25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
UMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Yazınımızın büyuk değişimi Tanzimat'la başladı. Roman, öykü, tiyatro, deneme gibı o gane dek yabancısı olduğumuz turler, bu yeni dönemle yazınımıza girdi. Şiirimiz bağımsız beyitler soyleşınden butunsel soyleşıye, yine o donemde geçıi. Hep kalıplardı bunlar, o kalıpların ıçeriğini de tanıyabirmemiz için, daha da onemıisi, Batı yazvnıyla ozdeşleşebilmemiz için neredeyse yuz yıl gibı pek uzun bir zamanın geçmesi gerekecekti. Bu pek uzun zamanda bir turlu gerçekleştiremey ip de hep daha öteye bıraktığımız bir çözum vardı kuşkusuz, o neydi? Bana sorarsanız derim ki, çözüm bir değil, birkaç ozde toplanabihrdi. Nitekinı bunlar da bulunup gerçekleştirilince, yazınımızın çağdaş bir yörüngeye, kısa sürede, sağlıklı biçimde oturduğunu görduk. Neydi onlar? Neler olduğunu soylemek için duşunsel çabaya hiç gerek yoktur. Tarihsel gozleme başvurarak başka yazmlann bu koşullarda yaptıklanna bakmak, bir de şimdi kırk elli yıl geride kalmış bizim o gunku deneyimimizi ammsamak yeterlidir. Batı uygarlığı, yeniden doğuş çağını yaşarken ne yapmıştı? İlk kaynaklara dönmüş, Antikite'ye dek uzanmiştı. Çok yoğun, o denls de hızlı bir çeviri doneminden geçilmişü. Her ulusdilini sınamaya yönelmişti. On altı, on yedinci yuzyıldan başlayarak da klasik çağlarını yaşadılar. Italya'da bu olgu. Dante Algiheri'yle daha da gerilere duşer. Bizde'de 194O'lı yillarda, klasik meünler üstundeodaklaşan, oldukça hızlı ve yoğun bir çeviri tutkusu yaşandı. Pek kısa surduyse de vazınımızı buyük oranda etkilediği yadsınamayacak bir gerçektir. Cumhuriyet"ten once başlayan dil sadeleşmesi akımı Cumhuriyet'le dil özleşmesine donuştu. Dilimız arınarak, ayıklanarak ulusal yorungesine oturdu. (Dılden açılmışken, guncelliğini suıduren ulusal yazın sorununa da değinmek isterim. Bıliyoruz ki, ulus tanımının başlıca öğelerinden biri dildir. Dil, ulusalJır. Dili iyi kullanan bir yazan ulusal saymamayı düşunemeyiz. Çunku,yazın salt dildir. Ya da, konuyu bu kez bir başka tiırlu geüştırirsek, dıyebiliriz ki dılın, buyuk başân\,la kullanımı, yapıtı klasığe dönuşturen en önde gelen etkendir. Klasik bir yapıtıysa. ulusal saymamanm olanağı yoktur.) E\et, kısa bir beümlemesini yaplığım 194O'lı yıllann ortamında Ataç'takı değişim dikkatli gözlerden kaçamazdı. Eski günlerin, küskun. aykırı görunmekten pek de hoşlanan bu yazanna başka bir kimlik sinmişti. Bu kez dil ozleşmesinin odün vermez önderi ve Batının yuzyıllarca önce yaşadığı yeniden doğuşun bir benzerini surdüren yazınımızda, değişmez değerlerle birimlerin coşkulu savunucusuydu amk. Uğraşının çokluk. yazınsal sınırları da aşıp toplumsaldeğişmclerinın yanısıra. töresel kavramları da içerdiğini göruyorduk. Geçmişteki yabancılaşma, sınırlı bir çevreyı içerme koşuluyla, bir tur uyuşumadönüşmaştü. Nedeniyse, bu aşamada, yazınımızın bu yeni doğrultusunun okur kesimini de etkılediğini gormesiydi kuşkusuz. Özlenen diyalog, ne oranda olursa olsun. şimdi kurulmuştu. Özellikle genç sanatçılar katında gördüğu ilgi biıyuktü. Pek çok yazann, yazısını yazarken, kâğıdına onun izdüşumünun vurduğunu sanınm. Deyim yerindeyse, yazınımızın buyurgan ağzıydı sanki. Diyebilirim ki, o yillarda bir konuşma yazan Ataç'a değeri ustüne bir soru yöneltseydi, 1930'lu yıllann yanıtına benzer bir yanıt alamayacağı kesindi. Duşunuyorum da, Ataç'ı biraz erken unuttuğumuzu soylesem. yanlış bir sapıayış mı olacak? Öyle olmasmı dilerim. Ama yeterınce, ne okunduğunu ne de ilgi görduğunü sanıyonım. Neden? Jean Cocteau'nun. ünlu, "Klasikleri okunıamak âdettir" sozu uyarınca mı, \)u çok şe\ öğrenebileceğimiz yazarımızı bir yana bıraktık dersinız? Belki, ne öğrenecekıik ondan? diye soranlar çıkacaktır? Hemen soyleyeyim: Biçemi! Biçem kavramını! Yahya Kemal: "Dize onurumdur" demişıi. Ataç da: "Biçem onurumdur" diyebilirdi. Ya da başka bir soyleyışle, "Tumce onurumdur" demekle de yetinebilırdi. Onur sayabileceğimiz dizeyle biçemse, ustan başka bir anlama gelmemekte, topluma sunulan bir tür us oğretisi içermektedir. Denge, duzen, açıkhk başlıca ussal birimler değil midir? Yeniden doğuşun getirdiği önde gelen değerdir us. Batı, o dönemi birkaç yüzyıl yaşayarak ancak içine sindirebilmişti. Bizdeyse birkaç yılda geçıştirildi. Sonuçlarından yararlandık, yetmez mi, denecek! Nedense, biz bir duşünceyi sureciyle yaşamadan, ondan gereğince yararlanılamayacağını hep unuttuk. Oysa kişisel bellek için olduğu gibi, toplumsal bellek için de o denli geçerli bir olgunlaşma yasası vardır. Göz ardı edilemez. Melih Cevdet Anday'ın, birkaç ay once yayımlanan "Aydınlanma Çağfnı yeterli bir zaman boy utunda yaşamadığımızı söylemesi ne özlu bir vurgulamaydı. Salt duşünsel akımlarda değil, sanat akımlarında da öyle oldu. Coşumculuk, gerçekçilik, simgecilik, soyutçuluk, gerçekustücülıik, bizde birkaç yılda tüketildi. Kimileri de, kanştırılıp birlikte yaşandı. Oysa bu akımlann kaynağı olan Batı, onların her birine uzun dönemler ayırmıştı. Kuşkusuz klasik değerlerin onde gelen savunucusu Ataç'ta, zamanla öğreneceğimız çok şey vardır. Şimdi, ondan bu denli uzak kalışımız, beni şu soruyu sormaya itiyor: Arabesk, muzikten önce yazınımıza sızmış, onda mı dal budak salmıştı? 16 MAYIS 1987 i.uşkusuz klasik değerlerin önde gelen savunucusu Ataç'ta, zamanla ğreneceğimiz çok şey vardır. Şimdi ondan bu denli uzak kalışımız, beni u soruyu sormaya itiyor: Arabesk, müzikten önce yazınımıza sızmış, mda mı dal budak salmıştı? İABAHATTİN KUDRET AKSAL Nurullah Ataç, aramızdan ayılalı tam otuz yıl oldu. 17 Ma'is 1957'de çabuk gelişen bir ıasıalıktan sonra beklenmeyen jlümü daha basına >ansımadan iuyulmuş, yazın çevrelerinde derin bir elki uvandırmıştı. O gun toplantı halinde bulunan Türk Dil Kurumu Yönetim Kurulu'na en savaşkan uvesının yıtişinin haberi olaydan sonra hemen ulaşınca saygı duruşunda bulunulması, buruk, pek de anlamh bir rastlantı sayılmıştı. Soylenceye dönuşmuş kişiliğine, yine soylenceye yakışır bir kehanetle birkaç gün once yayımlanan son \azısında. "Kim bilir? Ola ki son yazdığım çizeklerdir bunlar. Öyleyse ne yapalım? Bunca yıl yaşadım, yeter bana" diyerek yaşamının sona ermek uzere olduğunu sezdiğını açıklaması, o derin etkiyi daha da boyutlandırmış, geniş bir kapsam kazandırmıştı. Ertesi sabahın gazetelerinde en çarpıcı manşetlerden biri bu ölum olmuş, gıderek sonraki gunlere de yansımıştı. Dergilerdeyse uzun aylar boyunca anılmış, konuşulmuştu. Yazarlığı boyunca etkinliğini surdurüp, sesine hep kulak verilen, son yirmi yılındavsa, nerdeyse yazınımızın nabzmı elinde tut'.uğunu söyleyebileceğimiz ba ozgün yazanmız için o gunlerde başka türlü düşünülebilir miydi? Ben, Ataç'ın adına ilk 1930'lu yıllann onalarında Yedigun dergisinde Hikmet Feridun Es'ın bir konuşmasında rastladım. Ortaokulun son ya da lisenin ilk sınıfındaydım. Okul kitaplarının önerdiği değerlerin artık otesinde bir keşfe çıkmayı ozlediğim yıllardı. Buyuk bir ilgiyle okumuştum. O konuşmadaki sorularla yanıtları gerçi anımsarruyorum bugün, ama birini hiç unutmadım: "Üstat" diye soruyordu Hikmet Feridun Es konuşmasının bir yerinda Ataç'a, "Değeriniz iistüne bir şey söyler misiniz?" Ataç'ın yanıtı hazırdı: "Ben" diyordu Ataç. "Batı yazınma gore az, bize goreyse fazlayım."' Konuşma yazarının nüktesiyse Ataç'ın yanıtından da çabuktu: "O halde hudutta icrayı sanat edin beyefendi!" Bu konuşmayı ammsadıkça hep guldüm. Ancak aradan 112un bir zaman geçince de üstünde düşunmek gereksinimini duydum. Bana oyle geldi ki, o yanıtta, Ataç'ın kimi zaman pek düşkünü olduğu şakalı konuşmayı aşar. oır amaç, bir doğruyu, belki de öznel doğrusunu söylemek isteği vardı. Şaka qlamazdı. Çünkü, bu yazarla tiryakice bir bağlantı kurunca, önemsediji bir konuya şakayla bakamayacağını oğrenmiştim. Kişiliğine değinen bir soruya verdiği yanıt da onemden uzak olamazdı. Neydi öyleyse? Büyüklenme mi? O da olamazdı. Kimi yazılannı da benliğine doğrulttuğu bir yergi destanına dönüştürduğunu gormüştüm, ama buyuklendiğini hiç gormemiştim. Bir giz vardı bu sozde, bulmak gerekiyordu. Evet, Batıya gore azım ben diyordu, açıklanabilirdi bu yargısı, Batı ekiniyle yetişmiş bir kişi o, Batıyı okul bilmiş! Böyle düşunmesi doğaldı. Belki de edindiği orneklere henuz yetişemediği kanısıru sürdurüyordu. Ama bıze gore neden çok? Düğümun çozulecek ilmeği buradadır. Neden? Duşunmeli kı. Yahya Kemal'e hayrandı. Üstelik, onu salt bir buyuk ozan olarak da gormez. Yaşdaşlannın çoğu gibi birikimınin ozunu ondan aldıgını çekinmeden soylemiştir. Orneğin, olumune dek ağzından düşürmediği Dnan şiirine ilk yaklaşımı, şiirde uyuma tutkunluğu, klasik kavramı hep ondan gelmiştir. .\hmet Haşim'e de hayrandır. Yakup Kadri Karaosmanoğlu'na saygı duyar. O yıllann genç ozanlanndan da sevdikleri \ardır, hem de çok. Öyleyse bu yazarların dışında kalan başka birtakım yazarlar mı onu bir buyuklenme duygusuna goturmuştü? Böyle duşünmenin de olanağı yoktur. Çünku her yerde, her donemde zamanın eleyeceği bir kalabalığın gorülduğünu herkesten iyi bildi| i kuşkusuzdur. Örnekse, Metin And'ın, 'AtaçTiyatroda' adh kitabında topladığı eleştirilerinde görüldüğü gibi yüzyıhmızın başlarında Fransız sahnelerinden eksik olmayan ne çok oyun yazanru değersiz, gulünç, yapay diye nitelemesidir. Hayır, onu o zaman boyle konuşturan neden ne yazınımız, ne de yazarlığımızdır. Öyleyse ne? Okunımuz mu? Evet, belki de. Bilindiği uzere, toplumsal değişimlerde kamunun bilincinde en geç yer eden ekinsel değişimlerdir. Yazınımızda Cumhuriyet'le başlayan yenilenmeyi, sayıca önemsenmeyecek meraklı çevreyi bir yana bırakırsak, o gunun okurunun pek de içine sindiremediğinden soz etmek yanlış bir saptama olmayacaktır. Dtuz Y il Sonra... PENCERE Anadolu'dan Sesler. Masamın üzennde gazeteler var; bunlar Anadolu'dan bana gönderilenler... Muğla'da yayımlanan "llkadım" gazetesi, adının üzerine kimliğinı yazmış: "Halkçı, devrimci, toplumcu". Tufari Doğu'nun gazetesi bu, ilk sayfasında Özcan Ozgür yazıyor. Adından anlaşılacağı gibi "ilkadım" , sol bir yayın organıdır, başlığıntn yanında gazetenin ilkelerini Atatürk'ün sözleriyle belirtiyor: "Basın, ulusun ortak sesidir. Bir ulusu aydınlatma ve doğru yolu göstermede, bir ulusa muhtaç olduğu fıkn gıdayı vermekte, sözün kısası, bir ulusun hedefi mutluluk olan ortak bir yönde yürümesini teminde, bastn başlıbaşına bir güç, bir okul, bir rehberdir" "İlkadım" 25 yıldan beri çıkıyor • Bir başka gazeteye elim uzanıyor: "Serhat Kars" Başlığının üzerinde "Halkın dostu halkın sesi" yazıyor; birınci sayfasında Gümüşpala Kortak yazıyor. Sahıbi Fikri Durgun, Genel Yönetmeni Mustafa Ş. Muratoğlu, Yazt Işleri Müdürü Tekin Anek, "Günlük Müstakıl Gazete Serhat Kars" dokuz yaşında... * Yeni Adana'nın kurucusu Ahmet Remzı Yüregır. Gazetenin başlığı altında. yaşı da vurgulanıyor: ','1918'den beri halkın hizmetinde." İlk sayiasında ımzasız "Yorum"u var Yeni Adana'nın; "SanatEdebiyat" sayfasında her gün şiirler, öyküler yayımlanıyor; Turan Altuntaş'ın öyküsü: "Ecel değil, keder öidürür..." Yeni Adana'nın sahibi Çetin Remzi Yüregir, Genel Yayın Sorumlusu Üstun Güvelioğlu, Yazı İşleri Müdürü Turgay Develi. "Sandıkh Postası" pazartesi çıkar; alçakgönüllü görünüşü ardında ne diyeceğinı bilir. Sahibi Faruk Dem/re/'dir; Yazı İşleri Müdürü Avukat Ahmet Toptaş birinci sayfada yazar. "Gemlik Körfez" de haftalıktır, sahibi ve sorumlu müdürü Kadri Güler'dir. Kars'ta çıkan 'Kahcı Barış için Mücadele" gazetesi birinci yılındadır, sahibi Burhan Demirtaş, Yazı İşleri Müdürü Avukat Vedat Altun... * Eski düz makinelerde. kötü kâğıda basılmış, soluk mürekkepli bu gazetelerin ilk bakışta bir albenisi yoktur; teknik bakımdan geridirier; ama halkçı, ilerici, demokrat, devrimci Anadolu aydınlarının seslerini yansıtıyorlar. Kimi zaman bu gazetelerde yayımlanan bir yazı Istanbul basınında çıkanlardan çok daha güzel, içerikli. yerli yerindedir Bulunduklan bölgenın davalarını duyuran, dertlerıni dile getiren Anadolu basını elbet bu saydıklarımla başlayıp bitmiyor, ama benim izleyebildiklerim bunlar... Düşünüyorum, acaba Anadolu basınını bütün Türkiye'ye duyurmak için istanbul'un çok satışlı gazeteleri birer köşelerini ayıramaziar mı? Anadolu basını altın çağını Ulusal Bağımsızlık Savaşı'nda ya(Arkası 13. Sayfada) EVET/HAyiR Ülkemize Sahip Çıkmak... OKTAY AKBAL "Şehir yaşamı sizin için ne ifade ediyor?" diye soruyorlar Sadun Boro'ya... Şu yanıtı veriyor: "Birişkence. Tam birişkence. Arada bir kışın, işte üç beş gün için istanbul'a geliyoruz. Hadi bir özlemie geliyorum, eşimi öostumu görmek, çok sevdiğim insan/arı görmek diye geliyorum. Ama İzmiften geçip istanbul'a yaklaşırken, onun baskısı da başlıyor ve üç beş gun sonra adeta kaçıyorum. Büyüdüğümüz yerterin tamamen yabancısı oknuşuz, hiçbir şey kaimarruş, apayn bir şehir olmuş. Bir beton yığtr*,,iakaklan pislik içincte. Bir cendere o trafik işkencesi. Vfe/hasıl bir kâbus gibi günler geçirip zor kendimizi atıyoruz gene." Sadun Boro, ünlü bir kişidir. Ben onu denizci sanırdım, değılmış. İngiltere'de mensucat mühendisliği öğrenımi gbrmüş. Galatasaray'ı bitirmış. Fabrikalarda çalışmış. Sonra bir açılmış denize hem de sonsuz denizlere, bir daha büyük kent yaşamı nedir bilmemiş... "Doğadanne kadar fazla ıstıfade edebilirse, yaşadığını, bir varlık olduğunu o kadar anlar. Yoksa milyariarca insan kanncadan farksız bir şehir hayatının çarkı içinde geçiyor" dıyor. Evet, doğru soylüyor "Kimin aklına gelirdi İstanbul'u bırak da Bodrum'da, Marmaris'te yaşa. Ne alakası vardı. Kimin ihtiyaçı vardı. Burası zatsn güzeldi. istanbul dünyanın en güzel şehirlerinden biriydi. İhtiyaç yoktu, zaten doğayia iç içeydiniz. bütün bu bahçeler, tabiat da, öeniz de, elınizin alîındaydı. Bugün onlar yok oldu. Tamamen bir taş yığınının içine bugün altt milyon insan sokuldu. Ne blr parkı var, ne hava alacak bir yeri var. Ne çamı kaldı, ne ağact kaldı." Yeni çıkan "Şehir" dergisınde Sadun Boro ıle yapılmış uzun, ilginç bir konuşma... Bir dertleşme. İstanbul'da Erenköy'ün Caddebostan'ında doğmuş büyümüş bir İstanbullunun iç dökmelen.. Caddebostan deyince 1940 yılian aklıma geliyor Çam ağaçlı gazino, güzelim plaj... Hepsi yok oldu. Gerçekten de istanbul'da yaşayan insanlar için Ege'nin, Akdenizin güzelliklerı pek de aranmazdı, kimsenin aklına gelmezdi o kadar uzaklara gıtmek... Şimdi! Şimdi, herkes büyük kentlerden kaçmak özlemınde. Herkes güneyde bir yer edinmek, hiç degilse yılın önemli bir bölümünü oralarda geçirebilmek düşleri içinde... Doğuştan İstanbullu olanlar bu büyük kentin yabanctsı olmuşlar! Kaçacak bir yer, bir köşe, bir kıyı, bir dağbaşı arayan arayana!.. Bostancı'da oturuyorsanız Cağaloğlu'na inemezsinız kolay kolay! Dolmuşlar, otobüsler, vapurlar. Kalabalıklar, ıtiş kakışlar, stresler!.. Bakırköy'de yaşayanın Bebek'e gitmesi bir başka sorun!.. Hele akşamları Sirkeci'den Taksıme, Şışli'ye, Levent'e gitmeye kalkın da görün! Gündelik yaşamın çarkında her gün eziliyor kent insanı. Geçin sıkıntısı, havasızlık, bunalım, bıkkınltk, hepsı tepemızde... Boro'nun Kısmet adında bir teknesi var. Eşı. çocuğu atlıyoriar havdi Marmaris, haydi Itat OKURLARDAN Çimler sulanmazsa kuruyncak Yeşil alanlann yok denecek kadar az olduğu 6 milyon nufusiu htanbul'da mevcut çimler en az hajtada bir sulanmazsa kuruyacak. Geçen yıl da aynısı olmuştu. Belediye sadece belirli yerlerdekı çimlen 1520 günde bir suluyor. Bu sulama yeterli olmadığından yaz ortasına gelinmeden bu çimler de kuruyor. Belediye yeniden çim ekmek zorunda kahyor. tstanbul'un hemen hemen her cadde ve sokağmda ekim çimlerinin yanı sıra, kendilığinden oluşmuş ve zumriiı gibi yemyeşil çimler, 10 gun daha sulanmadığında kuruyacaklar. Yeşile hasret olan Istanbullulan az da olsa çimenin yeşihnden mahrum bırakmamak için belediye çim sulama seferberliği baslatmalıdır. Belediyeler insaniann sağlığı için yeşil alanları genışletmeye çalıştrken, bir yandan da mevcut olan yeşil alanlarımızın baktmmt yapmalıdır. tSTANRl/Ul) YURTTAŞ 1YIKUMAS DOGRU SECİLMİS TERZİYLE FENİŞALÜMİNYUMunKYetkiliDoğramaFirmalarr "Alüminyum Sistem Doğrama"larınızı uzrnan kadrosuyla projelendirip.uluslararası standartla yapılarınıza uygulasın.Yapılarınız seçkinleşsin... üder firma Feniş garantisi ile,sizde doğru seçim yapın.Hem kazanın, hem çağdaş olmanın keyfini yaşayın. FENİŞ ALÜMİNYUM "Yelkili Doğrama Rrmaları" isımler alfabelık sırava gcuediı • • • • • • • • • • • • • • • • • • • AKEL METAL SIRMA SOK 28/G SfTELER/ANKAlA TEL 348 17 88348 70 ' 8 • KARADENİZ ALÜMİNYUM SAHIL CAD 1 BULANCAK/GIRESUN TE^ 13 25 AK METAL H U ? W r MAri DR CtMIL BENGJ CftD ÇIÇEK SOK 22 ŞlŞLl/ISTANBUL TEL 148 53 98 • METAL VE YAPI VATAN CAD EMLAK KRED' BLOKL C'2 3LOK D 7 FATIH/ISTANBUL TEL 523 34 01 1 • MİMAL ALÜMİNYUM DERNEK SOK 8 GUJEP£.'ISTANBUL TE. 168 59 88169 18 93 AKSOY ALÜMİNYUM KÖRFEZ SANAYI SiTESl 313/B 22 IZVVT TEL 9 4 % • MİMKO ALÜMİNYUM O&ALAR CAD SZEK BüGAY IŞHANI 18/8 ADANA TEL 21 346 24 450 ALIMSAN ALÜMİNYUM SIRP.1A SCK 38 SITELER/ANKARA TEL 348 70 62 • MİMSA NUMUNEBAĞ: CAD IMREN HAN 48/51 BAYRAMPASA'ISTANBUL TEL 577 21 76 ALKON ALÜMİNYUM I<2ETPA$A MAH HRINARKA SOK 9 ŞIŞLI/ISTANBOL TEL 140 38 77 • MUFİ ALÜMİNYUM ŞEKERC SOK 14 AKSAıTAY,'ISTANBUL TE. 524 53 27 525 4049 ALTES ALÜMI^<YUM SARIÇAM SOK 36 SrTELEl/AjNKARA TtL 349 29 8384 • ÖMER TURHAN ALÜMİNYUM KARADENİZ CAD 42/A AT,r^,/ISTAt'4BL. TEL 525 93 7677 ALSA ALÜMİNYUM KAMARYA SOK 8 ÇAĞLAYAN/ISTANBUL TEL 133 C1 b4140 70 36 ALSAN ALÜMİNYUM BAfjDAT CAD SA"?'GUL SOK 254/4 GOZTEPÇ/tSTANBUL TE. 359 19 79 • PAN ALÜMİNYUM SENÇOSMAN CAD 88 ÇELIICtPE/ISTANBUL TEL 1 6 4 68 19" 69 64 51 • SABCAIHLAMURKUYUYONCASOK 17 ÜMRANIvE/ISTANBULTEL 335 5C 35 ALVA ALÜMİNYUM SAMSU^4 YOLJ DEMIRCILER SITESI 962 SITELE'Î/ANKARA T^L 133 07 72 • ŞİŞİKLER ALÜMİNYUM EAHARGÜLU SOK 5 K'Z1LTCPRAK/ISTANBUL TE. 337 26 32 ARI METAL YENKAPl. KATIP KASIM BOSTAN SOK 17/1 AKSARAv/lSTANBUl "EL 524 67 57 • TAÇHAN ALÜMİNYUM KARTAL^PE MAH AVAZ KÖYU YOLU BELEN SOK 7 BAYRAMPASA/ISTANBUL TEL 578 48 56 AR4Ş HUtîRıYET MAH EĞITİM SOK 42 5IŞLI/ISTAN3UL TEL "46 94 83 • TEKNİK ALÜMİNYUM ESENYURT DL.RAĞI BAĞDAT CAD 211 KMALTEPE' S T AN&JLTEL 352 29 53 ASA ALÜMİNYUM KENET STCS1 1 479 SOK '6<'ı ALSAMCAX/ıZMIR "EL 22 21 5527 15 3 i • TEKYILDIZ ALÜMİNYUM ÇAĞ^AvAN PARK SOK 35 ŞIŞLI/ISTANBUL TEL 147 20 "7147 63 79 DEVA ALÜMİNYUM CUMHURIYH MEVDANI 94 GAZIOS'viANPASA'ISTANBUL TEL 578 12 96 • TOLON ALÜMİNYUM Ç A Ğ L A V A N JMON SOK 7 ŞlŞLı' S'ANBULTEL W 96 67146 71 28 DENKU ALÜMİNYUM IZMIR ASFALH SUMER MAı 2492 SOK 22 CENIZL TEL 12213 T ERSUN ALÜMİNYUM CEV1ZLIK ^ M . ^ H>AMAN' SOK 29 BAK RKÖvISTANBUL TEL 571 47 18570 "C 17 • TOPALOĞLU ALÜMİNYUM KAYIŞOAĞl CAD 202 GOZ E=E/ STANBUL TEL 357 38 5^ • UÇLER ALÜMINYUM BAĞDA" CAD SUMBtJL SCK 14 k fviALTEPÇ/ISTANBUL TEL 352 i 1 46^S7 GULTEKİN TAl/kTPASA CAD EACA3IB! OTO SOK 1/3 GULTEPE ISTANBUL TEL 168 13 29 • ÜNOTRSAL ALÜMİNYUM "ENIHAL ALTI N KEMA. CAD 1517 Bf?SA "EL 40 527 GÜROL ALÜMİNYUM ANKARA CAD 1?6 BURSATEL 19 72617 743 • Y1LMAZLAR ALÜMİNYUM ÇELIIOEPE CELEB' MEHVET SOK 5 4 LB'EKT ; irANBUL TEL 164 36 17 IŞIKLAR ALÜMİNYUM HATBOVU CAD 24/B BAK'RKOY/ISTANBOL TEL 5^" 7830571 04 53 IKİLER ALÜltiİNYUM K.ARPU2LU SOK 59/A SITELER'ANKARA TEL 348 74 88348 36 52 FENİŞ ALÜMİNYUM Stad Han, Büyükdere Caddesi 85 Mecidiyeköy ISTANBUL Tel: 172 39 00 (6 Hat) Tlx: 26455 Alu Tfx: 172 94 23 FENİŞ HOLDİNG'Alüminyum Grubu" Üretici Şirketler. FENİŞ ALÜMİNYUM TERME METAiFENİŞ SİSTEM Pazarlama Şirketleri FEMAŞ (İç) FEPAŞ (Diş) "Dogru seçim''
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle