18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
MART 1987 HABERLER CUMHURİYET/7 Cumhurbaşkanı Rabıta'dan maaş olayını savundu Haber Merkezi Cumhurbaşkanı Kenan Evren, yurtdışına gönderilen din görevlilerine şeriatçı örgüt Rabıta'dan maaş bağlanması ile gelişen olaylarla ilgili beklenen açıklamasım dün yaptı. Evren, Istanbul Gazeteciler Cemiyeti'nde düzenlediği ve kendi deyimi ile "basın göriişmesi" dediği toplantıda konuya ilişkin kamuoyunda yarut bekleyen sorulara açıkhk getirdi ve döviz sıkıntısının olduğu o günün koşullannda aynı karamarneyi bugün de imzalayabileceğini söyledi. Evren, "Bunu kusur ve suç olamk kabul etmiyonım" dedi ve hiçbir hiikümet dönemini suçlamadığını da bildırdi. Evren, "Her hiikümet ehveni şer olan bu yolu seçmiş" şeklinde konuştu. Cumhurbaşkanı Evren, konuşmasında "Birdevlel, dışanya görevli gönderdigi kişinin parasım ödemekle mükelleflir" görüşünü de savunurken, o dönemin koşullan içinde sözkonusu kararnameyi bilerek imzaladığını açıkladı. Evren, Rabıta olayını kamuoyuna yansıtan gazetemiz yazarı Uğur Mumcu'nun adını vermeden, "Gazeteci arkadaşımız araştırma yapmıştır, zor bir iştir. Taadirle karştlanm. Ama yorumuna iştirak edemem. İşte o yonımlan oknyunca arkasında başka maksat anyonım" şeklinde konuştu ve maksatın "12 Eylül dönemini kötülemek ve tslam ülkeleri ile gelişen ilişkileri kopannak" olduğunu öne sürdu. 12 Eylül döneminde, laiklik konusunda en ritiz davranan rdare olduğur.u söyleyen Evren, laikliğin sapjınlmamasını istedi ve "Ben şeriatçılann uzerine gittim ve ber türiii tehlikeyi göze alarak gidiyorum. Korkak olsaydım. neme lazım derdim, yapmazdım" dedi. Kendisine yönelik istifa çağnsı konusunda ise Evren. "Zaman zaman sanki benim düşündügüm olmuyor mu, çekip gideyim diye. Ama birisi istedi diye ben istifa etmem" şeklinde konuştu. Cumhurbaşkanı Evren, dün sabah beraberinde İstanbul Valisi Nevıal Ayaz ve İstanbul Anakent Belediye Başkanı Bedrettin Dalan'la birlikte Gazeteciler Cemiyeti'ne geldi. Kısa bir süre cemiyet yöneticileri i!e görüşen Cumhurbaşkanı daha sonra cemiyetin "Burhan Felek" salonundaki "basın göriişnesi"ne katıldı. "basın görüşmesi" gazeteciler soru sormadan Cumhurbaşkanının yaptığı açıklamalarla 1.5 saat sürdü. Evren, konuşmasına 1961 yılında yurtdışına işçi gönderilmeye başlanmasını anlatarak girdi ve ilerleyen yıllarda bu işçilerin öteki sorunlarının yanı sıra dini görevlerini yerine getirmede de bazı problemlerinin ortaya çıktığını belirtti. O dönemlerin hükümetlerinin bu soruna bir çare bulamadığmı, bunun üzerine bundan yararlanan bazı örgütlerin işçilerimizi istismar etmeye başladığını söyleyen Evren, 1979 yılının haziran ayında Belçika hukümetinin maaşlannı vermeyi kabul ettiği 4 din görevlisinin Belçika'ya gönderildiğini bildirdi. Evren, "Diyeceksiniz ki, 4 din görevlisinin parasım Turkiye Cumhuriyeti devleti veremez miydi? Verirdi belki ama, bununla bitmeyecekti ki," dedi. Belcika'dan gelen yeni bir istek üzerine 13 Aralık 1979'da yeni bir hükümetin döneminde bu kez 14 din görevlisinin daha Belçika'ya gönderildiğini anlatan Evren sözlerini şöyle sürdürdü: Evren: Gene imzalardım ne yaîıyor? 12 Eylül'ü yapanları kötülemek. İkinci sebep, irtica diye yüklenelim de ilişkilere darbe vuralım... H a t a y o k : Ben hatamı kabul ederim, eger burada bir hata yapmış olsaydım söylerdim. Her hükümet ehveni şer olan bu yolu seçmiş... Başbakan Veküi Kaya Erdem, düzenlediği basm toplantısında, ^ bıta ile İslam Kalkınma Bankası 'nın ayn ayn örgütler olduğunu' İ s t i f a ç a ğ r ı s ı : Zaman zaman sanki söyledi. benim de düşündüğüm olmuyor mu, çekip gideyim diye. Ama birisi istedi diye Kaya Erdem'den Rabıta savunması ben istifa etmem. Ş e r i a t : Ben şeriatçılann üzerine üzerine gittim ve her türlü tehlikeyi göze alarak gidiyorum. Korkak olsaydım, neme lazım derdim, yapmadım. Olayın ardında: Bunun arkasında Mumcırnuıı dizisi: Bir gazeteci Evren, "Hiçbir hiikümeti suçlamam. Her hiikümet ehveni şer olanı seçmiş" dedi (Fotoğraf: UĞUR GÜNYÜZ) lisiyle yerine gelirilmeye çalışılırken, yurtdışına kadro imkânsızlıklan nedeniyle yeterli hizmeün getirileraedigi de gerçektir. Bu hizmel açıklığı nedeniyle, yurtdışındaki vatandaşlar arasında bolıicü faaliyeller, bu boşluktan yararlanma faaliyeti içine girmişlerdir." KARARNAME DÖRT SATIR Diyanet Işleri Başkanlığı'nca seçilen din görevlilerinın yurtdışına gönderilmesi için 12 Eylül dönemindeki kararnamenin 28 Nisan 1981'de Cumhurbaşkanhğı Genel Sekreterliği'ne gönderildiğini belirten Evren, "Bu kararname dört satır" dedikten sonra, konunu incelendiğini 21 Mayıs 1981 tarihinde Diyanet Işleri Başkanlığı'nın değerlendirme yazısının geldiğini ve kararnamenin 14Temmuz 1981'de imzalandığını bildirdi. Evren, döviz sıkıntısı göz önünde tutularak bu yola gidildiğini anlatırken, " O dönemde parasım bizim ödemeraiz şeklinde bir teklif gelseydi, imzalamazdım. Belki de hiç din görevtisi göndermezdim" dedi. Evren, yurtdışına gönderilen kişilerin hepsinin geri dondüğünu ve içlerinde şeriatı savunanın olmadığım, Rabıta örgütunun sadece banka hesaplarına uç ayda bir para yatırdığını söyledi. Evren şöyle devam etti: "Her olayın zamanına, o zamanın şartlanna göre değerlendirilmesi gerekir. Peki. bunun en doğrusu neydi? Elbette ki, en doğrusu, devletin göndermesiydi. Bir devlet, dışanya görevli gönderdigi kişinin parasım ödemekle mükelleftir. Buna diyecek hiçbir şey yoktur. Ama ihtiyaçlar ve zaruretler bu durumu dogurmuştur. Onun için ben, hiçbir hukumet dönemini suçlayamıyorum. Çünkü, o dönemde onu yaşadık. Peki ne yapılmalıydı? Yapılacak iki şey vardı. Ya hiç göndermeyecektik veya buna kallanacaktık. Hangisi daha faydah. Eger hiç göndermeyecek olursak, örgütler. dışandan adam getirmeye devam edecekler, o teşkilatın getirdigi din görevlilerinin etkisi altında kalacaklar ve oradaki vatandaşlanmızı mütemadiyen zehirleyecekler. Bence, o daha tehlikeli. Sonradan onlan temizlemek çok zorolur. Nitekim hâlâ temizlenmiş değildir. Dışandan gelmiş, parası bölucü örguller tarafından ödenen din görevlileri hâlâ var. Tamamlayabilmiş değiliz." Üç hukumet döneminde de aynı uygulamanın yapıldığını, suç olsaydı bir hükümetin durumdan haberdar olacağıru belirten Evren, "Suç, diyorlar. Nesi suç? Kanun bu yelkiyi vermiş," dedi. Rabıta'dan maaş ödenmesinin laikliğe aykırı olduğu yolundaki gorüşlere arkadaşımız araştırma yapmıştır, zor bir iştir, takdirle karşılarım, ama yorumlara iştirak edemem. katılmayan Cumhurbaşkanı, "Laikliği saptınnayahm. Laiklik nedir, ne degildir? Bunu iyi bilelim," diyerek şöyle devam etti: "Eğer bu huVumeller. Rabıta'yla karşı karşıya gelip bir anlaşma yapsalardı, 'ben bunlann paralannı ödüyorum ama, siz de ulkenizde şeriat düzenlerini uygulayacaksınız, İslami kaideler neyi gerektiriyorsa yapacaksınız' diye, bir mutabakata vanlmış olsaydı, işte o zaman laikliğe aykın hareket edilmiş olurdu. 'Ben parayı veriyorum. başka şeye kanşmıyorum' diyor. Cunthuriyetimizin temel >e vazgeçilmez ilkesi olan laiklik hepimizin birleştigi ve tilizlikle korumamız gereken bir husustur. Bunda hiç şüphemiz yok. Bu konuda herhangi bir taviz herhangi bir sapma dönulemez." Aydın kesimin, bu konuyu laikliğe aykırı bulması durumunda, saf vatandaşların da Iaikliğin dinsizlik olduğunu söyleyebileceğini savunan Evren, 12 Eylül hükumetinin laiklik konusunda en titiz davranan idarelerden birisi olduğunu ifade etti. MUMCU'NUN ARAŞT1RMASI Evren, Rabıta konusundaki yayınlarla ilgili olarak "Bunun arkasında ne yatıyor. Bir bardak suda fırtına koparmaktır bu. Hatta bir kalre suda fırtına koparmaktır. Bunun arkasında 12 Eylül yapanlan kötülemek, eteştirmek, bunlar böyle laikliğe aykın davrandılar diye göstermek yatıyor. Bunu anlamamak için saf olmak lazım." dedi. "Birinri sebep 12 Eylul'u karalamaktır ikinci sebep de Turkiye bu dönemde dunyaya açıldı tslam ve Ortadoğu ülkeleri ile de iyi iliskiler kurdu. Acaba bunu nasıl kopannz. trtica diye yuklenelim de ilişkilere darbe vuralım ikinci sebep olarak da bu aklıma geliyor" şeklinde devam eden Cumhurbaşkanı, yazarırruz L'gur Mumcu'nun adını \er' meden hakkında şöyle konuştu: "Bu gazeteci arkadaşımız araştırma yapmıştır, zor bir iştir, takdirle karşılanm ama yorumuna iştirak edemem. İşte o yorıımlan okuyunca arkasında başka maksal anyorum." Mumcu'nun makalelerinden örnekler okuyan Evren, konuşmasının bir başka btilümünde de Mumcu hakkında şöyle dedi: "Batı Avnıpa'da Marksist. Leninist, Maoist örgütler yok mu? Bunlar para toplayıp göndermiyorlar mı? Guneydogu'daki eşkıyalar nerede egitiliyor ve parasım nerekrden alıyor? Dogu Bloku'ndan iki istasyonun Türkiye'ye yaydıgı zehirli yayınlann ardında ne var? Eğer o arkadaşımız bunu da araştırsaydı alnından öperdim." Rabıta ile ilgili brifing notunu da anlatan Evren, bu brifingin yurtdışındaki işçilerin sorunlan ile ilgili genel bir brifing olduğunu belirterek kendisine sunulan raporıı gösterdi ve bunun içinde yer alan iki cümlenin sanki sadece Rabıta konusunda brifing verilmiş gibi değerlendirildigini anlattı. ODTL de İslam Kulturu Merkezi kurulması için 1974 yılında CHP. MSP. AP, DP milletvekilleri \e senatörierinin de dahil olduğu bir dernek kuruldugunu ve konunun en son kendisine bir album hrlinde sunuldugunu, bu öneriyi derhal reddettigini, rektönin de istemediğini öğrenince bu konuda üniversitede karar alındığını, ancak derneğin dürtüklemelerini surdürduğünıi anlattıktan sonra "Para verilmiş Sııudi riyalleri sarf edilmiş, ne olacak, dedim ki 'şurada mecsit var ya onu cami haline gelirme için harcayın bu parayı' ancak para veren taraf 'ben cami için vermem' demiş böyiece yattı bu iş. Bunun karşısındayım, şimdi bana Cumhurbaşkanı istedi diyorlar nasıl üzülmez insan?" dedi. Yurtdışında sadece din görevlisi bulunmadığını, öğretmenlerin de bulunduğunu 4115 öğretmenin 401'inin parasım oradaki mahalli idarelerin ödediğini kaydeden Evren, "Hıristiyan âlemi öderse mesele yok, laikliğe aykın olmuyor" diye konuştu. Evren bu konuda sözlerini şöyle sürdürdü: "Şeriat düzeninin olduğu ulkelerde çalışan 130 bin işçimiz var, onlar orada calıştı diye şeriatçı mı, oluyor şimdi, göndenneyecek miyiz? Üniversite ogretim üyeleri Kuveyt'te, Suudi Arabistan ve Körfez ülkelerinde çalışıyor şeriatçı mı oluyorlar? tslam Kalkınma Bankası'nda, tslam Konferansı'nda görevli adamlanmız var, oradan alıyor parasım. İslam Kalkınma Bankası ile 1974 yılında anlaşma yapmışız. Bankanın amacı şeriat esaslanna uygun olan ulkelerin kalkınmasına yardım etmek. Bunu tenkit için mi soylüyorum? Hayır. Buna katılmışız, istifade edelim diye ve 'rezerv' koymuşuz anlaşmasına. 'Anayasamıza ve kanunlanmıza uymayan konular hariç diğerierini onaylanz' demişiz. 10 milyon Suudi Riyali ile iştirak edilmiş bankaya, şimdi bunlar mesele olmuyor da 27 tane adam göndermişiz diye kıyametler kopuyor." Suudi Arabistan ve Körfez ülkelerinden borç para aldığımızı, vaktiyle bu ülkelere yüz suyu döküldüğünü belirten Evren, Abu Dabi Fonu'ndan da para alındığını anlattı. Bu paraları almanın laikliğe aykın hareket sayılamayacağını savunan Evren, daha sonra kendilerine çeşitli zamanlarda laikliğe aykırılık iddiası ile yönetilen eleştirileri yanıtladı. Cumhurbaşkanı bir dönemde Suleymancılar'ı kendilerinin koruduğu iddiasımn ortaya atıldığım, anayasa oylaması öncesi Süleymancılar'a tavizkâr davrandıklannın ileri süruldügunu hatırlalarak, "Bunlar çok uzüyor. Olmayan şeyi olmuş gibi gösterilmesi insanı kahrediyor" dedi. Antalya çevresinde kapatılan bir Süleymancı yurdunu gezdiğini, mahkemelerinin hızlandırılması için bizzat işin üstünde durduğunu, ancak Yargıtay'ın 163. maddeyi uygulamayıp bunlann mallarını da iade ettiğini anlatarak, "Kenan Paşa ne yapsm, 5 kişilik konsey ne yapsın, karar mı çıkarsın? Biz mahkemelere büiyorsunuz hiç kanşmadık. Buna ragmen taviz verildi dcnilmesi bizi üzmez mi?" dedi. Kenan Evren 12 Eylül döneminde imam hatip okullan çoğaldı diye maksatlı yayın yapıldığını, açıklamalarının yayımlanmadığını öne sürerek, 1953 yılından günümüze kadar kaç imam hatip okulu açıldı ise yıl yıl sıraladı ve bir ara yılda 7080 tane açılan bu okullann 1980'den itibareh yapımımn durdurulduğunu ve sayısının dondurulduğunu, kendi döneminde sadece Tunceli ili için bir tek okul izni verdiğini söyledi. Bu okullarda halen 66 bin 562 erkek ve 12 bin 687 kız öğrenci okuduğunu, bu okullann da gerekli olduğunu, aksi halde din adamlarının mahallelerden yeüşeceğini ve aydın fikirli din adamı yetişemeyeceğini söyledi. Ancak butokullann ihtiyaçtan fazla clmasının da faydah olmadığım, bu kez din adamı olmak uzere okuyanlann başka mesleklere dağıldığını ve ihtiyaçtan fazla yetiştiğini söyledi. Okullara zorunlu din dersi konulması ile ilgili eleştirileri yanıtlarken de zaten yüzde 90 olarak din derslerinin seçildiğini belirterek, "Kalan yiizde 10 da alsın. hepsi din bilgisi alsın dedik. Neden dedik, çünkü din bilgisi olmayan kişi çabuk etki altında kalıyor, okusa ve bilse yanılmaz. Her aile başka türlu bilgi verir, bu bilgiyi oğrenecegi doğru yer okuldur. Zaten din dersi demedik, din kültürii dedik. Şikâyetler oluyor tabii, ama ögretmen var, ögretmencik var, şikâyet olunca muamele yapılıyor, şimdi bundan dolayı mı irtica arttı?" dedi. Rabıta örgütunden aylık alan din görevlileri ile ilgili kararnamenin Resmi Gazete'de yayımlanmamasını, gizlilikten değil çok fazla kişiyi ilgilendirmeyen kararlardan olduğu şeklinde açıklayan Cumhurbaşkanı, şöyle devam etti: "Getiyonım, Cumhurbaşkanı, Konsey üyeleri ve Genel Sekreter Salük istifa etmelidir konusuna. Bu sözlerin söylenmesi bir taraftan iyi bir şey. Hangi noktadan nereye gelmişiz ki Cumhurbaşkamnın islifası istenebiliyor. Cumhurbaşkanı hakkında mahkemede dava açüıyor. Bu demokrasinin hangi noktaya geldiğinin işaretidir. Ama Cumhurbaşkanı nasıl seçilir, hangi durumda istifası istenir. bunlar anayasada yazılıdır. Tabii benim istifamı değil sadece öldurmek, bir kaşık suda boğmak isteyenler de var. Hangi cumhurbaşkanına söylemediler ki, Atatürk'e de söylediler, öldü arkasından soyluyorlar. Rahmetli İnonu'ye neler yapılmadı, başına taş bile atıldı, Celal Bayar'a neler yapıldı biliyorsunuz, Cemal Gürsel kahnndan, sıkıntıdan göçlü, gitti. Cevdet Sunay için ne iğndi yazılar yazılmadı. Fahri Konıtürk aylarca hastalandı. Elbet benim için de söyleyecekler. Burası iğneli fıçı, hamama giren terler." Cumhurbaşkanı Evren, sözlerini bitirirken kararnameyi nasıl imzaladığını hatırlamadığmı, ancak yaptığı tahkikat sonucu bilerek imzaladığını antadığını, kendisine kul yutturulmadığım. "Cumhurbaşkam sonımlu değildir" diye bu konudaki açıklamayı dönemin Başbakanı Ulusu'ya bırakmadığını, imza attığı için kendisi savunduğunu belirtti ye sözlerini şöyle tamamladı: "Kusur ve suç olarak kabul etmiyorum. Öyle bir dönemde lekrar gelse idi lekrar imza ederdim. Bu vatan benim değil. hepimizin. Elbirliği yaparsak bu zorluklardan ona buna yalvarmalardan kurtulabiliriz. Birbirinıizi karalayarak, lekeleyerek degil. serinkanlı ve hoşgörülü olmak zorundayız. İnsan bir gorevden aynlabilir, ama filan kişi sen ayrıl dedi diye aynlmaz. Hiçbir donemi de bu işten dolayı suçlamıyorum. Zaruret tahtında yapılmıştır. şerialı gelirmek için değil. Kendimi de suçlamıyorum, onlan da suçlamıyo RABITA KIBRIS'TA "Aralık 1979'dan sonra 1980 mart ayında Kıbns'ta tslam konferansi dıizenleniyor, Turk kesüninde. Oraya giden Diyanet Işleri Başkanı, Devlel Bakanı, 'Rabıta' denilen Dün>a tslam Biriiği Genel Sekreteriyle temas kuruyoriar. Biriiğin genel sekreteri ve maiyeti Ankara'ya geliyor. Uçak dolayısıyla mı, çağnktıklanndan mı, onu bilemiyonun. Burada ilginlerle temas ediyor, bakanlaria, başbakanla. Kendileriyle konuşuyor. 'Dışanya din görevlisi gönderme mecburiyetimiz var. Siz de din adamlanna. cami yaptırmaya, şuraya buraya yardım ediyorsunuz. Acaba bize de yardım eder misiniz?' deniyor. 'Ederiz' diyor. Ancak o zaman 'yapanz' diyor. 'Ancak din adamlannı biz seçeriz' diyor. O zamanlri hiikıimet ve Diyanet İşleri Başkanlığı 'yok. biz görevlileri size seçtirmeyiz. Bunun seçimini biz yapanz. Biz sizden yalnız maaşlannı vermenizi istiyonız' diyorlar. Rabıta denilen o örgüt, başka ülkelere yaptığı yardımlarda seçimi kendisi yaptıgı halde. Tıirkiye'ye karşı bu yolu bulamamış. tşte ilk defa 17 Ağustos 1980'de, 32 kişilik bir kafile gitmesi gerekiyordu muhlelif ülkelere. Belçika, tngiltere, İsveç, Avustralya gibi bunlann 29'unun parasım mahalli idareler. 3 tanesininkini Rabıta odüyor. Bunlann seçimi bizim devlet tarafından yapılıyor. 12 Eylül'den sonra Devlet Bakanlığı'ndan bir teklif geliyor başbakanlıga. Toplumu yurtiçinde ve yurtdışında din bakımından aydınlatma gorevi, Diyanet Işleri Baskanlıgı'nda. Bu görev yurtiçinde 60 bine yakın din görev Haber Merkezi Başbakan Vekili Kaya Erdem, bugun başlayacak İslam Kalkınma Bankası Guvernörler Toplantısına ilişkin olarak düzenlediği basın toplantısında, "Rabıla" ve "laiklik" konulanndaki sorulara hedef oldu. Erdem, bir soru üzerine, "Rabıta ve İslam Kalkınma Bankası Konlan'nın ayn ayn olduğunu" belirtirken, islam Kalkınma Bankası Başkan Danışmanı Abdurrahman Nur Herzi, bankanm Rabıta'nın eğitim projelerüıi desıeklediğini bildirdi. Herzi, Turkiye'nin İKB yonetiminden geçen bu tur projelere onay \erip vermediği sorusuna, "Türkiye, İKB yonetiminde her zaman yapıcı yonde işbirliği gosteren bir ulkedir" yanıtını \erdi. 'Islcan Bankası ile Rabıta 9 ayn ayn örgütler Demirel: Rabıta'nın hesabını vermeye hazınnı ALİ tHSAN ÇALTI ISPARTA İkinci Rabıta kararnamesınin altına imza atan kapatılan AP'nin Genel Başkanı Süleyman Demirel, "Rabtta konusunda hesap vermeye >e tartışmaya hazır olduğunu" söyledi. Sümerbank'a bağlı Yapağı ve Tiftik Alım Dairesi Genel Müdürü Dogan Çelik'in annesi Fatma Çelik'in cenaze törenine katılmak üzere Isparta'ya gelen Demirel, kayınvalidesi Kübra Şcner'i ziyaret ettikten sonra kardeşi Şevket Demirel'in evinde gazetecilerin, Evren'in açıklamaları üzerine sordukları soruları yanılladı. Demirel, şoyle konuştu: "Şimdilik yorumluk bir şey yok.* Daha aynntılı bir bilgi geiirse o andaki düşüncemi söylerim. Sayın Evren, kimseyi suçlamıyonım diyor, ama bu icraatı yapanlann tümiinü ben dahil suçluyorlar. Ben vaziyetimi bir kez daha soylüyorum. 18 Agustos 1980 kararnameşini bizim hükümetimiz çıkarmışlır. Bu kararnamede Rabıta kelimesi geçmez. 657 sayılı kanuna gore. 35 kişiye izin verilmesi söz konusudur. Ama bu kararnameyi sevk eden Diyanet tşleri Reisligi, para olmadıgından şundan bundan değil. 35 kisiden ikisinin iicretinin Rabıta'dan, 33 kişininkini de Belçika Belediyeler Birligi'nden alınmasını teklif etmiş. Hukümetimiz de bunu kabul etmiş. Şayet bir suç varsa. ben goguslemeye hazınm. NOTLAR Esbabı mucibe, döviz darlığı DENİZ SOM Cumhurbaşkanı Kenan Evren, Gazeteciler Cemiyeti'nin "Burhan Feiek"salonunagirdiğizaman, basın mensuplan koltuklarda oturuyorlardı. Evren, kürsUde kendine aynlan yere geldiğinde, salondakiler ayağa kalktı. Cumhurbaşkanı da gülümseyerek yerine otururken, gazetecilere oturmalannı işaret etti. önü bir andafoto muhabırleh ile doldu. Flaşlar birbiri ardına patlamaya başladı. Evren, fotoğraf çekilirken neşeli bir ifade ilefoto muhabirlerine, "Patronlar size kızıyor, mütemadiyen fllm sarf ediyorsunuz. Azfîbn sarfedin diyorlar, yine de şakır fakır çekiyorsunuz" dedi. Kürsü önunde fotoğraf çekimi 2 dakika sürdü vefoto muhabirleri, Cumhurbaşkanhğı korumalan tarafından kenara alındıtar. Cemiyetin salonu, yerli ve yabana basın ve televizyon muhabırleh ile dolmuştu. Aynca gazetelerin genel yayın yönetmenleri, yazı işleri müdürleri ve köşe yazarları da salondaki yerlerini almışlardı. Salona giren tilm basın mensuplan, önce cemiyetin girişinde, sonra da salon kapısında sivil polisler tarafından kontrol edilmişti. Zaten toplantıyı izleyecek olanlar, daha Onceden Gazeteciler Cemiyeti'ne bildirilmişti. Listede isimleri olmayanlar, basın kartlan bile olsa içeri alınmamıştı. Evren, sözkrine tstanbul'da bu toplantıyı daha önce yapmayı tasarladığını, ancak "kar felaketi" nedeniyle iki kez ertelediğini anlatarak başladı. Sonro, "Her şeyde hayır vardır. Çünkü, Türkiye'yi nertdeyse ayağa kaldıran bir olay vardı, böyiece ona da cevap verme imkânı oldu" dedi. Cumhurbaşkanı, "yurtdışına gönderilen din görevlileri"nin yanı sıra, bu toplantıda başka konulara da değineceğini söyledi. Fakat, saat 10.45 'te başlayan ve saat 12.15 'e dek 1.5 saat süren toplantıda, zaman yetmediğî için konu "Rabıta " ile sınırlı kaldı. Cumhurbaşkanı, çantastndan çıkarttığı dosyalan masanın üzerine koyduktan sonra, hazırladığı notlan da önüne koydu ve başlangıçta notlarına bakmadan konuştu. 12 Eylül öncesi hükümetler döneminde yurtdışına din görevlisi gönderilmesine ilişkin kararnamelerin ilkinden söz ederken, "Karamamesi burada. Okumayacağtm" dedi. İkinci kararnameyi anlatırken ise, "Onun da karamamesi yanımda. lsteyen arkadaşiara veririm" şeklinde konuştu. 12 Eylül'den sonraki gelişmelere sıra gelince, Cumhurbaşkanı Kenan Evren, Devlet Başkanlığı'nın hükümete önerdiği din görevlilerine Rabıta'dan maaş verilmesi konusundaki yazıyı dosyasından çıkartıp okudu. Konunun "esbabı mucibesi"nin dövizsıkıntısı olduğunu söyledi. Cumhurbaşkanı, yurtdışına çeşitli dönemlerde gönderilen din görevlilerinin sayısına ilişkin bilgi verirken, şöyle dedi: "4 bir gttti, 14 bir gittU 18. 32 daha hepsi 50." Sonra bu hesabı bir kez daha tekrarladı: "4, 14 daha 18. 32 daha 50." Evren, laiklik konusundaki görüşlerini açıklarken, daha önceden hazırladığı notlarını üzerine basarak okudu, "Laiklik nedir, ne değildir iyi bilelim" dedi. Bu sırada topiantımn yanm saati geride kalmıştı ve teyplerdeki bantlar bitmeye başlamıştı. Cumhurbaşkanı Evren, "Burada çat, çat dedi bazdan" diyerek bantlan biten teypleri işaret etti ve "Değiştirtceklerse değiştirsinler" dedi. Muhabirler, künüye yaklaşıp bantlann ikinci yüzünü çevirirken, Cumhurbaşkanı Evren, yine neşeli bir ifade ile bantlann ikinci yüzünün de biteceğini kastederek, "Slz bana işaret verin, ben o taman durayım. Beni büiyorsunuz, çenem biraz düşuktür. Çok konuşurum" dedi. Cumhurbaşkamnın bu sözleri üzerine salondaki yaşlı gazeteciler, "EstağfuntOah'' dediler. Türkiye aleyhine yayın yapan radyolardan da söz eden Cumhurbaşkanı, bu ülkeler nezdinde girişim yapıldığında, "Radyo ve baana kanşılamadığt, bunun bir hukumet politikası olmadığı'' şeklinde yanıt alındığını belirterek, zaman zaman Türkiye'den de öteki ülkelerle ilgili bu tür yayuuar yapddığını söyledi. Sonra, bu ulkelerin Türkiye nezdinde girişimlerde bulunduğunu anlatan Evren, "O zaman bakın bana da neler yauyorlar. BU.de basın hürdür, diyonn"şeklinde konuştu. Evren, Türkiye'de Iaikliğin yerleştiğini vurguladıktan sonra, bir öneride bulundu: "Onlar bize, şeriatı getirmek istiyorsa, biz de onlara laikliği anlatalım. Hac sırasında bilduiler dağıtıltyor, biz de hac sırasında laiklik üzerine mukabil bildiriler dağıtalım." Cumhurbaşkanı Evren, bu sözlerini tamamladıktan sonra, "Burada bir tanesi gene çat dedi" dedi ve teyplerden birini gösterdi. Konuşmasında genelde yumuşak bir üslup kullanan Cumhurbaşkanı, 12 Eylül döneminde Süleymancılann himaye edildiği yolundaki iddîalara değinirken, açık bir dille, "Bunlar çok üzüyor beni. Olmayan bir şeyi olmuş gibi göstermek insant kahrediyor'' dedi. Süleymancılann mahkemeye verildiğini anlalıp, "Ne yapayım ben? Kenan Paşa ne yapsm? Mahkemelere kanşmadık" şeklinde konuştu. Rabıta olayını, önce "bir bardak su"da, sonra bir bardak değil "bir katre su"da kopartılan fırtınaya benzeten Cumhurbaşkanı Kenan Evren, bu "fırtına"daki maksadm 12 Eylül dönemini kötülemek, karalamak ve Türkiye'nin tslam ülkeleri ile gelişen ilişkilerini kopartmak olduğunu söyledi. 12 Eylül dönemine yönelik eleştirilerin yavaş yavaş başladığını ve devam ettiğini ve devam edeceğini de bildiren Evren, "Bunu anlamamak için Insanın çok saf olması lazım" dedi. 12 Eylül döneminde iddia edildiği gibi geçmiş dönemlere göre çok dahafazla imamhatip lisesi açılmadığım, sadece 2 okul açıldtğım elindeki notlardan yılyıl okuyarak anlatan Evren, topiantımn 1 saat 10 dakikasım geride bırakırken, masadaki bardağt alıp, birkaç yudum su içti. Bardağı masaya bırakırken de, "70 yaştndan sonra insamn eti titriyor" diye espri yaptı. Evren, daha sonra 1982 yılında Çalışma Bakanlığı'nın verdiği Yurtdışı İşçi Sorunları brifınginin dosyasını çıkarttı, dosyayı havaya kaldınp gösterdi. Bir de Uğur Mumcu 'nun "Cözlem " köşesinde 19 martta yazdtğı yazmın son bölümlerini okudu: "Ve bütün bunlar sabah akşam, 'Atatürkçüiük'ten söz edilen bir dönemde oluyor. Ne diyelim? •Ankara'nın taşına bak/Gözlerimin yaşına bak/Uyan uyan Gazi Kemal/Şu dünyamn işine bak..." Cumhurbaşkanı Kenan Evren, Uğur Mumcu 'nun yazısmı dosyasının içine koyarken oldukça üzgün bir yüz ifadesi ile bir süre konuşmadı. SHP Genel Sekreteri Fikri Sağlar'dan gelen "istifa"çağnsınadeğinirken Cumhurbaşkanı gülerek konuştu. Bunun bir bakıma iyi bir şey olduğunu söyledi, "12 Eylül'den hangi noktaya gelmişiz ki Istifamız isteniyor, mahkemeye veriyorlar" dedi. Değil istifasım, kendisım öldurmek isteyenlerin, bir kaşık suda boğmak isteyenlerin de olduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı, "Neyapaum, iğneUfiçıburası"diye konuştu. Sonra, Fikri Sağlar'm isminikullanmadan, "istifayı isteyen arkadaş"la karşılaşınca, "Zaman zaman istifayı düşünmüyor muyum? Ama birisi isteyince olmaz" diyeceğini söyledi. Cumhurbaşkanı, topiantımn sonuna doğru imzaladığı kararnameyi bir kusur ve suç olarak kabul etmediğini açıklayıp, o günün ekonomik şartlannda aynı kararnameyi bugün de imzalayabileceğini bildirdikten sonra, konunun gündeme geldiği günlerdeki "o dönemde kendilerine böyle bir bilginin yanstmadığı" şeklindeki açıklamasım da şöyle yorumladı: "Bazen bir gün evvel ne yemiştim diye düşünüyorum da bilemiyorum." Cumhurbaşkanı Kenan Evren, bu topiantımn sualli cevaplı bir basın toplantısı olmadığım, bir "görüşme" olduğunu belirterek "basm görüşmesi"ni tamamladı. Dosyalannı çantasına koyarken, "Belgeler elimde"dedi, "Fakat vermiyorum. Hiçbir dönemi de bu işten dolayı suçlamıyorum." Cumhurbaşkanı Kenan Evren, Gazeteciler Cemıyeti'nden aynlmadan önce aşağıda beklenirken, Cumhurbaşkanlığı Güvenlik tstihbaral Müşaviri ve Evren 'in damadı Erkan Gürvit, yanındakilerle toplantı üzerine konuşuyordu: "Rabıta örgütü Türkiye'yi şeriatçı yapacakmış. Vatandaşa hakarettir bu." İslam Kalkınma Bankası 11. yıllık guvernörler toplantısına hazırlık nıteliğindeki İslami Bankalar Toplantısı \e Ulusal Kalkınma Finansmanı kuruluşlan toplantısı dün Sheraton Oteli'nde yapıldı. Korkul Özal. hazırlık toplantılarına islam Araştırmaları Merkezi Direktoru sıfatıyla katıldı. Söz konusu merkez, 203 milyon dolarlık bir araştırma bütçesini yönetiyor. Bugun başlayacak guvernorler toplantısına başkanlık edecek olan Başbakan Vekili Kaya Erdem'in konuya ilişkin olarak bilgi vereceği basın toplantısına islam Kalkınma Bankası Başkanı Ahmel Muhammed Ali'nin de katılması planlannordu. Ancak İKB Başkanı, basın toplantısına rastlayan saatlerde bugunku toplantıya katılacak tslam ülkeleri bakanlarını karşılamakta direnince Erdem, basın toplantısındı tKB Başlyin Danışmanı Abdurrahman Nur Herzi ile birlikte düzenlemek zorunda kaldı. Erdem'in basın toplantısını açarken verdiği bilgiye göre, bugun Ataturk Kültür Merkezi'nde başlayacak İslam Kalkınma Bankası Guvernörler toplantısı 44 ülkeden bakan düzeyinde, 43 guvernör ve 43 guvernör yardımcısını bir araya getirecek. Topiantımn açılışına katılacakların sayısı gozlemci \e davetlilerle birlikte 1000'e ulaşacak. Topiantımn açılış konuşmasını onur konuğu olarak Kenan Evren yapacak. Basın toplantısında Turki\elslâm Kalkınma Bankası ilişkilerine de değinen Erdem, Türkiye'nin bankadan en çok kredi kullanan uçuncü ulke olduğuna işaret etti. Topiantımn soru bölümüne geçildiğinde Erdem'e yöneltilen sorulann büyük bölümunun, kısa adı Rabıta olan Dünya İslam Birliği Örgütü'nü ve laiklik konusunu ele aldığı gozlendi. Erdem. "Yann (bugün) başlayacak toplanlıda Türkiye, Rabıta temsilcisine de ev sahipliği edecek. Rabıta >e tslam Kalkınma Bankası'nın Türkiye'ye yönelik somut bir işbirliği alanı var mıdır?" biçimindeki soruya şu yanıtı \erdi: "tslam Kalkınma Bankası Guvernorler Toplantısına üye ülkeler katılıriar. Bunlann dışında uluslararası finans kuruluşlan da, hatta Dunya w Bankası ve IMF gibi kuruluşlar da gozlemci olarak kalılırlar. Kurulun karar organında yetkili, guvernör ve guvemör yardımcılandır. Hangi kuruluşlan n bu sene gozlemci olarak katıldıklan delayında bir bilgim yok." Erdem, Türkiye'ye yönelik Rabıta yardımlannda islam Kaikınma Bankası kaynaklannın kullanılıp kullamlmadığı şeklindeki soruyu yanıtlarken, "Rabıta kaynaklanyla İslam Kalkınma Bankası fonlannın ayn ayn şeyler olduğunu" belirtti. Aynı konuda bir soru yöneltilen İKB Başkan Danışmanı Herzi ise şunları söyledi: "İslam Kalkınma Bankası ile Rabıta'nın amaçlan birbirine benzer. Ancak biz İKB olarak Muslüman olmayan ülkekrdeki egitim projelerini destekliyoruz. Rabıta ise daha çok sosyal amaçh projeler uzerinde dunıyor, örneğin cami yaptınyor. Bu nedenle Turkiye'deki Rabıta projelerine tKB finansman desteği sağlanamadı." Herzi. "Turkiye, İKB yönetiminden geçen bu tür Rabıta projelerine • onay verdi mi?" sorusunu şoyle yanıtladı: "Türkiye, tKB yöneliminde her zaman yapıcı bir işbirliği gosteren bir ülke olmuştur. İKB olarak Rabıta'nın, özellikte Müslüman olmayan ülkelerdeki Musluman azınlığa yönelik sosyal amaçlı projelerini deslekliyoruz. Ancak RabıU ile organik bir bağımız yoktur." İKB İcra Direktorleri Kurulu'nda Türkiye'yi DPT Müsteşarı Yusuf Bozkurt Özal temsil ediyor. Guvernorler toplantısına hazırlık niteliğindeki toplantılann dünku oturumunda İslam esaslanna göre çalışacak bir para piyasasımn temelleri atıldı. Aynca Cumhurbaşkam Kenan Evren'in Kuveyt'teki İslam zirvesinde gundeme getirdigi orta vadeli ticari finansmana yönelik bir sisteme ilişkin anlaşma imzalandı. BEYtN KANAMASI GEÇİRDİ İslam Bankası Genel Sekreteri ZaafUl tslam dün beyin kanaması geçirdi. Çalışmalar sırasında aniden rahatsızlanan ZaafUl İslam dün ilk olarak Şişli Etfal Hastanesi'ne kaldırıldı, daha sonra Amerikan Hastanesi'ne nakledilerek yoğun bakım servisinde tedavi altına alındı. ZaafUl İslam'a dün gece konsültasyon yapıldığını belirten hastane yetkilileri hastanın durumunun tehlikeli olduğunu belirttiler. RABITA TEMSİLCİSİ: "EVREN ÇOK DOGRL SÖYLEDİ" Cumhurbaşkanı Kenan Evren'in basın toplantmnın ardından görüşlerini açıklayan Rabıta Genel Sekreter Yardımcısı Amin Akil AlAttas, "Cumhurbaşkanımn bugünkü basın toplantısında söyledikleri çok doğru. Kendisi bizim bir siyasi orgut olmadıgımızı biliyor " dedi. AlAttas, Rabıta'dan hâlâ kişisel olarak maaş alan Türk imamlann bulunduğunu, bunlann çoğunun A\ustralya'da, bir kısmının da Avrupa'da olduğunu ifade etti. KKTC'de Rabıta tartışması Eroğlu: İrticayı hissettiğimiz an ezeriz Haber Merkezi Kuzey Kıbrıs Turk Cumhuriyeti'nde Rabıta günun konusu olmaya devam ediyor. Başbakan Derviş Eroglu, Rabıta'nın KKTC'ye hiçbir şeyi empoze edemeyeceğini belirterek, "trticayı hissettiğimiz an ezeriz" dedi. Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş ise tanınmak için tslam ülkeleriyle işbirliğinin şart olduğunu söyledi. Muhalefet partilerinin genel başkanları da bir araya gelerek "mücadeleyi birlikte yürütme" kararı aldı. Başbakan Derviş Eroğlu Lefkoşa yakınlarındaki Gönyeli koyunde yaptığı konuşmada Kıbrıs'ta irticanın kesinlikle olmadığı gorüşünu savundu. Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş basına yaptığı açıklamada CTP Genel Başkanı Özker Özgür'un, "Her söz ve davranışı ile kendini uluslararası sermaye ve gericilige kaptırmış oldugunu açıga vuran Denktaş'ın laik KKTC'nin cumhurbaşkanlığını surdünip surdürmeyecegi artık lamşmı, konusudur" biçimindekı demecine değindi ve bunu "Çok yakısıksız, kin ve öfke dolu bir bildiri" olarak tanımladı. ANKARA (Cumhuriyet Burosu) Eski Başbakanlardan Bülent Ecevit, "Türk din görevlilerine Rabıta Örgütü'nce maaş ödenmesine ilk olarak 1979 yılında kendi Başbakanlıgı döneminde başlandığı" iddialarını yanıtladı. Ecevit, Sabah Gazetesi'nde yer alan habere ilişkin yanıtında, 1979'da yapılan bu işlemde Turk hükumetinin muhatabının doğrudan doğruya Belçika hukumeti olduğuna işaret ederek, din görevlilerinin maaşlarının Belçika hukumeti larafından ödendiğini ifade etti. Bulent Ecevit, gazete haberinde yer alan belgelerde, 1979'da yurtdışına gönderilen din görevlilerine Rabıta ya da onunte bağlantılı bir orgutçe maas ödeneceğıne ilişkin hiçbir ifade bulunmadığını bildırdi. Ecevıt, Diyanet İşleri Başkanlığı ile görevli Adalet Bakanlıgf r.ın kararnameye esas oluşturan yazılarında, Belçika'daki Türk valandaşlarının dinsel gereksinimlerini karşılamak uzere "aylıklan Belçika makamlannca karşılanmak kaydıyla" bazı din gore\lilerinin izinsiz olarak bu ülkeye gönderileceğinin açık ve kesin olarak yer aldığını kaydetti. Bulent Ece\iı, L'luçGürkan imzalı haberi "yorumlu" olarak niteledi \e konunun >aptınldığını sasunarak şoyle dedi: "Meselenin aslı şudur: Daha I96O'|| yıllarda Belçika'daki Turk işçilerinin sayısı artmaya başlayınca Belçika hukumeti, işçilerimize her konuda yardımcı olmak ve onlann resmi makamlarla ilişkilerine kalkıda bulunmak uzere sosyal hizmel eore\ üleri" çalıştırmayı kararlaşlırmıştır. Yabancı işçilerin bulunduğu başka bazı ülkeler de aynı amacla sosyal hizmet görevlileri atamıslardır. Ecevit: Imamlara Belçika maaş ödedi Ancak Belçika hukumeti, bu görevlilerin doğrudan doğruya Türk hükümetince belirlenmesini önermiştir. Belçika hukümetinin bu yapıcı tutumu olumlu karşılanmıştır ve Türkiye'deki yetkili makamların uygun gördugü sosyal hizmet uzmanlanmn adlan Belçika makamlanna bildirilmiştir. O sırada kamu görevlisi olanlara da bu amacla ücretsiz izin verilmiştir. Bu görevlilerin aylıklan Belçika resmi makamlannca karşılanmıştır. Aramızdaki anlaşmaya uygun olarak Belçika makamlan. sosyal hizmet görevlilerinin taraf siz biçimde çalışmaları bakımından kendine düşen özeni göstermiştir. Üstelik kendilerinin gozetim ve denetimini Türk makamlannın yapmaiannı kabul elmiştir. Belçika'daki işçilerimizin dinsel gereksinimleri için görevlendirilecek kimselere de bu amacla ve bu çerçevede ücretsiz izin verilmiş olduğu, gazetenin yayımladığı 2 numaralı beigede açıkça belirtilmektedir. Belgede, 'sozu edilen görevlilerin aylıklarının Belçika makamlannca karşılanmak kaydıyla Bruksel Büyukelçiliğimizin dini hizmetler müşavirliğinin gozetim \e denetimi altında' görev yapacaklan özellikle «urgulanmaktadır." "Eğer Rabıta Örgutu. Belçika hükumcline maddi yardımda bulunduysa bu bizim bilgimiz \e ilgimiz dışındadır" dıyen Ecevit, "Öyle bir yardımı kabul edip etmemek. kabul ederse ne amacla kulanılacağını saptamak Belçika hukumeliııin yetkisi içinde olan hususlardır. 1979'da yapılan işlemde Turk hukümelinin muhalabı doğrudan doğruya Belçika hukumetidir ve aylıklann doğrudan doğruya Belçika hükümetince ödenmesi söz konusudur" dedi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle