23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyef Sahıbı Cumhurtyet Matbaacıiık vc Gazeıccılık Turk Anonim Şırketı adına Nıdır \«di 0 Gencl Yayın Mudürü H l s u Onul, Mucsses* MudürU EmiiM UVÜüıgil. Yau Işleri Müduru: Ok«y Goncnsıı. 0 Haber Mcrkezı Muduru Vİlçın B«ytr. Sa>fa DUzenı Yönetmenı: A Ac»r, • Temsilciler ANKARA. M Yılçıa Dojın, IZMİR Hikmcl Çetinkıya. ADANA ttla) B*şUngıf. Istanbul Haberlerı: Erfc»» Akyıldız, Dış Haberlcr Ergun BaJci, Ekonomr Ongiz Turhu. Kultur Ol«l Lsttr, Spor Danısmanı Abdulkadir \ucrlmu. Düzeltmr Rtfik Durba«, BıhmEjiıtım >ahın Alpi}, IjSendıka Şııkran KCICBCİ, Yurl Haberlen Ntcdtl Dogın, Dızı Yazılar Kmm Çalışkan. # KoordinaıOr 4hmet KonılsM, 0 Maiı Işler: Lrol E/kııl. 0 Muhascbc Balent Yrntr 0 BuıçePlanlama: S*vgi An» 9 Rcklam A»S« Tonın, Ek Yayınlar Hııl>» Akyol 0 Idarc Huscyin Gurtr. Işieımc Ondrr Çtlik. Bılgı Işiem Nıil Inal. Sasü/ı *«• Yavan t j m h u r ı v r Matbaacılık vr <,a/eıectlık T A $ Türk Ocajı Cad Î 9 ' 4 ! 14İ14 IM PK 2 4 ^ K ı a n b u l Ttl •!: U' 05 20 h « l T t l t . 22246 F u (!) ! 2 6 60 ' 2 % Bumlar A.nfcara: Zı>a fjokajp BK Inkıiap S S o 19 4, Tel i n n 4 l 4 " T c l « 423*4 F«jt. 14) H3 11 41 428 0 l ı m l r H /ıva Blv M Î 2 S 2 ' . Ttl 13 12 50 T e ı « 523Î9 Fı» ı«|> 13 | 2 30 9 Adana: Inonu Cad IIV S Vo 1 Kat I Ttl II4ÎS0II973I T t l « «2155 F l * 1711 32» 05» TAKVtM: 12 KASIM 1988 Imsak: 5.13 Güneş: 6.40 Öğle: 11.53 Ikindi: 14.31 Akşam: 16.56 Yatsı: 18.18 'Çöp'Italyan basınında İtalya yayın organı Corriere Della Sera, Türk sulannda kaybolduğu öne sürülen 17 gemi hakkında "Italyan gümrüğü Türkiye'ye kaybolan yük gemileri için herhangi bir işaret verdiğini şimdi yalanlıyor" diyor. NİLGÜN CERRAHOĞLU ROMA "ttalyan gümrüğü Türkiye'ye, kaybolan yük gemileri hakkında herhangi bir işaret verdiğini şimdi yalanlıyor." İtalya'nın prestij sahibi yayın organı Corriere Della Sera'nın Türk sulannda kayıplara kanştığı öne sürülen 17 gemi hakkında ileri sürdüğü en son iddia bu. " O zaman Türkler hangi noktadan harekete gectiler?" diye bir soru işareti açan Italyan gazetesi haberde, "Türklerin bu konuda İtalyanlann kendilerinden yardım istediğini iddia ediyorlar. Buna kanıl olarak 30 Ekim 1988 tarihli teleksi gösteriyorlar. Ve boğazlardan geçen bütün gemileri n kontrol noktası olan Çanakkale Bogazı'na bu islegi ilettiklerini söylüyorlar" diyor. Türk sulannda kaybolan gemilerin esran ve Karadeniz'de kıyıduğunu ileri süriip sorumluluğu Jellv Wa\ gibi Italyan firmalarının üzerinden almak endişesi, acaba birdenbire önerilen bu işbirliğinde yol oynamış mıdır? sorusunu akla getirebilir. Yok haberin kaynağı. Türk merciler ise o zaya vuran zehirli variller hakkın man sonına daha değişik bir persda özel olarak görüştüğümüz ta fektif içinde bakmak gerekir." nınmış ttalyan uzman Enrico FalDaha sonra sözlerini zehir traqui de konuya, Corriere Della Sera Ue aynı soruyu sorarak giriyor. fiğinin 80'li yıllann başında hız Italyan sanayi atıklarını taşıyan kazandığını aniatarak devam eden Suriye bandualı "Zanoobia" ge Falqui, özellikle Trieste, Chiogmisinin esrarıyla birlikte Italyan gia, Ravenna gibi Adriyalik liçöp skandalını ortaya çıkaran ilk manlarından kalkan sanayi atığı isim olan Toscana yöresi yerel hü yüklü gemilerin hedeflerini Rokümetinin Yeşil damşmanlann manya, Türkiye ve hatta Yunanisdan FaJqui, Cumhuriyet'e verdi tan'ın henüz tam olarak saptanamayan bazı limanlarının oluşturği demeçte şöyle konuştu: duğunu söylüyor. "Kayıplara kanşan 17 gemi hikâyesi size garip gelmiyor mu? 17 Türkiye'de çöp skandalının bu gemi neredeyse bir deniz filosu de yaz patlak veren Romanya olayı mek. Bu kadar gemi nasıl birden ile yakından ilişküi olduğundan bire kayıplara kanşır? Ve neden şüphe etmediğini ve Italyan lişimdi böyle bir haber birdenbire manlarından Karadeniz'e, tahortaya çıkıyor? Ve bu haberin minlerine gore 40 bin ton dolayınkaynağı kim? Bütün bu sorular da zehirli çöp taşındığını belirten üzerinde düşünmek gerek. Eger Toscanalı Yeşil yerel hükümet dahaberin kaynağı ftalyan mercile nışmanı Falqui zehirli atıklarla siri ise o zaman kıyıya vuran varil lah ve uyuşturucu kaçakçılığının lerin. hayalet gemilerin yükü ol paraJel biçimde yürütüldüğünü ileri sürüyor. Ve hemen ekliyor: "Livorno, Trieste gibi zehir gemilerinin aynldığı limanlar, daha önce silah kaçakçılığına adı karışanların kullandığı limanlardı." İtalya'dan Romanya'nın Sulina limanına Akbay ve Kaptan Fehmi adına kaydedilmiş iki Türk gemisinin de zehir taşıdığından emin olduğunu söyleyen Falqui, Akbay'ın 28 Nisan 1987'de limandan ayrıldığını belirtti. Kaptan Fehmi adına kaydedilen geminin ise Carrara limanından ttalyan savcılığının müdahalesi nedeniyle alelacele aynldığı için ayrılış tarihinin kaydedilemediğini söyledi. Ancak Falqui, Kaptan Fehmi'nin gemisinin, Carrara'dan zehir taşıdığı tespit edilen 5 gemiden sonuncusu olması itibarıyla yaklaşık 21 Eylül 1987 tarihinde ayrılmış olabileceğini söyledi. Akbay gemisi hakkında ise elinde geminin yükü ve geminin, kendisince çekilmiş fotoğraflan olduğunu ve söz konusu gemiyi yükü ile birlikte bizzat gördüğünü açıklayan Falqui, Akbay'ın İtalya'dan Romanya'daki Sulina limanına 1200 ton zehirli atık taşıdığının saptandığını sözlerine ekledi. Öte yandan Italyan gazetelerinde yer alan haberlere göre Türk sulannda kayboiduğu iddia edilen 17 geminin Italyan Dış Ticaret Bakanlığı tarafından açılan soruşturmanın ilk sonuçlanna göre Italyan olmadıklan belirlendi. Aynı kaynaklara göre söz konusu gemilerin 4'ünün Panama bandıralı, birinin Alman, birinin Yunanlı olduğu ortaya çıktı. Geri kalan 8 geminin ise ne Italyan gemi kayıt kataloğu RINA'nın 1988 kayıtlarında ne de Lloyd sigorta şirketinin kayıtlarında yer aidığı da ttalyan basınında çıkan haberler arasında yer alıyor. Greenpeace'e göre ise söz konusu gemilerden 5'i kayıtlarda isminin bulunmamasına rağmen var olan, fakat hiçbir zaman Akdeniz'e çıkmayan gemiler. Repubblica Gazetesi'nde yer alan habere göre bu gemiler Lübnan, Liberya, Panama ve Alman bandıralı. Corriere Della Serra, söz konusu gemilerin Italyan olmamasının hiçbir şey ifade etmediğine işaret ederek buna Italyan atıklarını tasıyan Suriye bandıralı Zanoobia ve KarinB gemilerini örnek gösterdi. Ancak Messagero Gazetesi Türk basımmn ortaya attığı kaybolan gemilerde hedefin Italyan hükümetini Türkiye'den zehirli atıklan geri almaya zorlamak olabileceğini iddia etti. Gökçen, fahri doktor KONYA (AA) Atatürk'ün manevi evlatlarından Sabiha Gökçen 'e, Konya Selçuk Üniversitesi Senatosu 'nun Türk tnkılap Tarihi ve A tatürkçülük dalında fahri doktorluk beratı verildi. Sabiha Gökçen de Atatürk'ün en büyük arzularmdan birinin, irfan yuvalarının yurt genelinde yaygınlaştırılması olduğunu hatırlatarak, "A tatürk 'ün bu isteği bugün gerçekleştirilmiştir. Anadolu'nun birçok ilinde kurulan üniversiteler birer mesale gibi Türkiye'yi aydınlatmaktadır" diye konuştu. Sağlıklı bir ortam Yeşil bayan Lındgren, Şahin Alpay'a bakış acılarını anlatıyor iki yerine bir otomobil, iki yerine bir telefonumuz olsun. ama daha sağlıklı bir ortamda yaşayalım" SBF'ye Japon ynrdımı ANKARA (ANKA) Japon Sasakawa Gemi Yapımı Sanayi Vakfı'nın A nkara SBF uluslararası ilişkiler ve diğer alanlarda kullanmak üzere ayırdığı fon sözleşmesi iki kuruluş arasında imzalandı. SBF'nin kullanacağı fondan doktora öğrencileri ile yüksek lisans eğitimi yapacak olan ö'ğrenciler yararlanacak. Fon, 1520 lisans üstü öğrenciye yılda 2500 dolar burs verecek. 3 ABD üssündeki nükleer sızuıü olayı Başbakanlıkta Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı îmren Aykut, SHP Milletvekili Atalay'ın sorusuna verdiği yanıtta konunun bakanlığınm yetkisi dısında olduğunu söyledi. EVREN DEĞER ANKARA ABD'nin Türkiye'deki DiyarbakırPirinçlik, Adanalncirlik ve Sinop'taki üç ortak tesisinde radyasyon sızıntısı olayına Başbakanlık el koydu. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı tmren Aykut, radyofrekans radyasyonunun çevreye zararlı seviyelerde olup olmadığının saptanması konusunu Başbakanlığa ilettiğini bildirdi. Bu arada Pirinçlik üssünde iş yapan müteahhitle imzalanan gizli şartnamede, radar RF radyasyon tehlikesinin iesisîe yaşanun bir gerçegi olduğu ibaresi yer alıyor. Çahşma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Îmren Aykut, SHP Diyarbakır Milletvekili Fuat Atalay'ın üslerle ilgili olarak kendisine yönelttiği yazıü sorulara verdiği yanıtta, üslerde radyasyon sızıntısı bulunup bulunmadığı yolunda net bir yanıt vermedi. Îmren Aykut'un yanıt yazısında, söz konusu tesislerde çalışan personel ile yakın bölgede yaşayan canlılara zararlı olabilecek seviyede radyoaktif sızıntı olup olmadığının bakanlığınm yetkisi dışında olduğunu bildirdi ve tesislerde radyoaktif sızıntı olduğuna dair herhangi bir başvuru da olmadığı kaydedildi. İmren Aykut, Atalay'ın sorularına verdiği yazılı yanıtta, mikrodalgalann iletişiminden kaynaklanan radyasyon seviyesini belirleyecek cihaz ve sistemlerin Çalışma Bakanlığı'nda olmadığını belirterek şu görüşlere yer verdi: "Gerekli ölçümlerin yapılması için Türkiye Atom Enerjisi Kunımu ile yazışma yapılmış, alınan cevabi yazıda Türkiye Atom Enerjisi Kurumu da bu konuda herhangi bir çalışma olmadığını ve konunun mevzuatı dışında kaldıgını bildirmiştir. Bunun üzerine konu Başbakanlığa intikal ettirilmiştir. Pirinçlik tesislerinin yakın bölgesinde yaşayan birçok canlının söz konusu sızıntı sonucu öldükleri konusu Türkiye Atom Enerjisi Araştırma Kurumu ile Başbakanlık Çevre Genel Müdürlüğünün yetkileri alanına dahil olup, dogrudan bakanlığımız görev alanına girmemektedir. Bu tesislerde çalışan personelin sağlık durumlannın bozulduğu konusunda bakanlığımıza intikal etmiş bir başvuru bulunmamaktadır. Türk Harbİş Sendikası'mn radyofrekans radyasyon tehlikesiyle ilgili bir başvunısu olmuş olup, bu konuda Türkiye Atom Enerjisi Kurumu nezdinde gerekli girişimler yapılmış ve konu Başbakanlığa intikal ettirilmiştir." Bu arada Türk Harblş Sendikası yetkilileri de geçen nisan ayında yaptıkları başvuruya henüz herhangi bir yanıt alamadıklarını bildirdiler. Ifeşillerin ilkesi: Refah değil sağlık İsveç'te 70 yıllık parlamentoya ilk kez "yeni" bir parti girdi: Çevreciler. Sağsol aynmını ve "yüzyıllık" ideolojileri reddeden isveçli çevreci partinin bazı talepleri şöyle: Nükleer santrallar kapatılsın, tarım ilaçları azaltılsın, petrol 25 yılda devreden çıksm. Küçük çaplı işletmelerin yaygınlaştırılması da İsveçli Yeşillerin ekonomik programının temel ilkesi. Ücretliler Fonu'ndaki birikimin küçük kooperatiflere teşvik olarak verilmesini istiyorlar. ŞAHİN ALPAY İsveç parlamentosuna 70 yıldan bu yana ilk kez yeni bir parti girdi ve ulkenin ikisi solda, üçü sağda yer alan "beş parti" sistemi çöktü. Eylül ayındaki seçimlerde yüzde 5.5 oranında oy almayı başaran Çevre PartisiYeşiller (Miljopartiet de Gröna) 20 milletvekiliği elde ederek, Batı Almanya'daki kardeş partiden sonra oy oranı bakımından Avrupa'nın ikinci buyük Yeşil partisi oldu. Geleneksel sağsol aynmııu reddeden, soldaki ve sağdaki partilerin "yüzyıllık" (yani, hayli eskimiş) ideolojileri ile gunumüzün sorunlannın ustesinden gelemeyeceğini öne süren Yeşillere göre, sorunlar bir "Ekolojik paradigma" ya (ekolojik değerler sistemi) dayalı çözumler gerektiriyor. Yeşiller, uluslararası büyük şirketlerin nüfuzunu arttıracağı gerekçesiyle lsveç'in bir gün AT'ye üye olmasına muhalif. tnsanların, fikirlerin ve kültürün serbest dolaşımını destekliyor; sermayenin dolaşımına karşı çıkıyorlar. Yeşillerin ideolojik profilinin belki en önemli unsuru, toplumda politikacıların ve uzmanlann egemenliğine karşı çıktıkları gibi; parti içinde profesyonel bir politikacılar grubunun, bir 'iktidar eliti'nin oluşmasına karşı önlem almaları. Parti kararları, temsilciler meclisi tarafından alınıyor; parlamentodaki ve belediye meclislerindeki temsilciler tarafından uygulanıyor. Partinin başkanı yok. Yalnızca sözcüleri var. Bu sözcülerden biri olan Jill Lindgren ile çevreciyeşil hareketin sorunları üzerine bir söyleşi yaptık. Sayın Lindgren, son seçimher alanda görüşleri ve programı vardır. Örneğin lsveç'in bütçesinin düzenlenmesi üzerine bir programımız dahi var. Ama biz çevre sorunlarını ve çözümlerini programımızın başına koyduk. Zira tüm diğer partiler, bu sorunları ikinci planda ele alıyor. Oysa geçen yıl boyunca yapılan tüm kamuoyu yoklamaları, hangi sınıf, yaş ve cinsiyetten olursa olsun tüm İsveçli seçmenlerin çevre sorunlarına tüm diğer sorunlardan daha büyük bir önem verdiğini gösteriyor. Çevre Partisi kendini sol ya da sağ bir parti olarak tanımlamayı neden reddediyor? LİNDGREN Sağsol aynmını reddediyoruz. Bizim açımızdan mülkiyetin kimde olduğu, iktisadi faaliyetin kamu ya da özel sektör tarafından mı yürütüldüğü önemli değildir. Bizim için önemli olan, bu faaliyetin nasıl yürütüldüğüdür. Iktisadi faaliyete katılanların sağlığı, faaliyetin toplumun sağlığı açısından sonuçları nedir? Bizi ilgilendiren sorular bunlar. Çevreci partilere ihtiyaç olmadığını, sosyalistlerin çevre sonınlannı çözebileceğini düşünenler var. Bu konuda ne duşünüyorsunuz? LİNDGREN Sosyalistler çevre sorunlanna, ideolojik konulardan daha önde yer vermeyi benimsedikleri takdirde, çevre sorunlanna çözüm getirebilirler. Ekolojik sorunlar, iktidar sorununa ya da iktisadi zenginliklerin nasıl paylaşıldığı sorununa nazaran ikincil gorulemez. Çevre Partisi temiz bir çevrede yaşamayı, yüksek bir hayat standardına sahip olmaktan daha önemli buluyor. Daha temiz ve sağlıklı bir çevre için İsveç'in refah düzeyini indirmeye hazır mısınız? LİNDGREN Biz hayat standardını farklı bir şekilde değerlendiriyoruz. Geleneksel olarak hayat standardı adam başına düşen otomobil, telefon sayısı, kişi başına milli gelir, v.b. kıstaslarla ölçülüyor. Hesaba dahil edilmeyen kişilerin sağlık durumu; yediğinin, içtiğinin, soluduğu havanın, yaşadığı ortamın sağlıklı olup olmadığı... Hayat standardının bu şekilde ölçülmesi yanlış ve aldatıcıdır. Birçok İsveçli gibi biz de şöyle diyoruz: İki otomobilimiz yerine bir otomobilimiz olsun, iki telefon yerine bir telefon kullanalını, ama sağlığımız yerinde olsun. Sağhklı bir çevrede yaşamak. sağlıklı olmak, yüksek bir hayat standardına sahip olmak demektir. Maddi refah ölçülerinde daha düşük bir düzeye razı mısınız diye soruyorsamz, yaiütımız evet. Ama biz hayatın kalitesini yükseltmek istiyoruz. İsveç'ten birçok politikacı, Çevre Partisi'nin yasakçı ve ilerlemeye düşman bir parti olduğu göriişünde. Bu iddialara ne diyorsunuz? LİNDGREN Bu kişiler saf ve ütopyacı olduğumuzu da söylüyorlar. Toplumda güç sahibi olanlar, iktisadi faaliyetlerini çevreyi ve insan sağlığını dikkate almaksızın diledikleri gibi sürdürmek isteyenler, bizim yasakçı bir parti olduğumuzu düşünebilirler. Ama eevrenin kirletilmesi, kaynakların çarçur edilmesi elbette ki yasaklanmalıdır. Teknolojik gelişmeye karşı olmadığımız da açıktır. Ancak biz çevreyi kirletmeyen, doğal kaynaklarını verimli olarak kullanan teknolojilerin geliştirilmesinden yanayız. Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde maddiı refah düzeyinin arttınlması için büyük enerji ve sanayi yatınmlanna ihtiyaç var. Bu koşullardR nasıl bir çevre po(Arkası 13. Sayfada) Yüzde 5.5 oyla İsveç parlamentosuna girdiler Zakkuma destek yürüyüşü KOCAELİ (AA) 'NO ekstresi"ni kullanarak kanserli hastalan tedavi etmesi yasaklanan Dr. Ziya özel'i desteklemek amacıyla hastalar ve yakınları Izmit 'te yürüyüş yapacaklar. Kocaeli Valiliği'nden yürüyüş ve miting izni alan hasta yakınlarından oluşan tertip komitesi, saat U.OO'de Baç Meydanı 'ndan başlayacak yürüyüşün Anıtpark'ta sona ereceğini ve burada bir de miting yapılacağını duyurdu. Tertip komitesince yapılan açıklamada, tüm tzmitlilerin yürüyüş ve mitinge davetli oldukları belirtildi. İzmite deniz süpürgesi KOCAELİ (AA) tzmiı Körfezi'ndeki deniz kirliliğini azaltacak, "deniz süpürgesi" adı da verilen TCG 1028 deniz kirliliğini temizleme aracı, GOlcük Donanma Komutanlığı'nca kullanılmaya başlandı. Kocaeli Valiliği ile Donanma Komutanlığı 'nca basma tanıtılan deniz süpürgesi, 1983 yılında 150 milyon liraya satın almdı. Italyan yapımı çelik tekneli süpürgenin dip ile güverte arası yüksekliği 3.5 metre. Yağ ve sintine suları ile katı atıklan da temizleyebilen deniz süpürgesi, 40 ton yağ ve sintineli atık toplama kapasitesine sahip. 7 müretıebatı bulunan deniz süpürgesi, en az 1.5, en çok da 8 mil hız yapabiliyor. Kaplıımbağa için destek arayışı HAKAN KARA İZMİR Dünya Tabiatını Koruraa Vakfı desteği ile Türkiye kıyılarında kaplumbağaların yumurtladığı alanların saptanması için başlatılan çaiışmanın proje sorumlusu Prof.Dr. tbrahim Baran, saptanan alanların mutlaka korunması gerektiğini vurguladı. Kaplumbağaların Türk turizmi açısmdan büyük öneme sahip olduğunu ve bu fırsattan yararlanılması gerektiğini belirten Baran, Mersin'deki Kazanlı ilçesinde bulunan soda fabrikasının ıştkları nedeniyle yüzlerce yavru kaplumbağanın yolunu şaşırarak yanlış yöne gittiğini ve yaşamını yitirdiğini söyledi. Baran burada koruma önlemi alınması için Başbakanlığa yazı yazdığjnj belirtti. Anamur'da da kaplumbağa yuvalannın dozerlerle dağıtılmasına karşı önlem alınması gerektiğini vurgulayan Baran, "Henüz sözü edilen bölgede kaç kaplumbağanın yumurtladığı konusunda kesin bir veri yok. Ayrıca buradan kum alınması, kumsalın doğal yapısını ne ölçüde etkiler, bunun bir an önce araştınlması gerekir. Ancak bu araştırmalardan sonra kesin bir çözüm önerisi getirilebilir" diye konuştu. Anamur'da 14 adet caretta caretta yuvasına rastlanmasına karşın, Kazanlı bölgesinde 500 ile 600 arasında kaplumbağa yuvası bulunduğunu belirten Baran şunları söyledi: "Buradaki 1.5 kilometrelik sahil şeridinde soda fabrikasının gece yanan ısıkları yumurtadan çıkan kgplumbagalar içir önemli bir sorun. Diger yandan plhjın doğusunda beyaz kalker taşlardan yapılmış yeni bir yol var. Gece a\ışıgı nedeniyle bu beyaz yol da yansıtıcı görevini görüyor ve ysvnılar denizden yansıyan ışıklara yönelecekleri yerde ya soda fabrikasına doğnı ya da bu yola doğnı gidiyor, ardından da yaşamlannı yitiriyorlar. Oysa bu etkenler küçük düzenlemelerle ortadan kaldınlubilir. Gerekenin yapılması için Başbakanlığa bir mektup da yazdım. Yapılacak şey açık, fabrikanın tşıklan birer koruyucu levha Ue önlenir, yeni yapılan yol da asfaltlanır. Bunun için de başta Kazanlı Belediyesi olmak üzere diğer kunımlann yardımlannı esirgememesi şarttır." Baran, Dünya Tabiatını Koruma Vakfı desteği ile gerçekleştirilen ilk araşürmanm ardından önümüzdeki yıl saptanan bölgelerde kaplumbağaların markalanması işlemine başlanacağını, ayrıca bölgede daha geniş ekolojik araştırmalann yapılacağını söyledi. Çekirgeler Iran ve Hiııdistan'da ROMA (AA) BM Gıda ve Tarım örgütü FAO, Kuzey Afrika'yı kasıp kavurduktan sonra Kızıldeniz'i geçerek Asya kıtasına ulaşan uçan çekirge sürülerinin, Iran ve Hindistan'a ulaştıklarını açıkladı. Çekirgelerin, ekim ayının ikinci yansında Iran'm güneyindeki Kuzistan eyaletinde, Buşehr ve Şalamşeh kentlerine ulaştığııu kaydeden FAO, örgüte bağlı çekirgelerle mücadele merkezi ile işbirliği yapan Iranlı yetkililerin, uçan haşereleri durdurmak amacıyla faaliyete geçtiğini bildirdi. FAO, Suudi Arabistan yönünden gelen yeni sürülerin sürekli olarak Körfez üzerinden uçarak ülkenin güneyine ulaştığını belirtti. FAO'nun açıklamasında, tran 1 ın güneyine gelen çekirgelerden öncügruplann da geçen ay sonunda Hindistan'a ulaştığı bildirildi. Çekirgelerle mücadele amacıyla, FAO'nun himayesinde îran, Hindistan ve Pakistan'ın katıldığı bölgesel mücadele kampanyasınm 17. dönemi de başlatıldı. tran Tanm Bakanı lsa Kalantari, kampanyanın başlaması dolayısıyla düzenlenen toplantıda, FAO'nun Tahran'da sürekli bir büro açmasını istedi. Çekirgeler, Arap ülkeleri içinde de, Mısır'ın güneyi, Suudi Arabistan, Kuzey Yemen, Suriye, Ürdün, Kuveyt, Katar ve Bahreyn'de hasar vermeye devam ediyor. Daha önce de Afrika kıtasından havalanan çekirge sürülerinden bir bölümünün rüzgârlann etkisiyle Güney Amerika kıtasına kadar ulaştığı haber verilmişti. Clausthal gecesi Haber Merkezi F. Almanya'daki Clausthal Teknik Üniversitesi mezunları, bu gece 19.00'da İTÜ Maçka Sosyal Tesisleri'nde bir yemek veriyor. Alman konuklann da katılacağı gecede, çoğunluğunu maden ve metalürji mühendislerinin oluşturduğu Clausthalli'lerin dernekleşme konusunu da ele alacakları belirtiliyor. sonbaharkış ve yaz koleksiyonundan örnekler sundu. Türk ve Fransız koregrafların yardımıyla Başak Gursoy'un yönettiği showun 8889 kış koleksiyonunda siyah, kırmızı, mor ve lila renkleri hâkim olduğu, ayrıca ipek şifon, dantel krep kumaşlar ile geniş şapkaların yer aidığı gözlendi. Modacılar 8889 kış koleksiyonunun ipek ve kürk karışımından oluştuğunu belirterek bu yılın modasını "çorba modası" olarak addlandırıyorlar. Vizon Shovv'da ayrıca 89 yazının değişik kapalı ve uzun mayoları da yer aldı. İstanbulda ıki gün sürecek Vizon Showkasım ayı içinde Ankara ve Izmir'de de sunulacak (Fotoğraf Uygar Gürkan) 19. Vizon Show dün IstanVizon Show başladı,bul'damanken Muzik ve ışık başladı. efektleri eşliğinde sunulan Vizon Shovv'da 40 13 firmanın Isveç'te de insanlar çevre sorunlarına daha çok önem vermeye başlıyor. lerde aldığınız sonuçtan hoşnut musunuz? LİNDGREN Evet, çok. Çevre sorunları çok açık bir biçimde seçimlerin temel konusu oldu. Yalnız biz değil, çevre sorunlarına önem veren tüm diğer partiler (Merkez Partisi, Komünist Partisi ve Hıristiyan Demokrat Parti) oylarını arttırdı. Solda sosyal demokratlar, sağda liberaller ve muhafazakârların oyları, çevre sorunlarına yeterli ölçüde önem vermedikleri için geriledi. Kamuoyu yoklamalanna göre daha yüksek oranda oy almanız bekleniyordu. Bu sizce neden gerçekleşmedi? LİNDGREN Bunu zaten bekliyorduk. Birçok isveçli sandık başına gittiğinde tereddüt ediyor. Zira tsveçli seçmenler hayli tutucudur; oy verdikleri partiyi Bu amaçla, Sosyal Demokrat guçlükle değiştirir. Bu durum heların ekonomik demokrasi yö saba katıldığında aldığımız sonünde bir adım olarak getirdik nuçtan çok memnunuz. leri Ücretliler Fonu'nun tasfiye Birçok kimse Çevre Partisini, bu fondaki paraların küçük si'nin yalnızca çevre sorunlarına kooperatif işletmelerin teşviki önem verdiğini, bu nedenle lam için kullanılmasını öneriyorlar. anlamıyla bir parti olmadığını Yeşillerin, İsveç'in dış politika düşünüyor ve oy vermiyor. Bunu sına ilişkin ilginç görüşleri arasın bir sorun olarak görüyor da Üçüncü Dünya ülkelerinin musunuz? borçlarımn büyuk bölumünun LİNDGREN Bu, buyük olaffedilmesi için çalışmak, tsveç' . çüde seçmenlerin aydınlatılmaten silah ihracını yasaklamak ve sıyla ilgili bir sorun. Partimizin AT üyeliğine karşı çıkış var. siyaset, ekonomi, külturle ilgili Kıt doğal kaynakların israf edilmesinin önlenmesini ve sağlıklı bir çevreyi baş hedef yapan Yeşiller, tsveç'te tüketilen elektrik enerjisinin yüzde 40'ını sağlayan nükleer santralların üç yıl içinde devreden çıkanlmasını; 100 km'yi aşan mesafelere trenle seyahat edilmesini; ağır vergi ve yasaklamalarla tarım ilaçlannın kullanımını on yılda yüzde 90 oranında azaltmayı ve 25 yılda fosil yakıt (petrol) kullanımının tümüyle terk edilmesini öngörüyorlar. "Küçük güzeldir" (Small is beautiful") şiarını benimseyen Yeşiller, her alanda ademimerkeziyetçiliği savunuyor. Çalışanlarm ortaklaşa sahip oldukları küçuk çaplı işletmelerin yaygınlaştınlması, Yeşillerin ekonomik programının temel ilkesi. Arılar nasıl kurtulacak? İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) Clkemizde ilk kez 1980'li yılların başında görülen ve bal üretimini önemli ölçüde etkileyen "varroa" zararlısına karşı uygulanacak mücadele yöntemi konusunda henüz görüş birliğine varılamadı. Yıllık 35 bin ton bal üretimiyle dünyada 18. sırada yer alan Türkiye'de, 2.5 milyon kovan bulunuyor. Türkiye Kalkınma Vakfı Arıcılık Proje Mudürü Ahmet tnci, en etkili yöntemin "malation" adh ilaç olduğunu belirtirken, Trakya Üniversitesi Ziraat Fakültesi öğretim üyelerinden Doç. Dr. Muhsin Doğaroğlu, bu yöntemin sağlıksız olduğunu ve varroayı yok etmekten çok, arıya zarar verdiğini one sürüyor. Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi öğretim üyelerinden Prof. Dr. Reşit Sönmez de malationun bala da kanştığı ve kanserojen etkisi olduğu konusunda iddialar bulunduğuna dikkat çekiyor. İzmir Ziraat Muhendisleri Odası Başkanı Halil Arkayın da "malation"a karşı çıkıyor. Keneye benzer bir zararlı olan "varroa", arının sırtına yapışıyor ve kanını emiyor. An uzun dönemde direncini kaybediyor, ya ölüyor ya da verimi çok düşuyor. İlk yıllarda bu zararlıya karşı asitle mücadele yapıldı, ancak asit kokusu bala geçtiği için kısa sürede bu yontem bırakıldı. Daha sonra naftalin denendi, ancak yine istenen sonuç alınamadı. Ahmet Ind, bu konuda şunları soylüyor: "198183 döneminde büyük zararı oldu varroaııın. Kovanlann yaklaşık yüzde 20'si söndü. Ama şimdi o kadar etkili değii. Arıcıya lavsiye edebileceğimiz ilaçlar var. Biz 67 ilaç türünden malationun en az riskli olduğuna inanı yoruz. Malationu önce Yunanistan, ardından biz kullandık. 1982 yılında sonuçlannı da diğer ülkelere ilettik. Yugoslavya ve Japonya bizi takip etti. Balda risk faktörii kesinlikle yok." Doğaroğlu ise tnci'nin görüşlerine katılmadığım ve kendisiyle arıcılıkla ilgili her toplantıda "çeliştiklerini" söylüyor. Doç. Dr. Doğaroğlu, şunlan söylüyor: "An da bir böcek. Bu nedenle malation varroayı yok ederken, anya da zarar veriyor. Malationu daha etkileri tam aniaşılmadan kısa sürede piyasaya surduler. bakanlık TKV"den parayla satın aldı, sonra da TKV'nin hediyesiymiş gibi ancıya bedava dağıtıldı. Türkiye'de baharda an ölümleri göriilüyor. Neden olarak nosema hastalığını gösteriyoriar, ama bu hastalık daha önce bu kadar etkili değildi. Ben malationun varrodan çok anyı öldürtlüğüne inanıyorum."
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle