21 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
13 MART 1988 CUMHURİYET/13 Muzır yasasına nanik HADt ULUENGİN BRÜKSEL Açmadı. Butün ısrarlara, yalvarmalara yakarmalara, hiç durmadan tekrarlanan "ac, aç" nidalanna rağmen açmadı. Ahlakçılarm "muzır yasastndan" ve salonda tebdili kıyafet teyakkuz gezen zaptiyenin şırretinden korktuğu için değil. Haspalığı tuttuğundan da değıl. lşin raconunu bildiğinden açmadı. Açmak ne keiime, kursüye sanki bir Bâkıre Meryem'mis. edasıyla geldi. Günah tasvirlerindekine tıpa tıp benzeyen ağız olmasa, lıse müsamerelerinde ılk dekoltelerinı giyen kolejli luzlan andınyordu. Yilzünden hiç eksik etmediği çocuksu gulümseyişinden ise fetlanük değil rnasumıyet akıyordu. Halbukı, kızcağız daha mikrofonun önüne varamadan, şehvet duşkünü ve arlanmaz gazeteci taifesi, sanki faayatlannda hiç bır çift meme görmemiş gibi, "aç, mç, •ç" diye tempo tutmaya basladı. O duymamazlıktan gddi. Bana mısın deraedi. Çocuksu tebcssümüyle gülücüklcr dağıttı. Koltuğunun altında oyuncak ayısı olduğu halde hanıra haıumcık kursüye yürüdü. Daha doğrusu, ızbandut lulıklı iki "bady gmard"ın yakın markajında, gazetecilerin izdihamını yararak mikrofona varabildi. Gazeteci taifesi ise, resim çekebilmek, "masum yıiziü orospunun" en şuh pozunu yakalayabılraek, haftanın "seoop"una imza atabümek içın öbür mesîektaşlannın hiç gözünün yasına bakmadan birbirinin üstüne çıktı. Kameralar dustü. Spotlar devrildi. Organizatörler, önce "çok muhterem gazeteciler" türunden riyakâr hitaplar kullanarak, aç kurtlan kursünün iki metre ötesinde durmaya razı edebileceklerını sandılar. Kimse tınmadı. Kesmekeş devam etti. O zaman, yine organizasyon ko BrükseVden Roma'dan Cicciolina eline mikrofonu alıp ağzına yapıştırdı. Foto muhabiri olsaydım mutlaka bu pozu katardım kadraja. Dergi yönetmeni olsaydım bu fotoğrafı kapak yapardım ve tirajı o hafta en az 20 bin arttırırdım. Ahlak mübaşirlennin muzır yasasına da 'nanik' derdim. Eline mikrofonu aldı ve beklenmeyen bir şey yaptı. Konuşuyordu. Hem de ne akıllıca laflar ederek... mitesinden olduğu anlasılan ve pavyon kabadayüanru andıran başka bir ızbandut, "Geri çekilmezseniz nanay akramz ve Ocdoima da açmaz" tehdidini savurdu. Ortalık biraz yatışır gibi oldu. Cicciolina eline mikrofonu aldı ve ağzına yaklaşürdı. Foto muhabiri olsaydım, pozu profilden, seksen milimetre objektifle ve Cicciolina'njn mikrofonu kavrayış biçimini de kadraja sokacak bicimde yakalardım. Dergi yönetmeni olsaydım, fotoğrafı kapak yapar, muhabirime prim verir ve o hafta tirajı yirmi bin arttınrdım. Ahlak mübaşirlerinin " m ı n r yasaaaa" da nanik derdim. Aslında, Macar aallı ttalyan milletvekilinin basın toplantısında ne söyleyeceği, ilk başta fazla önem kespetmiyordu. Cicciolina hem ziyaret hem ticaret gayesiyle Brüksel'e gelmişti. Bir yandan, Radikal Parti'nin propagandasını Avrupa başkemi sıfatını taşıyan bu sehırde yapacak, diğer taraftan da "tykın" gece kulübü Canal Street'te para kazanacaktı. Ancak ahlak zaptiyesinin, tam basın toplantısının sabahında, ünlü pomo yıldızının "muzır yasasuun" terör estırdiği Belçika'da da "mustebcen" hareketlerde bulunması halinde gözünün yaşına bakılmadan ve parlamenter dokunulmazhğına aldırılmadan apar topar sınır dışı edileceğini açıklaması, Cicciolina'ya olan ilgiyi on kat daha arttırdı. President Öteli'nın salonuna, gazetecilerden başka Bruksel'in butün radikal "takıhlan" ve Cicciolina'dan istifadeyle kendi reklamını yapmak hevesine kapüan ikincı sınıf yosmalar üşüştü. Bunlardan biri vardı kı, kendisıru "Belcika'mıı Cicdolina"sı diye takdim ediyordu ve Avrupa Parlamentosu secimlerine adaylıguu koyacağım söylüyordu. Her ne kadar hatunun üzerinden, NisantasıTeşvikiye tabinyle "domezttk" akıyorsa da, giydigi elbisenin sırtı, ensesinden eteğin bhimine kadaı fiyonldarla tutturulmuştu. lç camaşırlanndan hazzetmediği için de, poposunun en önemli anatomık hattı, flaşların en çok aydınlattığı odağı olusturuyordu. Bir gazetecinin, "Cicciolina oymcak aytlarta oynuyor, siz de oymuyor musunnz" sorusuna, "Ben başka şeylerie oynamayı aeverim" cevabını verdi. Almış olduğum aile terbiyesi müsaade etmediğinden neyle oynadığı hakkındaki meıakımı giderecek soruyu soramadım. • Cicciolina ise, mikrofonu iki eliyle kavrar kavramaz, sorulara, kendisinden hiç umulmayacak pek tumturakh cevaptar getirdi. Belçika "mazır ymamauT ikiyüzlülüğün daniskası olduğunu vurguladıktan sonra, "turyaa erkeUerinm fanttzmalan• aaâl buhryorsunur" sekündeki bir soruda ta$ı tam gediğine oturttu. "Faotazma fantazmadır. tlalyam, Bdcikalısı olmaz. Sirin ;o Brüksd'in aenbolu durumundald işryen çocak hcykeliDde, ufıkiı|ın pipisi min•aok diye, o pipi fanlazma olmu>or nıa?" cevabını yapıştırdı. Akan sular durdu. Basın toplanusı bitti. "Aç, aç, aç" nidalanna aldırmadı ve yine ızbandutlann koruması altında asansöre seğirtti. Diğer foto muhabirleri, haftarun "scoop"unu atlamaktan hüsranlı, salonda kalakaldılar. Ancak, kaçın kurrası olan üç beş fotoğrafçı ve bendeniz, Cicciolina asansöre girdıkten sonra, makosenlenmizin aşmması pahasına, otomatik kapıyı bloke ettik. Zaten o da işin raconunu bildiği için, poz vermek içın pundunda sıkışunlmayı bekliyordu. Açtırttık. Açtı. Flaş flaş üstüne patladı. Dekoltenin askılannı indirdi ve gosterdi. Temayulü Jayne Mansifidd"den, Marylin Monroe'dan, hiç olmazsa Bo Dcrek'ten yana olanlar, tüm bir sükutu hayale uğradılar. Kapatu. Makosenlerimizı asansorün kapısından çekük. Akşama da, Canal Street'teki "mustebcta" programa gitmedik. Bizim yerimize ahlak zaptiyesi gitti. Cicciolina'yı sınır dışı etti. Belçika'nuı kız oğlan kız edebını kurtardı. Namusunu pirüpak etti. Dergi yönetmeni olsaydım, Cicciolina'run mikrofonu kavramış profilinı kapak yapacaktım ve o hafta tirajı yirmi bin antıracakum. Fazladan müşterilerim, bütun iki yuzlü ahlak zaptiyelerinden ve "muzır yasamm" mübaşirlerinden oluşacaktı. Hepsi de Meryem Ana'yı bekliyordu. 100 bin insan bir papazla bir kâhin kadının vaadettiği Meryem Ana mahyasının doğacağı anı yakalamak için saatlerdir gözlerini gökyüzüne dikmiş, öylece bekliyorlardı. Ama mucize gerçekleşmedi. Güneşe bakmaktan gözleri kızarmış insanlar gerisin geriye evlerine döndüler. NİLGÜN CERRAHOĞLU ROMA Bazılanna göre guneş o pazar yeşil ışık sactı. Bazılanna gore ise sarı ve mavi. Birbirlerine sanlmış sevgililer tamamen transa girmişti. Transın ardından genç adam guneşin yeryuzunden uzaklaştığını, kadın ise neredeyse elle dokunulacak denli yakına geldiğini anlattı. Kalabalığın arasındaki bir papaz da guneşi haç şeklinde goımuştu. Başkentten gelen bir politikacı ise onu guneşin etrafında dönen simsiyah bir kuş olarak gördüğünü iddia ediyordu. Kadın, erkek, çoluk, çocuk, tıklım tıklım dolu otobuslerden inen yashlar, hatla Hollanda'dan ıkı charter uçağıyla özel olarak gelen mumınler, bir kış gunünde öğlen vakti, bir yanı Adriyatik Demzi'ne, öbür yanı zeytınliklere bakan bır tepenın ustunde toplanıp, saatlerce güneşe baktılar. Oyle olduklan yerde hiç kıpırdamadan, guneşin gozlerinde yaptığı tahrıbata aldırmadan sessizlik ıçinde baktılar ve bekledıler. Hepsi de Meryem Ana'yı bekliyordu. Kimı ağzı dilıne dolaşarak dua arkasına dua okuyor, kımi de elinde video makınesi, "mucize"yi filme almak için sabırsızlanıyordu. Gabrielc d'Annunzio, Benedetto Croce gibi ünlu yazar ve duşunurlerin, pop şarkıcısı Madonna'nın kökenlerinin bulunduğu topraklar olarak tanınan Pescara kentinde 100.000 kişiye yakın insan bir papazla bır kâhinenin vaadettiği mucizeyı görmek için buluştular. Pescaralı papaz Don Ykenzo ile 32 yaşındaki "imana dönen eski gunahk&r" kâhine Maria Anionella Fioritti, o pazar guneşin yeryuzune yaklaşarak neredeyse dans edeceğıni ve geceyarısı da ayın yakınında ışıklı bır pankartın uzerinde bakire Meryem'ın adımn okunacağım söylemişlerdi. Kendılerine göre bır dıa kamtla, kent oıoritelerıni kehaneüeri konusunda ıkna eden Don Vicenzo ile Antonella Fioritti, bundan böyle muminleri nereye toplayacaklarını düşunmeye başladılar.Kentin Hıristiyan Demokrat Belediye Başkanı Giovanni Pavoni ile Sosyal Der^okrat olmakla beraber imanının buıunluğuyle tanınan Pescara]ı milletvekilı Domenko de Masis Don Vicenzo'ya, o gune dek "Yaşlı Kadın Tepesi" diye anılan bır burnu onerdıler. Don Vicenzo, adı hemen "Mcsakkatkr Tcpe«si"ne çevrilen burnun uzerinde 400 genç Katolikle birlikte çahşarak 48 saat içmde çımentodan bır haç dıktı. Dev çimento hacın, yine çımentodan tabanı uzerinde ilk mucize hemen. daha haçın dikildiği anda kendıni belli edjverdi. Anlatılanlara gö' re, mucızeyi gormeye gelenlerın, hacın eteğine çiçeklerini bırakabilmelerı için kcca çimento taban kendiliğinden yerden bırkaç santım yukseliverdı. Şimdi sıra kala kala asıl mucizeye kalmışlı. Fakat bu ilk mucizeye rağmen, bınlerce ınsanın Pescara'ya akın etmesıne yol açan gerçek mucize bır turlü gerçekleşmedi 1.5 saat sabit bir şekilde güneşe bakan ınsanlann çoğu evlerine ciddi bir konjoktivitle döndüler. 61 yaşındaki Assunta Florindi'nin yorgun kalbi ise bu heyecana dayanamadı ve Florindi tepeye ürmanırken öldü. Don Vicenzo'ya göre Meryem'in yarattığı güneş işaretleri mucizesi ilk aşamada yalnız "en mntevazı kalplere malum olmuşlu". Transa geçen kalbı temiz muminlcr, televizyon kameraları ve mikrofonlann onunde bu görunmeyen Meryem'le, en tatlı sesleriyle uzun uzadıya konuştular. Bu arada daha somut işaretler bekleyen sabırsız Katolikleri de futbol merakUsı papaz Don Vicenzo, "Sıbırazlaamayın. Bekieyin. 90 dakikadan once biten maç gönılmuş mudur?" dıye teskin ediyordu Mucizeyi, gerçek bir maç gıbı, 90 dakıka boyunca canlı yaymla veren "Telemare" ttalya'nın yuzlerce ozel yerel TV ıstasyonlarından bıriadlı Pescara televızyonunda konuşan Don Vicenzo, fiyaskoya pabuç bırakmıyordu. Öğle vakti sadece mutevazı muminlere ilham olarak onlara bir ayrıcalık tanıyan Meryem'in adının geceyarısı gökyuzünde herkese görüneceğını iddıa ediyordu. Günduzun goz kamaştıncı guneşine dayananlar, gecenin ayazına aldırmadan bir kez daha "Meşakkaller Tepesi"ne Don Vıcenzo'nun dıktiğı haçın yamacına tırmandılar. Tepeye dek çıkmayı göze alan 20.000 kişiye karşılık, yaklaşık 80.000 mucize meraklısı da kent sokaklarına dağılmışü. "Mucize" tepesinden, daha sonra haber programlarında devlet televizyonun da ekrana getirdiği göruntüler inanılmaz bir manzarayı sergilıyordu. Paltolarına, atkılanna sanlmış insanlar, bir kez daha bakışlarını gökyüzüne çevirmiştı. Aralannda tepeye uyku tulumlarıyla çıkanlar bıle vardı. Cıvardaki tum evlenn ışıkları yaruyordu. Gunduz olduğu gibi, gece de bu evlerin teraslarında ayakta duracak yer bulabilmek için adam başı 5000 lira ödemek gerekiyordu. Soğuktan dişleri takırdayan çocuklann çoğu anne babalarına gerı dönmeyi öneriyorlarsa da Meryem'in adını görmeye kararlı ana babalar bu isteğe hiç yüz vermiyor" du Çoğu ayakta duran insanlar sanki Ay'la büyulenmişler ve aniden put kesilmişlerdı. Çıt çıkmıyordu Ne dını şarkılar, ne dualar, ne de kendiı% den geçen insanlann huşu sesleri dıı' yuluyordu. O gece insanlar gece 2'ye kadaf beklediler. Vaadedılen ışıklı pankarf bir türlu görunmedi Don Vicenzo ile kâhine Amonella Fioritti'nin olayıa arkasından arası açıldı. Don Vicen' zo dızlerının uzerine düşerek dini otoritelerden bu gafı için özur dile; dı. Don Vıcenzo'nun kilisestnın baglh olduğu Başpiskopos Giovanni Ja* nucci, en azından binlerce kişiningozunu bozan papazı affettı "Ancak" dedı Başpiskopos Jannuci pişman olan papaza, "On gun süreyle bir manastıra kapanıp, gunâh çıkartmalısın..." Mucizeyle randevu italyan Radikalı Cicciolina, Brüteel gezısmde gazetecılenn hevesıni kursağında bıraktı ZüriMen Salzburg'dan Schnaps vekiraz İnsanlar kirazi, kiraz suyu için toplarlar burada. Kiraz suyu da Schnaps içindir. Schnaps, bizdeki rakının karşılığı. Çeşitli mevye ve sebzelerden (Örneğin x patttîesien) etde^''""^ ' ediliyor, ama en çok da kiraz kullamyor üretimde. DOĞAN ABALIOĞLU ~ ZLRİH Schnaps'm bizdeki karşılığı rakı. Sert, yüksek derecelı içki de diyebilirız. Çeşitli tneyve ve sebzelerden (örneğin patatesten) elde ediliyor ve çoğu zaman sek içiliyor. Avrupa'da TEKEL olmadığından özel kuruluşlarca veya bireylerce, ancak kamu göre\lılerinin gözetiminde üretiliyor. Kalıtenin kontrolü yanında dola\ lı vergi dediğimiz en buyük gelir kaynaklarından birini oluşturduğundan ureticiler titizlikle izleniyor. Karaormanlar'dan Alp yamaçlanna kadar uzanan Ren vadisinde yetişen kiraz; armuı, elma, mürdüm eriğmden sonra gclen, ama içki için en çok aranan meyve turüdur. özellikle (Deepfrize çıkıp mertlik bozulmadan önceleri) yaz aylannda, öğleden sonrası kahvesinde kişi, unlu, bol kaymaklı, çikolatalı (Sch»arzwalderkırschtorte) veya "Sprungli"nin medan iftihan salt kiraz pastasını arar. Hazıranda manavlarca sunulan bu meyve kısa sure dukkânları süsler ve hemen kaybolur. Kışi veya kuruluşlar kiraz suyu (Kırschw.asser) başka bir deyışle salt kiraz (Kirşch) için kirazı toplarlar. Bunu iş edinen Robert Meier. buharlı mobil imbıkleriyle erken saatlerde yola düşer, çeşıtu çiftlikleri dolaşarak koylunun yazdan parçaladığı, fermantasyona bıraktığı ama kendı ürunu olma koşullu mey\eyi "aleş suyu"na çevirir. Robert Meier şimdi teşkilatı Hunikon'da kurmuş. İlk muşterisi Ernst Keller hazırladığı 100 kilo kirazi ve yakacağı odunu (bu da gelenekte var) bırakmış, gitmiş. Kış aylarında eyleme geçtiğinden, içini mi dışını mı ısıtacağını saşıran Robert Meier'in işi kola> değil. Sabahın kör karanlığında, lokomotif ateşçisi örneği odunu ocağa sürüyor, ısı>n ölçüyor ve venlen urunu basmçb kazana dö^uyor. Buharla ısınan, damıtılan meyve suyu aygıtm diğer ucundan soğuyarak damlıyor. İlk yarım. litre, "ön akış", hemen dökuluyor. Neredeyse saf alkol sayilacak nitelikte. İçilmeyecek taddaki "son alAş" da aynı işlemi goruyor 70 derece sertüğe kadar çıkabılen "su" musluklarla, ayarlarla 50'ye indirilıp, kanunun belirlediği duzeyde bu "ön"le "son" arasında elde ediliyor. Meier, hepsı hepsi 5 litre tutan bu çalışma için "Hiçbir içki digerinin benzeri değildir" sa\ında. Tatmak başlı başına bir konu. Çoğunluğun bavıla bayıla usıleneceği bu işlevi o akşama kadar sürdurebilmek (\eya a>akta kalabilmek) için olsa gerek salt kokluyor.. Ve parmağını batırlp dudaklarıyla inceliyor. Aşagı Ren vadisinde konuşulan Alman dilinın en garip lehçesi, kiraz rakısına duşkun bu kişılerin dillerınin dolaşması nedeniyle mi yoksa kışın geçit vermeyen sıradağlarla çe\rili olduklarından zamanında dığerleriyle bağıntıyı kuramadıklarından mı bu derece anlaşümaz, kulak ormalayıcıdır dersınız? Kahverengi cumhurbaşkanı Kahverengi şu günlerde Avusturya'da çok sözü edilen bir renk. Kahverengi gölge, kahverengi Nazi üniforması, kahverengi geçmiş... Ülke cumhurbaşkanmın kahverengi Nazi üniforması içindeki geçmişi, şu sıralar bir gölge gibi peşini bırakmıyor. mizi yaplık" demek içın! Mozarl'ın evinin bulunduğu GeıSALZBURG Berchtesgaden reide sokağında yürürken gazeteleyöresi, Bavyera'nın guzel köşelerinrin kara başlıkları dikkatimizi çekıden bıri. Karlı tepelen, dar vadileri. yor. Hepsı de sozbırlıği etmiş gibi aybuz gıbı akarsulan, romantık göllenı şeyleri yazıyor. Ne de olsa ülke şu ri ve şırin kflytefi »le dmlence «rsyan gOnlefde tatsız bir ölayın 50. yılı ve büyük kent insanımn severek geldıcumhurbaşkanı sectikleri kişinın geçği bir yöre. Buralara gelip de biraz mişi ile çalkalanıyor. İnsanlar ikiye ötedeki Salzburg'a geçmemek olbölünmüş. Ulkeyi yöneten koalisyon mazdı. Bu guzel kente uğramayalı partileri birbirine gırmiş. Sosyalisı birkaç yıl oluyordu. Başbakan Vranitzky, Cumhurbaşkanmın tutumuna açıkça karşi çıkıyor: Bad Reıchenhall sınır kapısında " O çtkUmczse ben görevimi bırakıkar lapa lapa yağıyor. Salzach kıyın n " , diyor. sındaki kent ve unlü kalesi uzaktan görunuyor. Biraz sonra kendimizi Kuçük bir şaraphanede öğle yemeMozart köprusü uzerinde buluyoruz. ğinden sonra Salzach kıyılarında geNehrin suları çamurlu. Salzach kahzinti yapıyoruz. Franz Joseph parverengi. kının yollarında yüruyoruz. Yıllar Kahverengi, şu günlerde Avusturonce buralarda birkaç defa kaldığıya'da çok sözü edilen bir renk. Kahmız, müşterilerinin çoğu sanatçılar verengi gölge, kahverengi Nazi üniolan pansiyon aklımıza geliyor. forması, kahverengi geçmiş... Ülke "KüBstlcrhaus" idi adı. Arayıp bucumhurbaşkanmın kahverengi Nazi luyoruz. Bahçesi karlar içinde. tşleüniforması içindeki geçmişi, şu sıra " ten kankoca yaşlanmış. Uzun uzun lar bir gölge gibi pe^ini bırakmıyor! düşündükten sonra bizi ammsıyor11 Mart 1938'den günümüze tam lar. Çaya davet ediyorlar. Sıcak sa50 yıl geçti. Bir Avusturyah'nın Allonda hep birlikte oturuyoruz. Başman ordulannın başında doğduğu kalan da var. Kadın eski gunlerden ülkeye saldırmasmdan bu yana. Visöz ediyor. Pansiyonun ıyı işlediğiyana'nın Helden alanında on binler, ni, fakat çok yorulduklanm söylüAlmanları çoşku içınde karşılamışyor. Kendinden oldukça yaşh kocatı. Savaş çıktığında da yüz binler Nası ise pek konuşmuyor. Daha çok zi üniforması giyip cepheye gitmişdinliyor. Ve söz dönüp dolaşıp, son ti. Elli yıl sonra "biz sadece gorevigünlerde ulkeyi çalkalandıran olaya AHMET ARPAD geliyor. Kadın heyecanlı. Cumhurbaşkanlarının bir "savaş korkagı" olduğu savında. "Bana bir ş«> olmasın da..." düşuncesinden >ola çıktığını ve savaş yıllannı böylece kazasız belasız atlaltığını söyluyor. Salondakıler dinliyor. Kocası da "Sa>aşta işlenen dnayetleri bilen bu kişinin ulkemizin cumhurbaşkanlığiiiı \apabilmesi şaşırtıa", diye kadın sesiru yukseltıyor. "l lusJararası tarihçiler komisyonunun kanılladığı suçu kabullenmi)or. Hiçbir şeji anıınsamıyoruın, diyor ve koltugunda oturmağa devam edijor!" Yaşlı kadın susuyor Bir an için hiç kimse konuşmu> or. Çıni sobanın yanındakı kanapede oturan ak saçlı bır adam sessızhğı bozuyor: "Alplercumhuri>eti başkenti Viyana'da lam bir operet ojnanıyor", diyor "Bu kişi davramsı ile ulke demokrasisiııe buyuk zarar verdiginin farkında degil." Ak saçlı adam bakışlarını salonda gezdiriyor. Devam ediyor: "1950'li yıHarda 'özgürlüğüne kavuşmuş toplum' diye mutlu yıllara koşan bu ulke şimdi birbirine girdi. İnsanlar ikiye bölundu. Yahudi düşmanhğı belirtileri de sezilmekte." "Bu konudan niçin söz edijorsunuz? 3540 >ıl önce olup bilenlerden bize ne? Artık unutalım gilsin." Salonun sessizlığıni, pansıyoncu kadının o ana kadar ağzını bıcak açmayan kocası bozuyor. Oturanlar irkıliyor. Yaşlı adamın yüzü donuk. Zayıf, uzun boylu bir kadın ayağa kalkıyor. Pencereye yüruyor. Dışarı. bahçeye bakıyor. Kar yine yağmaya başlamış. Sonra salonda oturanlara dönuyor. Bakışlarını yaşlı adama çevirip konuşuyor. Kocaman ağzı kemikli yüzüne hiç de uymuyor, diye bir an duşünuyorum "İçinde >uzkarasının, kotülugun >e iğrençligin ka>nadıgı buyuk kazan savaşın bitimi\le kapanmıştı". diyor uzun boylu kadın. Sesı öfkelı çıkıyor Almancayı tngiliz şivesi ile konuşuyor. "Yıllar sonra bu kazanın kapağını arala>an Waldheim oldu. Onıın geç. mişi uzerinde yalanın, gerçeklen örtbas elmenin ve unutmak istemenin golgesi »ar." Kadın salonda gezınmeğe başlıyor. Bakışlarını yaşlı adamdan çekmeden. "Ancak gerçeklerden kaçınmak, geçmişe daha çok bağlanmak demektir," dıye devam ediyor. "Gerçekleri unutma>a kendimizi zoriarsak, gıinumüzde ve gelecekte bizi bekle>en gorevlerin ustesinden geiecek gucu yitirmiş oluruz." Rahat koltuklarında oturanlar ses çıkarmadan bu yabancı kadını dinliyor. Kadın çini sobanın yanında duruşor. "Waldheim denen kişi 10 >ıl sureyie Birteşmiş MUletler Genel Sekreteriigi'ni nasd >aptı bilijor musunuz?" diye soruyor. "Onun geçmişinden Amerika da Rusyıı da haberdardı. Fakat ses çıkarmadılar, goz yumdular. Onu kontrol aitında lutabilmek amaayla. Çıkarian için. Her >öne eğilerek selam terebilen bu kişiden ne gibi çıkarian oldu. bilemem." Kadın koltuğuna oturu\or Usul sesle devam ediyor "Bu konu hiç ortaya çıkmayacak." Kopenhag'dan WAL0HEIM Rengi tartışıııyor. SeuVden AIDS öldürür ama, neden ben? FERRUH YtLMAZ KOPENHAG Danımarka televizyonu geçen haftalarda yoğun bir AIDS kampanyası başlattı. Amaç, AIDS virusunun bulaşma yolları konusunda özellikle gençleri aydınlatmak \e tesadüfı ilişkilerinde prezervatif kullanmaya yönelmektı. Kampanya boyunca programlann arasına serpıştirilen kuçuk skeçlerde, Danimarka'nıntanınmış kişıleri bol bol prezervatif kullamlmasını öğutlediler. Andersen masallanndan Sbakespeare'in Hamlet'ı gibi çeşitli klasiklerden ve guncel olaylardan esınlenerek hazırlanan skeçlerin en büyuk özelliği, gençlere cinsel ilişki uzerine ahlakı dersler vermek yerine "ne yaparsan yap, ama lastik kullanmayı unutma" mesajı ıletmesiydı. Skeçlerin ve AIDS hakkındaki diğer programlann gunluk yaşamda var olan ilişki bıçımlerinden yola çıkılarak hazırlanması ve var olanı sorgulamadan olduğu gibi kabul etmesi, AlDS'ten ahlaki sonuçlar çıkarmaya çalışanlan sınırlendirdi. Haıta rahibin bıri, televizyon hakkmda, halkın ar du>gulannı incıtıyor dıye suç duyurusunda bulundu. Danimarka'dakı AIDS Wampanyasının genel teması. "seks harikadır. Övk de kalmalı" sloganı ile özetlenebilır. Hayat standartlanmn yuksek olduğu ve sınıf mucadelesının artık eskisi gıbi öne çıkmadığı Batı toplumlannda, sınıfsal yapının griftleşmesine ve içinden çıkılmaz hale gelmesine paralel olarak, mucadele alanlan da giderek çevre sorunları, sıiahsızlanma ve kadınerkek eşitliği gibi daha sınırlı, ama somut konularda yoğunlaşıyor. Yine bu konulann o andakı güncellığıne bağlı olarak bir kıyamet günü mıti yaratıyor. Ariık kitle üetişim araçlarmm guncelleştirdiği konuya göre kâh atom savaşının dünyayı yok edeceği gunden, kâh ozon delığmdeki buyume sonucu meydana geiecek toplu olümlerden korkuyoruz. bu tür kıyamet günu korkusunun bir yandan insanlığa ortak sorumluluklanru hatırlatan, öbur yandan da kişisel sonımluluktan kurtarraanın rehavet verici bahenesim yaratan bir yanı var. öyle ya, atom savaşı sonucu meydana geiecek kıyamet gunünde kişıselkonumuza bakılmaksızın hepiiTuz aynı şekilde olecegiz. Bu anlamda "neden baskaa degü de ben" sorusunu anlamsız kılan bir anlamı var bu tür bir kıyamet günunun. Işte insanhğın sonunu getirecek kıyamet gunu teorilerine bir de AIDS öcüsu eklendi. Ama AIDS'i oburlerinden ayıran bir ozellik var: AlDS'ten olmek toplumsal değil, tamamen kışısel bir sorumluluğun sonucu. Yeryuzünde mılyonlarca kişinin AlDS'ten olecek olması, "nasıl olsa hep birlikte ortak sorumsuzlugumuz sonucu öleceğiz" guveninı yaratmıvor. Aynı şekilde "neden bir başkası degü de ben" sorusu tekrar anlam kazaruyor. Bazı hastalıklann ruhani duzeydeki bir "anlam"tn gerçek hayattaki yansıması olarak algüanması yeni bır olgu değil. 19 yuzyılda tuberkuloz hastalan yaşadıklan katı dun\aya •hayır' dıyen ince ruhlu insanlar olarak algılanırlardı. Yine kanserin hayattaki >enilgilere karşı vucudun geliştırdığı bir tepkı olduğu savunulurdu. Aynı şekilde AIDS de kendi anlamsızlığı ve tesadufilığı içinde algılanmak yerine, insanhğın ahlaki cokuntüsune karşı 'yukandan' venlmiş bır ceza olarak algılamyor bırçok çevrede. Bir zamanların 'ozguraşk' ıdealinın onde gelen savaşçılarından Danimarkalı yazar Suzanne Brogger bile artık Danimarka kultur vaşamının rnazbut bir aile annesi olarak. AIDS'in eşcinsellere verilmiş bir ceza olduğunu yazmaktan geri kalmadı. Gelen sert tepkiler uzerine şımdilerde AIDS'in yeni bir cmsel kultur yaratmak için yaratılmış olumlu bir fırsat olduğunu savunuyor. AIDS'in ahlaki duzen savunucularının elinde silah haline gelmesı aslında doğal görunuyor. Öyle >a, alışılmış cinsel ilişki biçimlerinm dışına çıkmayanlann, eşleri de aynı şe.kılde davrandığı surece bu ölumcül hastalığa yakalanma ihtimalleri yok denecek kadar az. Ama ortada başka bir gerçek var. Geçenlerde Federal Mmanya'daki oğrencıler arasında yapılan bir araştırma. oğrencılerin buyuk çoğunluğunun AIDS korkusuna rağmen cinsel alışkanlıklarım değiştirmediğıni go>tenyor Herkeste bir olitnpiyat telaşı Her şey değilse bile çok ama çok şey 1988 Seul Olimpiyatlan için: 2500 kızlı erkekli gönüllü, aylardan beri belli başlı Avrupa, Asya diilerini; Arapça ve tngilizceyi öğrenmek için kursa gidiyor. Her yerde hummalı bir faaliyet var. ALÎ R1ZA BALAMAN SEUL Kore'de her şey değilse de gerçekten çok ama çok şey, 1988 Seul Olımpiyatlan için: Yakında sonuçlanan cumhurbaşkanlığı seçiminden tutun da sokaklaki insana İngılizce konuşma pratiği kazandırma çabalarına değin... Cumhurbaşkanlı|ı seçimi propagandası döneminde üç adaydan her bıri tek tek seçim bıldirgelennde, Olimpiyat Womite uyelennın hıçbir şekilde değiştirilmeyecekleri ve görevlerinin Olimpiyat sonuna değın süreceği guvencesinı verdiler. Sokaktaki insana da, bir yabancmın tngilizce olarak ne sorabileceği hesaplanarak televizyon ve radyoda Ingihzce konuşma programları düzenleniyor. Sözgeiimi, •Camşil Olimpiyal Kö>üne metroyla naal gidebilirira? En yakın postofis nerede? Seul'de gorulmeye değer en eski bina hangisidir?" türunden sorulara verilecek yamtlar vb... Taksi şoförlerine de her gun kısa sürelı, ama sık s:k yinelenen radyo programlarıyla tngilizce öğretilmeye çalışılıyor Anımsadığım kadarıyla Koreli sporcular, olimpiyat açılış gunune 500 küsur gün kala Tenin Spor Enstitüsü'nde kampa girdıler ve o gunden bugune şehır merkezindeki kabaca binalann alnına ya da sırtına, elektrıkle çalışan ve her gun bir ra N me yaptı. Bütün bunların yanında çok önemli olan bir başka olumlu yaklaşım da, Olimpivat Oyunlan suresinde duzenlenecek olan Olimpiyat Sanat Festivali. Konuksever bu sözcuk yerıne daha çok Batılısever demek gerekıyor Korelilere yakışır bir jestle bu festivalde sergiler, muzik konserleri, halk dansları ve bale gösterileri sporculara olduğu kadar yabancılara da bedava olacak. Ve yine Asya Oyunlan döneminde olduğu gibi Sanat Caddesi (Tehakro) trafığe kapatılacak ve her gun 24 saat sureyle sanat gösterileri yapılacak. Yukanda saydıklanmıza ek olarak. Olimpiyat Köyıi'ne çok yakın bır yerde, genışce bir alanda Olimpiyat Parkı düzenleniyor. Bu alanda yapılan kazılarda MÖ 300500 yıllarına aıt PeakChe Kralhğı'nın sanat kalıtları bulundu. PeakChe, Kore larıhinde Chosun sonrası,' Şilla oncesı unlu bir krallık donemı. Bu alanın tarihsel ve de sanatsal ozeliığınden oturu, aiana çağdaş sanatsal bir nitelik kazandırmak içın 10'u Koreli, 5'ı yabancı otmak uzere, merkezi Paris'te bulunan Uluslararası Sanat Komitesı kuruldu. Bu komıtenin kararınca 81 ulkeden 165 heykeltıraşın armağanı olan bırer heykel bu parkta sureklı olarak sergılenecek. Bunlardan bır heykel de Türk heykeltıraşına aıt olacak. Ayrıca, Turk hukumeti, Korelılere armağan oiarak bu parkın uygun bir koşesine Turk mımansınin estetık özelliğini taşıyan bir Türk çeşmesi yaptınyor. Olimpiyat Parkı, 15 ağustos ile 5 ekim tarihlerı arasında sergılenecek olan "Uluslararası Açık Hava Heykel Sergisi" nedeniyle Olimpiyat Oyunlan açılış gununden bır ay once açılacak. Olimpiyat lar sonrası park, on mılyon nufuslu Seulun parkları arasına katılacak, özellikle de gençlerin uğrak yerı olacak. Seul 01ın, TıS' /anşiannın yap acağı Youıdo Plaza Vetodromu, çoktandır sporculan ağıriamaya hazır Asya Oyunlan döneminde sınamadan geçti. Havaalanından Camşil Olimpiyat Köyu'ne kadar uzanan beton Olimpiyat Bulvarı geçen yıl hizmete açıldı. Sporculann kalacağı yeterli sayıdaki apanman dairesıyse Asya Oyunlan'ndan bu yana döşeli olarak hazır Olimpiyat Oyunlan sonrası halka satılacak. Kimsenin önceden almak gibi bir telaşı yok. Çunkü inşaat teknolojisindeki gelişmeler ve devletin arsa fiyatlarını denetlemesi sonucunda apanman daireleri her yıl biraz daha ucuzlamakta ve Devlet Bankası Korelilere çok ucuz faizlerle ev kredisi vermekte. Her ülkenin katılacağı sporcu sayısına gore dağıbmı yapılan bu apanman dairelerinde yer sıkışıklığı olmadığı gibi yer fazlalığı olacak. Zira, petrol zengini ulkelerin yönetıcileri ve sporculan, burada yerlerı hazır olmasına karşın luks otel katlan kiralayacaklar. 1986 Asya Oyunlan döneminde olduğu gibi... Araplann böylesı'ne para tukettiklerini gören Koreli boş durur mu? Şimdideh lüks bir otelın üst katı, "AH Baba" adıyla mu zikli, gobek danslı restorant olarak hizmete açıldı. Seul Olimpiyat Komıte^i, 161 ulkenin olımpiyatlara kesin katılacakları haberini duyururken, bu rakamın şımdiye kadar dunya olimpıyatlanna katılan ulke sayısı bakımından bir rekor olduğu şcklınde de değerlendır kam eksilen tabelalar asıldı. Bu yazının yazrldığı gun tabela 197 rakamını gosteriyordu; yann 196 rakamım gösterecek ki, bu, olimpıyatlann açıhş gunune 196 gün kaldı demektir. Korede yaşayan Amerikalılar ve çoğunluğu Koreli gençlerden oluşan 2.500 kızlı erkekli gönüllü, aylardan beri bellibaşlı Avrupa, Asya dılleri, Arapça ve tngilizce kurslanna devam ediyor. Bunlar, dıl kursları >anında ı>ı bu rehber olmanın gereklerıni de öğreniyorlar. Spor tesisleri şımdiden hizmete hazır. 100.000 kişilik, açılış ve kapanış törenlerinin yapılacağı ana stadyum, 1986 sonbahannda gerçekleçtirilen
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle