18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/8 2 Sayın Bayan mum ışığında pervasız duruyordu: "Sanki bilmiyonım, Lazöy şimdi agaca çıkmış beni izliyordur" diye geçirdi içinden: "Yann hiçbir şey bilmiyormuş gibi gecenin nasd geçtigini soracak bana. Ona öyfc bır numara yapacağım ki şimdi, dayanamayıp ağaç üstündeki saçmalıklan gelip anlatacak." Çevresini alan şişmanca kadınlar yasaktı, hıçbiri Sayın Bayan kadar şişmanlayamazlardı ince belli nazeninler, sanşın yosma, esmer hırçuı kadın Sayın Bayanın içinden geçenleri elbette bilemezlerdi. Sayın Bayan, şimdi tarihin derinliklerin 10 AĞUSTOS 1987 KUDETA2 Adaya demokrasi nasıl geldi? CÜNEYT ARCAYÜREK Lazöy'ün kardeşi Kutkor, her yıl yüzlerce deveyi Ada'ya getiriyor, hayvanlar diledikleri yeri pisliyorlardı. yol, ıskeie, bahçe hatta banka demiyor, gördükleri yere altın değerinde kubbeler bırakıyorlardı. POLTTIKA VE OTESI MFHMFn KEMAL Seydişehir Gerçeği Bazı insanlar var, testiyi kırıp başı kurtaracaklarına, başı kesip testiyi kurtarırlar. Bizde de Seydişehir alüminyum işletmesinde grevcilerin istekleri üstünde anlayışla bir durum alınacağına ışletmenin kapatılması önerilmiştir. Başbakan olsun ilgili bakanları olşun, grev durmazsa işletmeyi kapatacaklannı söylemişlerdir. Üstünde durup düşünmek gerekir, Başbakan da bakanları da greve niçin karışıyorlar? işletme devletinmiş, olsun! Bunu da herhangi bir grev diye kabul edemezler mi? Taraf olarak davranmaları, işçinin karşısına geçmeleri de ne oluyor? İşveren durumunda olan devlettir. İşverenin birtemsilcisi olmaz mı? Tarafların temsilcileri her şeye karşın anlaşamazlarsa belki o zaman hükümet işe karışabilir. Nitekim grevin durumunu iyice gozleyen TOBB'nin Başkanı Ali Coşkun hukümetin davranışını söyle eleştirmektedir: "Hükümetm, toplusözleşmelerde bu kadar muhatap olmaması gerekir. Burada işveren durumunda olan devfetin bir işveren temsilcisi var. işçilerin de sendikalan (temsilcileri) bulunuyor. Hukümetin birden bire bu kadar bir çıkış yapması uygun değii" Beri yandan işletmenin çalışmamasının sonucu alüminyum sektörü irili ufaklı felce uğramıştır. Küçük çapta iş yapan firmalar kapanmak üzeredir. Piyasada kimin işıne yaradtğı bilinmez karaborsa başlamıştır. "Geçen ay 2.400 lira olan alüminyum 3.400 liraya çıkmıştır. Bu gidişle daha da artar" deniliyor. Seydişehir alüminyum işletmesinin teknolojisi de küçümseniyor Başbakan tesislerin çok eskimiş ve zararlı olduğunu soylüyor, gerçeği tersinden gösterebiliyor. Bu sav, işletmeyi kuran Sovyetler Birliği yöneticilerini de bir başka bakımdan olaya karışma zorunda bırakmıstır. Başından başlarsak, Türkiye alüminyum tesislerinin kurulması için Batılı ortaklarına başvurduğunda hemen hepsinden olumsuz yanıt almıştır. Hiçbiri böyle bir tesisi kurmaya yanaşmamjştır. Türkiye Sovyetler Birliği komşusuna başvurduğunda uygun karşılanmıştır. Sovyetler Birliği böyle bir tesisi yapmayı kabul etmiştir. 1967 yılında SovyetTürk hükümetleri (Demirel hükümeti) arasında yapılan anlaşma çerçevesinde Seydişehir tesisleri kurulmuştur. Bugün yılda 200 bin ton alümina, 60 bin ton alüminyum islenmektedir. Kendi türünde tek kuruluştur, Ortadoğu'da ise en büyük kuruluş. Herkes bilir ki, ülkemizde alüminyum sanayii için çok değerii zengin boksit yataklan vardır. Bunların işletilebilmesi için Seydisehir'in küçümsenmesi yerine tevsi edilmesi gerekirken, buna gidilmeyip yapay grevler oluşturarak, kamuoyu yanıltılarak tesisler gözden düşürülmeye çalışılmaktadır. Oysa Cumhurbaşkanı Kenan Evren, bundan bir süre önceki bir yurt gezisinde yolu Seydişehir'e düştüğünde işletmenin aşamalı olarak (1973'ten beri) üretime sokulduğunu görmüştür. Bu durumu çok iyi değeıiendirenlerin başında gelir. Beri yandan işletmenin aşamalı olarak geliştirilmesi doğrultusunda alınan kararlar, varılan anlaşmalar da bulunmaktadır. Yani zararlı ve eski bir tesis değil, tersine yararlı ve yeni bir tesis olması istenrnektedir. Etibank'la Sovyet Svetnet Krom Eksport kurumu arasında bir anlaşmaya da karar verilmiştir. Boylece işletme tevsi edilecek ve daha modern hale getirilecektir. Bir zamanlar Batılı dostların ters çevirdiği öneri Sovyetler Birliği ile ortaklaşa gerçekleştirilmiştir. Bugünkü iktidar tarafindan hor görülmesi ve küçümsenmesi dostluğa gölge düşürür. iç politikadaki yanılgılar ve aldatmalar dış politikaya yansımamalıdır. Türkiye'nin diplomatik geleneğinde eskiden beri bu görüş yer tutar. Başbakan'ın değerlendirmesine yanıt vermek zorunda kalan Sovyetler Birliği Dış Bağlar Ekonomik Devlet Komitesi Dairesi Başeksperi Vladimir Svyolov, "SovyetTürk işbirliği ile yapılan Seydişehir alüminyum tesislerinin çok eskimiş ve zararlı bir işletme olduğu yolundaki iddialar Seydişehir gerçeğinin ters gösterilmesidir" demiştir. Bütün çözümler dostluk üstüne olmalı! Jjazöy ve Sayın Bayan Ada'ya yeni bir "ekonomik sistem' getirdiler: de yatan gerçekleri çevresindeki insanlara yeniden yaşatmanın hazzmı duyuyormuş gibi, başı dik, kotaman göğüsleri öne fırlamış duruyordu. Birden yine derinden davul sesleri ytikseldi. Sayın Bayanın yüzü asıldı, "Davul sesini, davulculan hiç sevmem" diye mınldandı. Davul sesine bu aşırı tepkisi, kıa Penye'nin bir zumacıyla evlenmesi nedeniyle olmuştu. Sayın Bayan, zurna sesiyle uyanıyor, zurna sesiyle yemek yiyor, zurna sesiyle yatağa giriyordu. Bu davulculan da nereden bulmuşlardı, hiç anlayamıyordu. Ada'da davulculara yer kalmamış, her biri başka adalara gitmişlerdi. Şimdi Ada'da zurnacı damada eşlik etsin diye birkaç yeteneksiz şakşakçı kalmıştı. Sayın Bayan, zumada peşrev yapan, her gece çalıştığı Ada gazinosundan bir milyon kapik alan damadını öylesine seviyordu ki, Lazöy'e bastırmış, derneğe "Zumacılan konıyup sevmenin genel ilkeleri" başhklı bir tüzük yayımlatmıştı. Çölistan develeri Tüzüğü biraz da intikam duygulannın dürtüsüyle hanrlatmıştı. Bu davranışında gizli bir neden vardı. Lazöy, Genel Sekreterliğe gelir gelmez kardeşi Kutkor'un yararlanması için bir kararname yayımlamış, Çölistan diyanndaki bütün develerın Ada'ya istedikleri zaman girmesine, diledikleri kadar pislemesine izin vermişti. Lazöy'ün kardeşi Kutkor, her yıl yüzlerce deveyi Ada'ya getiriyor, bu sevimli hayvanlar Ada'da diledikleri yeri pisliyorlardı. Develer; yol, iskele, bahçe, hatta banka demiyor, gördükleri yere özenle altın değerinde küçük kubbeler bırakıyorlardı. Kutkor, illiislayetçi idi, kutsal hayvanların kutsal dışkılannı toplayıp başka adalara satıyordu. Birkaç yılda yuz milyar kapiğe yakın para yapmıştı. Kutkor Sayın Bayanı sevmezdi, Lazöy'ün öteki kardeşi Kurtbuz da. Soytanlar hafif, uyumlu titreşimlerle Sayın Bayana doğru yaklaştılar. Kara gözleri parlıyordu, babatüzük, tüzükler hiçbir şey, artık umurlarında değildi. Çünkü onların gözleri karaydı, kapik uğruna yapmayacaklan yoktu. Dört soytan, şimdi Sayın Bayanın tam önündeydi. Yavaşça, müziğin dalgalanmasına uyarak, ellerini, kollarını, vücutlannı bir yay gibi eğip bükerek sokuldular. Gülen ağızlar büzüldü, panltılarla dolu kara gözler kısıldı. Ağlayan insanlara özgü bir yuz sergilediler. Yavaş yavaş başlanm eğdiler Ellerini uzatıp avuçlannı açtılar. Dilenciler bile bu denli soytan değildi. Saym Bayanın büyük agn yayıldı, gülümsemeyle birlikte küçük kara gözlerinde bir zafer ışıgı belli belirsiz görüldü. Soytanlar hâlâ ellerini uzatmış, başlan önlerinde öyle duruyorlardı. Sayın Bayan, "Kalkımz"! dedi soytarüara. tlliyetçi bir davranışla sağ cebinden bu kez ufak basılı kâğıtlar çıkardı. Her soytanya birer tane verdi. li Oturak Kasası kazanacaklar." Ayak Edre ağzı bir karış açık, öylece kalakaldı. "Belli olmaz" dedi Lazöy, "Bakarsınız alıcı bir başka kişiye o permi>i 7 railyon kapiğe satar, iki milyon da o kazanıverir." "Ama bu, Ada halkının soyulması demek" dedi Ayak Edre. "Çocuksun" diye karşılık verdi Lazöy, "Buna düpedüz paranın piyasada dönmesi, bizim denetünimizdeki birkaç kişinin cebinde kalması derler" dedi. Ustasını bilen Nanda Telveci bu tartışmaya hiç kanşmamıştı. Cebindeki ses alma aracı geleceği için yeterdi, hatta artardı. Lazöy'ün ağaç üstünde, "Bakalım geceyi nasıl kapayacak?" dediği sırada, Saym Bayan birden buyurdu: "Havai fişek padatüsın artık." Gecenin karanlığma yükselen parlak bir çizgi, ardından tam Lazöy'ün bulunduğu ağacın üstünde patlayan gürültülü bir ışık seli... Lazöy korkuyla: "Ahbh!" dedi, dalın üstünde birkaç santim havaya zıpladı. Dal gürültüyle kırıldı. "Sayın Bayanın düzenlediği geceye yiyecek içecek taşıdım. Içeri girip çıktım, pek çok olaya tanık oldum" diye başladı Afatsum. "Sonra bey" diye ekledi, "Ada küçük, insanlann agzı büyük." Sana ekmek yok Ada'ya dönmemi hiç istememişlerdi. Ne çare, kokakrasi gelmiş, hele kokakrasinin büyük hamisi numarasına yatan Sakret'in doğrudan bir davranış göstermesi olanaksızlaşmıştı. Gut Lazöy'ün elbet başka planlan vardı. Lazöy'den çok, hâlâ Sakret'in etkinliği söz konusuydu. Sakret'in küçümseyen gözlerle baktığı, hatta horladığı gazetecinin eviyle hiç kimse ilgilenmemişti, ilgilenmiyordu. Ada'da bağnaz kişiler de vardı. Hele küçük dükkânı olan biri... Geldiğimizin ertesi günü gidip ekmek istedim. "Yok" dedi. "Ama dolapta bir yığın ekmek var" diyecek oldum. Sözü ağzıma tıkadı: "Satıldı" dedi. "öyleyse tost ekmeği?" "Saüldı" dedi. "Bisküvi?" "Kalmadı" dedi. tstediklerimin hepsi raflarda bolca vardı, ama bana satmıyordu. "Ne yiyeceğiz, öyleyse onu söyleyin" deyince, bir hışımla, "Ziftin pekini!" dedi. Kızdım: "Pekliğini çektiğini afıyetle sen ye!" deyip uzaklaştım. Daha üç yüz metre uzaklaşmamıştım ki kapı aralarında "gazetecinin kavga çıkardıgı söylentileri" dolaşmaya ve Ada'ya yayılmaya başlamıştı. B irden yine derinden davul sesleri yükseldi. Sayın Bayan'ın yüzü asıldı, "Davul sesini, davulculan hiç sevmem" diye mınldandı. Davul sesine bu aşırı tepkisi, kızı Penye'nin bir zurnacıyla evlenmesi nedeniyle olmustu. Sayın Bayan, zurna sesiyle uyanıyor, zurna sesiyle yemek yiyor, zurna sesiyle yatağa giriyordu. ayın Bayan soytarüara ufak basılı kâğıtlar verdi. "Bunların her biri birer permi" diye açıkladı Lazöy. "O kâğıt parçalanyla Ada'da yetişmesine karşın, soytarüar 50'şer milyon kapiklik keçiboynuzu ithal edebilecekler." Eve dönerken Tafır Beyin eşi Runadruy Hanım camı tıklattı. Perdeleri kapahydı evin, aralıktan bana işaret ediyordu. Gittim. "O bakkal Gut Lazöy'ün adamı. Genel Sekreter verdi parayı, dükkânı öyle acabildi" dedi. "Nereden verdi Lazoy parayı?" diye sordum Runadruy Hamma. YÜKSEK SEÇİM KURULU BAŞKANLIĞI'NA VERİ GİRİŞ SİSTEMİ ALINACAKTIR Seçmen Kütüğü Genel Müdürlüğü'nün ihtiyacı olan 44 Veri Giriş Terminali ve gerekli donanımdan oluşan VERl GİRİŞ SİSTEMİ satın ahnacaktır. İlgilenenlerin Ankara, Çankaya, Yenişehir, Bayındır Sokak 3 No'daki Başkanhğımızdan 5.000. TL. karşılığında sağlayacakları şartnamelerimiz esaslarına göre düzenleyecekleri teklif mektuplarını; üzerinde "TEKLİF" işaretli kapalı zarfla en geç 26.8.1987 günü saat 14.30'a kadar aynı adresteki Başkanlığımız evrakına teslim etmeleri veya postalamaları gerekmektedir. Posta gecikmeleri kabul edilmeyecektir. Başkanlığımız 2886 sayıü Devlet İhale Kanunu'na tabi olmadığı gibi, ihaleyi yapıp yapmamakta veya bir kısmını yapmakta ve uygun bedeli tespite yetkilidir. ' Lazöy'ün, Sayın Bayanla evlenmesi aile içinde •hayli sonına yol açtığı için Kutkor ile Kurtbuz, Lazöylerden uzak dururlardı. Kutkor ile Kurtbuz bu evliliğe karşı çıkmışlardı. Sayın Bayan anılardan sıyrıldı, duyguları, düşünceleri yaşadığı geceye döndü. Gizli ses "Kes davulcu!" dedi. "Başla zurnacı!" diye tamamladı. Zurnalardan tekdüze bir ses yayüdı, sonra inişli çıkışlı bir şarkının ezgileri her yanı sardı: "Ol de ölelim, senden başka neyimiz var!" Bütün kadınlar hep bir agızdan bu şarkıyı söylüyorlardı. Sayın Bayanın önüne gelen kadın, oldukça alımlıydı. Kocası Ada'daki otuza yakın kayığın yirmi ^beşine sahipti. Ne çare, kadın "kayıktör" kocasının iş alanında kimi sıkıntılan olduğunu biliyordu. Kayıktör de kansına o gece ne yapıp yapıp Sayın Bayanın gözüne girmesini söylemişti. Örtülii oturak Odada ikimizden başka hiç kimse yoktu, ama sağa sola baktı, fısıltıyla, "Örtülü oturak kasasından" dedi. Herhalde yanlış söylemiş olacaktı: "Örtülü ödenekten demek istiyorsunuz sanınm" dedim bilgiççe. Runadruy Hanım, "Yok, yok" diyerek karşı çıktı, "Örtülü oturak kasası." Doğrusu bunca Ada gezmiş, onca yönetim izlemiştim, ne var ki "örtülü oturak kasası" diye bir şey işitmemiştim. Şaşkınlıkla yuzüne bakıyordum Runadruy Hanımın. Şaşkmlığımı görmüştü, hemen açıklama yaptı: "Gut Lazöy Ada'daki çok zengin kişüerden, işlerini yapıp daha zengin olmasını sagladıklanndan, derneğe işi düşenlerden topladığı kapikleri altın iş* lemeli bir çocuk oturağına koyuyor. Her akşamüzeri evine gitmeden önce paralan sayıyor, sonra üzerine 'Rüşvet ve haraç helaldir' işlenmiş ipek bir kumaş parçasıyla oturağı örtüyor." Lazöy'ü iyi tanımış olabilirdim, gene de böyle bir olguyu olası görmüyordum. "Hanımefendi, örtülü ödenek hemen her başyöneticinin hakkıdır" dedim. Tuhaf değil mi olay öylesine acayipti ki Lazöy'ü bile savunmak geliyordu içimden. "Ve yöneticiler örtülü ödenekte bulunan paralan öyle keyfı işlerde, eş dost için kullanamazlar" diye ekledim. Runadruy Hanım cahilliğimi, daha doğrusu enayiliğirni o denli hayretle karşılamıştı ki, "Siz kusura bakmayın ama cağdışı kalmışsınız" dedi. Yaşlanıyor muydum ne, bir ev kadınının bu nitelemesi içimde tuhaf duygular uyandırdı, kendimden utandım. Runadruy Hanımdan biraz daha bilgi vermesini rica ettim. Kırmadı: "Lazöy uzun süredir dernegi, tabii kendisini ve Sayın Bayanı destekleyenleri 'görüyor" dedi. "Nasıl görüyor yani?" Çattık dercesine başmı salladı, anlayışsızlığım karşısında hayretini gizlemiyordu: "Görüyor demek, destekleyenlere 'örtülü oturak'tan dilediğince para veriyor, tabii bunlan geri istemiyor, demek" dedi Runadruy Hanım. "Haaaa!' demişim. "Ya!.J' dedi Runadruy Hanım. "Jetonu diiştü" der gibi yüzüme bakıyordu. Doğrusu Runadruy Hanımın bilgece davramşları karşısında yüzüm kızardı. "önülü oturakta para hiç bitmiyor mu?" "Elbette bittiği olnyor, hemen anlıyoruz" dedi Runadruy Hanım: "Para bittiğinde Gut Lazöy oruragı pencereye, ağzı tersine dönraüş biçimde koyuyor. Örtüyü de bir çiviye asıyor. Bunu gören zengin kişiler, az zenginler, Lazöy'le işi olup çözmek isteyenler bir koşu derneğe gidiyorlar ve... Ehh artık, ne kadar verebilirlerse o kadar veriyorlar." "Makbuz?" • "Ne makbuzu?" diye terslendi. "Parayı götürenler ne Lazöy'ü göriirler ne de başka bir yetkiliyi... Giriş kapısının yanında bir tepsi vardır, oraya bırakırlar paralan" diye açıkladı Runadruy Hanım. Sayın Bayana şiir Sesi heyecandan tizleşmişti, "Sirin içis yazdığun bir şiiri okuyacağım, izin verirseniz" dedi. Sayın Bayan da duygulanmıştı, başıyla izin verdiğini beüitti. Kadın okudu: "Hayatımızda bir çizgisin sen ömür boyu sürecek Aniamlı ağırlığmla Keselerimizden hiç yitmeyecek. Gitme, gitme, hiç yitme Var git sor Lazöy'e Yeni kapiklerden ne haber diye."Alkışlar yükseldi, kıskananlar bile kayıktörün kansını övdüler. Başıyla onayladı Sayın Bayan, "Zornaaya verin, bestelesin bu şiiri" dedi. Hemen ardmdan ekledi: "Soytarüar!" Eliyle bir işaret yaptı. Birdenbire çügın bir müzik başladı. Kadınlar ya Sayın Bayanın iki yanına dizilmişler ya da arkasında kümelenmişlerdi. Müzik dalga dalga çevreyi sararken, karanlık köşelerden dört yaratık fırladı. Dört insandı. Vücutlarım sımsıkı saran giysiler giymişlerdi. Giysiler değişik renklerde kumaş parçalanndan oluşmuştu. Spot ışıklan yandı, dört kişinin üzerine çevrüdi. Renkli giysiler iç cekmelere yol açtı. Dört kişinin ilginç yanı başlanydı. Yüzlerini değişik renklerde boyamışlar, dudaklannın çevresinde kırmızı boyayla büyük, sürekli gülen bir ağız biçimlendirmişlerdi. Yanaklarında mavi, yeşil büyük noktalar vardı. Yüzlerini beyaza boyamışlar, kaşlanm siyahla kalınlaştırmışlardı. Her birinin başındaki geriye doğru sarkan uzun büyük külahların ucunda bir zil asıhydı. Say.n Bayan gösterıye kendini kaptırmıştı. Sürekli gülüyor, "Daha hızlı, daba hızlı soytanlık yapın?" diye sesleniyordu. Soytarüar başka renge boyayamadıklan siyah gözleriyle Sayın Bayana bakıyorlar, buyruk geldikçe daha hızlı daha hızlı kıvranıp şekflden şekile giriyorlardı. Dört soytarı birbirini gözlüyor, Sayın Bayanın ayaklan dibinde daha çok kıvranıp gösteri yapmamn, birbirlerini atlatmanın çarelerini anyorlardı. Soytarılar arasmdaki bu rekabet görülecek güzellikteydi. Sayın Bayan, "Beni göldöriin" diye buyurdu. Bu buyrukla müzik. biraz duruldu. Soytanlar, kadınlar başladılar gülmeye, Sayın Bayanın çevresinde dans edip alkışlamaya. Zurna sesiyle gilzelim müzik birbirine karıştı. Fakat sevinç doruktaydı. Sayın Bayan çevresine bakıyor, gülüyor, gülüyordu. Ilnamso çağırun "kaplumbağa devri" yaşanmıştı. Kazanmanın yoüarı Ağaç üstündeki Lazöy de gerdanını, göbeğini hoplatarak gülüyordu: "Ne kadın, oe kadın, erişilmez!" diyordu arada bir. Gülmesi geçer gibi olduğunda tarihsel açıklamasmı yaptı: "Sayın Bayanın verdiği kâğıtlar var ya" dedi çevresindekilere, "Hepsi, ama bepsi" diyecek oldu, gene gülmeye başladı. Nanda Telveci ses alma araanın gücünü yükselten düğmeye bastı bu arada. Lazöv. Lazöy ve çevresi, öteki dallara çarpa çarpa hızla aşağıya düştüler. İki arkadaşı kalkmasına yardım ettiler, korkmuşlardı. Tanrı korusun ya Lazöy'e bir şey olsaydı. "Efendimiz, nasdsınız?" dediler telaşla. Lazöy, bütün duyularını acı duyduğu organlanna yöneltti. "Yok bir şeyim, meraklanmayın" dedi çevresine KARAYOLLARI KAYSERİ 6. BÖLGE MÜDÜRLÜĞÜ'NDEN 1 Müdürlüğümüz 1987 mali yüı yatınm programında bulunan devlet ve il yollannda kullamlmak ılzere 7900 adet kenar taşı ile şehir içi geçişlerinde kullamlmak üzere 8000 mt. BS.25 betonundan prefabrik refüj bordür taşı satın alınmas: işi 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu'nun 35/a maddesi gereğince kapalı teklif usulü ile 21.8.1987 Cuma günü saat 14.30'da ihale suretiyle satın alınacaktır. 2 tşin bırinci keşif bedeli 29.961.280. lira olup muvakkat teminaö 898.838.40 liradır. 3 Bu işe ait şartname ve ekleri Bölgemiz Malzeme Şube MüdOrlüğü'nde görulebilir. 4 hteklilerin 1987 yüı lasdikli ticaret vesanayi odası vesikası, fab/ikasyon olarak prefabrik beton elemanlan imal ettiklerine dair belge, imza sirküleri, şirket olması halinde şirket imza sirküleri, geçici teminat makbuzu ve usulüne uygun olarak hazırlayacaklan teklif mektuplarını ihale saatine kadar Komisyon Başkanlığına vermelen. 5 Postada olacak gecikmeler kabul edilmez, keyfıyet ilan olunur. Basın: 26761 Ada'nın hali ne olur? "Ya size bir şey olsaydı?" dedi çevresi. "O zaman" dedi Lazöy, gururla, inancla, "Bu Ada'nın hali ne olurdu, hiç düşiindüniiz mü?" Lazöy için ne Ada'yı kurtaran vardı ne kurtuluştan sonra onaran, yücelten... Kendinden başka hiç, ama hiç kimse yoktu, olamazdı da... Tann ona kutsal bir görev vermişti. Ada'yı o güzelleştirip geliştirecekti. unadruy Hanım "örtülü oturak kasasını" anlatıyor: ''Gut Lazöy Ada'daki zenginlerden, zengin olmasını sağladıklarmdan, derneğe işi düşenlerden topladığı kapikleri, altın işlemeli bir oturağa koyuyor. Sonra oturağın üstünü , üzerinde "'Rüşvet ve haraç helaldir" yazüı bir ipek parçasıyla örtüyor." "Her biri birer permi" diye açıkladı. "O kâğıt parçalanyla, Ada'da yetişmesine karşın, bu dört soytan 50'şer milyon kapiklik keçiboynuzu ithal edebilecekler." "Neçare!" diye karşı çıktı Ayak Edre, az buçuk ekonomi bilirdi: "Bu soytanlann uğraşılan keçiboynuzu d e p ki..." dedi. Lazöy, alaylı bir sesle, "Sen çocuksun Ayak Edre" diye yanıtladı. "Bu dört soytan şimdi ne yapacaklar büiyor musun?" "Hayır, nasıl bilebilirim, yaşam boyu bu tür işlere hiç aklım ermedi." "Ondan böyle enayi kaldın ya" dedi Lazöy yakın arkadaşına. "Bak" diye açıklamalara girişti: "Bu soytanlar şimdi evlerine koşacaklar, yüzlerini yıkay^caklar, temizlenecekler. Yann sabah ipek kumaştan giysilerini, ipek göraleklerini giyecekler, gerçek deriden ince bond çantalanna bu kâğıdı yerleştirip bürolanna gidecekler. Bir iki telefon. Sonra, keçiboynuzu yerine başka mallar getirip halkı Ada'da her şeyin buhınabildiğine inandırarak büyük para kazanmak isteyen birine bu permiyi satacaklar. Bir gecede beş milyon, on milyon kapiği kısa yoldan Tabii, bu arada Lazöy'ü öven çevreler de zenginleşecekti. Eleştirenlerin vay haline! • •• Üstü tozlu masadan kalktık. Yaşlı, oğlu idam edilmiş, bin yılhk insan gibi duran Afatsum'un anlattığı "soytarılar"la ilgili olaylar çarpıcıydı, öykü güzeldi ve Ada'nın içinde bulunduğu yaşamsal, yönetsel bütün öğeleri kapsıyordu. "Sana bunlan anlatmamdaki sebep" dedi Afatsum, "Burada yapacağın araştırmalara bir yerden başlamak gereğini duyacağını sanmamdan." Afatsum'a göre, Ada'da insanlann gözünü boyamak, her şeyi, ama her olayı demek yönetimi lehine çevirmek için yapılmadık iş yoktu. Yanından ayırmadığı kız torununun başını okşadım. w "Afatsum Dayı" dedim ona, "Hiç meraklanma, anlattıklanndan yararlanaatğım, ama niye anlattın bunlan bana?" "Hiç değilse bir nefesçik de olsa rahatlamak için" dedi Afatsum. "Nasıl ögrendin?" R ÇAY IŞLET^ffiLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜNDEN (RİZE) MERKEZİ ISITMA SİSTEMİ MALZEMESİ SATIN ALINACAKTIR lÇay fabrikaJanmızın ihtiyacı aşagıda dökümü yapılan 9 kalem merkezi ısıtma sisterai malzemesi teklif alma usulü ile satın alınacaktır Malzemenin cinsi: Miktan: 2 a) 100 m buhar kazanı 18 Tk. b) Santrafuj pompası 36 " c) Fırın ısıtıcısı 40 Ad. d) Traf ısıtıcısı 100 " e) Radyal vantilatör 40 " f) Ana ve tali elektrik ublolan 15 " 2Bu işe ait sartnameler; a) Çay Işleuneleri Genel Müdürlüğtl Satınalma MüdürlüğüRİZE, b) ÇayKur Çay Pak. Fab. Müdürlüğü BüyukdereİSTANBUL, c) ÇayKur Ankara Bölge Müdürlüğü Mabye ve Gümnlk Bakanhgı E binası, Kat: 7 OperaANKARA adresinden ücretsiz terain edilebilir. 3Ihaleye kaulmak isteyen fırmalann şartname esaslan dahilinde hazulayacaklan teklif mektuplannı en geç 24.8.1987 Pazanesi günü saat 17.30'a kadar Çay lşleüneleri Genel Müdürlüğü Satınalma Müdürlüğü Rize adresine iadelitaahhütlü göndermeleri veya belirtilen tarihe kadar makbuz mukabili elden vermeleri gerekmektedir. 4Postada olusacak gecikmeler ve telgrafia yapılan müracaatlar kabul edilmez. 5Kuruluşumuz 2886 sayılı yasaya tabi olmayıp, ihaleyi yapıp yapmamakta, bolerek yapmaku veya dilediğine yapmakta serbesttir. Basın: 26864 StRECEK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle