19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURÎYET/10 15 EYLÜL 1987 Meis'te 10 Gün Mavi Sınırdaki Son Yunan Adası MUSTAFA EKMEKÇI ANKAIIA NOTIARI Eşeğini Bulan Profesör... Ali Noakföen b«r mektup akJım; Amerika'ya varmtş sonunda, oradan yazıyor, "orduyuteyanalaşlartmak" soçundan tutuktanıp, Vargıtay'da atdanıp çıktktan sonra, bu kez de pasaport verUmemek istendi Ali Nesin'e. Ali Nesin, 1986 yılında, Amerika'da Onlversitedeki gorevinden, askerllğini yapmak tçin Turkiye'ye gebniş, Isparta'da dört aytık k»a dooem asterllğini yapnuya bastemı^tı. Ne geldlyse, Ali Ue Ermeni asıilı Sevw> Sednos AMsanym'ın basına bu d6nemde gekJi. Ülkucu, sağ eğiUmll Mfiler, yaptridan Ihbartaria, Ali ile Bedroe'a yasamlannı zindan etiiler. All He Bedros, gece egltimine çıkmadıklan, ştnngalarda AIDS var dtye ası olmak istemedikteri, tomutanları hakkında llerl, geri tonuftuklan afiytonttleri, ihbarian Ozerine askeri mahKemede yargılandıiar; tutuklandılar. Isparta Asteri Cezaevi'nde bir sure yatblar. Dört aytık aakerlik, neredeyse bir yıla yaklaştı. Matemaük protesörü Ali Nasin, neye ugradığını şaşırm»çtı. He oluyordu yahu? Yazar Azfe Nesln, o donem Oenelkurmay Baskanı olan Necdei Ûruğ'& uzun ve ağır bir mektup gonderdi. Aziz Neein, mektubu Üruğ'a benim vermemitetiyordu.Mektubu verdim, Urugia konuştum. Mektupta Aziz Nesin, Ürug'a, "Btyle oteytarte, Jurk Stortt Kuvvotieri heUctan uzaMapyor..." demeye getlrtyordu. Urug, buna çok üzütmuştü. "Benim bapnda bulunduğum ordu haJktan nasıl uzıtidaşır?" dryordu. Bana da, Harp Okulu'nda okuyan oğrendlerin kokenteriyto ilgili bir oetvel haztrlatmıstı. Ne kadar generalçocuğu, ne kadar isçi çocugu, ne kadar emetdi çocugu var, fllan... Aziz Nesin'e gore, onemli olan, nereden geldiği degil, nereye vardtğıydı. Cetvelin bir ornegini Aziz Nesin'e verdim. Isparta Askeri Mahkamesi'ndeki duruşmaten iztomeyi bir gazetecilik görevi bHdim. Savunmanlar, VeH Devdoğkj Ue Emln Oeger, yargıçlan reddettHer. Dava, Konya'ya naldedildi. Ancak Ali Neein ile Sevan Nisanyan'ın tutuktuluklan sOrOyordu. Amerika'da, Avrupa'da ortalık birbirine giriyordu. Basbakan Turgut özafh tekjraflar çekilıyor, Amerika'da universite profeeorteri ayaga kaikryorlardı. Olay, yargıda otduğu için, yapacak bir şey yoktu... Bir durusmay* Haktun Ozen'te biriikt» grtmistik, Konya'ya... Konya Askeri Mahkemesi, Ali Nesln'i bes ay 20 gun, Sevan Nişanyan'ı aln ay 20 gün hapis cezasına çarptırdt. Ancak, salrverilmeterini de, daha önce karara bagtamıstı. Ali'nin komutanlan küçük dusOrOcu sozleri soylemedigini saptayan mahkeme, onu sadece "ontuyu tsyana /os/brtma" suçundan mahkum etmisti. Orduyu tsyana kışkırtmanın cezası beş ay olur mu? ine Ine beş aya inmişti. Konu, Askeri Yargrtay'a getdi. Askeri Yargıtay Bassavası, karann bozulmastfu istsdi. Ancak Askeri Msrgrtay DaJresi, karan onadı. Bu kez, Askeri YBrgıtay Basaavo», karara, Daireler Kurulu'nda «iraz etti. Daireler Kurulu, bassavcının istemini yerinde gorerek, mahkeme kararını bozdu. 1986 martından beri süren olay, 1987 yaz aylannda sona erdi. Duruşmalardan birinde, baba Aziz Nesin'in gözyaşlannı tutamadığını guztedim. Aziz Nesin, "8enimfe uğraşomıyonm; oğhjmto uğraşryoriar" oedi... Bu kez, Ali Nesin'e yurtdışına gorevine gidebilmesi için paaaportu verilmiyordu. Aziz Nesin, Adnan Kahvectye teigraf çekti. içisleri Bakanı Y**nm Akbukıtun onsr,M ile Ali Nesin pasaportunu alabildi. Yurtdışına grtti. Ali Nesin%i, Amerika'dan yazdtgı mektup, ozetle soyle: "Sevgm Mustafa Aöabey, Amerfkaya goiince Amerikfyı Hk defa keşfotmlş glbi sevlndlm. açacakb. Yine de açb ya... Bertotey ÜnfversftBsr*nden yanvtanamadım, davef ediküğim ve konuşma v&receğtm iki tonferansa kath lamadım, İki üntverstteden gelen iş tBkmerinl geri çevtrmek zorunda kaldım ve en önemlisl blr buçuk yri bovunca tonumdatf geHşmelenienuzakkeddım.Atoyedlayboyun&garihilmıal&mıgldermek için uğraşacağım. Eşeğtonitey*efflfm<stert*. buldurdutar.. Sayende çabuk bukJurdular. Sağoi... BeUd bUmek Istersln dfye yazıyonm. Turklye'doykon TÛBİJAK (Gebzej'ye başvurmuştum Hem kendüeri başvurmamı istemişterdihemdedaha ne kadar zaman pasaport atamayacağmn biime<Mğknden uzun sure fşslz kalmak iatememtşdm. Bmşvuruma yant gelmedi. öğrondiğime göre korkmuslar. 'Başımıza S.Ş dlye bir tutucu verdiler, şimdi de Ali Nesin'l alırsak, 'Bunlar daha akıllanmadılar' diye başka tutuculan da yoJlariar' dfye dusunmusler. Bunu düşunenter Aiaturkçü, demokrat, Herid bikn adamten... Yann, öbür gun TÛBtlAK'a bir cami yapArsa Nç sasmam. Aynca Ortadoğu Teknlk Ûntversitesfnden basvuru kağrOan yoUayacatdaroV, yoHamadtlar. Ancak, nedenlnl bHmlyorum. Cezaevlne glrmem bunda çok guruttu yapmış. Hele "orduyu iayana teşvik' glbi Wr suçlama her şoyi gun gki ortava çtkamuş. 8eni tanıyanlar, tantmayanlar, haksolığa karşı çtkrmştar; mektuplar, dilekçeler, elçimizle randevular, tohtonlar... EHertnden ne getrse yapmışlar. Olan Türktyefye oldu sonunda; Turtdytfyi pek tyi tanmayan A f t * ^ d byf l f^ t « t o K i t o l W i eHmtzden getanl yapryoruz... Sevgt ve saygılanmla." Ali Nesin, bir yandan pasaport alamaz, bir yandan ışsızken, istanbul'da bir oğlu oldu. Ali Derya koydu adını, Ali Derya şimdi daha elli günlük. Büyük kızi Aslı üç yaşında. Eşi Manuella ile oocuklan, annesi Meral Çelen'de kalıyorlar. Manuella, Portekizli, ören^ de dinlencede gorenler, ona "Manotya" dlyorlarmıs. Manuella fiziko terapist. Ali'nin tutukluluk donemryie tşsizlik doneminin SH kıntılannı, tüm aile çekti. Ali Nesin, çok onuriu bir çocuktu. Babasından para almıyordu. Lise oğrencilerine derster vererek yaşamını surdurmeye çalıştı.. Ali Nesin, özellikle yurtdışındaki bilim adamlannca hiç yalnız bırakılmadı. Amerika'da, Avrupa'da bulunan bilım adamlan, aydınlar onun seruvenini süretdi izlediler. Türkiye'deki yöneticileri, sürekli oiayia ilgili olarak uyardılar, haksızlıga karşı protestolannı bikjirditer. Bir açtkiama Erzincan'dan Setçuk HazSnedar imzalı, şu yıldınm teigrafı aldım. Olduğu gibi yayımlıyorum: Sayın Ekmekçı, Sekız eyiül tarihli Cumhurivet'te benim yolladıgımı soyleyerek yayımladığınız Didar Şensoy'la ilgili teigraf kesinlikle bana ait değıldır Yanlışlığı düzelteceğinizı umuyorum. Saygılanmla Selçuk Hazinedar Yan: NİLGÜN CERRAHOGLU Fotoğraflar: GIAN PAOLO Bazı Yunan •UzCımKı haritalannm ^ ^ üzerinde bile p^öFethıye görünmeyen bu uzak Hi adanın =E=3 »Eşen ioplam * N ^ Kalkan nüfusu Kaş * . 150200 j ^ \^ j ^ !fr kişiyi g = j= :. ~ geçmiyor. MEtS LtMANI Kat'm kmrjumkUdbumu dönunct önümüze çtkıveren bu Yunan adası Opik Akdeniz adaiarmm bütün özeBUüerini taştyor. Pau pvü blr g&neş ve sakbı bir deniz yaz aylannda özeBOüe Batıh turistlert bu küçük adaya çekmeye yetiyor. Meis, 20 yıl önceki Bodrum "Her şey bovanmış bir okyanus üzerinde, boyanmış bir gemi kadar aylaktı...." Galiba Coleridge1 in şıırlennden birinde okumuştum bu dizeleri. Meis de, Kaş'ın karşısındaki burnu dönüverince bu dizeleri anımsatıyor. Bir kartpostal düzeninde geçen yüzyıldan kalma neoklasik Rutn evleri, gece yansı ay ışığında kartondan yapılmış bir tiyatro dekorunu andınyor. En az 50 yıllık olması gereken ve 72 mil ötedeki Rodos'tan bir avuç ttalyan turistiyle, birkaç maceraperest bohem Ingilizi taşıyan köhne "Panormitis gemisi" adanın burnunu döner dönmez, ince bir. yel kekik ve yasemin kokuları getiriyor. Evleriyle olduftu kadar kokulanyla da Meis, birdenbire 20 yıl öncesinin Bodrum'unu hatırlatıyor. Ama benim gezimin amacı, noslaljinin tunellerinde gezinmek değil. Yıllardır Kaş'tan her geçişimde, karşı koylardan evlerini seçebildiğim bu adanın dünyasına birkaç gün için girebilmek, bızim kıyılanmıza bir ue "karşı taraf'tan bakmak ve sürat motoruyla 15 dakikada yapılabilecek bir yolculuğun neden 20 saate uzadığıru anlayabilmek. Kaş'a 15 dakikadakı adanın tüm ihtiyaçlan, Rodos'tan haftada iki kez gelen gemi Ue karşılanıyor ı küsü gibi, Meis ve Meisliler hakkında anlatılan hemen her şeyde gerçek ve düşgucü sınırlannın hep zorlandığım da öğreneceğim. Avustralya göçmenleri Mihali aslında, "olmek için" ya da "andan yoklamak için" dönülen bu adadan göçmeyip de kalan lara ıyi bir örnek. Kalanlann çoğu, sakat olmasa da, Mihali gibi yaşh. Göçenler ise, açıklaması guç bir nedenle, çok uzak başka bir adaya göçmüşler. Meis'le, ada olmaktan başka hiçbir ortak özelliği olmayan bu adadan yazlan buraya dönenlerin sayısı o kadar çok ki, sokaklarda Yunancadan çok Îngilizce duyulabiliyor. "Megisti" Oteli'nin terasında hemen herkesin Avustralya aksanıyla îngilizce konuşması da bu yüzden. Adanın 17 odalı tek otelini tam anlamıyla işgal eden Meis kökenli Avustralya göçmenlen nedeniyle, diğer odaları turistlere hemen hemen hiçbir zaraan sıcak su gıbı lüksleri olan bu otelde yer kalmıyor. Odaları biraz sıcak olmakla beraber, son derecede rahat ve temiz olan otelin hemen önünden, masmavi, şe'ffaf, pırıl pınl sulara istediğiniz anda kendinizi bırakabiliyorsunuz. Hele mehtapta Meis koyunun sulannda yüzmek, insana dünyanın en büyuk havuzunda kulaç attığı izlenimıni veriyor. İki kişilik bir oda için 3000 drahmi (yaklaşıİc 18.000 iira) ödenen otelin hemen karşısında, Beklenen gemi "Panormitis", göl gibi köyün içine suzulür süztilmez, uzun uzun düdüğunu çalıyor. Tüm bitkınligine rağmen çok beklenildiğini bilen bir kadın gı Adada yideo seyretmek bile Panormitis'in Rodos'tan getirdiği kaset stoğuna bağlı. J)enizin sert olduğu kış aylannda bazen Panormitis'in bir iki hafta adaya uğramadığı olabiliyor. Böylesi günlerde, savaş döneminde abluka altında kalan bir adaya dönüşen Meis'te video kasetlerinden önce taze yiyecek sıkmtısı ada halkının beiini büküyor. bi kendinden emin giriyor Meis'in koyuna köhne gemi. Bazı Yunan haritalanrun üzerinde bile görünmeyen bu uzak adanın sakinierıni orada tutabilmek ıçin, hukumeün desteği sayesinde bedava yapılan 8 saatlik yolculuğun sonuna gelen 3040 turist, merakla güverteye toplanıyorlar. Onlann adayı merak ettikleri kadar, adahlann da kendilerini merak ettiklennden henüz habersizler. Turistler, "Panormitis"in ne büyük bir ilgıyle beklendığinı, ancak gemi iskeleye yanaşırken fark ediyorlar. Toplam nufusu 150200 kişiyi geçmeyen ada sakınlerinin çoğu, en ıyi giysileriyle, haftada 2 kez Rodos'tan yolcu taşıyan bu geminin vanşını hemen her sefennde olduğu gibi, bu kez de ıskelede bekliyorlar. Çunku lstanbul şehir hatları vapurlanndan biraz daha buyuk olan "Panormitis", adaya sadece merakla beklenen yeniraisafirlerideğil, akla gelebılecek ve yaşam için gereklı tum maddelen Rodos'tan taşıyor. 15 dakıka ötedeki Kaş'la ilişkilerinı minimuma indiren Meis'e, tuvalet kâgıdından. domates ve taze meyveye kadar her şey BLUE SKY RESTORANI Meütn yaşh pederi, eşiyle btrtikte ümandaki rtstonmkardm Mrtne oturmuş, Meti* haftada iMkeıugrayan "Punormias"gemlsinin getmtsini bekUyor. başka zamanlara ait olan bir gemide, 8 saat süren bir başka zamanlann yolculuğundan sonra varıyor. Turistler, seyahat broşürlennde henuz yeni yeni yerini almaya başlayan bu Yunan adasına, Amerika'yı keşfeden bir Kristof Kolomb kıvancıyla ayak basarken, iskelede birikmış Meisliler seslenrneye başlıyorlar. Kimi Yunanca, kimi İtalyanca, kimi îngilizce, turistleri cezbetmeye çalışan Meisliler, adam başı 600 drahmi (yaklaşık 3600 TL'sı) karşılığında hemen oracıkta pansıyon olarak kiraladıklan evlerine müşterüerinı buîuyorlar. Fakat muşteri ve pansiyoncu pazarlığı içınde, çocuk bisikletleri, elden duşme bozdolapları, patates çuvallan, çözulmeye yüztutmuşdonmuş tavuklar, kadm bezleri, kıremitler, çımento torbaları, kavunlar, karpuzlar da kasalarla gemiden dışarı taşınıyor. ıfade, kemıkli hatlannda donup kabyor. "Panormitis"ten çıkan yolcular arasında ise, "Rodos'a tedavi>e gitmişti. Doktorlar artık yapılacak hiçbir şe> olmadığıru sö>1evince, ölmek için, buraya, adasına donmek istedi"' laflan hemen yayıhveriyor. Meis'in Yunanistan içm nasıl bir son durak olduğunu, iskeleden adanın 17 odalı tek oteline dek yürürken kavnyorum. Çünkü bu sıcak yaz gecesinde 1 kilometrelik yolun tamamını bavulumu yüklenip, ^ r ü m e k zorunluğuyla karşı karşıyayım. Ortaükta ne bir hamal ne bir araba var. Zaten Meis limanını çepeçevre dolaşan tek bir anayolun ötesındekı, ara sokaklara pek araba gırmesı de mümkün gözükmüyor. Tam ter içinde yolu nasıl yanlayacağımı düşünürken, karşıma çıkan ilk bakkal dukkânı önünde park edilmiş bir el arabası dikkatimı çekiyor. Gözleri kor yaşlı bakkal, mal dağıtımı için kullandığı tek arabayı, bavullanmı taşımak ıçın ödunç verırken, "Ama bir şartla" diyor, "yann sabah dukkânı açtığımda arabayı burada bulmaJıyım.." TutUncü ve bakkal Mihail Hacıriakomi bu. Tanıdığım Meislılerden ilki. Bir paket sigara almak için parayı uzattığmızda, parmaklan arasında iyice yoklayıp, ardından da hiç yanılmadan paranın ustünü tamı tamma veren Mihail. Vaktiyle Mısırdan frengiyle dönen bir denizcinın oğlu olduğunu, bu yüzden kör doğduğunu anlatıyorlar. Aslında bu adada kaldığım on gün boyunca "MihaU'in Mısır'dan frengiyle dönen denizci babası" oy / Gözleri görmeven Mihail'in, vaktiyle Mısırdan frengiyle dönen bir denizcinin oğlu olduğunu, bu yüzden kör doğduğunu anlatıyorlar. Aslında bu adada kaldığım on gün bovunca, "Mihail'in Mısır'dan frengiyle dönen babası gibi", Meis ve Meisliler hakkında anlatılan hemen her şeyde, gerçek ve düşşücü sınırlannın hep zorlandığım görüyorum. koyun öbür tarafında ise Cenevizlilerden kalma ve adaya Yunanca adını veren "Castel Rosso" (Bu ad Yunanlaşırken Kastelorizo olmuş) ile adanın Türk geçmişini hatırlatan cami duruyor. Türk dostu San Niko lşte, Turkiye ve Turk sahillerine ait ilk konuşmayı bu otelin terasında duyuyorum. "Ne sinir" diyor, bütun günunu güneşlenerek ve bunaldığı anlarda koyun berrak sulanna kendini bırarak geçiren bir Avustralyalı hanım, "Karşıda (Kaş'ta) deriler de çok ucuzmuş. Uzansan dokunuluverecekmiş kadar da >akın görünuyor. Gece ışıklanyla hareketli, buyukçe bir tatil kentine benziyor. Yani şimdi şuradan bir karşıya geçivermenin bir yolu yok mudur?" "Mümkün değif' dıye yanıthyor gene Avustralya aksanıyla Îngilizce konuşan genç Yunanlı, otel misafirlennden biri. "İki yüdır karşıya geçmek kesinlikle yasak. Ama dilersen, Niko'nun getirdiği bazı enteresan parçalar var. İceriye, mutfağa bir git bak ıstersen..." "Megisti" Otelı'nin yöneticisi Niko Panayırisin Kaş'tan getırdiği deri giysileri, otelin mutfağında sattığını, böylece adaya varışımın ertesi günü plajda öğrenmiş oluyorum. "Karşı sahiTle olan bu sıkı ılişkileri sayesinde Kaş'ta da "San Niko" olarak tanınan Niko Panajiris'ın bu ilışkilerini "küçük tsknesiyle gece yüriıttüğu" söyleniyor. Bu nedenle teknesini turistlere bile kiralamaktan çekinen Panayiris, aslında Meisliler arasında, Türkler hakkında en hoşgöniyle konuşanlardan biri. "Karşı tarafta bir surii dostum <var" diyor Niko, "Türkçe>i de i>1 konuşurum. Turklere karşı özel hiçbir duşmanlıgım )ok...*' Son durak: Meis Rodos'un ucuz paket turlan dumasını geride bırakmaktan memnun Italyan arkadaşım, ertesı gun pazarda sergılenecek meyveleri önceden peylemek için teker teker elleyen ihtiyar Meislilerı gostererek, "Daha şimdiden buraya gene gelmek istediğimi biliyorum" diyor. Meyve kasalarının arasında sedye üzerinde bir de ihtiyar çıkarılıyor. Dudaklarının kenarındaki kıpırdanma, adamın gulümsemeye gayret ettiğini gösteriyor, ama ihtiyar tum çabasına rağmen bir türlu gülümsemesını tamamlayamıyor. Yaşlı adanun ytızünde, gerilmiş bir • •* ÇAUŞA3NLARIN SORULARI/SORUNLARI Y1LMAZŞİPAL " Ç a l ı ş m a m ı stirdtirdüm" SORU: 1 Ekim 1945 doğumlu olup, halen T.C Emekli Sandığı'na bağlı olarak bir kamu kuruluşunda devlet memuru olarak çalışmaktayım. Bildiginiz gibi 1983 yılında çıkanlan bir yasa ile emeklilik yaş sınuiannda degişiklik yapıldı. Bu değişiklige gore ben: 1) 1983 yılında 20 fiili hizmet >ılımı doldurmuş olup, 39 yaşında idim. Ancak o yıl emeklilik istefinde bulnnmayıp çauşmamı sürdurdüm: Bayan bir memur olarak 1984 yılında kazandığım bu hak kazanılmış hak niteliginde midir? Diğer bir deyişle istedigim yıl emeklilik isteğinde bulunabüir miyim? 2) Ekim 1945 dogumlu olarak, eğer emekli olmak istiyorsam, bu isteğimi bu yılın sonuna kadar mı kullanmak zorundayım? 3) Bu yılın sonuna kadar kullanmaz isem 1988 yılında emeklilik isteğinde bulunmak hakkım var mıdır? E. C İSTANBUL Büyük göç Atma'ya en uzak, Turkıye'ye bu en yakın adada yaşam mücadelesi veren Niko gıbı ınsanlar ıçın, Meis'in 15.000 nüfuslu bir ada olduğu günler uzak bir masal gibi kalıyor. Yuzyıhn başında limanında 3 direkli 350 gemmın demir attığı adanın o görkemli dönemlerinde Pire'den insanlann iş aramaya buraya geldiği hâlâ anlatılıyor. Niko, pek o dönemlerı hatırlamasa da, adanın nufusunun 4000'e indiği 2. Dünya Savaşı öncesi yılları pekâlâ hatırlıyor. "Asıl büyük göç" diyor Niko, "tkinci Dünya Savaşı sırasındaki o büyük bombardıman sırasında oldu. O sırada adadan goç edenler bir daha buraya geri donmediler. 1943'te ttahanlann adayı terk etmelerinin ardından, onlenemeyen surekli göç adanın olumunü hazırladı." Oyle kı, adadaki tek eczane bile, son yıllann turist akını ile açılmış. Adanın en saygın kişilerinden biri olan 30 yaşlanndaki tek doktor için, Meis meslek yaşamının ilk basamaklanndakı "meşakkatli doğu hizmeti" olarak görülüyor. Kışlan sayıları 150'yi geçmeyen ada sakinleri için, turiztn sezonu dışındaki günlerin tek uğraşı, ufuktan Türk sahillerinin hiçbir zaman kaybolmadığı tepelerde uzun yurüyüşlere çıkmak. Video seyretmek bile, "Panonnitis"in Rodos'tan getirdiği kaset stoğu ile bağımlı. Denizin sert olduğu uzun kış aylannda, bazen "Panormitis"in iki hafta adaya uğramadığı olabiliyor. Böylesi günlerde savaş döneminde abluka altında kalan bir adaya dönüşen Meis'te, video kasetlerinden de önce taze yiyecek sıkıntısı ada halkının beiini bukuyor. Tarirîi kolay olmayan bir adada doğmuş olmanın faturasmı ödeyen Meis sakinleri, gereksinimlerini kolayca 15 dakika ötedeki Kaş'tan giderebilecekken, yaşamlarını "Panormitis"in tarifesiyle düzenlemeye çalışıyorlar. MEtStNCAMtSÎSm HtftttH Mtovt JlüHc ftç~ mişint hatıriattyor. Caminbt bubmdugu kıymm nrtlarmdakl "CasUl Rosto"da ise Yunan bayra&ı âalgalantyor. KARAKAÇANLAR Mebte birkaç otomobU ve at arabası dtftnaa tüm ulaşmt merkeplerle sağiamyor. Dar ara sokaklanna arabalarm girtmedlği bu adada, merkepkr, ada sakinlaine yüklerini taştmakta yardana otuyorlar. SÜBECEK YAN1T. 1 Ocak 1984'te yürürluğe giren ve TC Emekli Sandığı'na bağlı olarak çahşanlara emeklilik yaş sının uygulaması da getiren 2898 sayıh yasaya göre erkek iştirakçilerin 25, kadın iştirakçilerin ise 20 fıili hizmet yıllannı doldurmalan durumunda yasaca belirlenen yaşları da doldurmuş olmaları gerekmektedir. Buna göre 25 ve 20 fıili çalışma surelerını "1984 ve daha önceki yıllarda dolduran kadın iştırakçilere 38, erkek işürakçilere 43 yaşmı" doldurduklarında emekli aylığı bağlanması öngörülmüştür. Yasanın uygulama esaslarına ilişkin T.C. Emekli Sandığı Genel Mudürlüğü'nun 3.10.1983 gün ve 113 sayıh genelgesmde konu şöyle açıklanmaktadır. "1) 1984 tarihinden önce kadın iştirakçilerden 20 fiili hizmet yılını ve 38 yaşmı, erkek iştirakçilerden 25 fıili hizmet yıhnı ve 43 yaşırı doldurmuş olanlar ileriki yıllarda her zaman 45 ve 50 yaş kaydına tabi olmadan emekliliğini isteyebileceklerdir:' 2) Emekli olma hakkınızı bu yılın sonuna kadar kullanmamz gerekmeyip diledığiniz zaman kullanabilirsiniz. 3) 1984 yılında kazandığmız bu hakkı 1988 yılında kullanabileceğınız gibi onu ızleyen yıllarda da kullanabilirsiniz.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle