komutanı General Rogers'ın Türkiye'nin savunmasma ilişkin söz lerini çağnştırarak, "Hepimiz birimiz icin, birimiz bepimiz icio" ilkesini tekrarlayacağı saıulıyor. Zirve bitiminde yayımlanacak ortak bildiride ise, Ankara'nın da yaklasımına uygun biçimde NATO stratejisinin teyid edileceği ve Türkiye1 nin "başını agntan" kısa menzilli nükleer silahların modernizasyonu sonınunun bu bildiride "muglak bırakılacagı", şimdiden Brüksel'de kesinleşmış durumda. Papandreu (Baştarafı I. Sayfada) gönişmeden sonra da Ankara Atina iliskiieri yine *agır aksaklıgı' snrdürecektir" seklinde konuşuyorlar. Bılindiği gibi, Davos'taki Türk Yunan zirvesi ertesinde her iki ülke basbakanlannın Brüksel'deki NATO doruk toplantısı sırasında yeniden bir araya gelmesi kararlaştınldığında, Atina tarafı, bu ikinci buluşmanın "NATO şapkası altuıda" yapıldığı izlenimini uyandırmamak için görüşmenin "tarafsız bir sahada" ve Brüksel'deki ittifak merkezi dısında bir yerde olmasını istemişti. Yunanistan'ın bu istemi Ankara tarafından da "son derece maknl" karşılanmış ve sonuçta Brüksel'in ünlü "Egmont Sarayı"nda karar kılınmıştı. * * • • Yunanistan tarafı, otellerin pahalılığı konusunda da Türk tarafına "avantajh" gözüküyor. Papandreu'nun Hilton'da kalacağı suitin bir günlük ücreti 21 bin Belçika Frangı (yaklaşık 672 bin TL.). Yunanlı bakanların kalacağı suitlerin kirası ise 333 bin TL. 32 katlı Hilton'un bütün bir katıru rezerve etmiş olan Yunan delegasyonunun kalacağı diğer odalann ücretleri ise 192'şer bin lira. ••• • Buna karşılık Başbakan Turgut özal ve Türk heyeti, BrüksePin en önemli caddesindeki beş yıldızlı Mayfair Oteli'nde kalıyor. Toplam 25 oda rezervasyonu yapmış olan Tttrk tarafı, Yunanlılara oranla daha az para ödeyecek. Çünkü Başbakan özal ve eşinin kalacağı "executive suif'in bir günlük kirası Papandreu'nunkinden yan yanya düşük ve ancak 336 bin lira. Türk delegasyonunun kiraladığı diğer dört "junior »uif'in ücreti ise 238 bin lira. Geriye kalan normal odalar için İse ,182 bin lira ödeniyor. Buna karşüık Hilton'da sabah kahvaltdannm oda ücretine dahil olmasına rağmen, Basbakan'ın Mayfair Oteli'nde kahvaltı başına 11 bin TL. ödeniyor. Ecevit: SEÎA kozu yîtîrîldi (Baştarafı 14. Sayfada) ödünlere zorlanıyor olabilir. Sayın Cumhurbaşkam'nın Amerika'yı zJyaretine karşı mısuıu? ECEVİT tlke olarak karşı değilim. Bu ziyaretin gerçekJeşmesi için üle Amerika ile aramızdaki sorunlann çözülmesini de zonınlu görmüyorum. Hatta, ziyaret, bu sorunlann çözümünü zorlamak için bir vesile olarak değerlendirilebilirdi. Fakat, bu ziyaretin gecen yıl ertelenmesine neden olan etkenler ortadan kalkmadı; tersine bunlara yenileri eklendi. Böyle olunca, ziyaretin geçen yıl ertelenmiş olmasımn anlamı kalmıyor; ve Türkiye'nin ABD'den gelen baskıları ve haksızlıklan artık içine sindirdiği idenimi uyanıyor. Sayın Reagan'ın başkanlık dönemi sona ermek üzereyken böyle bir ziyaretin yapılmasından ne beklendiğıni anlamaksa, büsbütün zor. Üstelik, Amerika ziyaretini ertelemekten vazgeçilirken, bu arada, başka bir erteleme sürüyor... O da Saym CumhurbaskanTnın bir süre önce ilan edilen Kuzey Kıbrıs ziyareti... Eğer Sayın Evren Amerika'yı ziyaret edecekse, ondan önce, Kuzey Kıbns'ı da ziyaret etmelidir. Türkiye'nin gereksiz odünler verroeye niyetli olmadığı hiç değilse, o şekilde gösterilmiş olur. Davos'ta Yunanistan'la, Belgntd'da da Bulgaristan'la sorunlars diyalog ve muzakere yoluyla çozum ıranması için benzer nitelikle protokoller imzalandı. Genis yankı uyandırsın bu getişmeleri nasıl degerlendiriyorsunuz? ECEVtT Diyalog ve müzakere, sorunlara banşçı ve akıla çözümler bulunması için elbette en uygun yoldur. Gerek Yunanistan'la gerek Bulgaristan'la aramızdaki sorunlara çözüm aranması için böyle birer yol açılmış olması, o açıdan sevindiricidir. önemli olan, diyalog ve müzakere süresinde, Türkiye'nin haklarının ve uzun dönemli yararlanmn ne ölçüde gözetilebileceğidir. Özal'ın ikili temaslan öte yandan, Başbakan Turgut Özal'ın bu akşam bütün devlet ve hükümet başkanlan onuruna verilecek yemekte Ronald Reagan ile "«y»küslii" görüşeceği samlıyor. OzalReagan temasında, Türk Başbakanı1 nın Cumhurbaşkanı Kenan Evrenin haziran ayı içinde ABD'ye yapacağı ziyaret konusunu gündeme getireceği ve Reagan'dan bu ziyaret konusunda "rkmlarda" bulunacağı tahmin ediliyor. Büyük bir olasüıkla, soz konusu "riadar" arasında, Evren'in ABD Kongresi'nde konuşması ve "Ermeni tasansınm" ziyaret sonrasında da \Vashington gündemine gelmemesi yer alacak. Yine Ankara'run istetni üzerine yann sabah Fransa Başbakanı Jacques Chirac ile buluşacak olan Turgut özal, daha sonra da AT Komisyonu Başkaııı Jacques Ddors'un onuruna verdiği yemeğe katılacak. "AT hükümeü" sıfatını taşıyan Bruksel Komisyonu ile özal, Dışişleri Bakanı Yılmaz ve AT işierinden sorumlu Devlet Bakanı Bozer'in bir araya gelmesi ise Türkiye'nin topluluğa yaptığı tam üyelik başvurusundan sonra başU başına bir önem taşıyacak. Delors buluşmasından sonra "Egmont Sarayı"na giderek ikinci Türk Yunan zırvesini gerçekleştirecek olan Başbakan Turgut Özal, akşama da NATO Genel Sekreteri Lord Carringtoo'un Brüksel'de bulunan başbakanlar onuruna vereceği yemeğe katılacak. UĞUR MUMCU (Baştarafı 1. Sayfada) GOZLEM ye'ye karşı sürekii olarak kullanılmaktaydı. Hükümetin bu Koşullarda "SEİA'Y bekletmesi gerekmez miydi? Hükümet, SEİA 'nın beş yıl daha uzatılması yetkisini öyle anlaşılıyordu ki, elinde bir "koz" olarak tutmaya kararlıydı. Bu yüzden, anlaşma birer yıllık sürelerle uzatılıyordu. Hükümet, anlaşmayı beş yıl uzatarak elindeki bu önemlı tozukaçırdı.BLjrıdan sorwa, Amerika'ya ne "Askeri yardımı arttır" diyebiliriz ne de "Kurt ve Ermeni sorununu kışkırtmaktan vazgeç" diyebiliriz. ANAP'ın, Kürtlerden "azınlık" diye soz eden bir SHP milletvekilinin konuşmas;ru tutanaklardan çıkartmak için kıyameti koparırken, Kürtlerın "ulusal azınlık" olduğunu ilan eden ABD'ye karşı boynu niçin büküktür? Bükük olmasa hükümet, ABD Dışişleri Bakanlığı'nın insan hakları raporundan sonra S£//A'yı iyice askıya alır, elindeki bu önemli kozu, hem askeri yardımların arttırılması hem de Kürt terorizmi konularında ABD'ye karşı kullanırdı. Demek ki kullanamıyor... Kullanamamasının nedenı çok açık: Ekonomi güç durumda, dış borç yükü, şu önümüzdeki birkaç yıl Türkiye'yi Güney Amerika ülkeleri gibı iflasa sürükleyebilir. Bu iflastan kurtulmanın yolu, yeni bir dış kredı sağlamaktan geçer. Bu taze paranın yeşil ışığını yakmak ABD hükümetinin karanna bağlıdır. Denklem bu kadar basittır. önce Pakistan, sonra Mısır ile Akdeniz'de "ortak askeri tatbikat" ABD'nin Türkiye'ye Ortadoğu'da vermeye çalıştığı yeni rol ile ilgılidir. Suudilerle ortak projeler, Türk ve Suudi işadamları arasında kurulan ekonomik ve siyasal ilişkiler; Suudi sarayı ile Türkiye Cumhuriyetı Başbakanlık konutu arasında kurulan dinsel, siyasal ve ticari aile bağlan, bu ilişkiler tle desteklenen İslamcı akımlar, aynı bağlamda değerlendirilecek olgulardır Türkiye, elindeki kozları birer birer yitiriyor. 1980'den sonra Türkiye, Yunanistan'ın NATO'nun askeri kanadına dönüşünü onaylamakla, TürkYunan ilişkilerinde çok önemli bir kozu, NATO Başkomutanı Rogers'ın hatırına, Yunanistan'a kaptırmış değil mıydi? Bugün bir "diplomatik zafer" diye sunulan Davos'taki ÖzalPapandreu doruğu, Ege adalan Yunan Silahlı Kuvvetlerince Lozan Antlaşması'na aykırı olarak silahlandırılmalanndan, FIR hattı ve kıta sahanlığı konularındaki oldu bittilerden ve Batı Trakya'da "Elen şovenizmi"n\r\ baskısı altında inim inim inleyen Türklenn, Yunan mahkemesı kararı ile "Türk sayılmamalanna" karar verildikten sonra yapıldı. Papandreu, Davos'ta bu konularda hiç ödün vermedı. Niye versin ki; Papandreu, Davos doruğundaki masaya elinde bu kartlaria oturma şansına sahipti. Davos'ta Yunan Başbakanının yitireceği tek bir koz yoktu. Özal'ın Davos'ta Papandreu'dan koparıp alacağı tek bir odün olmadığı gibi... TürkABD ilişkilerinin yazgıst biraz da ABDSovyet ilişkilerine bağlıdır Sovyetler Birliği'nde, Ermenistan ve Azerbaycan'dakı hoşnutsuzluklar, ABD'nin bugünlerde Sovyettoplumu ile çok daha yakından ılgilenmesı sonucunu doğurmayacak mıdır? Kürt sorunu. askeri yardımdaki kısıntılar, Sovyetler Birliği'ndekı çalkantılar varken, hükümet. SEİA 'yı niçin tam bu sırada onaylayıverdi'? Neden mi? Bu kadar dış borç yükü altına sokulan bir ülkeden, günü gelir, borç veren devletler, "siyasal ödün" isterler de ondan! Olan budur. Geüşmelere bu açıdan baktığunda ise ban ciddi kaygılar duyuyorum. Bu sozlerinizden. Sayın Özal'ın genel olarak dış poüükada ekonomik ve ticari faktorlere ağırlık vermesini uygun bulmadıgınız anlamı çıkanlıbilir mi? ECEVtT Hayır, öy!e bir anlam çıkanlmasıru istemem. Ekonomik ve ticari ilişkiler dış politikanın çok önemli bir boyutunu oluşturur. Biz, tarihimiz boyunca, o boyutu ıhmal etmişizdir; bunun da çok zararım görmüşüzdür. O bakımdan, dış ilişkilerde ekonomik ve ticari yaklaşıma ağırlık verilmesi bence de doğrudur. Benim son Başbakanlık dönemimde de, dışanya yeni atanan büytlkelçilerimizle tek tek yaptığım görüsmelerde, ekonomik ve ticari ilişkilere, geleneksel Turk diplomasisinde verilenden çok daha fazla ağırlık vermelerini istemiştim. Ancak dış ilişkilerin ekonomik ve ticari boyutuna ağırlık verilirken uç yanlışlıktan kaçınmak gerekir... Birincisi, ulusal egemenliği ve guvenliği yakından ılgilendiren haklar, ekonomik ve ticari hesaplara feda edilmemelidir. tkincisi, kısa dönemli ekonomik ve ticari çıkarlar uğnına, ulkenin uzun dönemli ekonomik yararlan ve hakları gözden çıkanlmamalıdır. Üçüncüsü, insani sorurüar, ekonomik ve ticari hesaplara feda edilmemelidir. özal hükümetinin tutumunu her üç açıdan da sakıncalı buluyorum. Ege sorunu, her yönüyle bizim için, ulusal egemenlik ve güvenlik açısmdan yaşamsal önem taşıyor. Fakat özal hükümetinin, bu alanda 1980'den beri ardı ardına verilen ödünlerden rahatsızlık duymadığı, hatta yeni ödünler de verebileceği izlenimini ediniyorum. Kaldı ki, Ege'de ulusal haklanmıza etkin biçimde sahip çıkmazsak, ekonominuz de o yüzden gelecekte ağır kayıplara uğrar. Oysa Saynn özal, ekonomik alanda, günlük çıkarlar uğruna, eko nominin uzun dönemde uğrayacağı zararları da onemsemez görünuyor. Ege'deki ulusal haklanmıza sahip çıkmazsak, bu, uzun dönemde bize ekonomik açıdan ne gibi zararlar verir? ECEVİT Zamanla teknolojik gelişmeler, Ege'nin deniz dibindeki doğal zenginliklenn değerlendirilmesini kolaylaştıracaktır. Fakat bu arada biz kendı kıta sahanlığı ve ekonomik bölge haklanmızı Yunanistan'a kabul ettirememiş olursak, ileride deniz dibindeki o doğal zenginlikleri değerlendirebilme olanağından buyük ölçude yoksun kalırız. özal hukumeti, yalnız Ege sorununu değil, gerek Bulgaristan'la gerek Yunanistan'la aramızdaki insani sorunlan da zamana bırakma e£ıliminde görünuyor. Bu yüzden o sorunlann da çözümu gitgide guçleşebilir; hatta o|anaksız duruma gelebilir. Davos'ta, Sayın özal, Batı Trakya Türkleri'nin uğradıklan haksızlığı görmezlikten geldi. Bulgaristan'daki Türklenn sorununa, Belgrad protokolü çerçevesinde çözum bulunabilecegı umudu ise Bulgar Dışişleri Bakanı'nın son açıklamalanyla, sanırım yıkümış oldu. Bulgaristan'ın, Türklere azınlık haklannı ve insani haklannı geri vermek şöyle dursun, bir göç anlaşmasına bile razı olmayacağı; yalnızca, birkaç bolünmüş ailenin birleştirilmesi, birkaç çocuğun Türkiye'ye gönderilmesı gibi geçiştirici jestlerle göz boyamaya kalkışacağı anlaşılıyor. Sayın özal da, bu jestleri, kendi açısından büyük başarı gibi gösterip. iç politikada puan toplamaya ç^.şmakla yetinebilecek tabiatta bir kimse olarak görünüyor. Öte yandan, özal'la Papandreu arasındaki direkt telefon bağlantısının da pek lehimize işlemeyeceğini gösteren belirtiler şjmdiden ortaya çıkmaya başladı. ~ Nasü? ECEVtT Haberlerden öğrendiğimize göre Sayın Papandreu, geçen gun, telefonda Sayın özal'a, Ege'de uçaklanmızın Yunan hava sahasını 'ihlal'lerinden yakınmış, Sayın özal da bu 'ihlal'leri hemen durdurmuş. Yunanistan'ın 'ihlsd' dediği şey ise, adalar etrafında kendi kendine çizdigi on millik hava sahasına Turk uçaklarımn girmesı... Oysa Türkiye bu on millik alanı şimdiye kadar kabul etmemiştir ve kabul edemez. Çunkü bunu kabul etmek, yalruz bizim Ege'deki uçuş serbestliğimizi daraltmakla kalmaz, izduşumü yoluyla, denizdeki haklarımızı da olumsuz yönde etkiler. Eğer Sayın özal, 'diyalog' ve 'havayı yumuşatma' uğruna bu ödunu de gerçekten verdiyse, Türkiye bundan büyük zarar görür. Sayın Özal, önemli konularda Dışişleri BakanlığVnı ve Genelkurmay'ı devre dışı bırakma eğiliminde görunüyor. Bu eğüimdeki bir kimse, direkt telefon bağlantısından, ilgili devlet kuruluşlannı büsbütün devre dışı bırakacak sekilde yararlanabilir. Dış politikayı elbette hükümet belirlemelidir. Ama politikalar belirlenir ve uygulanırken, ilgili deslet kuruluşlannın bilgi ve deneyim birikiminden de makul ölçüler içinde yararlanmak gerekir. Birinci özal hukumeti, Dışişleri Bakanlığı'nın işlevlerıni, ilgili ilgisiz bazı bakanlar arasında bölüştürerek eritmişti. Bir politikacı olarak, yeni Dışişleri Bakaru, umanm ki buna razı olmaz. Fakat bu kez de Dışişleri kadrolarının tümuyle devre dışı bırakılması durumuyla karşı karşıya kalınabilir. Sayın özal'ın dış politikada parlamentoyu ve kamuoyunu devre dışı bırakmasını da sakıncalı buluyorum. Oysa parlamento ve kamuoyu baskısı, iyi değerlendirilirse, bir hükumete, dış ilişkilerde guç katabilir. Türkiye'deki Rumlann bazı haklannı sınırlayan 1964 Kararnamesi'nin kaldınlması konusunda ne duşünuyorsunuz? Yunanistan'ın Avntpa Toplulugu ile aramızdaki uyum anlaşmasını imzalamaya razı olması için boyle bir adım atılmıs olmasını uygun buluyor musunuz? ECEVtT Kararnamenin kaldınlmasıru uygun buluyorum. Ancak, bunun karsılığı, uyum anlaşması değil, Batı Trakya Türkleri'nin hakları olmabydı. Çünkü, 1964 Kararnamesi Türkiye'deki Rumların haklarıyla ilgili olduğuna göre; bu kararnamenin kaldınlması karşıhğında, Yunanistan daki Türklenn haklannı guvence altına almak gerekirdi. Ben, TürkYunan ilişkıleriyle Avrupa Toplulugu'na ilişkin sorunlarımız arasında bağlantı kurulmasıru son derecede sakıncalı buluyorum. Jacksorfa D E N İ Z C İ N İ N D E R G t S t (Baştarafı 14 Sayfada) • de gelen bu iki ismini bir "şov" programına davet etti. Seyircilerden ve telefondan gelen sorularla sürdürulen heyecanlı tartışma Amerikan kamuoyunda "sola bakış" hakkında bir ölçüde de olsa fıkir verebiliyordu. Evsizlerden, işsızlikten, hayat pahahlığından. sosyal güvencenin yoksunluğundan soz eden Barbara Ehrenreich'a dınleyicüerden gelen başlıca sorular şöyleydi: "Evsizler çalısmak istemedikleri için sokakta kalıyor. ben niye maaşımın yansını onlara vermemi isteyen bir sistemi savunayun? Siz niye durmadan 'mucadele' sozcüğunu kullanıyorsunuz? Ne demek istiyorsunuz 'mucadele' ile? Sosyalizm ile komunizm niçin bu kadar farklı? Niçin kendi aranızda hep kavga ediyorsunuz ve durmadan bölüniiyorsunuz? Sosyalizm bu kadar iyi ise niçin Sovyetler'de islemiyor? Amerika'da özgiiriukler var, Sovyetler'de böyie bir tartışma yapabilir miydik?" Ehrenreich, akademık çevrenin başıru çektiği ve şu sırada kanser hastalığı nedeniyle hastane de yoğun bakım altında bulunan Micbael Harrington'ın da içinde bulunduğu demokratik sosyalistler grubu adına Sovyetler'i çok kotülemeden ancak ABD'nin imkânsızhklannı gostemıeye çahşarak soruları yaruüıyor. Sendikal hareketin guçlendirilmesi gerektiğini, kimsenin maaşımn kimseye verilmesinin hedeflenmediğinı, ancak zenginlerle fakirlerin aynı vergiyi ödemelerinin haksızlık olduğunu, az gelirliden daha az \ergi alınması gerektiğini, sosyal güvencenin yerleştirilmesinin mumkün olduğunu, silahlanma yerine banş araçlarının geüştirilmesi gerektiğini anlatmaya çalışıyor. Demokratik sosyalistler 1984 seçimlerinde Demokrat Parti platformunda etkili olnıak Ukesi ile Demokrat Parti içinde çalışmaya karar vermişlerdi. Şu sırada pek çok demokratik sosyalist Demokrat Parti başkan adayı Jesse Jackson'ı destekliyor. Gus Hall ile başka bir gün Chelsea'da Komunist Partisi Bürosu'ndakı odasında goruşme olanağı buluyoruz. 1937 birleşik demir işçileri direnişinin liden, eski demir işçisi Gus Hall'a gore Amerikan Komunist Partisi 1919'da kurulduğundan ben McCharty donemi dahil topu topu bellcî sadece 910 yıl kadar yasadışı olmuş ama ne komunistlerin kendileri ne de parti dışındaki toplum komunist partinin >asallığı fikrıni benimseyememış. "Anayasaya kadınlann esit o> kullanma hakkını yerlestirmek tam 150 yıl aldı, siyahlann vatandaşlık hakkı da aynı şekilde 150 yıl aldı; o nedenie, diyorum ki degisme çok uzun zaman istiyor." 28 yıldır AKP'nin Başkanı, 1927'den beri uvesı olan Gus Hall, Amerika'da pek çok kimsenin "komünistlik" gerekçesiyle yargılandığı, cezalandınldığı McCharty döneminde 8 yıl hapis yatmış. "Dunyanın en mükemmel demokrasisi" diye tanıtılan ABD'de komunist partinin yasallığının yadııganmasında suçu McChartv dönemine vıikluyor. "Bazılanna yasaklı olan demokrasi demokrasi degildir. Amerika McCharty doneminden bu dersi çıkardı ve kanunlanna yerieştirdi. Eger demokrasi bazılanna yasaksa. bu dunım me\cut ortamı bozar. Bir hastalık gibi yayılır. Bu histeri en çok yasaklı olmayanlan etkiler. McCbarty döneminde komunistlerden çok komunist olmayanlar etkilendi." n • ANIT KUPA: "America's Cup'ın yüzyıbn ötesine dayanan öyküsü..." • YELKENİN MABEDİ: "America's Cup'a 133 yıl ipotek koyan New York Yacht Club. Fotoğraflan ve özgün anlatımıyla..."«EFSANE YATLAR: "Jessica, tüm fotoğranan ve öyküsü..." • MAVî YOLCULUK OLAYI: "İlk Mavi Yolculann anılan Mehmet Eyüboğlu'nun kaleminden... Ve Enis Batur'dan Mavi Felsefe... Bedri Rahmi'nin hiç yayımlanmamış Mavi Yolculuk desenleri..." • HALİL BEZMEN'E BlR ÇİFT SÖZ: "Admiral's Cup'ta yanşan Bezmen'i, Kraliyet Donanması Amirali ve tngiliz Milli Yelken Kulübü Antre nörii eleştirdi..." • EN ESKİ BATIK: "Uluburun'dan özel fotoğraflar..." • RÜZGÂR GİBİ GEÇTİ: "Moda Koyu'nda, 1913 Eylül'ünde nefıs bir yelken yanşı..." • LASTtK BOTLA 2000 MİL: "Bodrum Antalya Marmaris yolculuğunun 3 lastik botla röportajı..." • PROTOKOL YACHT'LARI: "ABD Başkanlığı'nın denizdeki Beyaz Saray'ı... Brejnev'in, Nixon'ın ve Kennedy'nin bu yacht'taki tarihi fotoğraflanyla..." • VE: "... CD ABD'ye özgü çok partili sosyalizm INF Antlaşmasf nın ımzalanması için VV'ashington'a geldiğinde Sov'yet liderı Gorbaçov ile goruşen GusHall'a ve partisindekilere Amerikalılann sık sık yönelttiği soru sosyalist rejimlerin sosyalist ve komunist partiler dışındaki partilere izin vermemesi konusunda ne düşündukleri. Gus Hall bu soruyu şöyle cevaplıyor: "Sosyalumin bir tek örnegi vardır diye duşünmek yanlış. Amerikan sosyalizmi kendine ozgıi bir şey olacak. Amerikan sosyalizmi çok partili bir sosyalizm olacak, insan. haklan olmaksızın Amerikan sosyalizmi olması mumkun degil." Amerikan Komunist Partisi, Başkanlığa adayhğını ilk kez 1968'de koymuş. 1975'ten itibaren Gus Hall Başkan adayı, .Amerikalı akti\ist siyah lider Angela Davıs ise başkan yardımcısı olarak secimlere kaıümışlar. Ancak diğer butün azınlık partileri gibi Gus Hall da Amerikan seçim sisteminin adil olmadığını düşunuyor \e bu yıl bunu protesto etmek için secimlere katılmıyor. Yanm müyon desteği olduğu belirtilen, 20.000 üyeli Amerikan Komunist Partisi'nin başkanı, seçim sisteminin zorluklarını şöyle anlatıyor "Bu sözde bir çok partili demokrasi. Aslında iki partinin tekeli demek daha uygun. Seçim kurallan bizim gibi azınlık partilerini başta mali olarak kısıllıyor. Ardından bu imza meselesi var. Her eyalette seçime girebilmek için neredeyse seçimi kazanacak kadar imza toplanması lazım. Biz 25 eyalette bunu saglayamadıgımız için Heniyoruz. Onun için bu yıl secimlere katılmayacagız. Buna karsın 100 kadar bolge seçimine giriyonu." emegiı bayrağı I KCLOL ** SOSYALİST ^ ~ mm j l J~| TBKP Program Tasansuun Eleştirisi: REVÎZYONİZM KENDİNİ BELGELİYOR SOSYALİST ARNAVTJTLUKTA KADIN SOSYALİST YA DA DEVRİMCİ BİR PARTİ OLANAKLI MI İŞKENCE BÜTÜN HIZIYLA SÜRÜYOR 7Â BAHLE&K GÜNERİ CIVAOĞLU yönetiminde. BlTTt "~