18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER aynlıkçı akımlar da sol olarak sunulmaya çalışılıyordu ve nihayet sonsuz özverili, yurtsever ve yiğit bazı gençlerin; iyi niyet ve hayaiperestliğinden kaynaklanan gelişmeler, istenen müdahale fırsatını yarattı. 12 Mart 1971'de Türkiye'de egemen ekonomik güç, hükümeti elinde bulunduruyordu, ama bürokrasiyi ele geçirememişti. Bu nedenle, getirilen kısıtlamalar sınırlı kaldı. Hızlı toplumsal gelişme frenlenemedi. Türkiye'nin yazgısı çok önemli ölçüde, OPECin petrol zammı ve 1974 Kıbns Barış Harekâtı ve bunu izleyen ABD ambargosuyla belirlendi. Yıldız, hızla kararmaya başlamıştı. Zira tüm dışsatım gelirlerini zorlayan bir petrol faturası ve silahlı» kuvvetlerimizin gerekli araç ve gereci, ikinciüçüncü ellerden çok pahalı bir biçimde sağlamak zorunda kalması, beklenmeyen gelişmelerdi ve bir yokluk dönemi başladı. Elektrik, gaz, yağ vs. derken, sigara ve çay bulunmaz oldu. Oysa depolar doluydu. Fakat devlet çarkı dönmez olmuştu!.. Gerçekten devlet çarklan dönmez olmuş; sokak, anarşi ve terörün egemenliğine terk edilmişti. Yüzyılların getirdiği bir alışkanlıkla, devlet güçlerine ve yasalara saygılı Türk halkı, devletin teröre engel olamamasımn hayret ve dehşetini yaşadı. Tüm ülke sıkıyönetim altındayken, sokaklar kan gölüne döndü. İnsanlar korku ve endişe içinde gündelik yaşamlarını sürdürmeye çabalarken, orada burada kurtarılmış bölgeler türedi. 12 Eylül'e bu koşullar altında gelindi ve nasıl oldu hâlâ büinmez, birkaç haftada terörün kökü kazındı. Ardından yeni bir anayasa ve Türkiye'nin toplumsal, siyasal ve ekonomik yaşamını düzenleyen tüm yasaların kısıtlayıa yönde değişimi geldi. 12 Eylül yönetiminin "emaneti" sayın Sunalp 1 ın temsil ettiği "tutucu bürokratik" anlayısa devredeceğini sananlar çok yanıldılar. Emanet, olayın dış boyutlannı düşünenlerin beklediği üzere Sayın Özal'ın temsil ettiği "tutucupseude liberal", ya da "ABD'cilslamcı" anlayısa, altın bir tepsi içinde sunuldu ve iç destek, dış destek ve devlet olanaklarıyla, bu yapının uzun yıllar değiştirilemeyeceği varsayıldı. Gerçekten 1983'ten sonra oy oranı sürekli olarak düşse de 1984 yerel seçimlerinde, 1986 kısmi seçimlerde ve 1987 genel seçimlerinde Sayın Özal iktidannı sürdürdü. Ancak ortadan kaldmlmak istenen, zihinlerden silinmek istenen şeyler de silinemedi. Devlet tekelindeki sesli ve görüntülü kitle iletişim araçlarının yıllarca süren tek yanlı propagandasma karşın, toplumun genel değer yargılarını tümüyle değiştirmek mümkün olmadı. Dünyanın değişik bölgelerinde yapüan araştırmalar, gelir düşerken insanların siyasete ilgilerinin azaldığını gösterirken; Türk halkımn siyasete olan ilgisi azalmadı. Güneş de Doğar... Devlet, "sosyal devlet" olma özelliğini hızla yitirirken, bu yapımn mimarları da geri adımlar atmaya başladılar. Aslında devletin sosyal devlet niteliğinden uzaklaşmasından çok daha vahim olmak üzere, devletin "hukuk devleti" olma özelliği de tehlikeye girdi. Nasıl oluştuğu hatırlanan bir parlamento çoğunluğunun çıkardığı kanunlara dayanan bir "kanun devleti", hukuk devletinin yerini almaya başladı. "Biz yaptık oldu..." zihniyeti egemen kılınmaya çalışıldı. PENCERE 16 ŞUBAT 1988 Prof. Dr. TOKTAMIŞ ATEŞ Uluslann yazgılarında yıldızın parladığı anlar da vardır, karardığı anlar da. Tarihe bir göz attığımız zaman, yıldızın parlaması çoğu kez başarılı bir önderin geniş kitleleri aydınlatan haleleri biçiminde karşımıza çıkar. Yıldızın kararması ise yine bir önderin salt kendi çevresini aydınlatan sahte ışıklannın gerisinde olur. Ama aslında uluslann yazgısını belirleyen o önderler değil, toplumlann nesnel koşullandır. Önderler o nesnel koşulların ürünüdürler, ama kimi zaman o nesnel koşulları çok önemli ölçüde etkilerler. Örneğin 1. Dünya Savaşı sonrasında Osmanlı lmparatorluğu'nda yeterli siyasal ve kültürel birikim ve kadro olmasaydı, bir Mustafa Kemal ortaya çıkamazdı. Ancak bir Mustafa Kemal olmasaydı, Osmanlı'run çürümüş karanlığından, Türkiye Cumhuriyeti'nin aydınlığına ulaşılabilinir miydi? Toplumların nesnel koşullarındaki değişimler, kimi zaman inanılmaz bir hız kazamr. Bir yandan teknik gelişme artar, bir yandan doğarun kullanımı zenginleşirken; insanlar arasında üetişim kanalları ve olanaklarının çoğalması, yepyeni yapılara yol açar. Yeni toplumsal sınıflar ya da katmanlar görülür. Mülkiyet yapısı alt üst olur, yepyeni bir bolüşüm oluşur. Tüm bu gelişmeler karşısmda devlet, tarafsız bir kurum değildir. Devlet gücünü elinde tutanlar, yani en azından yasama ve ytirütme gücünü elinde bulunduranlar, toplumun nesnel koşullannın bir ürünüdürler ve bunların değişimine engel olamazlar. Ancak bir ölçüde saptırabilir ya da geciktirebilirler. Fakat bu da, onların devlet gücünü elde ediş biçimlerine baglıdır. Yani, zorbalıkla mı iktidar olmuşlardır, babadan oğula geçen bir iktidar mı söz konusudur, ya da özgür bir seçimle mi iktidara gelinmiştir... Yukarda değindiklerim sanıyorum biraz kuramsal ve bir gazete okuru için anlaşılması güç oldu. Fakat bunlan Türkiye örneği çerçevesinde somutlaştırırsak, samyorum anlaşılması çok daha kolay olacaktır. Türkiye 1970'li yıllara son derece hızla değişen bir toplumsal ve ekonomik yapıyla girdi. Ancak o günîerde bir yetkili ağzın söylediği gibi, toplumsal gelişme, ekonomik gelişmenin çok ilerisinde idi (*). Zira ulusumuzun yazgısında yıldızın parladığı bir dönem olan 27 Mayıs nıhunun getirdiği 1961 Anayasası çerçevesinde, insanlar yazıyor, çiziyor, dernekleşiyor, örgütleniyor, eğitiliyor ve bilinçleniyordu ve bu insanlar yepyeni istemlerle, taleplerle ortaya çıkıyorlardı. Bu gelişime 1961 Anayasası'nın özgürlükleri içinde engel olmak mümkün değildi. Devlet, daha 196O'lı yılların sonlannda solun üzerinden koruyucu kanatlarını çekmiş, solu sokağa itmeye başlamıştı (*). Bu arada kimi etnik Sonuç Devlet, "sosyal devlet" olma özelliğini hızla yitirirken, bu yapının mimarları da geri adımlar atmaya başladılar. Aslında devletin sosyal devlet niteliğinden uzaklaşmasından çok daha vahim olmak üzere, devletin "hukuk devleti" olma özelliği de tehlikeye girdi. Nasıl oluştuğu hatırlanan bir parlamento çoğunluğunun çıkardığı kanunlara dayanan bir "kanun devleti", hukuk devletinin yerini almaya başladı. "Biz yaptık oldu..r zihniyeti egemen kılınmaya çalışıldı. Fakat başaramadılar. Evet başaramadılar. Terör korkusuyla susan insanlar konuşmaya başladı... Gençler hak aramaya, işçiler grev yapmaya başladılar. Toplumsal tepkiler dile gelmeye başladı. Başlayacaktı elbette; çünkü insanlar koyun değildir; çünkü insanlar bilgisayar ekranlanndaki rakamlar hiç değildir. Çünkü insanlann korku ve endiseleri olduğu gibi, inançlan ve heyecanlan da vardır. Çünkü insanlar düşünürler, konuşurlar, tartışırlar, bilinçlenirler ve örgütlenirler. Çünkü insanlar, eninde sonunda iktidar yolunu aramaya başlarlar ve işte o zaman, en koyu karanlıklar arasından, "GÜNEŞ DE DOĞAR!.:' (•) Bu ycikili agzın ne denli büinçli oldugunu hâlâ merak ederim. (*) Bu konularda Sayın Aybar'ın son günleıde yayımlanan TtP Tarıhi I, dikkatle incelenmelidir. BUBHAN ARPAD HESAPLAŞMA "lUtii Mucizegu" Ozerine OKURLARDAN Sokağımızda çamur diz boyu Sokağımızda, Imar Iskân Bakanlığı'nın lojman evleri inşaatı devam etmektedir. Daha önce yapılan hafriyaı çalışmaları ve bu inşaata taşınan malzemeler nedeniyle sokağımızda yaz kış diz boyu çamur vardır. Altyapı tesislerinin yetersizliği nedeniyle bu çamura karışan kanalizasyon atıkları aym zamanda Gülizar Sokak sakinlehnin sağlıklarını da tehdit etmektedir. llgili belediyenin, çamurdan yüriinmeyen sokağımızın temizlenmesine, günlerdir biriken çöplerimizin toplanmasına çare bulmasını îstiyoruz. TOZKOPARAS ÖRNEKTEPE MAH. GÜLtZAR SOKAK SAKtNLERİ 22 Ocak 1988 tarthine kadar basından ve çeşitli yayın organlarından öğrenebildiğimize göre tek ders affını bekledik. Fakat 22 ocakta toplanan üniversitelerarası kurul, üniversiteler sanki ikinci sınıftan başlıyormuşcasma birinci sınıfı baraj sayıp üst sımflara hak tanıdılar. Biz tek dersten kaydı silinmiş olan öğrencilerde şöyle bir düşünce gelişti. Üniversitelerarası kurul, ikinci sınıf ve daha üst sımflara birçok hak tammamn öğrencinin lehinde büyük bir taviz olmayacağım öğrencinin zaten baraj kabul edilen birinci sınıfı aşıp ikinci sınıf a gelemeyeceklerini düsündüler herhalde. Bizler bu durumda okullarmdan kaydı silinen ve gazetelerin köşelerinde umut arayan bireyler haline geldik. Bu konuda buradan tek ders hakkında ne düşündüklerini öğrenmek istiyoruz. GAZİ ÜNİVERSİTESl ADISA BİR GRUP ÖĞRENCt KİT'lerin amacı Oktay Akbal, 27 Ocak 1988 günlü Cumhuriyet'te çıkan "Basın Konseyi için" yazısında, Basın Şeref Divanı yıllannda başıma geien bir olaydan söz açıyor. Kısaca şöyle: "27 Mayıs^ tan sonra Basın Şeref Divanı kurulmuştu. Divan, etkili bir çalışma yapamadı. Zamanla üyelerin çoğunluğu sağcılann eline geçti. Burhan Arpad'ın başına geleni anımsıyorum. Sağcı bir yazaria giriştiği tartışma yüzünden divanca kınanmıştı." Akbal'ın yazdıklannı ve olayı aydınlatmak için 20 Nisan 1961 günlü Vatan'da "Günü Gününe" köşemde basılmtş 'TuUi Mucizegu Ûzerine" yazımı olduğu gibi buraya alıyorum: "insanoğluna en yakın olması gereken edebiyat, Türk liselileri için çapraşık bir bilmecedir. Hele, Türk edebiyatı dive okutulanlar, yürekler acıstdır. Zira bu kitaplarda Türk edebiyatıyla Osmanlı Divan edebiyatı birbirine kanştınlmaktadır. Bu yüzden de, korpe beyinler anlamsız bir yığınakla boş yere yorulmakta, hatta belki de edebiyattan soğutulmaktadır. Lise onuncu sınıf öğrencilerine XVII. yüzyıl Türk edebiyatı örneği olarak sunulan bir gazeli buraya aktanyorum: TutH mu'cize guyem ne desem luf değil Çerh ne soyleşemem ayinesi saf değil EhN dildlr diyomem sinesi saf olmıyana EhN dil birbirini bilmemek insaf değil Yine endişe bilür kadri düN guftanm Rüzgâr ise deni dehr ise sarraf değil Gtatf mUtahi deri gençi maani eHme Aieme bezli gühar eyiesem itlaf değil Levhi mahfuzi sühandı dili paki Nefi • Tabi yaran gibi dükkânçei sahhaf değil.' Gelin açık konuşalım. Değil Cumhuriyet çocukları, az buçuk Osmanlı edebiyatı okumuş benim nesil bile, şu satırları kolayca söker mi? Kullanılmayan, yaşamayan bir dille yazılmış o gazelden Cumhuriyet liselisi ne anlar? Anlayamayacağı, ömrürv de tek defa kullanmayacagı o kelimeleri öğrenmeye, onlardan sınav vermeye niye zorlanmalı? Lise, hayata hazıriar. Hayatta geçer akce bikjilerle kafaları yoğurur. Böyle olması gerekir. Türk edebiyatı, elbette Cumhuriyetle başlamadı. Osmanlı imparatoriuğu'nun bir saray edebiyatı, son yılların da Batı kopyacısı bir şehiıii edebiyatı vardı. Ama bütün bunlar, çok kısa bir özetle geçiştirilmeli, boş kalacak sayfalarda, çağın dünya edebiyatı ve modern Türk edebiyatına, genişlemesine ve derinleşmesine yer verilmelidir. Osmanlı ve Divan edebiyatı, bir bilim işi olarak üniversitelerde gerektiği kadar okutulur. Hattâ, Arap harfleri kursları görecek edebiyat faküttesi gençleri, yazıldığı metinlerden öğrenirter. Cumhuriyet, bir çağın kapanıp yeni bir çağın baslaması anlamını taşır. Türkiye için bu gerçeğin önemi, öteki milletlerin hepsinden daha büyüktür. Zira, dil, yazı, giyimler, düşünce dünyası değişmekte ve getenetder yıkılmaktadır. Divan'ın 'Tutii mucizegu'Mu gazellerinden Cumhuriyet liselilerine ne?" Tercüman yazarı Bay Kabaklı, bu yazıma ağır sözlerle karşı çıktı. Aşağılayıcı sözlerle. Babıali'ye Tuluat tiyatrosundan gel1 miş olduğumu yazdı. Karsılık vermedim. Basın Şeref Divanı na yazıyla başvurdum. Bir süre sonra akıl atmaz bir durumla karşılaştım: Basın Şeref Divanı, durumu incelemiş ve Burhan Arpad'ın kınanması yargısına varmıştı. Zira, Burhan Arpad, o yazıda gelmiş geçmiş Türk edebiyatçılannı hedef almış, onları kücültmüş!.. Ve Bay Kabaklı, bu durumda her Türk aydını gibi haklı bir tepki göstermişl.. Yapılacak bir şey yoktul Bir süre sonra mektup geldi. Altında sayın bir hukuk profesörümuzün imzası vardı. Fakat karar zaptında kimlerin adı yazılı olduğunu kimse açıklamadı. Şu sıra o dosya ele alınsa kimi oyunlara ışık tutar. KtT'lerde amaç hizmettir, kazanç değil. KİT kurulusu olan PTT halka hizmet için kurulmustur. Bu kurumun yapmıs olduğu hizmet gözardı edilemez. Fakat ne yazık ki PTT, en çok kazanan KİT kuruluşlarmdandtr. PTT abone telefon konusmalarında şu şekilde bir uygulama yapılmaktadır: "Tbplam konuşmamn 300'e kadan 60 TL., 3001000 arası 75 TL., 1000'den sonrası 100 TL/dir." Yıl içinde toplam 1000 konuşmayı geçen bir abone, sonraki her konuşma için 25 TL. ya da % 33.33 zamlı konuşma bedeli ödemektedir. Telefon abonelerinin bu uygulamadan etküenmemeleri için günde en çok 2.74 ya da 8 dak. 13 sn.'lik şehiriçi konusması yapmaları gerekmektedir. Otomatik konuşmalar şehiriçi konuşmalara katümaktadır. 1000 konuşmayı geçen bir abone otomatik konuşma yaptığında % 33.33 zammı otomatik konuşmaları için de ödemek zorunda kalmaktadır. Bir dakikalık otomatik bir konuşma için 375 TL. yerine 500 TL. ödemesi gerekmektedir. Işyerlerine telefon tesis ücreti, konut telefon tesis ücretinin iki katıdır. Burada peşin olarak bir zam almmış olunmaktadır. Bir işyeri için günde 2.74 şehiriçi konuşma yapmak olası mıdır? KlTierde amaç halka hizmet olup, halkı sömürmek olmadığma göre; halktmızın en çok kullandığı zorunlu gereksinimlerinden bu şekilde yararlanmak halkımıza yapılan bir saygısızhktır. İBRAHÎM DURGUT ESKÎŞEHİR Lise son sınıfta okuyan ağabeyim öldüğünde, on üç yaşındaydım. O güne dek ölüm bu kadar yakınımıza sokulmamıstı. Sanki evin çatısına bir bomba düştü. Annem aylarca kendine gelemedi. Hayatımız değişmişti. Ölen ağabeyimden kimse söz açamazdı. Resimleri ortadan kaldırıldı. Adı hiç amlmadı; ama daha olumsuz bir sürece girdik; bir gerçeği yok saymanın tedirginliğinde yaşıyorduk. Çocuk aklımla olayı kavramaya çalışıyordum. Büyüdükçe, bazı gerçekleri yok saymanın ortaklığını, aile dışındaki kişiler ve çevrelerle de paylaşmasım öğrenecektim. Bu tür ortaklık, koskoca bir devletin resmi siyaseti bile olabiliyordu. Kürt sorunu herkesçe bilinen; ama yıllarca konuşulması sakıncalı sayılan bir konu değil miydi? Son yıllarda yavaş yavaş dokunulmazlıklar kalkıyor; baskı rejiminin perdeleri aralanıyor; ama kimi çevrelerde, yasanmış olanlan ve yaşananları yok saymak güdüsü hâlâ ağır basıyor. Artık yukarıdan baskı sözkonusu değil. Bir yanda sermayenin çıkardığı lüks dergiler, öte yanda basının holdınglere bağlı kalemleri, îktidarın siyaseti ne uygun biçimde davranıyorlar; var olanları yok sayıyorlar. Sanki Türkiye bıçakla ikiye ayrılmış gibi; bir yanda palazlanmış sermayenin dünyası; öte yanda bu dünyanın dışına sürülmüş otanlann zındanlan, davalan, çektikleri, ışkenceleri, sıkıntıları, hayatları... * Arkadaşımız Halil Nebilertn 9 Şubat 1988 günlü Cumhuriyefte yayımlanan haberinden: "Elde edilen bilgilere göre son 12 yıl içinde güvenlik güçleri tarafından gözaltına alman 630 bin kişiden 105 bini hakkında savcılıklardan takipsizlik veya tutuklanmalarına yer olmadığı karan verildi ve bu kişiler salıverildiler. Gözaltına alınanların yaklaşık 200 bin kisilik bölümü olaylarla ilgisi olmadığı gerekçesiyle polisler tarafmdan serbest bırakıldı. Sıkıyönetimin ilan edildigi 26 Aralık 1978 tarihinden 1 Mart 1986'ya kadar 76 bin 136 kişi tutuklandı. Aym dönemde bir yıldan fazla cezaya çarptırılanların sayısı ise 22 bin 963 olarak açıklanmıştı." Arkadaşımız Suleyman Sanlarin 15 Şubat 1988 günlü Cumhuriyet'te yayımlanan haberinden: "TCK 141, 142 ve 163'üncü maddelerinden dolayı, 1980 yılından bu yana yalnız sivil mahkemelerde açılan 9 bin 508 davada toplam 14 bin 855 kişi yargılandı. Zaman aşımına kadar izlenmesi gereken 3 bin 160 soruşturma açıldı. Sıkıyönetim askeri mahkemelerinde 12 Eylül'den sonra binlerce sanıklı davalarda yargılananlann sayısının ise 55 bine yaklaştığı belirtiliyor. 1980den sonra sivil ve askeri mahkemelerde 70 bine yakın sanık 141, 142 ve 163'üncü maddelere aykın davrandıkları savıyla yargıç önune çıkanldılar." Ne biçim bir düzende yaşıyoruz? Yarım milyonu aşkın insan cezaevi turnikesinden geçiriliyor; yaklaşık 70 bin insan fikir suçlarından ötürü yargılanıyor; bunlara darağacına çekilen gençleri, hapishanelerde ölen veya öldürülenleri, sakatlananları, işkence tezgâhının üstünde kalanları, işkenceden geçirilenleri de katarsanız, nasıl bir cehennemde yaşandığını anlamak güç olmaz. * Ama kimi dergi ve gazetede, çoğu yazarda, çizerde, edebiyatçtda, sanatçıda görülen kayıtsızlığa nasıl bir anlam vereceğiz? Ressam, heykelci, şair, öykücü, romancı, tiyatrocu, sinemacı, köşe yazarı, eleştirmen; kim olursa olsun bir toplumda yaşadığının btlincine sırt çevirebilir mi? Moda, dedikodu, aktüalite, magazin, lüks hevesi, şatafat ve cafcaf merakı; gorgüsüzlük, snobizm yavşaklığı, çılgınlık, dengesizlik, üçkağıtçılık, marjinaliik, porno solculuğu, sapık sağcılık, çamur ve çirkef olacak elbette; çünkü çürüyen toplum bir deprem geçiriyor Ama, onlarca insanın darağacına çekilmesine, binlerce insanın işkenceden geçirilmesıne, yuzbinlerce insanın zındanlarda yaşatılmasına ve milyonlarca insanın acılarına sırt çevirerek ne yazar olunur ne sanatçı ne gazeteci ne de insan... Nasıl İnsan Olunur?.. Tek ders... Seri olarak parlak krom kaplama yapılır • Demir • döküm • Çelik, saç ve benzerleri mamul tüm parçalar; Alman normlarına uygun sıcak ve hareketli banyolarımızda çiftbakır + nikel üzerine dekoratif krom kaplama yapılır. SflHUM MÜLKİYELİLER BİRLİĞİ DERGİSİ k (92.) Sayısı Bayilerde ÇAĞDAŞ YAYINLARI m D Hegemonya Krizinden Borsa Krızıne/Doç. Dr. Fikret BaşkaI ya D Bölge Valiliği Üzerine Düşünceler/Ooç. Dr. Aykut Polatoğlu • Prof. Dr. Kurthan Fişek'le Türkiye'nin Idari Yapısı Üzerine Soyleşi/Gencay Şaylan • Dış Politikada Aralık '87/Dr. Baskın Oran Z^ FKÖ'nün Türkiye Temsilcisi Ebu Firas'la Söyleşı D Uluslararası Sözleşmeler ve Memurların Sendika Hakkı/Doç. Dr. Mesut Gülmez G Nazım Hikmet'in Legalliği Adına Bir Savunma/Jülide Gülizar C Azgelişmişliğin Yeni Bir Ölçütü: Insan Haklarının Ihlali/Prof. Dr. Cahrt Talas C Insan Haklarının Bökjesel Düzeyde Korunması: Arap Ortadoğusu/Mehmet Semih Gemalmaz • Türklslam Sentezınde Batılı Olan Nedir?/Doç. Dr. llber Ortaylı D Tek Parti Döneminin Belirgin Özelliklerı ve Düşun Akımları/Şükran Kurdakul D Çizgılerıyle: Nezih Danyal , Adras: Mulkıyeliler Birli^ı Genel Bajkanlıjı, Konur Sokak. No: 1 Kızılay/ ANKARA T«l: 118 55 72 Abon* Koaullan: Yıllık: 9.000 TL Poala Çakl No: 11664 5 Dıgıtım: HurDaQıtım. Nadir Nadi Dostum Mozart Seşeli, hoşgörulü, daima iyımser, çocuk ruhlu Mozarı'ın üstün ^^^^ yaratıcılığı, hüzünle umudu ^^^^^^~^ birleşriren dehasını, Sadir M ^^^H^^^. S'adi 'nin ıçten. taılı latlı, ama M § ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ V abartmasız anlatışını içimıze f^^^^^^Hw^^^g sındırerek eğer değilsenız Ş" f^^^iCEn siz de bir ' 'Mozart dostu'' "^^^^T^*^^ olacaksınız, deriz. ^^^""^C / .. v . 1500 Ura <KDV nıııdej Çagdaş Vayınları Türkocağı Cad. 39/41 CağaloğluİSTANBUL n UYGULAMA ALANLARI: • Elektronik yan sanayii • Oto yan sanayii • Çelik büro eşyaları • Hediyelik büroeşyaları • Ütü kapakları • Cesitli vidalar • Cesitli borular *p Müracaat: 6G6 ELEKTRİK MÜHENDİSLERİ ODASI İSTANBUL ŞUBESİ 26. GENEL KURUL DİVAN BAŞKANLIĞI'NDAN 2324 Ocak 1988 tarihinde yapılan Olağan Genel Kurul seçimleri, Yönetim ve Denetleme Kurulu Asil ve Yedek üyelikleri seçim sonuçlanna yapılan itirazlar sonucu, ŞİŞLİ ILÇE SEÇİM KURULUNCA İPTAL EDİLMİŞTİR. ŞİŞLİ İLÇE SEÇİM KURULUNUN KARARINA GÖRE: 28 Şubat 1988 Pazar günü saat 09.00 17.00 arasında Abidei Hürriyet Cad. No: 5 Şişli KARMA RUM İLKOKULU SALONLARINDA YÖNETİM VE DENETLEME KURULU SEÇİMLERİ YENİDEN YAPILACAKTIR. UYELERİMİZİN ODA KİMLİK KARTLARIYLA BİRLİKTE SEÇİME KATILMALARI DUYURULUR. E.M.O. İST. ŞB. 26. DÖNEM GENEL KURUL DİVAN BAŞKANI ALAETTtN ANAHTARCI VEFAT VE TEŞEKKÜR Emekçi ve insan sevgisiyle dolu iyilik timsali annemizi kanser illetinden dolayı kaybettik. Derdimiz büyük, ancak onurlu yaşamı tesellimizdir. Hastalığı süresince Almanya ve Türkiye'de yakın ilgilerini esirgemeyen, cenazesinde bizleri yalnız bırakmayan, telgraf ve telefonla ve KİBAR SEVER bizleri ziyaret ederek acımızı paylaşıp başsağlığı (19328.2.1988) dileğinde bulunan tüm dost, akraba ve hemşerilerimize teşekkürü borç biliriz. Esas No: 1986/758 Karar No: 1987/478 C.Sav.Esas No: 1986/6205 Hâkim: 13248Osman Turhan CSav.Yard.: 16593İsmail Babaoğlu Kâtip: Mehmet Şahin Davacı: K.H. Müşteki: K.H. Sanık: Miraüi Yurtsevcn: Hasan ve Rukiye'den olma 1945 doğumlu. Erzurum ili İsı»r ilçesi Sırakonak köyü C: 091 S: 31 H: ll'de nf. kayıth olup, halen Sümer Mh. 687 Sokak No: 38'de oturur. Evli, 3 çocuklu, okuryazar T.C. İslam. Suç: Noksan gramajlı ekjr.ek satmak. Suç tarihi: 26.6.1986 Noksan gramajlı ekmek satmak suçundan sanık hakkında mahkememizde yapılan duruşmasında verilen karar gereğince; GEREĞİ DÜŞÜNtiLDÜ: Olay tarihinde sanık Mirzali Yurtseven'ın işletmekte olduğu Gökay fırınında imal ettiği ekmeklerin belediye fariişine göre 435 gram gelrnesi gerekirken sıcak somunlann >apılan tartısında beher ekmeğin 395 gram olarak imal edildigi, saruğın tevilli ikran dinlenen şahit Mustafa Türkmen'in şahadeti Belediye Başkanhğı'nın cevabi >ta2isı ve tutanak münderacatından anlaşılmış olmakla; Sanık Mirzali Yurtseven'in hareketine uyan TCK!nun 363/1 maddesi gereğince 6 ay müddetle hapisce 10 bin lira agır para cezasi ile tecziyesine hapis cezasının 1 giinlüğü 647 sayüı kanunun 4. maddesi gereğince 300 lira üzerinden para cezasına çevrilerek sanığın hapis cezasi yerine 54 bin lira ağır para cezasi ile tecziyesine, para cezalarının TCKInun 72. maddesi gereğince içtima ettirilerek sanığın 64 bin lira ağır para cezasi ile tecziyesine; TCK'.nun 402. maddesi gereğince saruğın cürme vasıta kıldığı meslek ve sanat ticaretinin 6 ay müddetle tatiline sanığın işlettiği fınnın 7 giin müddetle kapatılmasına, karar özetinin büyük harflerle yazılmak suretiyle kapatmak süresi kadar kalmak üzere kapatılan iş yerinin göze çarpan yerine yapıştınlmasına, masraf bilahare hükümlüden ahnmak üzere tirajı 100 binin üzerinde bulunan Ankara'da yayımlanan bir gazetede ve Adana'da yayımlanan rnahalli bir gazetede karar özetinin derhal ilan edilmesine (1200 TL.) mahkeme masrafının sanıktan tahsiline dair verilen karar sanığın gıyabında Cumhuriyet Savcısı'nın huzurunda talebe uygun olarak kanun yolları açık olmak üzere açıkça okunup tefhim kılındi. 1.7.1987 T.C. ADANA 5. ASLİYE CEZA MAHKEMESİ ELEKTRİKLİ CİHAZLAR SAN ve PAZ. A.Ş. Okçumusa Cad.No: 84/86 Sahlan Hon Karoköy Ist. Tel: 156 08 08(4 Hat) Telex: 24685 kugu tr. T.C. ADANA 5. ASLİYE CEZA MAHKEMESİ Hâkim: Eyüp Karataş 19695 Esas No: 1987/369 CSav.Yard.: lsmail Babaoğlu 16593 Karar No: 1987/764 Kâtip: Mehmet Şahin C.Sav.Esas No: 1987/4421 Davacı: K.H. Müşteki: Büyükşehir Zabıta Md.lüğü Adana Sanık: Mahmut Barci, Mehmet ve Zeynep oğlu 1927 doğumlu, Adana ili Seyhan ilçesi Mirzacelebi Mah. S: 3 C: 32/15 H: 594'de nüf.kyt. Halen Adana Mithatpaşa Mahallesi Mücahitler Caddesi bila sayılı yerde Bağlar isimli fınnın müsteciri. Mirzacelebi Mah. 782/1 Sok. No: 90*da oturur, okur yazar TC. islam, sabıkasız, fınncılık yapar. Suç: Noksan gramajlı ekmek imal etmek. Suç tarihi: 27.5.1987 Yukarıda açık kimliği ve israt edilen suç yazılı sanık hakkında Adana Cumhuriyet Savcılığı'nın 14.7.1987 tarih ve 1987/946844212310 hz. esas ve karar sayılı iddianamesi ile mahkememize açılan kamu davasımn yapılan açık yargılaması sonunda; GERECİ DUŞÜNÜLDÜ: Olay tarihinde sanık Mahmut Barci'nin işletmekte olduğu Mücahitler Caddesi'ndeki BAĞLAR Ekmek fırınında imal ettiği ekmekler kontrolü yapan belediye zabıta memurları tarafından tartıldığında beher ekmeğin belediye rayicine göre 60 gram noksan geldiği fıre hesaba katılsa dahi ekmeklerde noksanhk bulunduğu, böylece sanığın noksan gramajlı ekmek imal ederek satışa arz ettiği, iddia, sanığın tevil yollu ikrarı, belediye zabıta memurları tarafından tutulan tutanak, belediye başkanlığının yazısı, belediye encümeninin kararı ve tekmil dosya münderecatından anlaşılmış olmakla, Sanık Mahmut Barci'nin noksan gramajlı ekmek imal edip satışa arz etmekten eylemine uyan TCK.nun 363/1 madde ve fıkrası gereğince takdiren ALTI AY HAPİS VE 10.000 LİRA AĞIR PARA CEZASİ İLE CEZALANDIRILMAS1NA, sanığa verilen hapis cezasının bir gün karjılığı 647 sayılı yasanın 4. maddesi gereğince takdiren 300 lira kabul edilerek ve para cezasına çevrilerek ELLİDÖRTBİN LİRA AĞIR PARA CEZASİ İLE CEZALANDIR1LMASINA, TCK.nun 72. maddesi gereğince samğa verilen para cezalan içtima ettirilerek sanığın neticeten ALTMIŞDÖRTBİN LİRA AĞIR PARA CEZASİ İLE CEZALANDIRILMASINA, TCK.nun 402/2. madde ve fıkrası gereğince karar kesinleştiğinde karar özeti C. Savcılığı'na bildirilmek suretiyle masrafı bilahare hükümlüden almmak üzere Ankara, tsıanbul ve lzmir'de yayınlanan ve tirajı ytlzbinin üzerinde bulunan bir veya iki gazetede ilan edilmesine ayrıca Adana'da yayınlanan mahalli bir gazetede de ilan edilmesine, () lira yargılama giderinin sanıktan tahsiline, 3355 sayılı yasa ile değişik 647 sayılı yasanın 4. maddesinin 4. fıkrası gereğince uygulamada asıl mahkumiyet bu madde hükümlerine göre çevrilen para cezasi olduğundan sanığa verilen ağır para cezasının miktarına nazaran CMUK.nun 305. maddesi ve gereğince KESİN ve talebe uygun olarak verilen karar C. Savcı Yrd.sının huzuru ile sanığın yüzüne karşı açıkça okunup usulen anlatıldı. 21.12.1987 Basın: 12501 EŞİ S.Veli SEVER ve çocukları ANMA Ölümünün 1. yılında yokluğunu, özlemini her gün biraz daha fazla duyduğumuz LEMAN AVCFyı saygıyla anıyoruz. EAİK AVCI VE ÇOCUKLARI
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle