Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 11 EKİM 1988 "hayal satafoiliriz" ve dışsatımı yapılabilecek nite şudur. Ama ne acıdır ki, ülkemiz, Bem Sözleşmelikte, oldukça da zengin bir "hayal" stokuna sahi si'ni, bu 5. maddcyi de kabul ederek imzalamıştır. Bu maddeyle, görüldüğü gibi "hayal dışsabnu" biz. Üstelik bu dışsatımda, göndereceğimiz ürünün içinde ne tek kuruşluk bir dövizli girdi var ne de olanaksızdır. Çünkü bir yapıtın hakkıyla yorumlanıp değerlendirilrnesi, ününün dış dünyaya da yanülke kaynaklarınır tükenmesi söz konusu!.. Ama başta da söylediğimiz gibi, bu yadırgılıklar sıyabilmesi için on yıl gerçekten çok kısa bir süreülkesinde dışsatımın hayalisini bile yarattıran dir. Kolayca geçivermektedir. ANAP iktidan "bayai dışsabmı"na şiddetle düşRomanımız, öykümüz nicedir kendi başına dolanıp duruyor man. Batılılarca, "gelişmekte olan iilkelere kültö Bern'e katılma koşulu da yeryüzünde. Nâzım Hikmet'in, Yaşar Kemal'in, Aziz Nesin'in rel yardım" yaftası aJtında bize de taa Lozan'dan Lozan'da... dünyada çevrilmediği dil kalmadı gibi bir şey. Kısacası, Yakup beri yutturulmaya çalışılan ve bize "hayal tlginçtir, Bem Sözleşmesi'ni imzalamamız zorunKadri'den en gencimiz Nevzat Çelik'e kadar romanı, öyküsü, şiiri bir dışsabmını" hayal bile etmemize izin venneyecek luluğu da meğer taa 1923 yılında, Lozan Antlaşbir uluslararası telif sözleşmesi olan 1886 Bern Söz ması'yla getirilmiş. Bize zorla kabul ettirilmiş. Gerbaşka dile de aktanlmamışımız yok diyebiliriz göğsümüzü gere gere. kşmesi'nin ülkemizde de yürürlüğe girmesi için var , çekten kolay kolay akıl alır gibi degil. Ülkede telif Fakat ne acı ki, çoğu zaman bizim bile haberimiz olmuyor bir gücüyle çahşıyor nedense. haklanyla ilgili ulusal olsun, uluslararası olsun en öykümüzün, bir şiirimizin bir başka dile aktarıldığından. Dolayısıyla küçük bir sorun yokken, bağımsızlığımızı emper1 Bern Sözleşmesi'yle hayal tek kuruş gelmiyor, bu yüzden de bir "hayal dışsatımı" söz konusu yalist Baüya da kabul ettirmeye çalıştığımız Lozan dışsatımı yapılamaz da karşısına bu zorunluluk da çıkarılınca, rahmetdeğil. Bu alanda da büyük bir kaçak var. Biliyorsunuz, telif haklarımn korunmasıyia ilgi li Ismet Paşa kim bilir ne denli şaşınnıştır... 24 Temmuz 1923 tarihinde imzaJadığımız Lozan li uluslararası Bern Sözleşmesi'ni ülkemiz de ımzaAntlaşması'nın Ticaret Mukavelesi Bolumünün 14. lamıştır. Ama bu sözleşme nasıl bir sözleşmedir, Türkiye maddesinin 2. bendinde bu konuda şöyle denilmekBileceksiniz, Robert Ripley adlı Amerikab bir kaBiz yazarlar da, hani bir atasözü vardır, "kır ann hangi baskılarla bu sözleşmeye katılmaya zorlan tedir: "KezaUk âsan edebiye ve bedüvenia himayerikatürcü, yeryüzündeki yadırgılıkları (tuhaflıkla yanında duran ya hDyundan ya sDvandan..." der mıştır, ne zaman imzalamıştır, nasıl imzalamıştır? sine müteallik olarak 13 Tesrinisani 1908 tarihinde n/gariplikleri) ilk kez derleyip, "tstcr inan, ister ler, işte o atasözüne bile taş çıkartır bir becerikli Ne acıdır ki, bu soruların yanıtları, gerçekten bir Berlin'de tadil edilen 9 Eylül 1886 Urihli beyndiaanma" başlığı alanda yayımlayarak ün kazanmış likle, ANAP iktidanna baka baka iyice kurnazlaş polisiye romanı bile kıskandıracak entnkalarla do milH Bcrn Mokaveknamesi ile âsan edebiye ve betır. Bir zamanlar bizde de çok ttnleıunişti, gazete tık, artık her işimizi kurnazlığa mı vurur olduk ne? İudur. diiyenin himayesine dair 20 Mart 1914 tarihli Bern lerimizde her gün, derlediği bu vadırgüıklardan bir Yazının da devletçe desteklenmesinden, kâğıt fiyatOysa "tdif hakkı" kavramı, ülkemizde "bayal mHnzam protokoluna iştink etmegi taahbiil eder." bölüğünün kahkatürleri çıkardı. Bu yüzden bizler lannın bir bolumünün devlet tarafmdan karşılan dıssatınu" kavramı kadar yeni bir kavramdır. Bu Ama yine ilginctir, bu antlaşmayı imzalayan Inöde, gençliğimizde, böyle bir eşi dafaa zor görülür, masından, kitaplarımıan daha iyi dağıtılması için, kavrama da değinilen ilk resmi belge, 1857 yılında kural dışı yadırgılıldarla karşılaştığımızda "Ripfcy kitaplanmızın kitaplıklara girmesi için yeni önlem yayımlanmış bir padişah fermanıdır. Kitap yayımını nü, 14 Mayıs 1950 tarihine kadarki iktidannda Bern lik otay" derdik hemen. Ama ne yazık ki Ripley ax ler getirilmesinden iyice umudumuzu kestik de, şim serbest bırakan bu ferman, yazarlann haklanndan Sözleşmesi'ne katılmayı, imzalamayı aklının ucuntık yaşamıyor. Yülar önce ölmüs. Yaşasaydı kim bilir di de gözümıizü dış dünyaya mı diktik bu kurnaz da söz etmektedir. "THif hakkı" tamlamasının da dan bile geçirmemiştir. Ağırlığını toprak ağalannasıl kıskanırdı bizleri. Çünkü gerçekten, şu son yıl hkla? Üstelik öykülerimizin, romanlanmızın dış ül kullanıldığı ilk yasa ise 1910 yılında çıkmıştır. An nın oluşturduğu, çağdaş sanat, kültür, yazınla ilişlarda Ripley'yi bile kıskandıracak zenginlikte bir ya kelerde çevriltilip okunmamasının sorumluluğunu cak bu yasa da cumhuriyetle birlikte yürürlükten kisiz, feodal bir parti olan Demokrat Parti ise, arük her ne hikmetse, iktidara gelir gelmez, daha ayadırgılıklar ülkesi olduk çıktık. da, aynı pişkinlikle işi kurnazlığa vunıp ANAP'ın kaldınlmış ve telif hakkının korunması Borçlar Yağının tozuyla hemen bu işe el atmış ve daha iktidaörneğin, her şeyin para ile ölçüldüğü, "panuı ka sırtına mı yüklemeye çalışıyoruz? sası'nın bir maddesine bırakılmıştır. Taa 1951 yılı nmn yüı dolmamışken, 28.5.1951 tarihinde Meclis 1 dar konoş" denilerek parası olmayana konuşma na kadar da bu konuda başka bir girişim olmamış ten 5777 sayüı bir yasa çıkararak hükümete Bern Yani, Sayın Başbakanımız şimdi kalksa da, "Şnnhakkının bile tanınmadığı bir diyarda, şiradi benim lara bak, daha cin olmadan adam çarpmaya kalkı tır. Sözleşmesi'ni imzalama görev ve yetkisini vermişkalkıp sanattan, külturden, yazından, yaratıdan, ya şıyorlar. Hıh Akılbn a n bizi oyutacaklar da, ken . Görüldüğü gibi, "Telif hakla" sorunu, ülkemiztir. raunın telif hakkından filan söz açmam da, başka di h«ıirın« okntamadıkJan romanlannı, öykuleri de hemen hemen hıçbir dönemde önemli bir sonasıl bir olay olaıak yorumlanabilir Allah aşkına?.. nl Batıhlara satabUeccgimize ioaodıracaUar bizi. run olmamıştır. Anadilinin bile anca 1923'lerden Bakanlar Kurulu da üç ay içinde işlemleri acele Tam Rjpley'lik... Hıh..." dese bumundan küçümser küçümser tısla sonra .esmi dil olabildiği toplumumuzda, daha dü tamamlayıp, 21.8.1951'de Bern Sözleşmesi'ni resmen İster inan, ister inanma... örneğin, rauzır yasa yarak, haklı mı sayılır acaba? ne kadar "telif hakkı" kavramından söz açmak ola imzalamıştır. Bu arada da, kim buhnuştur, nasıl busını çıkaran, basın yasasını kuşa döndüren, radyolunmuştur bilinmez, Hirsch adlı ünlü Alman proHayır hayır, kesinlikle haklı sayılamaz. Tanıdı naksızdır. ları, televizyonu yazarlara sıkı sıkı kapatan, kâğı ğımız Batı, romanımıza, öykümüze de ilgi göstereYine biündiği gibi, telif haklanyla ilgili dünya fesör bulunup bir tasarı hazırlaülmış ve Bern Sözda nerdeyse her gün zam getiren, sanat, kültur, ya cektir. "Hayaii dıssaüm" (hayali ihracat)ımıza bun da halen yürürlükte olan Bern, Cenevre ve Stok leşmesi'ni imzalamamızdan topu topu 4 ay sonra, n n düşmaıu bir iktidar, aynı anda da tutuyor, ya ca yakınlık gösteren, oyunumuza katılan, hatta or holm sözleşmeleri olmax üzere üç önemli ulusla bu sözleşmeyı yaşama geçirmeyi amaçlayan bu tazarlann telif haklannı konıyacağı savıyla, yazar tak olan Batı, dışsatımın bile "hayallsini" yarata rarası sözleşme vardır. Bunlann en eskisi de, doğ san 5.12.1951 tarihinde "5846 Sayılı Fikir ve Sanat lar için meslek örgütü kuruyor. Güler misin, ağlar bilen böylesi bir hayal gücüne, bir yaratı yeteneği rudur, Bern Sözleşmesi'dir. Bizde ilk telif hakkı ya Eserieri Yasası" adıyla yasalaşmıştır. mısın? Yine, aynı iktidann bir bakanlığı, Kültür Ba ne ilgisiz kalsın, olanaksız çünkü... sasını n çıkmasından tam çeyrek yüzyıl önce, 9 Eykaniığı, üstelik kendi yayını kitaplarıru SEKA'ya Sonuç Nitekim romanımız, öykümüz, zaten nicedir ken lül 188ffda imzalanmıştır. Bu sözleşme önce 18%'da göndererek kâğıt hamuru yaptırdığı yazarlann sozde ANAP iktidanmn da şimdi yürekten sahip cıkıp di başına dolanıp duruyor yeryüzünde. Nâzım Hik Paris'te, sonra 13 Kasım 1908'de Berlin'de kimi detelif haklarıru korumak için Bakanlık içinde "Fimet'in, Yaşar Kemal'in, Aziz Nesin'in dünyada çev ğişikliklere uğramış ve 20 Mart 1914'te de Bern'de dört elle sanldığı, yaşama geçebilmesi için var gükir ve Sanat Eserteri Daircsi BaskanhgT adı altınrilmediği dil kalmadı gibi bir şey. Kısacası, Yakup ki bir toplantıda metne bir protokol eklenmiştir. Bu cüyle çalıştığı yasa, işte bu yasadır. Bern Sözleşmeda bir yeni bolüm kuruyor. Kadri'den en gencimiz Nevzat Çelik'e kadar roma değisikliklerin en ilgind de, 1896 Paris toplantısında si'run bütün maddeleriyle ülkemizde de tam etkin nı, öyküsü, şiiri bir başka dile de aktanlmaımşımız yürürlüğe giren 5. maddedir. Bu maddeye göre, ya olmasını sağlayacak yasadır. A N A P iktidan bu Hayali dışsatnn mı, hayal yok diyebiliriz göğsümüzü gere gere. Fakat ne acı zarlann daha önce ölümlerinden sonra da, çocuk uğurda bazı gerçekleri gizlemekten bile kaçınmadışsatımı mı? ki, çoğu zaman bizim bile haberimiz olmuyor bir lanna geçerek 50 yıl süren telif haklan, yabancı ül maktadır. örneğin, Kültür Bakanlığı'nın 1987 yıSon günlerde kafama takılan bir yeni yadırgüık öykümüzün, bir şiirimizin bir başka dile aktarıldı keler için sadece 10 yıla indirilmektedir. Yani, bir lında yayımladığı "Telif Haklannın lemeJ fJkdeff da şu: Dışsatımm "htyali"sıni bunca alkışlayan, ğından. Dolayısıyla tek kuruş gelmiyor, bu yüzden yazann bir yapıtı, ilk yayım tarihinden 10 yıl son adlı kitapçıkta uluslararası sözleşmelerle ilgili bir özendiren, bol bol ödül veren ANAP iktidan, ne de bir "hayal dtşsatunı" söz konusu değil. Bu alanda ra, hiçbir telif ücreti ödenmeden bütün Oteki dille bölüm bulunduğu halde, orada Cenevre ve Stokre çevrilebilmektedir. Bu maddenin bir başka özel holm sözleşmelerinin adı bile geçraemektedir. Yadense "hayaT'in dışsatımına şiddetle düşman... İs da büyük bir kaçak var. liği de, kabul edilip edilmemesinin isteğe bağlı olu zık... ter inanın, ister inanmayın... Sonuç olarak şunu soyleyebiliriz ki, dış dünyaya "Ha vali\ «Hayal" ve Telif Hakkı Sorunu PENCERE Yuvarlak Sayılarla Sivri Gerçekler... Yuvarlak sayı çoğu zaman gerçek özeninden özveri demektir; ama kimi zaman da gerçeğın daha çarpıcı biçımde ortaya konmasına yarar. Sözgelımi "Türkiye 50 milyar dolar borçlu, 50 mUyon nüfuslu, kişi başına bin dolar ulusal geM bir ülkecür" dediğimiz zaman gerçeklerin ayrıntısından vazgeçmiş olur, özünü dile getıririz. Gerçek korkutucudur. 1980'den bu yana Amerikan Dolan Türk Lirası karşısında 40 kat degerlendi. Dış satımımız 4 kat arttı. 8 yılda ülkenin ulusal parasının değerini kırkta bire düşürerek ihracatını 4 katına çıkarmayı başarı gibi göstermek belki dünyada yalnız bize özgüdür. 1980'in baştnda 1 Amerikan Dolan 50 liraydı; 1988'in sonunda Amerikan Dolan 2 bin liraya erişiyor. 1980'in eşiğınde Türkiye'nin yıllık dış satımı 2.5 milyar doJardı; 1988'in sonunda 10 milyar dolan aşıyor. Ama 15 ihracat hokjingi Türk halkımn üretimini Amerikan Dolan üstünden dışanya 40 kez daha ucuza satıyor. 1980'de Türkiye'nin dış borcu 13 milyar dolardı; 1988'in sonunda 50 milyar dolara erisecek... 50 milyar dolar borçlu, 50 milyon nüfuslu, adam başına bin dolar ulusal gelirii bir ülke miyiz? Hayır, denebilir kı 45 milyar dolar borçlu, 55 milyon nüfuslu, adam başına 1200 dolar ulusal gelirii bir ülkeyiz. Ne değişir? Borç patlamasryla nüfus patiaması yanşryor; Amerikan Dolan'ndaki patlama Türkiye'nin ulusal üretimini somüruyor; araa sınıf palazlanıyor. Sanayileşmekten vazgectik .. Demokrasiden yoksunuz. • Enflasyon yüzde 80... Ama resmi verilerie yüzde 80, çarşıda pazarda yüzde 100'ü çoktan aştı. Amerikan Dolan da 1989'da 2 bin Türk Lirası'nı geride bırakacak... Sonra ne oiacak? Kanama yavaşlayacak mı? İç ve dış borç patiaması duracak mı? 1992'ye kadar her yıl yaklaşık 7.5 milyar dolar yıllık borç ve borç faizi ödemek zorunda bulunan Türkiye, bu dört yılda daha ne kadar borçlanacak? Geleceğimizi kime ve neye ipotek ediyoruz? Her şeyden önçe iyi bilınmelidir ki Türkiye bu duruma kendi iradesiyie gelmedi. Bizim dışımızda bir güç karar verdi, bizim tçimizde uygulayıcılanm buldu. Diyelim ki o güç IMF... IMF nedir? IMF, Uluslararası Para Fonu'dur; ama gerçekte patronu Amerika dan bir bankadır, ülkelere borç verir, faiz işletir, kapitalizmin anaç örgütüdür. Ne var ki kapitalizm yürümüyor; eğer yürüseydi IMF tıkır tıkır işlerdi. Bugün yalnız Ûçüncü Dünya Ülkeleri'nin anaç bankaya borçlannın toplamı 1 trilyonu aşmıştır. (1 trilyon 200 milyar dolar.) Bu borçlar ödenemiyor. IMF batık bir bankadır.. Verdiği krediler geri dönmüyor.. Anaç banka yoksul ülkelerı tekelci kapitalizm adına borç tuzağına düşürüyor; ama bu tuzak o kadar derinleşti ki IMF'yi yutacak kadar büyüdü. Türkiye işte bu tuzağa düşen ülkelerden yalnız birisidir. Kendi başına ne kadar çırpınsa kurtulması güç... Ya içerden tuzağın ağlarını parçalayacak kadar soluklu bir halk direnişi yükselecek ya da IMF'nin yeryüzünde yarattığı çıkmazın bunalımı toptan bir çözüme doŞru dünyayı zoriayacak... * 12 Eylül.. Milli Güvenlik Konseyi'nin generalleri.. ANAP'ın iktidara geiişi.. ANAP'ın liderierL Bunlar dışarıdan düzenli bir ekonomik oyunun figüranlandır. Ellerine tutuşturulan ekonomik programı uygulamaktan başka bir iş yapmadtlar. Sonuç tek sözcüktür: İflas... DEMİRTAŞ CEYHUN BURHANARPAD HESAPLAŞMA OKURLARDAN Tferubosna'da kitle ıdaşım sorunu Büyük ilçe Bakırköy Belediye Bafkanı Naci Ekşi'nin seçim bölgesi olan Yenibosna'da günün 24 saatinde kitle ulaşım sorunu sürüyor. Yetersiz minibüs, yetersiz halk otobüsü, yetersiz belediye otobüsleri artan yolcu kapasitesine cevap vermez duruma gelmiş bulımuyor. Hele hele hanımlann bu semtin araçlanna binmesi adeta bir iskence. Kapısı dahi kapanmayacak durumda doht minibüste ayakta bir bayarun yolculuk etmesini duşünebiliyor musunuz? Her fırsatta ilçe halkımn refaht ve huzuru için var olduklarını demeçlerinde dile getiren Belediye Başkanı Sayın Dr. Naci Ekşi bu soruna mutlaka el atarak gidermelidir. Belediye otobüs seferleri mi arttınur, halk otobüsü mü konur, bu başkamn takdirine kabnıstır. Bizler semt Jıalkı olarak günün her saatinde ayakta nefes dahi zor alacak şeküde yolucuk etmekten kurtulmak istiyoruz. lçtîğimiz su, yediğimiz ekmek kadar önemli bir hal almaktadır bu semtte kitle ulasımı. Bir grup Yenibosnalı hanım. an evvel alması gerektiğini artık Ankara 'ya kaçak kömür sokmayacağuu, giriş yollannın tutulduğunu ve cezalann bir milyon liraya kadar artttrıldığını; böylece hava kirUUğini de önlediklerini açıkladı. Dikkat ettim; bu arada kok kömürüne hiç değinmedi.Acaba vatandaşın sağhğını bu yü her yukinden fazla mı düşünüyorlar da kok kömürü vermiyorlar? Yoksa ellerindeki ithal kömür stokunu eritmeye mi çalışıyorlar? A VNtÖZBENLt Politika Yazıları: 1 1946 seçimlerinden gunumüze birçok seçim yapıldı. Yönetimi elinde tutan partıyle yönetimi ele geçirmek isteyen partiler arasında sert çekişmelerle geçen uzunca süreyi gözler önünde yeniden canlandırırsak acı bir gerçekle karşılaşırız. Yarım yüzyıla yakın süre, sömürü düzenıni ayakta tutmak için çeşrtli oyunlarla boşuna geçmiştir. Politika gösterileriyle uyuşturulmuş halk yığıniarının bilinçleştirilmemesi için her şey yapılmıştır. Yalan ve sömürü düzenınin maskesini düşürüp yığınların bilinçlenmesi için özveriyle savaşım veren kişi ve çevreler engellenmiş, polis baskıları arttırılmıştır. Tek parti yonetimi 1950 seçimlerinde büyüktoka»yemiştir; ama bilinçsiz yığın, kurtarıcı bildiği toprak ağalarını ve özellikle ikinci savaş yıllarının karaborsacılarını kurtarıcı bilip sırtında taşıyarak yonetim koltuğuna adeta zorla oturtmuştur. Tek parti yönetiminin aşırı baskısı, jandarma ve polis işkenceleri gebe köylü kadınların sırtına binip çocuk düşürmelerine yol açmak gibi üç liralık yol parasını (tarik bedeli) ödemeyen köylünün yorganının satılması unutulamamıştır. Uzun süre kendine gelemeyen CHP ancak 1952'de topartanabilmıştır. Bu yolda ilk gırişım 1952 bahannda Zonguldak'ta başlayan Karadeniz gezisıdir. Katıldığım o gezıden kimi çizgiler arada bir gözümün önüne gelır. Ankara'dan erken yola çıkılmış, Mengen'de kısa bir dinlenmeden sonra gece Zonguldak'a varılmıştır. İki yıl önce oylarla alaşağı edılmiş olan İnönü görkemh bir coşkuyla karşılanmıştır. 1949 ilkbaharında Bayar'ı istasyondan hükümet alanına sırttataşımış olanlar, 1952 bahannda İsmet inönü'yü bindiği ciple sırtlarnış ve hükümet alanına tasımışiardır. Ne var ki, tek parti başkanı ve 'Milli Şef havasından henüz sıyrılamamış olan İsmet İnönü, başarı coşkusunun doruğunda Zonguldaklılara hep o 'Devlet Başkanı' havasıyla kuru ve uzak davranmıştır. Ancak birkaç gün sonra yeni durumuna ısınmış, yığının coşkusunu paylaşmıştır. 1953 bahannda politika hayatının ilginç dönemini yasamış olan İnönü'yü yakından izlemek olanağını bulmuştum; Hürriyet muhabiri olarak. Zonguldak'ta bir gece kaldıktan sonra İstanbul: dan gelecek vapurla yolculuk sürdürulecekti. Ordu, Samsun. Giresun, Trabzon ana uğrak yerleriydi. Zonguldak'ta bıneceğimiz vapur bir türiü gelmemışti. Bu gibi işlerde deneyli CHP'lıler, DP yönetiminin parmağı diyorlardı! İnönü kıyıda denkler arasında saatlerce vapur beklemişti. Geziye katılanlar arasında Dr. KemaJi Beyazrt da vardı. inönü'y'e tanıştırmış ve Bayar'ın muhalefet yılları gezilerine katıldığımı söylemışti. O andan sonra tanışıklığımız aşırı bir yakınlık oluşturmamıştı. İnönü sık sık soruyor, Bayar üzerine bilgiler ediniyordu. Tire'de bir akşam yemeği beraberliğimizde ılginç bir durum yaşadımdı; yakınında oturuyordum. inönü masadakılerle sık sık şakalaşıyordu. Keyifliydı. Devlet başkanı kişiliğinden sıyrılmış, sevimli bir politika önderi oluvermışti. Dr. Kemali Beyazıt'a insülin iğnesi yaptırıp şarabını ıçiyordu. Bir ara şarap kadehini yine kaldırdı ve "Arpad bir nutuk söyle bakalım" diye tutturdu. Şakayla karışık bir ciddilikle! Kurtuluş yoktul Bir şeyler söyledimdi: "Bayar'ı 1949 yılı Zonguldak gezisinde izlemiştim. Halk büyük coşkuyla karşılamıştı. İstasyondan hükümet alanına sırtta taşımışlardı. Bizi ciple sırtta taşıyan Zonguldaklılar oylarıyla sizi düşürüp yonetimi Bayar'ın eiine vermişlerdi. Çelişkili görünen durumun gerçek yani nedir? Nasıl açıklanabilir? 1950 mayısında durumundan hoşnut bulunmayan yığın yine yakınmaktadır. Yaşamından memnun değildir!" Belkı iyi açıklayamamıştım demek istediğimi! Masada CHP'nin Milli Eğitim bakanlarından Reşat Şemsettin Sirer de vardı. Havayı değiştirmek için lafa karıştı ve "Sayın Burhan Arpad yüksek direktıflerınızle yayımlanmış olan Dunya Klasıkleri Dızisinde çevirileri çıkmış değerli bir arkadaşımızdır" dedi. İnönü pek anlamamıştı: 'O bizimle gelmiyor ki' demekle yetindi. Geziyi Giresun'da bırakacağımı düşünmüş olmalıydı! Zira aklına koymuştu. İkide bir 'Göreceksiniz, öğreteceğım onlara demokrasinin ne olduğunu' diyordu. Yıllarca bunu yineleyen İnönü, yazık ki açıklık getiremedi demokrasi kavramına! Ortanın solundan öteye geçemedı. Kok kömürü dağıtılmayucak mı? Geçen gün, baskentin Büyükşehir Belediye Başkanı TV ekranını dolduran bir büyük bas edasıyla bu kış Ankara 'da doğal gazla ısmılacağını; bir taraftan da vatandaşın ithal kömürünü bir Özgürlük ve maceranın tadı Vı EZGININ GINLIGI bahçedehi sandal GENEL DA6ITIM: M A J Ö R PLAKÇILIK 512 58 32 Emperyalizme ve faşizme karşı, bağımsızlık ve demokrasi mücadelesinin yolu, sosyalizme giden mücadelenin yolu, dikensiz bir gül bahçesinden geçmez. Tersine bu yol çok engebelidir, engellerle doiudur. Zaman olur hareket duraklayabilir, hatta gerileyebilir. Ama her duraklama gerileme döneminden hareket, daha büyük bir birikim ve hırs kazanarak çıkar. BEHİCE BORAN önderimizi saygıyla anıyoruz. Av. HACI ALİ IŞIK ve ARKADAŞLARI ÖZGÜN MÜZİG! USTASINDAN DİNLEYİN !. Dr, HİKMET KIVILCIMLI 19021972 ölümünün 16. yılında 11 Ekim 1988 Salı günü (bugün) saat 16.00'da Topkapı Kozlu MezarLığTnda mezarı başında anısına ve çabasına değer verenler tarafından anılacaktır. OZGURLUK VE DEMOKRASİYİ CIZMEK TOM PIAK ve KASETÇİUROE MAJÖR PLAKOLIK r ARKADAŞLARI Not: Çiçek yerine Insan Haklan Derneği ve TAYAD'a bağışta bulunulması rica olunur. 1979 YILI ICRA PL 467 TEDBIR UYARINCA SIGARA SAĞLIĞA ZARARLIDIR ...PEK YAKINDA.BEKLEYİN!