27 Aralık 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
14 ARALIK 1988 KÜLTÜRYAŞAM CUMHVRİYET/5 MUZİK FİLİZ ALİ HAYVANLAR tsmiL GÜLGEÇ Milano kentinde müzikle dolu bir gezinti Müzik yazarımız Filiz Ali, kasım ayı içinde ttalyan Kültür Heyeti'nin davetlisi olarak îtalya'daydı. "18. yüzyıl ttalyan operasında Türk konuları" üzerine araştırmalar yapan Filiz Ali, Milano, Venedik ve Floransa kentlerini gezdi. Filiz Ali'nin Milano izlenimlerine ilişkin yazısım bugün yayımlıyoruz. Venedik ve Floransa ile ilgili yazıları ise önümüzdeki hafta yayımlanacak. La Scala müzesinde Kasım ayının ilk haftasında Milano'daydım. Müthiş, dondurucu bir ayaz var. Gaetano Donizetti Caddesi'yle Pietro Mascagni Caddesi'nin kesiştiği noktadan kentin tnerkezine doğru yürüyorum. Konservatuvar sokağına sapıp elli adım gittikten sonra Vincenzo Bellini sokağı çıkıyor karşıma. Bellini sokağının köşesindeki kilisenin yanından sola sapar sapmaz Verdi Konservatuvarı ile burun buruna geliyorum. Sokaklanna, caddelerine ünlü bestecileritıin isimlerini vermiş Italyanlar. İnsanın neredeyse müzisyen olduğu için gurur duyacağı gelıyor içinden. Konservatuvarın avlusuııda Corriera della Sera gazetesinin mıizik eleştirmeni ve "Leyla Gencer, Romanzo Vero di una Primadonna" başhklı kitabın yazan Franca Cella ile buluşacağız. Bu buluşmayı daha Milano'ya ayak basmadan beni en yakın akrabası gibi bağrına basan Leyla Gencer ayarladı. Gencer adı büiün kapıları açıyor bu memlekette. Cella, beni Verdi Konservatuvan'nın kitaplık görevlileri ile tanıştırıyor ve onlardan bana her türlü kolaylığı göstermelerini rica ediyor. Kitaplığın müdürü Dr. Mariangelo Dona, genç yardımcısı Ulrich Pfeifer'i benimle ilgilenmek Uzere görevlendiriyor. Elimdeki "libretto" listesindeki bestecileri teker teker tarıyoruz Ulrich'le. tlk başta şansımız pek yaver giımiyor. "Türk" konulu 18. yıizyıl ltalyan operalannın partisyonlarının çoğu ya kayıp ya da henüz kataloglara geçmemiş. Derken birden şansımız açılıyor, peş peşe partisyonlar buluyoruz. Hele Adolf Hasse'nin "ll Solimano". yani Kanuni Sultan Süleyman operasının el yazmasının Konservatuvar kitaplığında, arşivde bulundüğunu anlayınca 1983te La Feaice'de Leyla Gencer adı bütün kapılan açıyor Milano'da. 1950'lerden beri Italya'da yaşayan ünlü Türk sopranosu Gencer, 1983 yılında La Fenice'de "Ciddi Bir Operanın Provası' adlı operada primadonna rolünü canlandırmıştı. ikimiz de çocuk gibi seviniyoruz. Kitaplık kapanınca doğru Leyla Gencer'in Majno Caddesi üzerindeki apartmanına gidiyorum. Leyla Hanım "Yanlış zamanda geldin Milano'ya" deyip duruyor. Opera mevsimi henüz başlamamış Scala'da. Benim için başka programlar yapıyor, konserlerde ve Strehler'in Piccolo Tiyatrosu'na biletler ayarlıyor. Leyla ve tbrahira Gencer'in oturduklan apartmana caddeye açılan büyük ve görkemli bir kapıdan geçip geniş bir avlu aşılarak giriliyor. Apartman çok zevkli ve sıcak döşenmiş. Duvarlar, kitaphklar, kuyruklu piyanonun üzeri, başarıh ve parlak bir primadonna kariyerinin anılan olan fotoğraflar, tablolar, notalar, ödüller, madalyalar, plaklarla dolu. Leyla Geneer'in yardımcısının izin günu. "Benim yuptığım >emekle yetineceksiniz" aıyor. "Hiç yemek yapmasını bilmem" dese üe inanmayın. Yemek konusundada çok başanlı Leyla Hanım. Bir yandan da Milano'da, Venedik'te, Floransa'daki temaslarımı sonsuz enerjisiyle ve organizasyon beıerisiyle programlamakta. 5 kasım günü kitaplık yarım gün açık olduğundan, öğleden sonra Scala müzesine gidiyorum. 1911 yıhnın 1 mayıs günü antikacı Jules Sambon'un ender parçalardan oluşan tiyatro ve opera koleksiyonunu açık arttırma ile satacağı haberi Milano sanatseverleri arasında duyulunca kentin soylu ve varlıklı kesiminin önderleri, Dük Uberto Visconti di Modrone başkanlığında 23 Nisan 1911 gunu Scala'mn odalarının birinde bir toplantı yaparak bu koleksiyonu satın alma ve bir Tiyatro Opera Müzesi kurma fikri üzerine tartışmaya başlamışlar. Karar verip uygulamaya geçnıek için zaman çok kısa imiş, ama toplantıya katüan besteci Arrigo Boito, İtalyan hükümetini harekete geçirebileceğini, kentin ileri gelenleri de özel kesimi ikna edebilirlerse La Scala Tiyatro Opera Müzesi'ni kurmamak için hiçbir geçerli nedenin olamayacağını savunmuş. Bir hafta içinde örgutlenip yardım toplayan grup, tarihi, belgesel ve sanatsal değeri parayla ölçülemeyecek bu koleksiyonu satın alıp rnüzenin çekirdeğini yaratmışlar. Milano'nun en eski ailelerinden olan Viscontilerin ataları 14. yüzyıldan başlayarak rakip aile Sforzalarla çekişe çekişe yönetmişler bu kenti. Sforza'lar silindikten sonra da nüfuzlarını sürdüren Viscontiler sanatseverlikleriyle sivrilmişler. La Scala Müzesi'nin ilk müdürü Uberto Visconti 1918'e kadar bu görevde kalmış. Bir başka Visconti Dükü, Marcello ise 193237 yıllan arasında müdürlüğü üstlenmiş. Ünlü sinema, tiyatro ve opera rejisörü Luchino Visconti'nin La Scala ile bağlantılarını anlatmaya ise hiç gerek yok sanırım. Gençler, ögrenciler ve işçiler için konser: Prazak Dörtülüsü. Program: Mozart, Janacek ve Dvorak. Yer: Scala. Soylulann, varlıklılann karargâhı La Scala'mn at nalı bıçimindeki salonunu çepeçevre dört kat loca ve iki kat da galeri sarmalıyor. Kırmızı kadife kaplı localarda oturan soylu hanımlann elmaslarını bir zamanlar avizelerin kristalleri ışıl ışıl parlatırmış. Omuzlarını açıkta bırakan tül, kadife, ipek, dantel karışımı elbiselerini sergiler, yelpazelerinin arkasmdan birbirlerine ve diğer localarda oturan hayranlanna kâh nispet veren kâh davet edici bakışlar fırlatırlarmış. Siyah frakları ve silindir şapkalarıyla siviller, apoletleri pınl pırıl parlayan üniformalarıyla subaylar, soylu hanımlann arkasında horoz gibi kabarırlarmış. Oysa şimdi aynı localarda gençler, öğrenciler ve işçiler gündelik giysileri ile arzı endam etmekteler. Dünya değişti mi ne? Kemancı Charles de Beriot'nun büyük aşkı Maria Malibran, Rossini'nin büyük aşkı 19. yüzyılın en ünlü şarkıcısı tspanyol asıllı Isabella Colbran. Bellini'nın Normasını ilk kez yorumlayan Giuditta Pasla, romantik balenin yaratıcıları Carlotta Grisi. Maria Taglioni, Fanny, Cerrito gibi La Scala sahnesinin unutulmaz yıldızları, Canıso ile, Callas ile, Toscanini ile, Carlo Galeffi ile birlikte artık tarih olup La Scala Müzesine kalkmışlar. KİM KİME DUM DUMA , bir zamantar n 6 ktşıyi öldörmöş o/ckyono öğredi BEHIÇ AK POn gece dt vyıyamadı... ficma/jence ben hr KRTİL MiyiM? bir joru Sorch. Ben de uyuyamadın) Çunkö artıA bende 6 ki&yi öldurmvş bir adamm torvnvydom. PİKNİK PtYALE MADRA aok BUIDUM COK I'LÖKIÇ BİR MİSTl'. ÜZ ELIKIDE <f"PTA81 6ÖSTE HIZU GAZETECÎ \ECDETŞEI\ Gençtik konserinde İDSO İDSO'nun 7 aralık çarşamba günü verdiği gençlik konserine solist olarak obuacı Levent Çolak, çellist Şölen Dikener ve piyanist Metin Ülkü katıldı. Sanatçılara bu konserlerinde eşlik eden ÎDSO'ya profesyonel bir orkestra demeye bin şahit isterdi. 7 aralık çarşamba günü IDSO bir gençlik konseri verdi. Konsere solist olarak katılan obuacı Levent Çolak, çellist Şölen Dikener ve piyanist Metin Ülkü'nün profesyonel bir orkestra ile verdikleri bu ilk konserde tDSO'ya profesyonel bir orkestra demeye bin şahit isterdi. Eşlik deyip geçmeyin... Eşlik bir solisti "isterse vezir, isterse rezil" eder. Solist, arkasında destek ararken, birden boşlukta kaldığını, ritmik nabzın hababam aksadığını, can simidi diye bellediği bazı ipuçlannın yok olduğunu hissederse yandı demektir. Hele solist acemiyse orkestranın onun arkasında tam bir güç birliği içinde olması gerekmez mi? "Şef iyi degildi, toparlayamadı" diyenler çıkabilir, haklı da olabilirler ama bozuk entonasyonu ne yapsin peki şef? Yine de bizim acemi solistler canlannı dişlerine cakarak, "olmek var donınek yok" diyeıek kazasız belasız sonuna erdirdiler çaldiklan eserleri. Konsere trafik sıkışıklığı dolayısıyla geç geldiğim için Levent Çolak'ın yorumladığı Mozart KV 314, Do Majör Obua Konçertosu'nun ancak son olçülerine yetişebildim. Çellist Şölen Dikener (1968). bu konser için çello edebiyatının en yaman eserlerinden biri olan Çaykovski'nin "Rokoko Çeşitlemeteri"ni seçmişti. Sazından güzel ses çıkaran, zaman zaman umulmadık olgunlukta cümleler çalan genç sanatçının özellikle entonasyon konusunda dikkatli olması, bazı teknik sorunlarda gözlenen boşlukları doldurması söz konusu ilerki çalışmalarında. Piyanist Metin Ülkü, öğrenciliğini yakından izlediğim bir genç. Muzik ve stil anlayışı bakımından çok ilerlemiş Ülkü. Piyano ile olan ilişkisindeki rahatlama hemen dikkati çekiyor. Schumann' 3p. 54 La Minor Piyano Konçertosu gibi çetin bir cevizi eli ytizü düzgün bir biçimde yorumlayarak, ona emeği geçen hocalarını mutlaka mutlu etmiştir Ülkü. Gönül ister ki bu gençlerimiz orkestra ile sık sık çalabilsinler ve mesleği, en iyi öğretmen olan sahnede geltştirmek olanağını bulsunlar. Üçüde konserler Kiiltiir Servisi Ankara, lstanbul ve lzmir Devlet Senfoni orkestralanrun hafta sonu konserleri sürüyor. Ankara Cumhurbaşkanlığı Devlet Senfoni Orkestrası bu hafta solist kemancı Cağıl Yücelen'e eşlik ediyor. Şef Rengim Gdkmen'in yöneteceği konserlerde Pauret'nin "Pavan" adlı yapıtı, VV'ieutemps'in "5. Keman Konçertosu", Respigni'nin "Roma Çeşmderi" ve Kodaly'nin "Galanta Danslan" seslendirilecek. Jstanbul Devlet Senfoni Orkestrası'nın bu haftaki programında ise A. Adnan Saygun'un "Keman Konçertosu" ve Beethoven'in "3 numarah Senfoni"si yer alıyoı Şef duran. lzmir Devlet Senfoni Orkestrası'nı Aotonio Pirolli yönetiyor. Solist ise Vladimir Krainev. Programda Aktuğ'un "Der Moment", Çaykovski'nin "Piyano Konçertosu"nu seslendiriyor. Y/UMI ÎTiKifÇ OIMAK İçı'sl EÎTİM ? 0İISEM P£ SÖ11EMEZPİM0W ! KLMK YOKSAUTE /İLTıMPA ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACl İDSO'nun hafta sonu konserini ltalyan şefRino Marroneyönetti Melodi U8tası Rossini İtalyan şef Rino Marrone, Rossini'nin özelliklerini dinleyiciye tanıtan uvertür ile Şostakoviç'in 9. Senfonisi'ni aynı programa koymakla çok mantıkh bir seçim yapmıştı. Hafta sonu konserlerinin solisti Polonyalı piyanist Janusz Olejniczak'ın yorumladığı Chopin 'in Op 21, No 2 Fa Minör Piyano Konçertosu sanatçının yaşamöyküsüyle bağdaşmayacak ölçüde sıradan gibi geldi bana. Stendhal diyor ki: "Habsburg egemenliği, kolay anlaşılır cinsten hafif baleler ve komik operalarla halkın dikkatini politik baskılardan uzaklaşürmayı ve onları zevkü sefaya yönellmeyi iyi beceriyordu." Rossini, işte tam o sıraJarda Viyana'ya gelmişti. Viyanalılar "Rossini geiene kadar melodi nedir, ne olabilir, bilmiyor muşuz megerse?" diyorlardı. Viyana öyle bir Rossini hayranlığına kendini kaptırmıştı ki Beethoven'e bile yakınlan, "Ne olur bir opera daha yaz, bak Rossini operalan ile nasıl kiipünii doldurdu" diye ısraredebiliyorlardı. Gerçekten de melodi üretmede Rossini'nin üzerine besteci yoktu. 1822 yılında Ispanyol soprano Isabella Colbran ile evlenmiş, onunla birlikte Viyanalıların kalplerini "Zelmira' operası ile fethetmişti. Onuruna verilen bir ziyafette, gümüş bir vazo içinde 3.500 düka aJtını takdim edilmişti Rossini'ye. Bütün bu başarılara karşın Rossini, yıllar sonra Wagner'e, "Benim eserlerim Mozart, Haydn ve Beethoven'in eserleri yanında nedir ki?" diyebilecek kadar gerçekleri görebilen ve alçakgönüllü olabilen bir besiecidir. 9 aralık cuma günü İDSO konserinin ilk eseri olan Rossini'nin "La Scala di Seta" İpek Merdiven operası (1812) uvertürü, bestecinin melodi yaratmadaki üstünlüğünü gösterirken, eseri armonik orgu açısından boş kalan ölçülerle nasıl doldurduğunu da sergiliyordu. Rossini, özellikle melodi k buluşlannı hem insan sesinde hem de solo çalgılarda uyguladığı virtüozite isteyen pasajlarla süslemekte çok ustaydı. ltalyan şef Rino Marrone, Rossini'nin özelliklerini dinleyiciye tanıtan bu uvertür ile Şostakoviç'in 9. Senfonisi'ni (1945) aynı programa koymakla çok mantıkh bir seçim yapmıştı kamraca. Şostakoviç'in 9. Senfonisi'nde de Rossini'nin melodik zenginliğinden esintiler, aynı hafiflik, aynı virtüozite isteyen süslemeli üfleme çalgı soloları ön plandaydı. 9. Senfoni, hiç kuşkusuz Şostakoviç'in en neşeü, en keyifli, en şakaa eserlerinden. Bazı Sovyet ve Batılı eleştirmeleıe göre bu senfoninin, bestecinin savaşla ilgili yazdığı üç senfoni arasında (7., 8. ve 9.) savaşın bitimini ve zaferi müjdeleyen bir mesajı var. Hem Rossini'de hem de Şostakoviç'teki üfleme çalgılann kimi zaman hunharca zor, kimi zaman lirikmelodik süslemeli sololarında flüt, pikkolo, klarinet, obua, fagot, trombon ve trompet solistleri çok başarılıydılar. TARİHTE BUGÜN Yu<joslav fvmkeri yanarke* yörü/utfor. MIMTAZ ARIKAS 14 Aralık BOGAZDA BUYUK KAZ4! 1360 'TA SUGÜN, İSTHN8UI. SOĞAZf'NM BÜYÜK 8İR OENİZ KAZASI OCMl/Çpj. SA8AMA KAGŞt 2.3o'M, KANUCA İLE eMİeGÂA/ ARAS/MDA, İKİ G£Ml,SAg S1CI BİR. PATLAMA SESİYLE ÇABPlŞiP YAMtoAYA BAŞLAMlÇT(. BüNLAR, KABAPBNİ2 '£ ÇIKMAYA ÇALIŞAN, BOŞ, YUNAH BANDlRALI WOBLb HA/SMONY TAti<ERİYL.£, MA&MA&A'VA PO6&U İLERLEYEM PETfSOL YÛICLÛ YUGOSU4V 8ANOIRALl PETAR ZOSANIÇ 77W/C£/giyt>i. YU60SLAV T»N<£RlNıSi YÜKÜ YANMAY* CA,AL£UL£R YUMAN TANKE&INE DE PAHA SONISA OA AZ IL.£eDE OEMIRLİ TAR.SUS YOLCU SEMİSİNt SARMlfrt. GÜN SÜPEN YANGIN, ÇEVREOE KOBKU YAgATMfÇT Hafta sonu konserlerinin solisti Polonyalı piyanist Janusz Olejniczak'ın yorumladığı F. Chopin'in op. 21, No: 2 Fa Minör Piyano Konçertosu sanatçının yaşamöyküsüyle bağdaşmayacak ölçüde sıradan gibi geldi bana. Olejniczak, Chopin'in mekaniğini mükemmel halletmişti, ama Chopin'in lirizmi neredeydi? Ancak konçerto bitip, sıra bis parçalarına geldiğinde genç Polonyalı piyanistin arkasında, mücadele etmek zorunda kaldığı bir orkestra olmadığından muzikal kişiliğini bulmaya başladığını anladık. Özellikle ikinci bis parçası olarak çaldığı yine Chopin'in Op. 64, Koouk şef ve solist İDSO'nun geçen hafta sonu konserlerini ltalyan şef No: 2 Do Diyez Minör Valsi'nin Rino Marrone (sağda) yönetti. Konserlere solist olarak Polonyalı.genç piya yorumu gerçekten belleklerde iz bırakacak güzellikte bir yorumdu. nist (sol), Janusz Olejniczak katıldı. 60 Y1L ONCE Cumhuriyet 14 Arahk 1928 M. Grandi pazar günü geüyvr malumaı yoklur. Şapkanın rengi, biçimi, cinsi hükümetimizin misafiri giyilecek elbise ile mütenasip olacaklır. Müşarunileyh parlak M. Grcndiyi istikbal için Hariciye Vekâleti kalemi olmalıdır. Alalade bir ziyaret surelte isükbal edilecektir. mahsus müdürü Memduh Bey için giyilecek şapka ile tiyatro Hariciye Müsteşan Enis ve ve seyahat esnasmda giyilecek Teşrifat Umum Müdürü Saffli şehrimize gelmiştir. Italya Hahciye müsıeşarı M. şapkalar arasında mühim Ziya Beylerden birinin M. Grandinin şehrimizi ziyaret farklar vardır. Grandiyı istikbal için yarın edeceği gün yaklaşıyor. Şapkayı elbiseye uydurmak ttalyanın Ankara sefırliğine de Ankaradan şehrimize gelmesı kafı değildir. Onu çehreye de muhtemeldir. tayini söylenen müşarünileyh yakıştırmak lazımdır. Müşarünileyhin Ankaraya pazar günü "Teodora" Bu kış için kabul edilen son muvasalatma kadar Türkvapuruyla gelecek, eğer trene Şapka kadın tuvaletleri yetişmezse TokatUyanda ihzar Yunan müzakeratınm da hayli arasında mühim bir mevki işgal moda şapkalar kulakları tamamen örtecek derecede edilen dairede bir gece kalacak, ilerlemiş olacağı tahmin elmekledir. Son zamanlarda edilmektedir. erlesi günu hazırlanan hususi hanımlarımız da şapka giymeğe geniştir. Kenarlı şapkalardan ziyade kenarsız ve kulakları bir vagonla Ankaraya başladıklanndan M. Grandinin avdette Alinaya tamamen orten şapkalar gidecektir. uğrayıp uğramıyacağı hakkında memlekeıimızde de şapka taammün etmektedir. M. Grandi Ankarada modası takip ediliyor. şehrimiz mehafilinde kati Bu senenin şapkamodası
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle